• Read more
    Cuma Hutbesi: "İnsanı İhya, Toplumu İnşa Eden İbadet: Hac" Muhterem Müslümanlar! Bugün, Zilhicce’nin sekizi, Terviye günü. Terviye, Rahman’ın misafirlerinin Arafat’a gitmek üzere Mekke’den yola çıktıkları gündür. Yarın ise arefe. Yarın, bütün hacılar Arafat’ta vakfeye duracaklar. Dualarını Allah’a arz edecekler. Yüce Rabbim, kardeşlerimizin haclarını mebrur, dualarını makbul eylesin. Aziz Müminler! Hac, içinde pek çok ilahi hikmet ve bereketi barındıran; insanı ihya, toplumu inşa eden bir ibadettir. Hac, İslam’ın beş esasından biridir. Dünya Müslümanlarının birbirleriyle kaynaştığı kardeşlik buluşmasıdır. Hac; kıyamdır, diriliştir. Nitekim Yüce Rabbimiz bu hakikati şöyle ifade etmektedir: “Allah, Kâbe’yi Beytü’l-harâm’ı insanlar için bir kıyam, bir diriliş vesilesi kıldı…”[i] Kıymetli Müslümanlar! Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in, “Allah katında kabul olunan haccın karşılığı ancak cennettir.”[ii] müjdesine nail olmak isteyen mümin, önce ihrama girer. İhram; günah ve haram olan her şeyi terk edip takva elbisesine bürünmektir. İhram; bizlere, dünyevi hırs ve arzulardan, makam ve mevkiden, şan ve şöhretten arınmamızı öğütler. Kin, nefret, öfke ve şiddet gibi manevi hastalıklardan sakınmamızı öğretir. Dili yalandan, kulağı gıybetten, gözü haramdan, kalbi hasetten uzak tutmamızı hatırlatır. İhrama bürünen mümin, haccın farzını eda etmek üzere Arafat’a çıkar. Arafat; insanı ve toplumu ifsat eden kötülüklerin ayaklar atına alındığı, huzur ve barışı sağlayan insani ve vicdani değerlerin dünyaya ilan edildiği yerdir. Arafat; ölümü, dirilişi ve mahşeri tefekkür etmeyi haber verir. Ümmet bilincini kuşanmamızı; birlik ve beraberlikten asla ödün vermememiz gerektiğini bildirir. Tevhidin yani Allah’ın birliğine inanmanın vazgeçilmez olduğunu vurguladığı gibi, vahdetin yani ümmetin birliğini muhafaza etmenin de vazgeçilemez olduğunu vurgular. Nitekim Yüce Rabbimiz, “Sizin ümmetiniz, tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyleyse bana ibadet edin.”[iii] ayetiyle bu hakikati bizlere haber verir. Değerli Müminler! Haccın bir diğer farzı ise Ziyaret Tavafı’dır. Tavaf; yeryüzünde kurulan ilk ev olan Kâbe’yi kalbimizin hizasına alarak onun etrafında yedi defa dönmektir. Tavaf, hayatımızı Rabbimizin koyduğu ölçülere göre tanzim etme bilincini gönüllerimize nakşeder. Renkleri, dilleri ve ırkları farklı, gaye ve idealleri bir olan müminlerin; bir binanın tuğlaları gibi birbirlerine omuz vermeleri gerektiğini söyler. Tavaftan sonra müminleri sa’y beklemektedir. Sa’y; bir arayıştır, bir çabadır. Sa’y, Hâcer validemizin biricik evladı İsmâil’in susuzluğunu gidermek için gösterdiği gayretten ilham alarak, çocuklarımız ve gençlerimizin huzur ve felahı için koşturmamız gerektiğini bize hatırlatır. Bugün, çocuklarımızı tehdit eden tehlikeler, küçüklüğünde Hz. İsmâil’i tehdit eden susuzluktan daha önemsiz ve daha basit değildir. Zira çocuklarımız ve gençlerimiz Allah’tan, ahiret bilincinden, peygamberden, kitaptan, imandan, ahlaktan mahrum kalırlarsa; Hz. İsmâil’in yaşayabileceği akıbetten daha büyük zorluklarla karşılaşacakları bir hakikattir. Aziz Müslümanlar! Hutbemin sonunda iki hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. İlki, bayram sebebiyle birçok kardeşimiz yola çıkacak. Bayram sevincini hüzne dönüştürmemek için yolculuk boyunca sabırlı, anlayışlı ve dikkatli olalım. Birbirimizin hak ve hukukuna saygı gösterelim. Kendimizi, ailemizi ve diğer insanları tehlikeye atacak yanlış davranışlardan kaçınalım. Bir diğer husus ise yarın sabah namazıyla başlayıp bayramın dördüncü günü ikindi namazıyla sona erecek olan teşrik tekbirlerini farz namazlarından sonra getirmeyi unutmayalım. Duaların makbul olduğu bu mübarek günlerde Kurban bayramının aziz milletimize, İslam âlemine ve bütün insanlığa hayırlı olmasını, Gazzeli kardeşlerimiz başta olmak üzere dünyanın bütün mazlum ve mağdurlarının huzur ve kurtuluşa ermesini Yüce Rabbimden niyaz ediyorum. [i] Mâide, 5/97. [ii] Buhârî, Umre, 1. [iii] Enbiyâ, 21/92.
