• Bize okulda kafasına elma düşen, hamamda duş alan vs. vs. adamları anlattılar da Avrupa'nın 600 sene üniversitelerinde okuttuğu kitaplarımızı, eserlerini anlatmadılar.
    Âlimlerimiz....
    1. Akşemseddin: Pasteur ’dan 400 sene önce mikrobu bulmuştur.
    2. Ali Kuşçu: Büyük astronomi bilgini. İlk defa ayın şekillerini anlatan kitabı yazmıştır.
    3. Ebul-Vefa: Trigonometri’de tanjant, cotanjant, sekant, kosekant ’ı bulan büyük alimdir.
    4.Biruni: İlk defa dünyanın döndüğünü ispat etmiştir.
    5. Ebu Kamil Şü’ca: Avrupa'ya matematiği öğretmiştir.
    6. Ebu Ma’şer: Med-Cezir (Gel-Git) olayını ilk o bulmuştur.
    7. Battani: Dünyanın en büyük kaşifidir. Trigonometrinin kaşifidir.
    8. Cabir Bin Hayyan: Atomun parçalanabileceği ve sonuçları hakkında ilk kitabı yazmıştır. Atom bombasının fikir babası ve kimya biliminin atası büyük alim...
    9. Cezeri: 8 asır önce otomatik sistemin kurucusu ve bilgisayarın babasıdır.
    10. Demiri: Avrupalılardan 400 sene önce zooloji ansiklopedisini yazmıştır.
    11. Farabi: Ses olayını ilk defa fiziki yönden açıklamıştır. Sesin fiziki izahını ilk defa o yapmıştır.
    12. Gıyasüddin Cemşid: Matematikte ondalık kesir sistemini ilk o bulmuştur.
    13. İbn Cessar: Cüzzamın sebebini ve tedavisini 900 sene önce açıklamıştır.
    14. İbn Hatip: Vebanın bulaşıcı bir hastalık olduğunu ilmi yoldan açıklamıştır.
    15. İbn Firnas: Wright kardeşlerden bin sene önce ilk uçağı yapıp uçmayı gerçekleştirdi.
    16. İbn Karaka: 900 sene önce harika bir torna tezgahı yapmıştır.
    17. İbni Türk: Cebirin temelini atan bilginlerdendir.
    18. İdrisi: Yedi asır önce bugünkü ne çok benzeyen dünya haritası çizmiştir.
    19. İbni Sina: Eserleri Avrupa üniversitesinde 600 sene ders kitabı olarak okutmuştur. Tıbbın babasıdır.
    AVRUPA'ya göre adı: AVICENNA’dır !..
    20. Kadızade Rumi: Yaşadığı asrın en büyük matematik ve astronomi bilginidir. Fizik kurallarını astronomiye uyarlamıştır.
    21. Kambur Vesim: Verem mikrobunu R. Koch’tan 150 sene önce keşfetmiştir.
    22. İbnünnefis: Avrupalılardan üç asır önce küçük kan dolaşımını keşfetmiştir.
    23. Piri Reis: 400 sene önce bugünküne en yakın haritasını çizmiştir.
    Yıl 1913 Gülhanede bilimsel araştırma kurumu olan
    BAKTERIYOLOJIHANE-İ Osmaniyenin çalısmaları dünya çapında üne sahipti.

