• Ekipmansız atış yaptığı Paris 2024 olimpiyatlarında gümüş madalya kazanan Türk sporcu Yusuf Dikeç’in soğukkanlı duruşu ve tek eli cebinde atış yapması onu adeta bir ikon haline getirdi.

    Pek çok sporcu Yusuf Dikeç pozu vermeye başladı.
    Ekipmansız atış yaptığı Paris 2024 olimpiyatlarında gümüş madalya kazanan Türk sporcu Yusuf Dikeç’in soğukkanlı duruşu ve tek eli cebinde atış yapması onu adeta bir ikon haline getirdi. Pek çok sporcu Yusuf Dikeç pozu vermeye başladı.
    0 Commenti 0 condivisioni
  • 100 bin kişilik Haçlı ordusuna karşı
    9 bin Osmanlı yiğidi.
    Unutulmaz zafer Kanije...

    1593'ten beri büyük Osmanlı - Almanya savaşı devam ediyordu. Müstakbel Alman İmparatoru Arşidük Ferdinand, Kanije kalesini almak için 1601'de, 100 bin kişilik bir ordu ve 47 büyük muhasara topu ile harekete geçti.

    Almanlar'dan başka, İtalyan, İspanyol, Fransız, Papalık askerlerinin de olduğu devasa Haçlı ordusu Kanije önlerine geldi.
    Kanije nerde derseniz Avusturya 'ya 50 km uzaklıkta diye tarif edeyim. Yani Avrupa'nın göbeği.

    Kaleyi savunan Tiryaki Hasan Paşa, 9 bin asker ile bu orduyu karşıladı. Haçlı ordusu günde bin ile iki bin arası gülle atarak Kanije surlarını dövmeye başladı.

    Kuşatma altındaki kalede barut tükendi. Barut yapımını bilen bir Yeniçeri sayesinde bir süre daha kendilerine yetecek barutu üretmeyi başardı kaledeki Osmanlı askeri.

    Tiryaki Hasan Paşa gerçekten kurt bir askerdi.
    Tam bir psikolojik savaş ustasıydı.

    Mesela ele geçen bazı esirlere, kalede bol miktarda yiyecek ve cephane olduğu hakkında yanlış bilgi edinmelerini sağlıyor, sonra bunların kaçmalarına izin veriyordu.

    Bu esirler Haçlı ordugahında bu haberleri veriyor ve bu haberler düşmanın psikolojik olarak umutsuzluğa düşmesine sebep oluyordu.

    Sadrazamın Osmanlı ordusu ile yardıma gelmek üzere olduğu, kalenin durumunun mükemmel olduğu ile ilgili mektupları şehit askerlerin koynuna koyuyordu.

    Aslında durum tam tersi idi. Sadrazam yardıma gelemiyordu. Kalede barut için ham madde kalmamıştı. Yiyecek sıkıntısı vardı. Kış gelmişti. Bir huruç harekâtı ile kuşatma yarılmazsa kale düşecekti. Kale yediği top gülleleri ile perişandı.

    68 gündür kuşatma devam ediyordu. O gün Kanije ovası kar ile kaplıydı. Haçlı ordusu soğuktan çadırlara ve tahta barakalarına sığınmıştı. Gece Tiryaki Hasan Paşa, Gazi Kara Ömer Ağa 'yı 800 askerle kaleden çıkarttı.

    Bu beklenmedik huruç harekâtıyla Haçlı ordugahı karıştı. Hasan Paşa, son barutunu harcadı ve güya kaleye varan Sadrazamın ordusunu selamladı. Bir yandan da mehter takımı yeri göğü inletiyordu.

    " Serdar Hazretleri yetmiştir" diye bağıran Osmanlı askerleri düşmanın psikolojisini gece karanlığında altüst etti.

    Haçlı ordusunun tüm ağırlıkları, yiyecek, cephane ve barutu, bütün toplar ilk hamlede ele geçirildi. Sadrazamın ordusunun baskınına uğradığını zanneden Haçlı ordusu, 18 bin ölü vererek kaçmaya başladı. Düşman ordugahı ele geçti.

    O gün öğleye kadar 30 bin Alman askeri daha düşmanı takibe çıkan Osmanlı birlikleri tarafından imha edildi. Alman imparatorluk ordusunun ancak küçük bir kısmı, Kanije 'nin 50 km ötesindeki Avusturya 'ya yani Alman topraklarına can alabildi.

    80 bin zaiyat veren Almanlar tek top ve tüfek götüremediler. Üzerlerinde imparatorluk armasının bulunduğu korkunç büyüklükte 47 muhasara topu,
    14 bin tüfek, 60 bin çadır, 14 bin kazma ve kürek ve binlerce araba dolusu yiyecek, ilaç, barut ve silah Osmanlıların eline geçti.

    En büyük ganimet Arşidük Ferdinand'ın otağındaydı. Bir altın ve bir gümüş taht, mücevherler, altınlar ve ordu hazinesi ele geçti. Alman Başkumandanı, gecelik kıyafetiyle kaçmıştı.

    Tiryaki Hasan Paşa, kısa bir hitabeden sonra Allah'a şükür olarak hemen oracıkta maiyetiyle beraber namaz kıldı.

    Tiryaki Hasan Paşa bu zaferle o yaşına kadar erişemediği vezirlik payesi ve Sultan 3. Mehmed Han'ın Hatt-ı Hümayun'u ile ödüllendirildi.

    Hasan Paşa sultanın Hatt-ı Hümayun'unu,
    'Bu kadarcık bir hizmet için Padişah bize vezirlik vermiş " diye okurken gözünden yaşlar akıyordu.

