• Kentte yaşayan hayırsever iş insanı Mustafa Düger, ramazan ayı öncesi yaklaşık 125 kişinin toplamda 270 bin TL’lik borcunu ödedi

    Mahalleliden Hanifi Doğan, “4 bin TL kadar bir borcum vardı. Borcumun kapatıldığını bakkala geldiğimde öğrendim. Temizlik işçisiyim, binalara bakıyorum. Asgari ücretle çalışıyorum. 1 oğlum var. Çok zor durumdaydım. Allah razı olsun borcumu ödediler. Rabb’im herkese böyle insanlarla karşılaşmayı nasip etsin. Böyle insanları gördüğüm zaman daha mutlu oluyorum” dedi

    Bakkal Gülsen Azılı ise “Sağ olsun iş insanımız yaklaşık 6 aydır, 1 yıldır borcu olanların borçlarını ödedi. Bu borçlar iş insanları tarafından ödenmese, üzerine maalesef çizgi çekmek zorunda kalıyoruz” şeklinde konuştu
    👏Kentte yaşayan hayırsever iş insanı Mustafa Düger, ramazan ayı öncesi yaklaşık 125 kişinin toplamda 270 bin TL’lik borcunu ödedi 🗣️Mahalleliden Hanifi Doğan, “4 bin TL kadar bir borcum vardı. Borcumun kapatıldığını bakkala geldiğimde öğrendim. Temizlik işçisiyim, binalara bakıyorum. Asgari ücretle çalışıyorum. 1 oğlum var. Çok zor durumdaydım. Allah razı olsun borcumu ödediler. Rabb’im herkese böyle insanlarla karşılaşmayı nasip etsin. Böyle insanları gördüğüm zaman daha mutlu oluyorum” dedi 🗣️Bakkal Gülsen Azılı ise “Sağ olsun iş insanımız yaklaşık 6 aydır, 1 yıldır borcu olanların borçlarını ödedi. Bu borçlar iş insanları tarafından ödenmese, üzerine maalesef çizgi çekmek zorunda kalıyoruz” şeklinde konuştu
    0 Comentários 0 Compartilhamentos
  • Cuma Hutbesi: "İslam, Varlık Sebebimizdir"

    Muhterem Müslümanlar!

    Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “…Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı seçtim…”[1]

    Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “İslam dini kendisine düşmanlık besleyenlere üstün olmaya devam edecektir. İslam’a karşı olanlar ve onu terk edenler ise ona asla zarar veremeyecektir.”[2]

    Aziz Müminler!

    Yüce Rabbimizin bizlere bahşettiği en büyük nimet İslam’dır. İslam, Hz. Âdem’le başlayan, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s) ile kemale eren, Allah’ın razı olduğu tek dindir. İslam; insanlığın hidayet ve iyiliği, yeryüzünün imar ve ıslahı için gönderilen rahmet ve merhamet dinidir. Akıllara rehberlik eden, ruhlara huzur veren, kalpleri sükûnete erdiren ilim, hikmet ve irfan dinidir. Yaratılışımızın gayesini öğreten, dünya ve ahiret dengesini nasıl kuracağımızı bildiren hayat dinidir.

    Kıymetli Müslümanlar!

    Cahiliye döneminin bütün karanlıklarını aydınlığa çeviren İslam’dır. Diri diri toprağa gömülen kız çocukları İslam’la hayat bulmuştur. Kadınlar, hak ettikleri gerçek saygınlığa İslam’la kavuşmuştur. Ezilen, hor görülen, hak ve hukuku çiğnenen mazlumlar İslam’la özgürlüklerine kavuşmuştur. اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْۜ “Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı sorumluluklarını hakkıyla yerine getireninizdir.”[3] ayetinde de ifade edildiği üzere, üstünlüğün; ırk ve cinsiyette, makam ve servette, şan ve şöhrette değil, takvada olduğunu bütün dünyaya İslam ilan etmiştir. Yalana, aldatmaya ve hileye bulaşmadan; fırsatçılık, stokçuluk ve karaborsacılık yapmadan; kul ve kamu hakkına girmeden helal kazanç elde etmenin yollarını insanlığa İslam haber vermiştir. Anne ve babaya hürmet etmeyi, ailemize gereken ilgi ve alakayı göstermeyi, akraba ve komşularımızın haklarını gözetmeyi, iyilik ve hayırda yarışmayı bizlere İslam öğretmiştir.

    Değerli Müminler!

    Ne hazindir ki, insanî değerlerin ve ahlakî erdemlerin örselendiği, küresel kötülüklerin her geçen gün dünyayı yaşanmaz hale getirdiği dönemlerden geçiyoruz. Maalesef, Müslümanlar da yaşanan bu olumsuzluklara çare üretmek yerine popüler kültürün etkisiyle kimliklerine yabancılaşıyorlar. Bütün bu sıkıntılar bizi asla umutsuzluğa düşürmemeli, aksine İslam’ın hayat veren ilkelerini bütün insanlıkla buluşturmak için maddi ve manevi alanda daha fazla çalışmaya teşvik etmelidir. Allah’ın vaadi odur ki, insana ancak çalıştığının karşılığı vardır, çalışmasının karşılığı da kendisine gösterilecektir.[4]

    Aziz Müslümanlar!

    İslam, bizim dünümüz, bugünümüz ve yarınımızdır. İslam, bizim varlık sebebimizdir. Biz, onunla şeref bulur, onunla yüceliriz. O halde, İslam’ı istediğimiz gibi değil Yüce Rabbimizin emrettiği, Allah Resûlü (s.a.s)’in öğrettiği gibi yaşamaya gayret gösterelim. Giyimden kuşama, yemeden içmeye, alışverişten ticarete, aile hayatından akraba ve komşuluk ilişkilerine, hâsılı hayatın her anına ve her alanına İslamî değerleri aktaralım. İmanımız, ibadetlerimiz ve güzel ahlakımızla insanların örnek alabileceği iyi ve hayırlı bir Müslüman olmaya gayret edelim. Bize bakan, İslam’ın güzelliklerini bizde görsün ve İslam’ı sevsin. İslam’ı öyle güzel ve öyle doğru yaşayalım, olduğumuz gibi görünüp göründüğümüz gibi olalım ki, bizi öldürmeye gelen bizde dirilsin. Unutmayalım ki, bizim vesilemizle bir insanın İslam’a muhabbet beslemesi, hidayete erip onu en güzel bir şekilde yaşamaya başlaması dünya ve içindeki her şeyden daha hayırlıdır.