    0 Commentarii 0 Distribuiri
  • Read more
    Cuma Hutbesi: "Ailemiz: Huzur ve Güven Kaynağımız" Muhterem Müslümanlar! Yüce Rabbimiz, kadın ve erkeği yeryüzünün en değerli varlıkları olarak yaratmış, farklı niteliklerle donatarak birbirine eş kılmıştır. Dünya hayatının yükünü birlikte taşıyalım, birbirimizde huzur bulalım diye bizlere aile olma nimetini bahşetmiştir. Aile, insanın yalnızlığına kalkan olan, Allah’ın rahmetiyle korunan, neslin devamını sağlayan, güzide bir kurumdur. İnancımızın, şahsiyetimizin, yaşam tarzımızın şekillendiği en değerli çatıdır. Aile, çocuklarla büyüyen, güzelleşen, gençlerle geleceğe kök salan bir çınardır. Aziz Müminler! Kadın ve erkeğin meşru nikâhla bir yuva kurması, ailenin ilk adımıdır. Aynı ideal ve duyguyla, Allah’ın rızası doğrultusunda bir ömrü paylaşmak ise aile olmanın sırrıdır. هُنَّ لِبَاسٌ لَكُمْ وَاَنْتُمْ لِبَاسٌ لَهُنَّۜ “Eşleriniz sizin için bir elbisedir, siz de eşleriniz için birer elbisesiniz.”[1] buyuran Rabbimiz, bizi birbirimize güven vermek, koruyup kollamak ve uyum içinde yaşamak için var etmiştir. Kadınıyla erkeğiyle her fert, ailesine sevgiyle, merhametle ve sadakatle bağlanmalıdır. Her türlü günah ve haramdan, şiddet ve tehditten ailesini muhafaza etmeli, iffetli ve onurlu bir aile hayatı sürmelidir. Kıymetli Müslümanlar! Aileyi hedef alan tehditlerin arttığı, fıtrata aykırı tahribatın hızla yayıldığı bir çağdayız. Ailenin, özgürlükler önündeki engelmiş gibi gösterilmeye çalışıldığı bir ortamdayız. Sorumluluk almadan tek başına yaşamanın daha cazip olduğu fikrinin özendirildiği bir zamandayız. Oysa aile kurmak, insan fıtratının bir gereğidir. Bizler yalnız değil, aile içinde mutlu yaşayabilecek şekilde yaratıldık. Ailemizin huzurlu, aile bağlarımızın güçlü olmasını dilemek bizim hamurumuzda vardır. Bu yüzden biricik örneğimiz, Peygamber Efendimiz (s.a.s) bizi aile kurmaya ve ailemiz için iyilik yapmaya davet ederek şöyle buyurmaktadır: “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı davranandır. Ben de sizin ailesine karşı en hayırlı olanınızım.”[2] Bizlere aile gibi paha biçilmez bir nimet veren Rabbimiz ise onu korumamızı şöyle emretmektedir: “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.”[3] Değerli Müminler! Gençlerimiz ailemizin göz bebeği, bizi güçlü kılan en büyük imkân ve zenginliğimizdir. Onların inançları, hayalleri ve fikirleri bizim âtîmizdir. Zihinleri berrak, duygu ve düşünceleri heyecan dolu olan gençlerimizi anlamak ve onlara rehberlik etmek bizim vazifemizdir. Zira gençlik dönemi tecrübesizlik ve merakla çeşitli tehlikelere maruz kalınan bir dönemdir. Huzurlu ve bilinçli bir aile ortamında büyüyen, kendisine güvenilen ve maneviyatla desteklenen gençlerimiz, girdaplardan korunacaktır. Aileleri, evlenme çağına geldiklerinde onların da aile kurmalarına, geleceğe umutla bakmalarına vesile olacaktır. Neslin devamını ve yeryüzünün imarını; okuyan, araştıran, tefekkür eden gençlerimiz sağlayacaktır. Aziz Müslümanlar! Rabbimizin biz kulları için bereket vesilesi kıldığı aile olmanın huzurunu hep birlikte yaşayalım. Fıtratı bozmaya yönelik tehlikelerden, Rabbimizin emirlerine ve güvenli limanımız olan ailemize sığınarak korunalım. Ailemizi kişisel çıkarlara, geçici zevklere ve sapkın ideolojilere kurban etmeyelim. Mazlum coğrafyalarda aileler can çekişiyor. Gazze’de dağılan binlerce aile için dua etmeyi unutmayalım. Hutbemi Kur’an-ı Kerim’de bize öğretilen şu dua ile bitiriyorum: “Rabbim, bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salih amel işlememi bana nasip et. Neslimi de salih kimseler eyle. Şüphesiz ben sana döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım.”[4] [1] Bakara, 2/187. [2] Tirmizî, Menâkıb, 63. [3] Tahrîm, 66/6. [4] Ahkâf, 46/15.