    Öyle ki : Bu kurumda

    1) difteri serumu üretimi
    2) dizanteri serumu üretimi
    3) tüberkülin üretimi
    4) mallein testi üretimi
    5) tifo aşısı üretimi yapılmaktaydı.
    Bize okulda kafasına elma düşen, hamamda duş alan vs. vs. adamları anlattılar da Avrupa'nın 600 sene üniversitelerinde okuttuğu kitaplarımızı, eserlerini anlatmadılar. Âlimlerimiz.... 1. Akşemseddin: Pasteur ’dan 400 sene önce mikrobu bulmuştur. 2. Ali Kuşçu: Büyük astronomi bilgini. İlk defa ayın şekillerini anlatan kitabı yazmıştır. 3. Ebul-Vefa: Trigonometri’de tanjant, cotanjant, sekant, kosekant ’ı bulan büyük alimdir. 4.Biruni: İlk defa dünyanın döndüğünü ispat etmiştir. 5. Ebu Kamil Şü’ca: Avrupa'ya matematiği öğretmiştir. 6. Ebu Ma’şer: Med-Cezir (Gel-Git) olayını ilk o bulmuştur. 7. Battani: Dünyanın en büyük kaşifidir. Trigonometrinin kaşifidir. 8. Cabir Bin Hayyan: Atomun parçalanabileceği ve sonuçları hakkında ilk kitabı yazmıştır. Atom bombasının fikir babası ve kimya biliminin atası büyük alim... 9. Cezeri: 8 asır önce otomatik sistemin kurucusu ve bilgisayarın babasıdır. 10. Demiri: Avrupalılardan 400 sene önce zooloji ansiklopedisini yazmıştır. 11. Farabi: Ses olayını ilk defa fiziki yönden açıklamıştır. Sesin fiziki izahını ilk defa o yapmıştır. 12. Gıyasüddin Cemşid: Matematikte ondalık kesir sistemini ilk o bulmuştur. 13. İbn Cessar: Cüzzamın sebebini ve tedavisini 900 sene önce açıklamıştır. 14. İbn Hatip: Vebanın bulaşıcı bir hastalık olduğunu ilmi yoldan açıklamıştır. 15. İbn Firnas: Wright kardeşlerden bin sene önce ilk uçağı yapıp uçmayı gerçekleştirdi. 16. İbn Karaka: 900 sene önce harika bir torna tezgahı yapmıştır. 17. İbni Türk: Cebirin temelini atan bilginlerdendir. 18. İdrisi: Yedi asır önce bugünkü ne çok benzeyen dünya haritası çizmiştir. 19. İbni Sina: Eserleri Avrupa üniversitesinde 600 sene ders kitabı olarak okutmuştur. Tıbbın babasıdır. AVRUPA'ya göre adı: AVICENNA’dır !.. 20. Kadızade Rumi: Yaşadığı asrın en büyük matematik ve astronomi bilginidir. Fizik kurallarını astronomiye uyarlamıştır. 21. Kambur Vesim: Verem mikrobunu R. Koch’tan 150 sene önce keşfetmiştir. 22. İbnünnefis: Avrupalılardan üç asır önce küçük kan dolaşımını keşfetmiştir. 23. Piri Reis: 400 sene önce bugünküne en yakın haritasını çizmiştir. Yıl 1913 Gülhanede bilimsel araştırma kurumu olan BAKTERIYOLOJIHANE-İ Osmaniyenin çalısmaları dünya çapında üne sahipti. Öyle ki : Bu kurumda 1) difteri serumu üretimi 2) dizanteri serumu üretimi 3) tüberkülin üretimi 4) mallein testi üretimi 5) tifo aşısı üretimi yapılmaktaydı.
    0 Комментарии 0 Поделились
  • ŞAMAMA...
    Öyle bir kavun düşünün ki elma büyüklüğünde, parfüm kadar etkili mis gibi kokan bir lezzet.
    Şamama kavunu günümüzde unutulmuş lezzetlerden biridir.

