• Taraweeh prayer in Hagia Sophia in Istanbul, Turkey.

    Hagia Sophia was a significant Christian church in Constantinople for almost 1,000 years before Sultan Mehmed II of the Ottoman Empire conquered it.
    Taraweeh prayer in Hagia Sophia in 🇹🇷 Istanbul, Turkey. Hagia Sophia was a significant Christian church in Constantinople for almost 1,000 years before Sultan Mehmed II of the Ottoman Empire conquered it.
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
  • Cuma Hutbesi: "Rahmet ve Mağfiret Mevsimine Girerken"

    Muhterem Müslümanlar!

    Müjdeler olsun hepimize, şükürler olsun Rabbimize. Ramazan-ı şerifin hilali bir kez daha doğacak üzerimize. Bu akşam kılacağımız ilk teravih namazıyla karşılayacağız inşallah rahmet ve mağfiret mevsimini. Teravih ki, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in kıldığı, kıldırdığı ve ümmetinin kılmasını istediği,[1] sahabe-i kiramdan beri günümüzdeki şekliyle kılınagelen[2] sünnet bir namazdır. Teravih; yorulan ruhlarımızı dinlendiren, daralan gönüllerimizi ferahlatan, günahlarımızın affına vesile olan müstesna bir ibadettir. Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmaktadır: “Kim, inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek teravih namazını kılarsa geçmiş günahları bağışlanır.”[3]

    Aziz Müminler!

    Bu gece, Ramazanın bereketi olan sahura kalkacağız inşallah. Sahur vakti, teheccüd namazının vaktidir. Dua ve niyaz, tövbe ve istiğfar vaktidir. Sahura kalkmak, mahlûkatın uyanışına şahitlik etmektir. Uykuyu terk edip, gafleti bir kenara bırakıp, Rabbimizin maddi ve manevi ikramlarıyla dirilmektir. Allah Resûlü (s.a.s), فَإِنَّ فِى السُّحُورِ بَرَكَةً “Sahurda bereket vardır.”[4] buyurmuş, bir yudum suyla bile olsa sahur yapmamızı istemiş, sahura kalkanlara Allah’ın merhamet edeceğini, meleklerin ise hayır duada bulunacağını müjdelemiştir.[5]

    Kıymetli Müslümanlar!

    Ramazan, oruç ayıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.s), “Mübarek Ramazan ayı geldi. Yüce Allah bu ayda oruç tutmayı farz kıldı. Bu ayda cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır…”[6] buyurmaktadır. Mukim, akıllı ve büluğ çağına ermiş, hastalık ve yolculuk gibi dinen geçerli bir mazereti bulunmayan her Müslümanın Ramazan ayında oruç tutması farzdır. Rükünlerine, şartlarına ve adaplarına riayet edilerek tutulan oruç, irademizi güçlendirir, gönlümüzü bencillik ve tamahkârlıktan kurtarır. Elimizi haramdan, dilimizi gıybet ve yalandan, ibadetlerimizi riyadan, kalbimizi günahlardan arındırır. Bizleri cehennemden uzaklaştırıp cennete yaklaştırır.

    Değerli Müminler!

    Ramazan, Kur’an ayıdır. Yüce Rabbimiz, “Ramazan; insanlar için bir hidayet rehberi, hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır...”[7] buyurmaktadır. O halde, Ramazanı on bir ayın sultanı kılan Kur’an-ı Kerim’i bol bol okuyalım, manası üzerinde düşünelim, onun hükümlerini hayatımıza aktarmanın daha çok gayretinde olalım. Çocuklarımıza Kur’an’ı, orucu, namazı, camiyi sevdirelim. Muhabbet ve merhamet mekânı camilerimize gelen çocuklarımızı incitmeyelim. Onları güler yüz ve tatlı dille cemaatimiz arasına alarak namazın sükûnetle kılınabilmesini sağlayalım. Ramazan ayının rahmet ve bereketinden, neşe ve coşkusundan onları mahrum bırakmayalım.

    Aziz Müslümanlar!

    Ramazan; Rabbimize, kendimize, ailemize, çevremize ve insanlara karşı sorumluluklarımızı bir kez daha gözden geçirme ayıdır. Öyleyse gönlümüzü, evimizi, işyerimizi, sokağımızı, köyümüzü, ilçemizi, şehrimizi Ramazan ayına hazırlayalım. Yemeden içmeye, giyimden kuşama, alışverişten tüketime, aileden komşuluk ilişkilerine kadar hayatımızın her anına ve alanına İslam’ın emir ve yasaklarını aktarmaya gayret edelim. Dinimizde ve medeniyetimizde yeri olmayan, Ramazanın ruhuna uygun düşmeyen eğlencelerle vaktimizi heba etmeyelim. İbadetlerimizi vaktinde eda etmeye özen gösterelim; zamanımızı ibadet vakitlerine göre ayarlayalım. Lüks ve israfın sergilendiği, ihtiyaç sahiplerinin unutulduğu iftar sofraları kurmayalım. Mazluma, yoksula, kimsesize, yetim ve öksüze kol kanat gerelim, iftar sofralarımızı muhtaçlarla paylaşalım. Orucu bahane ederek evde, işyerinde ve trafikte gönül kırmayalım, huzursuzluk çıkartmayalım. Fırsatçılık yaparak fahiş fiyatlarla insanları mağdur etmeyelim. Müslümanlara zulmedenlere destek verenlerin ürünleriyle sofralarımızı donatmayalım.