    0 Commentarii 0 Distribuiri
  • Read more
    ☪️ SelamNews 🌍 İstanbul Türkiye 🌐 🇹🇷 Ramazan yardımlaşma ve paylaşma ayı, iyilik yaparak fakir fukara ulaşmaktır. 🤲 Ramazan-ı Şerifleriniz Mübârek Olsun 🕌🌙⚘❣Ramadan Mubarak❤ 💕 🌺 Ramadan Kareem ♥️ Hayırlı Ramazanlar #Ramazan #Ramadan #رمضان 🌍 #Islamic #Muslim #Muslims #İstanbul #Türkiye #Turkey #World ❤💙 #HayırlıRamazanlar #ramazan #yardım #yardımlaşma #paylaşmak #aids #help #gıda #ankara #Allah #cc #peygamber #muhammed #mustafa #sav
    0 Commentarii 0 Distribuiri
  • Read more
    Sakıp Sabancı’dan İş Hayatı ve Zenginlik Üstüne 48 Öğüt ; 1.Nasıl bir Güç arıyorsunuz? Onu Bilin. Güce sahip olduktan sonra ise onu iyi kullanın. 2.Başkasından, özellikle politikacıdan medet, ummayın. 3.Birlik ve beraberlik arayışını her işte ve her fırsatta sürdürün. 4.Karşınızdakilerin İnsan olduğunu hiçbirzaman unutmayın! 5.İnsanların birer makine olmadıklarını bilin. 6.Terfi ödüllendirme ve cezalandırma başarıya yol açar. 7.Adil olun. Her işte, her konuda, her fırsatta ve herkese karşı adil olun. 8.Vicdan Huzuru başarılı olabilmenin temel şartıdır. 9.Ayaklarınız her zaman yere bassın. Hiçbirzaman havalarda dolaşmayın. Kendinizi kimseden üstün görmeyin. 10.Hiçbir işi Kıyısından Köşesinden Tutmayın. Yapacağınız iş ne ise küçümsemeden ona sahip çıkın. 11.Hayata uyun. 12.İyilikleri unutmayın. İyilikleri karşılıksız bırakmayın. 13.Aç gözlü olmayın. Allahıma Şükür demesini bilin. 14.Şans kader ve kısmet yararlanmasını bilenler için vardır. 15.Hiç ölmeyecek gibi çalışın. Yarın ölecekmiş gibi hazırlıklı olun. 16.Dünyanın sizin etrafınızda kurulduğunu sanmayın. 17.Dostluğa ve arkadaşlığa önem verin. 18.Güler yüzlü ve tatlı dilli olun. 19.Hedefiniz nedir? Onu bilin. Dağılmayın. Lüzumsuz şeylerle uğraşmayın. 20.Sağlıklı olun. Sağlık herşeyin başıdır. 21.Düzenli bir yaşamınız olsun. 22.Manevi dünyanız zengin olsun. Sonra maddi zenginlik gelir. 23.Bilgili olun. 24.Gözünüzü açın. 25.Risk almayı bilin. Cesur olun. 26.Güvenilir insan olun. 27.Hangi işi yapacaksanız o işi en iyi bilenler ile işbirliği yapın. 28.Yaptığınız iş farklı olsun. 29.Müesseseleşin. 30.İşinizi sevin. İşinize sahip çıkın. 31.Tasarrufa önem verin. Tasarruf yatırım demektir. 32.Borç para vermekte kefil olmakta dikkatli davranın. 33.İyiyi yüreklendirin, alkış verin. Kötüyü ayıplayın, ceza verin. 34.Allah herkese Bölüşmeyi nasip etmez. Bölüşmek ve Paylaşmak kutsal ve keyifli bir iştir. Bölüşmesini bilin. Paylaşmasını becerin. 35.Kim akıllı üretir ise onun yanında olun. Kim akılsız tüketir ise ondan uzak durun. 36.Her şeyin bir şeyini, Bir şeyin her şeyini bileceksiniz. 37.Karınıza ve çocuklarınıza vakit ayırın. Ne kadar yoğun proğramınız olursa olsun, karınıza ve çocuklarınıza zaman ayırmalısınız. Bu bir zorunluluk değil bir zevktir. 38.Adınızı temiz tutmaya özen gösterin. Başarı bir bütündür. İsminizi temiz tutun ki, başarı isminizi taçlandırsın. 39.İşbirliği yapacağınız insanları, birlikte çalışacağınız kişileri ve ortaklarınızı seçerken dikkatli olun. Arkadaşlıklarınızı ve dostluklarınızı iyi kurun. 40.Çıkar uğruna, menfaat bekleyişi içinde, belli kolaylıklardan veya imkanlardan yararlanmak hesabıyla uygunsuz kişi veya guruplarla ilişkiye girmeyin. 41.Kişisel çıkar uğruna geçici kazanç için kimseyi satmayın. 42.Fikirlerinizden ve değer yargılarınızdan fedakarlık etmeyin. Etmeyin ki önce aileniz ve yanınızda çalışanlar, sonra iş yaptıklarınız ve çevreniz size güvensin. 43.Şeyh uçmaz. Onu müridleri uçurur. Başarıyı yakalamak, başarıyı sürdürmek, başarıyı ileriye götürmek isteyenler ayaklarını yerden kesmemeye, uçmamaya özen gösterirler. Çünkü uçan hiçbir şey havada kalmaz. 44.Hırçın olmayın, hem kendinize hem de başkalarına huzur verin. Hırçınlıklarınızı yenmeye çalışın. 45.Dost olun, arkadaş olun. Dostunuz olsun, arkadaşınız olsun. İnsan sevdikçe ve sevildikçe mutlu olur. 46.Yaşamadan ölmeyin. Yaşayarak ölün. Ölümden söz etmek kötü birşey ama, ölüm mukadder son. Her faninin kaderinde var İnsan bu dünyaya bir defa geliyor. 47.İnsan ölürken yaptıklarına değil, yapamadıklarına pişman olurmuş. Son nefesinizde yapamadığınız şeyler için üzüntü duyun. 48.Eşini iyi seçemeyen, işini de iyi seçemez.
