• Cuma Hutbesi: "Müminin Hayatında Umutsuzluğa Yer Yoktur"

    Muhterem Müslümanlar!

    Yüce Rabbimizin fıtratımıza yerleştirdiği duygulardan biri de umuttur. Umut; tam bir teslimiyetle Cenâb-ı Hakk’a sığınmak, O’nun yardımına ve desteğine sonsuz güvenmektir. Tedbiri tevekkülle, sabrı çabayla birleştirerek, geçmişin muhasebesini yapıp geleceğe kararlılıkla yol almaktır. Umut, kişinin hayata tutunmasını sağlayan, azim ve gayretini arttıran ilahi bir rahmettir. Beden ve ruh sağlığını koruyan manevi bir güçtür.

    Umutsuzluk ise, insanın yaşama sevincini yok eder. Geleceğe dair hayallerini karartır. Kişiyi tembelliğe düşürüp sorumluluktan uzaklaştırır. Yüce Rabbimiz bu hususta bizleri şöyle uyarmaktadır: “De ki: Ey haddi aşarak kendilerine yazık eden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”[1]

    Aziz Müminler!

    Cenâb-ı Hakk’ın insanlığa gönderdiği bütün peygamberler, en ağır imtihanlar karşısında dahi ümitlerini asla yitirmemişlerdir. Nitekim Hz. Âdem Allah’tan umutla bağışlanma dilemiştir. Hz. Nûh, güzel söz ve tatlı dille evladına nasihat etmiş, “Yavrucuğum! Bizimle beraber sen de gemiye bin, inkârcılarla birlikte olma.”[2] diyerek onun hidayete ermesini ümitle beklemiştir. Hz. Eyyûb, ağır hastalığına rağmen iyileşeceğine dair inancını asla kaybetmemiş, şifa bulmak için bütün tedavi yollarına başvurmuştur. Allah Resûlü (s.a.s) ise, meşakkatler karşısında asla umutsuzluğa düşmemiş, حَسْبِيَ اللّٰهُۘ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ “...Allah bana yeter. O’ndan başka ilah yoktur. Ben yalnız O’na güvenip dayanırım. O, yüce arşın sahibidir.”[3] diyerek Rabbine sığınmıştır.

    Kıymetli Müslümanlar!

    Bizler de zaman zaman zorluklarla karşılaşabiliriz. Aile, iş ve ticaret hayatımızda, komşuluk ve akrabalık ilişkilerimizde sıkıntılar yaşayabiliriz. Oysaki derdimiz ve sıkıntımız ne kadar büyük olursa olsun, Rabbimizin rahmet ve merhameti her şeyi kuşatmıştır. Yeter ki bizler; Rabbimize, kendimize, ailemize, çevremize ve bütün insanlara karşı sorumluluklarımızı yerine getirelim. Salih ameller ve güzel ahlakla hayatımızı tezyin edelim.

    Değerli Müminler!

    Bugün, dünyayı savaş alanına çevirmek isteyen zalimler, insanlığın umudunu yok etmek için her türlü kötülüğe başvurmaktadırlararndedir. . Başta Filistin ve Gazze olmak üzere dünyanın pek çok yerinde kadın erkek, büyük küçük demeden insanları katletmektedirler. Sağlık ve gıda ihtiyaçlarını dahi engelleyerek onları dünyanın gözü önünde ölüme terk etmektedirler. Diğer taraftan, aklı, fıtratı, ahlakı ve iffeti yok eden sapkın ideolojileri yaygınlaştırarak ailenin ve insanlığın geleceğini tehdit etmektedirler. Alkol, kumar, fuhuş, uyuşturucu maddeler ve zararlı medya içerikleriyle gençliğin hayallerini karartmak, umutlarını çalmak istemektedirler. Ancak bütün planların üzerinde ilahi bir takdir vardır. Ayette de buyrulduğu üzere, وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ خَيْرُ الْمَاكِر۪ينَ۟ “Onlar tuzak kurdular. Allah da onların tuzaklarını başlarına geçirdi. Zira Allah, tuzakları bozanların en hayırlısıdır.”[4]

    Aziz Müslümanlar!

    Kötülüklerin yaygınlaştırılmak istendiği, iyiliğe dair umutların, ideallerin ve hayallerin yok edilmeye çalışıldığı bir dönemde bize düşen, hayatımızda umutsuzluğa asla yer vermemektir. Elimizden gelen bütün imkânları seferber ettikten sonra Yüce Rabbimizin lütuf ve inayetine sığınmaktır. Çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceğe dair hayallerine ve ideallerine ulaşmaları noktasında onlara her türlü desteği sağlamaktır. Günaha dalmış, harama bulaşmış; alkol, kumar, fuhuş ve madde bağımlılığı gibi kötü alışkanlıkların esiri olmuş kardeşlerimize şefkat ve merhamet elimizi uzatmak, onları bu durumdan kurtarmak için daha fazla gayret göstermektir.