    Bu vesileyle idrak edeceğimiz Ramazan-ı şerifin; başta aziz milletimiz olmak üzere âlem-i İslam ve tüm insanlık için hayırlı olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.

    [1] İbn Hanbel, VI, 267; Buhârî, İ’tisâm, 3.
    [2] Muvatta’, Ramazân, 2; Tirmizî, Savm, 81.
    [3] Buhârî, Salâtü’t-terâvîh, 1.
    [4] Buhârî, Savm, 20.
    [5] İbn Hanbel, III, 44.
    [6] Nesâî, Sıyâm, 5.
    [7] Bakara, 2/185.
    Cuma Hutbesi: "Rahmet ve Mağfiret Mevsimine Girerken" Muhterem Müslümanlar! Müjdeler olsun hepimize, şükürler olsun Rabbimize. Ramazan-ı şerifin hilali bir kez daha doğacak üzerimize. Bu akşam kılacağımız ilk teravih namazıyla karşılayacağız inşallah rahmet ve mağfiret mevsimini. Teravih ki, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in kıldığı, kıldırdığı ve ümmetinin kılmasını istediği,[1] sahabe-i kiramdan beri günümüzdeki şekliyle kılınagelen[2] sünnet bir namazdır. Teravih; yorulan ruhlarımızı dinlendiren, daralan gönüllerimizi ferahlatan, günahlarımızın affına vesile olan müstesna bir ibadettir. Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmaktadır: “Kim, inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek teravih namazını kılarsa geçmiş günahları bağışlanır.”[3] Aziz Müminler! Bu gece, Ramazanın bereketi olan sahura kalkacağız inşallah. Sahur vakti, teheccüd namazının vaktidir. Dua ve niyaz, tövbe ve istiğfar vaktidir. Sahura kalkmak, mahlûkatın uyanışına şahitlik etmektir. Uykuyu terk edip, gafleti bir kenara bırakıp, Rabbimizin maddi ve manevi ikramlarıyla dirilmektir. Allah Resûlü (s.a.s), فَإِنَّ فِى السُّحُورِ بَرَكَةً “Sahurda bereket vardır.”[4] buyurmuş, bir yudum suyla bile olsa sahur yapmamızı istemiş, sahura kalkanlara Allah’ın merhamet edeceğini, meleklerin ise hayır duada bulunacağını müjdelemiştir.[5] Kıymetli Müslümanlar! Ramazan, oruç ayıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.s), “Mübarek Ramazan ayı geldi. Yüce Allah bu ayda oruç tutmayı farz kıldı. Bu ayda cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır…”[6] buyurmaktadır. Mukim, akıllı ve büluğ çağına ermiş, hastalık ve yolculuk gibi dinen geçerli bir mazereti bulunmayan her Müslümanın Ramazan ayında oruç tutması farzdır. Rükünlerine, şartlarına ve adaplarına riayet edilerek tutulan oruç, irademizi güçlendirir, gönlümüzü bencillik ve tamahkârlıktan kurtarır. Elimizi haramdan, dilimizi gıybet ve yalandan, ibadetlerimizi riyadan, kalbimizi günahlardan arındırır. Bizleri cehennemden uzaklaştırıp cennete yaklaştırır. Değerli Müminler! Ramazan, Kur’an ayıdır. Yüce Rabbimiz, “Ramazan; insanlar için bir hidayet rehberi, hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır...”[7] buyurmaktadır. O halde, Ramazanı on bir ayın sultanı kılan Kur’an-ı Kerim’i bol bol okuyalım, manası üzerinde düşünelim, onun hükümlerini hayatımıza aktarmanın daha çok gayretinde olalım. Çocuklarımıza Kur’an’ı, orucu, namazı, camiyi sevdirelim. Muhabbet ve merhamet mekânı camilerimize gelen çocuklarımızı incitmeyelim. Onları güler yüz ve tatlı dille cemaatimiz arasına alarak namazın sükûnetle kılınabilmesini sağlayalım. Ramazan ayının rahmet ve bereketinden, neşe ve coşkusundan onları mahrum bırakmayalım. Aziz Müslümanlar! Ramazan; Rabbimize, kendimize, ailemize, çevremize ve insanlara karşı sorumluluklarımızı bir kez daha gözden geçirme ayıdır. Öyleyse gönlümüzü, evimizi, işyerimizi, sokağımızı, köyümüzü, ilçemizi, şehrimizi Ramazan ayına hazırlayalım. Yemeden içmeye, giyimden kuşama, alışverişten tüketime, aileden komşuluk ilişkilerine kadar hayatımızın her anına ve alanına İslam’ın emir ve yasaklarını aktarmaya gayret edelim. Dinimizde ve medeniyetimizde yeri olmayan, Ramazanın ruhuna uygun düşmeyen eğlencelerle vaktimizi heba etmeyelim. İbadetlerimizi vaktinde eda etmeye özen gösterelim; zamanımızı ibadet vakitlerine göre ayarlayalım. Lüks ve israfın sergilendiği, ihtiyaç sahiplerinin unutulduğu iftar sofraları kurmayalım. Mazluma, yoksula, kimsesize, yetim ve öksüze kol kanat gerelim, iftar sofralarımızı muhtaçlarla paylaşalım. Orucu bahane ederek evde, işyerinde ve trafikte gönül kırmayalım, huzursuzluk çıkartmayalım. Fırsatçılık yaparak fahiş fiyatlarla insanları mağdur etmeyelim. Müslümanlara zulmedenlere destek verenlerin ürünleriyle sofralarımızı donatmayalım. Bu vesileyle idrak edeceğimiz Ramazan-ı şerifin; başta aziz milletimiz olmak üzere âlem-i İslam ve tüm insanlık için hayırlı olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum. [1] İbn Hanbel, VI, 267; Buhârî, İ’tisâm, 3. [2] Muvatta’, Ramazân, 2; Tirmizî, Savm, 81. [3] Buhârî, Salâtü’t-terâvîh, 1. [4] Buhârî, Savm, 20. [5] İbn Hanbel, III, 44. [6] Nesâî, Sıyâm, 5. [7] Bakara, 2/185.
