• 100 bin kişilik Haçlı ordusuna karşı
    9 bin Osmanlı yiğidi.
    Unutulmaz zafer Kanije...

    1593'ten beri büyük Osmanlı - Almanya savaşı devam ediyordu. Müstakbel Alman İmparatoru Arşidük Ferdinand, Kanije kalesini almak için 1601'de, 100 bin kişilik bir ordu ve 47 büyük muhasara topu ile harekete geçti.

    Almanlar'dan başka, İtalyan, İspanyol, Fransız, Papalık askerlerinin de olduğu devasa Haçlı ordusu Kanije önlerine geldi.
    Kanije nerde derseniz Avusturya 'ya 50 km uzaklıkta diye tarif edeyim. Yani Avrupa'nın göbeği.

    Kaleyi savunan Tiryaki Hasan Paşa, 9 bin asker ile bu orduyu karşıladı. Haçlı ordusu günde bin ile iki bin arası gülle atarak Kanije surlarını dövmeye başladı.

    Kuşatma altındaki kalede barut tükendi. Barut yapımını bilen bir Yeniçeri sayesinde bir süre daha kendilerine yetecek barutu üretmeyi başardı kaledeki Osmanlı askeri.

    Tiryaki Hasan Paşa gerçekten kurt bir askerdi.
    Tam bir psikolojik savaş ustasıydı.

    Mesela ele geçen bazı esirlere, kalede bol miktarda yiyecek ve cephane olduğu hakkında yanlış bilgi edinmelerini sağlıyor, sonra bunların kaçmalarına izin veriyordu.

    Bu esirler Haçlı ordugahında bu haberleri veriyor ve bu haberler düşmanın psikolojik olarak umutsuzluğa düşmesine sebep oluyordu.

    Sadrazamın Osmanlı ordusu ile yardıma gelmek üzere olduğu, kalenin durumunun mükemmel olduğu ile ilgili mektupları şehit askerlerin koynuna koyuyordu.

    Aslında durum tam tersi idi. Sadrazam yardıma gelemiyordu. Kalede barut için ham madde kalmamıştı. Yiyecek sıkıntısı vardı. Kış gelmişti. Bir huruç harekâtı ile kuşatma yarılmazsa kale düşecekti. Kale yediği top gülleleri ile perişandı.

    68 gündür kuşatma devam ediyordu. O gün Kanije ovası kar ile kaplıydı. Haçlı ordusu soğuktan çadırlara ve tahta barakalarına sığınmıştı. Gece Tiryaki Hasan Paşa, Gazi Kara Ömer Ağa 'yı 800 askerle kaleden çıkarttı.

    Bu beklenmedik huruç harekâtıyla Haçlı ordugahı karıştı. Hasan Paşa, son barutunu harcadı ve güya kaleye varan Sadrazamın ordusunu selamladı. Bir yandan da mehter takımı yeri göğü inletiyordu.

    " Serdar Hazretleri yetmiştir" diye bağıran Osmanlı askerleri düşmanın psikolojisini gece karanlığında altüst etti.

    Haçlı ordusunun tüm ağırlıkları, yiyecek, cephane ve barutu, bütün toplar ilk hamlede ele geçirildi. Sadrazamın ordusunun baskınına uğradığını zanneden Haçlı ordusu, 18 bin ölü vererek kaçmaya başladı. Düşman ordugahı ele geçti.

    O gün öğleye kadar 30 bin Alman askeri daha düşmanı takibe çıkan Osmanlı birlikleri tarafından imha edildi. Alman imparatorluk ordusunun ancak küçük bir kısmı, Kanije 'nin 50 km ötesindeki Avusturya 'ya yani Alman topraklarına can alabildi.

    80 bin zaiyat veren Almanlar tek top ve tüfek götüremediler. Üzerlerinde imparatorluk armasının bulunduğu korkunç büyüklükte 47 muhasara topu,
    14 bin tüfek, 60 bin çadır, 14 bin kazma ve kürek ve binlerce araba dolusu yiyecek, ilaç, barut ve silah Osmanlıların eline geçti.

    En büyük ganimet Arşidük Ferdinand'ın otağındaydı. Bir altın ve bir gümüş taht, mücevherler, altınlar ve ordu hazinesi ele geçti. Alman Başkumandanı, gecelik kıyafetiyle kaçmıştı.

    Tiryaki Hasan Paşa, kısa bir hitabeden sonra Allah'a şükür olarak hemen oracıkta maiyetiyle beraber namaz kıldı.

    Tiryaki Hasan Paşa bu zaferle o yaşına kadar erişemediği vezirlik payesi ve Sultan 3. Mehmed Han'ın Hatt-ı Hümayun'u ile ödüllendirildi.