    Arapçadaki “şemm (hoş kokan,güzel kokulu)” sözcüğünden türemiştir. Şamama ile ilgili en eski kayıtlar Divanü Lugat-ıt Türk’te karşımıza çıkmaktadır.
    Eskiden evlerde evin birçok noktasına asılır, elbiselerin arasına konulur, gelin çeyizlerine eklenir, askere giden gençlerin bohçalarına konulan bir parfümdür.
    Şamama kavunu, günümüz kavunları gibi tatlı değildi, bundan dolayı yiyecek olarak tüketilmezdi.
    Fakat aroması bir çok lezet için şurup, tatlı, şeker, lokum, şerbet yapımında kullanılmaktaydı. Şamama, hasat edildiği zaman çok güzel kokmazmış.
    Un ve ya kepek çuvallarının içinde 2 hafta bekletildikten sonra mis gibi kokmaya başlarmış.
    Anadolu’nun hemen hemen heryerinde yetişebilen bir meyvedir.
    Anadolu’daki bazı isimleri şöyledir; alabaş (Osmaniye), cırdatan (Bolu), cırlangıç (Denizli), eşememe (Mersin), şebeden (Maraş) şememe Gaziantep şeklindedir.
    Eşref Bin Muhammed’in 14. yüzyılda yazdığı eserlerinde tıpta şamama koklamanın beyin sağlığına çok iyi geldiğini, tüketmenin ise mide rahatsızlıklarını giderdiğini bildirmektedir.
    Ayrıca Evliya Çelebinin seyahatnamesinde Şamama kavunlarının zenginler ve padişahlar arasında hediye olarak sunulmakta olduğu yazmaktadır.
    Osmanlı döneminde elde şamama taşımak adet haline gelmiştir.
    İnsanlar hem güzel kokmak hem de arada koklayıp mutlu olmak için yanlarında taşırlarmış.
    Anadolu edebiyatını incelediğimizde bir çok şiirde şamama kavunundan bahsetmektedir.
    Geçmişte bir cep telefonu gibi insanların yanlarında taşıdığı, önem vermiş olduğu bu güzellik günümüzde unutulmuştur.
    ŞAMAMA... Öyle bir kavun düşünün ki elma büyüklüğünde, parfüm kadar etkili mis gibi kokan bir lezzet. Şamama kavunu günümüzde unutulmuş lezzetlerden biridir. Arapçadaki “şemm (hoş kokan,güzel kokulu)” sözcüğünden türemiştir. Şamama ile ilgili en eski kayıtlar Divanü Lugat-ıt Türk’te karşımıza çıkmaktadır. Eskiden evlerde evin birçok noktasına asılır, elbiselerin arasına konulur, gelin çeyizlerine eklenir, askere giden gençlerin bohçalarına konulan bir parfümdür. Şamama kavunu, günümüz kavunları gibi tatlı değildi, bundan dolayı yiyecek olarak tüketilmezdi. Fakat aroması bir çok lezet için şurup, tatlı, şeker, lokum, şerbet yapımında kullanılmaktaydı. Şamama, hasat edildiği zaman çok güzel kokmazmış. Un ve ya kepek çuvallarının içinde 2 hafta bekletildikten sonra mis gibi kokmaya başlarmış. Anadolu’nun hemen hemen heryerinde yetişebilen bir meyvedir. Anadolu’daki bazı isimleri şöyledir; alabaş (Osmaniye), cırdatan (Bolu), cırlangıç (Denizli), eşememe (Mersin), şebeden (Maraş) şememe Gaziantep şeklindedir. Eşref Bin Muhammed’in 14. yüzyılda yazdığı eserlerinde tıpta şamama koklamanın beyin sağlığına çok iyi geldiğini, tüketmenin ise mide rahatsızlıklarını giderdiğini bildirmektedir. Ayrıca Evliya Çelebinin seyahatnamesinde Şamama kavunlarının zenginler ve padişahlar arasında hediye olarak sunulmakta olduğu yazmaktadır. Osmanlı döneminde elde şamama taşımak adet haline gelmiştir. İnsanlar hem güzel kokmak hem de arada koklayıp mutlu olmak için yanlarında taşırlarmış. Anadolu edebiyatını incelediğimizde bir çok şiirde şamama kavunundan bahsetmektedir. Geçmişte bir cep telefonu gibi insanların yanlarında taşıdığı, önem vermiş olduğu bu güzellik günümüzde unutulmuştur.
    0 Комментарии 0 Поделились
  • ■ OSMANLI DÖNEMİNDE İSTANBUL RAMAZANLARI, 1900

    [Ahmet Ragıp Bey 1900'lerdeki İstanbul Ramazanlarını anlatıyor]:

    "Eski Ramazanlarda bilhassa İstanbul'un göze çarpan beş hususiyeti vardı: Teravih namazı, mahyalar, Hırka-i Saadeti ziyaret. iftar âlemleri, Beyazıt sergisi..

    TERAVİHLER

    Ramazanın manevî ağırlık merkezi, şeref şatafı teravihtir. İftardan sonra evlerde, konaklarda teravih hazırlığı başlar. Herkeste bir neş'e, herkeste bir sevinç.. Şakır şakır abdestler alınır, irili ufaklı cam veya muşamba fenerler hazırlanır, güle oynaya camilerin yolu tutulur. Bu esnada o muazzam camiler kapılarına kadar tıklım tıklım dolmuştur. Vükelâ, vüzera veya halli vakitli konaklarda Ramazan imamları, hoş elhan müezzinler tutulurdu.

    İftardan sonra teravihi burada kılmak isteyenler kalır, lokma ettikten sonra çıkıp gitmek isteyenleri kâhya efendi veya uşaklar kapıda uğurlarlardı. Eski İstanbul'da Ramazanlarda en şa'şaalı, en debdebeli ve en ruhaniyetli teravih namazları selâtin camilerinde kılınırdı. Eyüpsultan, Fatih, Şehzade, Süleymaniye, Beyazıt, Lâleli, Nuruosmaniye, Sultanahmet, Yenicami, karşı tarafta Üsküdar Yenicamii, iskele başındaki Mihrimah camii minel bab ilel mihrab mü'minlerle dolup taşardı.

    Filhakika Ramazanlarda geceler gündüz, dideler de rûşen olurdu. Gündüzleri daireler, mektepler tatil edilir, cümle âlem Eshab-ı Kehf uykusuna dalardı. İkindiden sonra yavaş yavaş bir kımıldama başlar, dilde zikir, elde tesbih cami cami dolaşılırdı. İftarla beraber gözlerin feri gelir, mideler cilâlanır, teravihin son rek'ati kılındımı, füze gibi kendini sokağa fırlatan fırlatana..

