• Şanlıurfa’da kurutmalık sezonu başladı!
    Balkonlar, damlar yine renk cümbüşüne bürünüyor.

    @ibrahimsimsek.art

    #sanliurfa #kurutmalık #patlıcan #domates #biber #geleneksel #yöresel #yöresellezzetler #yöreselyemekler
    Şanlıurfa’da kurutmalık sezonu başladı! Balkonlar, damlar yine renk cümbüşüne bürünüyor. 🍆🌶️🍅 @ibrahimsimsek.art #sanliurfa #kurutmalık #patlıcan #domates #biber #geleneksel #yöresel #yöresellezzetler #yöreselyemekler
    0 Σχόλια 0 Μοιράστηκε
  • Gaziantep'te kuru dolmaların yapıldığı sebzelerin emek dolu yolculuğu başladı

    Oğuzeli ilçesinde tarlalardan toplanan patlıcan, biber, acur ve kabaklar, ilçenin sokaklarında kadınlar tarafından içi oyulduktan sonra ipe dizilerek asılmaya hazır hale getiriliyor

    Kentin yüksek kesimlerinde kurulan tahta tezgahlara dizilen sebzeler, yaklaşık 1 hafta güneşte kurumaya bırakılıyor. Sebzeler, doğal yöntemlerle kuruyarak eşsiz lezzetine kavuşurken, şehrin yüksek kesimlerinde rengarenk görüntü oluşturuyor
    Gaziantep'te kuru dolmaların yapıldığı sebzelerin emek dolu yolculuğu başladı Oğuzeli ilçesinde tarlalardan toplanan patlıcan, biber, acur ve kabaklar, ilçenin sokaklarında kadınlar tarafından içi oyulduktan sonra ipe dizilerek asılmaya hazır hale getiriliyor Kentin yüksek kesimlerinde kurulan tahta tezgahlara dizilen sebzeler, yaklaşık 1 hafta güneşte kurumaya bırakılıyor. Sebzeler, doğal yöntemlerle kuruyarak eşsiz lezzetine kavuşurken, şehrin yüksek kesimlerinde rengarenk görüntü oluşturuyor
    0 Σχόλια 0 Μοιράστηκε
  • UNESCO'nun gastronomi alanında "Yaratıcı Şehirler Ağı"na dahil edilen gastronomi kenti Gaziantep'te, güneşte kurutulan biber, kabak, patlıcan ve acurlar, kentin yüksek tepelerinde rengarenk görüntü oluşturuyor.
    📌UNESCO'nun gastronomi alanında "Yaratıcı Şehirler Ağı"na dahil edilen gastronomi kenti Gaziantep'te, güneşte kurutulan biber, kabak, patlıcan ve acurlar, kentin yüksek tepelerinde rengarenk görüntü oluşturuyor.
    0 Σχόλια 0 Μοιράστηκε
  • İngiltere'de bir Türk Hava Şehitliği!

    İkinci Dünya Savaşı sırasında Hava Kuvvetleri'nin önemi hızla artmıştı. Sağlık sorunu olmayan ve istekli Kara Harp Okulu öğrencilerinden seçilenler, eğitim alıp yetişmesi için yurtdışına gönderilmelerine karar verilmişti.
    Emekli Tümgeneral Cevat Tuna'nın yazdığı kitap, İngiltere'de uçuş eğitimi gören Türk pilotlarını anlatıyordu... Cevat Tuna'nın satırlarında şu bilgiler vardı...
    "İkinci Dünya Savaşı devam ederken 1941-1945 arasında 1941 yılının A ve B dönemi mezunları, 1942 mezunlarının tamamı ve 1943 yılı mezunlarının yarısı İngiltere'ye iki yıl süren uçuş eğitimi için gönderildi. Eğitimleri tamamladıktan sonra Türkiye'ye geri döndüler. 1943 mezunu hava subaylarının diğer yarısı ise uçuş eğitimlerini Amerika'da yaptılar"
    19 Ekim 1939’da İngiltere ve Fransa, Türkiye ile ittifak anlaşması imzalamış ve Türklerle yakınlaşmayı arttırmak için RAF, sadece Türk Hava Kuvvetleri öğrenci pilotlarını Cronwell’e kabul etmişti. Böylece Harp Okulunu bitiren 1941 devresinden seçilen 20 havacının, İngiltere’ye pilotaj eğitimine gönderilmesine karar verildi.

    REFAH ŞİLEBİ FACİASI

    20 Hava subayı, 23 Haziran 1941 tarihinde Refah şilebi ile İskenderun’dan Mısır’ın İskenderiye limanına hareket ettiler. O tarihlerde Akdeniz Almanların kontrolünde olduğu için anılan personelin Mısır’a gönderilmesi, buradan da İngilizler tarafından İngiltere’ye götürülmesi kararlaştırılmıştı. Ancak hareketinden beş saat sonra Refah şilebi, torpillenmiş ve tarihe "Refah Faciası" olarak geçen bu olayda, içlerinde on altı Hava asteğmeni olmak üzere toplam 167 Türk askerî personeli hayatını kaybetmiştir.

    Bu olay Hava Kuvvetlerinin kararlılığını kırmamış ve 17 Mayıs 1942’de ilk grup 38’inci Eğitim Dönemi’ne katılmak üzere İngiltere’ye ulaşmıştı. Bunu diğer dönemler takip etmişti. Öğrenci pilotlar, Hurricane ve Spitfire tipi uçaklarda gelişme göstermeden önce, uçuş kariyerlerine daha sessiz Miles Master tipi uçaklarda başlamıştı. Uçuş kazaları sık görülmekteydi ve bunların çoğu genç Türk havacılar için ölümcül sonuçlar doğurmuştu.

    İLK ŞEHİT TEĞMEN REŞİT NALBANT

    17 Ağustos 1942 tarihinde, 39’uncu Dönem Pilotaj Kursu’nda bulunan 22 yaşındaki Tğm. Reşit Nalbant, Airspeed Oxford tipi uçak ile RAF Cronwell’de inişe teşebbüs ederken düşmüş ve 17’nci Uçuş Eğitim Okulunda (17. Service Flying Training School) görev yapan ilk Türk öğrenci şehit pilot olmuştur.

    Tğm. Nalbant için Cronwell Üs’sünde, İngiliz ve 60 Türk subayın katıldığı özel bir cenaze töreni düzenlendi ve naaşı, Surrey Brookwood mezarlığının askerî bölümüne götürüldü.

    Bu olaydan sadece bir ay sonra, 19 Eylül 1942’de, uçuş eğitimi sırasında başka bir ölümcül olay meydana gelmiş ve 40’ıncı Dönem Kursundan Tğm. N. Şengün, Miles Master tipi uçağı ile dalıştan çıkarken, Barkston Heath iniş sahasına düşmüştür.