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
  • Filistin Kudüs Yafa Kapısı, 1903
    Osmanlı Devleti zamanında Yavuz Sultan Selim’in hükümdarlığında (1512 – 1520) fethedilen Kudüs-ü Şerif’e Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) sebiller yaptırmış, Kubbetü’s-Sahra’nın duvarları ve kapısını yeniden tamir ettirmiş, Hz. Davud türbesini inşâ ettirmiş, şehrin etrafını saran surları onartmış, kaleyi restore ettirmiş, yeniden inşa ettirdiği kapılara kitabeler yazdırarak şehirde pek çok Osmanlı izi bırakmıştır.
    II. Abdülhamid (1876-1909) dönemine gelindiğinde şehirdeki imar faaliyetleri devam etmiş ve “Saltanatının Otuzuncu Yılı” anısına Filistin’i saat kuleleri ile donatmıştır. El-Halil Kapısı’nın girişinde II. Abdülhamid Han’ın yaptırdığı Kudüs Saat Kulesi ve sebili yer alır. O zamanlarda saat kuleleri yaptırmak büyük devlet olmanın bir simgesi sayılmaktaydı. Surdaki bayrağı, Abdülhamid Han’ın yaptırdığı saat kulesi, Kanuni Sultan Süleyman’ın yazdırdığı kitabe ile Kudüs Osmanlı şehri olduğunu tüm dünyaya gösteriyordu.
    Filistin Kudüs Yafa Kapısı, 1903 Osmanlı Devleti zamanında Yavuz Sultan Selim’in hükümdarlığında (1512 – 1520) fethedilen Kudüs-ü Şerif’e Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) sebiller yaptırmış, Kubbetü’s-Sahra’nın duvarları ve kapısını yeniden tamir ettirmiş, Hz. Davud türbesini inşâ ettirmiş, şehrin etrafını saran surları onartmış, kaleyi restore ettirmiş, yeniden inşa ettirdiği kapılara kitabeler yazdırarak şehirde pek çok Osmanlı izi bırakmıştır. II. Abdülhamid (1876-1909) dönemine gelindiğinde şehirdeki imar faaliyetleri devam etmiş ve “Saltanatının Otuzuncu Yılı” anısına Filistin’i saat kuleleri ile donatmıştır. El-Halil Kapısı’nın girişinde II. Abdülhamid Han’ın yaptırdığı Kudüs Saat Kulesi ve sebili yer alır. O zamanlarda saat kuleleri yaptırmak büyük devlet olmanın bir simgesi sayılmaktaydı. Surdaki bayrağı, Abdülhamid Han’ın yaptırdığı saat kulesi, Kanuni Sultan Süleyman’ın yazdırdığı kitabe ile Kudüs Osmanlı şehri olduğunu tüm dünyaya gösteriyordu.
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
  • PEYGAMBER SALLALLAHU ALEYHİ VESELLEM EFENDİMİZE SAYGI
    Hicaz Demiryolu yapımı Medine'ye yaklaşınca Sultan Abdulhamid Han çalışanlarına bir emir göndererek; "Mümkün olan âletlerin üzerine keçeler sarınız ki, fazla gürültü çıkmasın, Ehl-i Beyt'in ve burada yatanların ruhları rahatsız olmasın!" demiş ve yaklaşık 30 km'lik raya keçe döşenmiştir.. Buna ilaveten Ravza-ı Mutahhara'nın azâmetine gölge düşmemesi için, trenlerin Medine'ye girerken 5-6 km'lik güzergâhta istim kesmesi ve Peygamber şehrine çok düşük hızla giriş yapması tâlimatı verilmiştir. Bu bile Allah Rasûlü'ne sallallahü aleyhi vesellem efendimize duyulan hürmet ve muhabbetteki hassasiyetin hangi boyutlarda olduğunun çarpıcı bir göstergesidir.
    Rabbim O'nun ve Rasûlü'nün yolundan ayırmasın bizleri. Amin…
    PEYGAMBER SALLALLAHU ALEYHİ VESELLEM EFENDİMİZE SAYGI Hicaz Demiryolu yapımı Medine'ye yaklaşınca Sultan Abdulhamid Han çalışanlarına bir emir göndererek; "Mümkün olan âletlerin üzerine keçeler sarınız ki, fazla gürültü çıkmasın, Ehl-i Beyt'in ve burada yatanların ruhları rahatsız olmasın!" demiş ve yaklaşık 30 km'lik raya keçe döşenmiştir.. Buna ilaveten Ravza-ı Mutahhara'nın azâmetine gölge düşmemesi için, trenlerin Medine'ye girerken 5-6 km'lik güzergâhta istim kesmesi ve Peygamber şehrine çok düşük hızla giriş yapması tâlimatı verilmiştir. Bu bile Allah Rasûlü'ne sallallahü aleyhi vesellem efendimize duyulan hürmet ve muhabbetteki hassasiyetin hangi boyutlarda olduğunun çarpıcı bir göstergesidir. Rabbim O'nun ve Rasûlü'nün yolundan ayırmasın bizleri. Amin…
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
  • Bilecik ili girişindeki KAYI BOYU anıtı