    0 Commentarii 0 Distribuiri
  • Read more
    Cuma Hutbesi "Sıla-i Rahim: Rahmet ve Bereket Vesilemiz" Muhterem Müslümanlar! Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “…Adını anarak birbirinizden dilek ve istekte bulunduğunuz Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının...”[1] Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Rızkının bol, ömrünün bereketli olmasını arzu eden, akrabalık bağını devam ettirsin.”[2] Aziz Müminler! Müminler olarak gözetmemiz gereken önemli değerlerden biri de sıla-i rahimdir. Sıla-i rahim; ailemizle, akrabalarımızla, komşularımızla güzel ilişkiler kurmaktır. Onlarla bağlarımızı koparmamaktır. Sevinçlerini ve hüzünlerini paylaşmaktır. İhtiyaç duydukları anda yardımlarına koşmaktır. Düştükleri vakit ellerinden tutup kaldırmaktır. Birbirimize şefkat, merhamet ve muhabbetle destek olmaktır. Kıymetli Müslümanlar! Sıla-i rahim, sadece bizimle ilişkilerini devam ettiren akrabalarımızla ilgilenmek, onların ziyaretinde bulunmak değildir. Bununla birlikte sıla-i rahim, aramayanı aramak, gelmeyene gitmek, hal hatır sormayanın halini ve hatırını sormaktır. Nitekim sahabeden biri Peygamberimiz (s.a.s)’e gelerek, “Ey Allah’ın Resûlü! Ben akrabalarımla ilişkilerimi sıcak tutmaya, irtibatımı devam ettirmeye çalışıyorum, onlarsa beni arayıp sormuyorlar. Ben onlara iyilik ediyorum, onlar bana kötülük ediyorlar. Ben onlara yumuşak davranıyorum, onlar bana kaba davranıyorlar.” demişti. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (s.a.s), o sahabeye şöyle buyurmuştu: “Sen böyle davranmaya devam ettiğin sürece Allah’ın yardımı seninledir.”[3] Değerli Müminler! Teknolojinin baş döndürücü hızla ilerlediği bir dönemde yaşıyoruz. İstediğimiz anda dünyanın diğer ucundaki insanlarla hem sesli hem de görüntülü irtibat kurabiliyoruz. Ancak bütün bu gelişmelerin aksine gün geçtikçe birbirimizden daha da uzaklaşıyor, en yakınımız olan anne babamızı dahi ihmal edebiliyoruz. Her geçen gün kalabalıklar içinde yalnızlaşıyor ve bireyselleşiyoruz. Günümüzde, gözbebeği evlatlarının yolunu gözleyen, yalnızlığa terk edilmiş nice ana-babalar var. Halinin hatırının sorulmasını bekleyen nice akrabalarımız var. Bir nebze olsun dertlerinin paylaşılmasını, gönüllerinin alınmasını dileyen nice yakınlarımız var. Bir selama, içten bir tebessüme, samimiyet ve muhabbete muhtaç nice komşularımız var. Aziz Müslümanlar! Rahmet vesilesi olan sıla-i rahimi ihmal etmeyelim. Sıla-i rahimin bereketinden kendimizi mahrum bırakmayalım. Anne-babamızın gönlünü hoş tutalım. Akrabalarımızdan samimiyet ve muhabbeti, selamı ve içten bir tebessümü esirgemeyelim. Bayramlarda, düğün ve cenazelerinde onları yalnız bırakmayalım. Çocuklarımız, büyüklere hürmet etmeyi, yakınlarımızı sevindirmeyi bizden öğrensin. Yavrularımız, sevinçlerin paylaşıldıkça arttığını, üzüntülerin paylaşıldıkça azalacağını bizden görsün. Hutbemi Allah Resûlü (s.a.s)’in bir hadis-i şerifi ile bitiriyorum: “Sıla-i rahim, Rahmân olan Allah’tan bir bağdır. Kim onunla irtibatını sürdürürse Allah da onunla irtibatını sürdürür; kim de onu koparırsa Allah da o kimseyle ilişkisini koparır.”[4] [1] Nisâ, 4/1. [2] Buhârî, Edep, 12. [3] Müslim, Birr, 22. [4] Tirmizî, Birr, 16.
