TÜRK Kültüründe "SARI - KIRMIZI - YEŞİL"
İnsanları bir araya getiren, onların ortak değerlerde birleşip
bir ulus olmalarına etki eden değerlerin başında renkler gelir.
Sarı, kırmızı, yeşil, beyaz ve mavi...
bu renkleri Türkler tarihleri boyunca kültürlerinde,
günlük hayatlarında kullanmış, kimi zaman halı desenlerinde,
kimi zaman giyim kuşamlarında hep bu renklerle bezenmişlerdir.
Günümüzde, Türkmen-Yörüklerin kullandığı cepken, entari, potur, dizlik, çorap, çarık ve başlarına bağladıkları poçu’ları bu renklerle boyanmaktadır. Bu renkler ayrıca tarihte kurulmuş.
Türk devletlerinin bayraklarında da kullanılmıştır.
Bayrağımızdaki kırmızı ve beyaz
Türk halkını bir bayrak altında toplayan renklerdir.
Renklerin değişik anlamlar ifade etmesi ise
mitolojiden de kaynaklanmakla birlikte uygarlıkla ilgilidir
Bugün suni bir şekilde etnik hale getirilmeye çalışılan
Sarı , kırmızı ve yeşil de
tamamen Türk kültüründe önem verilen renkleridir zaten.
Türklerden, renklerin yön belirten sembolik anlamları konusuna
ilk defa dikkatimizi çeken Ziya Gökalp’tir.
Renkler Türk kültüründe yön bildiren kavramlardır.
Bunların ötesinde Türk gelenek, görenek ve kültüründe
gücü, kuvveti, hakimiyeti işaret etmek için sarı rengin ön plana çıktığı görülmektedir.
3 RENGİN ANLAMI
YEŞİL : DİRİLİK,TAZELİK,GENÇLİK
SARI : MERKEZ,HÜKÜMRANLIK
KIRMIZI : TANRI, KORUYUCU RUH, OCAK(EV),
DİRLİK, BAĞIMSIZLIK, HÜRRİYET
Türk tarihinin muhtelif devrelerinde renklerin yönleri ifade etmek için kullanıldığını biliyoruz. Dört yönün her birisi ayrı renk ile şekillenmiştir
Kara Kuzey
Kızıl (Al) Güney
Gök (Yeşil) Doğu
Ak Batı
Bu konuda Alföldi’nin II. Tarih Kongresinde sunduğu bildiride:
“Moğol kavimlerinin bayrak direklerinde sallanan beş renkli hamailler
(yeşil, beyaz,kırmızı, kara ve sarı)
şüphesiz Çinlilerde olduğu gibi onlarda da dört kutbun
ve dünyanın merkezinin renklerine tekabül eder.
____________Sarı
Temel olarak neşe ve keyif verici bir renk olan sarı,
Türk kültüründe yön bildirme açısından dünyanın merkezinin sembolüdür.
Aynı zamanda bilgeliği, anlayışı
ve yüksek düzeyde sezgisel kavrayışı da açığa çıkarır.
Bu renk Türk mitolojisindeki Ülgen’le doğrudan doğruya ilintilidir.
Ülgen’in öyle bir sarayı vardır ki bu sarayın kapıları altından olup Ülgen
de altın bir taht üzerinde oturmaktadır.
Bugün kullanılan sarı da, Osmanlı dörneminde sırma sarısı olarak ifade edilen sarı da hep altın sarısı olmuştur.
Altın tonlarındaki sarı,
ruhsal kusursuzluğu, huzur ve dinlenmeyi temsil eder.
Ögel:
“Kanaatimizce, Ülgen’in altın tahtının sembolü olarak dünyanın merkezinin işareti diye kabul edilmiş olan sarı renk, bu sembol anlamını Türklerin çizmelerinin (edik) rengi olarak da uzun yıllar sürdürmüştür.
Zira, bilindiği gibi Türkmenler yüzyıllarca, sarı edik ile
kızıl keçeden külah giymişlerdir.
Halkımız arasında bugün de çok yaygın olarak kullanılan
‘Sarı Çizmeli Mehmet Ağa’ deyiminin de kaynağı
bu tarih ve kültür geleneğimizdir...
Türklerde sarı rengin hükümranlık rengi olarak
kullanılmasıyla ilgili tarihi bilgilere baktığımız zaman ise:
Meselâ Uygur Türk yazılı belgelerinde ‘sarıg urunggu’ yani sarı bayrak,
bir burcun adı olarak geçmektedir.”13 demektedir.
