• Cuma Hutbesi: "Müminin Hayatında Umutsuzluğa Yer Yoktur"

    Muhterem Müslümanlar!

    Yüce Rabbimizin fıtratımıza yerleştirdiği duygulardan biri de umuttur. Umut; tam bir teslimiyetle Cenâb-ı Hakk’a sığınmak, O’nun yardımına ve desteğine sonsuz güvenmektir. Tedbiri tevekkülle, sabrı çabayla birleştirerek, geçmişin muhasebesini yapıp geleceğe kararlılıkla yol almaktır. Umut, kişinin hayata tutunmasını sağlayan, azim ve gayretini arttıran ilahi bir rahmettir. Beden ve ruh sağlığını koruyan manevi bir güçtür.

    Umutsuzluk ise, insanın yaşama sevincini yok eder. Geleceğe dair hayallerini karartır. Kişiyi tembelliğe düşürüp sorumluluktan uzaklaştırır. Yüce Rabbimiz bu hususta bizleri şöyle uyarmaktadır: “De ki: Ey haddi aşarak kendilerine yazık eden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”[1]

    Aziz Müminler!

    Cenâb-ı Hakk’ın insanlığa gönderdiği bütün peygamberler, en ağır imtihanlar karşısında dahi ümitlerini asla yitirmemişlerdir. Nitekim Hz. Âdem Allah’tan umutla bağışlanma dilemiştir. Hz. Nûh, güzel söz ve tatlı dille evladına nasihat etmiş, “Yavrucuğum! Bizimle beraber sen de gemiye bin, inkârcılarla birlikte olma.”[2] diyerek onun hidayete ermesini ümitle beklemiştir. Hz. Eyyûb, ağır hastalığına rağmen iyileşeceğine dair inancını asla kaybetmemiş, şifa bulmak için bütün tedavi yollarına başvurmuştur. Allah Resûlü (s.a.s) ise, meşakkatler karşısında asla umutsuzluğa düşmemiş, حَسْبِيَ اللّٰهُۘ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ “...Allah bana yeter. O’ndan başka ilah yoktur. Ben yalnız O’na güvenip dayanırım. O, yüce arşın sahibidir.”[3] diyerek Rabbine sığınmıştır.

    Kıymetli Müslümanlar!

    Bizler de zaman zaman zorluklarla karşılaşabiliriz. Aile, iş ve ticaret hayatımızda, komşuluk ve akrabalık ilişkilerimizde sıkıntılar yaşayabiliriz. Oysaki derdimiz ve sıkıntımız ne kadar büyük olursa olsun, Rabbimizin rahmet ve merhameti her şeyi kuşatmıştır. Yeter ki bizler; Rabbimize, kendimize, ailemize, çevremize ve bütün insanlara karşı sorumluluklarımızı yerine getirelim. Salih ameller ve güzel ahlakla hayatımızı tezyin edelim.

    Değerli Müminler!

    Bugün, dünyayı savaş alanına çevirmek isteyen zalimler, insanlığın umudunu yok etmek için her türlü kötülüğe başvurmaktadırlararndedir. . Başta Filistin ve Gazze olmak üzere dünyanın pek çok yerinde kadın erkek, büyük küçük demeden insanları katletmektedirler. Sağlık ve gıda ihtiyaçlarını dahi engelleyerek onları dünyanın gözü önünde ölüme terk etmektedirler. Diğer taraftan, aklı, fıtratı, ahlakı ve iffeti yok eden sapkın ideolojileri yaygınlaştırarak ailenin ve insanlığın geleceğini tehdit etmektedirler. Alkol, kumar, fuhuş, uyuşturucu maddeler ve zararlı medya içerikleriyle gençliğin hayallerini karartmak, umutlarını çalmak istemektedirler. Ancak bütün planların üzerinde ilahi bir takdir vardır. Ayette de buyrulduğu üzere, وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ خَيْرُ الْمَاكِر۪ينَ۟ “Onlar tuzak kurdular. Allah da onların tuzaklarını başlarına geçirdi. Zira Allah, tuzakları bozanların en hayırlısıdır.”[4]

    Aziz Müslümanlar!

    Kötülüklerin yaygınlaştırılmak istendiği, iyiliğe dair umutların, ideallerin ve hayallerin yok edilmeye çalışıldığı bir dönemde bize düşen, hayatımızda umutsuzluğa asla yer vermemektir. Elimizden gelen bütün imkânları seferber ettikten sonra Yüce Rabbimizin lütuf ve inayetine sığınmaktır. Çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceğe dair hayallerine ve ideallerine ulaşmaları noktasında onlara her türlü desteği sağlamaktır. Günaha dalmış, harama bulaşmış; alkol, kumar, fuhuş ve madde bağımlılığı gibi kötü alışkanlıkların esiri olmuş kardeşlerimize şefkat ve merhamet elimizi uzatmak, onları bu durumdan kurtarmak için daha fazla gayret göstermektir.

    Hutbemi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu duasıyla bitiriyorum: “…Allah’ım! Sana yöneldim. İşimi sana havale ettim. Umut ve huşu içinde sana sığındım...”[5]

