• Abbasi Halifeliği: Rönesans'ı Ateşleyen Bir Devrim

    M.Ö. 750 yılında Abbasiler İslam'ın Altın Çağı'na öncülük ederek Umayadları devirdiler. İkonik Bağdat'taki "Yuvarlak Şehir"inden İslam dünyasını bilgi, kültür ve yenilikçi bir fenerine dönüştürdüler.

    *Bağdat'ta Yeni Bir Çağ*
    M.Ö. 762 yılında Halife Mansur tarafından kurulan Bağdat, Arapları, Farsları, Türkleri ve daha fazlasını canlı bir İslami kimlik altında birleştirerek küresel bir ticaret, diplomasi ve aklın merkezi haline geldi.

    *Öğrenmenin Altın Çağı*
    Harun el-Reşid ve el-Ma'mun gibi halifeler kültürel bir patlamayı körükledi:
    *Bilgelik Evi* Yunanca, Farsça ve Hint metinlerini tercüme etti.
    Harezmi cebiri icat etti, El-Razi tıbbı devrim yaptı ve İbn Sina'nın *Tıp Kanonu* küresel sağlık hizmetini şekillendirdi.
    El-Hasan ibn el-Heysem optiğe öncülük etti, bilimsel yöntemin temelini attı.

    *Sanat ve Felsefe gelişti*
    El-Mutanabbi gibi şairler, Sufi mistikleri ve El-Farabi gibi filozoflar Yunan rasyonalizmini İslam düşüncesiyle harmanlamışlardır. Abbasi mahkemesi ipek, müzik ve kütüphanelerle göz kamaştırdı.

    *Dini Çeşitlilik*
    Abbasiler Sünni İslam'ı teşvik ederken Şii, Haricit ve İsmail düşüncelerinin yükselişini gördüler ve ilahiyat okullarının zengin bir duvar halısını beslediler.

    *Reddet ve Miras*
    10. yüzyıla kadar, parçalanma başladı. 1258 yılında Bağdat'ın Moğol çuvallaması ve vilayet hanedanları Altın Çağ'ı sonlandırdı. Ancak Abbasilerin mirası 1517 yılına kadar Kahire'nin sembolik halifeliğinde yaşadı.

    *Bir Medeni Güç*
    Abbasiler antik bilgeliği, kaynaşmış kültürleri ve Avrupa Rönesansına ilham vermişlerdir. Hikayeleri kalemin kılıçtan daha güçlü olduğunu kanıtlıyor.