    Kayı kelimesinin anlamı kuvvet, güç ve kudret anlamına gelmektedir. Diriliş Ertuğrul dizisi ile birlikte tarihte kayı boyu ile ilgili birçok bilgi merak edilmeye başladı. Kayı obası hakkında detaylı bilgileri merak eden vatandaşlar doğru yerdeler. Sosyal medyada çok sık paylaşılan kayı bayraklarının yanı sıra kayı yüzüğü, kayı sembolü de büyük ilgi görmeye başladı.

    Kayı kelimesinin anlamı kuvvet, güç ve kudret anlamına gelmektedir. Diriliş Ertuğrul dizisi ile birlikte tarihte kayı boyu ile ilgili birçok bilgi merak edilmeye başladı. Kayı obası hakkında detaylı bilgileri merak eden vatandaşlar doğru yerdeler. Sosyal medyada çok sık paylaşılan kayı bayraklarının yanı sıra kayı yüzüğü, kayı sembolü de büyük ilgi görmeye başladı.

    KAYI BOYU HAKKINDA

    Türkler, 1071 yılında girdiği toprakları yurt tutmak için Bizans, Haçlılar ve Moğollar ile kıyasıya bir kavga içine girdi. Hepsinin tek amacı bu toprakların asıl sahibi olmaktı. Oğuzları Kayı Boyundan olan Ertuğrul Gazi, tüm dünyanın kaderini değiştirdi. Hayallerinin peşinden giden Ertuğrul Gazi, sadece Anadolu değil 3 kıtada dünyaya hükmederek imparatorluk haline geldi. Ertuğrul Gazi, Sultan Aleaddin'in ölümüne kadar birçok yeri fethetti. İslamiyet'in yayılması için de büyük gayret gösterdi.

    Osmanlı Devleti'nin kurucusu Ertuğrul Gazinin babası Süleyman Şah idi. Süleyman Şah'ın 4 oğlundan üçüncüsü olan Ertuğrul Gazinin annesi ise Hayme Hatundur. Dündar, Sungurtekin ve Gündoğdu, Ertuğrul Gazi'nin kardeşleridir.

    Ertuğrul Gazi'nin ölümünün ardından en küçük oğlu Osman Gazi, babasının yerine geçmiştir