    [1] Zümer, 39/53.
    [2] Hûd, 11/42.
    [3] Tevbe, 9/129.
    [4] Âl-i İmrân, 3/54.
    [5] Buhârî, Vudû’, 75.
    Cuma Hutbesi: "Müminin Hayatında Umutsuzluğa Yer Yoktur" Muhterem Müslümanlar! Yüce Rabbimizin fıtratımıza yerleştirdiği duygulardan biri de umuttur. Umut; tam bir teslimiyetle Cenâb-ı Hakk’a sığınmak, O’nun yardımına ve desteğine sonsuz güvenmektir. Tedbiri tevekkülle, sabrı çabayla birleştirerek, geçmişin muhasebesini yapıp geleceğe kararlılıkla yol almaktır. Umut, kişinin hayata tutunmasını sağlayan, azim ve gayretini arttıran ilahi bir rahmettir. Beden ve ruh sağlığını koruyan manevi bir güçtür. Umutsuzluk ise, insanın yaşama sevincini yok eder. Geleceğe dair hayallerini karartır. Kişiyi tembelliğe düşürüp sorumluluktan uzaklaştırır. Yüce Rabbimiz bu hususta bizleri şöyle uyarmaktadır: “De ki: Ey haddi aşarak kendilerine yazık eden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”[1] Aziz Müminler! Cenâb-ı Hakk’ın insanlığa gönderdiği bütün peygamberler, en ağır imtihanlar karşısında dahi ümitlerini asla yitirmemişlerdir. Nitekim Hz. Âdem Allah’tan umutla bağışlanma dilemiştir. Hz. Nûh, güzel söz ve tatlı dille evladına nasihat etmiş, “Yavrucuğum! Bizimle beraber sen de gemiye bin, inkârcılarla birlikte olma.”[2] diyerek onun hidayete ermesini ümitle beklemiştir. Hz. Eyyûb, ağır hastalığına rağmen iyileşeceğine dair inancını asla kaybetmemiş, şifa bulmak için bütün tedavi yollarına başvurmuştur. Allah Resûlü (s.a.s) ise, meşakkatler karşısında asla umutsuzluğa düşmemiş, حَسْبِيَ اللّٰهُۘ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ “...Allah bana yeter. O’ndan başka ilah yoktur. Ben yalnız O’na güvenip dayanırım. O, yüce arşın sahibidir.”[3] diyerek Rabbine sığınmıştır. Kıymetli Müslümanlar! Bizler de zaman zaman zorluklarla karşılaşabiliriz. Aile, iş ve ticaret hayatımızda, komşuluk ve akrabalık ilişkilerimizde sıkıntılar yaşayabiliriz. Oysaki derdimiz ve sıkıntımız ne kadar büyük olursa olsun, Rabbimizin rahmet ve merhameti her şeyi kuşatmıştır. Yeter ki bizler; Rabbimize, kendimize, ailemize, çevremize ve bütün insanlara karşı sorumluluklarımızı yerine getirelim. Salih ameller ve güzel ahlakla hayatımızı tezyin edelim. Değerli Müminler! Bugün, dünyayı savaş alanına çevirmek isteyen zalimler, insanlığın umudunu yok etmek için her türlü kötülüğe başvurmaktadırlararndedir. . Başta Filistin ve Gazze olmak üzere dünyanın pek çok yerinde kadın erkek, büyük küçük demeden insanları katletmektedirler. Sağlık ve gıda ihtiyaçlarını dahi engelleyerek onları dünyanın gözü önünde ölüme terk etmektedirler. Diğer taraftan, aklı, fıtratı, ahlakı ve iffeti yok eden sapkın ideolojileri yaygınlaştırarak ailenin ve insanlığın geleceğini tehdit etmektedirler. Alkol, kumar, fuhuş, uyuşturucu maddeler ve zararlı medya içerikleriyle gençliğin hayallerini karartmak, umutlarını çalmak istemektedirler. Ancak bütün planların üzerinde ilahi bir takdir vardır. Ayette de buyrulduğu üzere, وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ خَيْرُ الْمَاكِر۪ينَ۟ “Onlar tuzak kurdular. Allah da onların tuzaklarını başlarına geçirdi. Zira Allah, tuzakları bozanların en hayırlısıdır.”[4] Aziz Müslümanlar! Kötülüklerin yaygınlaştırılmak istendiği, iyiliğe dair umutların, ideallerin ve hayallerin yok edilmeye çalışıldığı bir dönemde bize düşen, hayatımızda umutsuzluğa asla yer vermemektir. Elimizden gelen bütün imkânları seferber ettikten sonra Yüce Rabbimizin lütuf ve inayetine sığınmaktır. Çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceğe dair hayallerine ve ideallerine ulaşmaları noktasında onlara her türlü desteği sağlamaktır. Günaha dalmış, harama bulaşmış; alkol, kumar, fuhuş ve madde bağımlılığı gibi kötü alışkanlıkların esiri olmuş kardeşlerimize şefkat ve merhamet elimizi uzatmak, onları bu durumdan kurtarmak için daha fazla gayret göstermektir. Hutbemi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu duasıyla bitiriyorum: “…Allah’ım! Sana yöneldim. İşimi sana havale ettim. Umut ve huşu içinde sana sığındım...”[5] [1] Zümer, 39/53. [2] Hûd, 11/42. [3] Tevbe, 9/129. [4] Âl-i İmrân, 3/54. [5] Buhârî, Vudû’, 75.
    0 Comments 0 Shares
  • Osmanlı imparatorluğunda eğitim kızların küçük yaşta okutulması mühendislik mimarlık tıp kimya ve ilk okul seviyelerini gösteren fotoğraflar aşağıdadır ve hepsinin kıyafetleri çok temiz ve kaliteli.
    Osmanlı imparatorluğunda eğitim kızların küçük yaşta okutulması mühendislik mimarlık tıp kimya ve ilk okul seviyelerini gösteren fotoğraflar aşağıdadır ve hepsinin kıyafetleri çok temiz ve kaliteli.
    1
    0 Comments 0 Shares
  • Kıbrıs haritasına baktığınızda fark etmiş olmanız muhtemel olan bir çıkıntı var. İşte onun hikayesi.
    kıbrıs barış harekatı hatırası olan çıkıntıdır.
    Aşağıda gördüğünüz kıbrıs haritasında, rum kesimine doğru girmiş bir çıkıntı var. fark ettiniz mi? daire içerisinde. daha yakından bakın. Rum kesimine harita üzerinde küfreder gibi haritalı bir mesaj

    Burada kktc'nin akıncılar ilçesini görüyorsunuz. burası kıbrıs rum kesimi topraklarına doğru 9-10 km boyunca girmiş bir bölge. ilginç bir hikayesi var buranın.
    1974 kıbrıs barış harekatı sırasında rum birliklerini ezen türk ordusunun önünde pek bir engel kalmamıştı. ama artık nato bizi tehdit ediyor, durmazsak türkiye'ye müdahale edeceklerinden bahsediliyordu. zaten biz de alacağımızı almış, türkleri rum mezaliminden kurtarmıştık ve bunun üzerine kıbrıs'taki türk ilerleyişinin durmasına karar verildi.
    kıbrıs'taki tüm birliklerimize yerlerinde kalmaları, daha fazla ilerlememeleri emredildi.
    lakin bu akıncılar bölgesindeki zırhlı birliklerimizin başındaki albayımız bu emre uymadı. ilerleyişini sürdürdü.