    #AbbasidCaliphate #IslamicGoldenAge #HouseOfWisdom #Baghdad #IslamicHistory #HistoryMatters #ScienceAndCulture #MedievalHistory #ZaneHistoryBuff #theinsidehistory
    🏛️ Abbasi Halifeliği: Rönesans'ı Ateşleyen Bir Devrim 🌟 M.Ö. 750 yılında Abbasiler İslam'ın Altın Çağı'na öncülük ederek Umayadları devirdiler. İkonik Bağdat'taki "Yuvarlak Şehir"inden İslam dünyasını bilgi, kültür ve yenilikçi bir fenerine dönüştürdüler. 🕌✨ 🌍 *Bağdat'ta Yeni Bir Çağ* M.Ö. 762 yılında Halife Mansur tarafından kurulan Bağdat, Arapları, Farsları, Türkleri ve daha fazlasını canlı bir İslami kimlik altında birleştirerek küresel bir ticaret, diplomasi ve aklın merkezi haline geldi. 💡 *Öğrenmenin Altın Çağı* Harun el-Reşid ve el-Ma'mun gibi halifeler kültürel bir patlamayı körükledi: 🧠 *Bilgelik Evi* Yunanca, Farsça ve Hint metinlerini tercüme etti. 📚 Harezmi cebiri icat etti, El-Razi tıbbı devrim yaptı ve İbn Sina'nın *Tıp Kanonu* küresel sağlık hizmetini şekillendirdi. 🔬 El-Hasan ibn el-Heysem optiğe öncülük etti, bilimsel yöntemin temelini attı. 🎭 *Sanat ve Felsefe gelişti* El-Mutanabbi gibi şairler, Sufi mistikleri ve El-Farabi gibi filozoflar Yunan rasyonalizmini İslam düşüncesiyle harmanlamışlardır. Abbasi mahkemesi ipek, müzik ve kütüphanelerle göz kamaştırdı. 🎵🎶 🕌 *Dini Çeşitlilik* Abbasiler Sünni İslam'ı teşvik ederken Şii, Haricit ve İsmail düşüncelerinin yükselişini gördüler ve ilahiyat okullarının zengin bir duvar halısını beslediler. 🗣️ *Reddet ve Miras* 10. yüzyıla kadar, parçalanma başladı. 1258 yılında Bağdat'ın Moğol çuvallaması ve vilayet hanedanları Altın Çağ'ı sonlandırdı. Ancak Abbasilerin mirası 1517 yılına kadar Kahire'nin sembolik halifeliğinde yaşadı. 🌙 *Bir Medeni Güç* Abbasiler antik bilgeliği, kaynaşmış kültürleri ve Avrupa Rönesansına ilham vermişlerdir. Hikayeleri kalemin kılıçtan daha güçlü olduğunu kanıtlıyor. ✍️ 💡 #AbbasidCaliphate #IslamicGoldenAge #HouseOfWisdom #Baghdad #IslamicHistory #HistoryMatters #ScienceAndCulture #MedievalHistory #ZaneHistoryBuff #theinsidehistory
    0 Comments 0 Shares
  • SEZARYENE SIKI KURAL

    Tıbbi zorunluluk olmadıkça normal doğumu teşvik eden Sağlık Bakanlığı, bu yönde özel sağlık kuruluşlarına yönelik yeni bir düzenleme yaptı. Buna göre tıp merkezlerinde planlı, keyfi sezaryen doğuma izin verilmeyecek.