    0 Commentarii 0 Distribuiri
  • Read more
    Cuma Hutbesi “Hicret: İdealler Uğruna Çıkılan Kutlu Bir Sefer” Muhterem Müslümanlar! Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “İman edip hicret edenler, Allah yolunda cihad edenler; onlara kucak açıp yardım edenler var ya! İşte onlar gerçek müminlerdir. Onlar için bağışlanma ve büyük bir lütuf vardır.”[i] Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Müslüman, elinden ve dilinden diğer Müslümanların zarar görmediği kişidir. Muhacir ise Allah’ın yasaklarını terk eden kimsedir.”[ii] Değerli Müminler! Yüce Allah’ın lütuf ve keremiyle geçtiğimiz Çarşamba günü hicri 1445. yıla girdik. Bizleri yeni bir hicri yıla daha kavuşturan Rabbimize sonsuz hamdü senalar olsun. Hicri yeni yılımız hayırlı ve mübarek olsun. Hicri takvimin ilk yılı, Peygamber Efendimiz (s.a.s) ile ashabının Mekke’den Medine’ye hicret ettiği 622 yılıdır. Bu yıl, Allah Resûlü (s.a.s)’in öncülüğünde Müslümanlar, Mekke’deki çileli günlerin ardından İslam’ı daha rahat yaşayabilmek için Medine’ye hicret etmişti. Hz. Ömer, bu hadisenin yaşandığı yılı, halifeliği döneminde hicri takvimin başlangıcı kabul etmişti. Kıymetli Müslümanlar! Hicret, insanlık tarihinin en önemli dönüm noktalarından biridir. Hicret, sıradan bir göç değildir. Hicret, geçici menfaatler uğruna bir diyardan başka bir diyara gidiş de değildir. Hicret, can ve mal korkusuyla bir şehirden kaçış hiç değildir. Bilakis hicret, Allah rızası uğruna her türlü dünyevi beklenti ve gayeyi bir kenara bırakarak çıkılan kutlu bir yolculuktur. Hicret, ideallerle yücelen bir hayatı mümkün kılmak için başlanan mübarek bir seferdir. Hicret, insanı yaratılış amacından uzaklaştıran her şeyi geride bırakmaktır. Kötülükten iyiliğe, zulüm ve haksızlıktan adalet ve hakikate kararlı bir yöneliştir. Hicret, insanı Allah’a kulluktan alıkoyan her türlü nefsani arzu ve istekten yüz çevirmektir. Haram ve günahlardan kaçınmaktır. Tövbe ve dua ile Rabbimizin engin rahmetine sığınmaktır. Kıymetli Müminler! Hicretin gayesi, sorumluluk sahibi, bilinçli, faydalı bireyler yetiştirebilmek için gayret etmektir. Erdemli, huzurlu, güvenli ve barış içerisinde yaşayan bir toplum inşa etmek için çaba göstermektir. Hicretin gayesi, sevgi, merhamet ve yardımlaşma gibi değerleri tüm insanlıkla buluşturmak için mücadele etmektir. Ne mutlu hicretin asıl gayesini idrak edebilenlere. Ne mutlu sözünde özünde dürüst olanlara. Allah’a hakiki kul olanlara. Ne mutlu İslam’ın hakikatlerini hayatına hâkim kılanlara. Aziz Müslümanlar! Önemli bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. Son zamanlarda sık sık orman yangını haberleri alıyoruz. Bu yangınlarla ciğerlerimiz dağlanıyor. Ormanlarla birlikte nice canlılar yok oluyor. Ormanlık alanlarda piknik amacıyla bile olsa ateş yakmayalım. Yangına sebebiyet verecek atıkları ormanlarda bırakmayalım. Ormanlarımıza kasteden kötü niyetli kişilere karşı uyanık olalım. Yangın ve afetler konusunda yetkililerin uyarılarını dikkate alalım. Onların işlerini kolaylaştıralım. Allah Resûlü (s.a.s)’in “Kıyamet kopuyor olsa dahi elinizdeki fidanı yere dikin.”[iii] emrine uyarak, yanan ormanlarımızın yerine yenilerini yetiştirelim. Unutmayalım ki ormanlarımız ve çevremiz bize emanettir. Emanete sahip çıkmak ise hepimizin ortak görevidir. Yüce Rabbim ülkemizi ve milletimizi her türlü afet ve felaketten muhafaza eylesin. [i] Enfâl, 8/74. [ii] Buhârî, Îmân, 4. [iii] İbn Hanbel, III, 184.