    Öğrenci Plt.Tğm. S.Parlak 18 Temmuz 1943’de Grantham yakınlarındaki Belvoir Castle’ın kuzeyinde alçaktan uçarken, uçağı (Miles Master III) enerji nakil hatlarına takıldı ve Woolsthorpe yerleşim yeri civarına düştü. Olayı soruşturmak üzere bir heyet oluşturuldu. Tğm. Parlak da, askerî bir töreni takiben Brookwood’a defnedildi.

    23 Ağustos 1942’de, bu kez 48’inci dönemde olan Tğm. Esat Şaşmaz, Hava alanının üç mil kuzeybatısındaki Ashby de La Launde’da, Miles Master tipi uçağı ile yere çakılmış ve daha henüz yirmi yaşındayken şehit olmuştur. Tğm. Şaşmaz’ın cenazesi önce Cronwell’e getirildi ve o da diğer arkadaşları gibi Brookwood’a defnedildi.

    Kuzey Lincolnshire’daki Caistor’da bulunan çimenlik alan, o tarihlerde RAF Cranwell Üssü tarafından emercensi pist olarak kullanılıyordu. 4 Eylül 1942’de Tğm. Hakkı Akarçay, öğretmen pilot İngiliz subayı l.F. Chapman’la birlikte, Master W9017 numaralı uçakla bu meydanda havalanmış, ancak kalkıştan sadece birkaç dakika sonra bir düşman taarruz uçağı tarafından saldırıya uğramıştır. Saldırı sonucu düşürülen uçakta, her iki pilot da hayatını kaybeder. Tğm. Akarçay’ın naaşı, Brookwood’a defnedilir.
    Cevat Tuna, istihbarat sistemi içinde yetişmemiş tecrübesiz personelin casus olarak kullanılmasının ne Almanya'ya ne de İngiltere'ye fayda sağlayacağına dikkat çekerek, "Bu bilgi ve tecrübeden mahrum olmaları sebebiyle Türk pilotların casus olarak kullanılmaları düşünülemez. Esasında askeri ve politik kademelerden hiç kimseye böyle bir görev de verilmemiştir. İngiltere'deki uçuş eğitimi, tamamıyla eğitim meydanlarında yapılmıştır. Savaş üslerine girişe müsaade edilmediği için bunların yalnız isimleri bilinirdi" diyor.

    TÜRK PİLOTUNU DÜŞÜREN ALMAN UÇAĞI

    Türk subayların İngiltere'de Almanya'ya karşı savaştıklarına dair iddia da Cevat Paşa tarafından reddediliyor. Mezar taşında "Bir Alman uçağı tarafından düşürülerek şehit oldu" ibaresi yazan Hava Teğmen Hakkı Akarçay'ın uçağının düşürülüş hikayesini Cevat Tuna şöyle anlatıyor:
    "1944 yılının 3-4 Eylül gecesi onun uçağından evvel kalkan uçaktaydım. Olayın gerçek görgü tanığıyım. Olay, İngiltere'nin kuzeyinde Hvll denilen yerdeki ufak çim eğitim meydanında olmuştur"
    Teğmen Akarçay'ın şehit olduğu gece Hvll'deki çimenli eğitim meydanında gece uçuşu yapmaya hazırlandığını anlatan Tuna, karartma ile telsiz susması olduğunu ve gecenin karanlığında meydanın hafif şekilde aydınlık olduğunu tasvir ediyor.
    Meydan turu, iniş ve kalkış çalışması yapmak için tek başına Master 2 uçağıyla piste giren Tuna, yeşil ışık (Aldis) ile kalkış müsaadesi alarak havalanır: "Tedbir olarak telsiz konuşması yasaktı. Telsiz susması olduğu için iniş ve kalkışlar kırmızı ve yeşil ışıkla idare edilmekteydi. Lüzumlu irtifayı alıp sola dönüşe başladığımda sağ kanadımın üzerinden geçen bir ışık huzmesi gördüm. Bir uçak çok yakın olarak üzerimden geçti. İlk önce bu uçağı İngiliz uçağı Beaufighter'a benzettim. Rüzgar altı bacağına döndüğümde 'Bana niye işaret fişeği attı?' diye düşünürken bunun bir Alman Junkers Ju88 olabileceğini ve beni düşürmek için çalıştığını anladım. Paniğe kapılmamıştım ama süratli olduğum halde hemen inişe geçtim. Ancak acele ettiğim için uçağı savurarak durdurabilmiştim. Bir kanadı yere eğik durumda durduğunda lastiğimin patladığını zannederek el frenini çekip yere atladım. O sırada İngiliz Filo komutanı arabasıyla yanıma geldi.
    'Tuna ne oldu?' dedi. Havadakinin Alman uçağı olduğundan yeterince emin olmadığım için, 'Süratle geldim. Lastiğimin patladığını zannediyorum, onu kontrol ediyorum' dedim. Lastik patlamamıştı. Savrulma nedeniyle dikine çökük kalmıştı. Birlikte kanadı kaldırarak normal duruma getirdik. Ben kabine tırmanırken filo komutanı 'Tuna çabuk uçağını park yerine götür, havada 'Jerry' (Alman uçaklarına verilen takma ad) var' dedi. İşte o zaman heyecanlanmadım desem yalan söylemiş olurum.

    MÜTHİŞ BİR PATLAMA!

    Birden müthiş bir paniğe kapıldım ve uçağı götürüp park yerine bıraktım. Yere inip barakalara doğru giderken barakaların gerisinde müthiş bir patlama sesi duydum. Ardından gökyüzüne bir alev sütununun yükseldiğini gördüm. Bu alev, benden sonra kalkan Teğmen Akarçay ile İngiliz pilot eğitim hocasının uçağı olup rüzgar altı bacağında korsan Alman uçağı tarafından bir anlık ileri tetik çekişiyle vurulup düşürülmüştü. Her iki pilot da şehit olmuştu.
    Bana dönüş esnasında ateş ettiği için önlemeli ateşi becerememişti. Ben kurtulmuştum. Barakaların önüne geldiğimde Necdet Horasan, Oğuz Barut, Muzaffer Özalp ile diğer arkadaşlarım boynuma sarılıp geçmiş olsun derlerken onlara barakaların gerisinde yükselen alevleri gösterdim. O anda hep birlikte ilk ve son olarak gerçek bir hava çarpışmasına şahit olmanın dehşetini yaşadık. Sevgili arkadaşımızla kıymetli hocamızı kaybetmenin acısını paylaştık."