    Hasan Paşa sultanın Hatt-ı Hümayun'unu,
    'Bu kadarcık bir hizmet için Padişah bize vezirlik vermiş " diye okurken gözünden yaşlar akıyordu.

    Bildiğim bir şey varsa bu zaferi onlar kazanmış olsa filmlere, sinemalara konu edecekleri, kitaplar yazacakları, okullarda anlatacaklarıdır✓
    Ne Denirki✓
    Vatan Sevdalısı Kur'ân Sevdalısı Bütün Şehitlerimize Ve Vefat Edenlerimize Allah Rahmet Eylesin Mekânlarını Makâmlarını Cennet Eylesin Âmîn
    100 bin kişilik Haçlı ordusuna karşı 9 bin Osmanlı yiğidi. Unutulmaz zafer Kanije... 1593'ten beri büyük Osmanlı - Almanya savaşı devam ediyordu. Müstakbel Alman İmparatoru Arşidük Ferdinand, Kanije kalesini almak için 1601'de, 100 bin kişilik bir ordu ve 47 büyük muhasara topu ile harekete geçti. Almanlar'dan başka, İtalyan, İspanyol, Fransız, Papalık askerlerinin de olduğu devasa Haçlı ordusu Kanije önlerine geldi. Kanije nerde derseniz Avusturya 'ya 50 km uzaklıkta diye tarif edeyim. Yani Avrupa'nın göbeği. Kaleyi savunan Tiryaki Hasan Paşa, 9 bin asker ile bu orduyu karşıladı. Haçlı ordusu günde bin ile iki bin arası gülle atarak Kanije surlarını dövmeye başladı. Kuşatma altındaki kalede barut tükendi. Barut yapımını bilen bir Yeniçeri sayesinde bir süre daha kendilerine yetecek barutu üretmeyi başardı kaledeki Osmanlı askeri. Tiryaki Hasan Paşa gerçekten kurt bir askerdi. Tam bir psikolojik savaş ustasıydı. Mesela ele geçen bazı esirlere, kalede bol miktarda yiyecek ve cephane olduğu hakkında yanlış bilgi edinmelerini sağlıyor, sonra bunların kaçmalarına izin veriyordu. Bu esirler Haçlı ordugahında bu haberleri veriyor ve bu haberler düşmanın psikolojik olarak umutsuzluğa düşmesine sebep oluyordu. Sadrazamın Osmanlı ordusu ile yardıma gelmek üzere olduğu, kalenin durumunun mükemmel olduğu ile ilgili mektupları şehit askerlerin koynuna koyuyordu. Aslında durum tam tersi idi. Sadrazam yardıma gelemiyordu. Kalede barut için ham madde kalmamıştı. Yiyecek sıkıntısı vardı. Kış gelmişti. Bir huruç harekâtı ile kuşatma yarılmazsa kale düşecekti. Kale yediği top gülleleri ile perişandı. 68 gündür kuşatma devam ediyordu. O gün Kanije ovası kar ile kaplıydı. Haçlı ordusu soğuktan çadırlara ve tahta barakalarına sığınmıştı. Gece Tiryaki Hasan Paşa, Gazi Kara Ömer Ağa 'yı 800 askerle kaleden çıkarttı. Bu beklenmedik huruç harekâtıyla Haçlı ordugahı karıştı. Hasan Paşa, son barutunu harcadı ve güya kaleye varan Sadrazamın ordusunu selamladı. Bir yandan da mehter takımı yeri göğü inletiyordu. " Serdar Hazretleri yetmiştir" diye bağıran Osmanlı askerleri düşmanın psikolojisini gece karanlığında altüst etti. Haçlı ordusunun tüm ağırlıkları, yiyecek, cephane ve barutu, bütün toplar ilk hamlede ele geçirildi. Sadrazamın ordusunun baskınına uğradığını zanneden Haçlı ordusu, 18 bin ölü vererek kaçmaya başladı. Düşman ordugahı ele geçti. O gün öğleye kadar 30 bin Alman askeri daha düşmanı takibe çıkan Osmanlı birlikleri tarafından imha edildi. Alman imparatorluk ordusunun ancak küçük bir kısmı, Kanije 'nin 50 km ötesindeki Avusturya 'ya yani Alman topraklarına can alabildi. 80 bin zaiyat veren Almanlar tek top ve tüfek götüremediler. Üzerlerinde imparatorluk armasının bulunduğu korkunç büyüklükte 47 muhasara topu, 14 bin tüfek, 60 bin çadır, 14 bin kazma ve kürek ve binlerce araba dolusu yiyecek, ilaç, barut ve silah Osmanlıların eline geçti. En büyük ganimet Arşidük Ferdinand'ın otağındaydı. Bir altın ve bir gümüş taht, mücevherler, altınlar ve ordu hazinesi ele geçti. Alman Başkumandanı, gecelik kıyafetiyle kaçmıştı. Tiryaki Hasan Paşa, kısa bir hitabeden sonra Allah'a şükür olarak hemen oracıkta maiyetiyle beraber namaz kıldı. Tiryaki Hasan Paşa bu zaferle o yaşına kadar erişemediği vezirlik payesi ve Sultan 3. Mehmed Han'ın Hatt-ı Hümayun'u ile ödüllendirildi. Hasan Paşa sultanın Hatt-ı Hümayun'unu, 'Bu kadarcık bir hizmet için Padişah bize vezirlik vermiş " diye okurken gözünden yaşlar akıyordu. Bildiğim bir şey varsa bu zaferi onlar kazanmış olsa filmlere, sinemalara konu edecekleri, kitaplar yazacakları, okullarda anlatacaklarıdır✓ Ne Denirki✓ Vatan Sevdalısı Kur'ân Sevdalısı Bütün Şehitlerimize Ve Vefat Edenlerimize Allah Rahmet Eylesin Mekânlarını Makâmlarını Cennet Eylesin Âmîn
    0 التعليقات 0 نشر
  • Hollywood yıldızı Will Smith, Kur'an-ı Kerim'i baştan sona okuduğunu açıkladı.

