• Türkiye Hakkında Bilmeyebileceğiniz 15 İlginç Gerçek

    1. İstanbul, dünyada iki kıtayı kapsayan tek şehirdir: Avrupa ve Asya, Boğaz Boğazı ile bölünmüştür.
    2. Türkiye, bilinen en eski insan yerleşimlerinden biri olan Göbekli Tepe'ye ev sahipliği yapıyor. 11.000 yılı aşkın bir süre öncesine dayanan.
    3. Homeros'un *İlyada*'sından ünlü Truva antik kenti günümüz Türkiye'sinde yer alıyor.
    4. Ülke, Bizans İmparatorluğu'nun ve daha sonra Osmanlı İmparatorluğu'nun kalbiydi, her ikisi de zengin kültürel ve tarihi miraslar bıraktı.
    5. Türkiye, günümüz Noel Baba'sının ilham kaynağı olan Aziz Nikolas'ın doğum yeridir.
    6. Kapadokya bölgesi, eşsiz kaya oluşumları, yeraltı şehirleri ve sıcak hava balonu sürüşleriyle ünlüdür.
    7. Zengin lezzeti ve kalın tutarlılığı ile bilinen Türk kahvesi UNESCO tarafından soyut olmayan bir kültür mirası olarak kabul ediliyor.
    8. İstanbul'daki 1455 yılına dayanan Grand Çarşı, dünyanın en büyük ve en eski kapalı pazarlarından biri.
    9. Önce kilise, sonra cami, sonra müze, şimdi de yeniden cami olan Ayasofya, Türkiye’nin katmanlı tarihini simgeliyor.
    10. Türkiye, çoğu Nutella gibi ürünlerde kullanılan dünya fındığının %75'ini üretiyor.
    11. Türkçe’de “pamukkale” anlamına gelen Pamukkale, beyaz traverten teraslarından oluşan doğal termal havuzlara sahiptir.
    12. Nuh’un gemisinin indiğine inanılan Ararat Dağı, Türkiye’nin en yüksek zirvesi.
    13. Genellikle Hollanda ile ilişkili olan laleler Türkiye kökenli ve 16. yüzyılda Avrupa'ya tanıtıldı.
    14. Tatlı bir şekerleme olan Türk lokumu (*lokum*), 500 yılı aşkın süredir ülke mutfağının bir parçası.
    15. Efes'te yer alan antik Celsus Kütüphanesi, antik dünyanın en büyük kütüphanelerinden biriydi.
    Türkiye 🇹🇷 Hakkında Bilmeyebileceğiniz 15 İlginç Gerçek 1. İstanbul, dünyada iki kıtayı kapsayan tek şehirdir: Avrupa ve Asya, Boğaz Boğazı ile bölünmüştür. 2. Türkiye, bilinen en eski insan yerleşimlerinden biri olan Göbekli Tepe'ye ev sahipliği yapıyor. 11.000 yılı aşkın bir süre öncesine dayanan. 3. Homeros'un *İlyada*'sından ünlü Truva antik kenti günümüz Türkiye'sinde yer alıyor. 4. Ülke, Bizans İmparatorluğu'nun ve daha sonra Osmanlı İmparatorluğu'nun kalbiydi, her ikisi de zengin kültürel ve tarihi miraslar bıraktı. 5. Türkiye, günümüz Noel Baba'sının ilham kaynağı olan Aziz Nikolas'ın doğum yeridir. 6. Kapadokya bölgesi, eşsiz kaya oluşumları, yeraltı şehirleri ve sıcak hava balonu sürüşleriyle ünlüdür. 7. Zengin lezzeti ve kalın tutarlılığı ile bilinen Türk kahvesi UNESCO tarafından soyut olmayan bir kültür mirası olarak kabul ediliyor. 8. İstanbul'daki 1455 yılına dayanan Grand Çarşı, dünyanın en büyük ve en eski kapalı pazarlarından biri. 9. Önce kilise, sonra cami, sonra müze, şimdi de yeniden cami olan Ayasofya, Türkiye’nin katmanlı tarihini simgeliyor. 10. Türkiye, çoğu Nutella gibi ürünlerde kullanılan dünya fındığının %75'ini üretiyor. 11. Türkçe’de “pamukkale” anlamına gelen Pamukkale, beyaz traverten teraslarından oluşan doğal termal havuzlara sahiptir. 12. Nuh’un gemisinin indiğine inanılan Ararat Dağı, Türkiye’nin en yüksek zirvesi. 13. Genellikle Hollanda ile ilişkili olan laleler Türkiye kökenli ve 16. yüzyılda Avrupa'ya tanıtıldı. 14. Tatlı bir şekerleme olan Türk lokumu (*lokum*), 500 yılı aşkın süredir ülke mutfağının bir parçası. 15. Efes'te yer alan antik Celsus Kütüphanesi, antik dünyanın en büyük kütüphanelerinden biriydi.
    0 Kommentare 0 Anteile
  • Suudi Arabistan’daki sıradışı arı kovanlarının 1.000 yıldan daha eski olduğu düşünülüyor düşünülüyor
    Suudi Arabistan’ın batısındaki görkemli Sarawat Sıradağları’nda yer alan Maysan Valiliği’ndeki antik arı kovanları, nefes kesici bir tarihi alan oluşturuyor.

    Bölge, yerin ilk sakinleri için önemli bir günlük besin kaynağı olan yaklaşık 1.200 arı kovanını içeriyor.