    Bildiğim bir şey varsa bu zaferi onlar kazanmış olsa filmlere, sinemalara konu edecekleri, kitaplar yazacakları, okullarda anlatacaklarıdır✓
    Ne Denirki✓
    Vatan Sevdalısı Kur'ân Sevdalısı Bütün Şehitlerimize Ve Vefat Edenlerimize Allah Rahmet Eylesin Mekânlarını Makâmlarını Cennet Eylesin Âmîn
    100 bin kişilik Haçlı ordusuna karşı 9 bin Osmanlı yiğidi. Unutulmaz zafer Kanije... 1593'ten beri büyük Osmanlı - Almanya savaşı devam ediyordu. Müstakbel Alman İmparatoru Arşidük Ferdinand, Kanije kalesini almak için 1601'de, 100 bin kişilik bir ordu ve 47 büyük muhasara topu ile harekete geçti. Almanlar'dan başka, İtalyan, İspanyol, Fransız, Papalık askerlerinin de olduğu devasa Haçlı ordusu Kanije önlerine geldi. Kanije nerde derseniz Avusturya 'ya 50 km uzaklıkta diye tarif edeyim. Yani Avrupa'nın göbeği. Kaleyi savunan Tiryaki Hasan Paşa, 9 bin asker ile bu orduyu karşıladı. Haçlı ordusu günde bin ile iki bin arası gülle atarak Kanije surlarını dövmeye başladı. Kuşatma altındaki kalede barut tükendi. Barut yapımını bilen bir Yeniçeri sayesinde bir süre daha kendilerine yetecek barutu üretmeyi başardı kaledeki Osmanlı askeri. Tiryaki Hasan Paşa gerçekten kurt bir askerdi. Tam bir psikolojik savaş ustasıydı. Mesela ele geçen bazı esirlere, kalede bol miktarda yiyecek ve cephane olduğu hakkında yanlış bilgi edinmelerini sağlıyor, sonra bunların kaçmalarına izin veriyordu. Bu esirler Haçlı ordugahında bu haberleri veriyor ve bu haberler düşmanın psikolojik olarak umutsuzluğa düşmesine sebep oluyordu. Sadrazamın Osmanlı ordusu ile yardıma gelmek üzere olduğu, kalenin durumunun mükemmel olduğu ile ilgili mektupları şehit askerlerin koynuna koyuyordu. Aslında durum tam tersi idi. Sadrazam yardıma gelemiyordu. Kalede barut için ham madde kalmamıştı. Yiyecek sıkıntısı vardı. Kış gelmişti. Bir huruç harekâtı ile kuşatma yarılmazsa kale düşecekti. Kale yediği top gülleleri ile perişandı. 68 gündür kuşatma devam ediyordu. O gün Kanije ovası kar ile kaplıydı. Haçlı ordusu soğuktan çadırlara ve tahta barakalarına sığınmıştı. Gece Tiryaki Hasan Paşa, Gazi Kara Ömer Ağa 'yı 800 askerle kaleden çıkarttı. Bu beklenmedik huruç harekâtıyla Haçlı ordugahı karıştı. Hasan Paşa, son barutunu harcadı ve güya kaleye varan Sadrazamın ordusunu selamladı. Bir yandan da mehter takımı yeri göğü inletiyordu. " Serdar Hazretleri yetmiştir" diye bağıran Osmanlı askerleri düşmanın psikolojisini gece karanlığında altüst etti. Haçlı ordusunun tüm ağırlıkları, yiyecek, cephane ve barutu, bütün toplar ilk hamlede ele geçirildi. Sadrazamın ordusunun baskınına uğradığını zanneden Haçlı ordusu, 18 bin ölü vererek kaçmaya başladı. Düşman ordugahı ele geçti. O gün öğleye kadar 30 bin Alman askeri daha düşmanı takibe çıkan Osmanlı birlikleri tarafından imha edildi. Alman imparatorluk ordusunun ancak küçük bir kısmı, Kanije 'nin 50 km ötesindeki Avusturya 'ya yani Alman topraklarına can alabildi. 80 bin zaiyat veren Almanlar tek top ve tüfek götüremediler. Üzerlerinde imparatorluk armasının bulunduğu korkunç büyüklükte 47 muhasara topu, 14 bin tüfek, 60 bin çadır, 14 bin kazma ve kürek ve binlerce araba dolusu yiyecek, ilaç, barut ve silah Osmanlıların eline geçti. En büyük ganimet Arşidük Ferdinand'ın otağındaydı. Bir altın ve bir gümüş taht, mücevherler, altınlar ve ordu hazinesi ele geçti. Alman Başkumandanı, gecelik kıyafetiyle kaçmıştı. Tiryaki Hasan Paşa, kısa bir hitabeden sonra Allah'a şükür olarak hemen oracıkta maiyetiyle beraber namaz kıldı. Tiryaki Hasan Paşa bu zaferle o yaşına kadar erişemediği vezirlik payesi ve Sultan 3. Mehmed Han'ın Hatt-ı Hümayun'u ile ödüllendirildi. Hasan Paşa sultanın Hatt-ı Hümayun'unu, 'Bu kadarcık bir hizmet için Padişah bize vezirlik vermiş " diye okurken gözünden yaşlar akıyordu. Bildiğim bir şey varsa bu zaferi onlar kazanmış olsa filmlere, sinemalara konu edecekleri, kitaplar yazacakları, okullarda anlatacaklarıdır✓ Ne Denirki✓ Vatan Sevdalısı Kur'ân Sevdalısı Bütün Şehitlerimize Ve Vefat Edenlerimize Allah Rahmet Eylesin Mekânlarını Makâmlarını Cennet Eylesin Âmîn
    0 Commenti 0 condivisioni
  • Batıya şirin gözükmek için kapatılan uçak fabrikalarının ürettiği Tamamen yerli uçaklar Yanlış duymadınız yüzde yüz yerli
    TÜRK MALI sene 1947
    O dönemde soğuk savaş
    Şartları söz konusu
    Olduğundan şimdiki gibi
    Uçağın motorunu başka
    Ülkeden almak
    Yada ortak proje gibi Şartlar olmuyordu
    A'dan z'ye yüzde yüz
    Yerli üretimdi TÜRK MALı
    #Milliteknolojihamlesi
    Batıya şirin gözükmek için kapatılan uçak fabrikalarının ürettiği Tamamen yerli uçaklar Yanlış duymadınız yüzde yüz yerli TÜRK MALI sene 1947 O dönemde soğuk savaş Şartları söz konusu Olduğundan şimdiki gibi Uçağın motorunu başka Ülkeden almak Yada ortak proje gibi Şartlar olmuyordu A'dan z'ye yüzde yüz Yerli üretimdi TÜRK MALı #Milliteknolojihamlesi🇹🇷
    0 Commenti 0 condivisioni
  • İnsanlara selâm vermek, hâl hatır sormak ne güzel. Ancak bir selâm verip, bin âh işitir olduk. Sizler de çevrenizden benzer şikâyetleri duyuyorsunuzdur.