    #kayı #kayıboyu #diriliş #dirilişertuğrul #bilecik
    Bilecik ili girişindeki KAYI BOYU anıtı Kayı kelimesinin anlamı kuvvet, güç ve kudret anlamına gelmektedir. Diriliş Ertuğrul dizisi ile birlikte tarihte kayı boyu ile ilgili birçok bilgi merak edilmeye başladı. Kayı obası hakkında detaylı bilgileri merak eden vatandaşlar doğru yerdeler. Sosyal medyada çok sık paylaşılan kayı bayraklarının yanı sıra kayı yüzüğü, kayı sembolü de büyük ilgi görmeye başladı. Kayı kelimesinin anlamı kuvvet, güç ve kudret anlamına gelmektedir. Diriliş Ertuğrul dizisi ile birlikte tarihte kayı boyu ile ilgili birçok bilgi merak edilmeye başladı. Kayı obası hakkında detaylı bilgileri merak eden vatandaşlar doğru yerdeler. Sosyal medyada çok sık paylaşılan kayı bayraklarının yanı sıra kayı yüzüğü, kayı sembolü de büyük ilgi görmeye başladı. KAYI BOYU HAKKINDA Türkler, 1071 yılında girdiği toprakları yurt tutmak için Bizans, Haçlılar ve Moğollar ile kıyasıya bir kavga içine girdi. Hepsinin tek amacı bu toprakların asıl sahibi olmaktı. Oğuzları Kayı Boyundan olan Ertuğrul Gazi, tüm dünyanın kaderini değiştirdi. Hayallerinin peşinden giden Ertuğrul Gazi, sadece Anadolu değil 3 kıtada dünyaya hükmederek imparatorluk haline geldi. Ertuğrul Gazi, Sultan Aleaddin'in ölümüne kadar birçok yeri fethetti. İslamiyet'in yayılması için de büyük gayret gösterdi. Osmanlı Devleti'nin kurucusu Ertuğrul Gazinin babası Süleyman Şah idi. Süleyman Şah'ın 4 oğlundan üçüncüsü olan Ertuğrul Gazinin annesi ise Hayme Hatundur. Dündar, Sungurtekin ve Gündoğdu, Ertuğrul Gazi'nin kardeşleridir. Ertuğrul Gazi'nin ölümünün ardından en küçük oğlu Osman Gazi, babasının yerine geçmiştir #kayı #kayıboyu #diriliş #dirilişertuğrul #bilecik
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
  • İstanbul'un 7 (Yedi) Tepesi
    1.Sarayburnu Tepesi: Topkapı Sarayı, Hipodrom (At Meydanı), Ayasofya Camii, İbrahim Paşa Sarayı ve Sultanahmet Camii'nin bulunduğu tepedir. ...
    2.Çemberlitaş Tepesi: ...
    3.Süleymaniye (Beyazıt) Tepesi: ...
    Fatih Tepesi: ...
    5.Yavuz Selim Tepesi: ...
    6.Edirnekapı Tepesi: ...
    7. Kocamustafapaşa Tepesi
    İstanbul'un 7 (Yedi) Tepesi 1.Sarayburnu Tepesi: Topkapı Sarayı, Hipodrom (At Meydanı), Ayasofya Camii, İbrahim Paşa Sarayı ve Sultanahmet Camii'nin bulunduğu tepedir. ... 2.Çemberlitaş Tepesi: ... 3.Süleymaniye (Beyazıt) Tepesi: ... Fatih Tepesi: ... 5.Yavuz Selim Tepesi: ... 6.Edirnekapı Tepesi: ... 7. Kocamustafapaşa Tepesi
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
  • Fatih Sultan Mehmed'in Napoli'de vefat eden talihsiz Şehzadesi.
    Cem Sultan'ın dramı...

    Fatih Sultan Mehmed 1481'de vefat edince tahta büyük oğlu 2. Bayezid geçti. Küçük oğlu Şehzade Cem, ağabeyinin saltanatını kabul etmedi. Tahta geçmek için ağabeyi 2. Bayezid ile savaştı ama başarısız oldu ve tahta oturamayacağını anladı.

    Şehzade Cem, önce Memlüklülere sığındı. Daha sonra Rodos'a gitti. Maalesef Rodos'a gitmesiyle artık esaret hayatıda başlamış oldu. Fatih'in oğluna Rodos Şövalyeleri bir nevi esir muamelesi yaptılar.

    Rodos Şövalyeleri Papa'dan istedikleri parayı alınca ile zavallı Şehzade'yi İtalya'ya naklettiler.

    Cem Sultan 1489'da Roma'ya vardı. Şehrin dışında Papa'nın oğlu, kardinaller ve büyük bir kalabalık tarafından karşılandı. Halk, Fatih'in oğlunu görmek için yollara yığılmıştı. Büyük hükümdarlara yapılan bir törenle Şehzade Cem, Vatikan Sarayı'na girdi.

    O andan itibaren Roma, Avrupa siyasetinin merkezi haline geldi. Macaristan Kralı ve Memlük Sultanı, Şehzade'nin kendilerine verilmesi için Papa'ya baskı yapmaya başlamışlardı.

    Şehzade'yi Osmanlı'ya karşı koz olarak kullanmak düşüncesi herkeste vardı.

    Roma'ya varışının ertesi günü Şehzade Cem, Papa tarafından kabul edildi. Papa, Kardinaller, Roma'da bulunan bütün elçiler, Şehzade'yi ayakta karşıladı. Papa, büyük tacını ve tören elbisesini giymişti.

    Protokol görevlileri Şehzade'ye, imparatorların bile Papa'nın ayaklarını öptüğünü söyleyip, hiç olmazsa Papanın karşısında eğilmesini rica ettiler. Şehzade Cem, babasından başka kimsenin önünde eğilmemiş olduğunu, bundan sonra da eğilmeyeceğini söyledi.

    Israrlar karşısında ölümü tercih edeceğini söyleyince vazgeçmek zorunda kaldılar. Papa İnnocent, kendisini başıyla selamlayan Şehzade'yi kucaklayıp öptü. Bu, bir Papa'nın en büyük hükümdara karşı göstereceği en son iltifat derecesiydi.

    3 gün, 3 gece Şehzade'nin şerefine şenlik ve ziyafet düzenlendi. Şehzade Cem sonuçta Vatikan Sarayı'nda esirdi ve huzursuzdu. Papa tarafından birçok defa davet edildi. Papa, Osmanlı'ya karşı yeni bir Haçlı seferi için Şehzade'yi elde etmek istiyordu.