    bir uyarı, iki uyarı... en son uyarı gelip birliklerimiz durduğunda güney kıbrıs'a doğru 10 kilometre girmişti bile. ve burada durdu.

    aslında larnaka'ya kadar durmayı düşünmüyordu. ama onu durdurdular. zira durmadığı takdirde "hain ilan edileceği ve bizzat bizim uçaklarımız tarafından bombalanacağı" söylendiği için durmak zorunda kaldı...

    işte o günden bugüne elimizde yadigar rum tarafına doğru bu 10 kilometrelik çıkıntı kaldı... Albayımızın mizahi bir yönüde yok değil küfreder gibi sağlam mesaj içeren bir haritaya imza atılmasına sebep olmuş
    ☪︎ ЋץҐИ ☪︎
    Süleyman Efe KOCAZEYBEK .
    Kıbrıs haritasına baktığınızda fark etmiş olmanız muhtemel olan bir çıkıntı var. İşte onun hikayesi. kıbrıs barış harekatı hatırası olan çıkıntıdır. Aşağıda gördüğünüz kıbrıs haritasında, rum kesimine doğru girmiş bir çıkıntı var. fark ettiniz mi? daire içerisinde. daha yakından bakın. Rum kesimine harita üzerinde küfreder gibi haritalı bir mesaj 😊 Burada kktc'nin akıncılar ilçesini görüyorsunuz. burası kıbrıs rum kesimi topraklarına doğru 9-10 km boyunca girmiş bir bölge. ilginç bir hikayesi var buranın. 1974 kıbrıs barış harekatı sırasında rum birliklerini ezen türk ordusunun önünde pek bir engel kalmamıştı. ama artık nato bizi tehdit ediyor, durmazsak türkiye'ye müdahale edeceklerinden bahsediliyordu. zaten biz de alacağımızı almış, türkleri rum mezaliminden kurtarmıştık ve bunun üzerine kıbrıs'taki türk ilerleyişinin durmasına karar verildi. kıbrıs'taki tüm birliklerimize yerlerinde kalmaları, daha fazla ilerlememeleri emredildi. lakin bu akıncılar bölgesindeki zırhlı birliklerimizin başındaki albayımız bu emre uymadı. ilerleyişini sürdürdü. bir uyarı, iki uyarı... en son uyarı gelip birliklerimiz durduğunda güney kıbrıs'a doğru 10 kilometre girmişti bile. ve burada durdu. aslında larnaka'ya kadar durmayı düşünmüyordu. ama onu durdurdular. zira durmadığı takdirde "hain ilan edileceği ve bizzat bizim uçaklarımız tarafından bombalanacağı" söylendiği için durmak zorunda kaldı... işte o günden bugüne elimizde yadigar rum tarafına doğru bu 10 kilometrelik çıkıntı kaldı... Albayımızın mizahi bir yönüde yok değil küfreder gibi sağlam mesaj içeren bir haritaya imza atılmasına sebep olmuş 😊 ☪︎ ЋץҐИ ☪︎ Süleyman Efe KOCAZEYBEK 🇹🇷🇦🇿🇺🇿🇹🇲🇰🇬🇰🇿🇭🇺.
    0 Comments 0 Shares
  • ■ ESKİ KONAKLARDA ÇOCUKLUK, 1890

    [Ahmet Semih Bey 19. yüzyıl sonlarında eski İstanbul konaklarındaki çocukluk dönemini anlatıyor]:

    "Çocukken yemekleri selamlıkta, babamızın sofrasında yedirirlerdi. Sofradan kalkar kalkmaz da: “Haydi çocuklar, hareme!” derlerdi. Büyüklerin arasında bulunmaklığımızın verdiği gururu müteakip duçar olduğumuz bu yüz bulma ile harem dairesine girer girmez gördüğümüz hüsn-ü istikbâl (güzel karşılama) bir çeyrek saat devam edemezdi. Bizi kendi odalarımıza götürür, yataklara sürerlerdi. “Uyku çocuklar için en sıhhî ve mukavvi (kuvvet verici) gıda gibidir!” mealinde de nasihatler verir, ninniler söylerlerdi. Yatırılmak pek hoşumuza gitmezdi ama çaresini bulamazdık.

    Ailemiz ve bize bakanlar asla adamsendecilerden değillerdi. Yakamıza yapışır başımızı boş bırakmazlardı. Her evde çocuğun nasibi böyle olduğu için bize akran misafir çocuklar bulamazdık gerçi fakat büyüklerden ayrılmak gururumuza dokunurdu.

    Bunlardan başka büyüklerin yanlarında bulunmanın yalnız gururu mu yaa! Faydası vardı! Birçok şey öğrenirdik. Öğrenirdik amma sıhhatimizi bu faydalara taksim ederler, vaktinde bizi uyuturlardı. Ve biz ortadan çekildikten sonra istedikleri gibi konuşurlardı. Çünkü çocukların yanında temkinli söyleşmek devrin âdetlerinden biriydi.

    Konakların kalabalığı şöyle bir tarife girebilir: Evvela ev halkı, eve misafir olarak gelip gitmesini bilmeyenler, hakiki dost ile ahbaplar, konu komşu ve ekseriya davetlere gelen davetliler ve bunların arasına kabul edilen gençler.. Bu kalabalıklar çok neşeli olurdu. Neşeli haberlerle güzel sözler ve bazen de sazlar -değil evin- mahallenin havasını tasfiye, gam ve kasâveti def ederdi..

    Böyle günlerde misafirlerin huzurunda yahut sokaktan eve girer girmez duyulmuş fena bir haber varsa onun birdenbire -hele ihtiyarlara- söylenmemesi bize edilen tembihlerin başında gelirdi. Böyle dikkatsizlikler lâ-yecuzdur (câiz değildir) denilirdi.

