• Read more
    Cuma Hutbesi: "İslam, Varlık Sebebimizdir" Muhterem Müslümanlar! Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “…Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı seçtim…”[1] Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “İslam dini kendisine düşmanlık besleyenlere üstün olmaya devam edecektir. İslam’a karşı olanlar ve onu terk edenler ise ona asla zarar veremeyecektir.”[2] Aziz Müminler! Yüce Rabbimizin bizlere bahşettiği en büyük nimet İslam’dır. İslam, Hz. Âdem’le başlayan, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s) ile kemale eren, Allah’ın razı olduğu tek dindir. İslam; insanlığın hidayet ve iyiliği, yeryüzünün imar ve ıslahı için gönderilen rahmet ve merhamet dinidir. Akıllara rehberlik eden, ruhlara huzur veren, kalpleri sükûnete erdiren ilim, hikmet ve irfan dinidir. Yaratılışımızın gayesini öğreten, dünya ve ahiret dengesini nasıl kuracağımızı bildiren hayat dinidir. Kıymetli Müslümanlar! Cahiliye döneminin bütün karanlıklarını aydınlığa çeviren İslam’dır. Diri diri toprağa gömülen kız çocukları İslam’la hayat bulmuştur. Kadınlar, hak ettikleri gerçek saygınlığa İslam’la kavuşmuştur. Ezilen, hor görülen, hak ve hukuku çiğnenen mazlumlar İslam’la özgürlüklerine kavuşmuştur. اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْۜ “Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı sorumluluklarını hakkıyla yerine getireninizdir.”[3] ayetinde de ifade edildiği üzere, üstünlüğün; ırk ve cinsiyette, makam ve servette, şan ve şöhrette değil, takvada olduğunu bütün dünyaya İslam ilan etmiştir. Yalana, aldatmaya ve hileye bulaşmadan; fırsatçılık, stokçuluk ve karaborsacılık yapmadan; kul ve kamu hakkına girmeden helal kazanç elde etmenin yollarını insanlığa İslam haber vermiştir. Anne ve babaya hürmet etmeyi, ailemize gereken ilgi ve alakayı göstermeyi, akraba ve komşularımızın haklarını gözetmeyi, iyilik ve hayırda yarışmayı bizlere İslam öğretmiştir. Değerli Müminler! Ne hazindir ki, insanî değerlerin ve ahlakî erdemlerin örselendiği, küresel kötülüklerin her geçen gün dünyayı yaşanmaz hale getirdiği dönemlerden geçiyoruz. Maalesef, Müslümanlar da yaşanan bu olumsuzluklara çare üretmek yerine popüler kültürün etkisiyle kimliklerine yabancılaşıyorlar. Bütün bu sıkıntılar bizi asla umutsuzluğa düşürmemeli, aksine İslam’ın hayat veren ilkelerini bütün insanlıkla buluşturmak için maddi ve manevi alanda daha fazla çalışmaya teşvik etmelidir. Allah’ın vaadi odur ki, insana ancak çalıştığının karşılığı vardır, çalışmasının karşılığı da kendisine gösterilecektir.[4] Aziz Müslümanlar! İslam, bizim dünümüz, bugünümüz ve yarınımızdır. İslam, bizim varlık sebebimizdir. Biz, onunla şeref bulur, onunla yüceliriz. O halde, İslam’ı istediğimiz gibi değil Yüce Rabbimizin emrettiği, Allah Resûlü (s.a.s)’in öğrettiği gibi yaşamaya gayret gösterelim. Giyimden kuşama, yemeden içmeye, alışverişten ticarete, aile hayatından akraba ve komşuluk ilişkilerine, hâsılı hayatın her anına ve her alanına İslamî değerleri aktaralım. İmanımız, ibadetlerimiz ve güzel ahlakımızla insanların örnek alabileceği iyi ve hayırlı bir Müslüman olmaya gayret edelim. Bize bakan, İslam’ın güzelliklerini bizde görsün ve İslam’ı sevsin. İslam’ı öyle güzel ve öyle doğru yaşayalım, olduğumuz gibi görünüp göründüğümüz gibi olalım ki, bizi öldürmeye gelen bizde dirilsin. Unutmayalım ki, bizim vesilemizle bir insanın İslam’a muhabbet beslemesi, hidayete erip onu en güzel bir şekilde yaşamaya başlaması dünya ve içindeki her şeyden daha hayırlıdır. Hutbemi Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in Veda Hutbesinde bize bıraktığı şu vasiyeti ile tamamlıyorum: “Size iki şey bıraktım. Bunlara sarıldığınız sürece yolunuzu şaşırmazsınız. Bunlar, Allah’ın Kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.”[5] [1] Mâide, 5/3. [2] İbn Hanbel, V, 100. [3] Hucurât, 49/13. [4] Necm, 53/39,40. [5] Muvatta’, Kader, 3.