    ❝Kur'an-ı Kerim okuyorum. Kur'an'ın sadeliğini çok seviyorum. O, çok açık bir kitap. Âdeta kristal berraklığında. Asla yanlış anlayamazsınız.❞

    #willsmith #hollywood #kuranıkerim #haber #sinema #güncel #gündem #dünya #kesfet

    Kaynak: @haber7com
    📌 Hollywood yıldızı Will Smith, Kur'an-ı Kerim'i baştan sona okuduğunu açıkladı. 💬 ❝Kur'an-ı Kerim okuyorum. Kur'an'ın sadeliğini çok seviyorum. O, çok açık bir kitap. Âdeta kristal berraklığında. Asla yanlış anlayamazsınız.❞ #willsmith #hollywood #kuranıkerim #haber #sinema #güncel #gündem #dünya #kesfet Kaynak: @haber7com
    0 التعليقات 0 نشر
  • Çarpıcı bir kare...
    Çağrı ve Ömer Muhtar filmleri ile sinema tarihinde unutulmaz bir iz bırakan Suriyeli yönetmen Mustafa Akkad, "Çağrı"nın çekimleri sırasında Hz. Hamza rolünü oynayan aktörlerle. Sene1976.
    Aynı anda hem Arapça hem de İngilizce olarak çekilen filmin Arapça versiyonunda Hz. Hamza'yı Abdullah Ğays, İngilizce versiyonunda ise ünlü oyuncu Anthony Quinn canlandırmıştı.
    Bu filmin ilginç hikâyeleri vardır.
    Mesela Çağrı filminin unutulmaz besteleri şöyle ortaya çıktı.
    Çağrı filminin yönetmeni Mustafa Akkad, ünlü Fransız müzisyen Maurice Jarre’a filmin müziklerini bestelemesi teklifini götürür. Ünlü müzisyen Jarre bazı şartlar öne sürer.
    Başta çalışabilmesi için uygun ortamın oluşturulması şartıyla Jarre, teklifi kabul eder.Jarre'ın şartları şunlardır.
    Jarre, birkaç ay boyunca çölde çadırda yaşaması gerektiğini çölün atmosferini ruhunun derinliklerinde hissetmeden film için tek nota dahi üretemeyeceğini söyler.
    Çalışma ortamı, çekim mekânına yakın sessiz bir yer olmalıdır.Ayrıca İslam tarihini anlatan kitapları da ister.
    Sonuç olarak Maurice Jarre, Libya’da bir çölde çadırda tek başına iki ay yaşayarak ve İslâm tarihi kitapları okuyarak bu unutulmaz besteleri üretir.
    Müslüman olmayan ama, İslâm'ı hissetmeye çalışan bir Fransız müzisyen tarafından Asr-ı Saadet ve Efendimizi [SAV] hatırlatacak, insan ruhunun derinliklerine işleyecek şekilde bestelenen müzikler...
    Bu filmin de, müziklerin de üstüne şu ana kadar çıkacak bir ikinci bir yönetmen ve müzisyen isim de henüz çıkmamıştır.
    Çıkması da çok zordur.
    Mustafa Akkad, iki büyük projesi " Selahaddin Eyyubi ve İstanbul'un Fethi " filmlerine başlayamadan 2005'de bombalı bir saldırıda vefat etti.Acaba bu iki büyük projeye bir gün sahip çıkan olur mu ?
    Çağrı ve Ömer Muhtar'ın unutulmaz yönetmeni Mustafa Akkad'ı rahmetle anıyorum. Bu filmin unutulmaz bestelerini yapan Maurice Jarre'ye de teşekkür ederken toprağı bol olsun diyorum...
