• LOZAN ANDLAŞMASININ İMZALANMASI; DÖNEN DOLAPLAR VE BEDİÜZ-ZAMAN’IN TEPKİLERİ: 24 TEMMUZ 1923

    1 Lozan Andlaşmasının Kısa Tarihçesi

    Lozan Barış Antlaşması (veya yapıldığı dönem Türkçesi ile Lozan Sulh Muahedename-si), 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika ve Yugoslavya temsilcileri tarafından, Leman gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace'ta imzalanmış barış antlaşmasıdır.

    1920 yazına gelindiğinde I. Dünya Savaşı'nın galipleri mağluplar ile hesaplaşmalarını bitirmiş, savaşı kaybeden ülkelere barış antlaşmalarının kabul ettirilmesi süreci tamam-lanmıştı. Osmanlı Devletine bunu kabul ettirmeleri, 10 Ağustos 1920'de Sevr'de gerçekleşti. Üç Türk murahhası Paris'in meşhur banliyösü Sevres'de anlaşmayı imzaladılar. Ankara'da TBMM'nin Sevr Anlaşmasına tepkisi çok sert oldu. Ankara, İstiklal mahkemesi 1 numaralı kararı ile anlaşmaya imza koyan üç kişiyi ve Sadrazam Damat Ferid Paşa'yı idama mahkum etti ve vatan haini ilan etti. Yunanistan dışında Sevr'i hiç bir ülkenin meclislerinde onayla-maması nedeni ile Sevr bir anlaşma taslağı olarak kaldı.

    Onaylanmamış olmasının yanı sıra Anadolu'daki mücadelenin de başarıya ulaşması ve zaferle sonuçlanması neticesinde Sevr hiç bir zaman uygulanamadı.

    TBMM'nin Yunan kuvvetlerine karşı elde ettiği zaferin ardından Mudanya Ateşkes Ant-laşması'nın imzalanmasından sonra İtilaf Devletleri 28 Ekim 1922'de TBMM Hükümeti'ni Lozan'da toplanacak olan barış konferansına davet ettiler. Barış şartlarını görüşmek için Konferansa önce Başvekil Rauf Orbay katılmak istemiştir. Fakat Mustafa Kemal, İsmet Pa-şa'nın katılmasını uygun görmüştür. Mustafa Kemal Paşa Mudanya görüşmelerine de katı-lan İsmet Paşa'nın Lozan'a baştemsilci olarak gönderilmesini uygun buldu. İsmet Paşa Dı-şişleri Bakanlığına getirildi ve çalışmalar hızlandırıldı. İtilaf Devletleri Lozan'a İstanbul Hükûmeti'ni de davet ettiler.

    Lozan’da Türkiye’den istenen, İngiliz Murahhas Heyeti Reisi Lord Curzon’un ifadesiyle şudur:

    Türkiye İslâmî alakasını ve İslâm’ı temsil rolünü kendi eliyle çözer ve atarsa, bizimle hu-lus birliği etmiş olur. Biz de kendisine dilediğini veririz.

    Dikte edilen bu şartın yeni Ankara yönetimi tarafından kabulü üzerine anlaşmanın im-zalanmasını müteakip İngiltere Avam Kamarasında “Türklerin istiklalini niçin tanıdınız?” diye yükselen itirazlara Lord Curzon şu karşılığı verir:

    İşte asıl bundan sonraki Türkler bir daha eski satvet ve şevketlerine kavuşamayacaklar-dır. Zira biz onları ma’neviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz.

    Sonrasında Ankara merkezli olarak Türkiye yeni ve çok sıkıntılı bir sürece girer. Lo-zan’da verilen söz çerçevesinde birer birer tatbik sahasına konulan icraatın hedefi şöyle ifa-de edilir: "Otuz sene sonra gelecek neslin kendi eliyle Kur’an’ı imha etmesini intac edecek (ne-tice verecek) bir plan yapalım."

    TBMM Hükûmeti Lozan Konferansı'na katılarak Misak-ı Milliyi gerçekleştirmeyi, Türki-ye'de bir Ermeni Devleti’nin kurulmasını engellemeyi, kapitülasyonları kaldırmayı, Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunları (Batı Trakya, Ege adaları, nüfus değişimi, savaş tazmina-tı) çözmeyi ve Türkiye ile Avrupa devletleri arasındaki problemleri (ekonomik, siyasal, hu-kuksal) çözmeyi amaçlamış, Ermeni yurdu ve kapitülasyonlar hakkında anlaşma sağlana-mazsa görüşmeleri kesme kararı almıştır.

    20 Kasım 1922'de Lozan görüşmeleri başlamıştır. Osmanlı borçları, Türk - Yunan sınırı, boğazlar, Musul, azınlıklar ve kapitülasyonlar üzerinde uzun görüşmeler yapılmıştır. Ancak kapitülasyonların kaldırılması, İstanbul'un boşaltılması ve Musul konularında anlaşma sağ-lanamamıştır. Temel konularda tarafların tavize yanaşmaması ve önemli görüş ayrılıkları çıkması üzerine 4 Şubat 1923'te görüşmelerin kesilmesi savaş ihtimalini yeniden gündeme getirmiştir. Mustafa Kemal Paşa Türk Ordusu'na savaş hazırlıklarının başlamasını emret-miştir. Sovyetler Birliği eğer tekrar savaş çıkarsa bu sefer Türkiye'nin yanında savaşa gire-ceğini duyurmuştur. Bu ihtimali göze alamayan İtilaf Devletleri barış görüşmelerini tekrar başlatmak için Türkiye'yi tekrar Lozan'a çağırmıştır.

    Taraflar arasında karşılıklı verilen tavizler ile görüşmeler 23 Nisan 1923'te tekrar baş-lamış, 23 Nisan'da başlayan görüşmeler 24 Temmuz 1923'e kadar devam etmiş ve bu süreç Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanması ile sonuçlanmıştır. Taraf ülkelerin temsilcileri ara-sında imzalanan anlaşma, uluslararası anlaşmaların ülke meclislerince onaylanmasını ge-rektiren yasalar gereğince taraf ülkelerin meclislerinde görüşülmüş ve Türkiye tarafından 23 Ağustos 1923'te, Yunanistan tarafından 25 Ağustos 1923'te, İtalya tarafından 12 Mart 1924'te, Japonya tarafından 15 Mayıs 1924'te imzalanmıştır. İngiltere'nin anlaşmayı onay-laması ise 16 Temmuz 1924 tarihinde olmuştur. Anlaşma, tüm tarafların onayladıklarına dair belgeler resmî olarak Paris'e iletildikten sonra, 6 Ağustos 1924 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
    Unutmayalım ki, Lozan Antlaşması çerçevesinde Misak-ı Mili sınırları içindeki Musul, Kerkük ve Süleymaniye İngilizlere, Hatay ise Fransızlara bırakıldı. Bunun yanında 12 ada İtalyanlara, İmroz, Bozcaada ve Tavşanlı adaları dışındaki bütün Ege adaları Yunanistan'a, 1571'den beri Türklere ait olan Kıbrıs ise İngiltere'ye verildi. Halbuki Mustafa Kemal Paşa, ilk defa 1 Mayıs 1920'deki Meclis konuşmasında ve son defa 30 Ocak 1923 tarihli açıklama-sında olmak üzere, çeşitli beyanlarında Musul vilayetini dahil ederek Misak-ı Millî sınırlarını tanımladı: "Bu hudut İskenderun körfezinin güneyinden, Antakya'dan, Halep ile Katma istas-yonu arasında Carablus köprüsünün güneyinde Fırat nehrine ulaşır. Oradan Deyrizor'a iner, oradan doğuya uzatılarak Musul, Kerkük ve Süleymaniye'yi içine alır."