    0 Reacties 0 aandelen
  • Read more
    🚗 Dünyanın En Çok Otomobil Markasına Sahip Ülkeleri Otomotiv dünyasında rekabet her geçen gün artarken, ülkelerin otomobil markalarındaki çeşitlilik ve üretim sayıları dikkat çekiyor. İşte dünyanın en çok otomobil markasına sahip ülkeleri ve Türkiye'nin bu sıralamadaki yeri: 🇺🇸 Amerika Birleşik Devletleri (ABD) - 231 Marka Üretim: Yaklaşık 11 milyon Öne çıkan markalar: Ford, Tesla, Cadillac, Chevrolet 🇬🇧 İngiltere - 157 Marka Öne çıkan markalar: Aston Martin, Bentley, Jaguar, Land Rover, Rolls Royce 🇨🇳 Çin - 124 Marka Öne çıkan markalar: FAW Grubu, Geely, Chery, Farizon 🇩🇪 Almanya - 114 Marka Öne çıkan markalar: Audi, BMW, Mercedes-Benz, Porsche, Volkswagen 🇫🇷 Fransa - 72 Marka Öne çıkan markalar: Bugatti, Citroën, Peugeot, Renault Üretim: 1,5 milyon (2023 verilerine göre 12. sırada) 🇮🇹 İtalya - 61 Marka Üretim: 880 bin 🇸🇪 İsveç - 30 Marka Üretim: 276 bin 🇷🇺 Rusya - 24 Marka Üretim: 730 bin 🇯🇵 Japonya - 23 Marka Üretim: Yaklaşık 9 milyon 🇰🇷 Güney Kore - 10 Marka Üretim: Yaklaşık 4,5 milyon 🇮🇳 Hindistan - 7 Marka Üretim: Yaklaşık 6 milyon 🇲🇽 Meksika - 3 Marka Üretim: 4 milyon 🇹🇷 Türkiye - 1 Marka Marka: Togg Üretim: 2023'te 800'ün üzerinde araç üretildiği açıklanmıştı. 🌟 Özet: Türkiye, Togg ile 1 otomobil markasına sahip ve bu alanda başlangıç aşamasında. Ancak üretim açısından hızla yükselerek otomotiv dünyasında adını duyurmaya başladı. Girişim Port
    0 Reacties 0 aandelen
  • Read more
    Cuma Hutbesi: "Müslüman Takva Sahibidir" Muhterem Müslümanlar! Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ey Âdemoğulları! Size mahrem yerlerinizi örtecek giysi, süsleneceğiniz elbise yarattık. Takvâ elbisesi de hayırlıdır. Bunlar, Allah’ın ayetlerindendir. Umulur ki düşünüp öğüt alırlar.”[1] Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “İnsanlık, ilk günden beri bütün peygamberlerin üzerinde ittifak ettikleri bir söz öğrenmiştir: Şayet utanmıyorsan dilediğini yap!”[2] Aziz Müminler! Yüce dinimiz İslam, yeme içmeden söz ve davranışa, giyim kuşamdan alışveriş ve eğlenceye kadar hayatın her alanında belli ölçüler koymuştur. Cenâb-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de bunları haber vermiş, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) ise yaşayarak bizlere öğretmiştir. Bu ölçülere riayet etmeye takva sahibi olmak diyoruz. Takva, Allah’tan hakkıyla sakınmaktır. İyiliğe yönelmek kötülükten uzak durmaktır. Her türlü günah ve haramdan korunmaktır. Rabbimizin her an bizi görüp gözettiği, yaptığımız her şeyden haberdar olduğu bilinciyle yaşamaktır. Ölümü, yeniden dirilişi, hesabı, cennet ve cehennemi unutmadan bir ömür geçirmektir. Değerli Müslümanlar! Takva, kalbimize yerleşince gönlümüz iyiliklerin merkezi haline gelir. Riya, kibir, gurur ve gösteriş gibi kötü duygulardan bizi arındırır. Takva, dilimize yansıyınca sözlerimiz doğru ve güzel olur. Gıybet, yalan, dedikodu ve iftira gibi afetlerden bizi uzak tutar. Takva, zihnimize yön verince davranışlarımız nezaket ve zarafete, merhamet ve adalete, ülfet ve muhabbete dönüşür. Zulüm, haksızlık ve şiddet gibi dünyamızı karartan kötülükler hayatımızda yer bulamaz. Kıymetli Müminler! Takva, giyim kuşamda kendini gösterince bedenimizin saygınlığını koruruz. Zira kadın erkek her insanın beden mahremiyeti vardır. Yüce dinimiz İslam, bu mahremiyetin zarar görmemesi için; bedenimizin örtülmesi gereken yerlerini örtmemizi, başkalarına teşhir etmememizi emretmiştir. Kadınlar için yabancı erkeklerin yanında ve evlerinin dışına çıkarken örtülmesi gereken yerler; yüz, eller ve ayaklar hariç bedenin tamamıdır. Erkeklerde ise göbek ile diz kapağı arasıdır. Uzuvları belli eden dar ya da açık elbise giymek, Rabbimizin emaneti olan bedenin saygınlığını ihlal etmektir. Şu husus unutulmamalıdır ki, tesettür her şeyden önce Allah’ın bir emridir, kişisel bir tercih değildir. Tesettür müminin süsüdür, fıtri bir gerekliliktir. Allah Resûlü (s.a.s) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır: “Allah halîmdir, hayâ sahibidir, kusurları örtendir. Hayâyı ve örtünmeyi sever.”[3] Aziz Müslümanlar! Takva; nişan, nikâh ve düğün merasimlerimize yansıdığında yuvalarımız huzur, mutluluk ve muhabbet üzere inşa edilir. İslam, meşru çerçevede düğünlerde eğlenmeye müsaade etmiştir. Ancak, yüksek sesle çevreye rahatsızlık verilen, alkolün tüketildiği, mahremiyet sınırlarının ihlal edildiği, yolların kapatıldığı, sevinçleri hüzne çeviren silahla kutlama yapıldığı bir düğün eğlencesi dinimizde yoktur ve İslam ahlakına uygun değildir. Ayrıca evlilik için yapılan gereğinden fazla harcamalar, hem evlenen çiftlerin hem de ailelerin maddi ve manevi birçok sıkıntıya düşmelerine sebep olmaktadır. Bu da gençlerimizin ya hiç evlenmemelerine ya da evliliklerini geciktirmelerine yol açmaktadır. Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in bu husustaki uyarısı gayet açıktır: إِنَّ أَعْظَمَ النِّكَاحِ بَرَكَةً أَيْسَرُهُ مُؤْنَةً “En bereketli nikâh, külfeti en az olandır.”[4] Değerli Müminler! Takva şuurunu hayatımızın her anına ve alanına hâkim kılmanın gayretinde olalım. Saygınlığımızı zedeleyen, insan onuruyla bağdaşmayan her türlü yanlış söz, tutum ve davranıştan uzak duralım. Unutmayalım ki, dünyamızı mamur, ahiretimizi cennet kılacak olan; imanımız, salih amellerimiz, güzel ahlakımız ve sorumluluk bilincimizdir. Hutbemi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in yaptığı şu duayla bitiriyorum: “Allah’ım! Senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği istiyorum.”[5] [1] A’râf, 7/26. [2] Buhârî, Edeb, 78. [3] Nesâî, Gusül, 7. [4] İbn Hanbel, VI, 83. [5] Müslim, Zikir, 72.