    Çarpıcı bir kare... Çağrı ve Ömer Muhtar filmleri ile sinema tarihinde unutulmaz bir iz bırakan Suriyeli yönetmen Mustafa Akkad, "Çağrı"nın çekimleri sırasında Hz. Hamza rolünü oynayan aktörlerle. Sene1976. Aynı anda hem Arapça hem de İngilizce olarak çekilen filmin Arapça versiyonunda Hz. Hamza'yı Abdullah Ğays, İngilizce versiyonunda ise ünlü oyuncu Anthony Quinn canlandırmıştı. Bu filmin ilginç hikâyeleri vardır. Mesela Çağrı filminin unutulmaz besteleri şöyle ortaya çıktı. Çağrı filminin yönetmeni Mustafa Akkad, ünlü Fransız müzisyen Maurice Jarre’a filmin müziklerini bestelemesi teklifini götürür. Ünlü müzisyen Jarre bazı şartlar öne sürer. Başta çalışabilmesi için uygun ortamın oluşturulması şartıyla Jarre, teklifi kabul eder.Jarre'ın şartları şunlardır. Jarre, birkaç ay boyunca çölde çadırda yaşaması gerektiğini çölün atmosferini ruhunun derinliklerinde hissetmeden film için tek nota dahi üretemeyeceğini söyler. Çalışma ortamı, çekim mekânına yakın sessiz bir yer olmalıdır.Ayrıca İslam tarihini anlatan kitapları da ister. Sonuç olarak Maurice Jarre, Libya’da bir çölde çadırda tek başına iki ay yaşayarak ve İslâm tarihi kitapları okuyarak bu unutulmaz besteleri üretir. Müslüman olmayan ama, İslâm'ı hissetmeye çalışan bir Fransız müzisyen tarafından Asr-ı Saadet ve Efendimizi [SAV] hatırlatacak, insan ruhunun derinliklerine işleyecek şekilde bestelenen müzikler... Bu filmin de, müziklerin de üstüne şu ana kadar çıkacak bir ikinci bir yönetmen ve müzisyen isim de henüz çıkmamıştır. Çıkması da çok zordur. Mustafa Akkad, iki büyük projesi " Selahaddin Eyyubi ve İstanbul'un Fethi " filmlerine başlayamadan 2005'de bombalı bir saldırıda vefat etti.Acaba bu iki büyük projeye bir gün sahip çıkan olur mu ? Çağrı ve Ömer Muhtar'ın unutulmaz yönetmeni Mustafa Akkad'ı rahmetle anıyorum. Bu filmin unutulmaz bestelerini yapan Maurice Jarre'ye de teşekkür ederken toprağı bol olsun diyorum...
    0 التعليقات 0 نشر
  • ARAP EDİSON HASSAN KAMEL AL-SABAH

    Müslüman alim Hassan Kamel Al-Sabah’ın nam-ı Arap Edison veya Doğu’nun Edison’udur.

    Hassan Kamel Al-Sabbah; 16 Ağustos 1894’da Lübnan’da doğdu. Elektrik ve elektronik araştırmaları yapan mühendis aynı zamanda matematikçi ve mucitti. Lübnan'ın Nabatieh şehrinde doğmuştu.

    1930 yılında; güneş ışığını depolayan ve elektrik enerjisine dönüştüren bir cihaz yapan ilk kişidir.
    Matematik ve fizikte uzmanlaşarak Osmanlı ordusundaki askerliğinden sonra mühendislik okumak üzere ABD'ye gitti.

    Birçok buluşunu kaydettirdi. Elektrik, televizyon, havacılık ve enerji mühendisliği alanlarında icat ettiği cihazları, 13 ülkede kayıtlıdır ve 76'dan fazla buluşu bulunmaktadır. Buluşlarının kayıtlı olduğu ülkelerden bazıları:
    Amerika Birleşik Devletleri, Belçika, Kanada, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya’dır.