    Etkileyici tarihi arı kovanları Taif’in güneyindeki Maysan vilayetinde bulunan terk edilmiş Kharfi köyünde yer alıyor.

    Maysan’daki tarihi arı kovanları Suudi bal üretimi ve satışı için birincil kaynak haline geldi.
    Suudi Arabistan’daki sıradışı arı kovanlarının 1.000 yıldan daha eski olduğu düşünülüyor düşünülüyor Suudi Arabistan’ın batısındaki görkemli Sarawat Sıradağları’nda yer alan Maysan Valiliği’ndeki antik arı kovanları, nefes kesici bir tarihi alan oluşturuyor. Bölge, yerin ilk sakinleri için önemli bir günlük besin kaynağı olan yaklaşık 1.200 arı kovanını içeriyor. Etkileyici tarihi arı kovanları Taif’in güneyindeki Maysan vilayetinde bulunan terk edilmiş Kharfi köyünde yer alıyor. Maysan’daki tarihi arı kovanları Suudi bal üretimi ve satışı için birincil kaynak haline geldi.
    0 Kommentare 0 Anteile
  • Şanlıurfa Tarihi Kapalı Çarşı Tanıtımı

    Şanlıurfa'nın Osmanlı döneminden kalma tarihi hanları ve çarşıları eski ticaret merkezi olan Gümrük Han civarında yoğunluk göstermektedir.Şanlıurfa Tarihi Kapalı Çarşı'sı içinde yer alan besten, Gümrük Hanı'nın güneyine bitişik olarak 1562 yılında inşa edilmiştir. Kapalı çarşı şeklindeki Bedesten, düzgün kesme taşlardan inşa edilerek yapılmıştır. Doğuda Han Önü Çarşısı'na açılan ana kapısı, Sipahi Pazarı'na açılan Batı kapısı, Pamukçu Pazarı'na açılan güney kapısı ve Gümrük Hanı'na açılan kuzey kapısı olmak üzere 4 adet kapısı bulunmaktadır kapalı çarşının. Çarşıda sağlı sollu iki sıra halinde uzayan dükkânlarda yöresel giysi ve aksesuarların satıldığı çarşı olarak kullanılmaktadır. Şanlıurfa Bedesteni Anadolu'da otantik değerini yitirmeyen ender çarşılardan biridir de. Sadece yerli halk değil dünyanın dört bir tarafından gelen insanlar tarihi çarşıda alışveriş yaparak gezmektedir Sipahi Pazarı, Gümrük Hanı'nın batısına bitişik olarak inşa edilmiş, kapalı bir çarşıdır. Gümrük Hanı ile aynı zamanda hana gelenlerin hayvanlarının barınması için yaptırılmış olduğu tahmin edilmektedir. Düzgün kesme taşlardan inşa edilmiş kuzey-güney istikametinde beşik tonozla örtülüdür. Dört kapısı vardır. Çarşı günümüzde Halıcılar Çarşısı olarak kullanılmaktadır.

    Bakırcılar Çarşısı, her biri 15'er çapraz tonozla örtülü iki kapılı çarşıdır. Çarşı, 1887 yılında Hartavizâde Hüseyin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Çarşılarda sağlı sollu dükkânların kapılarının üzerinde karşılıklı olarak aydınlatma pencereleri yer alır. İnşa edildiği yıllarda halı, kilim, keçe ve benzeri yaygıların satıldığı yer olarak kullanılmıştır. Bir ara yemenici pazarı olarak kullanılmış ve son olarak bakırcı esnafına tahsis edilmiştir.

    Kınacı Pazarı, Mençek Hanı'nın batısında yer alan ve kuzey güney istikametinde uzanan bu çarşının kuzey kesimi beşik tonozla örtülü, güney kesiminin üzeri açıktır.

    Pamukçu, Kınacı Pazarı'nın batısına paralel olarak uzanan, beşik tonozla örtülü bir çarşıdır. Kuyumcu ve elbiseci esnafı tarafından kullanılmaktadır.
    Şanlıurfa Tarihi Kapalı Çarşı Tanıtımı Şanlıurfa'nın Osmanlı döneminden kalma tarihi hanları ve çarşıları eski ticaret merkezi olan Gümrük Han civarında yoğunluk göstermektedir.Şanlıurfa Tarihi Kapalı Çarşı'sı içinde yer alan besten, Gümrük Hanı'nın güneyine bitişik olarak 1562 yılında inşa edilmiştir. Kapalı çarşı şeklindeki Bedesten, düzgün kesme taşlardan inşa edilerek yapılmıştır. Doğuda Han Önü Çarşısı'na açılan ana kapısı, Sipahi Pazarı'na açılan Batı kapısı, Pamukçu Pazarı'na açılan güney kapısı ve Gümrük Hanı'na açılan kuzey kapısı olmak üzere 4 adet kapısı bulunmaktadır kapalı çarşının. Çarşıda sağlı sollu iki sıra halinde uzayan dükkânlarda yöresel giysi ve aksesuarların satıldığı çarşı olarak kullanılmaktadır. Şanlıurfa Bedesteni Anadolu'da otantik değerini yitirmeyen ender çarşılardan biridir de. Sadece yerli halk değil dünyanın dört bir tarafından gelen insanlar tarihi çarşıda alışveriş yaparak gezmektedir Sipahi Pazarı, Gümrük Hanı'nın batısına bitişik olarak inşa edilmiş, kapalı bir çarşıdır. Gümrük Hanı ile aynı zamanda hana gelenlerin hayvanlarının barınması için yaptırılmış olduğu tahmin edilmektedir. Düzgün kesme taşlardan inşa edilmiş kuzey-güney istikametinde beşik tonozla örtülüdür. Dört kapısı vardır. Çarşı günümüzde Halıcılar Çarşısı olarak kullanılmaktadır. Bakırcılar Çarşısı, her biri 15'er çapraz tonozla örtülü iki kapılı çarşıdır. Çarşı, 1887 yılında Hartavizâde Hüseyin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Çarşılarda sağlı sollu dükkânların kapılarının üzerinde karşılıklı olarak aydınlatma pencereleri yer alır. İnşa edildiği yıllarda halı, kilim, keçe ve benzeri yaygıların satıldığı yer olarak kullanılmıştır. Bir ara yemenici pazarı olarak kullanılmış ve son olarak bakırcı esnafına tahsis edilmiştir. Kınacı Pazarı, Mençek Hanı'nın batısında yer alan ve kuzey güney istikametinde uzanan bu çarşının kuzey kesimi beşik tonozla örtülü, güney kesiminin üzeri açıktır. Pamukçu, Kınacı Pazarı'nın batısına paralel olarak uzanan, beşik tonozla örtülü bir çarşıdır. Kuyumcu ve elbiseci esnafı tarafından kullanılmaktadır.
    0 Kommentare 0 Anteile
  • DENİZİN ALTINDA 468 KABLO