    DİĞER KAZALAR VE ŞEHİTLERİMİZ

    Daha bir aylık süre geçmeden Cronwell’deki Türk grup, meslektaşlarından birini daha kaybederek bir kez daha sarsılır. Tğm. Ömer Sümercan, uçtuğu Oxford tipi uçağın motorları durup yere çakılması sonucu hayatını kaybeder. 10 Kasım günü, bu kez daha tecrübeli bir pilotun başına felaket getirir. 5’inci dönem tekâmül kursu’nda öğrenci olan Tğm. Hüdai Toros, eğitim uçuşu için Cronwell’den Spitfire W3456 uçağıyla havalanır ve uçuş sırasında göz kararması sebebiyle hava alanı sınırına yakın bir mesafede bulunan Heath Farm’da yere çakılarak hayatını kaybeder. O da, Brookwood’da toprağa verilir.

    Bu olayın üzerinden yaklaşık bir yıl geçmişti ki, başka bir ölümcül kaza meydana gelir. 10 Ağustos 1944’te Welby’de düşen Miles Master tipindeki uçak, Tğm. Mustafa Görez’in hayatına mal olur. Bir diğer havacı, Tğm. Fethi Nejat Ang, yine bir Miles Master uçağıyla gece uçuşunu tamamlayıp saat 02:00 civarındaki iniş denemesinde yüksek kalır ve Caythorpe yakınlarında düşer. Kazada ölen Tğm. Ang, 27 Eylül 1944’de defnedilir.

    21 yaşındaki Tğm. Emin Dönmez ise 25 Ekim 1944 tarihinde, eğitim uçuşu sırasında kullandığı Spitfire uçağının düşmesi sonucu hayatını kaybeder. Tğm. Dönmez de diğer arkadaşları gibi Brookwood mezarlığına defnedilir.

    11 PİLOT ŞEHİT OLDU

    Cevat Tuna, 14 pilot arkadaşından birini tren diğerini de bisiklet kazasında kaybettiklerini hatırlatarak, uçuş eğitimi gören 300'e yakın pilot içinde 11 pilotun şehit olmasının normal olduğunu kaydediyor. Türk pilotlarının personel dosyalarının 'Top Secret' olarak değerlendirilmesinin ise stratejik istihbaratın biyografik istihbarat konusu ile ilgili olabileceği tahminini yürüten Tuna, "Bu değerlendirmenin, casusluk iddiaları ile hiçbir ilgisi olduğunu sanmıyorum. Uçuş eğitimi için gönderilen Türk pilotları ne İngiltere adına çarpıştılar ne Alman casusuydu. Onlar Türk semalarını korumak maksadıyla iyi yetişmiş bir pilot olmak için orada bulunuyorlardı" diye görüşlerini ortaya koyuyor.

    1990'DA MEZARLIK YAPILDI

    Türk Hava Kuvvetlerini, eğitim bakımından da çağdaşlarının seviyesine çıkarmak amacıyla, İkinci Dünya Savaşı yıllarında pilotaj eğitimi için İngiltere’ye gönderilen ve oradaki eğitimleri sırasında yaşamlarını kaybederek şehit olan bu vatan evlatları için defnedildikleri yerde, 1990’lı yıllarda düzenleme yapılarak "Türk Hava Şehitliği" oluşturulmuştur. Londra’ya 30 mil uzaklıkta olan Brookwood’daki İngiliz askerî mezarlığı içinde yer alan Hava Şehitliği’miz gayet bakımlı olup, güzelce biçilmiş çit bitkileriyle çevrelenmiştir.

    Brookwood Türk Hava Şehitliği’nde, 15 Hava subayımızın kabri bulunmaktadır. Bunların 14’ü pilotaj eğitimi sırasında şehit olan 1941-1942 yılı Harp Okulu mezunu Havacı subaylar olup biri de 1836'da İngiltere’de görevli iken vefat eden Teğmen Arif Bey’dir. Aslında Tğm. Arif Bey, vefat ettiğinde Woolvich şehrinin mezarlığına defnedilmiş, daha sonra ise kabri anılan şehitliğe nakledilmiştir.

    İNGİLTERE'DEKİ ŞEHİTLERİMİZ

    1. Hv.Tğm. Nizamettin Şengün 18/19 Eylül 1942 Talim uçuşunda düşerek,
    2. Hv.Tğm. Ali Aksu 21 Ocak 1943 Havada çarpışarak,
    3. Hv.Tğm. İbrahim Oray 25 Mart 1943 Tren kazasında,
    4. Hv.Tğm. Saim Parlak 17 Temmuz 1943 Tayyaresiyle düşerek,
    5. Hv.Tğm. Esat Şaşmaz 23 Ağustos 1943 Tayyaresiyle düşerek,
    6. Hv.Tğm. Hakkı Akarçay 3/4 Eylül 1943 Gece uçuşu esnasında bir Alman tayyaresinin hücumuna uğramış ve düşmüştür.
    7. Hv.Tğm. Ömer Sümercan 21 Eylül 1943 Tayyaresiyle düşerek,
    8. Hv.Tğm. Kemal Gülçeken 10 Ocak 1944 Tayyaresiyle düşerek,
    9. Hv.Tğm. Mustafa Görez 4 Ağustos 1944 Tayyaresiyle düşerek,
    10. Hv.Tğm. Fethi Ang 24 Eylül 1944 Tayyaresiyle düşerek,
    11. Hv.Tğm. Emin Dönmez 25 Ekim 1944 Tayyaresiyle düşerek,
    12. Hv.Tğm. Hüdai Toros 10 Kasım 1944 Tayyaresiyle düşerek,
    13. Hv.Tğm. Abdullah Ay 4 Nisan 1945 Trafik kazasında,
    14. Hv.Tğm. Reşit Nalbant 17 Ağustos 1942 Talim uçuşunda düşerek,

