• Dar gelmişti Ergenekon Türklere,
    Naramız ulaşıyordu göklere…
    Dar gelmişti Ergenekon Türklere, Naramız ulaşıyordu göklere… 🇹🇷
    0 Comments 0 Shares
  • Türk milletinin #Ergenekon'dan çıkarak hüküm sürdüğü tüm coğrafyalara hediyesi olan; #Yenigün/#Nevruz Bayramı Kutlu olsun!

    Barışın, özgürlüğün ve kardeşliğin sembolü olan Ergenekon Bayramı Türk milletinin Ergenekon'dan, Büyük Taarruz’a #Nevruz'un tarihi ve önemini anlatalım.

    Tarih, destanları olan milletlerin sahnelediği büyük işlerle doldurulur. Tarih'in sahibi Türk milleti de yaptığı ve yapacağı büyük başarıları bu köklerden alır. Ergenekon Destanı’nın amentüsünü oluşturan mitolojik efsanenin ilk yazılı örnekleri Çin arşivlerinde bulunmaktadır.

    Çin’deki Cov (Chou) sülalesinin yıllıklarında, Göktürkler (T’u-chüeh) adına kayıtlı olarak rastlanılmıştır. Diğer bir kaynak, Sui Sülalesi tarihinde yer almaktadır. Göktürklere ait bir türeyiş efsanesi olan her iki versiyon öz olarak aynı öğretidir.

    Göktürklerin Lin adlı bir kavim tarafından yenilerek tüm soyunun yok edilmesini; kalan bir çocuğun kol ve bacakları kesilmiş halde bataklığa atılmasını ve bu çocuğun kurt tarafından bulunup büyütülerek ondan çocuklar doğurmasını konu edinir.

    Hunların kuzeyinde bulunan Sou ülkesinden çıkan Göktürklerin ataları kurttan doğmuş olan İ-ci Ni-su-tu’ya dayanır. İ-ci Ni-su-tu’nun dört oğlundan en büyüğü ateşi bulmuş ve kavmini soğuktan korumuştur. Bu büyük kardeşe diğerleri Türk (Çincesi,Tu-kyu) adını vermişler.

    Ergenekon destanına ait temel olayları aktaran mitolojik anlatılar, Göktürkleri kuran Aşina ailesini teşkil ettiği devletin köklerini eski Çin dili ile tespit edilen ve Ergenekon'a bağlanan Çin'deki bu metinlerdir.

    Bu metinleri Vasily Vladimirovich Bartold, N. Biçurin (Yakinev), A. Bernştam’dan başlayarak, M. Kazvini, Sergei Klyashtorny, Vladimir Livşits, Liu Mau-tsai ve Bahattin Ögel gibi değerli bilginler yayımlamıştır, dileyenler okuyabilirler.

    17. yy da Ebu'l Gazi Bahadır'ın kaleme aldığı Şecere-i Türki adlı eserde de Turan halklarının yaratılış destanı olarak anlatılır ve 14. yüzyılda Reşidüddin Hamedani'nin kaleme aldığı Cami’üt-Tevarih adlı eserine atıfta bulunarak Turan halklarının aynı soydan geldiğini belirtir.

    Ergenekon aslında Türklerin efsanevi anayurdu Ötüken'dir. Rus tarihçi Gumilev’in tarifine göre dik yamaç anlamını taşır. 'Ötüken dağlarından daha iyisi kesinlikle yokmuş. Ülke kurulacak topraklar Ötüken dağlarıymış.' diyerek Bilge Kaan zaten meselenin önemini aktarmıştır.

    Kutsal Ötüken'in bırakılarak başka yeren giden Türk milletinin zarar göreceğini belirten, Türk Kağanının uyarısı bugün dahi yurt dışına gidip asimile olan Türklerin iyi işitmesi gereken bir sözdür. Ötüken vadisinden çıkarak cihana yayılan Türklük, bu günü kutsal kabul etmiştir.

    Cemre/İ(e)mre öğretisi ateşin düşmesi anlamına gelmesi, yedişer günlük döngü ile hava, su ve toprak kutsallarının ateş ile buluşması için 3 defa tekrarlanması, Ergenekon Destan'ındaki 4 yönü farklı noktadan Demir dağların ateşlerle eritilmesine de ayrıca bir delildir.

