• Demek ki neymiş;

    Küfürsüz, hayatı sorgulatan ve bir o kadar duygusal diziler de yapılabiliyormuş.

    Aldatmaları medeniyete, yatak sahnelerini edebe, yalanı normalliğe, kavgayı küfürü büyüklüğe saptırdıkları şu dönemde hâlâ temiz duygu ve düşüncelerle çekilen dizi olması gerçekten mutluluk verici. Emeği geçenlerden ALLAH c.c razı olsun.

    #GASSAL
    Demek ki neymiş; Küfürsüz, hayatı sorgulatan ve bir o kadar duygusal diziler de yapılabiliyormuş. Aldatmaları medeniyete, yatak sahnelerini edebe, yalanı normalliğe, kavgayı küfürü büyüklüğe saptırdıkları şu dönemde hâlâ temiz duygu ve düşüncelerle çekilen dizi olması gerçekten mutluluk verici. Emeği geçenlerden ALLAH c.c razı olsun. #GASSAL
    0 Commentarii 0 Distribuiri
  • Biliyoruz ki;
    “Bir güneş doğuyor…”
    O güneş dün Ayasofya’da, bugün Emevi Cami’nde nasıl doğduysa; yarın da Mescid-i Aksa’da doğacak. Gazze özgür olacak! Filistin özgür olacak!

    #ForFairFuture
    #GalataKöprüsü
    Biliyoruz ki; “Bir güneş doğuyor…” O güneş dün Ayasofya’da, bugün Emevi Cami’nde nasıl doğduysa; yarın da Mescid-i Aksa’da doğacak. Gazze özgür olacak! Filistin özgür olacak! 🇹🇷🇵🇸 #ForFairFuture #GalataKöprüsü
    0 Commentarii 0 Distribuiri
  • Amerika Birleşik Devletleri Jeoloji Araştırmaları Kurumunun (USGS) yapmış olduğu haritaya göre Dünya üzerinde bulunan bütün petrol yatakları
    Amerika Birleşik Devletleri Jeoloji Araştırmaları Kurumunun (USGS) yapmış olduğu haritaya göre Dünya üzerinde bulunan bütün petrol yatakları
    0 Commentarii 0 Distribuiri
  • Süper güç olarak bilinen ülkelerin yüz yılda yapamadığı teknolojiyi,

    Türkiye 15 yılda dünyanın ilk dört te yerini alarak,
    Teknoloji üssü olmuştur.

    Hatta, abartısız teknolojik alanda 10 kat öndedir.

    Sessiz ve derinden..

    Türk savunma sanayimizin % 10'luk fragman niteliğinde,
    Açıkladığı teknolojik ürünlerimizin bir kaçı ;