    DİREKLERARASI

    İstanbul'un bir Şehzadebaşı'sı, bir Direklerarası vardı ki, doğrusunu isterseniz Ramazan demek Şehzadebaşı ve Direklerarası demekti. Bu semtin bu nam ile meşhur olması, Kanuni Sultan Süleyman'ın sevgili şehzadesi Sultan Mehmed namına yaptırdığı büyük mabedin orada bulunmasındandır.

    Şehzadebaşı eski üniversitemiz olan Mısırlı Zeynep Hanımefendi'nin konağından başlar, Saraçhane karakolunda biterdi. Bu caddenin ilk kısmına Direklerarası, ikinci kısmına Şehzadebaşı, üçüncü kısmına Saraçhane derler.

    Caddenin en pitoresk tarafını, sıra sıra sütunlarla revaklarla süslenmiş olan Direklerarası kısmı teşkil ederdi. Cadde zaten baştanbaşa tarihtir, bir ucu Viyana'ya kadar dayanır. Tuna boylarına sefer eden heybetli ordularımızın, üç tuğlu, beş tuğlu vezirlerimizin ihtişamlı geçişlerine kaç kereler şahit olmuştur, bu caddenin taşı toprağı.. Tarih sevgisiyle şöyle bir kulak verseniz, mehter seslerinin aksettiğini duyarsınız.. Yeniçeri bölüklerinin oturdukları yerlere oda derler. Bu odalardan bir büyük gurup Sofular'daki Etmeydanı'nda idi. Bunlara Yeni odalar derlerdi. İkinci gurup işte bu lâfını ettiğimiz Direklerarası'nda yerleşmişti. Bunlara da Eski odalar derlerdi. Üçüncü gurup Vezneciler'le Çukurçeşme arasında idi. Acemi eğitimi yapanlara mahsustu buraları.

    ŞEHZADEBAŞI

    Şehzadebaşı bayağı günlerde de oldukça canlı, kibar, ağır başlı bir semtti. Fakat asıl büyük şöhretini Ramazanlarda yapardı. Şehir sanki kâmete kalkar, en uzak semtlerden gelenler soluğu burada alır, camilerin kapıları sanki buraya açılırdı. Gerçi Tophane, Arapcamii, Küçükpazar, Ayasofya, Beyazıt semtlerinin en kenar köşe mahallelerinde bile bir hareket görülürse de, dinamonun büyüğü Şehzadebaşı'nda çalışır, burası bir insan mahşeri ve meşheri haline gelirdi. Bugün İstanbul'un hiç bir cadde ve meydanında buna benzer bir kalabalık göremezsiniz. Bu devre yetişemiyenler Şehzadebaşı'nın Ramazan hayatı hakkında ne yazsak, ne söylesek hiç bir fikir edinemezler. Ara sıra ayağım buraya düştükçe o mahşer, o insan seli buraya nasıl sığardı diye hayretten kendimi alamam.

    Ramazan piyasası ilk akşamın teravihinden sonra başlardı. Galata köprüsünden boşalan arabalar, faytonlar, kupalar, lândonlar, saray ve konak arabaları konvoy teşkil ederek Beyazıt'a çıkarlar, Mürekkepçiler önünden kıvrılarak Vezneciler'e girerlerdi. Unkapanı köprüsünden geçenler Zeyrek'ten Vefa'ya tırmanırlar, Şehzade camiinin yanında Direklerarası'na dökülürlerdi. Muhteşem İslâm mabedinin minareleri arasına kurulan zarif mahyalar bu esnada pırıl pırıl yanmakta, sanki göklerden nurlar saçmakta, dükkânların önüne asılan koca koca fanuslarla cadde boydan boya aydınlanmakta idi.

    CİNS ATLI ARABALAR

    Bu daracık sokaklarda sanatlarında usta, üstelik çok terbiyeli neftî renk elbiseli konak arabacıları dev gibi Macar kadanalarının (cins atlatının) çektikleri vâsıtaları en mâhir bir trafik memuru kadar kimseyi incitmeden sevk ve idare etmesini bilirler, korna olmadığından, "Destur, destur!" nidalarıyla halkı ikaz ederlerdi.

    CADDELERDE İZDİHAM

    Her yaştan, her sınıftan genç ve ihtiyar kadın-erkek yanaşık nizamda, binbir ayak bir ayak haline gelmiş.. Elhasıl velkelâm sökülmez geçilmez bir izdiham!.. Çaylarının nefasetiyle en müşkülpesentleri dahi memnun eden çayhanelerde semaverler fokur fokur kaynar, bu küçücük kulüplerde daha ziyade şehrin irfan sîmaları, edip ve şairleri oturup sohbet ederlerdi.