    İnternet deyince genelde bir cok kişinin aklına Google, Facebook, İnstagram yada whatsapp gelir. Peki buradaki verilerin nerede tutulduğu sorusunun cevabı içinde bulut’ta yada sunucuda deriz.

    Aslında işin ironik tarafındaysa şu: bir e-posta gönderdiğimizde ya da bir web sitesine girdiğimizde diğerleriyle aramızdaki iletişim yukarılarda değil aşağılarda gerçekleşir. 2020 yılı başı itibariyle internetteki iletişimin %99’u denizlerin altına döşenmiş 468 tane kablo hattıyla sağlanıyor. Bunların bazılarının uzunlukları sadece 131 kilometre, bazılarının uzunluklarıysa 20.000 km. Yine de o kablolardan birini kesseniz koskoca bir kıtanın interneti gidebilir.

    2018’de böyle bir olay oldu. Trol avcılığı yapan bir balıkçı teknesi kabloyu yanlışlıkla koparınca 10 ülkenin interneti kesildi.
    Sadece 468 tane kablo toplamda 1.2 milyon km uzunluğunda ve bu kablolardan her yıl 200 civarında irili ufaklı problemle karşılaşılıyor. Bazen kablonun üstüne gemiler yanlışlıkla demir atıyor, bazen de depremler ya da su altı volkan patlamaları nedeniyle bu kablolar hasar görebiliyor. 2007’de deniz korsanları Tayland, Vietnam ve Hong Kong’u bağlayan bir kablonun 11 kilometrelik kısmını çalıp 100 tonluk hurda olarak satmışlar mesela.

    Bir de köpek balıkları var. Kanarya Adaları açıklarındaki bir kablonun üzerinde köpek balığı dişi bulmuşlar. Aslında bu olay köpek balıklarının 1 km derinliğe inebileceğinin farkına varılmasına sebep olmuş. Kabloların içinden geçen akım nedeniyle oluşan elektrik alanının onları çektiği, kendi avlarını bulma konusunda bu tür alanlardan etkilendikleri ortaya çıkmış. Kablocular da bu alanı yok edebilmek ve kablolarını koruyabilmek için yalıtım malzemelerini tekrar gözden geçirmek zorunda kaldılar.

    İnternet kablosu deyince bizim aklımıza evlerimizde kullandığımız en fazla bir parmak kalınlığındaki kablolar geliyor. Bu bir ethernet kablosu. Veriyi elektrikle iletiyor. Ucuz bir yöntem ama bu tür kablolarda sinyal kaybı çok olduğu için uzun mesafelerde tercih edilmiyor. Bir de kablosuz internet var. Bu yöntemde veriler radyo dalgalarıyla iletiliyor.

    Çok büyük miktarda veriyi, binlerce kilometre boyunca sinyal kaybı yaşamadan ve en önemlisi çok hızlı göndermek için fiber optik kablolar kullanılmakta. Aynı kablonun içine farklı açılarda ışık göndererek aynı anda farklı veriler taşınabiliyor. Yüzlerce terabitlik bilgi. işte bu saç teli inceliğindeki kabloların başına bir şey gelmesin diye etrafı jel, plastik, çelik, bakır, polikarbonat, aluminyum, polietilen gibi farklı malzemelerden oluşan 7 ayrı katmanla sarmalanıyor.

    Kablolar bu şekilde üretildikten sonra çok uzun oldukları için büyük makaralara sarılıyor. Bu makaralar da yaklaşık bir ayda onları denizlerin altına döşeyecek olan gemilere yükleniyor. Çünkü bunlar gerçekten de okyanus tabanına indiriliyor. Eğer taban yumuşaksa kablo bazı noktalarda binlerce metre suyun altındaki zemine gömülüyor. Eğer taban sertse dibe bırakılıyor. Tabi burada onun ne kadar gergin olması gerektiğiyle ilgili çok dikkatli hesaplamalar yapmak gerekiyor. Ayrıca bazı yerlerde mercan resifleri ya da gemi batıkları olduğundan oralarda kablonun dolanmaması için aylar öncesinden planlamalar yapılıyor.