    KAAN fifth-gen. fighter
    KIZILELMA
    ANKA-3
    TB3
    HÜRJET
    STM500 denizaltı
    ASELSAN Gökberk lazer
    ATAK-2 Helikopteri
    ALPAR insansız tank
    Cenk-S AESA radar
    1700 HP AKINCI C Tiha
    TOYGUN EOTS
    TF-2000
    TEI inconel tech.
    HYDRO-GIDS
    MARLİN SİDA
    TOGG
    FİLYOS Gaz Terminali
    Derin deniz sondaj filosu
    SARBOT Silahlı Robot
    ASELFLIR-500
    CENK füzesi
    TAYFUN füzesi
    Kara ATMACA seyir füze
    BARBAROS kıyı savunma
    AKYA Torpido Roketsan
    ORKA torpido Aselsan
    AKINCI-C TİHA
    BAYRAKTAR DİHA
    BAYRAKTAR TB3
    ASELSAN CATS
    İmece/TÜRKSAT 6-A
    ALTAY TANK
    T-625 GÖKBEY helikopt.
    ALPAGU kamikaze
    Milli Uzay Roketi
    ALKA LAZER
    ŞİMŞEK dolanan mühim.
    KORAL-2 Radar sistemi
    Roketsan YALMAN
    ÇAKIR seyir füzesi
    KUZGUN mühimmatı
    TRG 230-İHA Füzesi
    SİPER Blok-1
    BOZDOĞAN füzesi (HH)
    MKE deniz topu
    MİDLAS Dikey Atım Sist.
    GÖKDENİZ HSS
    Aselsan TOLUN
    TEI-TJ35 Turbojet Motoru
    TEI-TJ90 Turbojet Mot
    TEI-PD180ST Turbodizel
    TEI-PD222ST Turbodizel
    TEI-TJ300 Turbojet
    KTJ-1750 füze motoru
    TS1400 helikopter motor
    TEI -TF6000 motoru
    BATU 1500 BG Tank Mot.
    DELTA-V uzay motoru
    RAMJET-Motoru
    HİSAR HSS
    MKE 20 mm (CIWS)
    SUNGUR HSS
    ASELSAN GÜRZ HSS
    GÖKDEMİR HSS
    Hisar A+
    HİSAR-O+ RF
    TEI-TF10000 motoru
    BAYKAR Yapay Zeka proj
    Roketsan uydu fırlatma
    ASELSAN ÇAKIL işlemci
    GEZGİN
    TS1400
    HAVELSAN KAPGAN ika
    Sürü İHA teknolojisi
    HÜRKUŞ-C (silahlı)
    ASELSAN AKKOR sist.
    ROKETSAN Tank zırhı
    Aselsan radar soğurucu
    STM ALPAGUT dolanan
    STM BOYGA drone
    AZAB-500 Kamikaze
    Çoklu Taşıma Salanı Asel
    UÇBEY VTOL İHA
    MURAD AESA radarı
    ASELSAN KORHAN
    FIRTINA obüs
    BORAN obüs Roketsan
    TCG-İstanbul
    TCG ANADOLU
    TCG-PİRİRES Denizaltısı
    ULAQ SİDA
    GÖKDOĞAN füzesi (HH)
    ASELSAN GÖKSUR
    ASELSAN GÖKDEMİR
    LENTATEK KARGI
    UKAQ KAMA İDA
    SALVO SİDA
    MİR SİDA
    UMTAS GM-1 Füzesi
    UMTAS GM-2 Füzesi
    #Roketsan #Aselsan #Havelsan #Tusaş #Baykar #MKE #TEI #BMC #Bayraktar
    Süper güç olarak bilinen ülkelerin yüz yılda yapamadığı teknolojiyi, Türkiye 15 yılda dünyanın ilk dört te yerini alarak, Teknoloji üssü olmuştur. Hatta, abartısız teknolojik alanda 10 kat öndedir. Sessiz ve derinden.. Türk savunma sanayimizin % 10'luk fragman niteliğinde, Açıkladığı teknolojik ürünlerimizin bir kaçı ; 🔹KAAN fifth-gen. fighter 🔹KIZILELMA 🔹ANKA-3 🔹TB3 🔹HÜRJET 🔹STM500 denizaltı 🔹ASELSAN Gökberk lazer 🔹ATAK-2 Helikopteri 🔹ALPAR insansız tank 🔹Cenk-S AESA radar 🔹1700 HP AKINCI C Tiha 🔹TOYGUN EOTS 🔹TF-2000 🔹TEI inconel tech. 🔹HYDRO-GIDS 🔹MARLİN SİDA 🔹TOGG 🔹FİLYOS Gaz Terminali 🔹Derin deniz sondaj filosu 🔹SARBOT Silahlı Robot 🔹ASELFLIR-500 🔹CENK füzesi 🔹TAYFUN füzesi 🔹Kara ATMACA seyir füze 🔹BARBAROS kıyı savunma 🔹AKYA Torpido Roketsan 🔹ORKA torpido Aselsan 🔹AKINCI-C TİHA 🔹BAYRAKTAR DİHA 🔹BAYRAKTAR TB3 🔹ASELSAN CATS 🔹İmece/TÜRKSAT 6-A 🔹ALTAY TANK 🔹T-625 GÖKBEY helikopt. 🔹ALPAGU kamikaze 🔹Milli Uzay Roketi 🔹ALKA LAZER 🔹ŞİMŞEK dolanan mühim. 🔹KORAL-2 Radar sistemi 🔹Roketsan YALMAN 🔹ÇAKIR seyir füzesi 🔹KUZGUN mühimmatı 🔹TRG 230-İHA Füzesi 🔹SİPER Blok-1 🔹BOZDOĞAN füzesi (HH) 🔹MKE deniz topu 🔹MİDLAS Dikey Atım Sist. 🔹GÖKDENİZ HSS 🔹Aselsan TOLUN 🔹TEI-TJ35 Turbojet Motoru 🔹TEI-TJ90 Turbojet Mot 🔹TEI-PD180ST Turbodizel 🔹TEI-PD222ST Turbodizel 🔹TEI-TJ300 Turbojet 🔹KTJ-1750 füze motoru 🔹TS1400 helikopter motor 🔹TEI -TF6000 motoru 🔹BATU 1500 BG Tank Mot. 🔹DELTA-V uzay motoru 🔹RAMJET-Motoru 🔹HİSAR HSS 🔹MKE 20 mm (CIWS) 🔹SUNGUR HSS 🔹ASELSAN GÜRZ HSS 🔹GÖKDEMİR HSS 🔹Hisar A+ 🔹HİSAR-O+ RF 🔹TEI-TF10000 motoru 🔹BAYKAR Yapay Zeka proj 🔹Roketsan uydu fırlatma 🔹ASELSAN ÇAKIL işlemci 🔹GEZGİN 🔹TS1400 🔹HAVELSAN KAPGAN ika 🔹Sürü İHA teknolojisi 🔹HÜRKUŞ-C (silahlı) 🔹ASELSAN AKKOR sist. 🔹ROKETSAN Tank zırhı 🔹Aselsan radar soğurucu 🔹STM ALPAGUT dolanan 🔹STM BOYGA drone 🔹AZAB-500 Kamikaze 🔹Çoklu Taşıma Salanı Asel 🔹UÇBEY VTOL İHA 🔹MURAD AESA radarı 🔹ASELSAN KORHAN 🔹FIRTINA obüs 🔹BORAN obüs Roketsan 🔹TCG-İstanbul 🔹TCG ANADOLU 🔹TCG-PİRİRES Denizaltısı 🔹ULAQ SİDA 🔹GÖKDOĞAN füzesi (HH) 🔹ASELSAN GÖKSUR 🔹ASELSAN GÖKDEMİR 🔹LENTATEK KARGI 🔹UKAQ KAMA İDA 🔹SALVO SİDA 🔹MİR SİDA 🔹UMTAS GM-1 Füzesi 🔹UMTAS GM-2 Füzesi #Roketsan #Aselsan #Havelsan #Tusaş #Baykar #MKE #TEI #BMC #Bayraktar
    0 Commentarii 0 Distribuiri
  • "Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar."
    türküsünün acıklı hikayesi ;
    Malkara köylerinden alındığı belirtilen türkünün filmlere konu olacak hikayesi şöyle:
    'Çok eskiden köyün birinde Zeynep isimli çok güzel bir kız vardır. Onaltıya yeni bastığında Zeynep'i köylerindeki bir düğüne gelen Ali isimli bir genç görür ve çok beğenir. Köyüne döndüğünde hemen dünürcü gönderir. Zeynep'i Ali'ye verirler ve hemen düğünleri olur.
    Zeynep'in gelin gittiği köy ile kendi köyü arası üç gün üç gece mesafededir. Zeynep anne baba ve kardeşini tam 7 yıl göremez. Bu özlem Zeynep'in yüreğinde her gün biraz daha büyüyerek dayanılmaz bir hal alır köyün büyük tepesinde bulunan evinin bahçesine çıkarak kendi köyüne doğru için için kendi yaktığı türküyü mırıldanır ve gözleri uzaklarda sıla özlemeni gidermeye çalışır.
    Kocası Zeynep'in özlemine pek aldırış etmez. Kaldı ki eski sevgisi de pek kalmadığından Zeynep'i horlamaya eziyet etmeye başlar. Sonunda bu özlem ve horlanma Zeynep'i yataklara düşürür.
    Gün geçtikçe hastalığı artan Zeynep'in düzelmesi için köyden gelip geçenler anasının babasının çağrılmasını ister. Başka çaresi kalmadığını anlayan kocası da kaynanası ve kayınbabasına haber vermeye gider. Altı gün altı akşam süren bir yolculuk sonrası köye ulaşan anne-baba Zeynep'i yatakta bulurlar. Perişan bir halde olan Zeynep hala türküsünü mırıldanmaktadır; Anne babası da türküye söylemeye başlarlar. Çevrelerindeki bütün köy kadınları duygulanıp ağlarlar. Annesi fenalık geçirir. Bayılan Zeynep hasretini giderir ama çok geç kalınmıştır. Bir daha iyileşemez ve ölür
    Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar
    Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler
    Annesinin bir tanesini hor görmesinler
    Uçan da kuşlara malum olsun ben annemi özledim
    Hem annemi hem babamı hem köyümü özledim
    Babamın bir atı olsa binse de gelse
    Annemin yelkeni olsa uçsa da gelse
    Kardeşlerim yolları bilse de gelse
    Uçan da kuşlara malum olsun ben annemi özledim
    Hem annemi hem babamı hem köyümü özledim...
    "Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar." türküsünün acıklı hikayesi ; Malkara köylerinden alındığı belirtilen türkünün filmlere konu olacak hikayesi şöyle: 'Çok eskiden köyün birinde Zeynep isimli çok güzel bir kız vardır. Onaltıya yeni bastığında Zeynep'i köylerindeki bir düğüne gelen Ali isimli bir genç görür ve çok beğenir. Köyüne döndüğünde hemen dünürcü gönderir. Zeynep'i Ali'ye verirler ve hemen düğünleri olur. Zeynep'in gelin gittiği köy ile kendi köyü arası üç gün üç gece mesafededir. Zeynep anne baba ve kardeşini tam 7 yıl göremez. Bu özlem Zeynep'in yüreğinde her gün biraz daha büyüyerek dayanılmaz bir hal alır köyün büyük tepesinde bulunan evinin bahçesine çıkarak kendi köyüne doğru için için kendi yaktığı türküyü mırıldanır ve gözleri uzaklarda sıla özlemeni gidermeye çalışır. Kocası Zeynep'in özlemine pek aldırış etmez. Kaldı ki eski sevgisi de pek kalmadığından Zeynep'i horlamaya eziyet etmeye başlar. Sonunda bu özlem ve horlanma Zeynep'i yataklara düşürür. Gün geçtikçe hastalığı artan Zeynep'in düzelmesi için köyden gelip geçenler anasının babasının çağrılmasını ister. Başka çaresi kalmadığını anlayan kocası da kaynanası ve kayınbabasına haber vermeye gider. Altı gün altı akşam süren bir yolculuk sonrası köye ulaşan anne-baba Zeynep'i yatakta bulurlar. Perişan bir halde olan Zeynep hala türküsünü mırıldanmaktadır; Anne babası da türküye söylemeye başlarlar. Çevrelerindeki bütün köy kadınları duygulanıp ağlarlar. Annesi fenalık geçirir. Bayılan Zeynep hasretini giderir ama çok geç kalınmıştır. Bir daha iyileşemez ve ölür Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler Annesinin bir tanesini hor görmesinler Uçan da kuşlara malum olsun ben annemi özledim Hem annemi hem babamı hem köyümü özledim Babamın bir atı olsa binse de gelse Annemin yelkeni olsa uçsa da gelse Kardeşlerim yolları bilse de gelse Uçan da kuşlara malum olsun ben annemi özledim Hem annemi hem babamı hem köyümü özledim...😔
    0 Commentarii 0 Distribuiri
  • ■ ESKİ KONAKLARDA ÇOCUKLUK, 1890