    Türk milletinin takvimi, Ötüken'den yayılan göç haritası incelendiğinde Türklerin devletleştiği tüm coğrafyalara işlenmiş bir değer olduğunu görmekteyiz. Doğanın uyanışı ve bahar bayramı olarak coşku ile kutlanan Nevruz Bayramı yıllarca Türk milletinden çalınmaya çalışılmıştır.

    Nevruz’un Türk milletinin bahar bayramı olduğunu ortaya koyan delillerden birisi de, Saha/Yakut Türklerinin kutladığı Isıah Bayramı'dır. Coğrafya haritasına bakıldığında Dünya'nın bir ucunda olan Türk'ün karanlıktan çıkışı olarak kutladığı Nevruz'un Ergenekon olduğuna delildir.

    Atatürk'ün 'Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan, yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.' sözü Nevruz'un uydurma bir tarihle nasıl İranlı halklar tarafından sahiplenildiğini anlamamız açısından önemlidir.

    Fars ırkçısı şair Firdevsi'nin en önemli eseri olan Şehname'de yer alan (Kave Ahenger) Demirci Kave'nin, Zahhāk'a isyan edişiyle Zerdüştlüğün Avesta kitabından esinlenmiştir. İranlılar'ın Saka/İskitlerden öğrendikleri demir işlemeciliği, ateşe önem vermelerine bir sebeptir.

    İranlı halklar Türklerden öğrendikleri ateşle demirin işlenmesi, ateşin gücüyle demirle zanaat oluşturmalarını sağlamış ve Ahameniş İmparatorluğu kurmalarıyla demircilikte ilerleyemeyen civar bölgelerdeki diğer toplulukları yenmelerine sebep olmuştur.

    Akıl sahibi olan her Türk, kendi bayramı olan Nevruz'a sahip çıkmalıdır. Gün Doğusunda Yakut Türkleri, Gün Batısında Balkan Türkeri'nin kutladığı #NevruzTürkünBayramıdır! İran halklarına ait olmadığına en büyük delillerden birisi de El Biruni eserleridir.

    Biruni’de eserlerinde Nevruz’dan söz etmiş ve bunun Türkler'in önemli günü olduğu Ön Asya ve Orta Asya toplulukları arasında canlı bir şekilde yaşatıldığı üzerinde durmuştur. Ateşi yücelten İranlı halkların kutsal gördüğü ateşin üzerinden atlamaları ayrıca büyük bir çelişkidir.

    Fars asıllı önemli devlet adamı Nizamülmülk de Siyasetname eserinde Nevruz üzerinde durmuştur. Nevruz’un Türklere ait bir bahar bayramı ve yılbaşı olduğunu belirtmiştir. Fars asıllı bir devlet adamının Nevruz’dan Türklerin bayramı olarak bahsetmesi oldukça önemlidir.

    Aynı dönemde Hasan Sabbah, Selçuklu Sultanı Melikşah'ı Nevruz kutlamaları yapıyor diye 'Nevruzcu Sultan' diyerek dinsiz olduğunu iddia etmiş, Fars ayrılıkçılardan olabildiğince taraftar devşirme gayreti gütmüştür. İran'da yaşayan Türkler arasında ilginç bir ifade vardır.

    Hazar coğrafyasında Nevruz kutlamaları 1 hafta devam ettiği için Horasan Türkleri 21 Mart gününe Nevruz Sultanı demektedirler. Sultan Melikşah'a çağrışımda bulunmasından, İranlı odaklar Nevruz Sultanı isminden sultanı atmaya çalışsa da hala yaşatılmaya devam etmektedir.

    Asırlarca Türk coğrafyalarında birlik ve coşku ile kutlanan Nevruz Bayramı, iki Türk Hakanı Şah İsmail- Yavuz döneminde yaşanan çatışmalardan dolayı artık farklı bir anlam almaya başlamıştır. Açılın Kapılar Şah'a gidelim dedikçe Nevruz Türklerde isyan ateşi haline gelmiştir.

    İran'da Türk hükümdarı Şah İsmail döneminde zorunlu hale getirilen Nevruz kutlamaları, Osmanlı Devleti'nde baskıyı kabul etmeyen Türklerin isyan ateşi yakmaları için bir güvence olmuştur. Tarih Türk'ü yanına çekmek isteyen liderlerin Nevruz ateşini coşkuyla yakmasına şahittir.

    4. Murat devrine kadar çekimser bakılan Nevruz kutlamaları İran'a yapılan seferlerin başarıya ulaşması ve bölgedeki Türklerin Osmanlı'ya isyan etmemeleri için yeniden önem kazanmış ve Nevruz kutlamaları Sultan 4. Murat buyruğu ile yeniden başlamıştır.