    Suların altına kablo döşeme fikrini ilk kez uygulamaya geçiren kişi Samuel Morse. Telgraflarda kullanılan Mors alfabesine ismini veren kişi. İlk kez 1842’de New York’da denizin altına 3 km uzunluğunda bir kablo döşeyerek telgraf mesajının güvenli bir şekilde iletilebileceğini test etmiş. Bundan sadece 16 yıl sonra da binlerce kilometre uzunluğundaki ilk kablo Avrupa’yla Amerika kıtalarını birleştirmiş.

    1858’de Atlantik okyanusunu aşan ilk telgraf mesajı Amerika’ya ulaşmış. Mesajın gönderilmesi 17 saat 40 dakikada gerçekleşmiş çünkü bir kelimenin bile yazılıp ulaştırılması birkaç dakika sürüyormuş. Günümüzde saç telinden bile ince kablolardan her saniye trilyonlarca kelimelik bilgi gönderilebiliyor. Örneğin 2018’de döşenen son kablolardan biri olan 6605 km uzunluğundaki MAREA kablosundan saniyede 208 Terabit bilgi taşınabiliyor.

    Tüm dünyayı saran kablolama sistemi Türkiye’yi de dört farklı noktada kesiyor. Bunlardan birisi Hollanda’dan başlayarak Avustralya, Güney Kore gibi ülkeleri dolaşarak bizim ülkemize de uğrayan SeaMeWe-3 isimli ağ.

    Bunun dışında Ege Denizi üzerinden geze geze gelen MedNautilus Denizaltı sistemi de ülkemizin en önemli ağlarından birisi olarak gözüküyor. Bu ağ, Yunanistan, İtalya, İsrail, Kıbrıs gibi bölgelere de uğrayarak geniş bir ağ oluşturuyor. Ülkemize ulaşan diğer ağlar Turcyos-1(Mersin-Girne) ve Turcyos-2(Samandağ-Kıbrıs) isimli iki kardeş ağ.

    Girdiğiniz web siteleri ya da gönderilen e-postalar ya da izlediğiniz videoalar bulutlardan değil aşağılardan, okyanusların binlerce metre derinliklerinden geliyor.