    Boydan boya med ve cezir halinde olan caddede iki adımda bir saz faslına tesadüf etmek mümkünse de en ağırbaşlısını, yarı resmîsini Darüttalim-i Musiki'nin salonu teşkil ederdi. Çeşit çeşit tiyatrolar, karagözler ve semai kahveleri de her sınıf halka ayrı bir canlılık verirdi. Zevk ve tarab, cümbüş ve safa, çengi çigane bu minval üzere durmadan dinlenmeden sahura kadar devam eder, davul gümbürtüleri ve sahur toplariyle evli evine köylü köyüne dönerdi.."
    ■ OSMANLI DÖNEMİNDE İSTANBUL RAMAZANLARI, 1900 ❤️ [Ahmet Ragıp Bey 1900'lerdeki İstanbul Ramazanlarını anlatıyor]: "Eski Ramazanlarda bilhassa İstanbul'un göze çarpan beş hususiyeti vardı: Teravih namazı, mahyalar, Hırka-i Saadeti ziyaret. iftar âlemleri, Beyazıt sergisi.. TERAVİHLER Ramazanın manevî ağırlık merkezi, şeref şatafı teravihtir. İftardan sonra evlerde, konaklarda teravih hazırlığı başlar. Herkeste bir neş'e, herkeste bir sevinç.. Şakır şakır abdestler alınır, irili ufaklı cam veya muşamba fenerler hazırlanır, güle oynaya camilerin yolu tutulur. Bu esnada o muazzam camiler kapılarına kadar tıklım tıklım dolmuştur. Vükelâ, vüzera veya halli vakitli konaklarda Ramazan imamları, hoş elhan müezzinler tutulurdu. İftardan sonra teravihi burada kılmak isteyenler kalır, lokma ettikten sonra çıkıp gitmek isteyenleri kâhya efendi veya uşaklar kapıda uğurlarlardı. Eski İstanbul'da Ramazanlarda en şa'şaalı, en debdebeli ve en ruhaniyetli teravih namazları selâtin camilerinde kılınırdı. Eyüpsultan, Fatih, Şehzade, Süleymaniye, Beyazıt, Lâleli, Nuruosmaniye, Sultanahmet, Yenicami, karşı tarafta Üsküdar Yenicamii, iskele başındaki Mihrimah camii minel bab ilel mihrab mü'minlerle dolup taşardı. Filhakika Ramazanlarda geceler gündüz, dideler de rûşen olurdu. Gündüzleri daireler, mektepler tatil edilir, cümle âlem Eshab-ı Kehf uykusuna dalardı. İkindiden sonra yavaş yavaş bir kımıldama başlar, dilde zikir, elde tesbih cami cami dolaşılırdı. İftarla beraber gözlerin feri gelir, mideler cilâlanır, teravihin son rek'ati kılındımı, füze gibi kendini sokağa fırlatan fırlatana.. DİREKLERARASI İstanbul'un bir Şehzadebaşı'sı, bir Direklerarası vardı ki, doğrusunu isterseniz Ramazan demek Şehzadebaşı ve Direklerarası demekti. Bu semtin bu nam ile meşhur olması, Kanuni Sultan Süleyman'ın sevgili şehzadesi Sultan Mehmed namına yaptırdığı büyük mabedin orada bulunmasındandır. Şehzadebaşı eski üniversitemiz olan Mısırlı Zeynep Hanımefendi'nin konağından başlar, Saraçhane karakolunda biterdi. Bu caddenin ilk kısmına Direklerarası, ikinci kısmına Şehzadebaşı, üçüncü kısmına Saraçhane derler. Caddenin en pitoresk tarafını, sıra sıra sütunlarla revaklarla süslenmiş olan Direklerarası kısmı teşkil ederdi. Cadde zaten baştanbaşa tarihtir, bir ucu Viyana'ya kadar dayanır. Tuna boylarına sefer eden heybetli ordularımızın, üç tuğlu, beş tuğlu vezirlerimizin ihtişamlı geçişlerine kaç kereler şahit olmuştur, bu caddenin taşı toprağı.. Tarih sevgisiyle şöyle bir kulak verseniz, mehter seslerinin aksettiğini duyarsınız.. Yeniçeri bölüklerinin