Sarı renk, Memlük ve ve Altın Ordusu devletlerinde çok kullanılmış, bayraklarının ana rengi olmuştur.
Sarı renk aynı zamanda güneşin rengi ve simgesidir.
Sarı tonlu meyve ve sebzelerin, bağırsaklar için
iyileştirici etki yapan ve sinirleri sakinleştiren bir eğilim gösterir.
Sarı renk ile de tedavi edilebildiği söylenen bazı hastalıklar bulunmaktadır. Bunlar arasında böbrek rahatsızlıkları, hazımsızlık, felç, bitkinlik,
egzama ile sindirim sistemiyle ilgili bazı hastalıklar sayılabilir.
Türk destanlarında ise
sarı renk kötülük ve felaket sembolü olarak görülmüştür.
Sarı ejderha Türk masallarında kuşku ve kötü duygular veren bir motiftir.
Sarı renk Anadolu kültüründe hastalık sembolü olarak bilinir.
____________Kırmızı (Al, Kızıl)
Halk arasında al ve kızıl adları ile de bilinen kırmızı renk
genel kültürümüzde heyecan, kudret ve akıncılığın sembolüdür.
Cesaret, hayatta kalma ve hayat verme unsuru olarak bilinen kırmızı
kan rengi olup yüzyıllar boyu Tehlikenin ve tahribatın simgesi olmuştur.
Trafik ışıklarında dur sinyali olarak kullanılmasının nedeni de budur.
Tarihimizin başlangıcından beri manevi ve milli renk olarak algılanmakta, Türk duygusunu yansıtan milli bir sembol olarak görülmektedir.
Rengini kandan alan kırmızı eski çağlarda yaşamın yenilenmesi olarak düşünülmüş, yontma taş ve cilalı taş dönemlerinde gömütlerde bulunan kemiklerin kırmızı renge boyanmış olmasının nedeni buna bağlanmaktadır.
Anadolu’nun ana tanrıçası Kibele’nin olduğu gibi
İbrahim Peygamber ve Meryem’in de simgesi kırmızıdır.
Hakanların al kaftan giymeleri hakanlık sembolü idi.
Yavuz Sultan Selim’in 1516’da Ridaniye savaşına giderken ve savaş alanında kırmızı kaftan giyip beline kırmızı kemer takıp ayağına da sarı çizme giydiği tarihî belgelerden anlaşılmaktadır.
Bu sembol zamanla anlam değiştirip düğünlerde damada al kaftan giydirme ve gelinlere al duvak takma geleneğine dönüşmüş, zamanla bu gelenek de değişime uğrayarak damada siyah elbise giydirilmiş, geline de beyaz duvak ve gelinlik takılır olmuştur.
Halen Başkurtlarda sürdürülen damada kızıl cepken giydirilme geleneği,
eski kızıl kaftanın kalıntısı olarak görülmektedir.
Kırmızı güneşin doğuşunda ve batışında büründüğü renk olduğu için Türkmenlerce kutsal sayılmıştır.
Türklerin eski inançları arasında
koruyucu ruh olarak “Al Ateş” denilen
ateş tanrısına inanılmakta idi.
Eski devirlerden beri Türk hakanlarının al bayrak kullanması
ateş kültü ve koruyucu ruh inancına dayanmaktadır.
Rusların İgor destanında Kıpçak Türklerinin kızıl bayrağından söz edilmesi Türkleri savaşlarda kırmızı bayrak kullanması konusunda ileri sürülen bilgileri
doğrulamaktadır.
Kırgızların bayrak yerine aslı alev olan yalav sözcüğünü kullanması da
ateş kültünden kaynaklanmaktadır.
Kaşgarlı Mahmud’un:
Ağdı kızıl bayrak
Toğdı kara toprak
biçimindeki dizeleri Türklerde kızıl bayrağın savaş bayrağı olarak kullanılışını işaret eden belgelerdendir.
Osmanlıların kırmızı bayrağı seçmesi olayı da Reşat Genç tarafından: “Osmangazi hazretleri ak sancağı (Anadolu Selçuklu Sultanı’ndan) almadan önce, harb bayrağı için kızıl rengi seçip kabul etmişlerdi.
Aşiret mensuplarını kolayca harb bayrağı altına toplayabilmek için onların tab’an meclup oldukları (yani yaradılışlarından tutkun oldukları) al renkli bayrağın manevi tesiri bulunduğunu takdir eylemişlerdi.”8 diye açıklanmaktadır.