    Bu kayıtlara rağmen biz gençler ihtiyarların huzurunda asla sıkılmazdık, onları da sıkmazdık. Bu da bize aile topluluklarında dost-ahbap ortasında mütekabil (karşılıklı) hürriyet ve hürmetin gözle görülemeyecek kadar olan inceliklerini tefrik ve temyize temrin olurdu. Bittabi bu dersleri ve örnekleri görenler kabiliyetleri derecesine göre müstefit olurlardı (istifade ederlerdi)."
    ■ ESKİ KONAKLARDA ÇOCUKLUK, 1890 ❤️ [Ahmet Semih Bey 19. yüzyıl sonlarında eski İstanbul konaklarındaki çocukluk dönemini anlatıyor]: "Çocukken yemekleri selamlıkta, babamızın sofrasında yedirirlerdi. Sofradan kalkar kalkmaz da: “Haydi çocuklar, hareme!” derlerdi. Büyüklerin arasında bulunmaklığımızın verdiği gururu müteakip duçar olduğumuz bu yüz bulma ile harem dairesine girer girmez gördüğümüz hüsn-ü istikbâl (güzel karşılama) bir çeyrek saat devam edemezdi. Bizi kendi odalarımıza götürür, yataklara sürerlerdi. “Uyku çocuklar için en sıhhî ve mukavvi (kuvvet verici) gıda gibidir!” mealinde de nasihatler verir, ninniler söylerlerdi. Yatırılmak pek hoşumuza gitmezdi ama çaresini bulamazdık. Ailemiz ve bize bakanlar asla adamsendecilerden değillerdi. Yakamıza yapışır başımızı boş bırakmazlardı. Her evde çocuğun nasibi böyle olduğu için bize akran misafir çocuklar bulamazdık gerçi fakat büyüklerden ayrılmak gururumuza dokunurdu. Bunlardan başka büyüklerin yanlarında bulunmanın yalnız gururu mu yaa! Faydası vardı! Birçok şey öğrenirdik. Öğrenirdik amma sıhhatimizi bu faydalara taksim ederler, vaktinde bizi uyuturlardı. Ve biz ortadan çekildikten sonra istedikleri gibi konuşurlardı. Çünkü çocukların yanında temkinli söyleşmek devrin âdetlerinden biriydi. Konakların kalabalığı şöyle bir tarife girebilir: Evvela ev halkı, eve misafir olarak gelip gitmesini bilmeyenler, hakiki dost ile ahbaplar, konu komşu ve ekseriya davetlere gelen davetliler ve bunların arasına kabul edilen gençler.. Bu kalabalıklar çok neşeli olurdu. Neşeli haberlerle güzel sözler ve bazen de sazlar -değil evin- mahallenin havasını tasfiye, gam ve kasâveti def ederdi.. Böyle günlerde misafirlerin huzurunda yahut sokaktan eve girer girmez duyulmuş fena bir haber varsa onun birdenbire -hele ihtiyarlara- söylenmemesi bize edilen tembihlerin başında gelirdi. Böyle dikkatsizlikler lâ-yecuzdur (câiz değildir) denilirdi. Bu kayıtlara rağmen biz gençler ihtiyarların huzurunda asla sıkılmazdık, onları da sıkmazdık. Bu da bize aile topluluklarında dost-ahbap ortasında mütekabil (karşılıklı) hürriyet ve hürmetin gözle görülemeyecek kadar olan inceliklerini tefrik ve temyize temrin olurdu. Bittabi bu dersleri ve örnekleri görenler kabiliyetleri derecesine göre müstefit olurlardı (istifade ederlerdi)."
    0 Comments 0 Shares
  • Umuda Koşan Derneği
    Togo’da toplumun büyük kısmı her geçen gün temel gıda ürünlerine ulaşmakta dahi zorluklar yaşıyor.

    Destekleriniz ile kardeşlik ayı Ramazan’da erzak ve iftar dağıtımlarımız ile bağlarımızı güçlendirdik ve ihtiyaç sahibi ailelere ulaşarak bereketli bir Ramazan geçirmelerine yardımcı olmak için çalıştık🩷

    #UmudaKosanlar #Ramazan2024 #Ramadan
    Umuda Koşan Derneği Togo’da toplumun büyük kısmı her geçen gün temel gıda ürünlerine ulaşmakta dahi zorluklar yaşıyor. Destekleriniz ile kardeşlik ayı Ramazan’da erzak ve iftar dağıtımlarımız ile bağlarımızı güçlendirdik ve ihtiyaç sahibi ailelere ulaşarak bereketli bir Ramazan geçirmelerine yardımcı olmak için çalıştık🩷 #UmudaKosanlar #Ramazan2024 #Ramadan
    0 Comments 0 Shares
  • SelamNews İstanbul Türkiye

    Ramazan yardımlaşma ve paylaşma ayı, iyilik yaparak fakir fukara ulaşmaktır.

    Ramazan-ı Şerifleriniz Mübârek Olsun ⚘❣Ramadan Mubarak❤ Ramadan Kareem ♥️ Hayırlı Ramazanlar

    #Ramazan #Ramadan #رمضان
    #Islamic #Muslim #Muslims #İstanbul #Türkiye #Turkey #World
    #HayırlıRamazanlar
    #ramazan #yardım #yardımlaşma #paylaşmak #aids #help #gıda #ankara #Allah #cc #peygamber #muhammed #mustafa #sav
    ☪️ SelamNews 🌍 İstanbul Türkiye 🌐 🇹🇷 Ramazan yardımlaşma ve paylaşma ayı, iyilik yaparak fakir fukara ulaşmaktır. 🤲 Ramazan-ı Şerifleriniz Mübârek Olsun 🕌🌙⚘❣Ramadan Mubarak❤ 💕 🌺 Ramadan Kareem ♥️ Hayırlı Ramazanlar #Ramazan #Ramadan #رمضان 🌍 #Islamic #Muslim #Muslims #İstanbul #Türkiye #Turkey #World ❤💙 #HayırlıRamazanlar #ramazan #yardım #yardımlaşma #paylaşmak #aids #help #gıda #ankara #Allah #cc #peygamber #muhammed #mustafa #sav
    0 Comments 0 Shares
  • Ukrayna Devlet Başkanı Sayın Zelenski’yi geçen sene Temmuz ayından sonra yeniden ülkemizde misafir etmekten memnuniyet duyuyorum.