oturdukları yerlere oda derler. Bu odalardan bir büyük gurup Sofular'daki Etmeydanı'nda idi. Bunlara Yeni odalar derlerdi. İkinci gurup işte bu lâfını ettiğimiz Direklerarası'nda yerleşmişti. Bunlara da Eski odalar derlerdi. Üçüncü gurup Vezneciler'le Çukurçeşme arasında idi. Acemi eğitimi yapanlara mahsustu buraları. ŞEHZADEBAŞI Şehzadebaşı bayağı günlerde de oldukça canlı, kibar, ağır başlı bir semtti. Fakat asıl büyük şöhretini Ramazanlarda yapardı. Şehir sanki kâmete kalkar, en uzak semtlerden gelenler soluğu burada alır, camilerin kapıları sanki buraya açılırdı. Gerçi Tophane, Arapcamii, Küçükpazar, Ayasofya, Beyazıt semtlerinin en kenar köşe mahallelerinde bile bir hareket görülürse de, dinamonun büyüğü Şehzadebaşı'nda çalışır, burası bir insan mahşeri ve meşheri haline gelirdi. Bugün İstanbul'un hiç bir cadde ve meydanında buna benzer bir kalabalık göremezsiniz. Bu devre yetişemiyenler Şehzadebaşı'nın Ramazan hayatı hakkında ne yazsak, ne söylesek hiç bir fikir edinemezler. Ara sıra ayağım buraya düştükçe o mahşer, o insan seli buraya nasıl sığardı diye hayretten kendimi alamam. Ramazan piyasası ilk akşamın teravihinden sonra başlardı. Galata köprüsünden boşalan arabalar, faytonlar, kupalar, lândonlar, saray ve konak arabaları konvoy teşkil ederek Beyazıt'a çıkarlar, Mürekkepçiler önünden kıvrılarak Vezneciler'e girerlerdi. Unkapanı köprüsünden geçenler Zeyrek'ten Vefa'ya tırmanırlar, Şehzade camiinin yanında Direklerarası'na dökülürlerdi. Muhteşem İslâm mabedinin minareleri arasına kurulan zarif mahyalar bu esnada pırıl pırıl yanmakta, sanki göklerden nurlar saçmakta, dükkânların önüne asılan koca koca fanuslarla cadde boydan boya aydınlanmakta idi. CİNS ATLI ARABALAR Bu daracık sokaklarda sanatlarında usta, üstelik çok terbiyeli neftî renk elbiseli konak arabacıları dev gibi Macar kadanalarının (cins atlatının) çektikleri vâsıtaları en mâhir bir trafik memuru kadar kimseyi incitmeden sevk ve idare etmesini bilirler, korna olmadığından, "Destur, destur!" nidalarıyla halkı ikaz ederlerdi. CADDELERDE İZDİHAM Her yaştan, her sınıftan genç ve ihtiyar kadın-erkek yanaşık nizamda, binbir ayak bir ayak haline gelmiş.. Elhasıl velkelâm sökülmez geçilmez bir izdiham!.. Çaylarının nefasetiyle en müşkülpesentleri dahi memnun eden çayhanelerde semaverler fokur fokur kaynar, bu küçücük kulüplerde daha ziyade şehrin irfan sîmaları, edip ve şairleri oturup sohbet ederlerdi. Boydan boya med ve cezir halinde olan caddede iki adımda bir saz faslına tesadüf etmek mümkünse de en ağırbaşlısını, yarı resmîsini Darüttalim-i Musiki'nin salonu teşkil ederdi. Çeşit çeşit tiyatrolar, karagözler ve semai kahveleri de her sınıf halka ayrı bir canlılık verirdi. Zevk ve tarab, cümbüş ve safa, çengi çigane bu minval üzere durmadan dinlenmeden sahura kadar devam eder, davul gümbürtüleri ve sahur toplariyle evli evine köylü köyüne dönerdi.."
    0 Комментарии 0 Поделились
  • Yanya saat Kulesi, 1911
    Tür: Saat Kulesi
    Kültür: Osmanlı
    Yüzyıl: 19. yy
    Bölge: Yunanistan, Epir, Yanya