Abdülkadır İnan: “Al kelimesinin ateş kültü ile bağlı olduğunu gösteren bir emmare de bütün Türk kavimlerinde yaygın olan Alaslama merasimidir.
Alaslama orta ve doğu Türklerinde ateşle temizleme ve takdis merasimidir.
Anadolu’da da alaslama bir tedavi usulüdür.
Bunun için kırk bır tane al renkli keten bezinden, okuya okuya parmağa bir ip yumağı yapılır. Sonra bu yumak ateşte yakılarak külü tekrar bir al bez üzerine konur ve bununla alazlanır.
Al ruhu eski Türk panteonunda kuvvetli, belki hami tanrılardan biri olmuştur.
Al kelimesinin ateş kültüyle alakası olması bilhassa bu ruhun en eski devirlerde hami ruh, ateş ve ocak ilahesi olduğunu göstermektedir.9
Türk sosyal yaşamında kırmızı renk o kadar geniş yer tutmuştur ki
Türk halılarında da genç kızlar kırmızı rengi hakim renk olarak kullanmışlardır.
Türkün gözü alda olur söylemi de
sosyal yaşamda kırmızının etkinliğini vurgulamaktadır.
Al renk ile ilgili geleneklerden günümüzde hamile kadınlarla ilgili Al bastı olgusu da aynı kültün devamı konumunda görülmektedir.
Kırmızı renk ile tedavi edilebildiği söylenen bazı hastalıklar olduğu bilinmektedir.
Bunlardan astım, felç, bronşit, zatürre, kabızlık ve tüberkülozdur.
Kırmızı titreşimlerin kan basıncını artırıp tansiyonu yükselttiği deneylerle
kanıtlanmıştır. Solunum yollarına kırmızı ışık tutulduğunda solunumun hızlandığı ve kırmızı ışığa uzunca bakılınca göz kırpmaların sıklaştığı da kırmızı ışıkla ilgili saptanan bulgular arasındadır.
Anneyi ve çocuğu korumak için lohusaya ve bebeğe kırmızı tül örtülür. Kırmızı altın takılır ve şeker yedirilir. Kırmızı ve beyazın kutsallığına inanıldığından loğusa kadının başına örtülen kırmızı örtü beyaz bir kurdale
ile bağlanmaktadır.
____________Yeşil
Sarı rengin sıcaklığı, mavi rengin sakinlik ve huzurunu bünyesinde barındıran bu renk doğa rengi olup doğada ağaçların, bitkilerin sembolüdür.
İslâmiyetle kutsallık kazanan yeşil, Safevi türkmen devletinin bayrağının ana rengi olmuş, Osmanlı sancaklarında uzun süre kullanılmıştır.
Eski Türkçe’de yaşıl olarak kullanılan
ve yaş kökünden türeyen bu sözcük eski kullanımını dış Türklerde halen korumaktadır.
Türklerin yeşille ilgili olarak manevi inanmalarının kökü
en eski dini inanmalarından kaynaklanmaktadır.
“Türk mitolojisine göre hayır ilahı Ülgen’in,
koruyucu ruh olarak kabul edilen yedi oğlundan birinin adı Yaşıl (yeşil) Kaan idi ve umumiyetle bitkilerin yetişip-büyümesini düzenlediğine inanılırdı.
Ayrıca, yeşilliklerin Ülgen inanışı ile bağını gösteren mitolojik inanmaya göre Ülgen, insan vücudunu yarattıktan sonra Kuday’ın huzuruna kuzgun denilen
kuşu göndererek yarattığı insan için can ister.
Kuzgun semaya uçar. Canı alıp dönerken yerde bir leş görür. Dayanamayarak leşi yemek için ağzını açar. Gagasındaki can çam
ormanına düşerek dağılır.
Bundan dolayıdır ki çam, ardıç gibi ağaçlar yaz kış canlı kalıp
yeşilliklerini muhafaza ederler.”12
Orta Asya bozkırlarında hayvancılıkla geçinen ve konar göçer bir yaşam süren Türk halkı için doğa hayvanlarını beslemenin ve yaşamlarını sürdürmenin ana kaynağı oluşu nedeniyle doğa ve doğanın simgesi yeşilin önemi yadsınamaz. İlkbaharda çimenlerin açık yeşilinden ormanların koyu yeşiline kadar her tonu yatıştırıcı, iyileştirici, huzurlu ve sakinleştiricidir. Bahar yeşili, yeniden yaşamayı, yeniden canlanmayı ve neşeyi temsil etmektedir.