    Kaynak. Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Cevat TUNA anıları, Sinan Arktkn
    NOT: Şehitlikte ayrıca 17 Şubat 1959 tarihinde Başbakan Adnan Menderes'in de içinde olduğu, Londra Gatwick Havalimanı'na inerken düşen THY uçağında şehit olan Türk havacıları içinde bir kitabe bulunmaktadır. Ancak şehit THY personeli Türkiye'de defnedilmiştir. Şehit olan THY personeli:
    Abdullah Parla: THY Genel Müdürü
    Münir Özbek: Kaptan Pilot
    Sabri Kazmaoğlu: İkinci Pilot
    Lütfi Biberoğlu: İkinci Pilot
    Gönül Uygur: Kabin Memuru
    Gündüz Tezel: Telsiz Operatörü
    İngiltere'de bir Türk Hava Şehitliği! İkinci Dünya Savaşı sırasında Hava Kuvvetleri'nin önemi hızla artmıştı. Sağlık sorunu olmayan ve istekli Kara Harp Okulu öğrencilerinden seçilenler, eğitim alıp yetişmesi için yurtdışına gönderilmelerine karar verilmişti. Emekli Tümgeneral Cevat Tuna'nın yazdığı kitap, İngiltere'de uçuş eğitimi gören Türk pilotlarını anlatıyordu... Cevat Tuna'nın satırlarında şu bilgiler vardı... "İkinci Dünya Savaşı devam ederken 1941-1945 arasında 1941 yılının A ve B dönemi mezunları, 1942 mezunlarının tamamı ve 1943 yılı mezunlarının yarısı İngiltere'ye iki yıl süren uçuş eğitimi için gönderildi. Eğitimleri tamamladıktan sonra Türkiye'ye geri döndüler. 1943 mezunu hava subaylarının diğer yarısı ise uçuş eğitimlerini Amerika'da yaptılar" 19 Ekim 1939’da İngiltere ve Fransa, Türkiye ile ittifak anlaşması imzalamış ve Türklerle yakınlaşmayı arttırmak için RAF, sadece Türk Hava Kuvvetleri öğrenci pilotlarını Cronwell’e kabul etmişti. Böylece Harp Okulunu bitiren 1941 devresinden seçilen 20 havacının, İngiltere’ye pilotaj eğitimine gönderilmesine karar verildi. REFAH ŞİLEBİ FACİASI 20 Hava subayı, 23 Haziran 1941 tarihinde Refah şilebi ile İskenderun’dan Mısır’ın İskenderiye limanına hareket ettiler. O tarihlerde Akdeniz Almanların kontrolünde olduğu için anılan personelin Mısır’a gönderilmesi, buradan da İngilizler tarafından İngiltere’ye götürülmesi kararlaştırılmıştı. Ancak hareketinden beş saat sonra Refah şilebi, torpillenmiş ve tarihe "Refah Faciası" olarak geçen bu olayda, içlerinde on altı Hava asteğmeni olmak üzere toplam 167 Türk askerî personeli hayatını kaybetmiştir. Bu olay Hava Kuvvetlerinin kararlılığını kırmamış ve 17 Mayıs 1942’de ilk grup 38’inci Eğitim Dönemi’ne katılmak üzere İngiltere’ye ulaşmıştı. Bunu diğer dönemler takip etmişti. Öğrenci pilotlar, Hurricane ve Spitfire tipi uçaklarda gelişme göstermeden önce, uçuş kariyerlerine daha sessiz Miles Master tipi uçaklarda başlamıştı. Uçuş kazaları sık görülmekteydi ve bunların çoğu genç Türk havacılar için ölümcül sonuçlar doğurmuştu. İLK ŞEHİT TEĞMEN REŞİT NALBANT 17 Ağustos 1942 tarihinde, 39’uncu Dönem Pilotaj Kursu’nda bulunan 22 yaşındaki Tğm. Reşit Nalbant, Airspeed Oxford tipi uçak ile RAF Cronwell’de inişe teşebbüs ederken düşmüş ve 17’nci Uçuş Eğitim Okulunda (17. Service Flying Training School) görev yapan ilk Türk öğrenci şehit pilot olmuştur. Tğm. Nalbant için Cronwell Üs’sünde, İngiliz ve 60 Türk subayın katıldığı özel bir cenaze töreni düzenlendi ve naaşı, Surrey Brookwood mezarlığının askerî bölümüne götürüldü. Bu olaydan sadece bir ay sonra, 19 Eylül 1942’de, uçuş eğitimi sırasında başka bir ölümcül olay meydana gelmiş ve 40’ıncı Dönem Kursundan Tğm. N. Şengün, Miles Master tipi uçağı ile dalıştan çıkarken, Barkston Heath iniş sahasına düşmüştür. Öğrenci Plt.Tğm. S.Parlak 18 Temmuz 1943’de Grantham yakınlarındaki Belvoir Castle’ın kuzeyinde alçaktan uçarken, uçağı (Miles Master III) enerji nakil hatlarına takıldı ve Woolsthorpe yerleşim yeri civarına düştü. Olayı soruşturmak üzere bir heyet oluşturuldu. Tğm. Parlak da, askerî bir töreni takiben Brookwood’a defnedildi. 23 Ağustos 1942’de, bu kez 48’inci dönemde olan Tğm. Esat Şaşmaz, Hava alanının üç mil kuzeybatısındaki Ashby de La Launde’da, Miles Master tipi uçağı ile yere çakılmış ve daha henüz yirmi yaşındayken şehit olmuştur. Tğm. Şaşmaz’ın cenazesi önce Cronwell’e getirildi ve o da diğer arkadaşları gibi Brookwood’a defnedildi. Kuzey Lincolnshire’daki Caistor’da bulunan çimenlik alan, o tarihlerde RAF Cranwell Üssü tarafından emercensi pist olarak kullanılıyordu. 4 Eylül 1942’de Tğm. Hakkı Akarçay, öğretmen pilot İngiliz subayı l.F. Chapman’la birlikte, Master W9017 numaralı uçakla bu meydanda havalanmış, ancak kalkıştan sadece birkaç dakika sonra bir düşman taarruz uçağı tarafından saldırıya uğramıştır. Saldırı sonucu düşürülen uçakta, her iki pilot da hayatını kaybeder. Tğm. Akarçay’ın naaşı, Brookwood’a defnedilir. Cevat Tuna, istihbarat sistemi içinde yetişmemiş tecrübesiz personelin casus olarak kullanılmasının ne Almanya'ya ne de İngiltere'ye fayda sağlayacağına dikkat çekerek, "Bu bilgi ve tecrübeden mahrum olmaları sebebiyle Türk pilotların casus olarak kullanılmaları düşünülemez. Esasında askeri ve politik kademelerden hiç kimseye böyle bir görev de verilmemiştir. İngiltere'deki uçuş eğitimi, tamamıyla eğitim meydanlarında yapılmıştır. Savaş üslerine girişe müsaade edilmediği için bunların yalnız isimleri bilinirdi" diyor. TÜRK PİLOTUNU DÜŞÜREN ALMAN UÇAĞI Türk subayların İngiltere'de Almanya'ya karşı savaştıklarına dair iddia da Cevat Paşa tarafından reddediliyor. Mezar taşında "Bir Alman uçağı tarafından düşürülerek şehit oldu" ibaresi yazan Hava Teğmen Hakkı Akarçay'ın uçağının düşürülüş hikayesini Cevat Tuna şöyle anlatıyor: "1944 yılının 3-4 Eylül gecesi onun uçağından evvel kalkan uçaktaydım. Olayın gerçek görgü tanığıyım. Olay, İngiltere'nin kuzeyinde Hvll denilen yerdeki ufak çim eğitim meydanında olmuştur" Teğmen Akarçay'ın şehit olduğu gece Hvll'deki çimenli eğitim meydanında gece uçuşu yapmaya hazırlandığını anlatan Tuna, karartma ile telsiz susması olduğunu ve gecenin karanlığında meydanın hafif şekilde aydınlık olduğunu tasvir ediyor. Meydan turu, iniş ve kalkış çalışması yapmak için tek başına Master 2 uçağıyla piste giren Tuna, yeşil ışık (Aldis) ile kalkış müsaadesi alarak havalanır: "Tedbir olarak telsiz konuşması yasaktı. Telsiz susması olduğu için iniş ve kalkışlar kırmızı ve yeşil ışıkla idare edilmekteydi. Lüzumlu irtifayı alıp sola dönüşe başladığımda sağ kanadımın üzerinden geçen bir ışık huzmesi gördüm. Bir uçak çok yakın olarak üzerimden geçti. İlk önce bu uçağı İngiliz uçağı Beaufighter'a benzettim. Rüzgar altı bacağına döndüğümde 'Bana niye işaret fişeği attı?' diye düşünürken bunun bir Alman Junkers Ju88 olabileceğini ve beni düşürmek için çalıştığını anladım. Paniğe kapılmamıştım ama süratli olduğum halde hemen inişe geçtim. Ancak acele ettiğim için uçağı savurarak durdurabilmiştim. Bir kanadı yere eğik durumda durduğunda lastiğimin patladığını zannederek el frenini çekip yere atladım. O sırada İngiliz Filo komutanı arabasıyla yanıma geldi. 