    [Ahmet Semih Bey 19. yüzyıl sonlarında eski İstanbul konaklarındaki çocukluk dönemini anlatıyor]:

    "Çocukken yemekleri selamlıkta, babamızın sofrasında yedirirlerdi. Sofradan kalkar kalkmaz da: “Haydi çocuklar, hareme!” derlerdi. Büyüklerin arasında bulunmaklığımızın verdiği gururu müteakip duçar olduğumuz bu yüz bulma ile harem dairesine girer girmez gördüğümüz hüsn-ü istikbâl (güzel karşılama) bir çeyrek saat devam edemezdi. Bizi kendi odalarımıza götürür, yataklara sürerlerdi. “Uyku çocuklar için en sıhhî ve mukavvi (kuvvet verici) gıda gibidir!” mealinde de nasihatler verir, ninniler söylerlerdi. Yatırılmak pek hoşumuza gitmezdi ama çaresini bulamazdık.

    Ailemiz ve bize bakanlar asla adamsendecilerden değillerdi. Yakamıza yapışır başımızı boş bırakmazlardı. Her evde çocuğun nasibi böyle olduğu için bize akran misafir çocuklar bulamazdık gerçi fakat büyüklerden ayrılmak gururumuza dokunurdu.

    Bunlardan başka büyüklerin yanlarında bulunmanın yalnız gururu mu yaa! Faydası vardı! Birçok şey öğrenirdik. Öğrenirdik amma sıhhatimizi bu faydalara taksim ederler, vaktinde bizi uyuturlardı. Ve biz ortadan çekildikten sonra istedikleri gibi konuşurlardı. Çünkü çocukların yanında temkinli söyleşmek devrin âdetlerinden biriydi.

    Konakların kalabalığı şöyle bir tarife girebilir: Evvela ev halkı, eve misafir olarak gelip gitmesini bilmeyenler, hakiki dost ile ahbaplar, konu komşu ve ekseriya davetlere gelen davetliler ve bunların arasına kabul edilen gençler.. Bu kalabalıklar çok neşeli olurdu. Neşeli haberlerle güzel sözler ve bazen de sazlar -değil evin- mahallenin havasını tasfiye, gam ve kasâveti def ederdi..

    Böyle günlerde misafirlerin huzurunda yahut sokaktan eve girer girmez duyulmuş fena bir haber varsa onun birdenbire -hele ihtiyarlara- söylenmemesi bize edilen tembihlerin başında gelirdi. Böyle dikkatsizlikler lâ-yecuzdur (câiz değildir) denilirdi.

    Bu kayıtlara rağmen biz gençler ihtiyarların huzurunda asla sıkılmazdık, onları da sıkmazdık. Bu da bize aile topluluklarında dost-ahbap ortasında mütekabil (karşılıklı) hürriyet ve hürmetin gözle görülemeyecek kadar olan inceliklerini tefrik ve temyize temrin olurdu. Bittabi bu dersleri ve örnekleri görenler kabiliyetleri derecesine göre müstefit olurlardı (istifade ederlerdi)."
    ■ ESKİ KONAKLARDA ÇOCUKLUK, 1890 ❤️ [Ahmet Semih Bey 19. yüzyıl sonlarında eski İstanbul konaklarındaki çocukluk dönemini anlatıyor]: "Çocukken yemekleri selamlıkta, babamızın sofrasında yedirirlerdi. Sofradan kalkar kalkmaz da: “Haydi çocuklar, hareme!” derlerdi. Büyüklerin arasında bulunmaklığımızın verdiği gururu müteakip duçar olduğumuz bu yüz bulma ile harem dairesine girer girmez gördüğümüz hüsn-ü istikbâl (güzel karşılama) bir çeyrek saat devam edemezdi. Bizi kendi odalarımıza götürür, yataklara sürerlerdi. “Uyku çocuklar için en sıhhî ve mukavvi (kuvvet verici) gıda gibidir!” mealinde de nasihatler verir, ninniler söylerlerdi. Yatırılmak pek hoşumuza gitmezdi ama çaresini bulamazdık. Ailemiz ve bize bakanlar asla adamsendecilerden değillerdi. Yakamıza yapışır başımızı boş bırakmazlardı. Her evde çocuğun nasibi böyle olduğu için bize akran misafir çocuklar bulamazdık gerçi fakat büyüklerden ayrılmak gururumuza dokunurdu. Bunlardan başka büyüklerin yanlarında bulunmanın yalnız gururu mu yaa! Faydası vardı! Birçok şey öğrenirdik. Öğrenirdik amma sıhhatimizi bu faydalara taksim ederler, vaktinde bizi uyuturlardı. Ve biz ortadan çekildikten sonra istedikleri gibi konuşurlardı. Çünkü çocukların yanında temkinli söyleşmek devrin âdetlerinden biriydi. Konakların kalabalığı şöyle bir tarife girebilir: Evvela ev halkı, eve misafir olarak gelip gitmesini bilmeyenler, hakiki dost ile ahbaplar, konu komşu ve ekseriya davetlere gelen davetliler ve bunların arasına kabul edilen gençler.. Bu kalabalıklar çok neşeli olurdu. Neşeli haberlerle güzel sözler ve bazen de sazlar -değil evin- mahallenin havasını tasfiye, gam ve kasâveti def ederdi.. Böyle günlerde misafirlerin huzurunda yahut sokaktan eve girer girmez duyulmuş fena bir haber varsa onun birdenbire -hele ihtiyarlara- söylenmemesi bize edilen tembihlerin başında gelirdi. Böyle dikkatsizlikler lâ-yecuzdur (câiz değildir) denilirdi. Bu kayıtlara rağmen biz gençler ihtiyarların huzurunda asla sıkılmazdık, onları da sıkmazdık. Bu da bize aile topluluklarında dost-ahbap ortasında mütekabil (karşılıklı) hürriyet ve hürmetin gözle görülemeyecek kadar olan inceliklerini tefrik ve temyize temrin olurdu. Bittabi bu dersleri ve örnekleri görenler kabiliyetleri derecesine göre müstefit olurlardı (istifade ederlerdi)."
    0 Commentarii 0 Distribuiri
  • 1936'da Nash Motors "Arabada Yatak" özelliğini tanıttı. Dönüştürülebilir yataklara yatırılabilen koltuklarla tasarlandı....
    1936'da Nash Motors "Arabada Yatak" özelliğini tanıttı. Dönüştürülebilir yataklara yatırılabilen koltuklarla tasarlandı....
    0 Commentarii 0 Distribuiri
  • Türk milletinin #Ergenekon'dan çıkarak hüküm sürdüğü tüm coğrafyalara hediyesi olan; #Yenigün/#Nevruz Bayramı Kutlu olsun!