    Misak-ı Millî Haritası
    LOZAN ANDLAŞMASININ İMZALANMASI; DÖNEN DOLAPLAR VE BEDİÜZ-ZAMAN’IN TEPKİLERİ: 24 TEMMUZ 1923 1 Lozan Andlaşmasının Kısa Tarihçesi Lozan Barış Antlaşması (veya yapıldığı dönem Türkçesi ile Lozan Sulh Muahedename-si), 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika ve Yugoslavya temsilcileri tarafından, Leman gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace'ta imzalanmış barış antlaşmasıdır. 1920 yazına gelindiğinde I. Dünya Savaşı'nın galipleri mağluplar ile hesaplaşmalarını bitirmiş, savaşı kaybeden ülkelere barış antlaşmalarının kabul ettirilmesi süreci tamam-lanmıştı. Osmanlı Devletine bunu kabul ettirmeleri, 10 Ağustos 1920'de Sevr'de gerçekleşti. Üç Türk murahhası Paris'in meşhur banliyösü Sevres'de anlaşmayı imzaladılar. Ankara'da TBMM'nin Sevr Anlaşmasına tepkisi çok sert oldu. Ankara, İstiklal mahkemesi 1 numaralı kararı ile anlaşmaya imza koyan üç kişiyi ve Sadrazam Damat Ferid Paşa'yı idama mahkum etti ve vatan haini ilan etti. Yunanistan dışında Sevr'i hiç bir ülkenin meclislerinde onayla-maması nedeni ile Sevr bir anlaşma taslağı olarak kaldı. Onaylanmamış olmasının yanı sıra Anadolu'daki mücadelenin de başarıya ulaşması ve zaferle sonuçlanması neticesinde Sevr hiç bir zaman uygulanamadı. TBMM'nin Yunan kuvvetlerine karşı elde ettiği zaferin ardından Mudanya Ateşkes Ant-laşması'nın imzalanmasından sonra İtilaf Devletleri 28 Ekim 1922'de TBMM Hükümeti'ni Lozan'da toplanacak olan barış konferansına davet ettiler. Barış şartlarını görüşmek için Konferansa önce Başvekil Rauf Orbay katılmak istemiştir. Fakat Mustafa Kemal, İsmet Pa-şa'nın katılmasını uygun görmüştür. Mustafa Kemal Paşa Mudanya görüşmelerine de katı-lan İsmet Paşa'nın Lozan'a baştemsilci olarak gönderilmesini uygun buldu. İsmet Paşa Dı-şişleri Bakanlığına getirildi ve çalışmalar hızlandırıldı. İtilaf Devletleri Lozan'a İstanbul Hükûmeti'ni de davet ettiler. Lozan’da Türkiye’den istenen, İngiliz Murahhas Heyeti Reisi Lord Curzon’un ifadesiyle şudur: Türkiye İslâmî alakasını ve İslâm’ı temsil rolünü kendi eliyle çözer ve atarsa, bizimle hu-lus birliği etmiş olur. Biz de kendisine dilediğini veririz. Dikte edilen bu şartın yeni Ankara yönetimi tarafından kabulü üzerine anlaşmanın im-zalanmasını müteakip İngiltere Avam Kamarasında “Türklerin istiklalini niçin tanıdınız?” diye yükselen itirazlara Lord Curzon şu karşılığı verir: İşte asıl bundan sonraki Türkler bir daha eski satvet ve şevketlerine kavuşamayacaklar-dır. Zira biz onları ma’neviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz. Sonrasında Ankara merkezli olarak Türkiye yeni ve çok sıkıntılı bir sürece girer. Lo-zan’da verilen söz çerçevesinde birer birer tatbik sahasına konulan icraatın hedefi şöyle ifa-de edilir: "Otuz sene sonra gelecek neslin kendi eliyle Kur’an’ı imha etmesini intac edecek (ne-tice verecek) bir plan yapalım." TBMM Hükûmeti Lozan Konferansı'na katılarak Misak-ı Milliyi gerçekleştirmeyi, Türki-ye'de bir Ermeni Devleti’nin kurulmasını engellemeyi, kapitülasyonları kaldırmayı, Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunları (Batı Trakya, Ege adaları, nüfus değişimi, savaş tazmina-tı) çözmeyi ve Türkiye ile Avrupa devletleri arasındaki problemleri (ekonomik, siyasal, hu-kuksal) çözmeyi amaçlamış, Ermeni yurdu ve kapitülasyonlar hakkında anlaşma sağlana-mazsa görüşmeleri kesme kararı almıştır. 20 Kasım 1922'de Lozan görüşmeleri başlamıştır. Osmanlı borçları, Türk - Yunan sınırı, boğazlar, Musul, azınlıklar ve kapitülasyonlar üzerinde uzun görüşmeler yapılmıştır. Ancak kapitülasyonların kaldırılması, İstanbul'un boşaltılması ve Musul konularında anlaşma sağ-lanamamıştır. Temel konularda tarafların tavize yanaşmaması ve önemli görüş ayrılıkları çıkması üzerine 4 Şubat 1923'te görüşmelerin kesilmesi savaş ihtimalini yeniden gündeme getirmiştir. Mustafa Kemal Paşa Türk Ordusu'na savaş hazırlıklarının başlamasını emret-miştir. Sovyetler Birliği eğer tekrar savaş çıkarsa bu sefer Türkiye'nin yanında savaşa gire-ceğini duyurmuştur. Bu ihtimali göze alamayan İtilaf Devletleri barış görüşmelerini tekrar başlatmak için Türkiye'yi tekrar Lozan'a çağırmıştır. Taraflar arasında karşılıklı verilen tavizler ile görüşmeler 23 Nisan 1923'te tekrar baş-lamış, 23 Nisan'da başlayan görüşmeler 24 Temmuz 1923'e kadar devam etmiş ve bu süreç Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanması ile sonuçlanmıştır. Taraf ülkelerin temsilcileri ara-sında imzalanan anlaşma, uluslararası anlaşmaların ülke meclislerince onaylanmasını ge-rektiren yasalar gereğince taraf ülkelerin meclislerinde görüşülmüş ve Türkiye tarafından 23 Ağustos 1923'te, Yunanistan tarafından 25 Ağustos 1923'te, İtalya tarafından 12 Mart 1924'te, Japonya tarafından 15 Mayıs 1924'te imzalanmıştır. İngiltere'nin anlaşmayı onay-laması ise 16 Temmuz 1924 tarihinde olmuştur. Anlaşma, tüm tarafların onayladıklarına dair belgeler resmî olarak Paris'e iletildikten sonra, 6 Ağustos 1924 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Unutmayalım ki, Lozan Antlaşması çerçevesinde Misak-ı Mili sınırları içindeki Musul, Kerkük ve Süleymaniye İngilizlere, Hatay ise Fransızlara bırakıldı. Bunun yanında 12 ada İtalyanlara, İmroz, Bozcaada ve Tavşanlı adaları dışındaki bütün Ege adaları Yunanistan'a, 1571'den beri Türklere ait olan Kıbrıs ise İngiltere'ye verildi. Halbuki Mustafa Kemal Paşa, ilk defa 1 Mayıs 1920'deki Meclis konuşmasında ve son defa 30 Ocak 1923 tarihli açıklama-sında olmak üzere, çeşitli beyanlarında Musul vilayetini dahil ederek Misak-ı Millî sınırlarını tanımladı: "Bu hudut İskenderun körfezinin güneyinden, Antakya'dan, Halep ile Katma istas-yonu arasında Carablus köprüsünün güneyinde Fırat nehrine ulaşır. Oradan Deyrizor'a iner, oradan doğuya uzatılarak Musul, Kerkük ve Süleymaniye'yi içine alır." Misak-ı Millî Haritası
    0 Comments 0 Shares
  • İngiltere'de bir Türk Hava Şehitliği!