    İşi çok olan yorgunluktan şikâyet ediyor.
    Az olan “Bunalımdayım” diyor.

    Kimisi çocuktan, kimisi çocuksuzluktan.
    Bazıları sıcaktan, bazıları soğuktan.
    Evi olan, olmayan; arabası olan, olmayan.
    Bir kısmı bekârlıktan,
    Diğer kısmı evli olmaktan.
    Hastalıktan, ustalıktan,
    Varlıktan, yokluktan…

    Hâlimiz farklı farklı ama sonuç genelde aynı:

    Şikâyet, tasa, endişe…
    “Şükür hâlime” diyen ise çok az.



    ❝ Eğer şükrederseniz, size (nimetimi) daha çok vereceğim, nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azâbım pek şiddetlidir! ❞

    ▪︎ İbrâhim Sûresi, 7
    İnsanlara selâm vermek, hâl hatır sormak ne güzel. Ancak bir selâm verip, bin âh işitir olduk. Sizler de çevrenizden benzer şikâyetleri duyuyorsunuzdur. İşi çok olan yorgunluktan şikâyet ediyor. Az olan “Bunalımdayım” diyor. Kimisi çocuktan, kimisi çocuksuzluktan. Bazıları sıcaktan, bazıları soğuktan. Evi olan, olmayan; arabası olan, olmayan. Bir kısmı bekârlıktan, Diğer kısmı evli olmaktan. Hastalıktan, ustalıktan, Varlıktan, yokluktan… Hâlimiz farklı farklı ama sonuç genelde aynı: Şikâyet, tasa, endişe… “Şükür hâlime” diyen ise çok az. ― ❝ Eğer şükrederseniz, size (nimetimi) daha çok vereceğim, nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azâbım pek şiddetlidir! ❞ ▪︎ İbrâhim Sûresi, 7
    0 Commenti 0 condivisioni
  • Pers İmparatorluğu sırasında çölün ortasında buz yapımı:

    Yakcal ya da "Buz Çukuru" buz üretmek ve yiyecek korumak için kullanılan mimari bir yöntemdir.
    Persliler zaten 2.400 yıl önce çölde tonlarca buz ve dondurucu yiyecek yapıyordu.
    1- Yapının tasarımı: Yakçal, tuğla ve kilden yapılmış kalın duvarlarla kubbe şekline sahipti.
    Bu yapı mahzenin içinde serin bir sıcaklığın korunmasına yardımcı oldu.
    2- Su toplama: Kış aylarında nehirlerden veya dağlarda eriyen karlardan su toplandı. Bu su kanallar aracılığıyla Yakchal'a doğru yönlendirildi.
    3- Donma işlemi:
    Su, mahzen içindeki küçük göletlerde veya havuzlarda dağıtıldı. Gece boyunca ve günün en soğuk saatlerinde, geceleri çölün düşük sıcaklıklarından dolayı sular donar.
    4- Buz deposu:
    Donduktan sonra buz bloklar halinde kesilerek sıcaklığın en soğuk olduğu Yakçal'ın en düşük kısmında depolandı.
    Kubbe şekli ve duvarların doğal yalıtımı buzun aylarca donmasına yardımcı oldu.
    5- Daha sonra kullanım:
    Yaz aylarında depolanmış buz içecekleri soğutmak, yiyecekleri korumak ve hatta gerekirse tıbbi amaçlarla kullanılmıştır. Kısacası Yakçal, basit ama etkili depolama ve ısı yalıtım teknikleri kullanarak buz yaratmak ve korumak için çöl gecelerinin doğal soğuğundan faydalandı.
    Pers İmparatorluğu sırasında çölün ortasında buz yapımı: Yakcal ya da "Buz Çukuru" buz üretmek ve yiyecek korumak için kullanılan mimari bir yöntemdir. Persliler zaten 2.400 yıl önce çölde tonlarca buz ve dondurucu yiyecek yapıyordu. 1- Yapının tasarımı: Yakçal, tuğla ve kilden yapılmış kalın duvarlarla kubbe şekline sahipti. Bu yapı mahzenin içinde serin bir sıcaklığın korunmasına yardımcı oldu. 2- Su toplama: Kış aylarında nehirlerden veya dağlarda eriyen karlardan su toplandı. Bu su kanallar aracılığıyla Yakchal'a doğru yönlendirildi. 3- Donma işlemi: Su, mahzen içindeki küçük göletlerde veya havuzlarda dağıtıldı. Gece boyunca ve günün en soğuk saatlerinde, geceleri çölün düşük sıcaklıklarından dolayı sular donar. 4- Buz deposu: Donduktan sonra buz bloklar halinde kesilerek sıcaklığın en soğuk olduğu Yakçal'ın en düşük kısmında depolandı. Kubbe şekli ve duvarların doğal yalıtımı buzun aylarca donmasına yardımcı oldu. 5- Daha sonra kullanım: Yaz aylarında depolanmış buz içecekleri soğutmak, yiyecekleri korumak ve hatta gerekirse tıbbi amaçlarla kullanılmıştır. Kısacası Yakçal, basit ama etkili depolama ve ısı yalıtım teknikleri kullanarak buz yaratmak ve korumak için çöl gecelerinin doğal soğuğundan faydalandı.
    0 Commenti 0 condivisioni
  • “Samimiyet kokan her şeyi severim..
    Marka pazar fark etmez
    Parasına değil içinde mutluysam giyerim...

    İçten verilen yavan ekmekle de doyar kalkarım huzurla
    Soğuk bir tavırla verilen bala dokunmam bile
    Açlıktan ölsem de ...