    Barışın, özgürlüğün ve kardeşliğin sembolü olan Ergenekon Bayramı Türk milletinin Ergenekon'dan, Büyük Taarruz’a #Nevruz'un tarihi ve önemini anlatalım.

    Tarih, destanları olan milletlerin sahnelediği büyük işlerle doldurulur. Tarih'in sahibi Türk milleti de yaptığı ve yapacağı büyük başarıları bu köklerden alır. Ergenekon Destanı’nın amentüsünü oluşturan mitolojik efsanenin ilk yazılı örnekleri Çin arşivlerinde bulunmaktadır.

    Çin’deki Cov (Chou) sülalesinin yıllıklarında, Göktürkler (T’u-chüeh) adına kayıtlı olarak rastlanılmıştır. Diğer bir kaynak, Sui Sülalesi tarihinde yer almaktadır. Göktürklere ait bir türeyiş efsanesi olan her iki versiyon öz olarak aynı öğretidir.

    Göktürklerin Lin adlı bir kavim tarafından yenilerek tüm soyunun yok edilmesini; kalan bir çocuğun kol ve bacakları kesilmiş halde bataklığa atılmasını ve bu çocuğun kurt tarafından bulunup büyütülerek ondan çocuklar doğurmasını konu edinir.

    Hunların kuzeyinde bulunan Sou ülkesinden çıkan Göktürklerin ataları kurttan doğmuş olan İ-ci Ni-su-tu’ya dayanır. İ-ci Ni-su-tu’nun dört oğlundan en büyüğü ateşi bulmuş ve kavmini soğuktan korumuştur. Bu büyük kardeşe diğerleri Türk (Çincesi,Tu-kyu) adını vermişler.

    Ergenekon destanına ait temel olayları aktaran mitolojik anlatılar, Göktürkleri kuran Aşina ailesini teşkil ettiği devletin köklerini eski Çin dili ile tespit edilen ve Ergenekon'a bağlanan Çin'deki bu metinlerdir.

    Bu metinleri Vasily Vladimirovich Bartold, N. Biçurin (Yakinev), A. Bernştam’dan başlayarak, M. Kazvini, Sergei Klyashtorny, Vladimir Livşits, Liu Mau-tsai ve Bahattin Ögel gibi değerli bilginler yayımlamıştır, dileyenler okuyabilirler.

    17. yy da Ebu'l Gazi Bahadır'ın kaleme aldığı Şecere-i Türki adlı eserde de Turan halklarının yaratılış destanı olarak anlatılır ve 14. yüzyılda Reşidüddin Hamedani'nin kaleme aldığı Cami’üt-Tevarih adlı eserine atıfta bulunarak Turan halklarının aynı soydan geldiğini belirtir.

    Ergenekon aslında Türklerin efsanevi anayurdu Ötüken'dir. Rus tarihçi Gumilev’in tarifine göre dik yamaç anlamını taşır. 'Ötüken dağlarından daha iyisi kesinlikle yokmuş. Ülke kurulacak topraklar Ötüken dağlarıymış.' diyerek Bilge Kaan zaten meselenin önemini aktarmıştır.

    Kutsal Ötüken'in bırakılarak başka yeren giden Türk milletinin zarar göreceğini belirten, Türk Kağanının uyarısı bugün dahi yurt dışına gidip asimile olan Türklerin iyi işitmesi gereken bir sözdür. Ötüken vadisinden çıkarak cihana yayılan Türklük, bu günü kutsal kabul etmiştir.

    Cemre/İ(e)mre öğretisi ateşin düşmesi anlamına gelmesi, yedişer günlük döngü ile hava, su ve toprak kutsallarının ateş ile buluşması için 3 defa tekrarlanması, Ergenekon Destan'ındaki 4 yönü farklı noktadan Demir dağların ateşlerle eritilmesine de ayrıca bir delildir.

    Türk milletinin takvimi, Ötüken'den yayılan göç haritası incelendiğinde Türklerin devletleştiği tüm coğrafyalara işlenmiş bir değer olduğunu görmekteyiz. Doğanın uyanışı ve bahar bayramı olarak coşku ile kutlanan Nevruz Bayramı yıllarca Türk milletinden çalınmaya çalışılmıştır.

    Nevruz’un Türk milletinin bahar bayramı olduğunu ortaya koyan delillerden birisi de, Saha/Yakut Türklerinin kutladığı Isıah Bayramı'dır. Coğrafya haritasına bakıldığında Dünya'nın bir ucunda olan Türk'ün karanlıktan çıkışı olarak kutladığı Nevruz'un Ergenekon olduğuna delildir.

    Atatürk'ün 'Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan, yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.' sözü Nevruz'un uydurma bir tarihle nasıl İranlı halklar tarafından sahiplenildiğini anlamamız açısından önemlidir.

    Fars ırkçısı şair Firdevsi'nin en önemli eseri olan Şehname'de yer alan (Kave Ahenger) Demirci Kave'nin, Zahhāk'a isyan edişiyle Zerdüştlüğün Avesta kitabından esinlenmiştir. İranlılar'ın Saka/İskitlerden öğrendikleri demir işlemeciliği, ateşe önem vermelerine bir sebeptir.

    İranlı halklar Türklerden öğrendikleri ateşle demirin işlenmesi, ateşin gücüyle demirle zanaat oluşturmalarını sağlamış ve Ahameniş İmparatorluğu kurmalarıyla demircilikte ilerleyemeyen civar bölgelerdeki diğer toplulukları yenmelerine sebep olmuştur.