    Bu düşüncesini Şehzade'ye açınca, Şehzade karşısına dikildi. İslâm'a asla ihanet etmeyeceğini, başına dünya tacını bile koysalar istemediğini, tek isteğinin Kahire’ye gidip ailesinin yanında ömrünü tamamlamak olduğunu söyledi.

    1490'da Roma'ya gelen Sultan 2.Bayezid'in elçisi, Şehzade Cem'in 3 yıllık ödeneğini Papa'ya teslim etti. Elçi Şehzade tarafından da karşılandı.

    Şehzade'nin ayağını öpen elçi, Sultan Bayezid'in mektubunu ve hediyelerini verdi. Şehzade iyi kalpliliğinden Roma'da gezintiye çıktığı zaman, yollarda gördüğü fakirlere büyük sadakalar dağıtıyordu.

    Roma halkı arasında, Şehzade'nin Hristiyan olduğuna dair dedikodular çıktı. Papa bu dedikodulara inandı. Bir gün Şehzade Cem'i açıkça Hristiyan olmaya davet etti. Şehzade bunu bir hakaret saydı ve ayağa kalkıp konuşmaya son verdi.

    Papa, Şehzade'nin son derece kızdığını görünce, geri adım atıp Şehzade Cem'i sakinleştirici sözler söyledi. Bu arada Fransa Kralı Charles, Şehzade Cem'i alabilmek için Papa'ya büyük baskı yapıyordu.

    En sonunda yeni Papa Alessandro Borgia, Fransa Kralı'nın baskılarına dayanamadı ve Şehzade'yi teslim etti. Şehzade Cem, artık Fransa Kralı'nın esiriydi.

    Fransa Kralı, Şehzade Cem'i yanına alıp Napoli'ye doğru yola çıktı.

    Fakat yolda Şehzade Cem rahatsızlandı ve öleceğini anladı. 25 Şubat 1495'te, Fatih Sultan Mehmed Han'ın küçük oğlu Şehzade Cem, Napoli'de vefat etti. Papa tarafından yavaş etkileyen bir terkiple zehirlendikten sonra Fransa Kralı'na teslim edildiği ve bu sebeple öldüğü muhakkaktır.

    Şehzade Cem'in Avrupa'daki esareti, Osmanlı'nın rahat hareket etmesini engelledi. Avrupa devletleri tarafından Osmanlı'ya bir koz olarak düşünüldü. 2. Bayezid'in eli kolu bir nevi bağlandı kardeşinin esareti sebebiyle.

    Şehzade Cem, ağabeyi 2. Bayezid'e duygu yüklü mektuplar yazmış ve tahtta hakkı olduğunu söylemişti. Buna karşın 2. Bayezid'de tahtın kendisine kısmet olduğunu ve artık buna rıza göstermesi gerektiğini ifade eden karşı mektuplar yazdı.

    Vefat ettiğinde henüz 35 yaşındaydı.
    Son 12 senesini Avrupa'da geçirmiş, ordan oraya savrulmuş, vatanına ve ezan seslerine hasret kalmıştı. Naaşı bir müddet sonra Bursa'ya getirildi ve atalarının yanına defnedildi.