    0 Reacties 0 aandelen
  • Read more
    #ÖZET | Çekya'yı son dakikalarda deviren Milliler son 16'da! Rakibimiz Avusturya 🆚 🇹🇷 Hakan Çalhanoğlu'nun klas golü ve Cenk Tosun'un bitirici vuruşu... 📽️ İşte #BizimÇocuklar'a son 16 biletini getiren maçın özeti: 👇 https://www.youtube.com/watch?v=x4F8Yz8L-18
    0 Reacties 0 aandelen
  • Read more
    Cuma Hutbesi: "Yaza Kur’an’la Merhaba" Muhterem Müslümanlar! Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyun…”[1] Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Hiçbir anne baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.”[2] Aziz Müminler! Yüce Rabbimizin bizlere bahşettiği en güzel nimetlerden ve en değerli emanetlerden biri de çocuklarımızdır. Göz aydınlığı evlatlarımız, ailemizin neşesidir. Milletimizin en kıymetli sermayesidir. İstiklal ve istikbalimizin güvencesidir. Böylesi değerli bir hazineyi her türlü kötülük ve olumsuzluktan koruyup gözetmek, başta anne babalar olmak üzere hepimizin ortak görevidir. Çocuklarımızın bedenlerinin sağlıklı olması için gösterdiğimiz özen ve çabayı, ruhlarının da sağlıklı olması için göstermeliyiz. Dünyada okul başarıları ve kariyerleri için gösterdiğimiz hassasiyeti, ahirette ebedi huzur ve mutluluğa ulaşmaları için de göstermeliyiz. Kıymetli Müslümanlar! Her şeyin büyük bir hızla değişip dönüştüğü bir çağda yaşıyoruz. Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımız; maalesef gerçek ve sanal âlemdeki zararlı alışkanlıkların, batıl ideolojilerin ve sapkın akımların tehdidi altındadır. Böylesi bir zamanda göz nuru yavrularımızın iyi bir insan, güzel bir Müslüman; kendisine, milletine ve insanlığa faydalı bir kişi olarak yetişmelerini sağlamak en önemli hedefimiz olmalıdır. Nesillerimizi İslam’ın inanç esaslarıyla, temel dini bilgilerle, ibadetlerle ve ahlaki değerlerle buluşturmak ise en büyük gayemiz olmalıdır. Değerli Müminler! Çocuklarımız bu seneki eğitim ve öğretimlerini tamamlayarak bir yaz tatiline daha girdiler. Yavrularımızın geleceğini inşa etmek için gayret gösteren öğretmenlerimizden ve emeği geçen herkesten Cenâb-ı Hak razı olsun. Tatilleri; televizyon, telefon, tablet ve bilgisayar karşısında vakit geçirmekten ibaret görmeyelim. Evlatlarımızın ruh ve beden gelişimlerine katkı sağlayacak olan yaz Kur’an kurslarımızı bir fırsat olarak görelim. 1 Temmuz Pazartesi günü başlayacak olan yaz Kur’an kurslarında çocuklarımız; camilerimizin ve Kur’an kurslarımızın manevi atmosferlerini soluyacaklar. Hayat rehberimiz Kur’an-ı Kerim ile buluşacak, rahmet elçisi Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in örnek hayatıyla tanışacaklar. Abdest, namaz, oruç, zekât ve hac gibi ibadetleri daha iyi öğrenecekler. Sevgi ve saygı, kardeşlik ve muhabbet, şefkat ve merhamet gibi erdemleri daha iyi kavrayacaklar. Yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma gibi değerleri daha fazla kuşanacaklar. İyiyle kötüyü, doğruyla yanlışı, helalle haramı, günahla sevabı birbirinden daha iyi ayıracaklar. Neşeli ve eğlenceli bir atmosferde doğru yöntemlerle, ehil ve liyakatli hocalarımız marifetiyle sahih dini bilgiyi elde edecekler. Aziz Müslümanlar! “Yaza Kur’an’la Merhaba” çağrısıyla çocuklarımızı; camilerimize, gündüzlü ve yatılı Kur’an kurslarımıza davet ediyorum. 10 Haziran’da başlayan yaz Kur’an kursu kayıtlarımız devam etmektedir. Bu vesileyle çocuklarımızın manevi imarını gerçekleştiren fedakâr ve cefakâr hocalarımızdan, anne babalarımızdan ve onlara bu güzel imkânların sunulmasında emeği geçen herkesten Allah razı olsun. Hutbemi, Kur’an-ı Kerim’de bizlere öğretilen şu dua ile bitiriyorum: رَبَّـنَا هَبْ لَنَا مِنْ اَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ اَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّق۪ينَ اِمَاماً “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle.”[3] [1] Tahrîm, 66/6 [2] Tirmizî, Birr, 33. [3] Furkân, 25/74.