'Tuna ne oldu?' dedi. Havadakinin Alman uçağı olduğundan yeterince emin olmadığım için, 'Süratle geldim. Lastiğimin patladığını zannediyorum, onu kontrol ediyorum' dedim. Lastik patlamamıştı. Savrulma nedeniyle dikine çökük kalmıştı. Birlikte kanadı kaldırarak normal duruma getirdik. Ben kabine tırmanırken filo komutanı 'Tuna çabuk uçağını park yerine götür, havada 'Jerry' (Alman uçaklarına verilen takma ad) var' dedi. İşte o zaman heyecanlanmadım desem yalan söylemiş olurum. MÜTHİŞ BİR PATLAMA! Birden müthiş bir paniğe kapıldım ve uçağı götürüp park yerine bıraktım. Yere inip barakalara doğru giderken barakaların gerisinde müthiş bir patlama sesi duydum. Ardından gökyüzüne bir alev sütununun yükseldiğini gördüm. Bu alev, benden sonra kalkan Teğmen Akarçay ile İngiliz pilot eğitim hocasının uçağı olup rüzgar altı bacağında korsan Alman uçağı tarafından bir anlık ileri tetik çekişiyle vurulup düşürülmüştü. Her iki pilot da şehit olmuştu. Bana dönüş esnasında ateş ettiği için önlemeli ateşi becerememişti. Ben kurtulmuştum. Barakaların önüne geldiğimde Necdet Horasan, Oğuz Barut, Muzaffer Özalp ile diğer arkadaşlarım boynuma sarılıp geçmiş olsun derlerken onlara barakaların gerisinde yükselen alevleri gösterdim. O anda hep birlikte ilk ve son olarak gerçek bir hava çarpışmasına şahit olmanın dehşetini yaşadık. Sevgili arkadaşımızla kıymetli hocamızı kaybetmenin acısını paylaştık." DİĞER KAZALAR VE ŞEHİTLERİMİZ Daha bir aylık süre geçmeden Cronwell’deki Türk grup, meslektaşlarından birini daha kaybederek bir kez daha sarsılır. Tğm. Ömer Sümercan, uçtuğu Oxford tipi uçağın motorları durup yere çakılması sonucu hayatını kaybeder. 10 Kasım günü, bu kez daha tecrübeli bir pilotun başına felaket getirir. 5’inci dönem tekâmül kursu’nda öğrenci olan Tğm. Hüdai Toros, eğitim uçuşu için Cronwell’den Spitfire W3456 uçağıyla havalanır ve uçuş sırasında göz kararması sebebiyle hava alanı sınırına yakın bir mesafede bulunan Heath Farm’da yere çakılarak hayatını kaybeder. O da, Brookwood’da toprağa verilir. Bu olayın üzerinden yaklaşık bir yıl geçmişti ki, başka bir ölümcül kaza meydana gelir. 10 Ağustos 1944’te Welby’de düşen Miles Master tipindeki uçak, Tğm. Mustafa Görez’in hayatına mal olur. Bir diğer havacı, Tğm. Fethi Nejat Ang, yine bir Miles Master uçağıyla gece uçuşunu tamamlayıp saat 02:00 civarındaki iniş denemesinde yüksek kalır ve Caythorpe yakınlarında düşer. Kazada ölen Tğm. Ang, 27 Eylül 1944’de defnedilir. 21 yaşındaki Tğm. Emin Dönmez ise 25 Ekim 1944 tarihinde, eğitim uçuşu sırasında kullandığı Spitfire uçağının düşmesi sonucu hayatını kaybeder. Tğm. Dönmez de diğer arkadaşları gibi Brookwood mezarlığına defnedilir. 11 PİLOT ŞEHİT OLDU Cevat Tuna, 14 pilot arkadaşından birini tren diğerini de bisiklet kazasında kaybettiklerini hatırlatarak, uçuş eğitimi gören 300'e yakın pilot içinde 11 pilotun şehit olmasının normal olduğunu kaydediyor. Türk pilotlarının personel dosyalarının 'Top Secret' olarak değerlendirilmesinin ise stratejik istihbaratın biyografik istihbarat konusu ile ilgili olabileceği tahminini yürüten Tuna, "Bu değerlendirmenin, casusluk iddiaları ile hiçbir ilgisi olduğunu sanmıyorum. Uçuş eğitimi için gönderilen Türk pilotları ne İngiltere adına çarpıştılar ne Alman casusuydu. Onlar Türk semalarını korumak maksadıyla iyi yetişmiş bir pilot olmak için orada bulunuyorlardı" diye görüşlerini ortaya koyuyor. 1990'DA MEZARLIK YAPILDI Türk Hava Kuvvetlerini, eğitim bakımından da çağdaşlarının seviyesine çıkarmak amacıyla, İkinci Dünya Savaşı yıllarında pilotaj eğitimi için İngiltere’ye gönderilen ve oradaki eğitimleri sırasında yaşamlarını kaybederek şehit olan bu vatan evlatları için defnedildikleri yerde, 1990’lı yıllarda düzenleme yapılarak "Türk Hava Şehitliği" oluşturulmuştur. Londra’ya 30 mil uzaklıkta olan Brookwood’daki İngiliz askerî mezarlığı içinde yer alan Hava Şehitliği’miz gayet bakımlı olup, güzelce biçilmiş çit bitkileriyle çevrelenmiştir. Brookwood Türk Hava Şehitliği’nde, 15 Hava subayımızın kabri bulunmaktadır. Bunların 14’ü pilotaj eğitimi sırasında şehit olan 1941-1942 yılı Harp Okulu mezunu Havacı subaylar olup biri de 1836'da İngiltere’de görevli iken vefat eden Teğmen Arif Bey’dir. Aslında Tğm. Arif Bey, vefat ettiğinde Woolvich şehrinin mezarlığına defnedilmiş, daha sonra ise kabri anılan şehitliğe nakledilmiştir. İNGİLTERE'DEKİ ŞEHİTLERİMİZ 1. Hv.Tğm. Nizamettin Şengün 18/19 Eylül 1942 Talim uçuşunda düşerek, 2. Hv.Tğm. Ali Aksu 21 Ocak 1943 Havada çarpışarak, 3. Hv.Tğm. İbrahim Oray 25 Mart 1943 Tren kazasında, 4. Hv.Tğm. Saim Parlak 17 Temmuz 1943 Tayyaresiyle düşerek, 5. Hv.Tğm. Esat Şaşmaz 23 Ağustos 1943 Tayyaresiyle düşerek, 6. Hv.Tğm. Hakkı Akarçay 3/4 Eylül 1943 Gece uçuşu esnasında bir Alman tayyaresinin hücumuna uğramış ve düşmüştür. 7. Hv.Tğm. Ömer Sümercan 21 Eylül 1943 Tayyaresiyle düşerek, 8. Hv.Tğm. Kemal Gülçeken 10 Ocak 1944 Tayyaresiyle düşerek, 9. Hv.Tğm. Mustafa Görez 4 Ağustos 1944 Tayyaresiyle düşerek, 10. Hv.Tğm. Fethi Ang 24 Eylül 1944 Tayyaresiyle düşerek, 11. Hv.Tğm. Emin Dönmez 25 Ekim 1944 Tayyaresiyle düşerek, 12. Hv.Tğm. Hüdai Toros 10 Kasım 1944 Tayyaresiyle düşerek, 13. Hv.Tğm. Abdullah Ay 4 Nisan 1945 Trafik kazasında, 14. Hv.Tğm. Reşit Nalbant 17 Ağustos 1942 Talim uçuşunda düşerek, Kaynak. Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Cevat TUNA anıları, Sinan Arktkn NOT: Şehitlikte ayrıca 17 Şubat 1959 tarihinde Başbakan Adnan Menderes'in de içinde olduğu, Londra Gatwick Havalimanı'na inerken düşen THY uçağında şehit olan Türk havacıları içinde bir kitabe bulunmaktadır. Ancak şehit THY personeli Türkiye'de defnedilmiştir. Şehit olan THY personeli: Abdullah Parla: THY Genel Müdürü Münir Özbek: Kaptan Pilot Sabri Kazmaoğlu: İkinci Pilot Lütfi Biberoğlu: İkinci Pilot Gönül Uygur: Kabin Memuru Gündüz Tezel: Telsiz Operatörü
    0 Σχόλια 0 Μοιράστηκε
  • Şanlıurfa'da biber hasadı
    Şanlıurfa'da biber hasadı 🌶️🌶️
    0 Σχόλια 0 Μοιράστηκε
  • Almanya'nın Hilzingen kentinden fotoğrafçı Daniel Biber, 4 gün boyunca sığırcık kuşlarının mırıltısını yakalamaya çalıştı ve sonunda başardı: Eve gidip fotoğrafları inceleyene kadar sığırcık kuşlarının gökyüzünde dev bir kuş yarattığını fark etmemişti...
    Almanya'nın Hilzingen kentinden fotoğrafçı Daniel Biber, 4 gün boyunca sığırcık kuşlarının mırıltısını yakalamaya çalıştı ve sonunda başardı: Eve gidip fotoğrafları inceleyene kadar sığırcık kuşlarının gökyüzünde dev bir kuş yarattığını fark etmemişti...
    0 Σχόλια 0 Μοιράστηκε
  • Bangladeş'in Gaibandha şehrinde kadınlar günlük 1 ABD Doları'nın altında kırmızı biber üretiminide çalışıyorlar. Tarlalardan toplanan kırmızı biberler güneşin altına serildikten sonra kurumaya bırakılıyor. Düzenli kurumayı sağlamak için belirli aralıklarla kırmızı biberleri karıştıran kadın işçiler; güneşin altında zor şartlarda çalışıyor.
    Bangladeş'in Gaibandha şehrinde kadınlar günlük 1 ABD Doları'nın altında kırmızı biber üretiminide çalışıyorlar. Tarlalardan toplanan kırmızı biberler güneşin altına serildikten sonra kurumaya bırakılıyor. Düzenli kurumayı sağlamak için belirli aralıklarla kırmızı biberleri karıştıran kadın işçiler; güneşin altında zor şartlarda çalışıyor.
    0 Σχόλια 0 Μοιράστηκε
  • 128 .Saat sonra Enkazdan Sağ Çıkan bebeğin ilk görüntüsü. Elhamdülillah