    Sonuçta o bir Osmanlı Şehzadesiydi ve her Şehzade gibi Padişah olmak üzere yetiştirilmişti. Fatih'in talihsiz Şehzadesi Sultan Cem'i rahmetle anıyorum..
    Fatih Sultan Mehmed'in Napoli'de vefat eden talihsiz Şehzadesi. Cem Sultan'ın dramı... Fatih Sultan Mehmed 1481'de vefat edince tahta büyük oğlu 2. Bayezid geçti. Küçük oğlu Şehzade Cem, ağabeyinin saltanatını kabul etmedi. Tahta geçmek için ağabeyi 2. Bayezid ile savaştı ama başarısız oldu ve tahta oturamayacağını anladı. Şehzade Cem, önce Memlüklülere sığındı. Daha sonra Rodos'a gitti. Maalesef Rodos'a gitmesiyle artık esaret hayatıda başlamış oldu. Fatih'in oğluna Rodos Şövalyeleri bir nevi esir muamelesi yaptılar. Rodos Şövalyeleri Papa'dan istedikleri parayı alınca ile zavallı Şehzade'yi İtalya'ya naklettiler. Cem Sultan 1489'da Roma'ya vardı. Şehrin dışında Papa'nın oğlu, kardinaller ve büyük bir kalabalık tarafından karşılandı. Halk, Fatih'in oğlunu görmek için yollara yığılmıştı. Büyük hükümdarlara yapılan bir törenle Şehzade Cem, Vatikan Sarayı'na girdi. O andan itibaren Roma, Avrupa siyasetinin merkezi haline geldi. Macaristan Kralı ve Memlük Sultanı, Şehzade'nin kendilerine verilmesi için Papa'ya baskı yapmaya başlamışlardı. Şehzade'yi Osmanlı'ya karşı koz olarak kullanmak düşüncesi herkeste vardı. Roma'ya varışının ertesi günü Şehzade Cem, Papa tarafından kabul edildi. Papa, Kardinaller, Roma'da bulunan bütün elçiler, Şehzade'yi ayakta karşıladı. Papa, büyük tacını ve tören elbisesini giymişti. Protokol görevlileri Şehzade'ye, imparatorların bile Papa'nın ayaklarını öptüğünü söyleyip, hiç olmazsa Papanın karşısında eğilmesini rica ettiler. Şehzade Cem, babasından başka kimsenin önünde eğilmemiş olduğunu, bundan sonra da eğilmeyeceğini söyledi. Israrlar karşısında ölümü tercih edeceğini söyleyince vazgeçmek zorunda kaldılar. Papa İnnocent, kendisini başıyla selamlayan Şehzade'yi kucaklayıp öptü. Bu, bir Papa'nın en büyük hükümdara karşı göstereceği en son iltifat derecesiydi. 3 gün, 3 gece Şehzade'nin şerefine şenlik ve ziyafet düzenlendi. Şehzade Cem sonuçta Vatikan Sarayı'nda esirdi ve huzursuzdu. Papa tarafından birçok defa davet edildi. Papa, Osmanlı'ya karşı yeni bir Haçlı seferi için Şehzade'yi elde etmek istiyordu. Bu düşüncesini Şehzade'ye açınca, Şehzade karşısına dikildi. İslâm'a asla ihanet etmeyeceğini, başına dünya tacını bile koysalar istemediğini, tek isteğinin Kahire’ye gidip ailesinin yanında ömrünü tamamlamak olduğunu söyledi. 1490'da Roma'ya gelen Sultan 2.Bayezid'in elçisi, Şehzade Cem'in 3 yıllık ödeneğini Papa'ya teslim etti. Elçi Şehzade tarafından da karşılandı. Şehzade'nin ayağını öpen elçi, Sultan Bayezid'in mektubunu ve hediyelerini verdi. Şehzade iyi kalpliliğinden Roma'da gezintiye çıktığı zaman, yollarda gördüğü fakirlere büyük sadakalar dağıtıyordu. Roma halkı arasında, Şehzade'nin Hristiyan olduğuna dair dedikodular çıktı. Papa bu dedikodulara inandı. Bir gün Şehzade Cem'i açıkça Hristiyan olmaya davet etti. Şehzade bunu bir hakaret saydı ve ayağa kalkıp konuşmaya son verdi. Papa, Şehzade'nin son derece kızdığını görünce, geri adım atıp Şehzade Cem'i sakinleştirici sözler söyledi. Bu arada Fransa Kralı Charles, Şehzade Cem'i alabilmek için Papa'ya büyük baskı yapıyordu. En sonunda yeni Papa Alessandro Borgia, Fransa Kralı'nın baskılarına dayanamadı ve Şehzade'yi teslim etti. Şehzade Cem, artık Fransa Kralı'nın esiriydi. Fransa Kralı, Şehzade Cem'i yanına alıp Napoli'ye doğru yola çıktı. Fakat yolda Şehzade Cem rahatsızlandı ve öleceğini anladı. 25 Şubat 1495'te, Fatih Sultan Mehmed Han'ın küçük oğlu Şehzade Cem, Napoli'de vefat etti. Papa tarafından yavaş etkileyen bir terkiple zehirlendikten sonra Fransa Kralı'na teslim edildiği ve bu sebeple öldüğü muhakkaktır. Şehzade Cem'in Avrupa'daki esareti, Osmanlı'nın rahat hareket etmesini engelledi. Avrupa devletleri tarafından Osmanlı'ya bir koz olarak düşünüldü. 2. Bayezid'in eli kolu bir nevi bağlandı kardeşinin esareti sebebiyle. Şehzade Cem, ağabeyi 2. Bayezid'e duygu yüklü mektuplar yazmış ve tahtta hakkı olduğunu söylemişti. Buna karşın 2. Bayezid'de tahtın kendisine kısmet olduğunu ve artık buna rıza göstermesi gerektiğini ifade eden karşı mektuplar yazdı. Vefat ettiğinde henüz 35 yaşındaydı. Son 12 senesini Avrupa'da geçirmiş, ordan oraya savrulmuş, vatanına ve ezan seslerine hasret kalmıştı. Naaşı bir müddet sonra Bursa'ya getirildi ve atalarının yanına defnedildi. Sonuçta o bir Osmanlı Şehzadesiydi ve her Şehzade gibi Padişah olmak üzere yetiştirilmişti. Fatih'in talihsiz Şehzadesi Sultan Cem'i rahmetle anıyorum..
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
  • SULTAN ABDULHAMİD HAN İSTANBUL İÇİN HAMİDİYE KÖPRÜSÜ...
    istanbulun iki yakasını birbirine bağlaması için projelendirilmiş osmanlıdaki İlk Boğaziçi Köprü Projesi.Bu proje Sultan II. Abdülhamid döneminde yapıldı.
    1900 yılında, Anadoluhisarı ile Rumeli Hisarı arasında bir köprü kurulması
    için "Bosphorus Railroad Company" adlı şirket çalışmalara başladı.Köprü üzerine demiryolu döşenmesi de planlanmıştı. Böylece, Avrupa’dan kalkan bir tren Bağdat a kadar gidebilecekti.Ancak iç karışıklıklar ve Sultan Abdülhamid'in tahttan indirilmesi o zaman için bu projenin gerçekleştirilmesine engel oldu
    SULTAN ABDULHAMİD HAN İSTANBUL İÇİN HAMİDİYE KÖPRÜSÜ... istanbulun iki yakasını birbirine bağlaması için projelendirilmiş osmanlıdaki İlk Boğaziçi Köprü Projesi.Bu proje Sultan II. Abdülhamid döneminde yapıldı. 1900 yılında, Anadoluhisarı ile Rumeli Hisarı arasında bir köprü kurulması için "Bosphorus Railroad Company" adlı şirket çalışmalara başladı.Köprü üzerine demiryolu döşenmesi de planlanmıştı. Böylece, Avrupa’dan kalkan bir tren Bağdat a kadar gidebilecekti.Ancak iç karışıklıklar ve Sultan Abdülhamid'in tahttan indirilmesi o zaman için bu projenin gerçekleştirilmesine engel oldu
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
  • TARİH TEKERRÜRDEN İBARET....
    Osmanlı Devleti de, yardım çığlığı atan herkese elini uzatmıştı. “Yahudi göçü yılı” olarak bilinen 1492’de “Elhamra kararnamesi”yle İspanya’da yaşayan Yahudiler, Yavuz Sultan Selim’in babası olan Sultan 2. Beyazıt’ın talimatıyla, Osmanlı topraklarına kabul edilmişti.
    Bizans İmparatorluğu döneminde Bizanslıların zulmünden kurtulmaya çalışan Ermenilere Fatih Sultan Mehmet Han sahip çıkarak, bu kişilere gerekli meslekleri sunup, Ermenilere el uzatmıştır.
    Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından, Irak’ta Saddam Hüseyin döneminin baskısından kaçan Kürt vatandaşlarına Türkiye’nin kapıları açılmıştır.
    2014 de 2 milyon insan Suriye ve Irak'tan gelen insanların Etnik kimliği,ırkı, dini ne olursa olsun Türkiye tarihte yaptığı gibi şimdi şefkat elini göstermiştir. Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin...
    TARİH TEKERRÜRDEN İBARET.... Osmanlı Devleti de, yardım çığlığı atan herkese elini uzatmıştı. “Yahudi göçü yılı” olarak bilinen 1492’de “Elhamra kararnamesi”yle İspanya’da yaşayan Yahudiler, Yavuz Sultan Selim’in babası olan Sultan 2. Beyazıt’ın talimatıyla, Osmanlı topraklarına kabul edilmişti. Bizans İmparatorluğu döneminde Bizanslıların zulmünden kurtulmaya çalışan Ermenilere Fatih Sultan Mehmet Han sahip çıkarak, bu kişilere gerekli meslekleri sunup, Ermenilere el uzatmıştır. Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından, Irak’ta Saddam Hüseyin döneminin baskısından kaçan Kürt vatandaşlarına Türkiye’nin kapıları açılmıştır. 2014 de 2 milyon insan Suriye ve Irak'tan gelen insanların Etnik kimliği,ırkı, dini ne olursa olsun Türkiye tarihte yaptığı gibi şimdi şefkat elini göstermiştir. Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin...
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
  • İstanbul Boğazı’nda tarihi yürüyüş