    0 Reacties 0 aandelen
  • Read more
    Cuma Hutbesi: "Gözümüzün Nuru: Namaz" Muhterem Müslümanlar! Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak olan namaz, en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilir.”[1] Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Kıyamet günü kulun hesaba çekileceği ilk ameli namazdır.”[2] Aziz Müminler! Yüce dinimiz İslam’ın emrettiği beş temel esastan biri de namazdır. Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in buyurduğu üzere namaz; dinimizin direği, gözümüzün nurudur. Gönlümüzün süruru, cennetimizin anahtarıdır.[3] Bizler, kulluk ve sorumluluk bilincini namazla elde eder; Allah’ın rızasına, sonsuz rahmet ve mağfiretine namazla ulaşırız. Ruhumuzu daraltan sıkıntılardan namazla kurtulur; huzur ve esenlik iklimine namazla kavuşuruz. Aynı safta omuz omuza namazla bir araya gelir; birlik, beraberlik ve kardeşliğimizi namazla perçinleriz. Kıymetli Müslümanlar! Namaz, Cenâb-ı Hakk’ın verdiği nimetlere karşı şükrümüzün ifadesidir. O’nun huzurunda ve gözetimi altında olduğumuzu hatırlatan müstesna bir ibadettir. Namaz, Rabbimize olan muhabbetimizin ve bağlılığımızın tezahürüdür. Müslüman oluşumuzun alameti, imanımızın hayata yansımasıdır. Değerli Müminler! Namaz, bizi her türlü kötülükten uzak tutar. Bize nice güzel alışkanlık kazandırır. Namazdan önce aldığımız abdest; bize, maddi ve manevi kirlerden arınmamız gerektiğini öğretir. Kâbe’ye yönelme; dünyevi meşgaleleri geride bırakıp Rabbimizin divanına durmayı anlatır. Namaza “Allahü Ekber” diyerek başlamak; her işimizde Allah’a sığınmamız gerektiğini vurgular. Kıyam; hakkın ve hakikatin yanında durmamızı, zulme ve zalime karşı tavır almamızı dile getirir. Kıraat; Kur’an’ı okuduğumuz gibi hükümlerini de hayatımızın tamamına aktarmamız gerektiğini hatırlatır. Rükû; Allah’tan başka hiç kimsenin karşısında eğilmememiz gerektiğini bildirir. Secde; Allah’a yakın olmanın hazzını hissettirir. Selam; kardeşlerimize muhabbet beslemeyi, aramızda barış ve güveni hâkim kılmamız gerektiğini haber verir. Aziz Müslümanlar! Günde beş vakit namaz kılmak, akıllı ve buluğa eren kadın erkek her Müslümana farzdır. Müslüman, meşru bir mazereti olmaksızın namazını asla ihmal edemez. “Daha sonra kılarım” diyerek kazaya bırakamaz. Nitekim Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de وَأْمُرْ اَهْلَكَ بِالصَّلٰوةِ وَاصْطَبِرْ عَلَيْهَاۜ “Ailene namazı emret, kendin de namaz kılmaya devam et.”[4] diye buyurmaktadır. Müslüman, aynı zamanda şefkat ve merhamet, tatlı dil ve güler yüzle namazı ailesine sevdirmekle de yükümlüdür. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.s), “Yedi yaşına geldiklerinde çocuklarınızı namaza alıştırın.”[5] buyurmuştur. O, biricik kızı Hz. Fâtıma’nın kapısına gitmiş, “Ey ev halkı! Haydi, namaza!” diyerek onları namaza davet etmiştir.[6] Kıymetli Kardeşlerim! İhlas, samimiyet ve huşu ile Rabbimizin huzuruna duralım. Namazlarımızı cemaatle kılmaya özen gösterelim. Camilerimizin manevi ikliminden kendimizi ve ailemizi mahrum bırakmayalım. Kalplerimizi namazla ferahlatalım. Günahların yükünden namazla kurtulalım. Vaktimizi namazla disipline edelim. İşlerimizi namaz vakitlerine göre ayarlayalım. Geçici dünyanın telaşesine kapılıp namazlarımızı asla ihmal etmeyelim. Hutbemi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu müjdesiyle bitiriyorum: “Beş vakit namazın Allah’ın emri olduğunu kabul eden; abdestlerine, vakitlerine, rükûlarına ve secdelerine özen göstererek beş vakit namazı kılmaya devam eden kimse cennete girer.”[7] [1] Ankebût, 29/45. [2] Nesâî, Muhârebe, 2. [3] Tirmizî, Îmân, 8; Nesâî, Işratü’n-Nisâ, 1; Ebû Dâvûd, Edeb, 78; Tirmizî, Tahâret, 1. [4] Tâhâ, 20/132. [5] Ebû Dâvûd, Salât, 26. [6] Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 33. [7] İbn Hanbel, IV, 266.