Yeşil renkle de tedavi edildiği söylenen bazı hastalıklar bulunmaktadır. Bunlar, başta sinirsel rahatsızlıklar olmak üzere ülser, tifo, karın ağrısı, sıtma ve astımdır.
Yaş sözü bütün Türk kavimlerinde insan ömrü için kullanılan bir sözcüktür.
Eski Türkler yaşlarını söylerken örneğin “Ben kırk yaşarma (yeşerme) gördüm” Yani doğa yılda bir kez yeşerir, ben kırk kez doğanın yeşermesini görmüşüm. Yani kırk yaşındayım biçiminde yorumlandığı için yaş sözü ömür karşılığında kullanılmaktadır.
Bağımsızlık mücadelesi veren esir Türk illerinin kurtuluş mücadelelerinde bu renkler bayraklara, kıyafetlere yansıtılmıştır. Doğu Türkistan dâvasının ulu savaşçısı, görklü lideri, büyük alpereni rahmetli İsa Yusuf ALPTEKİN’in, 94 yıllık ömrü boyunca uçmağa varıncaya kadar sırtından çıkarmadığı “Çapan”ının renkleri de sarı, kırmızı, yeşil’den mürekkepti. Doğu Türkistan Göçmenler Vakfı 2. Başkanı Arslan ALPTEKİN, “Bu renklerin Orta Asya steplerinde yaşayan Türk topluluklarının sosyo-kültürel ve günlük hayatlarında yoğun olarak kullanıldığını” ifade ederek: “Sarı, kırmızı, yeşil renkleri Türk kızlarımızın el işlerinde, kıyafetlerinde, bindallı’larında, düğün, toy, şölen yeri süslemelerinde görebiliriz. Kırmızı: şehit kanlarını, yeşil: tabiatı (doğayı), sarı: bereketi, beyaz: barışı, mavi ise gökyüzünü, Göktürklüğü ifade eder” demektedir.
GÖKTÜRKLERDE YEŞİL-SARI-KIRMIZI RENKLER
1935''de, Altay'larda; VII-XI. asırlarda yaşamış Türk beylerinin mezarlarında yapılan kazılarda; yeşil, sarı, kırmızı ipekli elbise giydirilmiş cesetlerin bulunması, bu üç rengin Türklerde milli olduğu kadar dini değeri de haiz bulunduğunu göstermektedir.(Belleten Sayı 43, 1947)
SELÇUKLULARDA YEŞİL-SARI-KIRMIZI RENKLER
Abdülcelil El Kazvini diyor ki: Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun bayrağı de yeşil-sarı-kırmızı idi. 1110-1189 yıllarında yaşayan İranlı büyük alim Abdülcelil el Kazvini (Hicri 556-560) (Miladi 1161-1165) yıllarında yazdığı Kitab'un Nakz adlı eserinin konu ile ilgili 608. sayfasında Türkçe tercümesiyle söyle diyor:
"Selçukluların melikleri ve sultanları eğer yüzbin asker toplarlarsa, siyah Sancak askerlerde bulunmazdı; yeşil, sarı ve kırmızı Sancak bulundururlardı.
OSMANLILARDA YEŞİL-SARI-KIRMIZI RENKLER
Osmanlı İmparatorluğu ordularında da Sancaklar, Bayraklar ve Tuğlar Yeşil - Sarı - Kırmızı renkleri taşımışlardır.
Osmanlıda hükümranlık bayrağı ve devlet başkanlığı forsu olarak kullanılan renkler de "sarı, kırmızı, yeşil" olarak görülmektedir.
Türk kültür tarihinin başlangıcından bu yana milli birlik ve beraberliğimizin simgesi olarak kullanılan semboller ve renkler, bugün halen aynı işlevini sürdürmektedir.
Türk Tarihi boyunca sarı kırmızı yeşil renkler hükümranlık renkleridir.
Kaynaklar:
-RENK DÜNYAMIZ VE TÜRK KÜLTÜRÜNDE RENKLER
Yrd. Doç. Dr. Mehmet YARDIMCI
-PROF. DR. REŞAT GENÇ " TÜRK İNANIŞLARI İLE MİLLİ GELENEKLERİNDE RENKLER VE SARI KIRMIZI YEŞİL - ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARI "
-PROF. DR. Mustafa Kafalı "TÜRK KÜLTÜRÜNDE RENKLER- (YÖRTÜRK DERGİSİ SAYI : 42)"
-PROF. DR. SADIK TURAL "ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ BAŞKANI"
TÜRK Kültüründe "SARI - KIRMIZI - YEŞİL"
İnsanları bir araya getiren, onların ortak değerlerde birleşip
bir ulus olmalarına etki eden değerlerin başında renkler gelir.