    Yanya Valisi Osman Fevzi Paşa tarafından, Sultan II. Abdülhamid adına 1899 yılında yaptırılmıştır.

    Kitabesi;

    Devlet-i Muazzama-i Osmaniye’nin Hükümdarı Âlileri Halife-i Zişan-ı seyyidu’lmürselîn
    Şevketlu kudretlu Sultan Gazi Abdülhamid Han Sânî hazretlerinin yigirmi beşinci
    Sene-i devriye cülusu devletleri şerefine Yanya Vilayeti ahali-yisadıkası taraflarından
    Bir hatıra şükranı ve nubûdiyeti olmak üzere valiyi vâlayavaran hazreti

    Şehriyarda Ferik Osman Fevzi Paşa hazretlerinin zaman-ı ümeranı
    Nişân-ı memuriyetlerinde inşa olunmuştur.
    16 Şaban –ı Muazzama Sene 1311
    5 Ağustos 1316
    Yanya saat Kulesi, 1911 Tür: Saat Kulesi Kültür: Osmanlı Yüzyıl: 19. yy Bölge: Yunanistan, Epir, Yanya Yanya Valisi Osman Fevzi Paşa tarafından, Sultan II. Abdülhamid adına 1899 yılında yaptırılmıştır. Kitabesi; Devlet-i Muazzama-i Osmaniye’nin Hükümdarı Âlileri Halife-i Zişan-ı seyyidu’lmürselîn Şevketlu kudretlu Sultan Gazi Abdülhamid Han Sânî hazretlerinin yigirmi beşinci Sene-i devriye cülusu devletleri şerefine Yanya Vilayeti ahali-yisadıkası taraflarından Bir hatıra şükranı ve nubûdiyeti olmak üzere valiyi vâlayavaran hazreti Şehriyarda Ferik Osman Fevzi Paşa hazretlerinin zaman-ı ümeranı Nişân-ı memuriyetlerinde inşa olunmuştur. 16 Şaban –ı Muazzama Sene 1311 5 Ağustos 1316
    0 Комментарии 0 Поделились
  • Selimiye Camii Mosque : The absolute
    peak of Ottoman Islamic Architecture!

    Selimiye Mosque (Selimiye Camii) located in Edirne city of Turkey is an architectural marvel commissioned by Sultan-Caliph Selim II in the year 1568. The world acclaimed Ottoman architect Mimar Sinan was chosen to head this project which was his final masterpiece.

    Lady Mary Wortley Montagu (d. 1762), wife of the English ambassador in Istanbul is quoted as saying the mosque which Sultan Selim II build was “The noblest building I ever saw.”

    #Islam #ottoman #osmaniye #mosque
    #architecture #mimar #camii #heritage
    Selimiye Camii Mosque 🕌 : The absolute peak of Ottoman Islamic Architecture! Selimiye Mosque (Selimiye Camii) located in Edirne city of Turkey is an architectural marvel commissioned by Sultan-Caliph Selim II in the year 1568. The world acclaimed Ottoman architect Mimar Sinan was chosen to head this project which was his final masterpiece. Lady Mary Wortley Montagu (d. 1762), wife of the English ambassador in Istanbul is quoted as saying the mosque which Sultan Selim II build was “The noblest building I ever saw.” #Islam #ottoman #osmaniye #mosque #architecture #mimar #camii #heritage
    0 Комментарии 0 Поделились
  • The survivors of the deadly earthquakes who lost their beloved ones and homes are experiencing a bitter Eid this year after a particularly challenging Ramadan.

    They visit the graves of their relatives who died in the earthquakes after greeting family members and neighbours.

    Placed in temporary shelters, the earthquake victims long for the old holidays.

    “On previous holidays, we used to get together with my children and grandchildren to celebrate Eid,” said 76-year-old survivor Ramazan Ozgultekin. “We used to cook food and desserts, have fun with our children and be together. On this holiday, we are here.”

    On February 6, magnitude 7.7 and 7.6 quakes struck 11 Turkish provinces — Adana, Adiyaman, Diyarbakir, Elazig, Hatay, Gaziantep, Kahramanmaras, Kilis, Malatya, Osmaniye and Sanliurfa.

    Around 14 million people in Türkiye have been affected by the quakes, and many others in northern Syria.
    The survivors of the deadly earthquakes who lost their beloved ones and homes are experiencing a bitter Eid this year after a particularly challenging Ramadan. They visit the graves of their relatives who died in the earthquakes after greeting family members and neighbours. Placed in temporary shelters, the earthquake victims long for the old holidays. “On previous holidays, we used to get together with my children and grandchildren to celebrate Eid,” said 76-year-old survivor Ramazan Ozgultekin. “We used to cook food and desserts, have fun with our children and be together. On this holiday, we are here.” On February 6, magnitude 7.7 and 7.6 quakes struck 11 Turkish provinces — Adana, Adiyaman, Diyarbakir, Elazig, Hatay, Gaziantep, Kahramanmaras, Kilis, Malatya, Osmaniye and Sanliurfa. Around 14 million people in Türkiye have been affected by the quakes, and many others in northern Syria.
    0 Комментарии 0 Поделились
  • The death toll from the catastrophic earthquakes of February 6 has topped over 44,000 in Türkiye, and over 1.68 million people have been rendered homeless.

    The three worst affected cities — Hatay, Kahramanmaras and Adiyaman — now mostly consist of rubble and dust as hundreds of thousands fled the devastated quake-hit areas in search of new lives across Türkiye.

    Over 1.3 million buildings in the region have been inspected by the Turkish Urbanisation Ministry, which has stated that 507,000 independent sections of 173,000 buildings have been demolished or are severely damaged and about to be demolished.