    #dogum #sezaryen
    SEZARYENE SIKI KURAL Tıbbi zorunluluk olmadıkça normal doğumu teşvik eden Sağlık Bakanlığı, bu yönde özel sağlık kuruluşlarına yönelik yeni bir düzenleme yaptı. Buna göre tıp merkezlerinde planlı, keyfi sezaryen doğuma izin verilmeyecek. #dogum #sezaryen
    0 Comments 0 Shares
  • IRAN’DA CÜCELERİN YAŞADIĞI MAKHUNİK KÖYÜ
    Makhunik Köyü İran’ın güney Horasan eyaletinde, dağlarla kaplı bir bölgede yer almaktadır. Yerel halk tarafından ‘’cüceler köyü’’ olarak anılan köyde bir zamanlar cücelerin yaşadığı anlatılmaktadır. Masallardan çıkmışa benzeyen köydeki evler, tavanı çok alçak olan küçük evlerden oluşmaktadır. Kapılarının boy ortalaması 50 ile 75 santimetre arasında değişen evler, tamamıyla çamur ve topraktan inşa edilmiştir.
    Yaklaşık 1500 yıl önce kurulan köy İran’da, Afgan sınırından 75 kilometre uzaklıkta bulunmaktadır. Günümüzde köydeki insanların boy ortalaması normal insanlara yakın olmasına rağmen, eski zamanlarda boy ortalaması 50 cm olan 1 metrenin altında insanlar yaşamıştır. Köyde bulunan evlerin çoğunluğunu oluşturan 10 – 14 metrekare genişliğindeki küçük evler, tahıl ambarı, mutfak ve yatacak yer olarak kullanılmaktadır.
    2005 yılında bölgede 25 santim uzunluğunda mumyalanmış, bir insan cesedi bulunmuştur. Bulunan ceset ile beraber bölgede bulunan 13 köyün, bir zamanlar cüceler şehri olduğu söylentileri güçlenmiştir. Uzmanlar, bulunan mumyanın 400 yıl önce ölmüş olan bir prematüre bebeğe ait olduğunu açıklamıştır.
    Boylarının Çok Kısa Olmasının Sebebi:
    Köyde yaşayan insanların boylarının normalden kısa olmasının sebebi, beslenme alışkanlıklarıyla ilgilidir. Son derece kurak bir yerde bulunan bu köyde, tarım ürünleri ve hayvancılık kısıtlı yapılmaktadır.
    Bu olumsuz şartlar, beslenme alışkanlıklarını da kısıtlamaktadır. Bölgede kuraklık sebebiyle sadece turp, erik, arpa ve hurma gibi ürünler yetiştirilmektedir. Kısıtlı ürünlerle yapılan tek tip bir beslenmeden dolayı, vücut gerekli mineralleri alamadığı için gelişimini tamamlayamamaktadır.
    Köyde bulunan küçük evler, genellikle boyları kısa olan cüce görünümlü insanların kullandığı evlerdir. Evlerin küçük olmasının diğer sebeplerinden biri de yapım malzemelerini taşıyacak yol ve hayvanların olmamasıdır. Aynı zamanda bu evler kolay ısınmakta ve kolay serinlemektedir...sk
    Alıntı
    IRAN’DA CÜCELERİN YAŞADIĞI MAKHUNİK KÖYÜ Makhunik Köyü İran’ın güney Horasan eyaletinde, dağlarla kaplı bir bölgede yer almaktadır. Yerel halk tarafından ‘’cüceler köyü’’ olarak anılan köyde bir zamanlar cücelerin yaşadığı anlatılmaktadır. Masallardan çıkmışa benzeyen köydeki evler, tavanı çok alçak olan küçük evlerden oluşmaktadır. Kapılarının boy ortalaması 50 ile 75 santimetre arasında değişen evler, tamamıyla çamur ve topraktan inşa edilmiştir. Yaklaşık 1500 yıl önce kurulan köy İran’da, Afgan sınırından 75 kilometre uzaklıkta bulunmaktadır. Günümüzde köydeki insanların boy ortalaması normal insanlara yakın olmasına rağmen, eski zamanlarda boy ortalaması 50 cm olan 1 metrenin altında insanlar yaşamıştır. Köyde bulunan evlerin çoğunluğunu oluşturan 10 – 14 metrekare genişliğindeki küçük evler, tahıl ambarı, mutfak ve yatacak yer olarak kullanılmaktadır. 2005 yılında bölgede 25 santim uzunluğunda mumyalanmış, bir insan cesedi bulunmuştur. Bulunan ceset ile beraber bölgede bulunan 13 köyün, bir zamanlar cüceler şehri olduğu söylentileri güçlenmiştir. Uzmanlar, bulunan mumyanın 400 yıl önce ölmüş olan bir prematüre bebeğe ait olduğunu açıklamıştır. Boylarının Çok Kısa Olmasının Sebebi: Köyde yaşayan insanların boylarının normalden kısa olmasının sebebi, beslenme alışkanlıklarıyla ilgilidir. Son derece kurak bir yerde bulunan bu köyde, tarım ürünleri ve hayvancılık kısıtlı yapılmaktadır. Bu olumsuz şartlar, beslenme alışkanlıklarını da kısıtlamaktadır. Bölgede kuraklık sebebiyle sadece turp, erik, arpa ve hurma gibi ürünler yetiştirilmektedir. Kısıtlı ürünlerle yapılan tek tip bir beslenmeden dolayı, vücut gerekli mineralleri alamadığı için gelişimini tamamlayamamaktadır. Köyde bulunan küçük evler, genellikle boyları kısa olan cüce görünümlü insanların kullandığı evlerdir. Evlerin küçük olmasının diğer sebeplerinden biri de yapım malzemelerini taşıyacak yol ve hayvanların olmamasıdır. Aynı zamanda bu evler kolay ısınmakta ve kolay serinlemektedir...sk Alıntı
    0 Comments 0 Shares
  • Dünyaca ünlü ama anlatılamayan (!)
    Müslüman Bilim Adamları.