    İkinci Dünya Savaşı sırasında Hava Kuvvetleri'nin önemi hızla artmıştı. Sağlık sorunu olmayan ve istekli Kara Harp Okulu öğrencilerinden seçilenler, eğitim alıp yetişmesi için yurtdışına gönderilmelerine karar verilmişti.
    Emekli Tümgeneral Cevat Tuna'nın yazdığı kitap, İngiltere'de uçuş eğitimi gören Türk pilotlarını anlatıyordu... Cevat Tuna'nın satırlarında şu bilgiler vardı...
    "İkinci Dünya Savaşı devam ederken 1941-1945 arasında 1941 yılının A ve B dönemi mezunları, 1942 mezunlarının tamamı ve 1943 yılı mezunlarının yarısı İngiltere'ye iki yıl süren uçuş eğitimi için gönderildi. Eğitimleri tamamladıktan sonra Türkiye'ye geri döndüler. 1943 mezunu hava subaylarının diğer yarısı ise uçuş eğitimlerini Amerika'da yaptılar"
    19 Ekim 1939’da İngiltere ve Fransa, Türkiye ile ittifak anlaşması imzalamış ve Türklerle yakınlaşmayı arttırmak için RAF, sadece Türk Hava Kuvvetleri öğrenci pilotlarını Cronwell’e kabul etmişti. Böylece Harp Okulunu bitiren 1941 devresinden seçilen 20 havacının, İngiltere’ye pilotaj eğitimine gönderilmesine karar verildi.

    REFAH ŞİLEBİ FACİASI

    20 Hava subayı, 23 Haziran 1941 tarihinde Refah şilebi ile İskenderun’dan Mısır’ın İskenderiye limanına hareket ettiler. O tarihlerde Akdeniz Almanların kontrolünde olduğu için anılan personelin Mısır’a gönderilmesi, buradan da İngilizler tarafından İngiltere’ye götürülmesi kararlaştırılmıştı. Ancak hareketinden beş saat sonra Refah şilebi, torpillenmiş ve tarihe "Refah Faciası" olarak geçen bu olayda, içlerinde on altı Hava asteğmeni olmak üzere toplam 167 Türk askerî personeli hayatını kaybetmiştir.

    Bu olay Hava Kuvvetlerinin kararlılığını kırmamış ve 17 Mayıs 1942’de ilk grup 38’inci Eğitim Dönemi’ne katılmak üzere İngiltere’ye ulaşmıştı. Bunu diğer dönemler takip etmişti. Öğrenci pilotlar, Hurricane ve Spitfire tipi uçaklarda gelişme göstermeden önce, uçuş kariyerlerine daha sessiz Miles Master tipi uçaklarda başlamıştı. Uçuş kazaları sık görülmekteydi ve bunların çoğu genç Türk havacılar için ölümcül sonuçlar doğurmuştu.

    İLK ŞEHİT TEĞMEN REŞİT NALBANT

    17 Ağustos 1942 tarihinde, 39’uncu Dönem Pilotaj Kursu’nda bulunan 22 yaşındaki Tğm. Reşit Nalbant, Airspeed Oxford tipi uçak ile RAF Cronwell’de inişe teşebbüs ederken düşmüş ve 17’nci Uçuş Eğitim Okulunda (17. Service Flying Training School) görev yapan ilk Türk öğrenci şehit pilot olmuştur.

    Tğm. Nalbant için Cronwell Üs’sünde, İngiliz ve 60 Türk subayın katıldığı özel bir cenaze töreni düzenlendi ve naaşı, Surrey Brookwood mezarlığının askerî bölümüne götürüldü.

    Bu olaydan sadece bir ay sonra, 19 Eylül 1942’de, uçuş eğitimi sırasında başka bir ölümcül olay meydana gelmiş ve 40’ıncı Dönem Kursundan Tğm. N. Şengün, Miles Master tipi uçağı ile dalıştan çıkarken, Barkston Heath iniş sahasına düşmüştür.

    Öğrenci Plt.Tğm. S.Parlak 18 Temmuz 1943’de Grantham yakınlarındaki Belvoir Castle’ın kuzeyinde alçaktan uçarken, uçağı (Miles Master III) enerji nakil hatlarına takıldı ve Woolsthorpe yerleşim yeri civarına düştü. Olayı soruşturmak üzere bir heyet oluşturuldu. Tğm. Parlak da, askerî bir töreni takiben Brookwood’a defnedildi.

    23 Ağustos 1942’de, bu kez 48’inci dönemde olan Tğm. Esat Şaşmaz, Hava alanının üç mil kuzeybatısındaki Ashby de La Launde’da, Miles Master tipi uçağı ile yere çakılmış ve daha henüz yirmi yaşındayken şehit olmuştur. Tğm. Şaşmaz’ın cenazesi önce Cronwell’e getirildi ve o da diğer arkadaşları gibi Brookwood’a defnedildi.

    Kuzey Lincolnshire’daki Caistor’da bulunan çimenlik alan, o tarihlerde RAF Cranwell Üssü tarafından emercensi pist olarak kullanılıyordu. 4 Eylül 1942’de Tğm. Hakkı Akarçay, öğretmen pilot İngiliz subayı l.F. Chapman’la birlikte, Master W9017 numaralı uçakla bu meydanda havalanmış, ancak kalkıştan sadece birkaç dakika sonra bir düşman taarruz uçağı tarafından saldırıya uğramıştır. Saldırı sonucu düşürülen uçakta, her iki pilot da hayatını kaybeder. Tğm. Akarçay’ın naaşı, Brookwood’a defnedilir.
    Cevat Tuna, istihbarat sistemi içinde yetişmemiş tecrübesiz personelin casus olarak kullanılmasının ne Almanya'ya ne de İngiltere'ye fayda sağlayacağına dikkat çekerek, "Bu bilgi ve tecrübeden mahrum olmaları sebebiyle Türk pilotların casus olarak kullanılmaları düşünülemez. Esasında askeri ve politik kademelerden hiç kimseye böyle bir görev de verilmemiştir. İngiltere'deki uçuş eğitimi, tamamıyla eğitim meydanlarında yapılmıştır. Savaş üslerine girişe müsaade edilmediği için bunların yalnız isimleri bilinirdi" diyor.

