• DENİZİN ALTINDA 468 KABLO

    İnternet deyince genelde bir cok kişinin aklına Google, Facebook, İnstagram yada whatsapp gelir. Peki buradaki verilerin nerede tutulduğu sorusunun cevabı içinde bulut’ta yada sunucuda deriz.

    Aslında işin ironik tarafındaysa şu: bir e-posta gönderdiğimizde ya da bir web sitesine girdiğimizde diğerleriyle aramızdaki iletişim yukarılarda değil aşağılarda gerçekleşir. 2020 yılı başı itibariyle internetteki iletişimin %99’u denizlerin altına döşenmiş 468 tane kablo hattıyla sağlanıyor. Bunların bazılarının uzunlukları sadece 131 kilometre, bazılarının uzunluklarıysa 20.000 km. Yine de o kablolardan birini kesseniz koskoca bir kıtanın interneti gidebilir.

    2018’de böyle bir olay oldu. Trol avcılığı yapan bir balıkçı teknesi kabloyu yanlışlıkla koparınca 10 ülkenin interneti kesildi.
    Sadece 468 tane kablo toplamda 1.2 milyon km uzunluğunda ve bu kablolardan her yıl 200 civarında irili ufaklı problemle karşılaşılıyor. Bazen kablonun üstüne gemiler yanlışlıkla demir atıyor, bazen de depremler ya da su altı volkan patlamaları nedeniyle bu kablolar hasar görebiliyor. 2007’de deniz korsanları Tayland, Vietnam ve Hong Kong’u bağlayan bir kablonun 11 kilometrelik kısmını çalıp 100 tonluk hurda olarak satmışlar mesela.

    Bir de köpek balıkları var. Kanarya Adaları açıklarındaki bir kablonun üzerinde köpek balığı dişi bulmuşlar. Aslında bu olay köpek balıklarının 1 km derinliğe inebileceğinin farkına varılmasına sebep olmuş. Kabloların içinden geçen akım nedeniyle oluşan elektrik alanının onları çektiği, kendi avlarını bulma konusunda bu tür alanlardan etkilendikleri ortaya çıkmış. Kablocular da bu alanı yok edebilmek ve kablolarını koruyabilmek için yalıtım malzemelerini tekrar gözden geçirmek zorunda kaldılar.

    İnternet kablosu deyince bizim aklımıza evlerimizde kullandığımız en fazla bir parmak kalınlığındaki kablolar geliyor. Bu bir ethernet kablosu. Veriyi elektrikle iletiyor. Ucuz bir yöntem ama bu tür kablolarda sinyal kaybı çok olduğu için uzun mesafelerde tercih edilmiyor. Bir de kablosuz internet var. Bu yöntemde veriler radyo dalgalarıyla iletiliyor.

    Çok büyük miktarda veriyi, binlerce kilometre boyunca sinyal kaybı yaşamadan ve en önemlisi çok hızlı göndermek için fiber optik kablolar kullanılmakta. Aynı kablonun içine farklı açılarda ışık göndererek aynı anda farklı veriler taşınabiliyor. Yüzlerce terabitlik bilgi. işte bu saç teli inceliğindeki kabloların başına bir şey gelmesin diye etrafı jel, plastik, çelik, bakır, polikarbonat, aluminyum, polietilen gibi farklı malzemelerden oluşan 7 ayrı katmanla sarmalanıyor.

    Kablolar bu şekilde üretildikten sonra çok uzun oldukları için büyük makaralara sarılıyor. Bu makaralar da yaklaşık bir ayda onları denizlerin altına döşeyecek olan gemilere yükleniyor. Çünkü bunlar gerçekten de okyanus tabanına indiriliyor. Eğer taban yumuşaksa kablo bazı noktalarda binlerce metre suyun altındaki zemine gömülüyor. Eğer taban sertse dibe bırakılıyor. Tabi burada onun ne kadar gergin olması gerektiğiyle ilgili çok dikkatli hesaplamalar yapmak gerekiyor. Ayrıca bazı yerlerde mercan resifleri ya da gemi batıkları olduğundan oralarda kablonun dolanmaması için aylar öncesinden planlamalar yapılıyor.