    İcatlarına 1927 yılında çeşitli makineleri çalıştırmak için gerekli elektrik kuvvetinin miktarını ve ona uygulanan elektrik basınç miktarını belirleyen bir basınç regülatörü ile başladı ve ardından birkaç seri lambayı sabit ışıkla yakmaya yardımcı olan "tek kare top" adlı cihazla buluşlarına devam etti.

    1928 yılında katodik sağanak yağışta ince bir radyoaktif filmden elektronik yansımasının etkisini kullanan radyo, televizyonda sesi duyabilen ve sahibini aynı anda görebilen bir elektronik cihaz icat etti.

    Ayrıca 1930 yılında bir fotoğraf aktarma cihazı icat etmiştir ve cihaz günümüzde modern sinemanın temeli olan elektrodeal fotoğrafçılıkta kullanılmaktadır. Aynı yıl güneş enerjisini sürekli elektrik enerjisine dönüştürmek için bir cihaz icat etti. En önemli başarılarından biri; güneş ışığını depoladığı ve daha sonra elektrik enerjisine dönüştürdüğü keşfidir. Bu buluşla birçok yaratıcı bilim insanının önünü açmıştır.

    Çocukluk hayali; vatanının farklı enerji kaynaklarıyla refah içinde yaşadığını görmekti.
    Ülkesinin öncelikle böyle buluşlara ihtiyacı olduğunu fark etti ve icatlarını kayıt altına alıp Arap ülkelerinden birinde piyasaya sürüp denemek istedi.

    Irak Kralı I. Faysal’a güneş enerjisi santralleri inşa edip Arap ülkesinin trenlerinde dağıtmaya dayanan projesini açıklayan bir mektup yazdı. Ancak projesini sahiplenemeden kral öldü, bu yüzden icadını Suudi Kralı Abdul Aziz bin'e teklif etti. Suudi Kral; icadı, Arap Yarımadası’nda, Arapça'da "boş mahle" denen çölde test edecekti.

    Ancak icadın testi gerçekleştirilmeden önce, 31 Mart 1935 Pazar akşamı, Hassan Kamel Sabah eve dönerken öldü. Doktorlar (özellikle) ölüm nedenini belirleyemediklerini açıkladı.
    Henüz 39 yaşında, New York'ta, bir sokakta trafik kazası geçirmişti. O sabah otomobilin koltuğunda yara almadan bulunmuştu. Naaşı; gömüldüğü memleketi Lübnan'a nakledilmiştir.
    ARAP EDİSON HASSAN KAMEL AL-SABAH Müslüman alim Hassan Kamel Al-Sabah’ın nam-ı Arap Edison veya Doğu’nun Edison’udur. Hassan Kamel Al-Sabbah; 16 Ağustos 1894’da Lübnan’da doğdu. Elektrik ve elektronik araştırmaları yapan mühendis aynı zamanda matematikçi ve mucitti. Lübnan'ın Nabatieh şehrinde doğmuştu. 1930 yılında; güneş ışığını depolayan ve elektrik enerjisine dönüştüren bir cihaz yapan ilk kişidir. Matematik ve fizikte uzmanlaşarak Osmanlı ordusundaki askerliğinden sonra mühendislik okumak üzere ABD'ye gitti. Birçok buluşunu kaydettirdi. Elektrik, televizyon, havacılık ve enerji mühendisliği alanlarında icat ettiği cihazları, 13 ülkede kayıtlıdır ve 76'dan fazla buluşu bulunmaktadır. Buluşlarının kayıtlı olduğu ülkelerden bazıları: Amerika Birleşik Devletleri, Belçika, Kanada, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya’dır. İcatlarına 1927 yılında çeşitli makineleri çalıştırmak için gerekli elektrik kuvvetinin miktarını ve ona uygulanan elektrik basınç miktarını belirleyen bir basınç regülatörü ile başladı ve ardından birkaç seri lambayı sabit ışıkla yakmaya yardımcı olan "tek kare top" adlı cihazla buluşlarına devam etti. 1928 yılında katodik sağanak yağışta ince bir radyoaktif filmden elektronik yansımasının etkisini kullanan radyo, televizyonda sesi duyabilen ve sahibini aynı anda görebilen bir elektronik cihaz icat etti. Ayrıca 1930 yılında bir fotoğraf aktarma cihazı icat etmiştir ve cihaz günümüzde modern sinemanın temeli olan elektrodeal fotoğrafçılıkta kullanılmaktadır. Aynı yıl güneş enerjisini sürekli elektrik enerjisine dönüştürmek için bir cihaz icat etti. En önemli başarılarından biri; güneş ışığını depoladığı ve daha sonra elektrik enerjisine dönüştürdüğü keşfidir. Bu buluşla birçok yaratıcı bilim insanının önünü açmıştır. Çocukluk hayali; vatanının farklı enerji kaynaklarıyla refah içinde yaşadığını görmekti. Ülkesinin öncelikle böyle buluşlara ihtiyacı olduğunu fark etti ve icatlarını kayıt altına alıp Arap ülkelerinden birinde piyasaya sürüp denemek istedi. Irak Kralı I. Faysal’a güneş enerjisi santralleri inşa edip Arap ülkesinin trenlerinde dağıtmaya dayanan projesini açıklayan bir mektup yazdı. Ancak projesini sahiplenemeden kral öldü, bu yüzden icadını Suudi Kralı Abdul Aziz bin'e teklif etti. Suudi Kral; icadı, Arap Yarımadası’nda, Arapça'da "boş mahle" denen çölde test edecekti. Ancak icadın testi gerçekleştirilmeden önce, 31 Mart 1935 Pazar akşamı, Hassan Kamel Sabah eve dönerken öldü. Doktorlar (özellikle) ölüm nedenini belirleyemediklerini açıkladı. Henüz 39 yaşında, New York'ta, bir sokakta trafik kazası geçirmişti. O sabah otomobilin koltuğunda yara almadan bulunmuştu. Naaşı; gömüldüğü memleketi Lübnan'a nakledilmiştir.
    0 التعليقات 0 نشر
  • ŞENER ŞEN
    O'nun Köy Enstitüsü mezunu öğretmen olduğunu biliyor muydunuz
    Asıl adı: Ali Haydar Şen.
    26 Aralık 1941 tarihinde, o zamanlar marangozluk yapan Ali Şen'in oğlu olarak Adana'da dünyaya geldi.