    İstişarelerimizin başta ülkelerimiz olmak üzere tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum. 🇹🇦

    Kıymetli dostumla bugünkü görüşmelerimizde iki yılı geride bırakan savaşla ilgili gelişmeleri ayrıntılı şekilde ele aldık.

    Stratejik ortağımız Ukrayna’nın toprak bütünlüğü, egemenliği ve bağımsızlığına yönelik desteğimizi teyiden vurguladım.

    Başından beri savaşın müzakereler temelinde sonlandırılması için elimizden gelen katkıyı verdik, veriyoruz.

    Rusya’nın da dâhil olacağı bir barış zirvesine ev sahipliği yapmaya da hazırız.

    Karadeniz Girişimi 33 milyon tona yakın tahılın ihtiyaç sahiplerine ulaşmasına imkân vererek küresel bir gıda krizinin önüne geçmişti.

    Taraflar arasında yeniden mutabakat sağlanması için bir niyet ortaya konulduğu takdirde daha önce olduğu gibi elimizden gelen desteği vermeye hazırız.

    Savaşa rağmen ikili ticaretimizin istikrarlı bir seyir izlemesinden memnuniyet duyuyoruz.

    10 milyar dolar hedefimize ulaşmak için gayretlerimizi artırma noktasında mutabık kaldık.

    Ukrayna’nın yeniden imarı çalışmalarına da güçlü şekilde destek vereceğiz.

    Kırım Tatarlarının Ukrayna’daki varlığı iki ülke arasındaki dostluğu pekiştiren önemli unsurlardan biridir.

    Soydaşlarımızın haklarının garanti altına alınması ve özerklik statülerinin güçlendirilmesindeki emekleri için Sayın Zelenski’ye bir kez daha teşekkür ediyorum.

    Kırım Tatar soydaşlarımızı her zaman destekledik, destekleyeceğiz.

    Önümüzdeki dönemde bir yandan Ukrayna’yla dayanışmamızı sürdürürken diğer yandan savaşın müzakereler temelinde adil bir barışla sona erdirilmesi için çalışmalarımıza devam edeceğiz.
    Ukrayna Devlet Başkanı Sayın Zelenski’yi geçen sene Temmuz ayından sonra yeniden ülkemizde misafir etmekten memnuniyet duyuyorum. İstişarelerimizin başta ülkelerimiz olmak üzere tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum. 🇹🇷🇺🇦 Kıymetli dostumla bugünkü görüşmelerimizde iki yılı geride bırakan savaşla ilgili gelişmeleri ayrıntılı şekilde ele aldık. Stratejik ortağımız Ukrayna’nın toprak bütünlüğü, egemenliği ve bağımsızlığına yönelik desteğimizi teyiden vurguladım. Başından beri savaşın müzakereler temelinde sonlandırılması için elimizden gelen katkıyı verdik, veriyoruz. Rusya’nın da dâhil olacağı bir barış zirvesine ev sahipliği yapmaya da hazırız. Karadeniz Girişimi 33 milyon tona yakın tahılın ihtiyaç sahiplerine ulaşmasına imkân vererek küresel bir gıda krizinin önüne geçmişti. Taraflar arasında yeniden mutabakat sağlanması için bir niyet ortaya konulduğu takdirde daha önce olduğu gibi elimizden gelen desteği vermeye hazırız. Savaşa rağmen ikili ticaretimizin istikrarlı bir seyir izlemesinden memnuniyet duyuyoruz. 10 milyar dolar hedefimize ulaşmak için gayretlerimizi artırma noktasında mutabık kaldık. Ukrayna’nın yeniden imarı çalışmalarına da güçlü şekilde destek vereceğiz. Kırım Tatarlarının Ukrayna’daki varlığı iki ülke arasındaki dostluğu pekiştiren önemli unsurlardan biridir. Soydaşlarımızın haklarının garanti altına alınması ve özerklik statülerinin güçlendirilmesindeki emekleri için Sayın Zelenski’ye bir kez daha teşekkür ediyorum. Kırım Tatar soydaşlarımızı her zaman destekledik, destekleyeceğiz. Önümüzdeki dönemde bir yandan Ukrayna’yla dayanışmamızı sürdürürken diğer yandan savaşın müzakereler temelinde adil bir barışla sona erdirilmesi için çalışmalarımıza devam edeceğiz.
    0 Comments 0 Shares
  • Herkese merhabalar

    Karayipler'de yer alan ve Birleşik Krallık'a bağlı olan Turks ve Caicos Adaları'nın tarihi Türklere ve Türk denizcilerine dayanır...

    TÜRKs ve Caicos Adaları

    Toplam 38 adadan oluşur ve başkenti Grand Turk (Büyük Türk) adasındaki Cockburn Town olup nüfusu ise 50 bin civarındadır.

    Küba'nın doğusunda, ABD ve Bahamalar'ın güneydoğusundadır. Türkiye ile arasındaki mesafe 9300 km'dir. Aşağıdaki haritada yeşil noktayla gösterdim. ABD'ye ne kadar yakın olduğunu görmüşsünüzdür.

    Peki bu adaya neden Türk adı verilmiş ? Bunun sebebi adada yer alan bir kaktüs bitkisinin Osmanlıların giydiği fese benziyor olmasıymış. Ancak bu ingilizler tarafından uydurulmuş bir hikayedir. Adaların ismi ilk defa 1688 yılında ünlü italyan denizci Coronelli'nin çizdiği Fransızca haritada yer alıyor. Ülkenin şu andaki resmi adının yer aldığı ilk tarihi vegiba Fransızca ve “Türk” kelimesi aynen geçiyor. Haritada Adaların ismi "Ide Caiquos, Caiquos and I. Turche" şeklinde yazılı. Osmanlılar ise fesle 1800 lü yıllarda tanışıyor. Caicos ise bildiğimiz "kayıktan" geliyor. Adaların ismi "Türkler ve Kayıklar Adaları" şeklinde çevrilebilir. Dil uyumunu düşünürsek "Türk ve Kayık Adaları" denebilir.