    Kaynak: Mesut Taner/Bilim Kulübü
    DENİZİN ALTINDA 468 KABLO İnternet deyince genelde bir cok kişinin aklına Google, Facebook, İnstagram yada whatsapp gelir. Peki buradaki verilerin nerede tutulduğu sorusunun cevabı içinde bulut’ta yada sunucuda deriz. Aslında işin ironik tarafındaysa şu: bir e-posta gönderdiğimizde ya da bir web sitesine girdiğimizde diğerleriyle aramızdaki iletişim yukarılarda değil aşağılarda gerçekleşir. 2020 yılı başı itibariyle internetteki iletişimin %99’u denizlerin altına döşenmiş 468 tane kablo hattıyla sağlanıyor. Bunların bazılarının uzunlukları sadece 131 kilometre, bazılarının uzunluklarıysa 20.000 km. Yine de o kablolardan birini kesseniz koskoca bir kıtanın interneti gidebilir. 2018’de böyle bir olay oldu. Trol avcılığı yapan bir balıkçı teknesi kabloyu yanlışlıkla koparınca 10 ülkenin interneti kesildi. Sadece 468 tane kablo toplamda 1.2 milyon km uzunluğunda ve bu kablolardan her yıl 200 civarında irili ufaklı problemle karşılaşılıyor. Bazen kablonun üstüne gemiler yanlışlıkla demir atıyor, bazen de depremler ya da su altı volkan patlamaları nedeniyle bu kablolar hasar görebiliyor. 2007’de deniz korsanları Tayland, Vietnam ve Hong Kong’u bağlayan bir kablonun 11 kilometrelik kısmını çalıp 100 tonluk hurda olarak satmışlar mesela. Bir de köpek balıkları var. Kanarya Adaları açıklarındaki bir kablonun üzerinde köpek balığı dişi bulmuşlar. Aslında bu olay köpek balıklarının 1 km derinliğe inebileceğinin farkına varılmasına sebep olmuş. Kabloların içinden geçen akım nedeniyle oluşan elektrik alanının onları çektiği, kendi avlarını bulma konusunda bu tür alanlardan etkilendikleri ortaya çıkmış. Kablocular da bu alanı yok edebilmek ve kablolarını koruyabilmek için yalıtım malzemelerini tekrar gözden geçirmek zorunda kaldılar. İnternet kablosu deyince bizim aklımıza evlerimizde kullandığımız en fazla bir parmak kalınlığındaki kablolar geliyor. Bu bir ethernet kablosu. Veriyi elektrikle iletiyor. Ucuz bir yöntem ama bu tür kablolarda sinyal kaybı çok olduğu için uzun mesafelerde tercih edilmiyor. Bir de kablosuz internet var. Bu yöntemde veriler radyo dalgalarıyla iletiliyor. Çok büyük miktarda veriyi, binlerce kilometre boyunca sinyal kaybı yaşamadan ve en önemlisi çok hızlı göndermek için fiber optik kablolar kullanılmakta. Aynı kablonun içine farklı açılarda ışık göndererek aynı anda farklı veriler taşınabiliyor. Yüzlerce terabitlik bilgi. işte bu saç teli inceliğindeki kabloların başına bir şey gelmesin diye etrafı jel, plastik, çelik, bakır, polikarbonat, aluminyum, polietilen gibi farklı malzemelerden oluşan 7 ayrı katmanla sarmalanıyor. Kablolar bu şekilde üretildikten sonra çok uzun oldukları için büyük makaralara sarılıyor. Bu makaralar da yaklaşık bir ayda onları denizlerin altına döşeyecek olan gemilere yükleniyor. Çünkü bunlar gerçekten de okyanus tabanına indiriliyor. Eğer taban yumuşaksa kablo bazı noktalarda binlerce metre suyun altındaki zemine gömülüyor. Eğer taban sertse dibe bırakılıyor. Tabi burada onun ne kadar gergin olması gerektiğiyle ilgili çok dikkatli hesaplamalar yapmak gerekiyor. Ayrıca bazı yerlerde mercan resifleri ya da gemi batıkları olduğundan oralarda kablonun dolanmaması için aylar öncesinden planlamalar yapılıyor. Suların altına kablo döşeme fikrini ilk kez uygulamaya geçiren kişi Samuel Morse. Telgraflarda kullanılan Mors alfabesine ismini veren kişi. İlk kez 1842’de New York’da denizin altına 3 km uzunluğunda bir kablo döşeyerek telgraf mesajının güvenli bir şekilde iletilebileceğini test etmiş. Bundan sadece 16 yıl sonra da binlerce kilometre uzunluğundaki ilk kablo Avrupa’yla Amerika kıtalarını birleştirmiş. 1858’de Atlantik okyanusunu aşan ilk telgraf mesajı Amerika’ya ulaşmış. Mesajın gönderilmesi 17 saat 40 dakikada gerçekleşmiş çünkü bir kelimenin bile yazılıp ulaştırılması birkaç dakika sürüyormuş. Günümüzde saç telinden bile ince kablolardan her saniye trilyonlarca kelimelik bilgi gönderilebiliyor. Örneğin 2018’de döşenen son kablolardan biri olan 6605 km uzunluğundaki MAREA kablosundan saniyede 208 Terabit bilgi taşınabiliyor. Tüm dünyayı saran kablolama sistemi Türkiye’yi de dört farklı noktada kesiyor. Bunlardan birisi Hollanda’dan başlayarak Avustralya, Güney Kore gibi ülkeleri dolaşarak bizim ülkemize de uğrayan SeaMeWe-3 isimli ağ. Bunun dışında Ege Denizi üzerinden geze geze gelen MedNautilus Denizaltı sistemi de ülkemizin en önemli ağlarından birisi olarak gözüküyor. Bu ağ, Yunanistan, İtalya, İsrail, Kıbrıs gibi bölgelere de uğrayarak geniş bir ağ oluşturuyor. Ülkemize ulaşan diğer ağlar Turcyos-1(Mersin-Girne) ve Turcyos-2(Samandağ-Kıbrıs) isimli iki kardeş ağ. Girdiğiniz web siteleri ya da gönderilen e-postalar ya da izlediğiniz videoalar bulutlardan değil aşağılardan, okyanusların binlerce metre derinliklerinden geliyor. Kaynak: Mesut Taner/Bilim Kulübü
    0 Kommentare 0 Anteile
  • GÜLEK BOĞAZI
    (antik adıyla Kilikya kapısı), Mersin ilinin Tarsus ilçesi sınırlarında bulunan ve Akdeniz Bölgesi ile İç Anadolu Bölgesi arasında bağlantıyı sağlayan Toros Dağları üzerindeki geçittir...
    GÜLEK BOĞAZI (antik adıyla Kilikya kapısı), Mersin ilinin Tarsus ilçesi sınırlarında bulunan ve Akdeniz Bölgesi ile İç Anadolu Bölgesi arasında bağlantıyı sağlayan Toros Dağları üzerindeki geçittir...
    0 Kommentare 0 Anteile
  • Dünyanın ilk üniversitesine ev sahipliği yapan bu kadim toprakları daha yakından tanımaya ne dersiniz?

    Yaklaşık dört bin yıllık tarihi ile antik çağın en eski yerleşim yerlerinden biri olan Harran, tarihseverleri büyülüyor.

    Bizi takip et, festival heyecanına ortak ol! #ŞehirdeFestivalVar

    #ŞanlıurfaKültürYoluFestivali #Şanlıurfa #TürkiyeKültürYoluFestivali #Türkiye
    Dünyanın ilk üniversitesine ev sahipliği yapan bu kadim toprakları daha yakından tanımaya ne dersiniz? Yaklaşık dört bin yıllık tarihi ile antik çağın en eski yerleşim yerlerinden biri olan Harran, tarihseverleri büyülüyor. Bizi takip et, festival heyecanına ortak ol! 🌟🎭 #ŞehirdeFestivalVar #ŞanlıurfaKültürYoluFestivali #Şanlıurfa #TürkiyeKültürYoluFestivali #Türkiye
    0 Kommentare 0 Anteile
  • 1963'te Türkiye'de bir adam evinin duvarını yıktı. Arkasında, karmaşık bir tünel sistemine giden gizemli bir oda buldu.

    20.000 kadar insanı barındıracak kadar büyük olan antik Derinkuyu yeraltı şehrini keşfetmişti.