    0 Reacties 0 aandelen
  • Read more
    Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması Finali’ne katıldı Buradaki konuşmasına katılımcıları Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde misafir etmekten büyük bir memnuniyet duyduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hepiniz hoş geldiniz. Bizleri onurlandırdınız. Teşrifleriniz için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.” dedi. Bu buluşmaya vesile olan Diyanet İşleri Başkanlığına ve TRT’nin yöneticilerine teşekkürlerini ileten Cumhurbaşkanı Erdoğan, katılımcıların, uğurlamaya hazırlandıkları “on bir ayın sultanı” Ramazan-ı Şerifi’ni tebrik etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ramazanın kişinin kulluğunu, faniliğini, Hazreti Allah karşısındaki acizliğini tekrar hatırlaması, varoluş gayesinin tekrar idrakine varması olduğunu belirterek, şöyle konuştu: "Bu yönüyle ramazan, her sene asrı saadete bir hicrettir. Dünyanın her yanındaki Müslümanlar, Kur'an, oruç ve yardımlaşma ayı ramazanı idrak etmeye çalışıyor. Milletimiz de bu mübarek günleri oruçla, iftarla, sahurla, teheccüd, itikaf ve mukabeleyle ihya ediyor. Tarihin kerahet vaktinde yaşayan günümüz Müslümanları için ramazan, bizlere lütfedilen bir arınma ve toparlanma vesilesidir. Rabbim tuttuğumuz oruçları günahlarımıza kefaret kılarak, bizleri arınmış bir şekilde bayrama kavuştursun diyorum.” “İnsana, sözlerin en güzelinin hakkını vererek okumak yakışır” Cumhurbaşkanı Erdoğan, Necip Fazıl Kısakürek’in “Her güzel daha güzele yaver. Allah güzeldir, güzeli sever.” sözünü aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tıpkı Üstad’ın çok veciz bir şekilde dile getirdiği üzere en güzel biçimde yaratılan insana da sözlerin en güzelinin hakkını vererek okumak yakışır. Zümer Suresi’nde Rabbimiz şöyle buyurmuştur: ‘Allah, sözün en güzelini birbiriyle uyumlu ve tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların bu kitabın etkisinden tüyleri ürperir. Hem bedenleri hem de gönülleri Allah’ın zikrine ısınıp yumuşar.’ Kur’an, sözlerin en güzelini cem eden mukaddes bir kitap olarak Müslümanlar tarafından asırlardır okunarak, ezberlenerek, huşuyla dinlenerek, dillerde, kulaklarda, kalplerde, hanelerde muhafaza edildi, gök kubbemizde yankılandı. İnşallah kıyamete kadar da Kur’an, gönüllerin, kulakların ve ruhların şifası olmaya devam edecektir.” Yardımlaşmayı, merhameti ve şefkati oradan öğrendiklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları dile getirdi: “Anne babaya layıkıyla hürmet etmeyi oradan öğrendik. Yetime, öksüze, ihtiyaç sahiplerine kucak açmayı oradan öğrendik. Cahiliye karanlığından kurtuluşun yolunu yine oradan öğrendik. Milletçe acze düştüğümüzde bu ilahı mesajın şifa veren nefesiyle yeniden ayağa kalktık. Zulme rıza göstermemeyi, yeise kapılmamayı, başı dik, hür, onurlu, ve güçlü bir millet olmayı biz işte böyle başardık. Alın teriyle helalinden kazanmayı, komşuyu, akrabayı gözetmeyi, hastalara ve yoksullara yardım etmeyi bize hep Kur’an ve sünnet öğretti. Sadece iyi bir kul değil aynı zamanda iyi bir Müslüman, çok iyi bir insan olmayı Kur’an-ı Kerim'den ve yürüyen Kur'an olan Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.s) örnek hayatından öğrendik.” Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Müslümanlar olarak bugün Kur’an’ın rehberliğine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz günlerden geçiyoruz. Dünyanın dört bir yanında İslam beldelerinin çoğunda kan, gözyaşı ve istikrarsızlık hakim. Etnik, mezhep ve kabile temelli gerilimlerin en çok yaşandığı yerlerin başında İslam ülkeleri geliyor. ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir.’ diyen bir Peygamberin ümmeti olmamıza rağmen gelir adaletsizliğinin yaygın olduğu ülkeler maalesef bizim inanç coğrafyamızda bulunuyor. Zekat gibi bir müesseseye sahipken, bir tarafta insanlar refah ve bolluk içinde yaşarken, hemen öte tarafta milyonların açlık ve kıtlığın pençesinde kıvranmasının hiçbir makul izahı olamaz.” ifadelerini kullandı. “Bu sömürü çarkının nasıl kurulduğunu ve nasıl işletildiğini rahatça görebiliyoruz” Medeniyete ve inandıkları değerlere zıt olan bu tablonun sorumlusunun sadece Müslümanlar olmadığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Küresel emperyalist güçlerin İslam dünyası üzerinde oynadığı oyunların yaşadığımız bu sıkıntılarda önemli payı vardır. İslam