    Panslavizmin esir aldığı Türk yurtlarında yasaklanmaya çalışılan Nevruz Bayramı Kırım Türkleri'nin yoğun isyanları yüzünden sönükte olsa kutlanmaya devam edilmesine izin verilmiştir. Balkan felaketine kadar coşkuyla kutlanan Türk'ün bayramı Nevruz Balkanlar'da engellenmiştir.

    Börteçine kurdun adı,
    Ergenekon yurdun adı,
    Dörtyüzsene durdun hadi,
    Çık ey, yüzbin mızrağımız!
    Ziya Gökalp bey Balkan felaketinden sonra Türklerin esaretine bu şekilde haykırarak esaretten kurtuluşu için isyan etmelerini belirtmesi de Nevruz'un İstiklal'i ifade eder.

    Atatürk'ün fikirlerinin babası olarak gördüğü Ziya Gökalp beyin bu kutlu öğüdünü tutarak, 21 Mart 1922 de Büyük Taarruz'a hazırlanan Türk milletinin istiklali için dualarla Nevruz kutlamaları yaptırarak, Nevruz'un kime ait olduğuna ayrıca bir delil olmuştur.

    1940 yılının 21 Mart'ında hürriyet ateşini yakarak, Çin zulmünden Türk milletinin haysiyetini ve namusunu korumak için silahına sarılan Doğu Türkistanlı Osman Batur'da, 1989 yılında gizlice Kırım’a dönen Nevruz kutlatan Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu unutulmamalıdır.

    1991 yılında milletler zindanı olan Sovyetler birliği dağıldığında, Rus asimilasyonundan atacak adım ve açacak alan bulamayan Türk milleti, Türk aleminde Nevruz'u coşku ile kutlanması için büyük ödenekler ayırarak, Panslavizm'in buzlarını Nevruz ateşi ile eritmiştir.

    Türk milletinin bütünleşmesini sağlayan Nevruz'u unutturmak için yoğun faaliyet yürüten Türklük düşmanları bu olayı terör örgütlerinin sahiplenmesini sağlamışlardır. Ateş yakmaya çalışırken kendilerini yakan bölücü odaklar, Türk milletinin kutlu gününü terörize etmişlerdir.

    Tarih yapan ecdadımıza layık olmamız için, yapılan tarihe sahip çıkmak onu bilmek okumak zorundayız. #Nevruz2024 Türk milletinin yeniden, töresine sarılacağı bir yılın başlangıcı olmasını temenni ediyorum. Dünya'daki son Türk yaşadığı sürece #NevruzTürkünBayramıdır kutlu olsun!