    Bilime Göre O Bebeğin 128 Saat Beslenmeden Yaşaması Mümkün Değil.

    Evrim Teorisine Göre,Tesadüfen Bir Biberonun Ağzına Girmiş Olması Gerek ki Buda Mümkün Değil.

    Geriye Tek Bir Şey Kalıyor..

    "اِنَّ ا للَّهَ هـُوَ الرَّ زَّا قُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتِينُ.."

    "Şüphesiz Rızık Veren,
    Güç Ve Kuvvet Sahibi ALLAH'TIR.."

    {Zariyat Süresi 58.Ayet}
    128 .Saat sonra Enkazdan Sağ Çıkan bebeğin ilk görüntüsü. Elhamdülillah ☝️ Bilime Göre O Bebeğin 128 Saat Beslenmeden Yaşaması Mümkün Değil. Evrim Teorisine Göre,Tesadüfen Bir Biberonun Ağzına Girmiş Olması Gerek ki Buda Mümkün Değil. Geriye Tek Bir Şey Kalıyor.. "اِنَّ ا للَّهَ هـُوَ الرَّ زَّا قُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتِينُ.." "Şüphesiz Rızık Veren, Güç Ve Kuvvet Sahibi ALLAH'TIR.."☝️ {Zariyat Süresi 58.Ayet}
    0 Σχόλια 0 Μοιράστηκε
  • George Orwell'a Göre İyi Çay Demlemenin 11 Yolu

    Yetmiş yıl önce bu ay, George Orwell çay demlemek ve içmek ile ilgili 11 adet ipucunu kaleme aldı. Evening Standard dergisinin 12 Ocak 1946 tarihinde yayınlanan sayısında “A Nice Cup of Tea” (Bir Bardak Çay Keyfi) adı ile yer alan makalede, Orwell “en az dört madde tartışmalıdır” demiştir. Oldukça cüretkâr bir iddia! Öyleyse Orwell tarzı çay nasıl demlenir? Okumaya devam.