    TÜRK PİLOTUNU DÜŞÜREN ALMAN UÇAĞI

    Türk subayların İngiltere'de Almanya'ya karşı savaştıklarına dair iddia da Cevat Paşa tarafından reddediliyor. Mezar taşında "Bir Alman uçağı tarafından düşürülerek şehit oldu" ibaresi yazan Hava Teğmen Hakkı Akarçay'ın uçağının düşürülüş hikayesini Cevat Tuna şöyle anlatıyor:
    "1944 yılının 3-4 Eylül gecesi onun uçağından evvel kalkan uçaktaydım. Olayın gerçek görgü tanığıyım. Olay, İngiltere'nin kuzeyinde Hvll denilen yerdeki ufak çim eğitim meydanında olmuştur"
    Teğmen Akarçay'ın şehit olduğu gece Hvll'deki çimenli eğitim meydanında gece uçuşu yapmaya hazırlandığını anlatan Tuna, karartma ile telsiz susması olduğunu ve gecenin karanlığında meydanın hafif şekilde aydınlık olduğunu tasvir ediyor.
    Meydan turu, iniş ve kalkış çalışması yapmak için tek başına Master 2 uçağıyla piste giren Tuna, yeşil ışık (Aldis) ile kalkış müsaadesi alarak havalanır: "Tedbir olarak telsiz konuşması yasaktı. Telsiz susması olduğu için iniş ve kalkışlar kırmızı ve yeşil ışıkla idare edilmekteydi. Lüzumlu irtifayı alıp sola dönüşe başladığımda sağ kanadımın üzerinden geçen bir ışık huzmesi gördüm. Bir uçak çok yakın olarak üzerimden geçti. İlk önce bu uçağı İngiliz uçağı Beaufighter'a benzettim. Rüzgar altı bacağına döndüğümde 'Bana niye işaret fişeği attı?' diye düşünürken bunun bir Alman Junkers Ju88 olabileceğini ve beni düşürmek için çalıştığını anladım. Paniğe kapılmamıştım ama süratli olduğum halde hemen inişe geçtim. Ancak acele ettiğim için uçağı savurarak durdurabilmiştim. Bir kanadı yere eğik durumda durduğunda lastiğimin patladığını zannederek el frenini çekip yere atladım. O sırada İngiliz Filo komutanı arabasıyla yanıma geldi.
    'Tuna ne oldu?' dedi. Havadakinin Alman uçağı olduğundan yeterince emin olmadığım için, 'Süratle geldim. Lastiğimin patladığını zannediyorum, onu kontrol ediyorum' dedim. Lastik patlamamıştı. Savrulma nedeniyle dikine çökük kalmıştı. Birlikte kanadı kaldırarak normal duruma getirdik. Ben kabine tırmanırken filo komutanı 'Tuna çabuk uçağını park yerine götür, havada 'Jerry' (Alman uçaklarına verilen takma ad) var' dedi. İşte o zaman heyecanlanmadım desem yalan söylemiş olurum.

    MÜTHİŞ BİR PATLAMA!

    Birden müthiş bir paniğe kapıldım ve uçağı götürüp park yerine bıraktım. Yere inip barakalara doğru giderken barakaların gerisinde müthiş bir patlama sesi duydum. Ardından gökyüzüne bir alev sütununun yükseldiğini gördüm. Bu alev, benden sonra kalkan Teğmen Akarçay ile İngiliz pilot eğitim hocasının uçağı olup rüzgar altı bacağında korsan Alman uçağı tarafından bir anlık ileri tetik çekişiyle vurulup düşürülmüştü. Her iki pilot da şehit olmuştu.
    Bana dönüş esnasında ateş ettiği için önlemeli ateşi becerememişti. Ben kurtulmuştum. Barakaların önüne geldiğimde Necdet Horasan, Oğuz Barut, Muzaffer Özalp ile diğer arkadaşlarım boynuma sarılıp geçmiş olsun derlerken onlara barakaların gerisinde yükselen alevleri gösterdim. O anda hep birlikte ilk ve son olarak gerçek bir hava çarpışmasına şahit olmanın dehşetini yaşadık. Sevgili arkadaşımızla kıymetli hocamızı kaybetmenin acısını paylaştık."

    DİĞER KAZALAR VE ŞEHİTLERİMİZ

    Daha bir aylık süre geçmeden Cronwell’deki Türk grup, meslektaşlarından birini daha kaybederek bir kez daha sarsılır. Tğm. Ömer Sümercan, uçtuğu Oxford tipi uçağın motorları durup yere çakılması sonucu hayatını kaybeder. 10 Kasım günü, bu kez daha tecrübeli bir pilotun başına felaket getirir. 5’inci dönem tekâmül kursu’nda öğrenci olan Tğm. Hüdai Toros, eğitim uçuşu için Cronwell’den Spitfire W3456 uçağıyla havalanır ve uçuş sırasında göz kararması sebebiyle hava alanı sınırına yakın bir mesafede bulunan Heath Farm’da yere çakılarak hayatını kaybeder. O da, Brookwood’da toprağa verilir.

    Bu olayın üzerinden yaklaşık bir yıl geçmişti ki, başka bir ölümcül kaza meydana gelir. 10 Ağustos 1944’te Welby’de düşen Miles Master tipindeki uçak, Tğm. Mustafa Görez’in hayatına mal olur. Bir diğer havacı, Tğm. Fethi Nejat Ang, yine bir Miles Master uçağıyla gece uçuşunu tamamlayıp saat 02:00 civarındaki iniş denemesinde yüksek kalır ve Caythorpe yakınlarında düşer. Kazada ölen Tğm. Ang, 27 Eylül 1944’de defnedilir.

    21 yaşındaki Tğm. Emin Dönmez ise 25 Ekim 1944 tarihinde, eğitim uçuşu sırasında kullandığı Spitfire uçağının düşmesi sonucu hayatını kaybeder. Tğm. Dönmez de diğer arkadaşları gibi Brookwood mezarlığına defnedilir.

    11 PİLOT ŞEHİT OLDU

    Cevat Tuna, 14 pilot arkadaşından birini tren diğerini de bisiklet kazasında kaybettiklerini hatırlatarak, uçuş eğitimi gören 300'e yakın pilot içinde 11 pilotun şehit olmasının normal olduğunu kaydediyor. Türk pilotlarının personel dosyalarının 'Top Secret' olarak değerlendirilmesinin ise stratejik istihbaratın biyografik istihbarat konusu ile ilgili olabileceği tahminini yürüten Tuna, "Bu değerlendirmenin, casusluk iddiaları ile hiçbir ilgisi olduğunu sanmıyorum. Uçuş eğitimi için gönderilen Türk pilotları ne İngiltere adına çarpıştılar ne Alman casusuydu. Onlar Türk semalarını korumak maksadıyla iyi yetişmiş bir pilot olmak için orada bulunuyorlardı" diye görüşlerini ortaya koyuyor.