ülkelerinin sahip olduğu altının, petrolün, madenin ve diğer yer altı-yer üstü kaynaklarının rantını o zenginliklerin asıl sahipleri değil eski sömürgeci güçler yemektedir. Afrika’dan Asya’ya pek çok bölgeye baktığımızda bu sömürü çarkının nasıl kurulduğunu ve nasıl işletildiğini rahatça görebiliyoruz." dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, savaş ve çatışmanın bu araçların en başında yer aldığını belirterek, “Bugün Suriye’yi, Yemen’i, Libya’yı, Sudan’ı, Filistin’i ve daha nice İslam toprağını kana bulayan çatışmaların, gerilimlerin, zulümlerin gerisinde bu sömürü düzenini devam ettirme planları vardır. Kimi zaman demokrasi getirme, kimi zaman terörü ve gerilimi bitirme, kimi zaman ülkeyi kalkındırma, kimi zaman barışı ve istikrarı sağlama, velhasıl her defasında farklı bir maskenin arkasına gizlenerek oynanan oyunun gayesi zenginliklerin talan edilmesidir. Ne yazık ki bunda çoğu zaman başarılı da oldular.” diye konuştu. Sudan’da milyonlarca insanın yerini, yurdunu, evini terk etmek zorunda kaldığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Filistin’deki işgal, zulüm ve katliam politikaları ise 3 çeyrek asırdır artarak devam ediyor. Gazzeli kardeşlerimizin tam 180 gündür maruz bırakıldıkları zulmü ve soykırımı anlatmaya artık kelimeler dahi kifayetsiz kalıyor. Atalarımız, ‘Yitik, kaybedildiği yerde aranır.’ demişlerdir. Yüzleştiğimiz sorunlar için sadece başkalarını suçlamak, kabahati sürekli başkasında aramak şüphesiz kolaya kaçmak olacaktır. İslam ve insanlık düşmanlarının tüm bu krizlerdeki paylarını sorgularken kendi hatalarımızı, kendi kusurlarımızı da açık yüreklilikle kabul edeceğiz.” diye konuştu. “Nefsimizi ve kendimizi düzeltmeden çevremizin yani dış dünyanın düzelmeyeceğinin hepimiz çok iyi farkındayız.” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ifade etti: “Karanlığı eleştirmek kolaydır. Önemli olan bu zifiri karanlığı delecek bir ışık hüzmesi olabilmektir. Bunu da ancak aslımıza, köklerimize, kalbimize, bize asırlardır kılavuzluk eden değerlere dönerek yapabiliriz. Bunun için öncelikle kardeşliğimize sahip çıkacağız. Birbirimizi sevecek, gözetecek, birbirimizin hakkına hürmet göstereceğiz. Paylaşmanın bereketine, dayanışmanın gücüne tüm kalbimizle inanacağız. Kardeşimize, akrabalarımıza, komşularımıza sırtımızı asla dönmeyeceğiz. Yetimin başını okşayacak, öksüzün elinden tutacak, ihtiyaç sahiplerinin kapısını çalacağız. Dini, mezhebi veya etnik farklılıklarımızı Allah’ın kudretinin bir tecellisi, Rabbimizin bir ayeti olarak görüp birbirimize saygıyla yaklaşacağız.” Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: “Kur’an, Peygamber Efendimize (s.a.s.) verilen en büyük mucizedir” Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş ise konuşmasında, “Kitabı sana insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarasın diye indirdik.” ayet-i kerimesini hatırlatarak, “İnsanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için gönderilen bu kitap, yeryüzünde insanlığa gönderilmiş olan Peygamber Efendimize (s.a.s.) verilen en büyük mucizedir. Nüzuluyla mucize, hıfzıyla, muhafazasıyla, tilavetiyle, hüsnü tilavetiyle, belagatıyla, fesahatıyla pek çok yönüyle mucize bir kitap.” dedi. Kur’an’ı öğrenip okuyanların yapmış olduğu yarışmanın en hayırlı yarışma olduğunu ifade eden Başkan Erbaş, “Bütün yarışmacı kardeşlerimi tebrik ediyorum. Dereceye girenler girmeyenler, hepsi en hayırlı yarışmanın birer üyesi olmuşlardır.” diye konuştu. Başkan Erbaş, TRT’nin yıllardan beri yapılan Kur’an-ı Güzel Okuma Yarışması’nın çok değerli olduğunu belirterek, “Bu vesileyle bütün TRT ailesini tebrik ediyorum. Allah razı olsun. Çok güzel bir gelenek başlattılar ve çok güzel neticelere bereketlerle sonuçlanan güzellikler yaşıyoruz. Jüri üyesi hocalarımıza teşekkür ediyorum. Onların her biri Kur’an-ı Kerim’le ilgili değerlendirmelerini yaparken esasında bir eğitim veriyorlar.” ifadelerini kullandı. Yarışma sonunda Muhammed Eset Can birinci, Süleyman Talha Cuhadar ikinci, Duhan Berkan Karadeniz üçüncü oldu. Dereceye giren yarışmacılar, hediyelerini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinden aldı. Programda, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Yükseköğretim Kurulu Başkanı Erol Özvar, TRT Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Albayrak ve TRT Genel Müdürü Zahid Sobacı da yer aldı.