    Samimiyet varsa hayattan keyif alırım
    Samimiyetin olmadığı yerde
    Keyfim kaçar sonra
    Kendim kaçarım ...

    Kişilerin kaliteli yaşamlarına değil
    Kişiliğin kalitelisine hayranım...
    "Samimiyet tüm eylemlerimizi
    onurlu ve güzel kılar...”
    “Samimiyet kokan her şeyi severim.. Marka pazar fark etmez Parasına değil içinde mutluysam giyerim... İçten verilen yavan ekmekle de doyar kalkarım huzurla Soğuk bir tavırla verilen bala dokunmam bile Açlıktan ölsem de ... Samimiyet varsa hayattan keyif alırım Samimiyetin olmadığı yerde Keyfim kaçar sonra Kendim kaçarım ... Kişilerin kaliteli yaşamlarına değil Kişiliğin kalitelisine hayranım... "Samimiyet tüm eylemlerimizi onurlu ve güzel kılar...”
    0 Commenti 0 condivisioni
  • Hz.Eyyüb Ve Kuyusu Urfa Türkiye

    Şanlıurfa'nın en eski mahallelerinden biri olan Eyyubiye Mahallesi, tarihi geçmişi çok eskilere dayanan ve tarihte önemli yapılara mekânlık etmiş şehrin güneydeki en önemli bölümüdür. Bu bölgede bugün yedi mahalle bulunmakta
    ve 100 binin üzerinde insan yaşamaktadır.
    Kuyunun Yeri Günümüzde “Eyyüpnebi Mahallesi”nin güneyinde, girişindeki tabelada“Hz. Eyyub Sabır Makamı” yazılı olan alanda, Hz. Eyyub'un hastalığı boyunca
    kaldığına inanılan küçük bir mağara(sabır mağarası), ayağını vurmasıyla yerden çıkan şifalı suyun bulunduğu bir kuyu ve yakın zamanda alanın güneyindeki mezarlık kaldırılarak yerine inşa edilen “Hz. Eyyub Camii” bulunmaktadır.Kuyu kayadan oyulmuştur. Yüzlerce yıl kullanıldığı bellidir. Kuyunun ağzında
    taştan bir bilezik mevcut olup su çekmekten dolayı aşınmış ve el derinliğinde oyuklar oluşmuştur. Suyu soğuk ve temiz olup hiç kurumaz. Kuyunun suyu Hıristiyanlar ve Müslümanlar
    tarafından şifalı su olarak kabul edilmiştir. Hastalar tarafından yıkanmak 1 ve içilmek için kullanılır.Sabır Mağarası, gerek Urfa'dan gerekse ve Türkiye'nin değişik yerlerinden özellikle hafta sonları çok sayıda insan tarafından ziyaret edilmekte ve
    içinde namaz kılınarak dua edilmektedir. Bunun dışında borularla kuyudan sebillere aktarılan şifalı sular hem içilmekte hem de çeşitli kaplarla götürülmektedir.
    Hz.Eyyüb Ve Kuyusu Urfa Türkiye Şanlıurfa'nın en eski mahallelerinden biri olan Eyyubiye Mahallesi, tarihi geçmişi çok eskilere dayanan ve tarihte önemli yapılara mekânlık etmiş şehrin güneydeki en önemli bölümüdür. Bu bölgede bugün yedi mahalle bulunmakta ve 100 binin üzerinde insan yaşamaktadır. Kuyunun Yeri Günümüzde “Eyyüpnebi Mahallesi”nin güneyinde, girişindeki tabelada“Hz. Eyyub Sabır Makamı” yazılı olan alanda, Hz. Eyyub'un hastalığı boyunca kaldığına inanılan küçük bir mağara(sabır mağarası), ayağını vurmasıyla yerden çıkan şifalı suyun bulunduğu bir kuyu ve yakın zamanda alanın güneyindeki mezarlık kaldırılarak yerine inşa edilen “Hz. Eyyub Camii” bulunmaktadır.Kuyu kayadan oyulmuştur. Yüzlerce yıl kullanıldığı bellidir. Kuyunun ağzında taştan bir bilezik mevcut olup su çekmekten dolayı aşınmış ve el derinliğinde oyuklar oluşmuştur. Suyu soğuk ve temiz olup hiç kurumaz. Kuyunun suyu Hıristiyanlar ve Müslümanlar tarafından şifalı su olarak kabul edilmiştir. Hastalar tarafından yıkanmak 1 ve içilmek için kullanılır.Sabır Mağarası, gerek Urfa'dan gerekse ve Türkiye'nin değişik yerlerinden özellikle hafta sonları çok sayıda insan tarafından ziyaret edilmekte ve içinde namaz kılınarak dua edilmektedir. Bunun dışında borularla kuyudan sebillere aktarılan şifalı sular hem içilmekte hem de çeşitli kaplarla götürülmektedir.
    0 Commenti 0 condivisioni
  • 2500 yıl önce, elektrik soğutma icadından çok önce, Persler MÖ 400 yılından kalma zekice bir eski "buzdolabı" Yakhch āl'i kullandılar.
    18 metreye ulaşan bu bina, yakındaki kaynaklardan gelen rüzgar ve su ile beslenen buharlaştırma soğutma sistemi aracılığıyla yiyecek depoluyor ve hatta buz üretiyor.
    Temelinde 2 metreye kadar kalın olan kalın çamurdan duvarları ısıya ve suya dayanıklı özel bir karışımdan oluştu, yalıtımları ve soğutma suları sayesinde yaz boyunca donmuş buzun korunmasını sağladı.
    Yenilikçi teknik aynı zamanda çöllerde soğuk gecelerde tekrar donan buzdan erimiş suyu toplamak için siperleri de içeriyordu ve böylece yeraltı mağaralarında uzun süre depolanmasını kolaylaştırıyordu.
    2500 yıl önce, elektrik soğutma icadından çok önce, Persler MÖ 400 yılından kalma zekice bir eski "buzdolabı" Yakhch āl'i kullandılar. 18 metreye ulaşan bu bina, yakındaki kaynaklardan gelen rüzgar ve su ile beslenen buharlaştırma soğutma sistemi aracılığıyla yiyecek depoluyor ve hatta buz üretiyor. Temelinde 2 metreye kadar kalın olan kalın çamurdan duvarları ısıya ve suya dayanıklı özel bir karışımdan oluştu, yalıtımları ve soğutma suları sayesinde yaz boyunca donmuş buzun korunmasını sağladı. Yenilikçi teknik aynı zamanda çöllerde soğuk gecelerde tekrar donan buzdan erimiş suyu toplamak için siperleri de içeriyordu ve böylece yeraltı mağaralarında uzun süre depolanmasını kolaylaştırıyordu.
    0 Commenti 0 condivisioni
  • Türk milletinin #Ergenekon'dan çıkarak hüküm sürdüğü tüm coğrafyalara hediyesi olan; #Yenigün/#Nevruz Bayramı Kutlu olsun!