    1990'DA MEZARLIK YAPILDI

    Türk Hava Kuvvetlerini, eğitim bakımından da çağdaşlarının seviyesine çıkarmak amacıyla, İkinci Dünya Savaşı yıllarında pilotaj eğitimi için İngiltere’ye gönderilen ve oradaki eğitimleri sırasında yaşamlarını kaybederek şehit olan bu vatan evlatları için defnedildikleri yerde, 1990’lı yıllarda düzenleme yapılarak "Türk Hava Şehitliği" oluşturulmuştur. Londra’ya 30 mil uzaklıkta olan Brookwood’daki İngiliz askerî mezarlığı içinde yer alan Hava Şehitliği’miz gayet bakımlı olup, güzelce biçilmiş çit bitkileriyle çevrelenmiştir.

    Brookwood Türk Hava Şehitliği’nde, 15 Hava subayımızın kabri bulunmaktadır. Bunların 14’ü pilotaj eğitimi sırasında şehit olan 1941-1942 yılı Harp Okulu mezunu Havacı subaylar olup biri de 1836'da İngiltere’de görevli iken vefat eden Teğmen Arif Bey’dir. Aslında Tğm. Arif Bey, vefat ettiğinde Woolvich şehrinin mezarlığına defnedilmiş, daha sonra ise kabri anılan şehitliğe nakledilmiştir.

    İNGİLTERE'DEKİ ŞEHİTLERİMİZ

    1. Hv.Tğm. Nizamettin Şengün 18/19 Eylül 1942 Talim uçuşunda düşerek,
    2. Hv.Tğm. Ali Aksu 21 Ocak 1943 Havada çarpışarak,
    3. Hv.Tğm. İbrahim Oray 25 Mart 1943 Tren kazasında,
    4. Hv.Tğm. Saim Parlak 17 Temmuz 1943 Tayyaresiyle düşerek,
    5. Hv.Tğm. Esat Şaşmaz 23 Ağustos 1943 Tayyaresiyle düşerek,
    6. Hv.Tğm. Hakkı Akarçay 3/4 Eylül 1943 Gece uçuşu esnasında bir Alman tayyaresinin hücumuna uğramış ve düşmüştür.
    7. Hv.Tğm. Ömer Sümercan 21 Eylül 1943 Tayyaresiyle düşerek,
    8. Hv.Tğm. Kemal Gülçeken 10 Ocak 1944 Tayyaresiyle düşerek,
    9. Hv.Tğm. Mustafa Görez 4 Ağustos 1944 Tayyaresiyle düşerek,
    10. Hv.Tğm. Fethi Ang 24 Eylül 1944 Tayyaresiyle düşerek,
    11. Hv.Tğm. Emin Dönmez 25 Ekim 1944 Tayyaresiyle düşerek,
    12. Hv.Tğm. Hüdai Toros 10 Kasım 1944 Tayyaresiyle düşerek,
    13. Hv.Tğm. Abdullah Ay 4 Nisan 1945 Trafik kazasında,
    14. Hv.Tğm. Reşit Nalbant 17 Ağustos 1942 Talim uçuşunda düşerek,