    Akıl sahibi olan her Türk, kendi bayramı olan Nevruz'a sahip çıkmalıdır. Gün Doğusunda Yakut Türkleri, Gün Batısında Balkan Türkeri'nin kutladığı #NevruzTürkünBayramıdır! İran halklarına ait olmadığına en büyük delillerden birisi de El Biruni eserleridir.

    Biruni’de eserlerinde Nevruz’dan söz etmiş ve bunun Türkler'in önemli günü olduğu Ön Asya ve Orta Asya toplulukları arasında canlı bir şekilde yaşatıldığı üzerinde durmuştur. Ateşi yücelten İranlı halkların kutsal gördüğü ateşin üzerinden atlamaları ayrıca büyük bir çelişkidir.

    Fars asıllı önemli devlet adamı Nizamülmülk de Siyasetname eserinde Nevruz üzerinde durmuştur. Nevruz’un Türklere ait bir bahar bayramı ve yılbaşı olduğunu belirtmiştir. Fars asıllı bir devlet adamının Nevruz’dan Türklerin bayramı olarak bahsetmesi oldukça önemlidir.

    Aynı dönemde Hasan Sabbah, Selçuklu Sultanı Melikşah'ı Nevruz kutlamaları yapıyor diye 'Nevruzcu Sultan' diyerek dinsiz olduğunu iddia etmiş, Fars ayrılıkçılardan olabildiğince taraftar devşirme gayreti gütmüştür. İran'da yaşayan Türkler arasında ilginç bir ifade vardır.

    Hazar coğrafyasında Nevruz kutlamaları 1 hafta devam ettiği için Horasan Türkleri 21 Mart gününe Nevruz Sultanı demektedirler. Sultan Melikşah'a çağrışımda bulunmasından, İranlı odaklar Nevruz Sultanı isminden sultanı atmaya çalışsa da hala yaşatılmaya devam etmektedir.

    Asırlarca Türk coğrafyalarında birlik ve coşku ile kutlanan Nevruz Bayramı, iki Türk Hakanı Şah İsmail- Yavuz döneminde yaşanan çatışmalardan dolayı artık farklı bir anlam almaya başlamıştır. Açılın Kapılar Şah'a gidelim dedikçe Nevruz Türklerde isyan ateşi haline gelmiştir.

    İran'da Türk hükümdarı Şah İsmail döneminde zorunlu hale getirilen Nevruz kutlamaları, Osmanlı Devleti'nde baskıyı kabul etmeyen Türklerin isyan ateşi yakmaları için bir güvence olmuştur. Tarih Türk'ü yanına çekmek isteyen liderlerin Nevruz ateşini coşkuyla yakmasına şahittir.

    4. Murat devrine kadar çekimser bakılan Nevruz kutlamaları İran'a yapılan seferlerin başarıya ulaşması ve bölgedeki Türklerin Osmanlı'ya isyan etmemeleri için yeniden önem kazanmış ve Nevruz kutlamaları Sultan 4. Murat buyruğu ile yeniden başlamıştır.

    Panslavizmin esir aldığı Türk yurtlarında yasaklanmaya çalışılan Nevruz Bayramı Kırım Türkleri'nin yoğun isyanları yüzünden sönükte olsa kutlanmaya devam edilmesine izin verilmiştir. Balkan felaketine kadar coşkuyla kutlanan Türk'ün bayramı Nevruz Balkanlar'da engellenmiştir.

    Börteçine kurdun adı,
    Ergenekon yurdun adı,
    Dörtyüzsene durdun hadi,
    Çık ey, yüzbin mızrağımız!
    Ziya Gökalp bey Balkan felaketinden sonra Türklerin esaretine bu şekilde haykırarak esaretten kurtuluşu için isyan etmelerini belirtmesi de Nevruz'un İstiklal'i ifade eder.

    Atatürk'ün fikirlerinin babası olarak gördüğü Ziya Gökalp beyin bu kutlu öğüdünü tutarak, 21 Mart 1922 de Büyük Taarruz'a hazırlanan Türk milletinin istiklali için dualarla Nevruz kutlamaları yaptırarak, Nevruz'un kime ait olduğuna ayrıca bir delil olmuştur.

    1940 yılının 21 Mart'ında hürriyet ateşini yakarak, Çin zulmünden Türk milletinin haysiyetini ve namusunu korumak için silahına sarılan Doğu Türkistanlı Osman Batur'da, 1989 yılında gizlice Kırım’a dönen Nevruz kutlatan Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu unutulmamalıdır.

    1991 yılında milletler zindanı olan Sovyetler birliği dağıldığında, Rus asimilasyonundan atacak adım ve açacak alan bulamayan Türk milleti, Türk aleminde Nevruz'u coşku ile kutlanması için büyük ödenekler ayırarak, Panslavizm'in buzlarını Nevruz ateşi ile eritmiştir.

    Türk milletinin bütünleşmesini sağlayan Nevruz'u unutturmak için yoğun faaliyet yürüten Türklük düşmanları bu olayı terör örgütlerinin sahiplenmesini sağlamışlardır. Ateş yakmaya çalışırken kendilerini yakan bölücü odaklar, Türk milletinin kutlu gününü terörize etmişlerdir.

    Tarih yapan ecdadımıza layık olmamız için, yapılan tarihe sahip çıkmak onu bilmek okumak zorundayız. #Nevruz2024 Türk milletinin yeniden, töresine sarılacağı bir yılın başlangıcı olmasını temenni ediyorum. Dünya'daki son Türk yaşadığı sürece #NevruzTürkünBayramıdır kutlu olsun!