    Suların altına kablo döşeme fikrini ilk kez uygulamaya geçiren kişi Samuel Morse. Telgraflarda kullanılan Mors alfabesine ismini veren kişi. İlk kez 1842’de New York’da denizin altına 3 km uzunluğunda bir kablo döşeyerek telgraf mesajının güvenli bir şekilde iletilebileceğini test etmiş. Bundan sadece 16 yıl sonra da binlerce kilometre uzunluğundaki ilk kablo Avrupa’yla Amerika kıtalarını birleştirmiş.

    1858’de Atlantik okyanusunu aşan ilk telgraf mesajı Amerika’ya ulaşmış. Mesajın gönderilmesi 17 saat 40 dakikada gerçekleşmiş çünkü bir kelimenin bile yazılıp ulaştırılması birkaç dakika sürüyormuş. Günümüzde saç telinden bile ince kablolardan her saniye trilyonlarca kelimelik bilgi gönderilebiliyor. Örneğin 2018’de döşenen son kablolardan biri olan 6605 km uzunluğundaki MAREA kablosundan saniyede 208 Terabit bilgi taşınabiliyor.

    Tüm dünyayı saran kablolama sistemi Türkiye’yi de dört farklı noktada kesiyor. Bunlardan birisi Hollanda’dan başlayarak Avustralya, Güney Kore gibi ülkeleri dolaşarak bizim ülkemize de uğrayan SeaMeWe-3 isimli ağ.

    Bunun dışında Ege Denizi üzerinden geze geze gelen MedNautilus Denizaltı sistemi de ülkemizin en önemli ağlarından birisi olarak gözüküyor. Bu ağ, Yunanistan, İtalya, İsrail, Kıbrıs gibi bölgelere de uğrayarak geniş bir ağ oluşturuyor. Ülkemize ulaşan diğer ağlar Turcyos-1(Mersin-Girne) ve Turcyos-2(Samandağ-Kıbrıs) isimli iki kardeş ağ.

    Girdiğiniz web siteleri ya da gönderilen e-postalar ya da izlediğiniz videoalar bulutlardan değil aşağılardan, okyanusların binlerce metre derinliklerinden geliyor.