    Son Keşfedilen Derinkuyu Yeraltı Şehri
    1963'te Türkiye'de bir adam evinin duvarını yıktı. Arkasında, karmaşık bir tünel sistemine giden gizemli bir oda buldu. 20.000 kadar insanı barındıracak kadar büyük olan antik Derinkuyu yeraltı şehrini keşfetmişti. Son Keşfedilen Derinkuyu Yeraltı Şehri
    0 Kommentare 0 Anteile
  • Orta Asya'da, Çin hakimiyetindeki Doğu Türkistan bölgesinde, Turfan'da Bulunan Türk Mühendislik Harikası; Kariz Kanalları;

    M.Ö. 500 yıllarında Uygur Türkleri tarafından çölün altında inşa edilen bir yer altı su şebekesidir.

    Kariz Kanalları, Tian Şan'dan topladıkları suyu çölün altından geçirerek Turfan'daki yerleşim yerlerine taşıyor. Kanal boyunca aralıklı olarak açılan kuyular yardımıyla tarım arazileri sulanıyordu.

    Bu devasa yapı, Çin Seddi kadar yüksektir. Çölün altında ağ gibi örülmüş kanallar Çin'in 3 büyük mimari harikası arasında yer alıyor.

    Kanallar Müze haline getirilerek ziyarete açılmıştır.

    Tian Şan ile Turfan Bölgesi arasındaki kısım aşırı sıcak çöllerden oluşuyor. Bu nedenle suyun buharlaşmasını önlemek için bu kanallar yeraltına inşa edilmiştir.

    Kariz Kanalları, Çin tarafından Çin Seddi ve Pekin-Hangzhou Büyük Kanalı ile birlikte Antik Çin'in üç büyük mimari harikası olarak tanınmaktadır.

    Dünyadaki ikinci medeniyet harikası olarak kabul edilen bu yapı, 6000 kilometre uzunluğuyla Çin Seddi'nden sonra ikinci sırada yer alıyor.

    Çölün altına ağ gibi örülmüş bu kanalların toplam uzunluğu 5000 kilometrenin üzerindedir.

    110 metre derinliğe sahip kanallarda düzenli aralıklarla kuyular açılmıştır. Turfan'da 90, 80, 70, 60 numaralı bu kuyular 10 metrenin altına iniyor. bu kanalların tamamı yer çekimi kuvvetiyle çalışmaktadır.

    Kariz yani Kehriz kelimesi; Bugün Anadolu'da kullanılan "keriz" anlamına gelir. bu kelime; sebil , herkesin kullanımına açık çeşme demektir.

    Turfanda kelimesini de hala günümüz Türkçesinde de kullanıyoruz...
    Orta Asya'da, Çin hakimiyetindeki Doğu Türkistan bölgesinde, Turfan'da Bulunan Türk Mühendislik Harikası; Kariz Kanalları; M.Ö. 500 yıllarında Uygur Türkleri tarafından çölün altında inşa edilen bir yer altı su şebekesidir. Kariz Kanalları, Tian Şan'dan topladıkları suyu çölün altından geçirerek Turfan'daki yerleşim yerlerine taşıyor. Kanal boyunca aralıklı olarak açılan kuyular yardımıyla tarım arazileri sulanıyordu. Bu devasa yapı, Çin Seddi kadar yüksektir. Çölün altında ağ gibi örülmüş kanallar Çin'in 3 büyük mimari harikası arasında yer alıyor. Kanallar Müze haline getirilerek ziyarete açılmıştır. Tian Şan ile Turfan Bölgesi arasındaki kısım aşırı sıcak çöllerden oluşuyor. Bu nedenle suyun buharlaşmasını önlemek için bu kanallar yeraltına inşa edilmiştir. Kariz Kanalları, Çin tarafından Çin Seddi ve Pekin-Hangzhou Büyük Kanalı ile birlikte Antik Çin'in üç büyük mimari harikası olarak tanınmaktadır. Dünyadaki ikinci medeniyet harikası olarak kabul edilen bu yapı, 6000 kilometre uzunluğuyla Çin Seddi'nden sonra ikinci sırada yer alıyor. Çölün altına ağ gibi örülmüş bu kanalların toplam uzunluğu 5000 kilometrenin üzerindedir. 110 metre derinliğe sahip kanallarda düzenli aralıklarla kuyular açılmıştır. Turfan'da 90, 80, 70, 60 numaralı bu kuyular 10 metrenin altına iniyor. bu kanalların tamamı yer çekimi kuvvetiyle çalışmaktadır. Kariz yani Kehriz kelimesi; Bugün Anadolu'da kullanılan "keriz" anlamına gelir. bu kelime; sebil , herkesin kullanımına açık çeşme demektir. Turfanda kelimesini de hala günümüz Türkçesinde de kullanıyoruz...
    0 Kommentare 0 Anteile
  • Tunus'taki Kartaca Su Kemeri (Zaghouan Su Kemeri),

    Kartaca şehrine Zaghouan'dan su sağlayan bu antik su Kemeri M.S. 122 yılında inşa edilmiştir.Toplam uzunluğu 132 km idi ve bu onu dünyanın en uzun su kemerlerinden biri yaptı.
    Tunus'taki Kartaca Su Kemeri (Zaghouan Su Kemeri), Kartaca şehrine Zaghouan'dan su sağlayan bu antik su Kemeri M.S. 122 yılında inşa edilmiştir.Toplam uzunluğu 132 km idi ve bu onu dünyanın en uzun su kemerlerinden biri yaptı.
    0 Kommentare 0 Anteile
  • Herkese merhabalar

    Karayipler'de yer alan ve Birleşik Krallık'a bağlı olan Turks ve Caicos Adaları'nın tarihi Türklere ve Türk denizcilerine dayanır...