    @Türk Dünyası
    Türk milletinin #Ergenekon'dan çıkarak hüküm sürdüğü tüm coğrafyalara hediyesi olan; #Yenigün/#Nevruz Bayramı Kutlu olsun! Barışın, özgürlüğün ve kardeşliğin sembolü olan Ergenekon Bayramı Türk milletinin Ergenekon'dan, Büyük Taarruz’a #Nevruz'un tarihi ve önemini anlatalım.⬇️ Tarih, destanları olan milletlerin sahnelediği büyük işlerle doldurulur. Tarih'in sahibi Türk milleti de yaptığı ve yapacağı büyük başarıları bu köklerden alır. Ergenekon Destanı’nın amentüsünü oluşturan mitolojik efsanenin ilk yazılı örnekleri Çin arşivlerinde bulunmaktadır.⬇️ Çin’deki Cov (Chou) sülalesinin yıllıklarında, Göktürkler (T’u-chüeh) adına kayıtlı olarak rastlanılmıştır. Diğer bir kaynak, Sui Sülalesi tarihinde yer almaktadır. Göktürklere ait bir türeyiş efsanesi olan her iki versiyon öz olarak aynı öğretidir.⬇️ Göktürklerin Lin adlı bir kavim tarafından yenilerek tüm soyunun yok edilmesini; kalan bir çocuğun kol ve bacakları kesilmiş halde bataklığa atılmasını ve bu çocuğun kurt tarafından bulunup büyütülerek ondan çocuklar doğurmasını konu edinir.⬇️ Hunların kuzeyinde bulunan Sou ülkesinden çıkan Göktürklerin ataları kurttan doğmuş olan İ-ci Ni-su-tu’ya dayanır. İ-ci Ni-su-tu’nun dört oğlundan en büyüğü ateşi bulmuş ve kavmini soğuktan korumuştur. Bu büyük kardeşe diğerleri Türk (Çincesi,Tu-kyu) adını vermişler.⬇️ Ergenekon destanına ait temel olayları aktaran mitolojik anlatılar, Göktürkleri kuran Aşina ailesini teşkil ettiği devletin köklerini eski Çin dili ile tespit edilen ve Ergenekon'a bağlanan Çin'deki bu metinlerdir.⬇️ Bu metinleri Vasily Vladimirovich Bartold, N. Biçurin (Yakinev), A. Bernştam’dan başlayarak, M. Kazvini, Sergei Klyashtorny, Vladimir Livşits, Liu Mau-tsai ve Bahattin Ögel gibi değerli bilginler yayımlamıştır, dileyenler okuyabilirler.⬇️ 17. yy da Ebu'l Gazi Bahadır'ın kaleme aldığı Şecere-i Türki adlı eserde de Turan halklarının yaratılış destanı olarak anlatılır ve 14. yüzyılda Reşidüddin Hamedani'nin kaleme aldığı Cami’üt-Tevarih adlı eserine atıfta bulunarak Turan halklarının aynı soydan geldiğini belirtir.⬇️ Ergenekon aslında Türklerin efsanevi anayurdu Ötüken'dir. Rus tarihçi Gumilev’in tarifine göre dik yamaç anlamını taşır. 'Ötüken dağlarından daha iyisi kesinlikle yokmuş. Ülke kurulacak topraklar Ötüken dağlarıymış.' diyerek Bilge Kaan zaten meselenin önemini aktarmıştır.⬇️ Kutsal Ötüken'in bırakılarak başka yeren giden Türk milletinin zarar göreceğini belirten, Türk Kağanının uyarısı bugün dahi yurt dışına gidip asimile olan Türklerin iyi işitmesi gereken bir sözdür. Ötüken vadisinden çıkarak cihana yayılan Türklük, bu günü kutsal kabul etmiştir.⬇️ Cemre/İ(e)mre öğretisi ateşin düşmesi anlamına gelmesi, yedişer günlük döngü ile hava, su ve toprak kutsallarının ateş ile buluşması için 3 defa tekrarlanması, Ergenekon Destan'ındaki 4 yönü farklı noktadan Demir dağların ateşlerle eritilmesine de ayrıca bir delildir.⬇️ Türk milletinin takvimi, Ötüken'den yayılan göç haritası incelendiğinde Türklerin devletleştiği tüm coğrafyalara işlenmiş bir değer olduğunu görmekteyiz. Doğanın uyanışı ve bahar bayramı olarak coşku ile kutlanan Nevruz Bayramı yıllarca Türk milletinden çalınmaya çalışılmıştır.⬇️ Nevruz’un Türk milletinin bahar bayramı olduğunu ortaya koyan delillerden birisi de, Saha/Yakut Türklerinin kutladığı Isıah Bayramı'dır. Coğrafya haritasına bakıldığında Dünya'nın bir ucunda olan Türk'ün karanlıktan çıkışı olarak kutladığı Nevruz'un Ergenekon olduğuna delildir.⬇️ Atatürk'ün 'Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan, yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.' sözü Nevruz'un uydurma bir tarihle nasıl İranlı halklar tarafından sahiplenildiğini anlamamız açısından önemlidir.⬇️ Fars ırkçısı şair Firdevsi'nin en önemli eseri olan Şehname'de yer alan (Kave Ahenger) Demirci Kave'nin, Zahhāk'a isyan edişiyle Zerdüştlüğün Avesta kitabından esinlenmiştir. İranlılar'ın Saka/İskitlerden öğrendikleri demir işlemeciliği, ateşe önem vermelerine bir sebeptir.⬇️ İranlı halklar Türklerden öğrendikleri ateşle demirin işlenmesi, ateşin gücüyle demirle zanaat oluşturmalarını sağlamış ve Ahameniş İmparatorluğu kurmalarıyla demircilikte ilerleyemeyen civar bölgelerdeki diğer toplulukları yenmelerine sebep olmuştur.⬇️ Akıl sahibi olan her Türk, kendi bayramı olan Nevruz'a sahip çıkmalıdır. Gün Doğusunda Yakut Türkleri, Gün Batısında Balkan Türkeri'nin kutladığı #NevruzTürkünBayramıdır! İran halklarına ait olmadığına en büyük delillerden birisi de El Biruni eserleridir.⬇️ Biruni’de eserlerinde Nevruz’dan söz etmiş ve bunun Türkler'in önemli günü olduğu Ön Asya ve Orta Asya toplulukları arasında canlı bir şekilde yaşatıldığı üzerinde durmuştur. Ateşi yücelten İranlı halkların kutsal gördüğü ateşin üzerinden atlamaları ayrıca büyük bir çelişkidir.⬇️ Fars asıllı önemli devlet adamı Nizamülmülk de Siyasetname eserinde Nevruz üzerinde durmuştur. Nevruz’un Türklere ait bir bahar bayramı ve yılbaşı olduğunu belirtmiştir. Fars asıllı bir devlet adamının Nevruz’dan Türklerin bayramı olarak bahsetmesi oldukça önemlidir.⬇️ Aynı dönemde Hasan Sabbah, Selçuklu Sultanı Melikşah'ı Nevruz kutlamaları yapıyor diye 'Nevruzcu Sultan' diyerek dinsiz olduğunu iddia etmiş, Fars ayrılıkçılardan olabildiğince taraftar devşirme gayreti gütmüştür. İran'da yaşayan Türkler arasında ilginç bir ifade vardır.⬇️ Hazar coğrafyasında Nevruz kutlamaları 1 hafta devam ettiği için Horasan Türkleri 21 Mart gününe Nevruz Sultanı demektedirler. Sultan Melikşah'a çağrışımda bulunmasından, İranlı odaklar Nevruz Sultanı isminden sultanı atmaya çalışsa da hala yaşatılmaya devam etmektedir.⬇️ Asırlarca Türk coğrafyalarında birlik ve coşku ile kutlanan Nevruz Bayramı, iki Türk Hakanı Şah İsmail- Yavuz döneminde yaşanan çatışmalardan dolayı artık farklı bir anlam almaya başlamıştır. Açılın Kapılar Şah'a gidelim dedikçe Nevruz Türklerde isyan ateşi haline gelmiştir.⬇️ İran'da Türk hükümdarı Şah İsmail döneminde zorunlu hale getirilen Nevruz kutlamaları, Osmanlı Devleti'nde baskıyı kabul etmeyen Türklerin isyan ateşi yakmaları için bir güvence olmuştur. Tarih Türk'ü yanına çekmek isteyen liderlerin Nevruz ateşini coşkuyla yakmasına şahittir.⬇️ 4. Murat devrine kadar çekimser bakılan Nevruz kutlamaları İran'a yapılan seferlerin başarıya ulaşması ve bölgedeki Türklerin Osmanlı'ya isyan etmemeleri için yeniden önem kazanmış ve Nevruz kutlamaları Sultan 4. Murat buyruğu ile yeniden başlamıştır.⬇️ Panslavizmin esir aldığı Türk yurtlarında yasaklanmaya çalışılan Nevruz Bayramı Kırım Türkleri'nin yoğun isyanları yüzünden sönükte olsa kutlanmaya devam edilmesine izin verilmiştir. Balkan felaketine kadar coşkuyla kutlanan Türk'ün bayramı Nevruz Balkanlar'da engellenmiştir.⬇️ Börteçine kurdun adı, Ergenekon yurdun adı, Dörtyüzsene durdun hadi, Çık ey, yüzbin mızrağımız! Ziya Gökalp bey Balkan felaketinden sonra Türklerin esaretine bu şekilde haykırarak esaretten kurtuluşu için isyan etmelerini belirtmesi de Nevruz'un İstiklal'i ifade eder.⬇️ Atatürk'ün fikirlerinin babası olarak gördüğü Ziya Gökalp beyin bu kutlu öğüdünü tutarak, 21 Mart 1922 de Büyük Taarruz'a hazırlanan Türk milletinin istiklali için dualarla Nevruz kutlamaları yaptırarak, Nevruz'un kime ait olduğuna ayrıca bir delil olmuştur.⬇️ 1940 yılının 21 Mart'ında hürriyet ateşini yakarak, Çin zulmünden Türk milletinin haysiyetini ve namusunu korumak için silahına sarılan Doğu Türkistanlı Osman Batur'da, 1989 yılında gizlice Kırım’a dönen Nevruz kutlatan Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu unutulmamalıdır.⬇️ 1991 yılında milletler zindanı olan Sovyetler birliği dağıldığında, Rus asimilasyonundan atacak adım ve açacak alan bulamayan Türk milleti, Türk aleminde Nevruz'u coşku ile kutlanması için büyük ödenekler ayırarak, Panslavizm'in buzlarını Nevruz ateşi ile eritmiştir.⬇️ Türk milletinin bütünleşmesini sağlayan Nevruz'u unutturmak için yoğun faaliyet yürüten Türklük düşmanları bu olayı terör örgütlerinin sahiplenmesini sağlamışlardır. Ateş yakmaya çalışırken kendilerini yakan bölücü odaklar, Türk milletinin kutlu gününü terörize etmişlerdir.⬇️ Tarih yapan ecdadımıza layık olmamız için, yapılan tarihe sahip çıkmak onu bilmek okumak zorundayız. #Nevruz2024 Türk milletinin yeniden, töresine sarılacağı bir yılın başlangıcı olmasını temenni ediyorum. Dünya'daki son Türk yaşadığı sürece #NevruzTürkünBayramıdır kutlu olsun! @Türk Dünyası
    0 Commentarii 0 Distribuiri
  • Cuma Hutbesi: "Zararlı Alışkanlıkların Esiri Olmayalım"