    0 Commentarii 0 Distribuiri
  • Read more
    Cuma Hutbesi: "Baba: Cennete Açılan Kapı" Aziz Müminler! Yüce Rabbimizin bizlere lütfettiği en kıymetli nimetlerden birisi de ailedir. Aile, yeri asla doldurulamayacak olan en önemli kurumdur. Fedakârlığın, karşılıksız sevmenin, şefkat ve merhametin ocağıdır. Hiçbir karşılık beklemeden bize en büyük desteği ailemiz verir. Aile, bize hayatı öğretir. Gönüllerimize güzel ahlakı nakşeder. Bizi geleceğe hazırlar. Muhterem Müslümanlar! Ailenin iki temel direğinden biri anne, diğeri ise babadır. Cenâb-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne babanıza iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara ‘öf’ bile deme! Onları azarlama! İkisine de gönül alıcı sözler söyle.”1 Bugünkü hutbemizde Rabbimizin itaat etmemizi ve iyilikte bulunmamızı emrettiği babanın aile içindeki önemini, sorumluluklarını ve ona karşı vazifelerimizi hatırlayalım. Değerli Müminler! Baba, ailenin kalkanıdır. Kendisine dayandığımız yıkılmaz bir dağdır. Bizler, hayatımızın her alanında onun varlığıyla güven içinde oluruz. Baba, doğruyu ve hakikati gösteren bir rehberdir. İyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırmamıza vesile olan bir öğretmendir. Her düştüğümüzde bizi ayağa kaldıran müşfik bir eldir. Kıymetli Müslümanlar! Baba olmak, sadece ailenin maddi ihtiyaçlarını karşılamak değildir. Baba olmak, çocuklarımızı iyi bir insan olarak yetiştirmektir. Göz aydınlığı yavrularımızın ebedi kurtuluşu için Hz. Nûh gibi çırpınmaktır. O, “Haydi yavrum! Sen de bizimle birlikte bin!”2 diyerek inkâr eden oğlunu kurtuluş gemisine davet etmişti. Baba olmak, Hz. İbrâhîm gibi çocuklarımızı iyi bir mümin olarak yetiştirmek ve onlar için her daim hayır dilemektir. O, “Rabbim! Beni ve soyumdan gelecek olanları namaza devam edenlerden eyle!”3 diyerek Allah’tan neslinin iyiliğini niyaz etmişti. Baba olmak, Lokmân (a.s) gibi şefkat dolu ifadelerle çocuklarımızı iyiliğe yönlendirip kötülükten alıkoymak için çabalamaktır. O, “Yavrucuğum! Namazını dosdoğru kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış.”4 sözleriyle evladına hikmet yüklü nasihatlerde bulunmuştu. Baba olmak, Peygamber Efendimiz (s.a.s) gibi çocuklarımıza hayatın her alanında örnek ve rehber olmaktır. Allah Resûlü (s.a.s), ailesine karşı son derece şefkatliydi. Onun hanesinde sevgi ve saygı hâkimdi. O, merhamet ve adaletten, nezaket ve zarafetten asla ayrılmazdı. Aziz Müminler! Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadisinde, “Anne baba, kişinin cennete girmesine vesile olacak ana kapılardan birisidir…”5 buyurmaktadır. Öyleyse annemiz gibi cennet vesilemiz olan babamıza karşı da hürmette kusur etmeyelim. Tatlı dil, güler yüz ve güzel davranışlarımızla anne babamızın gönlünü hoş edelim. Rabbimizin rızasının anne babamızın rızasını kazanmaktan geçtiğini unutmayalım. Kıymetli Müslümanlar! Hutbemi bitirirken bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. Kurban bayramı vesilesiyle birçok kardeşimiz yola çıkacak. Sizleri kurallara uymaya, trafikte sabırlı ve dikkatli davranmaya, birbirimizin hak ve hukukuna saygılı olmaya davet ediyorum. Trafik kazaları sebebiyle sevdiklerimiz aramızdan ayrılmasın. Umutlar sönmesin. Bayram sevincimiz hüzne dönüşmesin. Yüce Rabbim, sağlık, sıhhat ve afiyetle Kurban Bayramına ulaşmayı hepimize nasip eylesin. 1 İsrâ, 17/23. 2 Hûd, 11/42. 3 İbrâhîm, 14/40. 4 Lokmân, 31/17. 5 Tirmizî, Birr, 3.