    Barışın, özgürlüğün ve kardeşliğin sembolü olan Ergenekon Bayramı Türk milletinin Ergenekon'dan, Büyük Taarruz’a #Nevruz'un tarihi ve önemini anlatalım.

    Tarih, destanları olan milletlerin sahnelediği büyük işlerle doldurulur. Tarih'in sahibi Türk milleti de yaptığı ve yapacağı büyük başarıları bu köklerden alır. Ergenekon Destanı’nın amentüsünü oluşturan mitolojik efsanenin ilk yazılı örnekleri Çin arşivlerinde bulunmaktadır.

    Çin’deki Cov (Chou) sülalesinin yıllıklarında, Göktürkler (T’u-chüeh) adına kayıtlı olarak rastlanılmıştır. Diğer bir kaynak, Sui Sülalesi tarihinde yer almaktadır. Göktürklere ait bir türeyiş efsanesi olan her iki versiyon öz olarak aynı öğretidir.

    Göktürklerin Lin adlı bir kavim tarafından yenilerek tüm soyunun yok edilmesini; kalan bir çocuğun kol ve bacakları kesilmiş halde bataklığa atılmasını ve bu çocuğun kurt tarafından bulunup büyütülerek ondan çocuklar doğurmasını konu edinir.

    Hunların kuzeyinde bulunan Sou ülkesinden çıkan Göktürklerin ataları kurttan doğmuş olan İ-ci Ni-su-tu’ya dayanır. İ-ci Ni-su-tu’nun dört oğlundan en büyüğü ateşi bulmuş ve kavmini soğuktan korumuştur. Bu büyük kardeşe diğerleri Türk (Çincesi,Tu-kyu) adını vermişler.

    Ergenekon destanına ait temel olayları aktaran mitolojik anlatılar, Göktürkleri kuran Aşina ailesini teşkil ettiği devletin köklerini eski Çin dili ile tespit edilen ve Ergenekon'a bağlanan Çin'deki bu metinlerdir.

    Bu metinleri Vasily Vladimirovich Bartold, N. Biçurin (Yakinev), A. Bernştam’dan başlayarak, M. Kazvini, Sergei Klyashtorny, Vladimir Livşits, Liu Mau-tsai ve Bahattin Ögel gibi değerli bilginler yayımlamıştır, dileyenler okuyabilirler.

    17. yy da Ebu'l Gazi Bahadır'ın kaleme aldığı Şecere-i Türki adlı eserde de Turan halklarının yaratılış destanı olarak anlatılır ve 14. yüzyılda Reşidüddin Hamedani'nin kaleme aldığı Cami’üt-Tevarih adlı eserine atıfta bulunarak Turan halklarının aynı soydan geldiğini belirtir.

    Ergenekon aslında Türklerin efsanevi anayurdu Ötüken'dir. Rus tarihçi Gumilev’in tarifine göre dik yamaç anlamını taşır. 'Ötüken dağlarından daha iyisi kesinlikle yokmuş. Ülke kurulacak topraklar Ötüken dağlarıymış.' diyerek Bilge Kaan zaten meselenin önemini aktarmıştır.

    Kutsal Ötüken'in bırakılarak başka yeren giden Türk milletinin zarar göreceğini belirten, Türk Kağanının uyarısı bugün dahi yurt dışına gidip asimile olan Türklerin iyi işitmesi gereken bir sözdür. Ötüken vadisinden çıkarak cihana yayılan Türklük, bu günü kutsal kabul etmiştir.

    Cemre/İ(e)mre öğretisi ateşin düşmesi anlamına gelmesi, yedişer günlük döngü ile hava, su ve toprak kutsallarının ateş ile buluşması için 3 defa tekrarlanması, Ergenekon Destan'ındaki 4 yönü farklı noktadan Demir dağların ateşlerle eritilmesine de ayrıca bir delildir.

    Türk milletinin takvimi, Ötüken'den yayılan göç haritası incelendiğinde Türklerin devletleştiği tüm coğrafyalara işlenmiş bir değer olduğunu görmekteyiz. Doğanın uyanışı ve bahar bayramı olarak coşku ile kutlanan Nevruz Bayramı yıllarca Türk milletinden çalınmaya çalışılmıştır.

    Nevruz’un Türk milletinin bahar bayramı olduğunu ortaya koyan delillerden birisi de, Saha/Yakut Türklerinin kutladığı Isıah Bayramı'dır. Coğrafya haritasına bakıldığında Dünya'nın bir ucunda olan Türk'ün karanlıktan çıkışı olarak kutladığı Nevruz'un Ergenekon olduğuna delildir.

    Atatürk'ün 'Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan, yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.' sözü Nevruz'un uydurma bir tarihle nasıl İranlı halklar tarafından sahiplenildiğini anlamamız açısından önemlidir.

    Fars ırkçısı şair Firdevsi'nin en önemli eseri olan Şehname'de yer alan (Kave Ahenger) Demirci Kave'nin, Zahhāk'a isyan edişiyle Zerdüştlüğün Avesta kitabından esinlenmiştir. İranlılar'ın Saka/İskitlerden öğrendikleri demir işlemeciliği, ateşe önem vermelerine bir sebeptir.