    1. Akşemseddin: Pasteur ’dan 400 sene önce mikrobu buldu.

    2. Ali Kuşçu: Büyük astronomi bilgini. İlk defa ayın şekillerini anlatan kitabı yazdı.

    3. Ebul-Vefa: Trigonometri’de tanjant, cotanjant, sekant, kosekantı bulan büyük alim.

    4.Birûni: İlk defa dünyanın döndüğünü ispat etti.

    5. Ebu Kâmil Şü’ca: Avrupa'ya matematiği öğretti.

    6. Ebu Ma’şer: Med-Cezir (Gel-Git) olayını ilk o buldu.

    7. Battâni: Dünyanın en büyük kaşifidir. Trigonometrinin kaşifi.

    8. Câbir Bin Hayyan: Atom bombası fikrinin babası ve kimya biliminin atası büyük alim.

    9. Cezerî: 8 asır önce otomatik sistemin kurucusu ve bilgisayarın babası.

    10. Demirî: Avrupalılardan 400 sene önce zooloji ansiklopedisini yazdı.

    11. Farabî: Ses olayını ilk defa fiziki yönden açıklamıştır. Sesin fiziki izahını ilk defa o yaptı.

    12. Gıyâsüddin Cemşid: Matematikte ondalık kesir sistemini ilk o buldu.

    13. İbn Cessar: Cüzzamın sebebini ve tedavisini 900 sene önce açıkladı.

    14. İbn Hatip: Vebânın bulaşıcı bir hastalık olduğunu ilmi yoldan açıkladı.

    15. İbn Firnas: Wright kardeşlerden bin sene önce ilk uçağı yapıp uçmayı gerçekleştirdi.

    16. İbn Karaka: 900 sene önce harika bir torna tezgahı yaptı.

    17. İbni Türk: Cebirin temelini atan bilginlerdendir.

    18. İdrisî: Yedi asır önce bugünküne çok benzeyen dünya haritası çizdi.

    19. İbni Sina: Eserleri Avrupa üniversitesinde 600 sene ders kitabı olarak okutuldu. Tıbbın babasıdır. AVRUPA ya göre adı AVICENNA’dır.

    20. Kadızâde Rûmi: Yaşadığı asrın en büyük matematik ve astronomi bilginidir. Fizik kurallarını astronomiye uyarladı.

    21. Kambur Vesim: Verem mikrobunu R.Koch’tan 150 sene önce keşfetti.

    22. İbnün Nefis: Avrupalılardan üç asır önce küçük kan dolaşımını keşfetti.