    0 Commentarii 0 Distribuiri
  • Read more
    KIZ KALESİ - KIZ KALESİ Mersin TÜRKİYE CUMHURİYETİ Kızkalesi (Türkçe'den: "Kız Kalesi", Deniz Kalesi olarak da bilinir), Türkiye'nin Mersin ilinde küçük bir adada bulunan bir ada kalesidir. Adanın eski adı Krambusa'dır (Yunanca: Gramvoussa). Akdeniz'de kıyıdan yaklaşık 300 metre uzaklıkta yer almaktadır. Adanın toplam alanı yaklaşık 15.000 metrekaredir ve kale bu alanın büyük bir bölümünü kaplamaktadır. Adayla aynı adı taşıyan ülkenin ana kesiminde adaya bakan bir kasaba olan Kızkalesi, Erdemli'ye 23, Mersin'e 60 kilometre uzaklıkta. Tarih Strabon'a göre ada eski çağlarda korsanlar tarafından kullanılmış. Ancak kale muhtemelen I. Haçlı Seferi'nden sonra Bizans İmparatorluğu'ndan I. Aleksios Komnenos tarafından yaptırılmıştır. 13. yüzyılda, I. Leo ve Kilikya Ermeni Krallığı'nın müteakip en az bir hükümdarı tarafından kapsamlı bir şekilde restore edilmiştir. 1982 ve 1987'deki arkeolojik araştırmalar, orijinal Bizans planının, karakteristik kare kulelerle esas olarak güneyde hayatta kaldığını ortaya koydu. Ermeniler, karakteristik rustik yontma duvarları ve yuvarlak kuleleri ile kalenin kuzey ve batı cephelerini yeniden inşa ettiler. Ayrıca Yunan binasının çoğuna yeni kaplama taşı koydular. İki Ermeni yazıtında bu bölgenin Kral I. Leo (1206) ve Kral I. Hetum (1251) tarafından restore edildiğinden söz edildiği iddia edilmektedir. Ermeniler ayrıca kalede beşik tonozlu bir şapel inşa ettiler. Ada bir zamanlar bir ana kara kalesi olan Korykos Kalesi'ne, bir dalgakırana bağlıydı. Ermeniler bu kaleye Gorygos adını verdiler. 14. yüzyılda Kilikya Krallığı çöküşün eşiğindeydi ve 1360 yılında Kıbrıslı I. Peter, ada halkının isteği üzerine adayı işgal etti. Kale, 1448'de Anadolu beyliğinden Karamanlı II. İbrahim, 1471'de Osmanlı Devleti'nden Gedik Ahmet Paşa tarafından işgal edildi. Gorygos adı Kızkalesi olarak değiştirilmiştir. Tanım Surun toplam uzunluğu 192 metredir. Güney ve batı duvarları birbirine diktir. Kuzey ve doğu cepheleri kavisli surlarla çevrilidir. Ana kapı kuzey tarafında, küçük kapı ve galeri ise batı tarafındadır. Her biri benzersiz bir şekle sahip 8 burç vardır. 1973 ile 1981 yılları arasında Kızkalesi'ndeki iki kalenin planlarını içeren kapsamlı bir fotoğraf kaydı yapılmıştır. Kızkalesi efsanesi Kızkalesi efsanesine göre bir falcı krala güzeller güzeli kızının bir yılan tarafından zehirleneceğini haber verir. Kralın bile kaderini değiştiremeyeceğini ekliyor. Falcının sözleriyle şok olan kral, yılanların olmadığı bir adada bir kale inşa ederek prensesi kurtarmaya çalışır. Kızını kalede yaşaması için gönderir. Ancak anakaradan gönderilen bir sepet üzümün içine saklanan bir yılan prensesi zehirler. Bu efsane sadece Kızkalesi'ne özgü değildir ve Türkiye'nin diğer bazı yöreleri de aynı hikayeyi paylaşmaktadır.
    0 Commentarii 0 Distribuiri
  • Read more
    Hz.Süleyman bir karıncaya bir yıllık yiyeceğinin miktarını sorar. Karınca da, bir buğday tanesi yerim diye cevap verir. Cevabın doğruluğunu kontrol etmek isteyen Hz. Süleyman (a.s) karıncayı bir şişeye koyar. Yanına da bir buğday tanesi koyar ve hava alacak şekilde şişeyi kapatır. Sonra da bir yıl bekler. Müddeti dolunca şişeyi açtığında bir de bakar ki karınca buğday tanesinin yarısını yemiş, yarısını da bırakmıştır. Hz.Süleyman (a.s) karıncaya buğday tanesini tamamen neden yemediğini sorar. Karınca da, "Daha önce benim yiyeceğimi yüce Allah (c.c) verirdi. Ben de O'na güvenerek bir buğday tanesini yerdim. Çünkü O beni asla unutmaz ve ihmal etmezdi. Fakat bu işi sen üzerine alınca doğrusu nihayet bu aciz bir insandır diye sana pek güvenemedim. Belki beni unutup yiyeceğimi ihmal edebilirsin. O yüzden yarısını bıraktım der." paylaşmak istedim. Rızkı veren Allah'tır... Ve dünya Hz. Süleyman'a bile kalmamıştır. Yüce Allah (c.c) cümlemizi kul kapısına baktırmaktan korusun, amin...