    Lüleburgaz'daki Kepirtepe Köy Enstitüsünden mezun oldu ve öğretmen olarak Kocaeli'ne atandı.

    Çok kimse bilmese de usta oyuncu Şener Şen, tiyatroya atılmadan önce, 1964-1966 yıllarında Muş'un Malazgirt ilçesinin en uzak köyü Fenek'te öğretmenlik yapmış.
    ***
    Sanat hayatına İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrolarında sahneye çıkarak başladı. Babası gibi sinema sanatçısı olmak istemeyen Şener Şen, kendisini tiyatro oyunculuğuna adadı. Radyo tiyatrolarında da oynadı.

    Ancak tiyatrodan elde ettiği kazanç yetmediği için sinemaya girmek zorunda kaldı. Dublajdan tanıdığı yönetmenlere, “Figüran olarak beni de çağırın. Ama bir şartım var, yevmiyemi o gün alayım” dediği iddia ediliyor.

    Sinemaya ilk adım attığı yıllarda figüranlık dahil her işi yaptı. Beş yıl boyunca bazı filmlerde sadece dans etmek veya başrol oyuncusundan dayak yemek gibi- küçük rollerde yer aldı.
    ***
    Kariyerinde dönüm noktası 1975 yılında Ertem Eğilmez'in filmi Hababam Sınıfı'ndaki ‘'Badi Ekrem'’ tiplemesi oldu. Aynı filmde İnek Şaban tiplemesi ile ün yapan Kemal Sunal ile müthiş bir ikili oluşturdu ve o yıllarda büyük gişe hasılatı yapan Süt Kardeşler, Şabanoğlu Şaban, Tosun Paşa, Kibar Feyzo, Çöpçüler Kralı ve Davaro gibi filmlerde oynadı.
    ***
    Ertem Eğilmez'in son filmi olan ve Türk sinema seyircisinin sinema önlerinde uzun kuyruklar oluşturduğu taşlamalarla dolu Arabesk filminde Müjde Ar ile başrolleri paylaştı. 1996'da ise Türk sinemasında bir devrim yaratan “Eşkıya” filminde Uğur Yücel ile birlikte oynadı. Yavuz Turgul'un senaryosunu yazdığı ve yönettiği bu film Türk sinema sektöründe o dönem için bir rekor kırarak 2,5 milyonu aşkın seyirciyi sinemalara çekti.
    ***
    Gaziantepli kebap üstadı Ali Haydar'ı canlandırdığı İkinci Bahar (1998-2001) dizisinde diğer başrol oyuncusu Hanım adlı Trakyalı bir mezeciyi canlandıran Türkan Şoray'dı.
    Asıl adını ilk o dizide kullandı.