    Kaynak. Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Cevat TUNA anıları, Sinan Arktkn
    NOT: Şehitlikte ayrıca 17 Şubat 1959 tarihinde Başbakan Adnan Menderes'in de içinde olduğu, Londra Gatwick Havalimanı'na inerken düşen THY uçağında şehit olan Türk havacıları içinde bir kitabe bulunmaktadır. Ancak şehit THY personeli Türkiye'de defnedilmiştir. Şehit olan THY personeli:
    Abdullah Parla: THY Genel Müdürü
    Münir Özbek: Kaptan Pilot
    Sabri Kazmaoğlu: İkinci Pilot
    Lütfi Biberoğlu: İkinci Pilot
    Gönül Uygur: Kabin Memuru
    Gündüz Tezel: Telsiz Operatörü
    İngiltere'de bir Türk Hava Şehitliği! İkinci Dünya Savaşı sırasında Hava Kuvvetleri'nin önemi hızla artmıştı. Sağlık sorunu olmayan ve istekli Kara Harp Okulu öğrencilerinden seçilenler, eğitim alıp yetişmesi için yurtdışına gönderilmelerine karar verilmişti. Emekli Tümgeneral Cevat Tuna'nın yazdığı kitap, İngiltere'de uçuş eğitimi gören Türk pilotlarını anlatıyordu... Cevat Tuna'nın satırlarında şu bilgiler vardı... "İkinci Dünya Savaşı devam ederken 1941-1945 arasında 1941 yılının A ve B dönemi mezunları, 1942 mezunlarının tamamı ve 1943 yılı mezunlarının yarısı İngiltere'ye iki yıl süren uçuş eğitimi için gönderildi. Eğitimleri tamamladıktan sonra Türkiye'ye geri döndüler. 1943 mezunu hava subaylarının diğer yarısı ise uçuş eğitimlerini Amerika'da yaptılar" 19 Ekim 1939’da İngiltere ve Fransa, Türkiye ile ittifak anlaşması imzalamış ve Türklerle yakınlaşmayı arttırmak için RAF, sadece Türk Hava Kuvvetleri öğrenci pilotlarını Cronwell’e kabul etmişti. Böylece Harp Okulunu bitiren 1941 devresinden seçilen 20 havacının, İngiltere’ye pilotaj eğitimine gönderilmesine karar verildi. REFAH ŞİLEBİ FACİASI 20 Hava subayı, 23 Haziran 1941 tarihinde Refah şilebi ile İskenderun’dan Mısır’ın İskenderiye limanına hareket ettiler. O tarihlerde Akdeniz Almanların kontrolünde olduğu için anılan personelin Mısır’a gönderilmesi, buradan da İngilizler tarafından İngiltere’ye götürülmesi kararlaştırılmıştı. Ancak hareketinden beş saat sonra Refah şilebi, torpillenmiş ve tarihe "Refah Faciası" olarak geçen bu olayda, içlerinde on altı Hava asteğmeni olmak üzere toplam 167 Türk askerî personeli hayatını kaybetmiştir. Bu olay Hava Kuvvetlerinin kararlılığını kırmamış ve 17 Mayıs 1942’de ilk grup 38’inci Eğitim Dönemi’ne katılmak üzere İngiltere’ye ulaşmıştı. Bunu diğer dönemler takip etmişti. Öğrenci pilotlar, Hurricane ve Spitfire tipi uçaklarda gelişme göstermeden önce, uçuş kariyerlerine daha sessiz Miles Master tipi uçaklarda başlamıştı. Uçuş kazaları sık görülmekteydi ve bunların çoğu genç Türk havacılar için ölümcül sonuçlar doğurmuştu. İLK ŞEHİT TEĞMEN REŞİT NALBANT 17 Ağustos 1942 tarihinde, 39’uncu Dönem Pilotaj Kursu’nda bulunan 22 yaşındaki Tğm. Reşit Nalbant, Airspeed Oxford tipi uçak ile RAF Cronwell’de inişe teşebbüs ederken düşmüş ve 17’nci Uçuş Eğitim Okulunda (17. Service Flying Training School) görev yapan ilk Türk öğrenci şehit pilot olmuştur. Tğm. Nalbant için Cronwell Üs’sünde, İngiliz ve 60 Türk subayın katıldığı özel bir cenaze töreni düzenlendi ve naaşı, Surrey Brookwood mezarlığının askerî bölümüne götürüldü. Bu olaydan sadece bir ay sonra, 19 Eylül 1942’de, uçuş eğitimi sırasında başka bir ölümcül olay meydana gelmiş ve 40’ıncı Dönem Kursundan Tğm. N. Şengün, Miles Master tipi uçağı ile dalıştan çıkarken, Barkston Heath iniş sahasına düşmüştür. Öğrenci Plt.Tğm. S.Parlak 18 Temmuz 1943’de Grantham yakınlarındaki Belvoir Castle’ın kuzeyinde alçaktan uçarken, uçağı (Miles Master III) enerji nakil hatlarına takıldı ve Woolsthorpe yerleşim yeri civarına düştü. Olayı soruşturmak üzere bir heyet oluşturuldu. Tğm. Parlak da, askerî bir töreni takiben Brookwood’a defnedildi. 23 Ağustos 1942’de, bu kez 48’inci dönemde olan Tğm. Esat Şaşmaz, Hava alanının üç mil kuzeybatısındaki Ashby de La Launde’da, Miles Master tipi uçağı ile yere çakılmış ve daha henüz yirmi yaşındayken şehit olmuştur. Tğm. Şaşmaz’ın cenazesi önce Cronwell’e getirildi ve o da diğer arkadaşları gibi Brookwood’a defnedildi. Kuzey Lincolnshire’daki Caistor’da bulunan çimenlik alan, o tarihlerde RAF Cranwell Üssü tarafından emercensi pist olarak kullanılıyordu. 4 Eylül 1942’de Tğm. Hakkı Akarçay, öğretmen pilot İngiliz subayı l.F. Chapman’la birlikte, Master W9017 numaralı uçakla bu meydanda havalanmış, ancak kalkıştan sadece birkaç dakika sonra bir düşman taarruz uçağı tarafından saldırıya uğramıştır. Saldırı sonucu düşürülen uçakta, her iki pilot da hayatını kaybeder. Tğm. Akarçay’ın naaşı, Brookwood’a defnedilir. Cevat Tuna, istihbarat sistemi içinde yetişmemiş tecrübesiz personelin casus olarak kullanılmasının ne Almanya'ya ne de İngiltere'ye fayda sağlayacağına dikkat çekerek, "Bu bilgi ve tecrübeden mahrum olmaları sebebiyle Türk pilotların casus olarak kullanılmaları düşünülemez. Esasında askeri ve politik kademelerden hiç kimseye böyle bir görev de verilmemiştir. İngiltere'deki uçuş eğitimi, tamamıyla eğitim meydanlarında yapılmıştır. Savaş üslerine girişe müsaade edilmediği için bunların yalnız isimleri bilinirdi" diyor. TÜRK PİLOTUNU DÜŞÜREN ALMAN UÇAĞI Türk subayların İngiltere'de Almanya'ya karşı savaştıklarına dair iddia da Cevat Paşa tarafından reddediliyor. Mezar taşında "Bir Alman uçağı tarafından düşürülerek şehit oldu" ibaresi yazan Hava Teğmen Hakkı Akarçay'ın uçağının düşürülüş hikayesini Cevat Tuna şöyle anlatıyor: "1944 yılının 3-4 Eylül gecesi onun uçağından evvel kalkan uçaktaydım. Olayın gerçek görgü tanığıyım. Olay, İngiltere'nin kuzeyinde Hvll denilen yerdeki ufak çim eğitim meydanında olmuştur" Teğmen Akarçay'ın şehit olduğu gece Hvll'deki çimenli eğitim meydanında gece uçuşu yapmaya hazırlandığını anlatan Tuna, karartma ile telsiz susması olduğunu ve gecenin karanlığında meydanın hafif şekilde aydınlık olduğunu tasvir ediyor. Meydan turu, iniş ve kalkış çalışması yapmak için tek başına Master 2 uçağıyla piste giren Tuna, yeşil ışık (Aldis) ile kalkış müsaadesi alarak havalanır: "Tedbir olarak telsiz konuşması yasaktı. Telsiz susması olduğu için iniş ve kalkışlar kırmızı ve yeşil ışıkla idare edilmekteydi. Lüzumlu irtifayı alıp sola dönüşe başladığımda sağ kanadımın üzerinden geçen bir ışık huzmesi gördüm. Bir uçak çok yakın olarak üzerimden geçti. İlk önce bu uçağı İngiliz uçağı Beaufighter'a benzettim. Rüzgar altı bacağına döndüğümde 'Bana niye işaret fişeği attı?' diye düşünürken bunun bir Alman Junkers Ju88 olabileceğini ve beni düşürmek için çalıştığını anladım. Paniğe kapılmamıştım ama süratli olduğum halde hemen inişe geçtim. Ancak acele ettiğim için uçağı savurarak durdurabilmiştim. Bir kanadı yere eğik durumda durduğunda lastiğimin patladığını zannederek el frenini çekip yere atladım. O sırada İngiliz Filo komutanı arabasıyla yanıma geldi. 'Tuna ne oldu?' dedi. Havadakinin Alman uçağı olduğundan yeterince emin olmadığım için, 'Süratle geldim. Lastiğimin patladığını zannediyorum, onu kontrol ediyorum' dedim. Lastik patlamamıştı. Savrulma nedeniyle dikine çökük kalmıştı. Birlikte kanadı kaldırarak normal duruma getirdik. Ben kabine tırmanırken filo komutanı 'Tuna çabuk uçağını park yerine götür, havada 'Jerry' (Alman uçaklarına verilen takma ad) var' dedi. İşte o zaman heyecanlanmadım desem yalan söylemiş olurum. MÜTHİŞ BİR PATLAMA! Birden müthiş bir paniğe kapıldım ve uçağı götürüp park yerine bıraktım. Yere inip barakalara doğru giderken barakaların gerisinde müthiş bir patlama sesi duydum. Ardından gökyüzüne bir alev sütununun yükseldiğini gördüm. Bu alev, benden sonra kalkan Teğmen Akarçay ile İngiliz pilot eğitim hocasının uçağı olup rüzgar altı bacağında korsan Alman uçağı tarafından bir anlık ileri tetik çekişiyle vurulup düşürülmüştü. Her iki pilot da şehit olmuştu. Bana dönüş esnasında ateş ettiği için önlemeli ateşi becerememişti. Ben kurtulmuştum. Barakaların önüne geldiğimde Necdet Horasan, Oğuz Barut, Muzaffer Özalp ile diğer arkadaşlarım boynuma sarılıp geçmiş olsun derlerken onlara barakaların gerisinde yükselen alevleri gösterdim. O anda hep birlikte ilk ve son olarak gerçek bir hava çarpışmasına şahit olmanın dehşetini yaşadık. Sevgili arkadaşımızla kıymetli hocamızı kaybetmenin acısını paylaştık." DİĞER KAZALAR VE ŞEHİTLERİMİZ Daha bir aylık süre geçmeden Cronwell’deki Türk grup, meslektaşlarından birini daha kaybederek bir kez daha sarsılır. Tğm. Ömer Sümercan, uçtuğu Oxford tipi uçağın motorları durup yere çakılması sonucu hayatını kaybeder. 10 Kasım günü, bu kez daha tecrübeli bir pilotun başına felaket getirir. 5’inci dönem tekâmül kursu’nda öğrenci olan Tğm. Hüdai Toros, eğitim uçuşu için Cronwell’den Spitfire W3456 uçağıyla havalanır ve uçuş sırasında göz kararması sebebiyle hava alanı sınırına yakın bir mesafede bulunan Heath Farm’da yere çakılarak hayatını kaybeder. O da, Brookwood’da toprağa verilir. Bu olayın üzerinden yaklaşık bir yıl geçmişti ki, başka bir ölümcül kaza meydana gelir. 10 Ağustos 1944’te Welby’de düşen Miles Master tipindeki uçak, Tğm. Mustafa Görez’in hayatına mal olur. Bir diğer havacı, Tğm. Fethi Nejat Ang, yine bir Miles Master uçağıyla gece uçuşunu tamamlayıp saat 02:00 civarındaki iniş denemesinde yüksek kalır ve Caythorpe yakınlarında düşer. Kazada ölen Tğm. Ang, 27 Eylül 1944’de defnedilir. 21 yaşındaki Tğm. Emin Dönmez ise 25 Ekim 1944 tarihinde, eğitim uçuşu sırasında kullandığı Spitfire uçağının düşmesi sonucu hayatını kaybeder. Tğm. Dönmez de diğer arkadaşları gibi Brookwood mezarlığına defnedilir. 11 PİLOT ŞEHİT OLDU Cevat Tuna, 14 pilot arkadaşından birini tren diğerini de bisiklet kazasında kaybettiklerini hatırlatarak, uçuş eğitimi gören 300'e yakın pilot içinde 11 pilotun şehit olmasının normal olduğunu kaydediyor. Türk pilotlarının personel dosyalarının 'Top Secret' olarak değerlendirilmesinin ise stratejik istihbaratın biyografik istihbarat konusu ile ilgili olabileceği tahminini yürüten Tuna, "Bu değerlendirmenin, casusluk iddiaları ile hiçbir ilgisi olduğunu sanmıyorum. Uçuş eğitimi için gönderilen Türk pilotları ne İngiltere adına çarpıştılar ne Alman casusuydu. Onlar Türk semalarını korumak maksadıyla iyi yetişmiş bir pilot olmak için orada bulunuyorlardı" diye görüşlerini ortaya koyuyor. 1990'DA MEZARLIK YAPILDI Türk Hava Kuvvetlerini, eğitim bakımından da çağdaşlarının seviyesine çıkarmak amacıyla, İkinci Dünya Savaşı yıllarında pilotaj eğitimi için İngiltere’ye gönderilen ve oradaki eğitimleri sırasında yaşamlarını kaybederek şehit olan bu vatan evlatları için defnedildikleri yerde, 1990’lı yıllarda düzenleme yapılarak "Türk Hava Şehitliği" oluşturulmuştur. Londra’ya 30 mil uzaklıkta olan Brookwood’daki İngiliz askerî mezarlığı içinde yer alan Hava Şehitliği’miz gayet bakımlı olup, güzelce biçilmiş çit bitkileriyle çevrelenmiştir. Brookwood Türk Hava Şehitliği’nde, 15 Hava subayımızın kabri bulunmaktadır. Bunların 14’ü pilotaj eğitimi sırasında şehit olan 1941-1942 yılı Harp Okulu mezunu Havacı subaylar olup biri de 1836'da İngiltere’de görevli iken vefat eden Teğmen Arif Bey’dir. Aslında Tğm. Arif Bey, vefat ettiğinde Woolvich şehrinin mezarlığına defnedilmiş, daha sonra ise kabri anılan şehitliğe nakledilmiştir. İNGİLTERE'DEKİ ŞEHİTLERİMİZ 1. Hv.Tğm. Nizamettin Şengün 18/19 Eylül 1942 Talim uçuşunda düşerek, 2. Hv.Tğm. Ali Aksu 21 Ocak 1943 Havada çarpışarak, 3. Hv.Tğm. İbrahim Oray 25 Mart 1943 Tren kazasında, 4. Hv.Tğm. Saim Parlak 17 Temmuz 1943 Tayyaresiyle düşerek, 5. Hv.Tğm. Esat Şaşmaz 23 Ağustos 1943 Tayyaresiyle düşerek, 6. Hv.Tğm. Hakkı Akarçay 3/4 Eylül 1943 Gece uçuşu esnasında bir Alman tayyaresinin hücumuna uğramış ve düşmüştür. 7. Hv.Tğm. Ömer Sümercan 21 Eylül 1943 Tayyaresiyle düşerek, 8. Hv.Tğm. Kemal Gülçeken 10 Ocak 1944 Tayyaresiyle düşerek, 9. Hv.Tğm. Mustafa Görez 4 Ağustos 1944 Tayyaresiyle düşerek, 10. Hv.Tğm. Fethi Ang 24 Eylül 1944 Tayyaresiyle düşerek, 11. Hv.Tğm. Emin Dönmez 25 Ekim 1944 Tayyaresiyle düşerek, 12. Hv.Tğm. Hüdai Toros 10 Kasım 1944 Tayyaresiyle düşerek, 13. Hv.Tğm. Abdullah Ay 4 Nisan 1945 Trafik kazasında, 14. Hv.Tğm. Reşit Nalbant 17 Ağustos 1942 Talim uçuşunda düşerek, Kaynak. Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Cevat TUNA anıları, Sinan Arktkn NOT: Şehitlikte ayrıca 17 Şubat 1959 tarihinde Başbakan Adnan Menderes'in de içinde olduğu, Londra Gatwick Havalimanı'na inerken düşen THY uçağında şehit olan Türk havacıları içinde bir kitabe bulunmaktadır. Ancak şehit THY personeli Türkiye'de defnedilmiştir. Şehit olan THY personeli: Abdullah Parla: THY Genel Müdürü Münir Özbek: Kaptan Pilot Sabri Kazmaoğlu: İkinci Pilot Lütfi Biberoğlu: İkinci Pilot Gönül Uygur: Kabin Memuru Gündüz Tezel: Telsiz Operatörü
    0 Comments 0 Shares
  • Hayırlı sabahlar, sağlıklı huzurlu ve bereketli günler, cennet vatanımız Türkiye: İskenderun Nihal Atakaş Camii