    Hutbemi Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in Veda Hutbesinde bize bıraktığı şu vasiyeti ile tamamlıyorum: “Size iki şey bıraktım. Bunlara sarıldığınız sürece yolunuzu şaşırmazsınız. Bunlar, Allah’ın Kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.”[5]

    [1] Mâide, 5/3.
    [2] İbn Hanbel, V, 100.
    [3] Hucurât, 49/13.
    [4] Necm, 53/39,40.
    [5] Muvatta’, Kader, 3.
    Cuma Hutbesi: "İslam, Varlık Sebebimizdir" Muhterem Müslümanlar! Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “…Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı seçtim…”[1] Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “İslam dini kendisine düşmanlık besleyenlere üstün olmaya devam edecektir. İslam’a karşı olanlar ve onu terk edenler ise ona asla zarar veremeyecektir.”[2] Aziz Müminler! Yüce Rabbimizin bizlere bahşettiği en büyük nimet İslam’dır. İslam, Hz. Âdem’le başlayan, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s) ile kemale eren, Allah’ın razı olduğu tek dindir. İslam; insanlığın hidayet ve iyiliği, yeryüzünün imar ve ıslahı için gönderilen rahmet ve merhamet dinidir. Akıllara rehberlik eden, ruhlara huzur veren, kalpleri sükûnete erdiren ilim, hikmet ve irfan dinidir. Yaratılışımızın gayesini öğreten, dünya ve ahiret dengesini nasıl kuracağımızı bildiren hayat dinidir. Kıymetli Müslümanlar! Cahiliye döneminin bütün karanlıklarını aydınlığa çeviren İslam’dır. Diri diri toprağa gömülen kız çocukları İslam’la hayat bulmuştur. Kadınlar, hak ettikleri gerçek saygınlığa İslam’la kavuşmuştur. Ezilen, hor görülen, hak ve hukuku çiğnenen mazlumlar İslam’la özgürlüklerine kavuşmuştur. اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْۜ “Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı sorumluluklarını hakkıyla yerine getireninizdir.”[3] ayetinde de ifade edildiği üzere, üstünlüğün; ırk ve cinsiyette, makam ve servette, şan ve şöhrette değil, takvada olduğunu bütün dünyaya İslam ilan etmiştir. Yalana, aldatmaya ve hileye bulaşmadan; fırsatçılık, stokçuluk ve karaborsacılık yapmadan; kul ve kamu hakkına girmeden helal kazanç elde etmenin yollarını insanlığa İslam haber vermiştir. Anne ve babaya hürmet etmeyi, ailemize gereken ilgi ve alakayı göstermeyi, akraba ve komşularımızın haklarını gözetmeyi, iyilik ve hayırda yarışmayı bizlere İslam öğretmiştir. Değerli Müminler! Ne hazindir ki, insanî değerlerin ve ahlakî erdemlerin örselendiği, küresel kötülüklerin her geçen gün dünyayı yaşanmaz hale getirdiği dönemlerden geçiyoruz. Maalesef, Müslümanlar da yaşanan bu olumsuzluklara çare üretmek yerine popüler kültürün etkisiyle kimliklerine yabancılaşıyorlar. Bütün bu sıkıntılar bizi asla umutsuzluğa düşürmemeli, aksine İslam’ın hayat veren ilkelerini bütün insanlıkla buluşturmak için maddi ve manevi alanda daha fazla çalışmaya teşvik etmelidir. Allah’ın vaadi odur ki, insana ancak çalıştığının karşılığı vardır, çalışmasının karşılığı da kendisine gösterilecektir.[4] Aziz Müslümanlar! İslam, bizim dünümüz, bugünümüz ve yarınımızdır. İslam, bizim varlık sebebimizdir. Biz, onunla şeref bulur, onunla yüceliriz. O halde, İslam’ı istediğimiz gibi değil Yüce Rabbimizin emrettiği, Allah Resûlü (s.a.s)’in öğrettiği gibi yaşamaya gayret gösterelim. Giyimden kuşama, yemeden içmeye, alışverişten ticarete, aile hayatından akraba ve komşuluk ilişkilerine, hâsılı hayatın her anına ve her alanına İslamî değerleri aktaralım. İmanımız, ibadetlerimiz ve güzel ahlakımızla insanların örnek alabileceği iyi ve hayırlı bir Müslüman olmaya gayret edelim. Bize bakan, İslam’ın güzelliklerini bizde görsün ve İslam’ı sevsin. İslam’ı öyle güzel ve öyle doğru yaşayalım, olduğumuz gibi görünüp göründüğümüz gibi olalım ki, bizi öldürmeye gelen bizde dirilsin. Unutmayalım ki, bizim vesilemizle bir insanın İslam’a muhabbet beslemesi, hidayete erip onu en güzel bir şekilde yaşamaya başlaması dünya ve içindeki her şeyden daha hayırlıdır. Hutbemi Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in Veda Hutbesinde bize bıraktığı şu vasiyeti ile tamamlıyorum: “Size iki şey bıraktım. Bunlara sarıldığınız sürece yolunuzu şaşırmazsınız. Bunlar, Allah’ın Kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.”[5] [1] Mâide, 5/3. [2] İbn Hanbel, V, 100. [3] Hucurât, 49/13. [4] Necm, 53/39,40. [5] Muvatta’, Kader, 3.
    0 Comentários 0 Compartilhamentos
  • İstanbul'un 7 (Yedi) Tepesi
    1.Sarayburnu Tepesi: Topkapı Sarayı, Hipodrom (At Meydanı), Ayasofya Camii, İbrahim Paşa Sarayı ve Sultanahmet Camii'nin bulunduğu tepedir. ...
    2.Çemberlitaş Tepesi: ...
    3.Süleymaniye (Beyazıt) Tepesi: ...
    Fatih Tepesi: ...
    5.Yavuz Selim Tepesi: ...
    6.Edirnekapı Tepesi: ...
    7. Kocamustafapaşa Tepesi
    İstanbul'un 7 (Yedi) Tepesi 1.Sarayburnu Tepesi: Topkapı Sarayı, Hipodrom (At Meydanı), Ayasofya Camii, İbrahim Paşa Sarayı ve Sultanahmet Camii'nin bulunduğu tepedir. ... 2.Çemberlitaş Tepesi: ... 3.Süleymaniye (Beyazıt) Tepesi: ... Fatih Tepesi: ... 5.Yavuz Selim Tepesi: ... 6.Edirnekapı Tepesi: ... 7. Kocamustafapaşa Tepesi
    0 Comentários 0 Compartilhamentos
  • Cuma Hutbesi: "15 Temmuz: Milletimizin Destansı Zaferi"

    Muhterem Müslümanlar!

    Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Onlara, ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın’ denildiğinde, ‘Biz ancak ıslah edicileriz’ derler. Hâlbuki onlar fesatçıların ta kendileridir. Lâkin onlar anlamak istemezler.”[1]

    Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Dini dünyaya alet ederek istismar eden insan ne kötüdür!... Arzu ve isteklerinin kendisini saptırdığı insan ne kötüdür!”[2]

    Aziz Müminler!

    Önümüzdeki Pazartesi günü Yüce Rabbimizin yardımı, devletimizin dirayeti, milletimizin cesaretiyle küresel şer odaklarına ve onların taşeronluğunu yapan FETÖ’ye karşı elde ettiğimiz destansı zaferimizin sekizinci yıl dönümü. Bizler, tarihin her döneminde olduğu gibi 15 Temmuz gecesinde de kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla bir kez daha omuz omuza verdik. Minarelerden yankılanan salâlar eşliğinde; birlik, beraberlik ve dayanışma ruhuyla hep birlikte meydanlara akın ettik. İstiklâl Şairimizin, “Âsım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:/İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek” mısralarında ifade ettiği gibi vatanımız ve milletimiz üzerinde oynanmak istenen kirli oyunları hep birlikte boşa çıkardık. 15 Temmuz, aziz milletimizin hiç kimsenin boyunduruğu altına girmeyeceğinin, zalimin karşısında asla eğilmeyeceğinin son örneğidir. 15 Temmuz, azmin ve cesaretin zillete ve korkaklığa galebe çaldığı şanlı bir direniştir.

    Değerli Müslümanlar!

    15 Temmuz ihanetini gerçekleştiren FETÖ, inancımızı, ibadetlerimizi, milli ve manevi değerlerimizi istismar etmiş, istiklâlimizi ve istikbalimizi hedef almıştır. Sûret-i haktan görünerek vatanımızın bölünmez bütünlüğüne, devletimizin bekasına, milletimizin canına kastetmiştir. Yüce dinimiz İslam’ın en temel kavramlarını kendi çıkarları için kullanmıştır. Gençlerimizi ailelerinden koparmak; kalplerinden vatan sevgisini, millet olma şuurunu, ümmet olma bilincini söküp atmak için her türlü hile ve tuzağa başvurmuştur.

    Kıymetli Müminler!

    Önümüzdeki Salı ise 10 Muharrem Âşûrâ günü. Peygamber Efendimiz (s.a.s), Âşûrâ gününü içine alacak şekilde bir gün öncesi veya bir gün sonrasıyla iki gün oruç tutmayı bizlere tavsiye etmiştir.[3] Âşûrâ, aynı zamanda Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in dünyadaki çiçeğim, reyhanım[4] diyerek sevdiği, cennet gençlerinin efendisi[5] olarak övdüğü torunu Hz. Hüseyin Efendimizin ve çoğu ehl-i beyt-i Mustafa’dan olan yetmişten fazla Müslümanın Kerbelâ’da şehit edildiği gündür. Üzerinden asırlar geçse de bu elim hadisenin acısı hâlâ taptazedir ve hâlâ yüreğimizdedir. Hz. Ali ve Hz. Fâtıma’nın ciğerparesine bu zulmü reva görenler ise ümmet-i Muhammed’in mâşerî vicdanında mahkûm olmuştur ve olmaya da devam edecektir.

    Aziz Müslümanlar!

    Cennet vatanımızda gözü olanlar, aramıza nifak tohumu ekerek muhabbetimizi ve kardeşliğimizi bozmak isteyenler dün olduğu gibi bugün de hain emellerinden vazgeçmiş değildir. O halde, bu hain tuzaklara bir daha düşmemek için sahih dini bilgiyi, ehil ve güvenilir kişilerden öğrenmeye gayret gösterelim. Göz nuru çocuklarımızı ve geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi Kur’an ve sünnet ışığında sağlıklı, dengeli ve şeffaf bir din eğitimiyle buluşturalım. Fitne ve fesadı körüklemek isteyenlere, ümmet coğrafyamızda yeni Kerbelâlar yaşanmasını arzulayanlara karşı uyanık olalım. Birlik ve beraberliğimizden asla ödün vermeyelim. Milletimizin mayası olan ve dini hayatımızı ayakta tutan Anadolu irfanına sahip çıkalım.

    Bu vesileyle başta Hz. Hüseyin Efendimiz ve ehl-i beyt-i Mustafa olmak üzere, Bedir’den Malazgirt’e, Çanakkale’den Milli Mücadele’ye, 15 Temmuz’dan günümüze din, vatan ve mukaddesat uğruna şehadet şerbetini içen aziz şehitlerimizi, ahirete irtihal eden kahraman gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum. Hayatta olan bütün gazilerimize ise sağlık, sıhhat ve afiyet diliyorum. Yüce Rabbim her daim devletimizi payidar, aziz milletimizi bahtiyar eylesin. Birlik ve beraberliğimize, huzur ve güvenimize kastedenlere fırsat vermesin. Güvenlik güçlerimizi hak ve hakikat mücadelesinde her zaman muzaffer eylesin.