    @Türk Dünyası
    Türk milletinin #Ergenekon'dan çıkarak hüküm sürdüğü tüm coğrafyalara hediyesi olan; #Yenigün/#Nevruz Bayramı Kutlu olsun! Barışın, özgürlüğün ve kardeşliğin sembolü olan Ergenekon Bayramı Türk milletinin Ergenekon'dan, Büyük Taarruz’a #Nevruz'un tarihi ve önemini anlatalım.⬇️ Tarih, destanları olan milletlerin sahnelediği büyük işlerle doldurulur. Tarih'in sahibi Türk milleti de yaptığı ve yapacağı büyük başarıları bu köklerden alır. Ergenekon Destanı’nın amentüsünü oluşturan mitolojik efsanenin ilk yazılı örnekleri Çin arşivlerinde bulunmaktadır.⬇️ Çin’deki Cov (Chou) sülalesinin yıllıklarında, Göktürkler (T’u-chüeh) adına kayıtlı olarak rastlanılmıştır. Diğer bir kaynak, Sui Sülalesi tarihinde yer almaktadır. Göktürklere ait bir türeyiş efsanesi olan her iki versiyon öz olarak aynı öğretidir.⬇️ Göktürklerin Lin adlı bir kavim tarafından yenilerek tüm soyunun yok edilmesini; kalan bir çocuğun kol ve bacakları kesilmiş halde bataklığa atılmasını ve bu çocuğun kurt tarafından bulunup büyütülerek ondan çocuklar doğurmasını konu edinir.⬇️ Hunların kuzeyinde bulunan Sou ülkesinden çıkan Göktürklerin ataları kurttan doğmuş olan İ-ci Ni-su-tu’ya dayanır. İ-ci Ni-su-tu’nun dört oğlundan en büyüğü ateşi bulmuş ve kavmini soğuktan korumuştur. Bu büyük kardeşe diğerleri Türk (Çincesi,Tu-kyu) adını vermişler.⬇️ Ergenekon destanına ait temel olayları aktaran mitolojik anlatılar, Göktürkleri kuran Aşina ailesini teşkil ettiği devletin köklerini eski Çin dili ile tespit edilen ve Ergenekon'a bağlanan Çin'deki bu metinlerdir.⬇️ Bu metinleri Vasily Vladimirovich Bartold, N. Biçurin (Yakinev), A. Bernştam’dan başlayarak, M. Kazvini, Sergei Klyashtorny, Vladimir Livşits, Liu Mau-tsai ve Bahattin Ögel gibi değerli bilginler yayımlamıştır, dileyenler okuyabilirler.⬇️ 17. yy da Ebu'l Gazi Bahadır'ın kaleme aldığı Şecere-i Türki adlı eserde de Turan halklarının yaratılış destanı olarak anlatılır ve 14. yüzyılda Reşidüddin Hamedani'nin kaleme aldığı Cami’üt-Tevarih adlı eserine atıfta bulunarak Turan halklarının aynı soydan geldiğini belirtir.⬇️ Ergenekon aslında Türklerin efsanevi anayurdu Ötüken'dir. Rus tarihçi Gumilev’in tarifine göre dik yamaç anlamını taşır. 'Ötüken dağlarından daha iyisi kesinlikle yokmuş. Ülke kurulacak topraklar Ötüken dağlarıymış.' diyerek Bilge Kaan zaten meselenin önemini aktarmıştır.⬇️ Kutsal Ötüken'in bırakılarak başka yeren giden Türk milletinin zarar göreceğini belirten, Türk Kağanının uyarısı bugün dahi yurt dışına gidip asimile olan Türklerin iyi işitmesi gereken bir sözdür. Ötüken vadisinden çıkarak cihana yayılan Türklük, bu günü kutsal kabul etmiştir.⬇️ Cemre/İ(e)mre öğretisi ateşin düşmesi anlamına gelmesi, yedişer günlük döngü ile hava, su ve toprak kutsallarının ateş ile buluşması için 3 defa tekrarlanması, Ergenekon Destan'ındaki 4 yönü farklı noktadan Demir dağların ateşlerle eritilmesine de ayrıca bir delildir.⬇️ Türk milletinin takvimi, Ötüken'den yayılan göç haritası incelendiğinde Türklerin devletleştiği tüm coğrafyalara işlenmiş bir değer olduğunu görmekteyiz. Doğanın uyanışı ve bahar bayramı olarak coşku ile kutlanan Nevruz Bayramı yıllarca Türk milletinden çalınmaya çalışılmıştır.⬇️ Nevruz’un Türk milletinin bahar bayramı olduğunu ortaya koyan delillerden birisi de, Saha/Yakut Türklerinin kutladığı Isıah Bayramı'dır. Coğrafya haritasına bakıldığında Dünya'nın bir ucunda olan Türk'ün karanlıktan çıkışı olarak kutladığı Nevruz'un Ergenekon olduğuna delildir.⬇️ Atatürk'ün 'Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan, yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.' sözü Nevruz'un uydurma bir tarihle nasıl İranlı halklar tarafından sahiplenildiğini anlamamız açısından önemlidir.⬇️ Fars ırkçısı şair Firdevsi'nin en önemli eseri olan Şehname'de yer alan (Kave Ahenger) Demirci Kave'nin, Zahhāk'a isyan edişiyle Zerdüştlüğün Avesta kitabından esinlenmiştir. İranlılar'ın Saka/İskitlerden öğrendikleri demir işlemeciliği, ateşe önem vermelerine bir sebeptir.⬇️ İranlı halklar Türklerden öğrendikleri ateşle demirin işlenmesi, ateşin gücüyle demirle zanaat oluşturmalarını sağlamış ve Ahameniş İmparatorluğu kurmalarıyla demircilikte ilerleyemeyen civar bölgelerdeki diğer toplulukları yenmelerine sebep olmuştur.