    16. 17. ve 18. Yüzyıllarda ispanyol, Fransız ve ingilizler arasında el değiştiren Adaların ismi 16. yüzyılda ispanyollar’ın elindeyken bile yine Türk Adaları’ydı. Yani bu ismi almasının fesle uzaktan yakından hiçbir alakası yok. ingilizler adanın ismini değiştirmek istemişlerse de ada halkını yüzyıllardır kullandıkları bu isimden vazgeçirememişler. Adaların ismini değiştiremeyen ingilizler bu kez de Ada ile Türkler arasındaki bağı “fes benzerliği” masalını uydurarak kesmek istemişler. 1869 yılında ise Turks ve Caicos Adaları’nın Ay-Yıldızlı eski bayrağını değiştirmeyi başarmışlar. Güncel bayrak aşağıdaki gibidir. Fesi görebilirsiniz.

    Peki adaların başkenti Grand Turk'un(Büyük Türk) adı nereden gelmekte? Kimdir bu büyük Türk ?

    15. 16. ve 17. Yüzyıllarda Osmanlı Denizcileri’nin Akdeniz ve Atlantik’e yelken açarak bu sularda büyük korsanlık faaliyetleri yaptıkları bilinmektedir. Ayrıca, Piri Reis’in haritasında bu adaların bulunduğu yerde kayık resimleri vardır ki “Caicos”(Kaykos) kelimesi “Kayık” anldıbına gelir. Buranın Kristof Kolomb’dan 25 yıl önce Türkler tarafından keşfedilerek ele geçirildiği ve Başkenti Grand Turk’ün adının da -Adaya Türk Denizcileri’nin gelmesinden sonra -batılılar tarafından “Büyük Türk, Grand Senior, Muhteşem Süleyman” adlarıyla anılan Kanuni Sultan Süleyman’dan alındığı sanılmaktadır.

    Küba’nın Ankara Büyükelçisi E. G. Abascal da konuyu teyit eden şu önemli bilgileri veriyor: "Caicos kelimesi, Türkçe’deki kayıktan geliyor. Adanın adı Türkler’in burada bulunduğunu gösteriyor. Küba’nın en meşhur bir bölgesinin adı Matatorcos, yani Türklerin öldüğü yer! Bunun bir felaket sonucu olduğuna dair bilgiler var. ispanyol gemisi San Agustin 28 Şubat 1596’da Havana’ya geldiğinde mürettebatın 45’i Müslüman, bazılarının adları Ramazan, Recep, Yusuf, Ali, Hüseyin idi. Batı Anadolu ve Karadeniz’den gelmişlerdi. 1640 yılında Küba’nın güneyinde bir ingiliz ticari gemisi Türk korsanları tarafından ele geçirilmiş."

    Küba Büyükelçisi’nin verdiği önemli bilgilerden birisi de, ittihat ve Terakki döneminde Enver Paşa’nın Küba’ya özel bir görevli göndererek bu konu hakkında araştırmalar yaptırması. Büyükelçi şöyle devam ediyor: “Bu görevlinin burada tarihi araştırmalar yaptığını ve bir rapor hazırladığını biliyoruz”

    Düşünsenize arkadaşlar eğer Osmanlı Döneminde bir şekilde topraklarımıza katmayı başarsaydık burayı şimdi tatil için "Amerikadayız" diyebilirdik. Tıpkı Avrupalılar gibi Amerika'da keşfedilen yerlere kendi şehirlerinin isminin başına "yeni" kelimesini getirerek koloniler kurabilirdik. Mesela burası Yeni istanbul ya da Yeni izmir olabilirdi. Tıpkı Fransızların New Orleans'ı, ingilizlerin New York'u gibi.
    Herkese merhabalar Karayipler'de yer alan ve Birleşik Krallık'a bağlı olan Turks ve Caicos Adaları'nın tarihi Türklere ve Türk denizcilerine dayanır... TÜRKs ve Caicos Adaları Toplam 38 adadan oluşur ve başkenti Grand Turk (Büyük Türk) adasındaki Cockburn Town olup nüfusu ise 50 bin civarındadır. Küba'nın doğusunda, ABD ve Bahamalar'ın güneydoğusundadır. Türkiye ile arasındaki mesafe 9300 km'dir. Aşağıdaki haritada yeşil noktayla gösterdim. ABD'ye ne kadar yakın olduğunu görmüşsünüzdür. Peki bu adaya neden Türk adı verilmiş ? Bunun sebebi adada yer alan bir kaktüs bitkisinin Osmanlıların giydiği fese benziyor olmasıymış. Ancak bu ingilizler tarafından uydurulmuş bir hikayedir. Adaların ismi ilk defa 1688 yılında ünlü italyan denizci Coronelli'nin çizdiği Fransızca haritada yer alıyor. Ülkenin şu andaki resmi adının yer aldığı ilk tarihi vegiba Fransızca ve “Türk” kelimesi aynen geçiyor. Haritada Adaların ismi "Ide Caiquos, Caiquos and I. Turche" şeklinde yazılı. Osmanlılar ise fesle 1800 lü yıllarda tanışıyor. Caicos ise bildiğimiz "kayıktan" geliyor. Adaların ismi "Türkler ve Kayıklar Adaları" şeklinde çevrilebilir. Dil uyumunu düşünürsek "Türk ve Kayık Adaları" denebilir. 16. 17. ve 18. Yüzyıllarda ispanyol, Fransız ve ingilizler arasında el değiştiren Adaların ismi 16. yüzyılda ispanyollar’ın elindeyken bile yine Türk Adaları’ydı. Yani bu ismi almasının fesle uzaktan yakından hiçbir alakası yok. ingilizler adanın ismini değiştirmek istemişlerse de ada halkını yüzyıllardır kullandıkları bu isimden vazgeçirememişler. Adaların ismini değiştiremeyen ingilizler bu kez de Ada ile Türkler arasındaki bağı “fes benzerliği” masalını uydurarak kesmek istemişler. 1869 yılında ise Turks ve Caicos Adaları’nın Ay-Yıldızlı eski bayrağını değiştirmeyi başarmışlar. Güncel bayrak aşağıdaki gibidir. Fesi görebilirsiniz. Peki adaların başkenti Grand Turk'un(Büyük Türk) adı nereden gelmekte? Kimdir bu büyük Türk ? 15. 16. ve 17. Yüzyıllarda Osmanlı Denizcileri’nin Akdeniz ve Atlantik’e yelken açarak bu sularda büyük korsanlık faaliyetleri yaptıkları bilinmektedir. Ayrıca, Piri Reis’in haritasında bu adaların bulunduğu yerde kayık resimleri vardır ki “Caicos”(Kaykos) kelimesi “Kayık” anldıbına gelir. Buranın Kristof Kolomb’dan 25 yıl önce Türkler tarafından keşfedilerek ele geçirildiği ve Başkenti Grand Turk’ün adının da -Adaya Türk Denizcileri’nin gelmesinden sonra -batılılar tarafından “Büyük Türk, Grand Senior, Muhteşem Süleyman” adlarıyla anılan Kanuni Sultan Süleyman’dan alındığı sanılmaktadır. Küba’nın Ankara Büyükelçisi E. G. Abascal da konuyu teyit eden şu önemli bilgileri veriyor: "Caicos kelimesi, Türkçe’deki kayıktan geliyor. Adanın adı Türkler’in burada bulunduğunu gösteriyor. Küba’nın en meşhur bir bölgesinin adı Matatorcos, yani Türklerin öldüğü yer! Bunun bir felaket sonucu olduğuna dair bilgiler var. ispanyol gemisi San Agustin 28 Şubat 1596’da Havana’ya geldiğinde mürettebatın 45’i Müslüman, bazılarının adları Ramazan, Recep, Yusuf, Ali, Hüseyin idi. Batı Anadolu ve Karadeniz’den gelmişlerdi. 1640 yılında Küba’nın güneyinde bir ingiliz ticari gemisi Türk korsanları tarafından ele geçirilmiş." Küba Büyükelçisi’nin verdiği önemli bilgilerden birisi de, ittihat ve Terakki döneminde Enver Paşa’nın Küba’ya özel bir görevli göndererek bu konu hakkında araştırmalar yaptırması. Büyükelçi şöyle devam ediyor: “Bu görevlinin burada tarihi araştırmalar yaptığını ve bir rapor hazırladığını biliyoruz” Düşünsenize arkadaşlar eğer Osmanlı Döneminde bir şekilde topraklarımıza katmayı başarsaydık burayı şimdi tatil için "Amerikadayız" diyebilirdik. Tıpkı Avrupalılar gibi Amerika'da keşfedilen yerlere kendi şehirlerinin isminin başına "yeni" kelimesini getirerek koloniler kurabilirdik. Mesela burası Yeni istanbul ya da Yeni izmir olabilirdi. Tıpkı Fransızların New Orleans'ı, ingilizlerin New York'u gibi.
    0 Comments 0 Shares
  • İsrail'in Filistin Gazze'ye yaptığı saldırılarda yaklaşık 5 ay içinde en az 30 bin kişi hayatını kaybetti.