    Kaynak: Mesut Taner/Bilim Kulübü
    DENİZİN ALTINDA 468 KABLO İnternet deyince genelde bir cok kişinin aklına Google, Facebook, İnstagram yada whatsapp gelir. Peki buradaki verilerin nerede tutulduğu sorusunun cevabı içinde bulut’ta yada sunucuda deriz. Aslında işin ironik tarafındaysa şu: bir e-posta gönderdiğimizde ya da bir web sitesine girdiğimizde diğerleriyle aramızdaki iletişim yukarılarda değil aşağılarda gerçekleşir. 2020 yılı başı itibariyle internetteki iletişimin %99’u denizlerin altına döşenmiş 468 tane kablo hattıyla sağlanıyor. Bunların bazılarının uzunlukları sadece 131 kilometre, bazılarının uzunluklarıysa 20.000 km. Yine de o kablolardan birini kesseniz koskoca bir kıtanın interneti gidebilir. 2018’de böyle bir olay oldu. Trol avcılığı yapan bir balıkçı teknesi kabloyu yanlışlıkla koparınca 10 ülkenin interneti kesildi. Sadece 468 tane kablo toplamda 1.2 milyon km uzunluğunda ve bu kablolardan her yıl 200 civarında irili ufaklı problemle karşılaşılıyor. Bazen kablonun üstüne gemiler yanlışlıkla demir atıyor, bazen de depremler ya da su altı volkan patlamaları nedeniyle bu kablolar hasar görebiliyor. 2007’de deniz korsanları Tayland, Vietnam ve Hong Kong’u bağlayan bir kablonun 11 kilometrelik kısmını çalıp 100 tonluk hurda olarak satmışlar mesela. Bir de köpek balıkları var. Kanarya Adaları açıklarındaki bir kablonun üzerinde köpek balığı dişi bulmuşlar. Aslında bu olay köpek balıklarının 1 km derinliğe inebileceğinin farkına varılmasına sebep olmuş. Kabloların içinden geçen akım nedeniyle oluşan elektrik alanının onları çektiği, kendi avlarını bulma konusunda bu tür alanlardan etkilendikleri ortaya çıkmış. Kablocular da bu alanı yok edebilmek ve kablolarını koruyabilmek için yalıtım malzemelerini tekrar gözden geçirmek zorunda kaldılar. İnternet kablosu deyince bizim aklımıza evlerimizde kullandığımız en fazla bir parmak kalınlığındaki kablolar geliyor. Bu bir ethernet kablosu. Veriyi elektrikle iletiyor. Ucuz bir yöntem ama bu tür kablolarda sinyal kaybı çok olduğu için uzun mesafelerde tercih edilmiyor. Bir de kablosuz internet var. Bu yöntemde veriler radyo dalgalarıyla iletiliyor. Çok büyük miktarda veriyi, binlerce kilometre boyunca sinyal kaybı yaşamadan ve en önemlisi çok hızlı göndermek için fiber optik kablolar kullanılmakta. Aynı kablonun içine farklı açılarda ışık göndererek aynı anda farklı veriler taşınabiliyor. Yüzlerce terabitlik bilgi. işte bu saç teli inceliğindeki kabloların başına bir şey gelmesin diye etrafı jel, plastik, çelik, bakır, polikarbonat, aluminyum, polietilen gibi farklı malzemelerden oluşan 7 ayrı katmanla sarmalanıyor. Kablolar bu şekilde üretildikten sonra çok uzun oldukları için büyük makaralara sarılıyor. Bu makaralar da yaklaşık bir ayda onları denizlerin altına döşeyecek olan gemilere yükleniyor. Çünkü bunlar gerçekten de okyanus tabanına indiriliyor. Eğer taban yumuşaksa kablo bazı noktalarda binlerce metre suyun altındaki zemine gömülüyor. Eğer taban sertse dibe bırakılıyor. Tabi burada onun ne kadar gergin olması gerektiğiyle ilgili çok dikkatli hesaplamalar yapmak gerekiyor. Ayrıca bazı yerlerde mercan resifleri ya da gemi batıkları olduğundan oralarda kablonun dolanmaması için aylar öncesinden planlamalar yapılıyor. Suların altına kablo döşeme fikrini ilk kez uygulamaya geçiren kişi Samuel Morse. Telgraflarda kullanılan Mors alfabesine ismini veren kişi. İlk kez 1842’de New York’da denizin altına 3 km uzunluğunda bir kablo döşeyerek telgraf mesajının güvenli bir şekilde iletilebileceğini test etmiş. Bundan sadece 16 yıl sonra da binlerce kilometre uzunluğundaki ilk kablo Avrupa’yla Amerika kıtalarını birleştirmiş. 1858’de Atlantik okyanusunu aşan ilk telgraf mesajı Amerika’ya ulaşmış. Mesajın gönderilmesi 17 saat 40 dakikada gerçekleşmiş çünkü bir kelimenin bile yazılıp ulaştırılması birkaç dakika sürüyormuş. Günümüzde saç telinden bile ince kablolardan her saniye trilyonlarca kelimelik bilgi gönderilebiliyor. Örneğin 2018’de döşenen son kablolardan biri olan 6605 km uzunluğundaki MAREA kablosundan saniyede 208 Terabit bilgi taşınabiliyor. Tüm dünyayı saran kablolama sistemi Türkiye’yi de dört farklı noktada kesiyor. Bunlardan birisi Hollanda’dan başlayarak Avustralya, Güney Kore gibi ülkeleri dolaşarak bizim ülkemize de uğrayan SeaMeWe-3 isimli ağ. Bunun dışında Ege Denizi üzerinden geze geze gelen MedNautilus Denizaltı sistemi de ülkemizin en önemli ağlarından birisi olarak gözüküyor. Bu ağ, Yunanistan, İtalya, İsrail, Kıbrıs gibi bölgelere de uğrayarak geniş bir ağ oluşturuyor. Ülkemize ulaşan diğer ağlar Turcyos-1(Mersin-Girne) ve Turcyos-2(Samandağ-Kıbrıs) isimli iki kardeş ağ. Girdiğiniz web siteleri ya da gönderilen e-postalar ya da izlediğiniz videoalar bulutlardan değil aşağılardan, okyanusların binlerce metre derinliklerinden geliyor. Kaynak: Mesut Taner/Bilim Kulübü
    0 Comments 0 Shares
  • Türkiye Mersin - Silifke yöresel Türk kıyafeti
    Türkiye Mersin - Silifke yöresel Türk kıyafeti
    0 Comments 0 Shares
  • GÜLEK BOĞAZI
    (antik adıyla Kilikya kapısı), Mersin ilinin Tarsus ilçesi sınırlarında bulunan ve Akdeniz Bölgesi ile İç Anadolu Bölgesi arasında bağlantıyı sağlayan Toros Dağları üzerindeki geçittir...
    GÜLEK BOĞAZI (antik adıyla Kilikya kapısı), Mersin ilinin Tarsus ilçesi sınırlarında bulunan ve Akdeniz Bölgesi ile İç Anadolu Bölgesi arasında bağlantıyı sağlayan Toros Dağları üzerindeki geçittir...
    0 Comments 0 Shares
  • ŞAMAMA...
    Öyle bir kavun düşünün ki elma büyüklüğünde, parfüm kadar etkili mis gibi kokan bir lezzet.
    Şamama kavunu günümüzde unutulmuş lezzetlerden biridir.