    Cuma gününüzü tebrik ederim, bugünün feyzi nuru hepimizin üzerine olsun.
    Hayırlı sabahlar, sağlıklı huzurlu ve bereketli günler, cennet vatanımız Türkiye: İskenderun Nihal Atakaş Camii Cuma gününüzü tebrik ederim, bugünün feyzi nuru hepimizin üzerine olsun.
    0 Comments 0 Shares
  • Kardeş Katar’da Dünya Kupası'nda Kullanılan Lüks Konteynerlerden 5 Bin’i Ülkemize getirildi ve Hatay’a Kuruldu. İskenderun karayolu üzerinde ki alanda 600 Konteynerin Kurulumu Bitmek Üzere. Çok Yakında #depremzede İnsanlarımız Taşınacaklar. Teşekkürler Kardeş Katar.
    Kardeş Katar’da 🇶🇦 Dünya Kupası'nda Kullanılan Lüks Konteynerlerden 5 Bin’i Ülkemize 🇹🇷 getirildi ve Hatay’a Kuruldu. İskenderun karayolu üzerinde ki alanda 600 Konteynerin Kurulumu Bitmek Üzere. Çok Yakında #depremzede İnsanlarımız Taşınacaklar. Teşekkürler Kardeş Katar.
    0 Comments 0 Shares
  • Adıyaman'daki 94 yıllık Alman Köprüsü ayakta.