Sarı, kırmızı, yeşil, beyaz ve mavi...
bu renkleri Türkler tarihleri boyunca kültürlerinde,
günlük hayatlarında kullanmış, kimi zaman halı desenlerinde,
kimi zaman giyim kuşamlarında hep bu renklerle bezenmişlerdir.
Günümüzde, Türkmen-Yörüklerin kullandığı cepken, entari, potur, dizlik, çorap, çarık ve başlarına bağladıkları poçu’ları bu renklerle boyanmaktadır. Bu renkler ayrıca tarihte kurulmuş.
Türk devletlerinin bayraklarında da kullanılmıştır.
Bayrağımızdaki kırmızı ve beyaz
Türk halkını bir bayrak altında toplayan renklerdir.
Renklerin değişik anlamlar ifade etmesi ise
mitolojiden de kaynaklanmakla birlikte uygarlıkla ilgilidir
Bugün suni bir şekilde etnik hale getirilmeye çalışılan
Sarı , kırmızı ve yeşil de
tamamen Türk kültüründe önem verilen renkleridir zaten.
Türklerden, renklerin yön belirten sembolik anlamları konusuna
ilk defa dikkatimizi çeken Ziya Gökalp’tir.
Renkler Türk kültüründe yön bildiren kavramlardır.
Bunların ötesinde Türk gelenek, görenek ve kültüründe
gücü, kuvveti, hakimiyeti işaret etmek için sarı rengin ön plana çıktığı görülmektedir.
3 RENGİN ANLAMI
YEŞİL : DİRİLİK,TAZELİK,GENÇLİK
SARI : MERKEZ,HÜKÜMRANLIK
KIRMIZI : TANRI, KORUYUCU RUH, OCAK(EV),
DİRLİK, BAĞIMSIZLIK, HÜRRİYET
Türk tarihinin muhtelif devrelerinde renklerin yönleri ifade etmek için kullanıldığını biliyoruz. Dört yönün her birisi ayrı renk ile şekillenmiştir
Kara Kuzey
Kızıl (Al) Güney
Gök (Yeşil) Doğu
Ak Batı
Bu konuda Alföldi’nin II. Tarih Kongresinde sunduğu bildiride:
“Moğol kavimlerinin bayrak direklerinde sallanan beş renkli hamailler
(yeşil, beyaz,kırmızı, kara ve sarı)
şüphesiz Çinlilerde olduğu gibi onlarda da dört kutbun
ve dünyanın merkezinin renklerine tekabül eder.
____________Sarı
Temel olarak neşe ve keyif verici bir renk olan sarı,
Türk kültüründe yön bildirme açısından dünyanın merkezinin sembolüdür.
Aynı zamanda bilgeliği, anlayışı
ve yüksek düzeyde sezgisel kavrayışı da açığa çıkarır.
Bu renk Türk mitolojisindeki Ülgen’le doğrudan doğruya ilintilidir.
Ülgen’in öyle bir sarayı vardır ki bu sarayın kapıları altından olup Ülgen
de altın bir taht üzerinde oturmaktadır.
Bugün kullanılan sarı da, Osmanlı dörneminde sırma sarısı olarak ifade edilen sarı da hep altın sarısı olmuştur.
Altın tonlarındaki sarı,
ruhsal kusursuzluğu, huzur ve dinlenmeyi temsil eder.
Ögel:
“Kanaatimizce, Ülgen’in altın tahtının sembolü olarak dünyanın merkezinin işareti diye kabul edilmiş olan sarı renk, bu sembol anlamını Türklerin çizmelerinin (edik) rengi olarak da uzun yıllar sürdürmüştür.
Zira, bilindiği gibi Türkmenler yüzyıllarca, sarı edik ile
kızıl keçeden külah giymişlerdir.
Halkımız arasında bugün de çok yaygın olarak kullanılan
‘Sarı Çizmeli Mehmet Ağa’ deyiminin de kaynağı
bu tarih ve kültür geleneğimizdir...
Türklerde sarı rengin hükümranlık rengi olarak
kullanılmasıyla ilgili tarihi bilgilere baktığımız zaman ise:
Meselâ Uygur Türk yazılı belgelerinde ‘sarıg urunggu’ yani sarı bayrak,
bir burcun adı olarak geçmektedir.”13 demektedir.