    0 Reacties 0 aandelen
  • Read more
    AYETEL KÜRSÜ OKUNUŞU VE MEALİ Bismillahırrahmanırrahım Allahü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm, Lâ te’huzühû sinetün ve lâ nevm. Lehû mâ fis-semâvâti vemâ fil ard. Menzellezî yeşfeu indehû illâ biiznihi, ya’lemü mâ beyne eydîhim, vemâ halfehüm, velâ yühîtûne bişey’in min ilmihî, illâ bimâ şâe vesia kürsiyyühüssemâvâti vel ard, Velâ yeûdühü hıfzuhumâ ve hüvel aliyyül azîm. Ayetel Kürsi Türkçe Anlamı Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adı ile. Allah ki, O’ndan başka ilah yoktur. O hayydır, kayyumdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O’nundur. O’nun izni olmadan katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. O’nun bildirdiklerinin dışında insanlar, O’nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür. Amin.
    1
    0 Reacties 0 aandelen
  • Read more
    Cuma Hutbesi: "Rahmet ve Mağfiret İklimi: Üç Aylar" Muhterem Müslümanlar! Rahmet mevsiminin esintileriyle yine huzura kavuşacak gönüllerimiz. Mümin yürekleri şenlendirmek için bir kez daha geliyor üç aylar. Bu sene de yaklaştı özlemle beklenen kavuşma vakti. Hissedilmeye başlandı şimdiden, Receb ayının bereketi, Şaban ayının rahmeti, Ramazan-ı şerifin mağfireti. Dillerimizde, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in bizlere öğrettiği şu dua: “Allah’ım! Seni zikretmek, sana şükretmek ve sana güzelce ibadet etmek için bize yardım eyle!”[1] Aziz Müminler! Önümüzdeki Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece, üç ayların birincisi olan Receb ayına kavuşacağız inşallah. Bu mübarek aylara Regaib Gecesiyle hoş geldin diyeceğiz. Rağbetimizin yalnızca Allah’a ve Resûlü’ne olması gerektiğini yeniden hatırlayacağız. Bu müstesna aylara bizleri yaklaştıran Yüce Rabbimize sonsuz hamdüsenalar olsun. Bu kutlu günleri nasıl idrak edeceğimizi bizlere öğreten Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya, âline ve ashabına salât ve selam olsun. Regaib Gecesi ve üç aylar hepimiz için şimdiden mübarek olsun. Değerli Müslümanlar! Üç aylar, Cenâb-ı Hakk’ın ikram ve ihsanını müminlerin üzerine sağanak sağanak yağdırdığı rahmet ve mağfiret iklimidir. Yaratılış gayemizi tekrar tekrar tefekkür ettiğimiz, kulluk ahdimizi gözden geçirdiğimiz bereketli bir zaman dilimidir. Üç aylar, kimi zaman hırs ve tamahla kirlettiğimiz zihin ve gönüllerimizi yeniden tertemiz etme fırsatı sunar bizlere. Bütün varlığımızla Allah’a sığınma, hata ve günahlarımızdan pişmanlık duyup çokça tövbe etmemiz gerektiğini hatırlatır bizlere. Yüce Rabbimizin bu husustaki daveti gayet açıktır: “Ey iman edenler! İçtenlikle Allah’a tövbe edin. Umulur ki Rabbiniz kötülüklerinizi örter ve sizi altından ırmaklar akan cennetlerine koyar...”[2] Kıymetli Müminler! Rabbimizin af ve mağfiret kapısı her daim ardına kadar açıktır. Öyleyse, üç ayları vesile bilerek iman, ibadet ve güzel ahlakla bu kapıdan içeri girelim. Rabbimizin lütuf ve inayeti müminlerin üzerinedir. Öyleyse, hayır ve hasenatımızı çoğaltarak mağdur, mazlum ve ihtiyaç sahiplerini gözetelim. Rabbimizin rahmet ve merhameti bütün kâinatı kuşatmıştır. Öyleyse, kin, haset ve düşmanlıkları bir tarafa bırakarak muhabbet ve kardeşliğimizi pekiştirelim. Aziz Müslümanlar! Yüce dinimiz İslam’a göre, ibadet ve taatler yalnızca belli gün ve gecelere mahsus değildir. Rabbimizin rızasını kazanmak için her ânımız değerlidir. Cenâb-ı Hak, وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَأْتِيَكَ الْيَق۪ينُ “Ölüm sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et.”[3] diye buyurmaktadır. Öyleyse iki cihan saadetine nail olmak için imanla, ihlasla, samimiyet ve takvayla dolu bir ömür geçirelim. Dünyevileşme ve bencillikle kararmaya yüz tutan kalplerimizi, ibadetlerle aydınlatmaya çaba gösterelim. Nasuh tövbelerimizle hata ve günahlarımız için Rabbimizden bağışlanma dileyelim. Başta Filistin olmak üzere dünyanın birçok yerindeki zulüm ve şiddetin son bulması, mazlumların yüzlerinin gülmesi için ortaya koyduğumuz asil duruşumuzu sürdürelim. Kıymetli Müminler! Yaklaşık bir asır evvel kahraman ecdadımızdan on binlercesi vatan ve mukaddesat uğruna Allahuekber dağlarında şehadete yürüdü. Başta Sarıkamış şehitleri olmak üzere istiklal ve istikbalimiz için canlarını feda eden bütün şehitlerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyorum. Yüce Rabbimiz, her karış toprağı şehitlerimizin kanlarıyla yoğrulan cennet vatanımızı payidar, mazlum ve mağdurların umudu aziz milletimizi bahtiyar eylesin. [1] İbn Hanbel, II, 299. [2] Tahrîm, 66/8. [3] Hicr, 15/99.