    #BuseGençdoğan
    Şener Şen'in, Muş'ta öğretmenlik yaptığı tarihlerde çekilen fotoğrafları.
    ŞENER ŞEN O'nun Köy Enstitüsü mezunu öğretmen olduğunu biliyor muydunuz❓ Asıl adı: Ali Haydar Şen. 26 Aralık 1941 tarihinde, o zamanlar marangozluk yapan Ali Şen'in oğlu olarak Adana'da dünyaya geldi. Lüleburgaz'daki Kepirtepe Köy Enstitüsünden mezun oldu ve öğretmen olarak Kocaeli'ne atandı. Çok kimse bilmese de usta oyuncu Şener Şen, tiyatroya atılmadan önce, 1964-1966 yıllarında Muş'un Malazgirt ilçesinin en uzak köyü Fenek'te öğretmenlik yapmış. *** Sanat hayatına İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrolarında sahneye çıkarak başladı. Babası gibi sinema sanatçısı olmak istemeyen Şener Şen, kendisini tiyatro oyunculuğuna adadı. Radyo tiyatrolarında da oynadı. Ancak tiyatrodan elde ettiği kazanç yetmediği için sinemaya girmek zorunda kaldı. Dublajdan tanıdığı yönetmenlere, “Figüran olarak beni de çağırın. Ama bir şartım var, yevmiyemi o gün alayım” dediği iddia ediliyor. Sinemaya ilk adım attığı yıllarda figüranlık dahil her işi yaptı. Beş yıl boyunca bazı filmlerde sadece dans etmek veya başrol oyuncusundan dayak yemek gibi- küçük rollerde yer aldı. *** Kariyerinde dönüm noktası 1975 yılında Ertem Eğilmez'in filmi Hababam Sınıfı'ndaki ‘'Badi Ekrem'’ tiplemesi oldu. Aynı filmde İnek Şaban tiplemesi ile ün yapan Kemal Sunal ile müthiş bir ikili oluşturdu ve o yıllarda büyük gişe hasılatı yapan Süt Kardeşler, Şabanoğlu Şaban, Tosun Paşa, Kibar Feyzo, Çöpçüler Kralı ve Davaro gibi filmlerde oynadı. *** Ertem Eğilmez'in son filmi olan ve Türk sinema seyircisinin sinema önlerinde uzun kuyruklar oluşturduğu taşlamalarla dolu Arabesk filminde Müjde Ar ile başrolleri paylaştı. 1996'da ise Türk sinemasında bir devrim yaratan “Eşkıya” filminde Uğur Yücel ile birlikte oynadı. Yavuz Turgul'un senaryosunu yazdığı ve yönettiği bu film Türk sinema sektöründe o dönem için bir rekor kırarak 2,5 milyonu aşkın seyirciyi sinemalara çekti. *** Gaziantepli kebap üstadı Ali Haydar'ı canlandırdığı İkinci Bahar (1998-2001) dizisinde diğer başrol oyuncusu Hanım adlı Trakyalı bir mezeciyi canlandıran Türkan Şoray'dı. Asıl adını ilk o dizide kullandı. #BuseGençdoğan Şener Şen'in, Muş'ta öğretmenlik yaptığı tarihlerde çekilen fotoğrafları.
    0 التعليقات 0 نشر
  • WI-FI'YI İCAT EDEN KADIN
    Hazırlayan: Bilhan Akkaya
    Dünyanın en güzel kadınlarından biri, sinema- tiyatro sanatçısı ve Wi-Fi'nin kaşifi Hedi Lamarr.

    Teknolojiye, tiyatroya ve sinemaya tutkulu bir Viyana Yahudisiydi. Hollywood'dan önce kariyerine Almanya'da başladı. Naziler’den kaçıp Amerika’ya gittiğinde dünyanın en güzel kadını olarak tanındı. Fotoğraflarından; ne kadar güzel olunduğunu, filmlerinden ise ne kadar yetenekli olduğunu görüyoruz.

    Hollywood'da çok az kişinin bildiği şey; Spencer Tracy veya Clark Gable ile oynayan esmerin; aynı zamanda bir füze telegü sistemi icat edip patentini alabilen olağanüstü bir iletişim mühendisi olduğudur.

    Hollywood’un en önemli yıldızlarından biri olur ve bir süre sonra tahtı Marilyn Monroe tarafından sarsılır.

    Bilimle ilgilenmeye başladıktan sonra döneminin en önemli bilim insanlarından biri haline gelir. Frekans atlamalı yaygın spektrum, diğer adı ile gizli haberleşme sistemini icat eder.

    2. Dünya Savaşı sırasında icadı reddedilir. Hollywood çevreside ondan uzaklaşır. Kimse yüzüne bakmaz.

    Aradan yıllar geçtikten ve cep telefonu ile internet icat edildikten sonra Lamarr’ın icadı değer görmeye başlar ve Wi-Fi teknolojisinin geliştirilmesi için temel oluşturur.