    Arapçadaki “şemm (hoş kokan,güzel kokulu)” sözcüğünden türemiştir. Şamama ile ilgili en eski kayıtlar Divanü Lugat-ıt Türk’te karşımıza çıkmaktadır.
    Eskiden evlerde evin birçok noktasına asılır, elbiselerin arasına konulur, gelin çeyizlerine eklenir, askere giden gençlerin bohçalarına konulan bir parfümdür.
    Şamama kavunu, günümüz kavunları gibi tatlı değildi, bundan dolayı yiyecek olarak tüketilmezdi.
    Fakat aroması bir çok lezet için şurup, tatlı, şeker, lokum, şerbet yapımında kullanılmaktaydı. Şamama, hasat edildiği zaman çok güzel kokmazmış.
    Un ve ya kepek çuvallarının içinde 2 hafta bekletildikten sonra mis gibi kokmaya başlarmış.
    Anadolu’nun hemen hemen heryerinde yetişebilen bir meyvedir.
    Anadolu’daki bazı isimleri şöyledir; alabaş (Osmaniye), cırdatan (Bolu), cırlangıç (Denizli), eşememe (Mersin), şebeden (Maraş) şememe Gaziantep şeklindedir.
    Eşref Bin Muhammed’in 14. yüzyılda yazdığı eserlerinde tıpta şamama koklamanın beyin sağlığına çok iyi geldiğini, tüketmenin ise mide rahatsızlıklarını giderdiğini bildirmektedir.
    Ayrıca Evliya Çelebinin seyahatnamesinde Şamama kavunlarının zenginler ve padişahlar arasında hediye olarak sunulmakta olduğu yazmaktadır.
    Osmanlı döneminde elde şamama taşımak adet haline gelmiştir.
    İnsanlar hem güzel kokmak hem de arada koklayıp mutlu olmak için yanlarında taşırlarmış.
    Anadolu edebiyatını incelediğimizde bir çok şiirde şamama kavunundan bahsetmektedir.
    Geçmişte bir cep telefonu gibi insanların yanlarında taşıdığı, önem vermiş olduğu bu güzellik günümüzde unutulmuştur.
    ŞAMAMA... Öyle bir kavun düşünün ki elma büyüklüğünde, parfüm kadar etkili mis gibi kokan bir lezzet. Şamama kavunu günümüzde unutulmuş lezzetlerden biridir. Arapçadaki “şemm (hoş kokan,güzel kokulu)” sözcüğünden türemiştir. Şamama ile ilgili en eski kayıtlar Divanü Lugat-ıt Türk’te karşımıza çıkmaktadır. Eskiden evlerde evin birçok noktasına asılır, elbiselerin arasına konulur, gelin çeyizlerine eklenir, askere giden gençlerin bohçalarına konulan bir parfümdür. Şamama kavunu, günümüz kavunları gibi tatlı değildi, bundan dolayı yiyecek olarak tüketilmezdi. Fakat aroması bir çok lezet için şurup, tatlı, şeker, lokum, şerbet yapımında kullanılmaktaydı. Şamama, hasat edildiği zaman çok güzel kokmazmış. Un ve ya kepek çuvallarının içinde 2 hafta bekletildikten sonra mis gibi kokmaya başlarmış. Anadolu’nun hemen hemen heryerinde yetişebilen bir meyvedir. Anadolu’daki bazı isimleri şöyledir; alabaş (Osmaniye), cırdatan (Bolu), cırlangıç (Denizli), eşememe (Mersin), şebeden (Maraş) şememe Gaziantep şeklindedir. Eşref Bin Muhammed’in 14. yüzyılda yazdığı eserlerinde tıpta şamama koklamanın beyin sağlığına çok iyi geldiğini, tüketmenin ise mide rahatsızlıklarını giderdiğini bildirmektedir. Ayrıca Evliya Çelebinin seyahatnamesinde Şamama kavunlarının zenginler ve padişahlar arasında hediye olarak sunulmakta olduğu yazmaktadır. Osmanlı döneminde elde şamama taşımak adet haline gelmiştir. İnsanlar hem güzel kokmak hem de arada koklayıp mutlu olmak için yanlarında taşırlarmış. Anadolu edebiyatını incelediğimizde bir çok şiirde şamama kavunundan bahsetmektedir. Geçmişte bir cep telefonu gibi insanların yanlarında taşıdığı, önem vermiş olduğu bu güzellik günümüzde unutulmuştur.
    0 Comments 0 Shares
  • YAVRU VATAN 1,5 SAAT