    TÜRKs ve Caicos Adaları

    Toplam 38 adadan oluşur ve başkenti Grand Turk (Büyük Türk) adasındaki Cockburn Town olup nüfusu ise 50 bin civarındadır.

    Küba'nın doğusunda, ABD ve Bahamalar'ın güneydoğusundadır. Türkiye ile arasındaki mesafe 9300 km'dir. Aşağıdaki haritada yeşil noktayla gösterdim. ABD'ye ne kadar yakın olduğunu görmüşsünüzdür.

    Peki bu adaya neden Türk adı verilmiş ? Bunun sebebi adada yer alan bir kaktüs bitkisinin Osmanlıların giydiği fese benziyor olmasıymış. Ancak bu ingilizler tarafından uydurulmuş bir hikayedir. Adaların ismi ilk defa 1688 yılında ünlü italyan denizci Coronelli'nin çizdiği Fransızca haritada yer alıyor. Ülkenin şu andaki resmi adının yer aldığı ilk tarihi vegiba Fransızca ve “Türk” kelimesi aynen geçiyor. Haritada Adaların ismi "Ide Caiquos, Caiquos and I. Turche" şeklinde yazılı. Osmanlılar ise fesle 1800 lü yıllarda tanışıyor. Caicos ise bildiğimiz "kayıktan" geliyor. Adaların ismi "Türkler ve Kayıklar Adaları" şeklinde çevrilebilir. Dil uyumunu düşünürsek "Türk ve Kayık Adaları" denebilir.

    16. 17. ve 18. Yüzyıllarda ispanyol, Fransız ve ingilizler arasında el değiştiren Adaların ismi 16. yüzyılda ispanyollar’ın elindeyken bile yine Türk Adaları’ydı. Yani bu ismi almasının fesle uzaktan yakından hiçbir alakası yok. ingilizler adanın ismini değiştirmek istemişlerse de ada halkını yüzyıllardır kullandıkları bu isimden vazgeçirememişler. Adaların ismini değiştiremeyen ingilizler bu kez de Ada ile Türkler arasındaki bağı “fes benzerliği” masalını uydurarak kesmek istemişler. 1869 yılında ise Turks ve Caicos Adaları’nın Ay-Yıldızlı eski bayrağını değiştirmeyi başarmışlar. Güncel bayrak aşağıdaki gibidir. Fesi görebilirsiniz.

    Peki adaların başkenti Grand Turk'un(Büyük Türk) adı nereden gelmekte? Kimdir bu büyük Türk ?

    15. 16. ve 17. Yüzyıllarda Osmanlı Denizcileri’nin Akdeniz ve Atlantik’e yelken açarak bu sularda büyük korsanlık faaliyetleri yaptıkları bilinmektedir. Ayrıca, Piri Reis’in haritasında bu adaların bulunduğu yerde kayık resimleri vardır ki “Caicos”(Kaykos) kelimesi “Kayık” anldıbına gelir. Buranın Kristof Kolomb’dan 25 yıl önce Türkler tarafından keşfedilerek ele geçirildiği ve Başkenti Grand Turk’ün adının da -Adaya Türk Denizcileri’nin gelmesinden sonra -batılılar tarafından “Büyük Türk, Grand Senior, Muhteşem Süleyman” adlarıyla anılan Kanuni Sultan Süleyman’dan alındığı sanılmaktadır.

    Küba’nın Ankara Büyükelçisi E. G. Abascal da konuyu teyit eden şu önemli bilgileri veriyor: "Caicos kelimesi, Türkçe’deki kayıktan geliyor. Adanın adı Türkler’in burada bulunduğunu gösteriyor. Küba’nın en meşhur bir bölgesinin adı Matatorcos, yani Türklerin öldüğü yer! Bunun bir felaket sonucu olduğuna dair bilgiler var. ispanyol gemisi San Agustin 28 Şubat 1596’da Havana’ya geldiğinde mürettebatın 45’i Müslüman, bazılarının adları Ramazan, Recep, Yusuf, Ali, Hüseyin idi. Batı Anadolu ve Karadeniz’den gelmişlerdi. 1640 yılında Küba’nın güneyinde bir ingiliz ticari gemisi Türk korsanları tarafından ele geçirilmiş."

    Küba Büyükelçisi’nin verdiği önemli bilgilerden birisi de, ittihat ve Terakki döneminde Enver Paşa’nın Küba’ya özel bir görevli göndererek bu konu hakkında araştırmalar yaptırması. Büyükelçi şöyle devam ediyor: “Bu görevlinin burada tarihi araştırmalar yaptığını ve bir rapor hazırladığını biliyoruz”