    0 Reacties 0 aandelen
  • Read more
    Cuma Hutbesi: "Muhasebe Bilinciyle Bir Ömür Geçirmek" Muhterem Müslümanlar! Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Allah’a itaatsizlikten sakının. Herkes yarın için ne hazırladığına baksın! Allah’a karşı gelmekten sakının; şüphesiz Allah, yapıp ettiklerinizin hepsinden haberdardır.”[1] Okuduğum hadis-i şerifte ise Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Aciz kişi ise nefsinin arzu ve isteklerine göre yaşayan ve buna rağmen hâlâ Allah’tan iyilik temenni edendir.”[2] Aziz Müminler! Hayatımızın her anı, her saati, her günü, her senesi ömür defterimizden bir sayfadır. Bizler, bu sayfaları sevaplar veya günahlar, iyilikler veya kötülükler, doğrular veya yanlışlarla doldurmaktayız. Gün gelecek kendi elimizle doldurduğumuz defterimiz önümüze açılacak ve Rabbimiz bize şöyle buyuracaktır: اِقْرَأْ كِتَابَكَۜ كَفٰى بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَس۪يباًۜ “Oku kitabını! Bugün sana hesap sorucu olarak nefsin yeter.”[3] Bu ayet-i kerime, nice yüzlerin ağaracağı, nice yüzlerin de kararacağı o gün gelmeden önce kendimizi hesaba çekmeyi hatırlatmaktadır. Mizanda amellerimiz tartılmadan evvel, her daim muhasebe bilincimizi diri tutmayı öğretmektedir. Değerli Müslümanlar! Muhasebe bilinci, وَهُوَ مَعَكُمْ اَيْنَ مَا كُنْتُمْۜ “Nerede olursanız olun, Allah sizinle beraberdir.”[4] ayeti gereğince her an Rabbimizin gözetiminde olduğumuz şuuruyla yaşamaktır. Muhasebe bilinci, ثُمَّ لَتُسْـَٔلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّع۪يمِ “O gün bütün nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz.”[5] ilahi uyarısınca emanet olan her bir nimetin kıymetini bilerek şükrünü eda edebilmektir. Muhasebe bilinci, “O gün günahkârların dilleri, elleri ve ayakları, yapıp ettikleriyle ilgili aleyhlerine şahitlik edecektir.”[6] ayetini unutmadan bütün uzuvlarımızın kötülüklere değil, iyiliklere şahitlik edeceği mümince bir hayat yaşamaktır. Kıymetli Müminler! Bir miladi yılın daha son günlerindeyiz. Ömür sermayemizden bir yılı daha tükettik. Kaçınılmaz son olan ölüme bir adım daha yaklaştık. Şimdi hep birlikte kendimize şu soruları soralım: Her şeyin karşılığının tastamam verileceği hesap gününe hazır mıyız? Kur’an ve sünnetin örnek olarak sunduğu bir mümin olabildik mi? Fani hayatın telaşına düştüğümüz kadar, ebedi hayatın kaygısını da taşıdık mı? Amel defterimizde görünce yüzümüzü karartacak kötülüklerden elimizi çekebildik mi? Gönül inciten, kardeşliğimizi zedeleyen kem sözlere karşı dilimize kilit vurabildik mi? Kalbimizi katılaştıran, zihnimizi kirleten her türlü olumsuz duygu ve düşünceden kendimizi arındırabildik mi? Bilerek ya da bilmeyerek işlediğimiz günahlara nedamet gözyaşlarıyla tövbe edip Rabbimizin affına sığınabildik mi? Değerli Kardeşlerim! Bu soruların cevabını düşünerek bu günümüzü bir milat kılalım. Kalan ömrümüzü Rabbimizin rızası doğrultusunda geçirmeye çalışalım. İman, ibadet ve güzel ahlakla bezenmiş bir hayatla bu dünyadan ayrılmanın gayretinde olalım. Dinimizde ve kültürümüzde yer almayan yılbaşı eğlenceleri, Noel baba figür ve kıyafetleri, çam ağacı süslemeleri gibi yanlış tutum ve davranışlardan uzak duralım. Kötülüklerin anası olan alkol, ocakları söndüren kumar, umutları tüketen şans oyunları ve piyango gibi haramlarla sağlığımızı, zamanımızı ve kazancımızı heba etmeyelim. Aziz Müslümanlar! Geçtiğimiz günlerde millet olarak hepimizin yüreğine kor düştü. Menfur bir terör saldırısı sonucu kahraman evlatlarımız şehadet şerbeti içtiler. Bizler biliyoruz ki, vatanımızın bütünlüğüne, istiklalimize, kardeşliğimize ve canlarımıza kastedenler ile Filistin’de masumları katledenler aynı kirli ellerdir. Her türlü insani ve ahlaki değerden yoksun hain terör örgütleri, aynı kötülük ve cinayet şebekesinin maşalarıdır. Biz, bir ve beraber oldukça, ülkemize ve değerlerimize sahip çıktıkça bu kirli eller ve maşaları emellerine asla ulaşamayacaktır. Bu vesileyle Yüce Rabbimden kahraman şehitlerimize rahmet; ailelerine, yakınlarına sabr-ı cemil ve hayırlı bir ömür, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Aziz milletimizin başı sağ olsun. [1] Haşr, 59/18. [2] Tirmizî, Sıfatu’l-Kıyâme, 2. [3] İsrâ, 17/14. [4] Hadîd, 57/4. [5] Tekâsür, 102/8. [6] Nûr, 24/24.
    0 Reacties 0 aandelen
Zoekresultaten