    Adıyaman'ın Gölbaşı İlçesi sınırlarında bulunan Alman Köprüsü, depremlerde ayakta kaldı. Sultan ll. Abdulhamit'in Bağdat Demiryolu Projesi kapsamında yapımı başlatılan ve Almanlar tarafından 1929'da Göksu Nehri üzerinde inşa edilen tarihi Göksu Viyadüğü (Alman Köprüsü), depremde zarar görmedi. Toplam 280 metre uzunluğunda 35 metre yüksekliğinde 12 ayak ve 7 kemeri bulunan tarihi köprünün ayaktaki hali dikkat çekti. Malatya'nın Hekimhan ilçesindeki demir madenini Hatay'ın İskenderun ilçesine götürmek için kullanılan köprü ise demiryolunda depremin verdiği zarardan dolayı kullanılamıyor.
    Adıyaman'daki 94 yıllık Alman Köprüsü ayakta. Adıyaman'ın Gölbaşı İlçesi sınırlarında bulunan Alman Köprüsü, depremlerde ayakta kaldı. Sultan ll. Abdulhamit'in Bağdat Demiryolu Projesi kapsamında yapımı başlatılan ve Almanlar tarafından 1929'da Göksu Nehri üzerinde inşa edilen tarihi Göksu Viyadüğü (Alman Köprüsü), depremde zarar görmedi. Toplam 280 metre uzunluğunda 35 metre yüksekliğinde 12 ayak ve 7 kemeri bulunan tarihi köprünün ayaktaki hali dikkat çekti. Malatya'nın Hekimhan ilçesindeki demir madenini Hatay'ın İskenderun ilçesine götürmek için kullanılan köprü ise demiryolunda depremin verdiği zarardan dolayı kullanılamıyor.
    0 Comments 0 Shares
  • Search and rescue efforts continue in the wreckage areas in Malatya. Here are the first images from the debris areas after the 5.6 magnitude earthquake... #Türkiye
    #adana #adıyaman #gaziantep #malatya #kilis #siirt #Elazığ #kahramanmaraşdeprem #kahramanmaraşdepremi #deprem #afad #afet #elazığ #diyarbakir #diyarbakır #amed #İslahiye #İskenderun #SesimiDuyanVarmı #hatay #antakya #mersin #adıyaman #Elbistan #şanlıurfa
    Search and rescue efforts continue in the wreckage areas in Malatya. Here are the first images from the debris areas after the 5.6 magnitude earthquake... #Türkiye 🇹🇷🇹🇷 #adana #adıyaman #gaziantep #malatya #kilis #siirt #Elazığ #kahramanmaraşdeprem #kahramanmaraşdepremi #deprem #afad #afet #elazığ #diyarbakir #diyarbakır #amed #İslahiye #İskenderun #SesimiDuyanVarmı #hatay #antakya #mersin #adıyaman #Elbistan #şanlıurfa
    0 Comments 0 Shares
  • Depremlerin ardından Hatay'ın İskenderun ilçesinde sahra hastanesi kuran 84 kişilik İspanyol ekibi, yeni görevlilerin gelmesiyle nöbet değişimi yaptı.
    📍Depremlerin ardından Hatay'ın İskenderun ilçesinde sahra hastanesi kuran 84 kişilik İspanyol ekibi, yeni görevlilerin gelmesiyle nöbet değişimi yaptı.
    0 Comments 0 Shares
  • Two earthquakes with a magnitude of 6.4 occurred in Defne district of Hatay and 5.8 magnitude in Samandag district. Those injured in the earthquakes were transferred to various hospitals by ambulances and helicopters by the medical teams. In Two New Major Earthquakes, 294 Injured, 18 in Serious Condition, 3 Loss of Life... #Türkiye

    #adana #adıyaman #gaziantep #malatya #kilis #siirt #Elazığ #kahramanmaraşdeprem #kahramanmaraşdepremi #deprem #afad #afet #elazığ #diyarbakir #diyarbakır #amed #İslahiye #İskenderun #SesimiDuyanVarmı #hatay #antakya #mersin #adıyaman #Elbistan #şanlıurfa
    Two earthquakes with a magnitude of 6.4 occurred in Defne district of Hatay and 5.8 magnitude in Samandag district. Those injured in the earthquakes were transferred to various hospitals by ambulances and helicopters by the medical teams. In Two New Major Earthquakes, 294 Injured, 18 in Serious Condition, 3 Loss of Life... #Türkiye 🇹🇷 #adana #adıyaman #gaziantep #malatya #kilis #siirt #Elazığ #kahramanmaraşdeprem #kahramanmaraşdepremi #deprem #afad #afet #elazığ #diyarbakir #diyarbakır #amed #İslahiye #İskenderun #SesimiDuyanVarmı #hatay #antakya #mersin #adıyaman #Elbistan #şanlıurfa
    0 Comments 0 Shares
  • İskenderun Garı’nda iki tren depremzedelere ev oldu... 16 vagondan oluşan 1100 kişi kapasiteli iki trende vatandaşların barınmasına imkan sağlanıyor
    İskenderun Garı’nda iki tren depremzedelere ev oldu... 16 vagondan oluşan 1100 kişi kapasiteli iki trende vatandaşların barınmasına imkan sağlanıyor
    0 Comments 0 Shares
  • Acil durumlarda İnsani Yardım Amacıyla kullanılabilecek Yüzer Yaşam Kentleri Konseptinin İlk 2 Gemisi olan Karadeniz Lifeship Süheyla Sultan ve Karadeniz Lifeship Rauf Bey Hatay İskenderun’a Geliyor.

    Depremzede 3 Bin kişinin yaşayabileceği 2 Yüzer Yaşam Kentinde Yaşam alanlarının yanısıra Çocuk kreşi, Eğitim, Sağlık, Aşevi ve Sosyal alanlarıyla Modern Bir Kentin Tüm İmkanları Yer Alıyor. İki Yüzer Yaşam Kentte toplam 1.900 Öğrenci için Eğitim Tesisi Bulunuyor.

    Teşekkürler Karadeniz Holding...
    Acil durumlarda İnsani Yardım Amacıyla kullanılabilecek Yüzer Yaşam Kentleri Konseptinin İlk 2 Gemisi olan Karadeniz Lifeship Süheyla Sultan ve Karadeniz Lifeship Rauf Bey Hatay İskenderun’a Geliyor. Depremzede 3 Bin kişinin yaşayabileceği 2 Yüzer Yaşam Kentinde Yaşam alanlarının yanısıra Çocuk kreşi, Eğitim, Sağlık, Aşevi ve Sosyal alanlarıyla Modern Bir Kentin Tüm İmkanları Yer Alıyor. İki Yüzer Yaşam Kentte toplam 1.900 Öğrenci için Eğitim Tesisi Bulunuyor. Teşekkürler Karadeniz Holding...
    0 Comments 0 Shares
More Results