    İranlı halklar Türklerden öğrendikleri ateşle demirin işlenmesi, ateşin gücüyle demirle zanaat oluşturmalarını sağlamış ve Ahameniş İmparatorluğu kurmalarıyla demircilikte ilerleyemeyen civar bölgelerdeki diğer toplulukları yenmelerine sebep olmuştur.

    Akıl sahibi olan her Türk, kendi bayramı olan Nevruz'a sahip çıkmalıdır. Gün Doğusunda Yakut Türkleri, Gün Batısında Balkan Türkeri'nin kutladığı #NevruzTürkünBayramıdır! İran halklarına ait olmadığına en büyük delillerden birisi de El Biruni eserleridir.

    Biruni’de eserlerinde Nevruz’dan söz etmiş ve bunun Türkler'in önemli günü olduğu Ön Asya ve Orta Asya toplulukları arasında canlı bir şekilde yaşatıldığı üzerinde durmuştur. Ateşi yücelten İranlı halkların kutsal gördüğü ateşin üzerinden atlamaları ayrıca büyük bir çelişkidir.

    Fars asıllı önemli devlet adamı Nizamülmülk de Siyasetname eserinde Nevruz üzerinde durmuştur. Nevruz’un Türklere ait bir bahar bayramı ve yılbaşı olduğunu belirtmiştir. Fars asıllı bir devlet adamının Nevruz’dan Türklerin bayramı olarak bahsetmesi oldukça önemlidir.

    Aynı dönemde Hasan Sabbah, Selçuklu Sultanı Melikşah'ı Nevruz kutlamaları yapıyor diye 'Nevruzcu Sultan' diyerek dinsiz olduğunu iddia etmiş, Fars ayrılıkçılardan olabildiğince taraftar devşirme gayreti gütmüştür. İran'da yaşayan Türkler arasında ilginç bir ifade vardır.

    Hazar coğrafyasında Nevruz kutlamaları 1 hafta devam ettiği için Horasan Türkleri 21 Mart gününe Nevruz Sultanı demektedirler. Sultan Melikşah'a çağrışımda bulunmasından, İranlı odaklar Nevruz Sultanı isminden sultanı atmaya çalışsa da hala yaşatılmaya devam etmektedir.

    Asırlarca Türk coğrafyalarında birlik ve coşku ile kutlanan Nevruz Bayramı, iki Türk Hakanı Şah İsmail- Yavuz döneminde yaşanan çatışmalardan dolayı artık farklı bir anlam almaya başlamıştır. Açılın Kapılar Şah'a gidelim dedikçe Nevruz Türklerde isyan ateşi haline gelmiştir.

    İran'da Türk hükümdarı Şah İsmail döneminde zorunlu hale getirilen Nevruz kutlamaları, Osmanlı Devleti'nde baskıyı kabul etmeyen Türklerin isyan ateşi yakmaları için bir güvence olmuştur. Tarih Türk'ü yanına çekmek isteyen liderlerin Nevruz ateşini coşkuyla yakmasına şahittir.

    4. Murat devrine kadar çekimser bakılan Nevruz kutlamaları İran'a yapılan seferlerin başarıya ulaşması ve bölgedeki Türklerin Osmanlı'ya isyan etmemeleri için yeniden önem kazanmış ve Nevruz kutlamaları Sultan 4. Murat buyruğu ile yeniden başlamıştır.

    Panslavizmin esir aldığı Türk yurtlarında yasaklanmaya çalışılan Nevruz Bayramı Kırım Türkleri'nin yoğun isyanları yüzünden sönükte olsa kutlanmaya devam edilmesine izin verilmiştir. Balkan felaketine kadar coşkuyla kutlanan Türk'ün bayramı Nevruz Balkanlar'da engellenmiştir.

    Börteçine kurdun adı,
    Ergenekon yurdun adı,
    Dörtyüzsene durdun hadi,
    Çık ey, yüzbin mızrağımız!
    Ziya Gökalp bey Balkan felaketinden sonra Türklerin esaretine bu şekilde haykırarak esaretten kurtuluşu için isyan etmelerini belirtmesi de Nevruz'un İstiklal'i ifade eder.

    Atatürk'ün fikirlerinin babası olarak gördüğü Ziya Gökalp beyin bu kutlu öğüdünü tutarak, 21 Mart 1922 de Büyük Taarruz'a hazırlanan Türk milletinin istiklali için dualarla Nevruz kutlamaları yaptırarak, Nevruz'un kime ait olduğuna ayrıca bir delil olmuştur.

    1940 yılının 21 Mart'ında hürriyet ateşini yakarak, Çin zulmünden Türk milletinin haysiyetini ve namusunu korumak için silahına sarılan Doğu Türkistanlı Osman Batur'da, 1989 yılında gizlice Kırım’a dönen Nevruz kutlatan Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu unutulmamalıdır.

    1991 yılında milletler zindanı olan Sovyetler birliği dağıldığında, Rus asimilasyonundan atacak adım ve açacak alan bulamayan Türk milleti, Türk aleminde Nevruz'u coşku ile kutlanması için büyük ödenekler ayırarak, Panslavizm'in buzlarını Nevruz ateşi ile eritmiştir.

    Türk milletinin bütünleşmesini sağlayan Nevruz'u unutturmak için yoğun faaliyet yürüten Türklük düşmanları bu olayı terör örgütlerinin sahiplenmesini sağlamışlardır. Ateş yakmaya çalışırken kendilerini yakan bölücü odaklar, Türk milletinin kutlu gününü terörize etmişlerdir.

    Tarih yapan ecdadımıza layık olmamız için, yapılan tarihe sahip çıkmak onu bilmek okumak zorundayız. #Nevruz2024 Türk milletinin yeniden, töresine sarılacağı bir yılın başlangıcı olmasını temenni ediyorum. Dünya'daki son Türk yaşadığı sürece #NevruzTürkünBayramıdır kutlu olsun!