Sarı renk, Memlük ve ve Altın Ordusu devletlerinde çok kullanılmış, bayraklarının ana rengi olmuştur.
Sarı renk aynı zamanda güneşin rengi ve simgesidir.
Sarı tonlu meyve ve sebzelerin, bağırsaklar için
iyileştirici etki yapan ve sinirleri sakinleştiren bir eğilim gösterir.
Sarı renk ile de tedavi edilebildiği söylenen bazı hastalıklar bulunmaktadır. Bunlar arasında böbrek rahatsızlıkları, hazımsızlık, felç, bitkinlik,
egzama ile sindirim sistemiyle ilgili bazı hastalıklar sayılabilir.
Türk destanlarında ise
sarı renk kötülük ve felaket sembolü olarak görülmüştür.
Sarı ejderha Türk masallarında kuşku ve kötü duygular veren bir motiftir.
Sarı renk Anadolu kültüründe hastalık sembolü olarak bilinir.
____________Kırmızı (Al, Kızıl)
Halk arasında al ve kızıl adları ile de bilinen kırmızı renk
genel kültürümüzde heyecan, kudret ve akıncılığın sembolüdür.
Cesaret, hayatta kalma ve hayat verme unsuru olarak bilinen kırmızı
kan rengi olup yüzyıllar boyu Tehlikenin ve tahribatın simgesi olmuştur.
Trafik ışıklarında dur sinyali olarak kullanılmasının nedeni de budur.
Tarihimizin başlangıcından beri manevi ve milli renk olarak algılanmakta, Türk duygusunu yansıtan milli bir sembol olarak görülmektedir.
Rengini kandan alan kırmızı eski çağlarda yaşamın yenilenmesi olarak düşünülmüş, yontma taş ve cilalı taş dönemlerinde gömütlerde bulunan kemiklerin kırmızı renge boyanmış olmasının nedeni buna bağlanmaktadır.
Anadolu’nun ana tanrıçası Kibele’nin olduğu gibi
İbrahim Peygamber ve Meryem’in de simgesi kırmızıdır.
Hakanların al kaftan giymeleri hakanlık sembolü idi.
Yavuz Sultan Selim’in 1516’da Ridaniye savaşına giderken ve savaş alanında kırmızı kaftan giyip beline kırmızı kemer takıp ayağına da sarı çizme giydiği tarihî belgelerden anlaşılmaktadır.
Bu sembol zamanla anlam değiştirip düğünlerde damada al kaftan giydirme ve gelinlere al duvak takma geleneğine dönüşmüş, zamanla bu gelenek de değişime uğrayarak damada siyah elbise giydirilmiş, geline de beyaz duvak ve gelinlik takılır olmuştur.
Halen Başkurtlarda sürdürülen damada kızıl cepken giydirilme geleneği,
eski kızıl kaftanın kalıntısı olarak görülmektedir.
Kırmızı güneşin doğuşunda ve batışında büründüğü renk olduğu için Türkmenlerce kutsal sayılmıştır.
Türklerin eski inançları arasında
koruyucu ruh olarak “Al Ateş” denilen
ateş tanrısına inanılmakta idi.
Eski devirlerden beri Türk hakanlarının al bayrak kullanması
ateş kültü ve koruyucu ruh inancına dayanmaktadır.
Rusların İgor destanında Kıpçak Türklerinin kızıl bayrağından söz edilmesi Türkleri savaşlarda kırmızı bayrak kullanması konusunda ileri sürülen bilgileri
doğrulamaktadır.
Kırgızların bayrak yerine aslı alev olan yalav sözcüğünü kullanması da
ateş kültünden kaynaklanmaktadır.
Kaşgarlı Mahmud’un:
Ağdı kızıl bayrak
Toğdı kara toprak
biçimindeki dizeleri Türklerde kızıl bayrağın savaş bayrağı olarak kullanılışını işaret eden belgelerdendir.
Osmanlıların kırmızı bayrağı seçmesi olayı da Reşat Genç tarafından: “Osmangazi hazretleri ak sancağı (Anadolu Selçuklu Sultanı’ndan) almadan önce, harb bayrağı için kızıl rengi seçip kabul etmişlerdi.
Aşiret mensuplarını kolayca harb bayrağı altına toplayabilmek için onların tab’an meclup oldukları (yani yaradılışlarından tutkun oldukları) al renkli bayrağın manevi tesiri bulunduğunu takdir eylemişlerdi.”8 diye açıklanmaktadır.