    Filistin Sağlık Bakanlığı'na göre, İsrail'in Gazze'deki amansız bombardımanında ölenlerin üçte ikisi kadın ve çocuklar.

    7 Ekim'den bu yana yaşanan bu şaşırtıcı ölüm sayısı, enklavın savaş öncesi 2,3 milyonluk nüfusunun %1'inden fazlasının öldürüldüğü anlamına geliyor.

    BM'ye göre, İsrail saldırısı Gazze'nin altyapısının yüzde 60'ına zarar verdi veya tahrip etti ve enklav nüfusunun yüzde 85'ini akut gıda, temiz su ve ilaç kıtlığı nedeniyle içten yerinden etti.
    İsrail'in Filistin Gazze'ye yaptığı saldırılarda yaklaşık 5 ay içinde en az 30 bin kişi hayatını kaybetti. Filistin Sağlık Bakanlığı'na göre, İsrail'in Gazze'deki amansız bombardımanında ölenlerin üçte ikisi kadın ve çocuklar. 7 Ekim'den bu yana yaşanan bu şaşırtıcı ölüm sayısı, enklavın savaş öncesi 2,3 milyonluk nüfusunun %1'inden fazlasının öldürüldüğü anlamına geliyor. BM'ye göre, İsrail saldırısı Gazze'nin altyapısının yüzde 60'ına zarar verdi veya tahrip etti ve enklav nüfusunun yüzde 85'ini akut gıda, temiz su ve ilaç kıtlığı nedeniyle içten yerinden etti.
    0 Comments 0 Shares
  • Bunu biliyor muydunuz?

    Ekranda gördüğünüz ay-yıldızlı amblem, İrlanda futbol takımı Drogheda United Futbol Kulübü'ne ait.

    Drogheda United, Drogheda şehrinin takımıdır. İrlanda Premier Ligi'nde oynayan kulüp, 1919'da kurulan Drogheda United ve 1962'de kurulan Drogheda FC 1975'te birleştirerek, bugünkü kulübe dönüşmüşlerdir. Irlanda'nın Premier Ligi'nde mücadele eden takımının ambleminde ay ve yıldız bulunmaktadır. Trabzonspor ile aynı kulüp renklerini paylaşan takım taraftarları, kendilerine "Türkler" anlamında "Turks" de demektedir.