⬇️ Akıl sahibi olan her Türk, kendi bayramı olan Nevruz'a sahip çıkmalıdır. Gün Doğusunda Yakut Türkleri, Gün Batısında Balkan Türkeri'nin kutladığı #NevruzTürkünBayramıdır! İran halklarına ait olmadığına en büyük delillerden birisi de El Biruni eserleridir.⬇️ Biruni’de eserlerinde Nevruz’dan söz etmiş ve bunun Türkler'in önemli günü olduğu Ön Asya ve Orta Asya toplulukları arasında canlı bir şekilde yaşatıldığı üzerinde durmuştur. Ateşi yücelten İranlı halkların kutsal gördüğü ateşin üzerinden atlamaları ayrıca büyük bir çelişkidir.⬇️ Fars asıllı önemli devlet adamı Nizamülmülk de Siyasetname eserinde Nevruz üzerinde durmuştur. Nevruz’un Türklere ait bir bahar bayramı ve yılbaşı olduğunu belirtmiştir. Fars asıllı bir devlet adamının Nevruz’dan Türklerin bayramı olarak bahsetmesi oldukça önemlidir.⬇️ Aynı dönemde Hasan Sabbah, Selçuklu Sultanı Melikşah'ı Nevruz kutlamaları yapıyor diye 'Nevruzcu Sultan' diyerek dinsiz olduğunu iddia etmiş, Fars ayrılıkçılardan olabildiğince taraftar devşirme gayreti gütmüştür. İran'da yaşayan Türkler arasında ilginç bir ifade vardır.⬇️ Hazar coğrafyasında Nevruz kutlamaları 1 hafta devam ettiği için Horasan Türkleri 21 Mart gününe Nevruz Sultanı demektedirler. Sultan Melikşah'a çağrışımda bulunmasından, İranlı odaklar Nevruz Sultanı isminden sultanı atmaya çalışsa da hala yaşatılmaya devam etmektedir.⬇️ Asırlarca Türk coğrafyalarında birlik ve coşku ile kutlanan Nevruz Bayramı, iki Türk Hakanı Şah İsmail- Yavuz döneminde yaşanan çatışmalardan dolayı artık farklı bir anlam almaya başlamıştır. Açılın Kapılar Şah'a gidelim dedikçe Nevruz Türklerde isyan ateşi haline gelmiştir.⬇️ İran'da Türk hükümdarı Şah İsmail döneminde zorunlu hale getirilen Nevruz kutlamaları, Osmanlı Devleti'nde baskıyı kabul etmeyen Türklerin isyan ateşi yakmaları için bir güvence olmuştur. Tarih Türk'ü yanına çekmek isteyen liderlerin Nevruz ateşini coşkuyla yakmasına şahittir.⬇️ 4. Murat devrine kadar çekimser bakılan Nevruz kutlamaları İran'a yapılan seferlerin başarıya ulaşması ve bölgedeki Türklerin Osmanlı'ya isyan etmemeleri için yeniden önem kazanmış ve Nevruz kutlamaları Sultan 4. Murat buyruğu ile yeniden başlamıştır.⬇️ Panslavizmin esir aldığı Türk yurtlarında yasaklanmaya çalışılan Nevruz Bayramı Kırım Türkleri'nin yoğun isyanları yüzünden sönükte olsa kutlanmaya devam edilmesine izin verilmiştir. Balkan felaketine kadar coşkuyla kutlanan Türk'ün bayramı Nevruz Balkanlar'da engellenmiştir.⬇️ Börteçine kurdun adı, Ergenekon yurdun adı, Dörtyüzsene durdun hadi, Çık ey, yüzbin mızrağımız! Ziya Gökalp bey Balkan felaketinden sonra Türklerin esaretine bu şekilde haykırarak esaretten kurtuluşu için isyan etmelerini belirtmesi de Nevruz'un İstiklal'i ifade eder.⬇️ Atatürk'ün fikirlerinin babası olarak gördüğü Ziya Gökalp beyin bu kutlu öğüdünü tutarak, 21 Mart 1922 de Büyük Taarruz'a hazırlanan Türk milletinin istiklali için dualarla Nevruz kutlamaları yaptırarak, Nevruz'un kime ait olduğuna ayrıca bir delil olmuştur.⬇️ 1940 yılının 21 Mart'ında hürriyet ateşini yakarak, Çin zulmünden Türk milletinin haysiyetini ve namusunu korumak için silahına sarılan Doğu Türkistanlı Osman Batur'da, 1989 yılında gizlice Kırım’a dönen Nevruz kutlatan Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu unutulmamalıdır.⬇️ 1991 yılında milletler zindanı olan Sovyetler birliği dağıldığında, Rus asimilasyonundan atacak adım ve açacak alan bulamayan Türk milleti, Türk aleminde Nevruz'u coşku ile kutlanması için büyük ödenekler ayırarak, Panslavizm'in buzlarını Nevruz ateşi ile eritmiştir.⬇️ Türk milletinin bütünleşmesini sağlayan Nevruz'u unutturmak için yoğun faaliyet yürüten Türklük düşmanları bu olayı terör örgütlerinin sahiplenmesini sağlamışlardır. Ateş yakmaya çalışırken kendilerini yakan bölücü odaklar, Türk milletinin kutlu gününü terörize etmişlerdir.⬇️ Tarih yapan ecdadımıza layık olmamız için, yapılan tarihe sahip çıkmak onu bilmek okumak zorundayız. #Nevruz2024 Türk milletinin yeniden, töresine sarılacağı bir yılın başlangıcı olmasını temenni ediyorum. Dünya'daki son Türk yaşadığı sürece #NevruzTürkünBayramıdır kutlu olsun! @Türk Dünyası
    0 Comments 0 Shares
  • ŞAKİR ZÜMRE