Abdülkadır İnan: “Al kelimesinin ateş kültü ile bağlı olduğunu gösteren bir emmare de bütün Türk kavimlerinde yaygın olan Alaslama merasimidir.
Alaslama orta ve doğu Türklerinde ateşle temizleme ve takdis merasimidir.
Anadolu’da da alaslama bir tedavi usulüdür.
Bunun için kırk bır tane al renkli keten bezinden, okuya okuya parmağa bir ip yumağı yapılır. Sonra bu yumak ateşte yakılarak külü tekrar bir al bez üzerine konur ve bununla alazlanır.
Al ruhu eski Türk panteonunda kuvvetli, belki hami tanrılardan biri olmuştur.
Al kelimesinin ateş kültüyle alakası olması bilhassa bu ruhun en eski devirlerde hami ruh, ateş ve ocak ilahesi olduğunu göstermektedir.9
Türk sosyal yaşamında kırmızı renk o kadar geniş yer tutmuştur ki
Türk halılarında da genç kızlar kırmızı rengi hakim renk olarak kullanmışlardır.
Türkün gözü alda olur söylemi de
sosyal yaşamda kırmızının etkinliğini vurgulamaktadır.
Al renk ile ilgili geleneklerden günümüzde hamile kadınlarla ilgili Al bastı olgusu da aynı kültün devamı konumunda görülmektedir.
Kırmızı renk ile tedavi edilebildiği söylenen bazı hastalıklar olduğu bilinmektedir.
Bunlardan astım, felç, bronşit, zatürre, kabızlık ve tüberkülozdur.
Kırmızı titreşimlerin kan basıncını artırıp tansiyonu yükselttiği deneylerle
kanıtlanmıştır. Solunum yollarına kırmızı ışık tutulduğunda solunumun hızlandığı ve kırmızı ışığa uzunca bakılınca göz kırpmaların sıklaştığı da kırmızı ışıkla ilgili saptanan bulgular arasındadır.
Anneyi ve çocuğu korumak için lohusaya ve bebeğe kırmızı tül örtülür. Kırmızı altın takılır ve şeker yedirilir. Kırmızı ve beyazın kutsallığına inanıldığından loğusa kadının başına örtülen kırmızı örtü beyaz bir kurdale
ile bağlanmaktadır.
____________Yeşil
Sarı rengin sıcaklığı, mavi rengin sakinlik ve huzurunu bünyesinde barındıran bu renk doğa rengi olup doğada ağaçların, bitkilerin sembolüdür.
İslâmiyetle kutsallık kazanan yeşil, Safevi türkmen devletinin bayrağının ana rengi olmuş, Osmanlı sancaklarında uzun süre kullanılmıştır.
Eski Türkçe’de yaşıl olarak kullanılan
ve yaş kökünden türeyen bu sözcük eski kullanımını dış Türklerde halen korumaktadır.
Türklerin yeşille ilgili olarak manevi inanmalarının kökü
en eski dini inanmalarından kaynaklanmaktadır.
“Türk mitolojisine göre hayır ilahı Ülgen’in,
koruyucu ruh olarak kabul edilen yedi oğlundan birinin adı Yaşıl (yeşil) Kaan idi ve umumiyetle bitkilerin yetişip-büyümesini düzenlediğine inanılırdı.
Ayrıca, yeşilliklerin Ülgen inanışı ile bağını gösteren mitolojik inanmaya göre Ülgen, insan vücudunu yarattıktan sonra Kuday’ın huzuruna kuzgun denilen
kuşu göndererek yarattığı insan için can ister.
Kuzgun semaya uçar. Canı alıp dönerken yerde bir leş görür. Dayanamayarak leşi yemek için ağzını açar. Gagasındaki can çam
ormanına düşerek dağılır.
Bundan dolayıdır ki çam, ardıç gibi ağaçlar yaz kış canlı kalıp
yeşilliklerini muhafaza ederler.”12
Orta Asya bozkırlarında hayvancılıkla geçinen ve konar göçer bir yaşam süren Türk halkı için doğa hayvanlarını beslemenin ve yaşamlarını sürdürmenin ana kaynağı oluşu nedeniyle doğa ve doğanın simgesi yeşilin önemi yadsınamaz. İlkbaharda çimenlerin açık yeşilinden ormanların koyu yeşiline kadar her tonu yatıştırıcı, iyileştirici, huzurlu ve sakinleştiricidir. Bahar yeşili, yeniden yaşamayı, yeniden canlanmayı ve neşeyi temsil etmektedir.