    Takımının ambleminde ay ve yıldız bulunma sebebi ise 19. yüzyıla dayanmaktadır. 1847'de İngiliz sömürgeninde olan İrlanda, 1 milyon İrlandalı'nın hayatını kaybettiği, Büyük Kıtlık ya da bir diğer ismiyle İrlanda Patates Kıtlığı, olarak adlandırılan ve 1845'de başlayıp 1852 yılında son bulan kitlesel açlık, hastalık ve göç dönemini yaşamaktaydı. Binlerce kilometre uzaklıktaki Osmanlı Devleti'nin başkenti İstanbul'da 31. Osmanlı padişahı Sultan Abdülmecid, İrlanda'dan gelen diş hekiminin anlatımıyla bu durumdan haberdar olumuş ve adadaki İngiliz ablukası sonucu yayılan kıtlık için yardımda bulunmaya karar vermiştir. Sultanın, açlıktan ölen İrlandalılara yardım etmek için; acilen 10 bin sterlin yardımda bulunmak istediği, İngiliz hükûmetine bildirilmiş fakat bu yardım isteği Kraliçe Victoria'nın dahi kendi vatandaşlarına ancak 2 bin sterlin acak yardımda bulunduğu gerekçesiyle geri çevrilmişti. Sultan Abdülmecid, yardımın 1 bin sterlin düşürülmesini rica eden İngilizlerin bu isteğini kabul eder fakat, nakit yardımı az bulduğu için daha fazlasını da yapmak ister. Bu yüzden Sultan, İrlanda'ya 4 bin sterlin değerinde buğdayın, ilaç ve diğer acil ihtiyaçların 3 gemi ile sefere çıkmasını emreder. Ancak, İngiliz donanmasının herhangi bir yabancı geminin başkent Dublin veya Cork kenti limanlarına yanaşmasına izin vermeyeceği bilinmektedir. Bu yüzden Osmanlı gemileri, yardımları daha kuzeydeki Drogheda limanına götürerek İrlanda halkına yardımda bulunur. İrlanda halkı bu yardımları nedeniyle Osmanlı Padişahı Sultan Abdülmecid'e şükranlarını anlatan bir teşekkür mektubu yollamışlardır. Aşağıda imzası bulunan biz İrlanda eşrafı, mektupta, "Zat-ı Şahaneleri Osmanlı Mülkünün Sultanı Abdülmecid Han'a, siz zat-ı devletlerinin mağdur ve perişan İrlandalılara karşı gösterdiğiniz alaka ve geniş kereminiz dolayısıyla minnet ve en derin şükranlarımızı arz için müsaade istirham ediyoruz." ifadelerini kullanmıştır.

    Bu mektupla yetinmeyen İrlanda halkı, Osmanlı İmparatorluğu'nun cömertliğini bazı anıt ve görsellerle ölümsüzleştirmek istemiş ve Drogheda kasabasının armasına da o dönem ay yıldız eklenmiş. Yıllar sonra yerel futbol takımı Drogheda United'ın ambleminde de görülen ay yıldız ayrıca kasabada taşlara oyulmuş ve duvarlara işlenmiştir. Trabzonspor ile aynı kulüp renklerini paylaşan Drogheda United, 2011'de iki taraf kardeş kulüp olmuştur.
    Bunu biliyor muydunuz? Ekranda gördüğünüz ay-yıldızlı amblem, İrlanda futbol takımı Drogheda United Futbol Kulübü'ne ait. Drogheda United, Drogheda şehrinin takımıdır. İrlanda Premier Ligi'nde oynayan kulüp, 1919'da kurulan Drogheda United ve 1962'de kurulan Drogheda FC 1975'te birleştirerek, bugünkü kulübe dönüşmüşlerdir. Irlanda'nın Premier Ligi'nde mücadele eden takımının ambleminde ay ve yıldız bulunmaktadır. Trabzonspor ile aynı kulüp renklerini paylaşan takım taraftarları, kendilerine "Türkler" anlamında "Turks" de demektedir. Takımının ambleminde ay ve yıldız bulunma sebebi ise 19. yüzyıla dayanmaktadır. 1847'de İngiliz sömürgeninde olan İrlanda, 1 milyon İrlandalı'nın hayatını kaybettiği, Büyük Kıtlık ya da bir diğer ismiyle İrlanda Patates Kıtlığı, olarak adlandırılan ve 1845'de başlayıp 1852 yılında son bulan kitlesel açlık, hastalık ve göç dönemini yaşamaktaydı. Binlerce kilometre uzaklıktaki Osmanlı Devleti'nin başkenti İstanbul'da 31. Osmanlı padişahı Sultan Abdülmecid, İrlanda'dan gelen diş hekiminin anlatımıyla bu durumdan haberdar olumuş ve adadaki İngiliz ablukası sonucu yayılan kıtlık için yardımda bulunmaya karar vermiştir. Sultanın, açlıktan ölen İrlandalılara yardım etmek için; acilen 10 bin sterlin yardımda bulunmak istediği, İngiliz hükûmetine bildirilmiş fakat bu yardım isteği Kraliçe Victoria'nın dahi kendi vatandaşlarına ancak 2 bin sterlin acak yardımda bulunduğu gerekçesiyle geri çevrilmişti. Sultan Abdülmecid, yardımın 1 bin sterlin düşürülmesini rica eden İngilizlerin bu isteğini kabul eder fakat, nakit yardımı az bulduğu için daha fazlasını da yapmak ister. Bu yüzden Sultan, İrlanda'ya 4 bin sterlin değerinde buğdayın, ilaç ve diğer acil ihtiyaçların 3 gemi ile sefere çıkmasını emreder. Ancak, İngiliz donanmasının herhangi bir yabancı geminin başkent Dublin veya Cork kenti limanlarına yanaşmasına izin vermeyeceği bilinmektedir. Bu yüzden Osmanlı gemileri, yardımları daha kuzeydeki Drogheda limanına götürerek İrlanda halkına yardımda bulunur. İrlanda halkı bu yardımları nedeniyle Osmanlı Padişahı Sultan Abdülmecid'e şükranlarını anlatan bir teşekkür mektubu yollamışlardır. Aşağıda imzası bulunan biz İrlanda eşrafı, mektupta, "Zat-ı Şahaneleri Osmanlı Mülkünün Sultanı Abdülmecid Han'a, siz zat-ı devletlerinin mağdur ve perişan İrlandalılara karşı gösterdiğiniz alaka ve geniş kereminiz dolayısıyla minnet ve en derin şükranlarımızı arz için müsaade istirham ediyoruz." ifadelerini kullanmıştır. Bu mektupla yetinmeyen İrlanda halkı, Osmanlı İmparatorluğu'nun cömertliğini bazı anıt ve görsellerle ölümsüzleştirmek istemiş ve Drogheda kasabasının armasına da o dönem ay yıldız eklenmiş. Yıllar sonra yerel futbol takımı Drogheda United'ın ambleminde de görülen ay yıldız ayrıca kasabada taşlara oyulmuş ve duvarlara işlenmiştir. Trabzonspor ile aynı kulüp renklerini paylaşan Drogheda United, 2011'de iki taraf kardeş kulüp olmuştur.
    0 Comments 0 Shares
More Results