    Mersin'in Anamur ilçesinde hayata geçirilen "İskele Projesi" sayesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne (KKTC) feribot seferleri haziran ayında başlayacak https://hbr.tk/3OSalg
    YAVRU VATAN 1,5 SAAT Mersin'in Anamur ilçesinde hayata geçirilen "İskele Projesi" sayesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne (KKTC) feribot seferleri haziran ayında başlayacak https://hbr.tk/3OSalg
    0 Comments 0 Shares
  • Güzel Mersinliler, 3 Ocak Mersin'in düşman işgalinden kurtuluşunun 102. yılını Cumhuriyet Meydanı'nda coşkuyla kutladı !
    Güzel Mersinliler, 3 Ocak Mersin'in düşman işgalinden kurtuluşunun 102. yılını Cumhuriyet Meydanı'nda coşkuyla kutladı ! 🇹🇷
    0 Comments 0 Shares
  • KIZ KALESİ
    Silifke,Mersin,Türkiye'de..

    KIZ KALESİ,Mersin'in Erdemli ilçesinde bulunan tarihi kale.
    Mersin merkeze uzaklığı yaklaşık 80 km'dir.Turistik belge Kızkalesi ismini bu tarihi kaleden alır.
    Kıyıyadan yaklaşık 300 m açıktadır.Adanın toplam alanı 15.000 metrekare olup,kale bu alanın çoğunu kaplar..
    Açılış tarihi:1104
    İnşa:11 yüzyıl
    T.C.Kültür ve Turizm Bakanlığı
    KIZ KALESİ Silifke,Mersin,Türkiye'de..💖 KIZ KALESİ,Mersin'in Erdemli ilçesinde bulunan tarihi kale. Mersin merkeze uzaklığı yaklaşık 80 km'dir.Turistik belge Kızkalesi ismini bu tarihi kaleden alır. Kıyıyadan yaklaşık 300 m açıktadır.Adanın toplam alanı 15.000 metrekare olup,kale bu alanın çoğunu kaplar.. Açılış tarihi:1104 İnşa:11 yüzyıl T.C.Kültür ve Turizm Bakanlığı
    0 Comments 0 Shares
  • Dünya üzerinde #Mersin dışında Hristiyan, Yahudi ve Müslüman mezarlarının yan yana olduğu başka bir şehir yok !
    Dünya üzerinde #Mersin dışında Hristiyan, Yahudi ve Müslüman mezarlarının yan yana olduğu başka bir şehir yok ! ⛪🕍🕌
    0 Comments 0 Shares
  • KIZ KALESİ - KIZ KALESİ