    Muhterem Müslümanlar!

    Yüce dinimiz İslâm, din, can, akıl, nesil ve mal emniyetini muhafaza etmemizi emretmiştir. Dinimizle bağdaşmayan, fıtratımızı bozan, bedenimize ve ruhumuza zarar veren, neslimizi ifsat eden her türlü zararlı alışkanlığı ise yasaklamıştır.

    Aziz Müminler!

    İnsanı uyuşturan ve aklı işlevsiz hale getiren alışkanlıkların başında alkollü içecekler gelmektedir. Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadislerinde, “Sarhoş eden her şey içkidir ve her türlü içki haramdır.”[1] buyurmaktadır. İçki, bütün kötülüklerin anasıdır. İçki sebebiyle nice yuvalar dağılmaktadır. Yaralanmalı veya ölümlü nice trafik kazaları yaşanmakta, nice hayatlar ve umutlar sönmektedir. Bunun içindir ki, alkollü içeceklerin üretilmesi, içilmesi, alınması ve satılması dinimizde haram kılınmıştır.

    Kıymetli Müslümanlar!

    İnsanlığı felakete sürükleyen zararlı alışkanlıklardan biri de kumardır. Kolay yoldan para elde etme aracı olarak görülen kumar, haksız bir kazançtır. Pençesine düşürdüğü kimseyi yalnızlığa, çaresizliğe, birçok bela ve musibete sürüklemektedir. İslam’a göre şans oyunları ve kumarın her türlüsünü oynamak ve oynatmak haramdır. Yüce Rabbimiz, alkol ve kumardan uzak durmamızı şöyle emretmektedir: “Şeytan, içki ve kumar yoluyla aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?”[2]

    Değerli Müminler!

    Yarınlarımızın umudu gençlerimiz arasında yaygınlaşan başka bir tehlike ise, uyuşturucu ve madde bağımlılığıdır. Anne baba sevgisinden, aile şefkatinden uzak kalan gençlerimiz; özenti, arkadaş çevresi veya merak sebebiyle çeşitli uyuşturucu türlerine müptela olmaktadır. “Bir defa kullanmakla bir şey olmaz!” diyerek kandırılan gençlerimiz, uyuşturucu bataklığına çekilmektedir. Cenâb-ı Hak, bir ayet-i kerimede, وَلَا تُلْقُوا بِاَيْد۪يكُمْ اِلَى التَّهْلُكَةِۚۛ “Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın.”[3] buyurmaktadır. Öyleyse aile, okul, cami, kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları olarak el ele verelim. Alkollü içecekler, uyuşturucu ve benzeri insan sağlığına, akla ve iradeye zarar veren her türlü bağımlılıkla mücadele edelim. Edelim ki, gençlerimiz ve çocuklarımız, kötülerin ağına düşmesinler, kötülüğün girdabına sürüklenmesinler.

    Aziz Müslümanlar!

    İnternet ve sosyal medya gibi sanal ortamlar da ölçüsüz ve sorumsuzca kullanıldığında zararlı bir alışkanlığa dönüşmektedir. Son dönemde hızla yaygınlaşan dijital bağımlılık, kişiyi gerçek hayattan koparmakta, sevdiklerini ihmal etmesine, ömür sermayesini boşa harcamasına sebep olmaktadır. Bazı mecralarda kişi ve aile mahremiyeti hiçe sayılmakta, yalan, iftira ve asılsız haberlerle kul hakkı ihlal edilmekte, insan onuru ayaklar altına alınmaktadır.

    Kıymetli Müminler!