    [1] Bakara, 2/11,12.
    [2] Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 17.
    [3] İbn Hanbel, I, 240.
    [4] Tirmizi, Birr, 11.
    [5] Tirmizî, Menâkıb, 30.
    Cuma Hutbesi: "15 Temmuz: Milletimizin Destansı Zaferi" Muhterem Müslümanlar! Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Onlara, ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın’ denildiğinde, ‘Biz ancak ıslah edicileriz’ derler. Hâlbuki onlar fesatçıların ta kendileridir. Lâkin onlar anlamak istemezler.”[1] Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Dini dünyaya alet ederek istismar eden insan ne kötüdür!... Arzu ve isteklerinin kendisini saptırdığı insan ne kötüdür!”[2] Aziz Müminler! Önümüzdeki Pazartesi günü Yüce Rabbimizin yardımı, devletimizin dirayeti, milletimizin cesaretiyle küresel şer odaklarına ve onların taşeronluğunu yapan FETÖ’ye karşı elde ettiğimiz destansı zaferimizin sekizinci yıl dönümü. Bizler, tarihin her döneminde olduğu gibi 15 Temmuz gecesinde de kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla bir kez daha omuz omuza verdik. Minarelerden yankılanan salâlar eşliğinde; birlik, beraberlik ve dayanışma ruhuyla hep birlikte meydanlara akın ettik. İstiklâl Şairimizin, “Âsım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:/İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek” mısralarında ifade ettiği gibi vatanımız ve milletimiz üzerinde oynanmak istenen kirli oyunları hep birlikte boşa çıkardık. 15 Temmuz, aziz milletimizin hiç kimsenin boyunduruğu altına girmeyeceğinin, zalimin karşısında asla eğilmeyeceğinin son örneğidir. 15 Temmuz, azmin ve cesaretin zillete ve korkaklığa galebe çaldığı şanlı bir direniştir. Değerli Müslümanlar! 15 Temmuz ihanetini gerçekleştiren FETÖ, inancımızı, ibadetlerimizi, milli ve manevi değerlerimizi istismar etmiş, istiklâlimizi ve istikbalimizi hedef almıştır. Sûret-i haktan görünerek vatanımızın bölünmez bütünlüğüne, devletimizin bekasına, milletimizin canına kastetmiştir. Yüce dinimiz İslam’ın en temel kavramlarını kendi çıkarları için kullanmıştır. Gençlerimizi ailelerinden koparmak; kalplerinden vatan sevgisini, millet olma şuurunu, ümmet olma bilincini söküp atmak için her türlü hile ve tuzağa başvurmuştur. Kıymetli Müminler! Önümüzdeki Salı ise 10 Muharrem Âşûrâ günü. Peygamber Efendimiz (s.a.s), Âşûrâ gününü içine alacak şekilde bir gün öncesi veya bir gün sonrasıyla iki gün oruç tutmayı bizlere tavsiye etmiştir.[3] Âşûrâ, aynı zamanda Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in dünyadaki çiçeğim, reyhanım[4] diyerek sevdiği, cennet gençlerinin efendisi[5] olarak övdüğü torunu Hz. Hüseyin Efendimizin ve çoğu ehl-i beyt-i Mustafa’dan olan yetmişten fazla Müslümanın Kerbelâ’da şehit edildiği gündür. Üzerinden asırlar geçse de bu elim hadisenin acısı hâlâ taptazedir ve hâlâ yüreğimizdedir. Hz. Ali ve Hz. Fâtıma’nın ciğerparesine bu zulmü reva görenler ise ümmet-i Muhammed’in mâşerî vicdanında mahkûm olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Aziz Müslümanlar! Cennet vatanımızda gözü olanlar, aramıza nifak tohumu ekerek muhabbetimizi ve kardeşliğimizi bozmak isteyenler dün olduğu gibi bugün de hain emellerinden vazgeçmiş değildir. O halde, bu hain tuzaklara bir daha düşmemek için sahih dini bilgiyi, ehil ve güvenilir kişilerden öğrenmeye gayret gösterelim. Göz nuru çocuklarımızı ve geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi Kur’an ve sünnet ışığında sağlıklı, dengeli ve şeffaf bir din eğitimiyle buluşturalım. Fitne ve fesadı körüklemek isteyenlere, ümmet coğrafyamızda yeni Kerbelâlar yaşanmasını arzulayanlara karşı uyanık olalım. Birlik ve beraberliğimizden asla ödün vermeyelim. Milletimizin mayası olan ve dini hayatımızı ayakta tutan Anadolu irfanına sahip çıkalım. Bu vesileyle başta Hz. Hüseyin Efendimiz ve ehl-i beyt-i Mustafa olmak üzere, Bedir’den Malazgirt’e, Çanakkale’den Milli Mücadele’ye, 15 Temmuz’dan günümüze din, vatan ve mukaddesat uğruna şehadet şerbetini içen aziz şehitlerimizi, ahirete irtihal eden kahraman gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum. Hayatta olan bütün gazilerimize ise sağlık, sıhhat ve afiyet diliyorum. Yüce Rabbim her daim devletimizi payidar, aziz milletimizi bahtiyar eylesin. Birlik ve beraberliğimize, huzur ve güvenimize kastedenlere fırsat vermesin. Güvenlik güçlerimizi hak ve hakikat mücadelesinde her zaman muzaffer eylesin. [1] Bakara, 2/11,12. [2] Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 17. [3] İbn Hanbel, I, 240. [4] Tirmizi, Birr, 11. [5] Tirmizî, Menâkıb, 30.
    0 Comentários 0 Compartilhamentos
  • Cuma Hutbesi: "Yaza Kur’an’la Merhaba"

    Muhterem Müslümanlar!

    Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyun…”[1]

    Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Hiçbir anne baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.”[2]

    Aziz Müminler!

    Yüce Rabbimizin bizlere bahşettiği en güzel nimetlerden ve en değerli emanetlerden biri de çocuklarımızdır. Göz aydınlığı evlatlarımız, ailemizin neşesidir. Milletimizin en kıymetli sermayesidir. İstiklal ve istikbalimizin güvencesidir. Böylesi değerli bir hazineyi her türlü kötülük ve olumsuzluktan koruyup gözetmek, başta anne babalar olmak üzere hepimizin ortak görevidir. Çocuklarımızın bedenlerinin sağlıklı olması için gösterdiğimiz özen ve çabayı, ruhlarının da sağlıklı olması için göstermeliyiz. Dünyada okul başarıları ve kariyerleri için gösterdiğimiz hassasiyeti, ahirette ebedi huzur ve mutluluğa ulaşmaları için de göstermeliyiz.