    “Vatana ihanetin Belgesidir”

    Kurtuluş Savaşı kazanılmıştır, Cumhuriyet ilan edilir ve tarihler 1925'e geldiğinde Mustafa Kemal, Bulgaristan'daki arkadaşı Şakir Bey'i Türkiye'ye davet eder ve "Gel burada silah fabrikası kur" der...
    Kabul eder Şakir Bey ve atlar Türkiye'ye gelir... Kendisine Haliç'in kıyısında bir yer gösterilir...

    Neresi orası biliyor musunuz?
    Şu anda Sütlüce'deki Miniatürk'ün bulunduğu alan...

    Cumhuriyet tarihinin ilk özel sektör silah fabrikasını Haliç'te kurar Şakir Bey...

    Artık ordumuzun cephanesi millidir.
    2 bin kişinin çalıştığı fabrikada kısa sürede
    Türk Hava Kuvvetleri'nin 100, 300, 500 ve bin kg'lık bombalarını üretmeye başlar.

    Bir yandan hava kuvvetlerinin bombalarını üretirken,diğer yandan Türk Deniz Kuvvetleri'nin ihtiyacı olan cephanelerini de üretmeye başlar.
    Hatta ilk denizaltı bombaları da burada üretilir.
    Yine kara kuvvetleri için cephane, el bombası, işaret ve aydınlatma fişekleri, kara mayınları gibi bir çok mühimmat Türk mühendis ve teknisyenleri tarafından bu fabrikada üretilerek ordumuzun ihtiyacı karşılanır.

    Hatta fabrika Yunanistan, Bulgaristan, Polonya ve Mısır gibi ülkelere ihracat da yapmaya başlar.

    1922'de İzmir'de denize döktüğümüz
    Yunanistan'a 1.5 milyon liralık bomba ihracatı yapmamız dünyada büyük yankı uyandırır...

    "Atatürk'le Bulgaristan'da geçen günler, hayatımın en unutulmaz müstesna günleri olarak hatıralarım arasında yaşayacaktır. Anadolu'yu ikinci bir Ergenekon yapan,bu şanlı Bozkurt'la bazen sabahlara kadar vatanımızın mesut ve ışıklı günlere kavuşması için hazırladığı plânlar üzerinde görüşür, tartışırdık" diyen Şakir Bey,fabrikasında mazotla çalışan beş beygirlik ilk Türk motorunu da yapmayı başarır...

    Ancak en yakın dostu Atatürk'ün vefatı ve İkinci Dünya Savaşı sonrası Amerika ile yapılan silah anlaşmaları,

    Şakir Zümre için sonun başlangıcı olur...

    Artık Amerika,İkinci Dünya Savaşı'nın elde kalan külüstür silahlarını yükleyip götürmek yerine Marshall Planı doğrultusunda dağıtmaktadır...

    Kendi silahını üreten Türkiye'ye,
    "Biz size silah veririz, siz bunlarla uğraşmayın" denilerek silah sanayimize ve geleceğimize ilk darbeyi vururlar...
    Yunanistan, Polonya, Mısır gibi ülkeler de Amerika korkusundan artık Türkiye'den silah almazlar...

    Artık dışa bağımlı hale gelinmiştir ve Şakir Zümre'den silah alımını durdurmuştur...