    Kısacası, bugün cep telefonları, bilgisayarları ve tabletleri ağlara kablosuz olarak bağlayabiliyorsak bunu bu güzel kadına borçluyuz.
    #fisiltiHaberleri
    #Aslıhan
    WI-FI'YI İCAT EDEN KADIN Hazırlayan: Bilhan Akkaya Dünyanın en güzel kadınlarından biri, sinema- tiyatro sanatçısı ve Wi-Fi'nin kaşifi Hedi Lamarr. Teknolojiye, tiyatroya ve sinemaya tutkulu bir Viyana Yahudisiydi. Hollywood'dan önce kariyerine Almanya'da başladı. Naziler’den kaçıp Amerika’ya gittiğinde dünyanın en güzel kadını olarak tanındı. Fotoğraflarından; ne kadar güzel olunduğunu, filmlerinden ise ne kadar yetenekli olduğunu görüyoruz. Hollywood'da çok az kişinin bildiği şey; Spencer Tracy veya Clark Gable ile oynayan esmerin; aynı zamanda bir füze telegü sistemi icat edip patentini alabilen olağanüstü bir iletişim mühendisi olduğudur. Hollywood’un en önemli yıldızlarından biri olur ve bir süre sonra tahtı Marilyn Monroe tarafından sarsılır. Bilimle ilgilenmeye başladıktan sonra döneminin en önemli bilim insanlarından biri haline gelir. Frekans atlamalı yaygın spektrum, diğer adı ile gizli haberleşme sistemini icat eder. 2. Dünya Savaşı sırasında icadı reddedilir. Hollywood çevreside ondan uzaklaşır. Kimse yüzüne bakmaz. Aradan yıllar geçtikten ve cep telefonu ile internet icat edildikten sonra Lamarr’ın icadı değer görmeye başlar ve Wi-Fi teknolojisinin geliştirilmesi için temel oluşturur. Kısacası, bugün cep telefonları, bilgisayarları ve tabletleri ağlara kablosuz olarak bağlayabiliyorsak bunu bu güzel kadına borçluyuz. #fisiltiHaberleri #Aslıhan
    0 التعليقات 0 نشر
  • Deprem bölgesinde Yeryüzü doktorları çocuklara sinema keyfi
    Çocuklarımız güzel zaman geçirsin diye her yolu deniyoruz #İyilikSağlık
    Deprem bölgesinde Yeryüzü doktorları çocuklara sinema keyfi Çocuklarımız güzel zaman geçirsin diye her yolu deniyoruz❤️ #İyilikSağlık
    0 التعليقات 0 نشر
  • #Mersin-Şan Sineması kartelaları(Afişleri)Reklamlar -1955 Edt.:Yıldız Moran
    #Mersin-Şan Sineması kartelaları(Afişleri)Reklamlar -1955 Edt.:Yıldız Moran
    0 التعليقات 0 نشر
  • Hatay Antakya TÜRKİYE

    Hatay Devleti döneminde meclis binası olarak kullanılan tarihi bina da depremle birlikte yıkıldı.

    1927’de Fransız mimar Leon Benju tarafından sinema salonu olarak inşa edildi.

    1933’te Türk sinema tarihinin ilk sesli filmi olarak kabul edilen İstanbul Sokakları'nda oynatıldı.

    1938'den Hatay Devleti'nin Türkiye'ye katıldığı 29 Haziran 1939'a kadar meclis binası olarak hizmet verdi.

    6 Şubat depremine kadar Meclis Kültür Sanat Merkezi adıyla faaliyet gösteren yapı, birçok etkinliğe ev sahipliği yapıyordu.

    #Tarih #Hatay #Deprem #Meclis
    📌 Hatay Antakya TÜRKİYE Hatay Devleti döneminde meclis binası olarak kullanılan tarihi bina da depremle birlikte yıkıldı. 👉1927’de Fransız mimar Leon Benju tarafından sinema salonu olarak inşa edildi. 👉1933’te Türk sinema tarihinin ilk sesli filmi olarak kabul edilen İstanbul Sokakları'nda oynatıldı. 👉1938'den Hatay Devleti'nin Türkiye'ye katıldığı 29 Haziran 1939'a kadar meclis binası olarak hizmet verdi. 👉 6 Şubat depremine kadar Meclis Kültür Sanat Merkezi adıyla faaliyet gösteren yapı, birçok etkinliğe ev sahipliği yapıyordu. #Tarih #Hatay #Deprem #Meclis
    0 التعليقات 0 نشر