    Gizem Baykan


    "Elinize geçen ilk yemek kitabında çaya bakarsanız büyük ihtimalle o kitapta böyle bir kavramın geçmediğini fark edeceksiniz; ya da en iyi ihtimalle önemli noktalarından bazılarının bahsedilmediği birkaç çizim bulursunuz.

    Bu tuhaf bir durum çünkü çay bu ülkenin en önemli kültürel yapı taşlarından bir tanesi, İrlanda, Avustralya ve Yeni Zelanda’da da aynı şekilde çayın önemi büyük. Ancak çay yapımı konusunda oldukça fazla anlaşmazlık var.

    Ben mükemmel bir bardak çay için kendi tarifime baktığım zaman en az 11 önemli püf noktası olduğunu keşfettim. Belki iki tanesi genel olarak kabul edilebilir ve en az dört tanesi ise tamamen tartışmaya açık. İşte benim, her biri altın değerinde olan 11 kuralım.

    1- Her şeyden önce Hint ya da Seylan çayı kullanılmalı.

    Çin çayının günümüzde küçümsenmemesi gereken özellikleri var. Örneğin çay ekonomiktir ve sütsüz de içilebilir ancak içerisinde yeterli miktarda uyarıcı yoktur. Çin çayı içtikten sonra kendinizi daha bilge, cesur ya da iyimser hissetmezsiniz. “İyi bir bardak çay” denildiği zaman herkes Hint çayını kasteder.

    2- Çay, az miktarda demlenmeli, örneğin küçük çaydanlıklar kullanılmalıdır.

    Semaver gibi büyük bir kapta demlenen çay her zaman lezzetsiz olur, askeriyede kazanda demlenen çayın tadı ise makine yağına ya da alçıya benzer. Demlikler porselen ya da toprak olmalıdır. Gümüş ya da Britanya metalinden yapılmış olan demliklerde demlenen çay kalitesizdir, emaye kaplarda demlenen çay ise daha da beterdir. Bugünlerde daha nadiren kullanılan kalaylı demlikler ise o kadar da kötü değildir

    3- Demliğin önceden ısıtılmış olması gerekli.

    Demliğin içine sıcak su koyarak ısıtmaya çalışmaktansa, demliği doğrudan ocağa koymak daha doğrudur.

    4- Çay demli olmalı. Örneğin kulplu bir demlik kullanıyorsanız ve demliği tamamen dolduracaksanız, tepeleme altı çay kaşığı kadar çay yeterli olacaktır.


    Aslında düşünecek olursak bu miktar haftanın her günü içilecek bir miktar değildir, fakat ben bir bardak demli çayın yirmi açık çaydan daha iyi olacağını düşünüyorum. Yaşlılarda şöyle bir şey gözlemlenmiştir; gerçek çay severler çaylarını demsiz içmez, yıllar geçtikçe daha da demli olarak içerler.

    5- Çay demliğe doğrudan koyulmalı. Süzgeç, tül poşet ya da diğer malzemeler çayı hapseder.


    Bazı ülkelerde çaydanlığın içindeki çay yapraklarını tutan süzgeçler ile birlikte satılmaktadır fakat bu zararlıdır. Aslına bakılırsa bir insanın belirli miktarda çay yaprağı yutması ona zarar veremez ve eğer çay demliğin içindeyken serbest bir şekilde hareket etmezse asla iyi bir şekilde demlenemez.

    6- Çay demlerken kaynamış su kullanılmalı.

    Demleme zamanında suyun kaynar olmalı, yani çay demlenirken suyun ayrıca bir yandan da kaynatılması gereklidir. Bazı insanlar suyun çayla beraber kaynaması gerektiğini söylüyor, ancak ben bir fark yarattığını düşünmüyorum.

    7- Çay yapraklarının çökmesi için çayı yaptıktan sonra karıştırmalı ya da demliği güzelce sallamalısınız.

    8- Çayı düz ve derin olmayan, silindir şekilde olan güzel bir çay fincanında içmelisiniz.

    9- Çaya süt eklerken, sütün kremasını ayırmalısınız. Kremalı süt çaya oldukça kötü bir tat verir.

    10- Bardağa önce çayı koymalısınız.

    Bu İngiltere’de tartışılan bir konu. Bazıları önce sütü koymanız gerektiğini savunuyor ancak ben önce çayın konması konusunda ısrarcıyım. Çünkü önce çayı koyduğunuzda üzerine ne kadar süt koymanız gerektiğini daha iyi ayarlayabilirsiniz. Bazıları önce sütü koymanız gerektiğini savunuyor

    11- Eğer çayınızı Rus tarzında içmiyorsanız, şekersiz tüketmelisiniz.

    Burada azınlıkta olduğumu biliyorum. Ancak yine de çayın tadını içine şeker atarak tadını mahvederseniz kendinizi nasıl çay tiryakisi diyebilirsiniz ki? Çaya şeker atmak, tuz ya da biber atmaya eşdeğerdir. Nasıl ki biranın tadı sert olmalıdır, aynı şekilde çayın tadının da sert olması gereklidir. Eğer tatlandırırsanız tadını aldığınız şey çay değil, şekerdir ve buna benzer içecekleri sıcak suyun içerisine sadece şeker atarak da elde edebilirsiniz.

    Bazı kişiler çayı sevmediklerini, sadece ısınmak ya da kendilerine gelmek için içtiklerini ve bu yüzden çayın tadını almak için şeker ilave ettiklerini söylüyor. Bu tarz yanlış düşüncelere kapılmış insanlara tek söyleyebileceğim şey şudur: çayı sadece iki hafta şekersiz içerseniz, bir daha asla çayınıza şeker atmak istemeyeceksiniz ve onu mahvetmeden içmeyi başarabileceksiniz."