    Hal böyle olunca Şakir Zümre'nin büyük emekle Türkiye'ye kazandırdığı silah fabrikası yavaş yavaş paslanmaya başlamıştır...

    Zaman içinde Şakir Zümre bitmiş;ülke savunma sanayii yavaş yavaş Amerika'nın güdümüne girmiştir...

    Şakir Zümre için zor günler başlamıştır artık...

    İşçinin maaşını ödeyemez duruma gelmiştir...

    Silah, cephane üretimi tamamen durmuştur...

    Çaresizlik içinde çırpınan Şakir Zümre, içi kan ağlayarak da olsa koca silah, cephane fabrikasını soba fabrikasına çevirir...

    Bugün 50'li yaşların hatırladığı meşhur Şakir Zümre sobalarını üretmeye başlar...

    Vatan Caddesi'nde her 30 Ağustos'ta düzenlenen resmi geçitlerde Şakir Zümre'nin ürettiği bombalar, silahlar boy gösterirken,1950'deki törenlerde içimizi burkan bir olay gerçekleşir...

    Şakir Zümre, sobaları yükler bir kamyonete ve Vatan Caddesi'nde gösteriyi izleyen devlet erkânına adeta bir tokat atar;

    "Bizi Amerika'ya muhtaç ettiniz...

    Türk ordusunun yerli ve milli silahını elinden alıp Amerika'nın kucağına oturdunuz" diye haykırarak...

    Silahı Amerika'dan alan hükümet, güya Şakir Zümre'nin gönlünü almak ister..

    Hani İş Bankası'nın meşhur bir kumbarası Şakir Zümre'nin cephane fabrikasında yaptırılır...

    Şakir Zümre 1966'da bu fani hayata veda ederken Türkiye'nin ilk kara, hava ve deniz bombaları üreten fabrikası da 1970'de kapısına kilit vurur...
    ŞAKİR ZÜMRE “Vatana ihanetin Belgesidir” Kurtuluş Savaşı kazanılmıştır, Cumhuriyet ilan edilir ve tarihler 1925'e geldiğinde Mustafa Kemal, Bulgaristan'daki arkadaşı Şakir Bey'i Türkiye'ye davet eder ve "Gel burada silah fabrikası kur" der... Kabul eder Şakir Bey ve atlar Türkiye'ye gelir... Kendisine Haliç'in kıyısında bir yer gösterilir... Neresi orası biliyor musunuz? Şu anda Sütlüce'deki Miniatürk'ün bulunduğu alan... Cumhuriyet tarihinin ilk özel sektör silah fabrikasını Haliç'te kurar Şakir Bey... Artık ordumuzun cephanesi millidir. 2 bin kişinin çalıştığı fabrikada kısa sürede Türk Hava Kuvvetleri'nin 100, 300, 500 ve bin kg'lık bombalarını üretmeye başlar. Bir yandan hava kuvvetlerinin bombalarını üretirken,diğer yandan Türk Deniz Kuvvetleri'nin ihtiyacı olan cephanelerini de üretmeye başlar. Hatta ilk denizaltı bombaları da burada üretilir. Yine kara kuvvetleri için cephane, el bombası, işaret ve aydınlatma fişekleri, kara mayınları gibi bir çok mühimmat Türk mühendis ve teknisyenleri tarafından bu fabrikada üretilerek ordumuzun ihtiyacı karşılanır. Hatta fabrika Yunanistan, Bulgaristan, Polonya ve Mısır gibi ülkelere ihracat da yapmaya başlar. 1922'de İzmir'de denize döktüğümüz Yunanistan'a 1.5 milyon liralık bomba ihracatı yapmamız dünyada büyük yankı uyandırır... "Atatürk'le Bulgaristan'da geçen günler, hayatımın en unutulmaz müstesna günleri olarak hatıralarım arasında yaşayacaktır. Anadolu'yu ikinci bir Ergenekon yapan,bu şanlı Bozkurt'la bazen sabahlara kadar vatanımızın mesut ve ışıklı günlere kavuşması için hazırladığı plânlar üzerinde görüşür, tartışırdık" diyen Şakir Bey,fabrikasında mazotla çalışan beş beygirlik ilk Türk motorunu da yapmayı başarır... Ancak en yakın dostu Atatürk'ün vefatı ve İkinci Dünya Savaşı sonrası Amerika ile yapılan silah anlaşmaları, Şakir Zümre için sonun başlangıcı olur... Artık Amerika,İkinci Dünya Savaşı'nın elde kalan külüstür silahlarını yükleyip götürmek yerine Marshall Planı doğrultusunda dağıtmaktadır... Kendi silahını üreten Türkiye'ye, "Biz size silah veririz, siz bunlarla uğraşmayın" denilerek silah sanayimize ve geleceğimize ilk darbeyi vururlar... Yunanistan, Polonya, Mısır gibi ülkeler de Amerika korkusundan artık Türkiye'den silah almazlar... Artık dışa bağımlı hale gelinmiştir ve Şakir Zümre'den silah alımını durdurmuştur... Hal böyle olunca Şakir Zümre'nin büyük emekle Türkiye'ye kazandırdığı silah fabrikası yavaş yavaş paslanmaya başlamıştır... Zaman içinde Şakir Zümre bitmiş;ülke savunma sanayii yavaş yavaş Amerika'nın güdümüne girmiştir... Şakir Zümre için zor günler başlamıştır artık... İşçinin maaşını ödeyemez duruma gelmiştir... Silah, cephane üretimi tamamen durmuştur... Çaresizlik içinde çırpınan Şakir Zümre, içi kan ağlayarak da olsa koca silah, cephane fabrikasını soba fabrikasına çevirir... Bugün 50'li yaşların hatırladığı meşhur Şakir Zümre sobalarını üretmeye başlar... Vatan Caddesi'nde her 30 Ağustos'ta düzenlenen resmi geçitlerde Şakir Zümre'nin ürettiği bombalar, silahlar boy gösterirken,1950'deki törenlerde içimizi burkan bir olay gerçekleşir... Şakir Zümre, sobaları yükler bir kamyonete ve Vatan Caddesi'nde gösteriyi izleyen devlet erkânına adeta bir tokat atar; "Bizi Amerika'ya muhtaç ettiniz... Türk ordusunun yerli ve milli silahını elinden alıp Amerika'nın kucağına oturdunuz" diye haykırarak... Silahı Amerika'dan alan hükümet, güya Şakir Zümre'nin gönlünü almak ister.. Hani İş Bankası'nın meşhur bir kumbarası Şakir Zümre'nin cephane fabrikasında yaptırılır... Şakir Zümre 1966'da bu fani hayata veda ederken Türkiye'nin ilk kara, hava ve deniz bombaları üreten fabrikası da 1970'de kapısına kilit vurur...
    0 Comments 0 Shares
  • Ergenekondan çıkışımız Nevruz (yeni yıl) Bayramımız kutlu olsun.