    Hutbemi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu duasıyla bitiriyorum: “…Allah’ım! Sana yöneldim. İşimi sana havale ettim. Umut ve huşu içinde sana sığındım...”[5]

    [1] Zümer, 39/53.
    [2] Hûd, 11/42.
    [3] Tevbe, 9/129.
    [4] Âl-i İmrân, 3/54.
    [5] Buhârî, Vudû’, 75.
    Cuma Hutbesi: "Müminin Hayatında Umutsuzluğa Yer Yoktur" Muhterem Müslümanlar! Yüce Rabbimizin fıtratımıza yerleştirdiği duygulardan biri de umuttur. Umut; tam bir teslimiyetle Cenâb-ı Hakk’a sığınmak, O’nun yardımına ve desteğine sonsuz güvenmektir. Tedbiri tevekkülle, sabrı çabayla birleştirerek, geçmişin muhasebesini yapıp geleceğe kararlılıkla yol almaktır. Umut, kişinin hayata tutunmasını sağlayan, azim ve gayretini arttıran ilahi bir rahmettir. Beden ve ruh sağlığını koruyan manevi bir güçtür. Umutsuzluk ise, insanın yaşama sevincini yok eder. Geleceğe dair hayallerini karartır. Kişiyi tembelliğe düşürüp sorumluluktan uzaklaştırır. Yüce Rabbimiz bu hususta bizleri şöyle uyarmaktadır: “De ki: Ey haddi aşarak kendilerine yazık eden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”[1] Aziz Müminler! Cenâb-ı Hakk’ın insanlığa gönderdiği bütün peygamberler, en ağır imtihanlar karşısında dahi ümitlerini asla yitirmemişlerdir. Nitekim Hz. Âdem Allah’tan umutla bağışlanma dilemiştir. Hz. Nûh, güzel söz ve tatlı dille evladına nasihat etmiş, “Yavrucuğum! Bizimle beraber sen de gemiye bin, inkârcılarla birlikte olma.”[2] diyerek onun hidayete ermesini ümitle beklemiştir. Hz. Eyyûb, ağır hastalığına rağmen iyileşeceğine dair inancını asla kaybetmemiş, şifa bulmak için bütün tedavi yollarına başvurmuştur. Allah Resûlü (s.a.s) ise, meşakkatler karşısında asla umutsuzluğa düşmemiş, حَسْبِيَ اللّٰهُۘ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ “...Allah bana yeter. O’ndan başka ilah yoktur. Ben yalnız O’na güvenip dayanırım. O, yüce arşın sahibidir.”[3] diyerek Rabbine sığınmıştır. Kıymetli Müslümanlar! Bizler de zaman zaman zorluklarla karşılaşabiliriz. Aile, iş ve ticaret hayatımızda, komşuluk ve akrabalık ilişkilerimizde sıkıntılar yaşayabiliriz. Oysaki derdimiz ve sıkıntımız ne kadar büyük olursa olsun, Rabbimizin rahmet ve merhameti her şeyi kuşatmıştır. Yeter ki bizler; Rabbimize, kendimize, ailemize, çevremize ve bütün insanlara karşı sorumluluklarımızı yerine getirelim. Salih ameller ve güzel ahlakla hayatımızı tezyin edelim. Değerli Müminler! Bugün, dünyayı savaş alanına çevirmek isteyen zalimler, insanlığın umudunu yok etmek için her türlü kötülüğe başvurmaktadırlararndedir. . Başta Filistin ve Gazze olmak üzere dünyanın pek çok yerinde kadın erkek, büyük küçük demeden insanları katletmektedirler. Sağlık ve gıda ihtiyaçlarını dahi engelleyerek onları dünyanın gözü önünde ölüme terk etmektedirler. Diğer taraftan, aklı, fıtratı, ahlakı ve iffeti yok eden sapkın ideolojileri yaygınlaştırarak ailenin ve insanlığın geleceğini tehdit etmektedirler. Alkol, kumar, fuhuş, uyuşturucu maddeler ve zararlı medya içerikleriyle gençliğin hayallerini karartmak, umutlarını çalmak istemektedirler. Ancak bütün planların üzerinde ilahi bir takdir vardır. Ayette de buyrulduğu üzere, وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ خَيْرُ الْمَاكِر۪ينَ۟ “Onlar tuzak kurdular. Allah da onların tuzaklarını başlarına geçirdi. Zira Allah, tuzakları bozanların en hayırlısıdır.”[4] Aziz Müslümanlar! Kötülüklerin yaygınlaştırılmak istendiği, iyiliğe dair umutların, ideallerin ve hayallerin yok edilmeye çalışıldığı bir dönemde bize düşen, hayatımızda umutsuzluğa asla yer vermemektir. Elimizden gelen bütün imkânları seferber ettikten sonra Yüce Rabbimizin lütuf ve inayetine sığınmaktır. Çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceğe dair hayallerine ve ideallerine ulaşmaları noktasında onlara her türlü desteği sağlamaktır. Günaha dalmış, harama bulaşmış; alkol, kumar, fuhuş ve madde bağımlılığı gibi kötü alışkanlıkların esiri olmuş kardeşlerimize şefkat ve merhamet elimizi uzatmak, onları bu durumdan kurtarmak için daha fazla gayret göstermektir. Hutbemi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu duasıyla bitiriyorum: “…Allah’ım! Sana yöneldim. İşimi sana havale ettim. Umut ve huşu içinde sana sığındım...”[5] [1] Zümer, 39/53. [2] Hûd, 11/42. [3] Tevbe, 9/129. [4] Âl-i İmrân, 3/54. [5] Buhârî, Vudû’, 75.
    0 التعليقات 0 نشر
  • Beklentilerimiz yeni yıldan değil, yalnızca ve sadece Alemlerin Rabbi Allah’tan olmalı.