    23. Piri Reis: 400 sene önce bugünküne en yakın dünya haritasını çizdi.
    Dünyaca ünlü ama anlatılamayan (!) Müslüman Bilim Adamları. 1. Akşemseddin: Pasteur ’dan 400 sene önce mikrobu buldu. 2. Ali Kuşçu: Büyük astronomi bilgini. İlk defa ayın şekillerini anlatan kitabı yazdı. 3. Ebul-Vefa: Trigonometri’de tanjant, cotanjant, sekant, kosekantı bulan büyük alim. 4.Birûni: İlk defa dünyanın döndüğünü ispat etti. 5. Ebu Kâmil Şü’ca: Avrupa'ya matematiği öğretti. 6. Ebu Ma’şer: Med-Cezir (Gel-Git) olayını ilk o buldu. 7. Battâni: Dünyanın en büyük kaşifidir. Trigonometrinin kaşifi. 8. Câbir Bin Hayyan: Atom bombası fikrinin babası ve kimya biliminin atası büyük alim. 9. Cezerî: 8 asır önce otomatik sistemin kurucusu ve bilgisayarın babası. 10. Demirî: Avrupalılardan 400 sene önce zooloji ansiklopedisini yazdı. 11. Farabî: Ses olayını ilk defa fiziki yönden açıklamıştır. Sesin fiziki izahını ilk defa o yaptı. 12. Gıyâsüddin Cemşid: Matematikte ondalık kesir sistemini ilk o buldu. 13. İbn Cessar: Cüzzamın sebebini ve tedavisini 900 sene önce açıkladı. 14. İbn Hatip: Vebânın bulaşıcı bir hastalık olduğunu ilmi yoldan açıkladı. 15. İbn Firnas: Wright kardeşlerden bin sene önce ilk uçağı yapıp uçmayı gerçekleştirdi. 16. İbn Karaka: 900 sene önce harika bir torna tezgahı yaptı. 17. İbni Türk: Cebirin temelini atan bilginlerdendir. 18. İdrisî: Yedi asır önce bugünküne çok benzeyen dünya haritası çizdi. 19. İbni Sina: Eserleri Avrupa üniversitesinde 600 sene ders kitabı olarak okutuldu. Tıbbın babasıdır. AVRUPA ya göre adı AVICENNA’dır. 20. Kadızâde Rûmi: Yaşadığı asrın en büyük matematik ve astronomi bilginidir. Fizik kurallarını astronomiye uyarladı. 21. Kambur Vesim: Verem mikrobunu R.Koch’tan 150 sene önce keşfetti. 22. İbnün Nefis: Avrupalılardan üç asır önce küçük kan dolaşımını keşfetti. 23. Piri Reis: 400 sene önce bugünküne en yakın dünya haritasını çizdi.
    0 Comments 0 Shares
  • Allah diledi mi, sebepleri başka sebeplerle değiştirir. Allah diledi mi, bir kapıyı kapatıp başka kapıyı açar.

    Sen sanki, herşeye sahipmişsin gibi rızâ göster. Allah’ın hakkımızda yazdığı, bizim istediğimizden daha hoştur.

    ▪︎ İmâm Şa’râvi Hz. (k.s)
    Allah diledi mi, sebepleri başka sebeplerle değiştirir. Allah diledi mi, bir kapıyı kapatıp başka kapıyı açar. Sen sanki, herşeye sahipmişsin gibi rızâ göster. Allah’ın hakkımızda yazdığı, bizim istediğimizden daha hoştur. ▪︎ İmâm Şa’râvi Hz. (k.s)
    0 Comments 0 Shares
  • Dünyanın ilk üniversitesine hoş geldin.

    8. yüzyıldan kalma Harran Üniversitesi'nde, gök olaylarının incelenmesi için bir astronomi gözlemevi olduğunu biliyor muydun? Üniversitede din, astronomi, tıp, matematik ve felsefe alanlarında bilimsel çalışmalar yapılmış. ⁣

    Şanlıurfa'da tarihle dolu bir yolculuğa çıkmaya hazırsan, burayı rotana eklemeyi ihmal etme!

    @makgul82

    #şanlıurfa #harran #üniversite #bilim #ilim #tarih #tip
    Dünyanın ilk üniversitesine hoş geldin. 🎓⁣ ⁣ 8. yüzyıldan kalma Harran Üniversitesi'nde, gök olaylarının incelenmesi için bir astronomi gözlemevi olduğunu biliyor muydun? 📜🌝 Üniversitede din, astronomi, tıp, matematik ve felsefe alanlarında bilimsel çalışmalar yapılmış. ⁣ ⁣ Şanlıurfa'da tarihle dolu bir yolculuğa çıkmaya hazırsan, burayı rotana eklemeyi ihmal etme! 🤗⁣ ⁣ 📸 @makgul82 #şanlıurfa #harran #üniversite #bilim #ilim #tarih #tip
    0 Comments 0 Shares
  • MS. 800'lü yıllardı, bugün Etiyopya dediğimiz Habeşistan'ın Kaffa şehrinin yüksek yaylalarında keçilerini otlatan bir çobanın birgün dikkatini ilginç bir şey çekti.

    Yüksek tepelere çıkarken yorulan keçiler, bir ağacın kırmızı küçük meyvelerini yiyince canlanıyor, yerlerinde duramıyor, hatta uyuyamıyorlardı.