    0 Commentarii 0 Distribuiri
  • Read more
    Cuma Hutbesi "İslam'ın İki Şiârı: Ezan ve Kurban" ☪️ Selam News 🇹🇷 Ayasofya Camii'nde Cuma namazı... Elhamdülillah ☝️🇹🇷 Muhterem Müslümanlar! Milletler sembolleriyle ayakta durur ve varlıklarını devam ettirirler. İslam ümmetinin de kendine özgü sembolleri vardır ki biz bunlara “şiâr” diyoruz. Bunlar, Müslüman kimliğini inşa eden, bize tevhidi ve Rabbimize layık bir kul olmamız gerektiğini hatırlatan nişanelerdir. Cenâb-ı Hakk’ın saygı duyulmasını, korunmasını ve yaşatılmasını emrettiği değerlerdir. Nitekim okuduğum ayet-i kerimede Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “…Kim Allah’a ait nişânelere saygılı davranırsa, şüphesiz ki bu, kalplerin takvalı olmasındandır.”[1] Geliniz! Bugünkü hutbemizde İslam’ın şiârlarından olan ezan ve kurbanın önemini yeniden hatırlayalım. Aziz Müminler! Ezan, insanlığı Allah’a kul olmaya çağıran nebevi bir nidadır. Tevhidin gür sedasıdır. Müezzin, Allah’tan başka ilah olmadığını, Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in son peygamber olduğunu günde beş defa insanlara ezanla hatırlatır. Rabbimizin rahmetine ve affına ezanla davet eder. Huzura ve kurtuluşa, güvene ve barışa ezanla çağırır. Ezan, vahdetin, yani ümmetin birliğinin ilanıdır. Özgürlüğümüzün beyanıdır; bağımsızlığımızın sembolüdür. İstiklâl Marşımızda bu husus ne de güzel ifade edilmiştir: Rûhumun senden İlâhî şudur ancak emeli: Değmesin ma’bedimin göğsüne nâ-mahrem eli; Bu ezanlar -ki şehâdetleri dînin temeli- Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli. Kıymetli Müslümanlar! Ezanın aslı, Kur’an-ı Kerim gibi Arapçadır. Sözleri, Müslümanların ortak dilidir. Ümmet-i Muhammed’in evrensel parolası ve ortak değeridir. Onu bugün okunan şekliyle bize bizzat Peygamber Efendimiz (s.a.s) öğretmiştir. Dolayısıyla aslı gibi okunmadıkça ezan ibadeti yerine getirilmiş olmaz. Rabbimiz kıyamete kadar minarelerimizden şehâdetleri dinin temeli olan ezandan bizleri mahrum bırakmasın. Değerli Müminler! “Kim gönülden inanarak okunan ezanı tekrar ederse cennete girer.”[2] hadisinde ifade edildiği gibi ezan, bize cennet muştusudur. Minarelerden gönüllerimize yansıyan, hayatımızın her alanını kuşatan eşsiz bir değerdir. Dilimiz, rengimiz, mezhep ve meşrebimiz ne olursa olsun, Müslümanlar olarak hepimiz, ezanı işitince aynı heyecanı hissederiz. Çocuklarımızın dünyaya gözlerini ilk açtığı anda sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okuruz ve onlara İslami bir kimlik kazandırırız. Aziz Müslümanlar! İslam’ın sembollerinden bir diğeri ise kurbandır. Kurban, kurbiyyettir; Rabbimize yakınlaşma gayreti, takvaya ulaşma arzusu, ilahi rahmete nail olma çabasıdır. Kurban, teslimiyettir; Allah’a ve O’nun emirlerine boyun eğmektir. Kurban, sadakattir; Cenâb-ı Hakk’ın rızasını her şeyden üstün görmektir. Kurban, tezekkürdür; nimetin gerçek sahibini hatırda tutmaktır. Kurban, paylaşmaktır; ihtiyaç sahibinin evine, gönlüne, sofrasına sevinç ve muhabbet taşımaktır. Kurban, kardeşliktir; gönüller arasında yardımlaşma ve dayanışma bağları kurmaktır. Değerli Kardeşlerim! Bizi biz yapan, bizi ayakta tutan, birlik ve beraberliğimizi pekiştiren İslam’ın yüce değerleri etrafında kenetlenelim. Unutmayalım ki dünya ve ahiret mutluluğumuz, bu değerlere sahip çıkmakla, bunları yaşayıp yaşatmakla mümkündür. Kıymetli Müminler! Hutbemi bitirirken bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. Kurban ibadetinde esas olan kişinin kurbanını bulunduğu yerde kesmesi veya kestirmesidir. Yaşadığı yerde kurban kesme imkânı olmayan veya kestiği kurban haricinde ihtiyaç sahiplerine kurban eti ikram etmek isteyenler ise vekâlet yoluyla kurbanlarını kestirebilirler. Diğer hayır kurumları gibi Türkiye Diyanet Vakfımız da kurbanını vekâlet yoluyla kestirmek isteyen kardeşlerimizin hizmetindedir. Her yıl olduğu gibi bu yıl da “Kurbanını paylaş, kardeşinle yakınlaş” çağrısıyla, başta depremzede kardeşlerimiz olmak üzere dünyanın dört bir köşesindeki ihtiyaç sahiplerine kurban emanetlerinizi güvenle ulaştıracağız. Kardeşlik bilincimizi güçlendirecek, buruk gönüllere bayramın neşe ve sevincini taşıyacağız inşallah. Bu vesileyle siz değerli kardeşlerimizin din görevlilerimiz, il ve ilçe müftülüklerimiz, Türkiye Diyanet Vakfımızın internet sitesi aracılığıyla bu hayır kervanına katılabileceğinizi ifade etmek istiyorum. Rabbimizden niyazımız, kurbanla kurbiyyet kazanan ve teslimiyet imtihanını başaran kullarından olabilmektir. [1] Hac, 22/32. [2] İbn Hanbel, II, 352.
    0 Commentarii 0 Distribuiri
Sponsorizeaza Paginile