    Kıtaları birleştirdiğimiz ilk köprümüz 15 Temmuz Şehitler Köprüsü bugün adrenalin dozu yüksek bir etkinliğe ev sahipliği yaptı.

    Continental Pass etkinliği kapsamında Estonyalı sporcu Jaan Roose gerili ip üzerinde kıtalar arası yürüyüşünü gerçekleştirdi.

    15 Temmuz Şehitler Köprüsü, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve 1915 Çanakkale Köprüsü ile denizin üstünden, Avrasya ve Marmaray tünellerimizle denizin altından sadece kıtaları değil, medeniyetleri de birbirine bağlıyor;

    Ülkemizin tanıtımına da katkı sunuyoruz.

    #TürkiyeHızlanıyor
    İstanbul Boğazı’nda tarihi yürüyüş 🌉 Kıtaları birleştirdiğimiz ilk köprümüz 15 Temmuz Şehitler Köprüsü bugün adrenalin dozu yüksek bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Continental Pass etkinliği kapsamında Estonyalı sporcu Jaan Roose gerili ip üzerinde kıtalar arası yürüyüşünü gerçekleştirdi. 15 Temmuz Şehitler Köprüsü, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve 1915 Çanakkale Köprüsü ile denizin üstünden, Avrasya ve Marmaray tünellerimizle denizin altından sadece kıtaları değil, medeniyetleri de birbirine bağlıyor; Ülkemizin tanıtımına da katkı sunuyoruz. #TürkiyeHızlanıyor 🇹🇷
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
Arama Sonuçları