    @Türk Dünyası
    Türk milletinin #Ergenekon'dan çıkarak hüküm sürdüğü tüm coğrafyalara hediyesi olan; #Yenigün/#Nevruz Bayramı Kutlu olsun! Barışın, özgürlüğün ve kardeşliğin sembolü olan Ergenekon Bayramı Türk milletinin Ergenekon'dan, Büyük Taarruz’a #Nevruz'un tarihi ve önemini anlatalım.⬇️ Tarih, destanları olan milletlerin sahnelediği büyük işlerle doldurulur. Tarih'in sahibi Türk milleti de yaptığı ve yapacağı büyük başarıları bu köklerden alır. Ergenekon Destanı’nın amentüsünü oluşturan mitolojik efsanenin ilk yazılı örnekleri Çin arşivlerinde bulunmaktadır.⬇️ Çin’deki Cov (Chou) sülalesinin yıllıklarında, Göktürkler (T’u-chüeh) adına kayıtlı olarak rastlanılmıştır. Diğer bir kaynak, Sui Sülalesi tarihinde yer almaktadır. Göktürklere ait bir türeyiş efsanesi olan her iki versiyon öz olarak aynı öğretidir.⬇️ Göktürklerin Lin adlı bir kavim tarafından yenilerek tüm soyunun yok edilmesini; kalan bir çocuğun kol ve bacakları kesilmiş halde bataklığa atılmasını ve bu çocuğun kurt tarafından bulunup büyütülerek ondan çocuklar doğurmasını konu edinir.⬇️ Hunların kuzeyinde bulunan Sou ülkesinden çıkan Göktürklerin ataları kurttan doğmuş olan İ-ci Ni-su-tu’ya dayanır. İ-ci Ni-su-tu’nun dört oğlundan en büyüğü ateşi bulmuş ve kavmini soğuktan korumuştur. Bu büyük kardeşe diğerleri Türk (Çincesi,Tu-kyu) adını vermişler.⬇️ Ergenekon destanına ait temel olayları aktaran mitolojik anlatılar, Göktürkleri kuran Aşina ailesini teşkil ettiği devletin köklerini eski Çin dili ile tespit edilen ve Ergenekon'a bağlanan Çin'deki bu metinlerdir.⬇️ Bu metinleri Vasily Vladimirovich Bartold, N. Biçurin (Yakinev), A. Bernştam’dan başlayarak, M. Kazvini, Sergei Klyashtorny, Vladimir Livşits, Liu Mau-tsai ve Bahattin Ögel gibi değerli bilginler yayımlamıştır, dileyenler okuyabilirler.⬇️ 17. yy da Ebu'l Gazi Bahadır'ın kaleme aldığı Şecere-i Türki adlı eserde de Turan halklarının yaratılış destanı olarak anlatılır ve 14. yüzyılda Reşidüddin Hamedani'nin kaleme aldığı Cami’üt-Tevarih adlı eserine atıfta bulunarak Turan halklarının aynı soydan geldiğini belirtir.⬇️ Ergenekon aslında Türklerin efsanevi anayurdu Ötüken'dir. Rus tarihçi Gumilev’in tarifine göre dik yamaç anlamını taşır. 'Ötüken dağlarından daha iyisi kesinlikle yokmuş. Ülke kurulacak topraklar Ötüken dağlarıymış.' diyerek Bilge Kaan zaten meselenin önemini aktarmıştır.⬇️ Kutsal Ötüken'in bırakılarak başka yeren giden Türk milletinin zarar göreceğini belirten, Türk Kağanının uyarısı bugün dahi yurt dışına gidip asimile olan Türklerin iyi işitmesi gereken bir sözdür. Ötüken vadisinden çıkarak cihana yayılan Türklük, bu günü kutsal kabul etmiştir.⬇️ Cemre/İ(e)mre öğretisi ateşin düşmesi anlamına gelmesi, yedişer günlük döngü ile hava, su ve toprak kutsallarının ateş ile buluşması için 3 defa tekrarlanması, Ergenekon Destan'ındaki 4 yönü farklı noktadan Demir dağların ateşlerle eritilmesine de ayrıca bir delildir.⬇️ Türk milletinin takvimi, Ötüken'den yayılan göç haritası incelendiğinde Türklerin devletleştiği tüm coğrafyalara işlenmiş bir değer olduğunu görmekteyiz. Doğanın uyanışı ve bahar bayramı olarak coşku ile kutlanan Nevruz Bayramı yıllarca Türk milletinden çalınmaya çalışılmıştır.⬇️ Nevruz’un Türk milletinin bahar bayramı olduğunu ortaya koyan delillerden birisi de, Saha/Yakut Türklerinin kutladığı Isıah Bayramı'dır. Coğrafya haritasına bakıldığında Dünya'nın bir ucunda olan Türk'ün karanlıktan çıkışı olarak kutladığı Nevruz'un Ergenekon olduğuna delildir.⬇️ Atatürk'ün 'Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan, yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.' sözü Nevruz'un uydurma bir tarihle nasıl İranlı halklar tarafından sahiplenildiğini anlamamız açısından önemlidir.⬇️ Fars ırkçısı şair Firdevsi'nin en önemli eseri olan Şehname'de yer alan (Kave Ahenger) Demirci Kave'nin, Zahhāk'a isyan edişiyle Zerdüştlüğün Avesta kitabından esinlenmiştir. İranlılar'ın Saka/İskitlerden öğrendikleri demir işlemeciliği, ateşe önem vermelerine bir sebeptir.⬇️ İranlı halklar Türklerden öğrendikleri ateşle demirin işlenmesi, ateşin gücüyle demirle zanaat oluşturmalarını sağlamış ve Ahameniş İmparatorluğu kurmalarıyla demircilikte ilerleyemeyen civar bölgelerdeki diğer toplulukları yenmelerine sebep olmuştur.⬇️ Akıl sahibi olan her Türk, kendi bayramı olan Nevruz'a sahip çıkmalıdır. Gün Doğusunda Yakut Türkleri, Gün Batısında Balkan Türkeri'nin kutladığı #NevruzTürkünBayramıdır! İran halklarına ait olmadığına en büyük delillerden birisi de El Biruni eserleridir.