    Kıymetli Müslümanlar!

    Her şeyin büyük bir hızla değişip dönüştüğü bir çağda yaşıyoruz. Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımız; maalesef gerçek ve sanal âlemdeki zararlı alışkanlıkların, batıl ideolojilerin ve sapkın akımların tehdidi altındadır. Böylesi bir zamanda göz nuru yavrularımızın iyi bir insan, güzel bir Müslüman; kendisine, milletine ve insanlığa faydalı bir kişi olarak yetişmelerini sağlamak en önemli hedefimiz olmalıdır. Nesillerimizi İslam’ın inanç esaslarıyla, temel dini bilgilerle, ibadetlerle ve ahlaki değerlerle buluşturmak ise en büyük gayemiz olmalıdır.

    Değerli Müminler!

    Çocuklarımız bu seneki eğitim ve öğretimlerini tamamlayarak bir yaz tatiline daha girdiler. Yavrularımızın geleceğini inşa etmek için gayret gösteren öğretmenlerimizden ve emeği geçen herkesten Cenâb-ı Hak razı olsun. Tatilleri; televizyon, telefon, tablet ve bilgisayar karşısında vakit geçirmekten ibaret görmeyelim. Evlatlarımızın ruh ve beden gelişimlerine katkı sağlayacak olan yaz Kur’an kurslarımızı bir fırsat olarak görelim.

    1 Temmuz Pazartesi günü başlayacak olan yaz Kur’an kurslarında çocuklarımız; camilerimizin ve Kur’an kurslarımızın manevi atmosferlerini soluyacaklar. Hayat rehberimiz Kur’an-ı Kerim ile buluşacak, rahmet elçisi Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in örnek hayatıyla tanışacaklar. Abdest, namaz, oruç, zekât ve hac gibi ibadetleri daha iyi öğrenecekler. Sevgi ve saygı, kardeşlik ve muhabbet, şefkat ve merhamet gibi erdemleri daha iyi kavrayacaklar. Yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma gibi değerleri daha fazla kuşanacaklar. İyiyle kötüyü, doğruyla yanlışı, helalle haramı, günahla sevabı birbirinden daha iyi ayıracaklar. Neşeli ve eğlenceli bir atmosferde doğru yöntemlerle, ehil ve liyakatli hocalarımız marifetiyle sahih dini bilgiyi elde edecekler.

    Aziz Müslümanlar!

    “Yaza Kur’an’la Merhaba” çağrısıyla çocuklarımızı; camilerimize, gündüzlü ve yatılı Kur’an kurslarımıza davet ediyorum. 10 Haziran’da başlayan yaz Kur’an kursu kayıtlarımız devam etmektedir. Bu vesileyle çocuklarımızın manevi imarını gerçekleştiren fedakâr ve cefakâr hocalarımızdan, anne babalarımızdan ve onlara bu güzel imkânların sunulmasında emeği geçen herkesten Allah razı olsun.

    Hutbemi, Kur’an-ı Kerim’de bizlere öğretilen şu dua ile bitiriyorum:

    رَبَّـنَا هَبْ لَنَا مِنْ اَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ اَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّق۪ينَ اِمَاماً

    “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle.”[3]

    [1] Tahrîm, 66/6
    [2] Tirmizî, Birr, 33.
    [3] Furkân, 25/74.
    Cuma Hutbesi: "Yaza Kur’an’la Merhaba" Muhterem Müslümanlar! Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyun…”[1] Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Hiçbir anne baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.”[2] Aziz Müminler! Yüce Rabbimizin bizlere bahşettiği en güzel nimetlerden ve en değerli emanetlerden biri de çocuklarımızdır. Göz aydınlığı evlatlarımız, ailemizin neşesidir. Milletimizin en kıymetli sermayesidir. İstiklal ve istikbalimizin güvencesidir. Böylesi değerli bir hazineyi her türlü kötülük ve olumsuzluktan koruyup gözetmek, başta anne babalar olmak üzere hepimizin ortak görevidir. Çocuklarımızın bedenlerinin sağlıklı olması için gösterdiğimiz özen ve çabayı, ruhlarının da sağlıklı olması için göstermeliyiz. Dünyada okul başarıları ve kariyerleri için gösterdiğimiz hassasiyeti, ahirette ebedi huzur ve mutluluğa ulaşmaları için de göstermeliyiz. Kıymetli Müslümanlar! Her şeyin büyük bir hızla değişip dönüştüğü bir çağda yaşıyoruz. Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımız; maalesef gerçek ve sanal âlemdeki zararlı alışkanlıkların, batıl ideolojilerin ve sapkın akımların tehdidi altındadır. Böylesi bir zamanda göz nuru yavrularımızın iyi bir insan, güzel bir Müslüman; kendisine, milletine ve insanlığa faydalı bir kişi olarak yetişmelerini sağlamak en önemli hedefimiz olmalıdır. Nesillerimizi İslam’ın inanç esaslarıyla, temel dini bilgilerle, ibadetlerle ve ahlaki değerlerle buluşturmak ise en büyük gayemiz olmalıdır. Değerli Müminler! Çocuklarımız bu seneki eğitim ve öğretimlerini tamamlayarak bir yaz tatiline daha girdiler. Yavrularımızın geleceğini inşa etmek için gayret gösteren öğretmenlerimizden ve emeği geçen herkesten Cenâb-ı Hak razı olsun. Tatilleri; televizyon, telefon, tablet ve bilgisayar karşısında vakit geçirmekten ibaret görmeyelim. Evlatlarımızın ruh ve beden gelişimlerine katkı sağlayacak olan yaz Kur’an kurslarımızı bir fırsat olarak görelim. 1 Temmuz Pazartesi günü başlayacak olan yaz Kur’an kurslarında çocuklarımız; camilerimizin ve Kur’an kurslarımızın manevi atmosferlerini soluyacaklar. Hayat rehberimiz Kur’an-ı Kerim ile buluşacak, rahmet elçisi Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in örnek hayatıyla tanışacaklar. Abdest, namaz, oruç, zekât ve hac gibi ibadetleri daha iyi öğrenecekler. Sevgi ve saygı, kardeşlik ve muhabbet, şefkat ve merhamet gibi erdemleri daha iyi kavrayacaklar. Yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma gibi değerleri daha fazla kuşanacaklar. İyiyle kötüyü, doğruyla yanlışı, helalle haramı, günahla sevabı birbirinden daha iyi ayıracaklar. Neşeli ve eğlenceli bir atmosferde doğru yöntemlerle, ehil ve liyakatli hocalarımız marifetiyle sahih dini bilgiyi elde edecekler. Aziz Müslümanlar! “Yaza Kur’an’la Merhaba” çağrısıyla çocuklarımızı; camilerimize, gündüzlü ve yatılı Kur’an kurslarımıza davet ediyorum. 10 Haziran’da başlayan yaz Kur’an kursu kayıtlarımız devam etmektedir. Bu vesileyle çocuklarımızın manevi imarını gerçekleştiren fedakâr ve cefakâr hocalarımızdan, anne babalarımızdan ve onlara bu güzel imkânların sunulmasında emeği geçen herkesten Allah razı olsun. Hutbemi, Kur’an-ı Kerim’de bizlere öğretilen şu dua ile bitiriyorum: رَبَّـنَا هَبْ لَنَا مِنْ اَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ اَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّق۪ينَ اِمَاماً “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle.”[3] [1] Tahrîm, 66/6 [2] Tirmizî, Birr, 33. [3] Furkân, 25/74.
    0 Comentários 0 Compartilhamentos
  • ■ İSTANBUL'DA HIDIRELLEZ MESİRELERİ, 1890'LAR