Yeşil renkle de tedavi edildiği söylenen bazı hastalıklar bulunmaktadır. Bunlar, başta sinirsel rahatsızlıklar olmak üzere ülser, tifo, karın ağrısı, sıtma ve astımdır.
Yaş sözü bütün Türk kavimlerinde insan ömrü için kullanılan bir sözcüktür.
Eski Türkler yaşlarını söylerken örneğin “Ben kırk yaşarma (yeşerme) gördüm” Yani doğa yılda bir kez yeşerir, ben kırk kez doğanın yeşermesini görmüşüm. Yani kırk yaşındayım biçiminde yorumlandığı için yaş sözü ömür karşılığında kullanılmaktadır.
Bağımsızlık mücadelesi veren esir Türk illerinin kurtuluş mücadelelerinde bu renkler bayraklara, kıyafetlere yansıtılmıştır. Doğu Türkistan dâvasının ulu savaşçısı, görklü lideri, büyük alpereni rahmetli İsa Yusuf ALPTEKİN’in, 94 yıllık ömrü boyunca uçmağa varıncaya kadar sırtından çıkarmadığı “Çapan”ının renkleri de sarı, kırmızı, yeşil’den mürekkepti. Doğu Türkistan Göçmenler Vakfı 2. Başkanı Arslan ALPTEKİN, “Bu renklerin Orta Asya steplerinde yaşayan Türk topluluklarının sosyo-kültürel ve günlük hayatlarında yoğun olarak kullanıldığını” ifade ederek: “Sarı, kırmızı, yeşil renkleri Türk kızlarımızın el işlerinde, kıyafetlerinde, bindallı’larında, düğün, toy, şölen yeri süslemelerinde görebiliriz. Kırmızı: şehit kanlarını, yeşil: tabiatı (doğayı), sarı: bereketi, beyaz: barışı, mavi ise gökyüzünü, Göktürklüğü ifade eder” demektedir.
GÖKTÜRKLERDE YEŞİL-SARI-KIRMIZI RENKLER
1935''de, Altay'larda; VII-XI. asırlarda yaşamış Türk beylerinin mezarlarında yapılan kazılarda; yeşil, sarı, kırmızı ipekli elbise giydirilmiş cesetlerin bulunması, bu üç rengin Türklerde milli olduğu kadar dini değeri de haiz bulunduğunu göstermektedir.(Belleten Sayı 43, 1947)
SELÇUKLULARDA YEŞİL-SARI-KIRMIZI RENKLER
Abdülcelil El Kazvini diyor ki: Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun bayrağı de yeşil-sarı-kırmızı idi. 1110-1189 yıllarında yaşayan İranlı büyük alim Abdülcelil el Kazvini (Hicri 556-560) (Miladi 1161-1165) yıllarında yazdığı Kitab'un Nakz adlı eserinin konu ile ilgili 608. sayfasında Türkçe tercümesiyle söyle diyor:
"Selçukluların melikleri ve sultanları eğer yüzbin asker toplarlarsa, siyah Sancak askerlerde bulunmazdı; yeşil, sarı ve kırmızı Sancak bulundururlardı.
OSMANLILARDA YEŞİL-SARI-KIRMIZI RENKLER
Osmanlı İmparatorluğu ordularında da Sancaklar, Bayraklar ve Tuğlar Yeşil - Sarı - Kırmızı renkleri taşımışlardır.
Osmanlıda hükümranlık bayrağı ve devlet başkanlığı forsu olarak kullanılan renkler de "sarı, kırmızı, yeşil" olarak görülmektedir.
Türk kültür tarihinin başlangıcından bu yana milli birlik ve beraberliğimizin simgesi olarak kullanılan semboller ve renkler, bugün halen aynı işlevini sürdürmektedir.
Türk Tarihi boyunca sarı kırmızı yeşil renkler hükümranlık renkleridir.
Kaynaklar:
-RENK DÜNYAMIZ VE TÜRK KÜLTÜRÜNDE RENKLER
Yrd. Doç. Dr. Mehmet YARDIMCI
-PROF. DR. REŞAT GENÇ " TÜRK İNANIŞLARI İLE MİLLİ GELENEKLERİNDE RENKLER VE SARI KIRMIZI YEŞİL - ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARI "
-PROF. DR. Mustafa Kafalı "TÜRK KÜLTÜRÜNDE RENKLER- (YÖRTÜRK DERGİSİ SAYI : 42)"
-PROF. DR. SADIK TURAL "ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ BAŞKANI"