    Alkol ve bağımlılık yapan bütün zararlı alışkanlıklar, modern çağın insana kurduğu ölüm tuzaklarıdır. Aklın selameti, neslin muhafazası zararlı alışkanlıklardan uzak kalmakla mümkündür. Fıtrata aykırı bu alışkanlıklar, insana ve topluma asla huzur vermez. Unutmayalım ki bizi dünya ve ahirette mutluluğa ulaştıracak olan, Allah’ın koyduğu sınırlara riayet etmek, her türlü haram ve kötülükten sakınmaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu uyarısını aklımızdan çıkarmamaktır: “İki nimet vardır ki insanların çoğu, onları değerlendirme hususunda aldanmıştır. Bunlar; sağlık ve boş vakittir.”[4]

    Muhterem Müslümanlar!

    Ramazan-ı şerife yaklaşmışken, bu mübarek günlerde Rabbimizin katında müstecâb olur ümidiyle Gazze, Doğu Türkistan ve dünyadaki tüm mazlumlar için Cuma namazının farzını müteakip dua edeceğiz. Cenâb-ı Hak, tüm şehitlerimize rahmet, gazilerimize sağlıklı ömürler nasip eylesin.

    [1] Müslim, Eşribe, 74.
    [2] Mâide, 5/91.
    [3] Bakara, 2/195.
    [4] Buhârî, Rikâk, 1.
    Cuma Hutbesi: "Zararlı Alışkanlıkların Esiri Olmayalım" Muhterem Müslümanlar! Yüce dinimiz İslâm, din, can, akıl, nesil ve mal emniyetini muhafaza etmemizi emretmiştir. Dinimizle bağdaşmayan, fıtratımızı bozan, bedenimize ve ruhumuza zarar veren, neslimizi ifsat eden her türlü zararlı alışkanlığı ise yasaklamıştır. Aziz Müminler! İnsanı uyuşturan ve aklı işlevsiz hale getiren alışkanlıkların başında alkollü içecekler gelmektedir. Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadislerinde, “Sarhoş eden her şey içkidir ve her türlü içki haramdır.”[1] buyurmaktadır. İçki, bütün kötülüklerin anasıdır. İçki sebebiyle nice yuvalar dağılmaktadır. Yaralanmalı veya ölümlü nice trafik kazaları yaşanmakta, nice hayatlar ve umutlar sönmektedir. Bunun içindir ki, alkollü içeceklerin üretilmesi, içilmesi, alınması ve satılması dinimizde haram kılınmıştır. Kıymetli Müslümanlar! İnsanlığı felakete sürükleyen zararlı alışkanlıklardan biri de kumardır. Kolay yoldan para elde etme aracı olarak görülen kumar, haksız bir kazançtır. Pençesine düşürdüğü kimseyi yalnızlığa, çaresizliğe, birçok bela ve musibete sürüklemektedir. İslam’a göre şans oyunları ve kumarın her türlüsünü oynamak ve oynatmak haramdır. Yüce Rabbimiz, alkol ve kumardan uzak durmamızı şöyle emretmektedir: “Şeytan, içki ve kumar yoluyla aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?”[2] Değerli Müminler! Yarınlarımızın umudu gençlerimiz arasında yaygınlaşan başka bir tehlike ise, uyuşturucu ve madde bağımlılığıdır. Anne baba sevgisinden, aile şefkatinden uzak kalan gençlerimiz; özenti, arkadaş çevresi veya merak sebebiyle çeşitli uyuşturucu türlerine müptela olmaktadır. “Bir defa kullanmakla bir şey olmaz!” diyerek kandırılan gençlerimiz, uyuşturucu bataklığına çekilmektedir. Cenâb-ı Hak, bir ayet-i kerimede, وَلَا تُلْقُوا بِاَيْد۪يكُمْ اِلَى التَّهْلُكَةِۚۛ “Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın.”[3] buyurmaktadır. Öyleyse aile, okul, cami, kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları olarak el ele verelim. Alkollü içecekler, uyuşturucu ve benzeri insan sağlığına, akla ve iradeye zarar veren her türlü bağımlılıkla mücadele edelim. Edelim ki, gençlerimiz ve çocuklarımız, kötülerin ağına düşmesinler, kötülüğün girdabına sürüklenmesinler. Aziz Müslümanlar! İnternet ve sosyal medya gibi sanal ortamlar da ölçüsüz ve sorumsuzca kullanıldığında zararlı bir alışkanlığa dönüşmektedir. Son dönemde hızla yaygınlaşan dijital bağımlılık, kişiyi gerçek hayattan koparmakta, sevdiklerini ihmal etmesine, ömür sermayesini boşa harcamasına sebep olmaktadır. Bazı mecralarda kişi ve aile mahremiyeti hiçe sayılmakta, yalan, iftira ve asılsız haberlerle kul hakkı ihlal edilmekte, insan onuru ayaklar altına alınmaktadır. Kıymetli Müminler! Alkol ve bağımlılık yapan bütün zararlı alışkanlıklar, modern çağın insana kurduğu ölüm tuzaklarıdır. Aklın selameti, neslin muhafazası zararlı alışkanlıklardan uzak kalmakla mümkündür. Fıtrata aykırı bu alışkanlıklar, insana ve topluma asla huzur vermez. Unutmayalım ki bizi dünya ve ahirette mutluluğa ulaştıracak olan, Allah’ın koyduğu sınırlara riayet etmek, her türlü haram ve kötülükten sakınmaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu uyarısını aklımızdan çıkarmamaktır: “İki nimet vardır ki insanların çoğu, onları değerlendirme hususunda aldanmıştır. Bunlar; sağlık ve boş vakittir.”[4] Muhterem Müslümanlar! Ramazan-ı şerife yaklaşmışken, bu mübarek günlerde Rabbimizin katında müstecâb olur ümidiyle Gazze, Doğu Türkistan ve dünyadaki tüm mazlumlar için Cuma namazının farzını müteakip dua edeceğiz. Cenâb-ı Hak, tüm şehitlerimize rahmet, gazilerimize sağlıklı ömürler nasip eylesin. [1] Müslim, Eşribe, 74. [2] Mâide, 5/91. [3] Bakara, 2/195. [4] Buhârî, Rikâk, 1.
    0 Commentarii 0 Distribuiri
  • Türk Savunma Sanayii'nin öncü firmalarından Tusaş'ın helikopter projeleri

    T129 Atak Taarruz Helikopteri
    T625 Gökbey Genel Maksat Helikopteri
    T629 Taarruz Helikopteri
    Ağır Sınıf Taarruz Helikopteri (ATAK-2)
    T925 Genel Maksat Helikopteri
    Türk Savunma Sanayii'nin öncü firmalarından Tusaş'ın helikopter projeleri ☑️ T129 Atak Taarruz Helikopteri ☑️ T625 Gökbey Genel Maksat Helikopteri ☑️ T629 Taarruz Helikopteri ☑️ Ağır Sınıf Taarruz Helikopteri (ATAK-2) ☑️ T925 Genel Maksat Helikopteri
    0 Commentarii 0 Distribuiri
Sponsorizeaza Paginile