    Mersin

    TÜRKİYE CUMHURİYETİ

    Kızkalesi (Türkçe'den: "Kız Kalesi", Deniz Kalesi olarak da bilinir), Türkiye'nin Mersin ilinde küçük bir adada bulunan bir ada kalesidir.

    Adanın eski adı Krambusa'dır (Yunanca: Gramvoussa). Akdeniz'de kıyıdan yaklaşık 300 metre uzaklıkta yer almaktadır. Adanın toplam alanı yaklaşık 15.000 metrekaredir ve kale bu alanın büyük bir bölümünü kaplamaktadır. Adayla aynı adı taşıyan ülkenin ana kesiminde adaya bakan bir kasaba olan Kızkalesi, Erdemli'ye 23, Mersin'e 60 kilometre uzaklıkta.

    Tarih
    Strabon'a göre ada eski çağlarda korsanlar tarafından kullanılmış. Ancak kale muhtemelen I. Haçlı Seferi'nden sonra Bizans İmparatorluğu'ndan I. Aleksios Komnenos tarafından yaptırılmıştır. 13. yüzyılda, I. Leo ve Kilikya Ermeni Krallığı'nın müteakip en az bir hükümdarı tarafından kapsamlı bir şekilde restore edilmiştir.

    1982 ve 1987'deki arkeolojik araştırmalar, orijinal Bizans planının, karakteristik kare kulelerle esas olarak güneyde hayatta kaldığını ortaya koydu. Ermeniler, karakteristik rustik yontma duvarları ve yuvarlak kuleleri ile kalenin kuzey ve batı cephelerini yeniden inşa ettiler. Ayrıca Yunan binasının çoğuna yeni kaplama taşı koydular.

    İki Ermeni yazıtında bu bölgenin Kral I. Leo (1206) ve Kral I. Hetum (1251) tarafından restore edildiğinden söz edildiği iddia edilmektedir. Ermeniler ayrıca kalede beşik tonozlu bir şapel inşa ettiler. Ada bir zamanlar bir ana kara kalesi olan Korykos Kalesi'ne, bir dalgakırana bağlıydı. Ermeniler bu kaleye Gorygos adını verdiler. 14. yüzyılda Kilikya Krallığı çöküşün eşiğindeydi ve 1360 yılında Kıbrıslı I. Peter, ada halkının isteği üzerine adayı işgal etti.

    Kale, 1448'de Anadolu beyliğinden Karamanlı II. İbrahim, 1471'de Osmanlı Devleti'nden Gedik Ahmet Paşa tarafından işgal edildi.
    Gorygos adı Kızkalesi olarak değiştirilmiştir.

    Tanım
    Surun toplam uzunluğu 192 metredir. Güney ve batı duvarları birbirine diktir. Kuzey ve doğu cepheleri kavisli surlarla çevrilidir.

    Ana kapı kuzey tarafında, küçük kapı ve galeri ise batı tarafındadır. Her biri benzersiz bir şekle sahip 8 burç vardır. 1973 ile 1981 yılları arasında Kızkalesi'ndeki iki kalenin planlarını içeren kapsamlı bir fotoğraf kaydı yapılmıştır.