⬇️ Biruni’de eserlerinde Nevruz’dan söz etmiş ve bunun Türkler'in önemli günü olduğu Ön Asya ve Orta Asya toplulukları arasında canlı bir şekilde yaşatıldığı üzerinde durmuştur. Ateşi yücelten İranlı halkların kutsal gördüğü ateşin üzerinden atlamaları ayrıca büyük bir çelişkidir.⬇️ Fars asıllı önemli devlet adamı Nizamülmülk de Siyasetname eserinde Nevruz üzerinde durmuştur. Nevruz’un Türklere ait bir bahar bayramı ve yılbaşı olduğunu belirtmiştir. Fars asıllı bir devlet adamının Nevruz’dan Türklerin bayramı olarak bahsetmesi oldukça önemlidir.⬇️ Aynı dönemde Hasan Sabbah, Selçuklu Sultanı Melikşah'ı Nevruz kutlamaları yapıyor diye 'Nevruzcu Sultan' diyerek dinsiz olduğunu iddia etmiş, Fars ayrılıkçılardan olabildiğince taraftar devşirme gayreti gütmüştür. İran'da yaşayan Türkler arasında ilginç bir ifade vardır.⬇️ Hazar coğrafyasında Nevruz kutlamaları 1 hafta devam ettiği için Horasan Türkleri 21 Mart gününe Nevruz Sultanı demektedirler. Sultan Melikşah'a çağrışımda bulunmasından, İranlı odaklar Nevruz Sultanı isminden sultanı atmaya çalışsa da hala yaşatılmaya devam etmektedir.⬇️ Asırlarca Türk coğrafyalarında birlik ve coşku ile kutlanan Nevruz Bayramı, iki Türk Hakanı Şah İsmail- Yavuz döneminde yaşanan çatışmalardan dolayı artık farklı bir anlam almaya başlamıştır. Açılın Kapılar Şah'a gidelim dedikçe Nevruz Türklerde isyan ateşi haline gelmiştir.⬇️ İran'da Türk hükümdarı Şah İsmail döneminde zorunlu hale getirilen Nevruz kutlamaları, Osmanlı Devleti'nde baskıyı kabul etmeyen Türklerin isyan ateşi yakmaları için bir güvence olmuştur. Tarih Türk'ü yanına çekmek isteyen liderlerin Nevruz ateşini coşkuyla yakmasına şahittir.⬇️ 4. Murat devrine kadar çekimser bakılan Nevruz kutlamaları İran'a yapılan seferlerin başarıya ulaşması ve bölgedeki Türklerin Osmanlı'ya isyan etmemeleri için yeniden önem kazanmış ve Nevruz kutlamaları Sultan 4. Murat buyruğu ile yeniden başlamıştır.⬇️ Panslavizmin esir aldığı Türk yurtlarında yasaklanmaya çalışılan Nevruz Bayramı Kırım Türkleri'nin yoğun isyanları yüzünden sönükte olsa kutlanmaya devam edilmesine izin verilmiştir. Balkan felaketine kadar coşkuyla kutlanan Türk'ün bayramı Nevruz Balkanlar'da engellenmiştir.⬇️ Börteçine kurdun adı, Ergenekon yurdun adı, Dörtyüzsene durdun hadi, Çık ey, yüzbin mızrağımız! Ziya Gökalp bey Balkan felaketinden sonra Türklerin esaretine bu şekilde haykırarak esaretten kurtuluşu için isyan etmelerini belirtmesi de Nevruz'un İstiklal'i ifade eder.⬇️ Atatürk'ün fikirlerinin babası olarak gördüğü Ziya Gökalp beyin bu kutlu öğüdünü tutarak, 21 Mart 1922 de Büyük Taarruz'a hazırlanan Türk milletinin istiklali için dualarla Nevruz kutlamaları yaptırarak, Nevruz'un kime ait olduğuna ayrıca bir delil olmuştur.⬇️ 1940 yılının 21 Mart'ında hürriyet ateşini yakarak, Çin zulmünden Türk milletinin haysiyetini ve namusunu korumak için silahına sarılan Doğu Türkistanlı Osman Batur'da, 1989 yılında gizlice Kırım’a dönen Nevruz kutlatan Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu unutulmamalıdır.⬇️ 1991 yılında milletler zindanı olan Sovyetler birliği dağıldığında, Rus asimilasyonundan atacak adım ve açacak alan bulamayan Türk milleti, Türk aleminde Nevruz'u coşku ile kutlanması için büyük ödenekler ayırarak, Panslavizm'in buzlarını Nevruz ateşi ile eritmiştir.⬇️ Türk milletinin bütünleşmesini sağlayan Nevruz'u unutturmak için yoğun faaliyet yürüten Türklük düşmanları bu olayı terör örgütlerinin sahiplenmesini sağlamışlardır. Ateş yakmaya çalışırken kendilerini yakan bölücü odaklar, Türk milletinin kutlu gününü terörize etmişlerdir.⬇️ Tarih yapan ecdadımıza layık olmamız için, yapılan tarihe sahip çıkmak onu bilmek okumak zorundayız. #Nevruz2024 Türk milletinin yeniden, töresine sarılacağı bir yılın başlangıcı olmasını temenni ediyorum. Dünya'daki son Türk yaşadığı sürece #NevruzTürkünBayramıdır kutlu olsun! @Türk Dünyası
    0 Commenti 0 condivisioni
  • Sivas Türkiye

    ❝İman, zorluklar karşısında insanı kuvvetli, dayanıklı ve sabırlı kılar❞

    Sivas’ta vatandaşlar, cuma namazını dondurucu soğukta karla kaplı zeminde kıldılar.

    #HayırlıCumalar Sivas Türkiye
    Sivas Türkiye ❝İman, zorluklar karşısında insanı kuvvetli, dayanıklı ve sabırlı kılar❞ 📍 Sivas’ta vatandaşlar, cuma namazını dondurucu soğukta karla kaplı zeminde kıldılar. #HayırlıCumalar 🕌 Sivas Türkiye
    0 Commenti 0 condivisioni
Pagine in Evidenza