    [Ahmet Semih Bey 1890'larda Hıdırellez mesirelerini anlatıyor]:

    "Hıdırellez Nisan'ın 23'ünde (Rumî takvim) bütün İstanbul halkını çayırlara bağlardı. Dolmalar, helvalar, marullar, yemişler, kuzular, pilâvlar evlerde hazırlanır, çayırlara taşınırdı.

    Kimi pazar kayıklarında, mavnalarda veya sandallarda, kimi hususî çatanalarda (özel deniz teknelerinde) veya öküz arabalarında gidecekleri yere giderek veya yatlarında (Ahmet İhsan, Ahmet Muhtar, Mustafa Süreyya ve Sakallı Reşit Beyler gibi) kuzu ziyafetleri yaparlar, eş dost arasında zevk-ü safa ederlerdi. Kalabalığı sevmiyenler bu zevki evlerinin bahçelerinde, korularında tatmin ederlerdi.

    HER ŞEY SUDAN UCUZDU

    Adalarda ise ne kadar adam varsa Büyükada'daki Ayayorgi tepesine üşüşerek kuzu ziyafetleri çekerlerdi. Kuşdili, Yoğurtçu, Haydarpaşa, Küçüksu, Beykoz, Paşabahçe Çayırları, Kâğıthane, Veliefendi Çayırları binlerce halkla dolardı. Yerlerdi, içerlerdi ve bunların hepsi, bugünlere nispetle sudan ucuzdu..

    Binaenaleyh o mübarek aile eğlenceleri mebzul (bol) ve fakat müptezel (bolluğu sebebiyle değersiz) olmadığı için, mebrûktü (bereketliydi).."
    ■ İSTANBUL'DA HIDIRELLEZ MESİRELERİ, 1890'LAR ❤️ [Ahmet Semih Bey 1890'larda Hıdırellez mesirelerini anlatıyor]: "Hıdırellez Nisan'ın 23'ünde (Rumî takvim) bütün İstanbul halkını çayırlara bağlardı. Dolmalar, helvalar, marullar, yemişler, kuzular, pilâvlar evlerde hazırlanır, çayırlara taşınırdı. Kimi pazar kayıklarında, mavnalarda veya sandallarda, kimi hususî çatanalarda (özel deniz teknelerinde) veya öküz arabalarında gidecekleri yere giderek veya yatlarında (Ahmet İhsan, Ahmet Muhtar, Mustafa Süreyya ve Sakallı Reşit Beyler gibi) kuzu ziyafetleri yaparlar, eş dost arasında zevk-ü safa ederlerdi. Kalabalığı sevmiyenler bu zevki evlerinin bahçelerinde, korularında tatmin ederlerdi. HER ŞEY SUDAN UCUZDU Adalarda ise ne kadar adam varsa Büyükada'daki Ayayorgi tepesine üşüşerek kuzu ziyafetleri çekerlerdi. Kuşdili, Yoğurtçu, Haydarpaşa, Küçüksu, Beykoz, Paşabahçe Çayırları, Kâğıthane, Veliefendi Çayırları binlerce halkla dolardı. Yerlerdi, içerlerdi ve bunların hepsi, bugünlere nispetle sudan ucuzdu.. Binaenaleyh o mübarek aile eğlenceleri mebzul (bol) ve fakat müptezel (bolluğu sebebiyle değersiz) olmadığı için, mebrûktü (bereketliydi).."
    0 Comentários 0 Compartilhamentos
  • • Ayasofya Camii’nde bulunan büyük yuvarlak hat levhalar, Sultan Abdülmecid döneminde ünlü hattat “Kazasker Mustafa İzzet Efendi” tarafından yazılmıştır.

    • 7,5 m. çapındaki yuvarlak hat levhaları, kenevirden yapılmış yeşil zemin üzerine, altın yaldız ile yazılmıştır.

    • Levhaların ahşap askıları hafif ve dayanıklı olması nedeniyle ıhlamur ağacından yapılmıştır.