    #çay #çaysaati #türkiye #insan #demleme #georgeorwell #insan #kitap #şehir #şeker #bardak
    George Orwell'a Göre İyi Çay Demlemenin 11 Yolu Yetmiş yıl önce bu ay, George Orwell çay demlemek ve içmek ile ilgili 11 adet ipucunu kaleme aldı. Evening Standard dergisinin 12 Ocak 1946 tarihinde yayınlanan sayısında “A Nice Cup of Tea” (Bir Bardak Çay Keyfi) adı ile yer alan makalede, Orwell “en az dört madde tartışmalıdır” demiştir. Oldukça cüretkâr bir iddia! Öyleyse Orwell tarzı çay nasıl demlenir? Okumaya devam. Gizem Baykan "Elinize geçen ilk yemek kitabında çaya bakarsanız büyük ihtimalle o kitapta böyle bir kavramın geçmediğini fark edeceksiniz; ya da en iyi ihtimalle önemli noktalarından bazılarının bahsedilmediği birkaç çizim bulursunuz. Bu tuhaf bir durum çünkü çay bu ülkenin en önemli kültürel yapı taşlarından bir tanesi, İrlanda, Avustralya ve Yeni Zelanda’da da aynı şekilde çayın önemi büyük. Ancak çay yapımı konusunda oldukça fazla anlaşmazlık var. Ben mükemmel bir bardak çay için kendi tarifime baktığım zaman en az 11 önemli püf noktası olduğunu keşfettim. Belki iki tanesi genel olarak kabul edilebilir ve en az dört tanesi ise tamamen tartışmaya açık. İşte benim, her biri altın değerinde olan 11 kuralım. 1- Her şeyden önce Hint ya da Seylan çayı kullanılmalı. Çin çayının günümüzde küçümsenmemesi gereken özellikleri var. Örneğin çay ekonomiktir ve sütsüz de içilebilir ancak içerisinde yeterli miktarda uyarıcı yoktur. Çin çayı içtikten sonra kendinizi daha bilge, cesur ya da iyimser hissetmezsiniz. “İyi bir bardak çay” denildiği zaman herkes Hint çayını kasteder. 2- Çay, az miktarda demlenmeli, örneğin küçük çaydanlıklar kullanılmalıdır. Semaver gibi büyük bir kapta demlenen çay her zaman lezzetsiz olur, askeriyede kazanda demlenen çayın tadı ise makine yağına ya da alçıya benzer. Demlikler porselen ya da toprak olmalıdır. Gümüş ya da Britanya metalinden yapılmış olan demliklerde demlenen çay kalitesizdir, emaye kaplarda demlenen çay ise daha da beterdir. Bugünlerde daha nadiren kullanılan kalaylı demlikler ise o kadar da kötü değildir 3- Demliğin önceden ısıtılmış olması gerekli. Demliğin içine sıcak su koyarak ısıtmaya çalışmaktansa, demliği doğrudan ocağa koymak daha doğrudur. 4- Çay demli olmalı. Örneğin kulplu bir demlik kullanıyorsanız ve demliği tamamen dolduracaksanız, tepeleme altı çay kaşığı kadar çay yeterli olacaktır. Aslında düşünecek olursak bu miktar haftanın her günü içilecek bir miktar değildir, fakat ben bir bardak demli çayın yirmi açık çaydan daha iyi olacağını düşünüyorum. Yaşlılarda şöyle bir şey gözlemlenmiştir; gerçek çay severler çaylarını demsiz içmez, yıllar geçtikçe daha da demli olarak içerler. 5- Çay demliğe doğrudan koyulmalı. Süzgeç, tül poşet ya da diğer malzemeler çayı hapseder. Bazı ülkelerde çaydanlığın içindeki çay yapraklarını tutan süzgeçler ile birlikte satılmaktadır fakat bu zararlıdır. Aslına bakılırsa bir insanın belirli miktarda çay yaprağı yutması ona zarar veremez ve eğer çay demliğin içindeyken serbest bir şekilde hareket etmezse asla iyi bir şekilde demlenemez. 6- Çay demlerken kaynamış su kullanılmalı. Demleme zamanında suyun kaynar olmalı, yani çay demlenirken suyun ayrıca bir yandan da kaynatılması gereklidir. Bazı insanlar suyun çayla beraber kaynaması gerektiğini söylüyor, ancak ben bir fark yarattığını düşünmüyorum. 7- Çay yapraklarının çökmesi için çayı yaptıktan sonra karıştırmalı ya da demliği güzelce sallamalısınız. 8- Çayı düz ve derin olmayan, silindir şekilde olan güzel bir çay fincanında içmelisiniz. 9- Çaya süt eklerken, sütün kremasını ayırmalısınız. Kremalı süt çaya oldukça kötü bir tat verir. 10- Bardağa önce çayı koymalısınız. Bu İngiltere’de tartışılan bir konu. Bazıları önce sütü koymanız gerektiğini savunuyor ancak ben önce çayın konması konusunda ısrarcıyım. Çünkü önce çayı koyduğunuzda üzerine ne kadar süt koymanız gerektiğini daha iyi ayarlayabilirsiniz. Bazıları önce sütü koymanız gerektiğini savunuyor 11- Eğer çayınızı Rus tarzında içmiyorsanız, şekersiz tüketmelisiniz. Burada azınlıkta olduğumu biliyorum. Ancak yine de çayın tadını içine şeker atarak tadını mahvederseniz kendinizi nasıl çay tiryakisi diyebilirsiniz ki? Çaya şeker atmak, tuz ya da biber atmaya eşdeğerdir. Nasıl ki biranın tadı sert olmalıdır, aynı şekilde çayın tadının da sert olması gereklidir. Eğer tatlandırırsanız tadını aldığınız şey çay değil, şekerdir ve buna benzer içecekleri sıcak suyun içerisine sadece şeker atarak da elde edebilirsiniz. Bazı kişiler çayı sevmediklerini, sadece ısınmak ya da kendilerine gelmek için içtiklerini ve bu yüzden çayın tadını almak için şeker ilave ettiklerini söylüyor. Bu tarz yanlış düşüncelere kapılmış insanlara tek söyleyebileceğim şey şudur: çayı sadece iki hafta şekersiz içerseniz, bir daha asla çayınıza şeker atmak istemeyeceksiniz ve onu mahvetmeden içmeyi başarabileceksiniz." #çay #çaysaati #türkiye #insan #demleme #georgeorwell #insan #kitap #şehir #şeker #bardak
    0 Σχόλια 0 Μοιράστηκε
  • "İsotun acısıyla birlikte sıcaklığı 50 derece hissediyoruz"

    İlkbaharda ekiliyor, bakım ve sulamanın ardından ağustosta hasat ediliyor. İşçiler, kavurucu sıcağa ve biberin acısına rağmen gün boyu mesai yapıyor.

    Şanlıurfa'da uzun ve zahmetli bir sürecin ardından elde edilen coğrafi işaretli isot, tezgahlarda yerini almaya başladı.

    https://www.trthaber.com/foto-galeri/sicak-havada-aci-mesai/49625/sayfa-1.html
    "İsotun acısıyla birlikte sıcaklığı 50 derece hissediyoruz" İlkbaharda ekiliyor, bakım ve sulamanın ardından ağustosta hasat ediliyor. İşçiler, kavurucu sıcağa ve biberin acısına rağmen gün boyu mesai yapıyor. Şanlıurfa'da uzun ve zahmetli bir sürecin ardından elde edilen coğrafi işaretli isot, tezgahlarda yerini almaya başladı. https://www.trthaber.com/foto-galeri/sicak-havada-aci-mesai/49625/sayfa-1.html
    0 Σχόλια 0 Μοιράστηκε
Αναζήτηση αποτελεσμάτων