    #Nevruz #Beydili #Ergenekon
    Ergenekondan çıkışımız Nevruz (yeni yıl) Bayramımız kutlu olsun. 🇹🇷 🇺🇿 🇰🇬 🇰🇿 🇦🇿 🇹🇲 #Nevruz #Beydili #Ergenekon
    0 Comments 0 Shares
  • NEVRUZ, Kutlu TÜRK MİLLETİ'nin
    Dar Coğrafyadan Çıkarak Kıtaları Yönetmeye
    Talip Olduğu Kutlu ERGENEKON Ateşidir!

    TÜRK'ün Bayramı NEVRUZ Kutlu Olsun...
    Tanrı TÜRK'e Yar, TURAN Eller Var Olsun...

    #Нооруз майрамы кут болсун.
    #Nevruz bayramınız kutlu olsun.
    #Naýryz merekesi qutty bolsyn.
    #Novruz bayramınız mübarәk olsun.
    #Navro’z bayramı muborak bo’lsin.
    #Nowruz baýramyňyz gutly bolsun
    NEVRUZ, Kutlu TÜRK MİLLETİ'nin Dar Coğrafyadan Çıkarak Kıtaları Yönetmeye Talip Olduğu Kutlu ERGENEKON Ateşidir! TÜRK'ün Bayramı NEVRUZ Kutlu Olsun... Tanrı TÜRK'e Yar, TURAN Eller Var Olsun... 🇰🇬#Нооруз майрамы кут болсун. 🇹🇷#Nevruz bayramınız kutlu olsun. 🇰🇿#Naýryz merekesi qutty bolsyn. 🇦🇿#Novruz bayramınız mübarәk olsun. 🇺🇿#Navro’z bayramı muborak bo’lsin. 🇹🇲#Nowruz baýramyňyz gutly bolsun
    0 Comments 0 Shares