    • Bu hat levhaları, 8 adettir ve İslam Dünyası’nın en büyük hat levhalarından olduğu bilinmektedir.
    • Ayasofya Camii’nde bulunan büyük yuvarlak hat levhalar, Sultan Abdülmecid döneminde ünlü hattat “Kazasker Mustafa İzzet Efendi” tarafından yazılmıştır. • 7,5 m. çapındaki yuvarlak hat levhaları, kenevirden yapılmış yeşil zemin üzerine, altın yaldız ile yazılmıştır. • Levhaların ahşap askıları hafif ve dayanıklı olması nedeniyle ıhlamur ağacından yapılmıştır. • Bu hat levhaları, 8 adettir ve İslam Dünyası’nın en büyük hat levhalarından olduğu bilinmektedir.
    0 Comentários 0 Compartilhamentos
  • Şehzade Cihangir (1531-1553) ve Camisi (1559)

    Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan'ın beşinci oğlu.

    Hastalığı sebebiyle sancağa çıkarılmamış, az sayıda sefere katılmış, ruhen, duygusal bir karakter; fiziksel olarak da zayıf doğuştan kambur bir can idi. Hattat ve Zarîfî mahlasını kullanan bir şairdi.

    Sultan Süleyman onu bir sırdaş gibi yanında bulundurmuş, fiziksel engeline rağmen, cesaret ve ferasetini anlamış ve değer vermiştir. Ona "cihanı sırtında taşıyan" anlamına gelen Cihangir ismini vermiştir.

    Cihangir, çok sevdiği abisi Şehzade Mustafa'nın infazı sonrası bunalıma girerek akli dengesini kaybetmiş ve aynı yıl Halep seferi esnasında vefat etmiştir. (Şehzade Mustafa'nın boğdurulduğu esnada, onun da babasının yanında, çadırda olduğu, olayı en yakından yaşayan kişilerden biri olduğu, Bu travmanın, onun ruhunda büyük bir hasar bıraktığı, idam sonrası melankolik dengesiz ruhi bunalımlara gark olduğu çeşitli kaynaklardan yazılmıştır.)

    Şehzade Cihangir'in çok genç yaşta ölmesi üzerine Süleyman, Saraydan çok güzel görünen ve İstanbul'a hakim bu tepenin üzerinde, 1559-1560'ta, Mimar Sinan'a Cihangir Camiini inşa ettirdi.

    Caminin yapıldığı, Kuzeyde Taksim Meydanından, güneyde dik yokuş ve merdivenlerle Salıpazarı ve Fındıklı'ya inilen tepe yamaçlarına dek uzanan semtin adı da Cihangir olarak kalmıştır.

    İlk yapılan Cihangir Camii, kare planlı, tek kubbeli ve tek minareli küçük bir mabeddir. Montagu B.Dunn'a ait 1855 tarihli bir çizimini ilk görsele ekledim. Cami, tarihi içinde beş yangın geçirmiş ve her seferinde yenilenmiştir.

    1890'da II. Abdülhamid tarafından yeniden yaptırılan bugünkü cami de tek kubbeli ve kare planlıdır. Üç bölümlü son cemaat yerinin iki köşesinde iki minaresi vardır. Mimar Sinan’ın Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii’nde başlattığı bir mimari tasarım ve strüktür, 19. yüzyılın sonlarında bu yapıda da uygulanmıştır. Sadabat, Dolmabahçe, Ortaköy camiilerine de benzer mimari görünümdedir. Bu tasarımda kubbe dört köşeye oturtulmuş olduğundan duvarlar taşıyıcı özelliklerini kısmen kaybetmiş, böylece çok sayıda pencere açılabilmiş ve özellikle üst kısımlarda yelpaze biçimi yayılan pencere düzeni gerçekleştirilebilmiştir. Bugünkü yapının mimarının kim olduğu hakkında kesin bilgi yoktur. Son yıllarda mimar için Sarkis Balyan adı söylenmekteyse de 1878 yılında devlet başmimarı unvanını alan Sarkis’in ve mensubu olduğu mimar ailesinin eserlerini içeren listelerde Cihangir Camii adına rastlanmaması bu bilginin ihtiyatla karşılanmasını gerektirir.

    Cihangir Camii gerek planlanması gerekse süslemeleriyle gayet ölçülü bir eserdir. İçerideki kalem işleri büyük ölçüde devrinin özelliklerini korumaktadır. Caminin sade, gösterişten uzak süslemeleri ve tasarım sadeliğine karşın, 19. yy. daki batılılaşma etkileri cephe süslemelerinde dönemin bir karakteristiği olarak barok, rokoko, neoklasik, ampir süslemeler ile kendini göstermiştir.