    Çoban, "neden" diye sordu kendi kendine, sonra "bu meyveden olmalı" dedi.

    O meyvelerden kendisi de yedi.
    Kısa sürede güçlendiğini, daha enerji dolu olduğunu fark etti.

    İşte o meyve kahveydi.

    Kahve adı da bulunduğu şehrin adı Kaffa'dan geliyor.

    Ünü kısa sürede bölgeye yayıldı.

    Özellikle Arap yarımadasında bir tutku oldu.

    Araplar "Qahva" dediler, bu mutluluk hormonuna.

    İngilizler, Coffe.

    Ünü Yemen'den Osmanlı'ya, Osmanlı'dan Avrupa'ya, oradan da Amerika'ya taşındı.

    Osmanlı Sarayında özel "Kahvecibaşı" çalışıyordu.

    Adamın tek işi padişaha kahve pişirmekti.

    Türkülerimize bile girdi kahve.

    "Kahve Yemen'den gelir, suyu çemenden gelir."

    Kahveyi Afrika'dan Arap yarımadasına taşıyanlar Müslüman dervişlerdi.

    Amerika ve uzak doğuya taşıyanlar ise Hıristiyan keşişler oldu.

    Dervişler kahveyi tek tip içtiler, tozunu sıcak su ile kaynattılar.

    Türk kahvesi dediğimiz de öyle yapılanlardan.

    Keşişler ise kahvenin farklı türlerini buldu.

    Mesela Cappucino adı keşişlerin giydiği "kapşon"lu elbiseden geliyordu.

    Koyu kavrulmuş kahveden yapılana "Espresso" dediler.

    Bazıları Ekspresso dese bile orijinali Espresso.

    İspanyolca preslemek, sıcak anlamında.

    Süt üzerine espressoyu dökünce ortaya "Macchiato" çıktı.

    Macchiato İtalyanca benek demek.

    Sütün üzerinde kahve benekleri.

    Espresso'nun üzerine sıcak su eklenince oldu sana "Cafe Americano".

    Espresso, süt ve kakao karışımına da "Mocha" dediler.

    İsmi Yemen'deki El Mocha limanından geldi.