    Kızkalesi efsanesi
    Kızkalesi efsanesine göre bir falcı krala güzeller güzeli kızının bir yılan tarafından zehirleneceğini haber verir. Kralın bile kaderini değiştiremeyeceğini ekliyor. Falcının sözleriyle şok olan kral, yılanların olmadığı bir adada bir kale inşa ederek prensesi kurtarmaya çalışır. Kızını kalede yaşaması için gönderir. Ancak anakaradan gönderilen bir sepet üzümün içine saklanan bir yılan prensesi zehirler. Bu efsane sadece Kızkalesi'ne özgü değildir ve Türkiye'nin diğer bazı yöreleri de aynı hikayeyi paylaşmaktadır.
    KIZ KALESİ - KIZ KALESİ Mersin TÜRKİYE CUMHURİYETİ Kızkalesi (Türkçe'den: "Kız Kalesi", Deniz Kalesi olarak da bilinir), Türkiye'nin Mersin ilinde küçük bir adada bulunan bir ada kalesidir. Adanın eski adı Krambusa'dır (Yunanca: Gramvoussa). Akdeniz'de kıyıdan yaklaşık 300 metre uzaklıkta yer almaktadır. Adanın toplam alanı yaklaşık 15.000 metrekaredir ve kale bu alanın büyük bir bölümünü kaplamaktadır. Adayla aynı adı taşıyan ülkenin ana kesiminde adaya bakan bir kasaba olan Kızkalesi, Erdemli'ye 23, Mersin'e 60 kilometre uzaklıkta. Tarih Strabon'a göre ada eski çağlarda korsanlar tarafından kullanılmış. Ancak kale muhtemelen I. Haçlı Seferi'nden sonra Bizans İmparatorluğu'ndan I. Aleksios Komnenos tarafından yaptırılmıştır. 13. yüzyılda, I. Leo ve Kilikya Ermeni Krallığı'nın müteakip en az bir hükümdarı tarafından kapsamlı bir şekilde restore edilmiştir. 1982 ve 1987'deki arkeolojik araştırmalar, orijinal Bizans planının, karakteristik kare kulelerle esas olarak güneyde hayatta kaldığını ortaya koydu. Ermeniler, karakteristik rustik yontma duvarları ve yuvarlak kuleleri ile kalenin kuzey ve batı cephelerini yeniden inşa ettiler. Ayrıca Yunan binasının çoğuna yeni kaplama taşı koydular. İki Ermeni yazıtında bu bölgenin Kral I. Leo (1206) ve Kral I. Hetum (1251) tarafından restore edildiğinden söz edildiği iddia edilmektedir. Ermeniler ayrıca kalede beşik tonozlu bir şapel inşa ettiler. Ada bir zamanlar bir ana kara kalesi olan Korykos Kalesi'ne, bir dalgakırana bağlıydı. Ermeniler bu kaleye Gorygos adını verdiler. 14. yüzyılda Kilikya Krallığı çöküşün eşiğindeydi ve 1360 yılında Kıbrıslı I. Peter, ada halkının isteği üzerine adayı işgal etti. Kale, 1448'de Anadolu beyliğinden Karamanlı II. İbrahim, 1471'de Osmanlı Devleti'nden Gedik Ahmet Paşa tarafından işgal edildi. Gorygos adı Kızkalesi olarak değiştirilmiştir. Tanım Surun toplam uzunluğu 192 metredir. Güney ve batı duvarları birbirine diktir. Kuzey ve doğu cepheleri kavisli surlarla çevrilidir. Ana kapı kuzey tarafında, küçük kapı ve galeri ise batı tarafındadır. Her biri benzersiz bir şekle sahip 8 burç vardır. 1973 ile 1981 yılları arasında Kızkalesi'ndeki iki kalenin planlarını içeren kapsamlı bir fotoğraf kaydı yapılmıştır. Kızkalesi efsanesi Kızkalesi efsanesine göre bir falcı krala güzeller güzeli kızının bir yılan tarafından zehirleneceğini haber verir. Kralın bile kaderini değiştiremeyeceğini ekliyor. Falcının sözleriyle şok olan kral, yılanların olmadığı bir adada bir kale inşa ederek prensesi kurtarmaya çalışır. Kızını kalede yaşaması için gönderir. Ancak anakaradan gönderilen bir sepet üzümün içine saklanan bir yılan prensesi zehirler. Bu efsane sadece Kızkalesi'ne özgü değildir ve Türkiye'nin diğer bazı yöreleri de aynı hikayeyi paylaşmaktadır.
    0 Comments 0 Shares
  • TOGG - MERSİN ♥️
    TOGG 🇹🇷 - MERSİN ♥️
    0 Comments 0 Shares
More Results