    Mimarinin yanısıra, Caminin manzarası da muhteşemdir.
    Şehzade Cihangir (1531-1553) ve Camisi (1559) Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan'ın beşinci oğlu. Hastalığı sebebiyle sancağa çıkarılmamış, az sayıda sefere katılmış, ruhen, duygusal bir karakter; fiziksel olarak da zayıf doğuştan kambur bir can idi. Hattat ve Zarîfî mahlasını kullanan bir şairdi. Sultan Süleyman onu bir sırdaş gibi yanında bulundurmuş, fiziksel engeline rağmen, cesaret ve ferasetini anlamış ve değer vermiştir. Ona "cihanı sırtında taşıyan" anlamına gelen Cihangir ismini vermiştir. Cihangir, çok sevdiği abisi Şehzade Mustafa'nın infazı sonrası bunalıma girerek akli dengesini kaybetmiş ve aynı yıl Halep seferi esnasında vefat etmiştir. (Şehzade Mustafa'nın boğdurulduğu esnada, onun da babasının yanında, çadırda olduğu, olayı en yakından yaşayan kişilerden biri olduğu, Bu travmanın, onun ruhunda büyük bir hasar bıraktığı, idam sonrası melankolik dengesiz ruhi bunalımlara gark olduğu çeşitli kaynaklardan yazılmıştır.) Şehzade Cihangir'in çok genç yaşta ölmesi üzerine Süleyman, Saraydan çok güzel görünen ve İstanbul'a hakim bu tepenin üzerinde, 1559-1560'ta, Mimar Sinan'a Cihangir Camiini inşa ettirdi. Caminin yapıldığı, Kuzeyde Taksim Meydanından, güneyde dik yokuş ve merdivenlerle Salıpazarı ve Fındıklı'ya inilen tepe yamaçlarına dek uzanan semtin adı da Cihangir olarak kalmıştır. İlk yapılan Cihangir Camii, kare planlı, tek kubbeli ve tek minareli küçük bir mabeddir. Montagu B.Dunn'a ait 1855 tarihli bir çizimini ilk görsele ekledim. Cami, tarihi içinde beş yangın geçirmiş ve her seferinde yenilenmiştir. 1890'da II. Abdülhamid tarafından yeniden yaptırılan bugünkü cami de tek kubbeli ve kare planlıdır. Üç bölümlü son cemaat yerinin iki köşesinde iki minaresi vardır. Mimar Sinan’ın Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii’nde başlattığı bir mimari tasarım ve strüktür, 19. yüzyılın sonlarında bu yapıda da uygulanmıştır. Sadabat, Dolmabahçe, Ortaköy camiilerine de benzer mimari görünümdedir. Bu tasarımda kubbe dört köşeye oturtulmuş olduğundan duvarlar taşıyıcı özelliklerini kısmen kaybetmiş, böylece çok sayıda pencere açılabilmiş ve özellikle üst kısımlarda yelpaze biçimi yayılan pencere düzeni gerçekleştirilebilmiştir. Bugünkü yapının mimarının kim olduğu hakkında kesin bilgi yoktur. Son yıllarda mimar için Sarkis Balyan adı söylenmekteyse de 1878 yılında devlet başmimarı unvanını alan Sarkis’in ve mensubu olduğu mimar ailesinin eserlerini içeren listelerde Cihangir Camii adına rastlanmaması bu bilginin ihtiyatla karşılanmasını gerektirir. Cihangir Camii gerek planlanması gerekse süslemeleriyle gayet ölçülü bir eserdir. İçerideki kalem işleri büyük ölçüde devrinin özelliklerini korumaktadır. Caminin sade, gösterişten uzak süslemeleri ve tasarım sadeliğine karşın, 19. yy. daki batılılaşma etkileri cephe süslemelerinde dönemin bir karakteristiği olarak barok, rokoko, neoklasik, ampir süslemeler ile kendini göstermiştir. Mimarinin yanısıra, Caminin manzarası da muhteşemdir.
    0 Comentários 0 Compartilhamentos
  • The triplets of Palestinian mother Nuzha Awad face the threat of death from malnutrition and inadequate medical care, amidst Israel’s ongoing assault and blockade on the Gaza enclave.

    After her house was destroyed by an Israeli airstrike, the mother sought refuge near Al Shifa hospital with her babies. However, they were forced to flee once again to Nuseirat camp in central Gaza following Israeli forces’ siege and subsequent attacks on the hospital.

    The triplets– Malak, Khader and Mustafa Awad – are struggling to survive under exceedingly harsh humanitarian conditions. Israel’s continued blockade and onslaught of Gaza has plunged the enclave into severe food scarcity. One in three children in the region are acutely malnourished, and at least two in every 10,000 people are dying every day of starvation or malnutrition.
    The triplets of Palestinian mother Nuzha Awad face the threat of death from malnutrition and inadequate medical care, amidst Israel’s ongoing assault and blockade on the Gaza enclave. After her house was destroyed by an Israeli airstrike, the mother sought refuge near Al Shifa hospital with her babies. However, they were forced to flee once again to Nuseirat camp in central Gaza following Israeli forces’ siege and subsequent attacks on the hospital. The triplets– Malak, Khader and Mustafa Awad – are struggling to survive under exceedingly harsh humanitarian conditions. Israel’s continued blockade and onslaught of Gaza has plunged the enclave into severe food scarcity. One in three children in the region are acutely malnourished, and at least two in every 10,000 people are dying every day of starvation or malnutrition.
    0 Comentários 0 Compartilhamentos
  • Atina'daki Abid Efendi Kadınlar Hamamı,
    Osmanlı dönemine ait önemli bir yapıdır. 17. yüzyılda inşa edilen bu hamam, Osmanlı mimarisinin Atina'daki en iyi korunan eserlerinden biridir. Hamamın konumu, Türk mimari eserleri arasında yer alması ve Atina'nın Türk idaresinde kaldığı süre boyunca yapılan tamiratlar öne çıkmaktadır.
    Abid Efendi Hamamı, Atina'nın Attika bölgesinde bulunmaktadır ve 15. yüzyıla tarihlenmektedir. Bu hamam, Osmanlı kültürünün bir parçası olarak günümüze kadar ulaşmıştır. Ayrıca, hamamın restore edilerek korunduğu ve Türk mimari eserleri arasında önemli bir yere sahip olduğu belirtilmektedir.
    Atina'daki Türk idaresi sırasında Abid Efendi Hamamı'nın tamiratının Mustafa Efendi tarafından gerçekleştirildiği ve bu tamiratın büyük bir öneme sahip olduğu vurgulanmaktadır. Ayrıca, hamamların sayısının artmadığı ve bu yapıların Osmanlı dönemindeki önemine dair detaylar da mevcuttur.
    Atina'daki Abid Efendi Kadınlar Hamamı, 🌀Osmanlı dönemine ait önemli bir yapıdır. 17. yüzyılda inşa edilen bu hamam, Osmanlı mimarisinin Atina'daki en iyi korunan eserlerinden biridir. Hamamın konumu, Türk mimari eserleri arasında yer alması ve Atina'nın Türk idaresinde kaldığı süre boyunca yapılan tamiratlar öne çıkmaktadır. 🌀Abid Efendi Hamamı, Atina'nın Attika bölgesinde bulunmaktadır ve 15. yüzyıla tarihlenmektedir. Bu hamam, Osmanlı kültürünün bir parçası olarak günümüze kadar ulaşmıştır. Ayrıca, hamamın restore edilerek korunduğu ve Türk mimari eserleri arasında önemli bir yere sahip olduğu belirtilmektedir. 🌀Atina'daki Türk idaresi sırasında Abid Efendi Hamamı'nın tamiratının Mustafa Efendi tarafından gerçekleştirildiği ve bu tamiratın büyük bir öneme sahip olduğu vurgulanmaktadır. Ayrıca, hamamların sayısının artmadığı ve bu yapıların Osmanlı dönemindeki önemine dair detaylar da mevcuttur.
    0 Comentários 0 Compartilhamentos
Páginas Impulsionadas