    According to Turkish experts, the earthquakes have generated an estimated 100 million tonnes of rubble.

    Türkiye has mobilised all its resources and means to provide earthquake victims with accommodation and subsistence services since the deadly temblors, President Recep Tayyip Erdogan said. He announced that Türkiye aimed to complete the construction of nearly 200,000 permanent houses in the affected provinces and place its citizens in those houses within a year.

    Over 13 million people have been affected by the magnitude 7.7 and 7.6 earthquakes that were centred in Kahramanmaras and struck ten other provinces – Hatay, Gaziantep, Malatya, Adiyaman, Adana, Diyarbakir, Kilis, Osmaniye, Sanliurfa and Elazig.
    The death toll from the catastrophic earthquakes of February 6 has topped over 44,000 in Türkiye, and over 1.68 million people have been rendered homeless. The three worst affected cities — Hatay, Kahramanmaras and Adiyaman — now mostly consist of rubble and dust as hundreds of thousands fled the devastated quake-hit areas in search of new lives across Türkiye. Over 1.3 million buildings in the region have been inspected by the Turkish Urbanisation Ministry, which has stated that 507,000 independent sections of 173,000 buildings have been demolished or are severely damaged and about to be demolished. According to Turkish experts, the earthquakes have generated an estimated 100 million tonnes of rubble. Türkiye has mobilised all its resources and means to provide earthquake victims with accommodation and subsistence services since the deadly temblors, President Recep Tayyip Erdogan said. He announced that Türkiye aimed to complete the construction of nearly 200,000 permanent houses in the affected provinces and place its citizens in those houses within a year. Over 13 million people have been affected by the magnitude 7.7 and 7.6 earthquakes that were centred in Kahramanmaras and struck ten other provinces – Hatay, Gaziantep, Malatya, Adiyaman, Adana, Diyarbakir, Kilis, Osmaniye, Sanliurfa and Elazig.
    0 Комментарии 0 Поделились
  • Hangi ilde ne kadar çadır kuruldu?

    Hatay - 69.766
    Kahramanmaraş - 66.685
    Gaziantep - 49.670
    Adıyaman - 45.852
    Malatya - 25.380
    Adana - 17.515
    Şanlıurfa - 8.838
    Osmaniye - 7.170
    Diyarbakır - 6.328
    Kilis - 3.605
    Hangi ilde ne kadar çadır kuruldu? ✅Hatay - 69.766 ✅Kahramanmaraş - 66.685 ✅Gaziantep - 49.670 ✅Adıyaman - 45.852 ✅Malatya - 25.380 ✅Adana - 17.515 ✅Şanlıurfa - 8.838 ✅Osmaniye - 7.170 ✅Diyarbakır - 6.328 ✅Kilis - 3.605
    0 Комментарии 0 Поделились
  • Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkladı:

    Kahramanmaraş'ta 45 bin 67
    Malatya'da 44 bin 770
    Hatay'da 40 bin 426
    Adıyaman'da 25 bin 882
    Gaziantep'te 18 bin 544
    Osmaniye'de 9 bin 550
    Diyarbakır'da 6 bin
    Şanlıurfa'da 3 bin konutun inşasına Mart ayında başlanacak.
    Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkladı: 📌 Kahramanmaraş'ta 45 bin 67 📌 Malatya'da 44 bin 770 📌 Hatay'da 40 bin 426 📌 Adıyaman'da 25 bin 882 📌 Gaziantep'te 18 bin 544 📌 Osmaniye'de 9 bin 550 📌 Diyarbakır'da 6 bin 📌 Şanlıurfa'da 3 bin konutun inşasına Mart ayında başlanacak.
    0 Комментарии 0 Поделились
  • Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkladı:

    Kahramanmaraş'ta 45 bin 67
    Malatya'da 44 bin 770
    Hatay'da 40 bin 426
    Adıyaman'da 25 bin 882
    Gaziantep'te 18 bin 544
    Osmaniye'de 9 bin 550
    Diyarbakır'da 6 bin
    Şanlıurfa'da 3 bin konutun inşasına Mart ayında başlanacak.
    Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkladı: 📌 Kahramanmaraş'ta 45 bin 67 📌 Malatya'da 44 bin 770 📌 Hatay'da 40 bin 426 📌 Adıyaman'da 25 bin 882 📌 Gaziantep'te 18 bin 544 📌 Osmaniye'de 9 bin 550 📌 Diyarbakır'da 6 bin 📌 Şanlıurfa'da 3 bin konutun inşasına Mart ayında başlanacak.
    0 Комментарии 0 Поделились
Расширенные страницы