    Kaynak:
    Sn. Sonad Pelit
    MS. 800'lü yıllardı, bugün Etiyopya dediğimiz Habeşistan'ın Kaffa şehrinin yüksek yaylalarında keçilerini otlatan bir çobanın birgün dikkatini ilginç bir şey çekti. Yüksek tepelere çıkarken yorulan keçiler, bir ağacın kırmızı küçük meyvelerini yiyince canlanıyor, yerlerinde duramıyor, hatta uyuyamıyorlardı. Çoban, "neden" diye sordu kendi kendine, sonra "bu meyveden olmalı" dedi. O meyvelerden kendisi de yedi. Kısa sürede güçlendiğini, daha enerji dolu olduğunu fark etti. İşte o meyve kahveydi. Kahve adı da bulunduğu şehrin adı Kaffa'dan geliyor. Ünü kısa sürede bölgeye yayıldı. Özellikle Arap yarımadasında bir tutku oldu. Araplar "Qahva" dediler, bu mutluluk hormonuna. İngilizler, Coffe. Ünü Yemen'den Osmanlı'ya, Osmanlı'dan Avrupa'ya, oradan da Amerika'ya taşındı. Osmanlı Sarayında özel "Kahvecibaşı" çalışıyordu. Adamın tek işi padişaha kahve pişirmekti. Türkülerimize bile girdi kahve. "Kahve Yemen'den gelir, suyu çemenden gelir." Kahveyi Afrika'dan Arap yarımadasına taşıyanlar Müslüman dervişlerdi. Amerika ve uzak doğuya taşıyanlar ise Hıristiyan keşişler oldu. Dervişler kahveyi tek tip içtiler, tozunu sıcak su ile kaynattılar. Türk kahvesi dediğimiz de öyle yapılanlardan. Keşişler ise kahvenin farklı türlerini buldu. Mesela Cappucino adı keşişlerin giydiği "kapşon"lu elbiseden geliyordu. Koyu kavrulmuş kahveden yapılana "Espresso" dediler. Bazıları Ekspresso dese bile orijinali Espresso. İspanyolca preslemek, sıcak anlamında. Süt üzerine espressoyu dökünce ortaya "Macchiato" çıktı. Macchiato İtalyanca benek demek. Sütün üzerinde kahve benekleri. Espresso'nun üzerine sıcak su eklenince oldu sana "Cafe Americano". Espresso, süt ve kakao karışımına da "Mocha" dediler. İsmi Yemen'deki El Mocha limanından geldi. Kaynak: Sn. Sonad Pelit
    0 Comments 0 Shares
  • Öresund Köprüsü;
    *İsveç'in Malmö kentiyle Danimarka'nın başkenti Kopenhag'ı birbirine bağlar.
    *İki şeritli demiryoluna ve dört şeritli kara yoluna sahip olan birleşik bir köprüdür. İki katlı köprünün üst bölümünde dört şeritli bir kara yolu, alt bölümünde iki şeritli bir demiryolu hattı bulunur.
    *En büyük direğinin yerden yüksekliği 204 metredir. *Köprünün toplam uzunluğu 7845 metredir, bu da İsveç ve Danimarka arasındaki uzaklığın yaklaşık olarak yarısına denk düşmektedir.
    *Köprünün denizden yüksekliği 57 metredir ancak köprü boğazın yarısında bitip deniz altında tünelle birleşir. Kalan açık bölümde rahatça deniz taşımacılığı sürdürülür.
    *Köprü İngiltere menşeli bir Mühendislik tarafından tasarlanmıştır.
    (Haritadaki kırmızı bölüm deniz altında kalan bölgeyi gösteriyor)
    Öresund Köprüsü; *İsveç'in Malmö kentiyle Danimarka'nın başkenti Kopenhag'ı birbirine bağlar. *İki şeritli demiryoluna ve dört şeritli kara yoluna sahip olan birleşik bir köprüdür. İki katlı köprünün üst bölümünde dört şeritli bir kara yolu, alt bölümünde iki şeritli bir demiryolu hattı bulunur. *En büyük direğinin yerden yüksekliği 204 metredir. *Köprünün toplam uzunluğu 7845 metredir, bu da İsveç ve Danimarka arasındaki uzaklığın yaklaşık olarak yarısına denk düşmektedir. *Köprünün denizden yüksekliği 57 metredir ancak köprü boğazın yarısında bitip deniz altında tünelle birleşir. Kalan açık bölümde rahatça deniz taşımacılığı sürdürülür. *Köprü İngiltere menşeli bir Mühendislik tarafından tasarlanmıştır. (Haritadaki kırmızı bölüm deniz altında kalan bölgeyi gösteriyor)
    0 Comments 0 Shares
  • Osmanlı imparatorluğunda eğitim kızların küçük yaşta okutulması mühendislik mimarlık tıp kimya ve ilk okul seviyelerini gösteren fotoğraflar aşağıdadır ve hepsinin kıyafetleri çok temiz ve kaliteli.
    Osmanlı imparatorluğunda eğitim kızların küçük yaşta okutulması mühendislik mimarlık tıp kimya ve ilk okul seviyelerini gösteren fotoğraflar aşağıdadır ve hepsinin kıyafetleri çok temiz ve kaliteli.
    1
    0 Comments 0 Shares
  • Sene 1916;

    Tıpkı ilk elektrikli arabaların 120 sene önce üretildiği gibi, tıpkı Ferdinand Porsche'nin ilk arabasının elektrik + benzinli (hibrit) olması gibi, motorlu scooter da yeni birşey değil..
    Sene 1916; Tıpkı ilk elektrikli arabaların 120 sene önce üretildiği gibi, tıpkı Ferdinand Porsche'nin ilk arabasının elektrik + benzinli (hibrit) olması gibi, motorlu scooter da yeni birşey değil..
    0 Comments 0 Shares
More Results