    Düşünsenize arkadaşlar eğer Osmanlı Döneminde bir şekilde topraklarımıza katmayı başarsaydık burayı şimdi tatil için "Amerikadayız" diyebilirdik. Tıpkı Avrupalılar gibi Amerika'da keşfedilen yerlere kendi şehirlerinin isminin başına "yeni" kelimesini getirerek koloniler kurabilirdik. Mesela burası Yeni istanbul ya da Yeni izmir olabilirdi. Tıpkı Fransızların New Orleans'ı, ingilizlerin New York'u gibi.
    Herkese merhabalar Karayipler'de yer alan ve Birleşik Krallık'a bağlı olan Turks ve Caicos Adaları'nın tarihi Türklere ve Türk denizcilerine dayanır... TÜRKs ve Caicos Adaları Toplam 38 adadan oluşur ve başkenti Grand Turk (Büyük Türk) adasındaki Cockburn Town olup nüfusu ise 50 bin civarındadır. Küba'nın doğusunda, ABD ve Bahamalar'ın güneydoğusundadır. Türkiye ile arasındaki mesafe 9300 km'dir. Aşağıdaki haritada yeşil noktayla gösterdim. ABD'ye ne kadar yakın olduğunu görmüşsünüzdür. Peki bu adaya neden Türk adı verilmiş ? Bunun sebebi adada yer alan bir kaktüs bitkisinin Osmanlıların giydiği fese benziyor olmasıymış. Ancak bu ingilizler tarafından uydurulmuş bir hikayedir. Adaların ismi ilk defa 1688 yılında ünlü italyan denizci Coronelli'nin çizdiği Fransızca haritada yer alıyor. Ülkenin şu andaki resmi adının yer aldığı ilk tarihi vegiba Fransızca ve “Türk” kelimesi aynen geçiyor. Haritada Adaların ismi "Ide Caiquos, Caiquos and I. Turche" şeklinde yazılı. Osmanlılar ise fesle 1800 lü yıllarda tanışıyor. Caicos ise bildiğimiz "kayıktan" geliyor. Adaların ismi "Türkler ve Kayıklar Adaları" şeklinde çevrilebilir. Dil uyumunu düşünürsek "Türk ve Kayık Adaları" denebilir. 16. 17. ve 18. Yüzyıllarda ispanyol, Fransız ve ingilizler arasında el değiştiren Adaların ismi 16. yüzyılda ispanyollar’ın elindeyken bile yine Türk Adaları’ydı. Yani bu ismi almasının fesle uzaktan yakından hiçbir alakası yok. ingilizler adanın ismini değiştirmek istemişlerse de ada halkını yüzyıllardır kullandıkları bu isimden vazgeçirememişler. Adaların ismini değiştiremeyen ingilizler bu kez de Ada ile Türkler arasındaki bağı “fes benzerliği” masalını uydurarak kesmek istemişler. 1869 yılında ise Turks ve Caicos Adaları’nın Ay-Yıldızlı eski bayrağını değiştirmeyi başarmışlar. Güncel bayrak aşağıdaki gibidir. Fesi görebilirsiniz. Peki adaların başkenti Grand Turk'un(Büyük Türk) adı nereden gelmekte? Kimdir bu büyük Türk ? 15. 16. ve 17. Yüzyıllarda Osmanlı Denizcileri’nin Akdeniz ve Atlantik’e yelken açarak bu sularda büyük korsanlık faaliyetleri yaptıkları bilinmektedir. Ayrıca, Piri Reis’in haritasında bu adaların bulunduğu yerde kayık resimleri vardır ki “Caicos”(Kaykos) kelimesi “Kayık” anldıbına gelir. Buranın Kristof Kolomb’dan 25 yıl önce Türkler tarafından keşfedilerek ele geçirildiği ve Başkenti Grand Turk’ün adının da -Adaya Türk Denizcileri’nin gelmesinden sonra -batılılar tarafından “Büyük Türk, Grand Senior, Muhteşem Süleyman” adlarıyla anılan Kanuni Sultan Süleyman’dan alındığı sanılmaktadır. Küba’nın Ankara Büyükelçisi E. G. Abascal da konuyu teyit eden şu önemli bilgileri veriyor: "Caicos kelimesi, Türkçe’deki kayıktan geliyor. Adanın adı Türkler’in burada bulunduğunu gösteriyor. Küba’nın en meşhur bir bölgesinin adı Matatorcos, yani Türklerin öldüğü yer! Bunun bir felaket sonucu olduğuna dair bilgiler var. ispanyol gemisi San Agustin 28 Şubat 1596’da Havana’ya geldiğinde mürettebatın 45’i Müslüman, bazılarının adları Ramazan, Recep, Yusuf, Ali, Hüseyin idi. Batı Anadolu ve Karadeniz’den gelmişlerdi. 1640 yılında Küba’nın güneyinde bir ingiliz ticari gemisi Türk korsanları tarafından ele geçirilmiş." Küba Büyükelçisi’nin verdiği önemli bilgilerden birisi de, ittihat ve Terakki döneminde Enver Paşa’nın Küba’ya özel bir görevli göndererek bu konu hakkında araştırmalar yaptırması. Büyükelçi şöyle devam ediyor: “Bu görevlinin burada tarihi araştırmalar yaptığını ve bir rapor hazırladığını biliyoruz” Düşünsenize arkadaşlar eğer Osmanlı Döneminde bir şekilde topraklarımıza katmayı başarsaydık burayı şimdi tatil için "Amerikadayız" diyebilirdik. Tıpkı Avrupalılar gibi Amerika'da keşfedilen yerlere kendi şehirlerinin isminin başına "yeni" kelimesini getirerek koloniler kurabilirdik. Mesela burası Yeni istanbul ya da Yeni izmir olabilirdi. Tıpkı Fransızların New Orleans'ı, ingilizlerin New York'u gibi.
    0 Kommentare 0 Anteile
Suchergebnis