    Yılın bu son gününde, geçen koca bir yılın ve yılların muhasebesini yapıp, yapmamamız gerekirken yaptığımız hatalarımızdan dolayı derin bir pişmanlık bilinciyle tevbe ve istiğfarlarla;

    “Ve (yüzünü) yalnız Rabbine dön; artık hep (O’na) meylet!”94/8,

    öğüdü gereği aynı hataların tekrar etmemesi için bile bile günahta ısrar etmemeli, rağbetimiz sadece Rabbimize olmalı..

    Yapmamız gerekirken yapmadıklarımız/yapamadıklarımız için de Rahman’ın yardımını talep edip, azim ve kararlılıkla hesabı verilebilir temiz bir hayatı Kur’an’ın kılavuzluğunda, Rasülün örnekliği ile yaşama gayreti içinde olmalı inşaAllah..

    Hidayet rehberimiz Kur'an'a kulak verelim:

    “Haydi, Rabbinizden kusurlarınız için af dileyin ve bilincinizi yenileyerek O'na yönelin; O'da size, sonu yasayla belirlenmiş bir süre doluncaya kadar (akıbeti) güzel bir hayat bahşetsin ve erdem sahibi herkese erdeminin karşılığını versin. Ama eğer yüz çevirecek olursanız iyi bilin ki ben korkunç bir günün azabının üzerinize kopmasından korkuyorum!” (Hûd:3)

    “(Er veya geç) dönüşünüz Allah'adır; ve O her şeyi yapmaya kadirdir.” (Hûd:4)

    Anlarımız, Günlerimiz, yıllarımız, Ömrümüz ve akıbetimiz hayrolsun inşallah...
    Beklentilerimiz yeni yıldan değil, yalnızca ve sadece Alemlerin Rabbi Allah’tan olmalı. Yılın bu son gününde, geçen koca bir yılın ve yılların muhasebesini yapıp, yapmamamız gerekirken yaptığımız hatalarımızdan dolayı derin bir pişmanlık bilinciyle tevbe ve istiğfarlarla; “Ve (yüzünü) yalnız Rabbine dön; artık hep (O’na) meylet!”94/8, öğüdü gereği aynı hataların tekrar etmemesi için bile bile günahta ısrar etmemeli, rağbetimiz sadece Rabbimize olmalı.. Yapmamız gerekirken yapmadıklarımız/yapamadıklarımız için de Rahman’ın yardımını talep edip, azim ve kararlılıkla hesabı verilebilir temiz bir hayatı Kur’an’ın kılavuzluğunda, Rasülün örnekliği ile yaşama gayreti içinde olmalı inşaAllah.. Hidayet rehberimiz Kur'an'a kulak verelim: “Haydi, Rabbinizden kusurlarınız için af dileyin ve bilincinizi yenileyerek O'na yönelin; O'da size, sonu yasayla belirlenmiş bir süre doluncaya kadar (akıbeti) güzel bir hayat bahşetsin ve erdem sahibi herkese erdeminin karşılığını versin. Ama eğer yüz çevirecek olursanız iyi bilin ki ben korkunç bir günün azabının üzerinize kopmasından korkuyorum!” (Hûd:3) “(Er veya geç) dönüşünüz Allah'adır; ve O her şeyi yapmaya kadirdir.” (Hûd:4) Anlarımız, Günlerimiz, yıllarımız, Ömrümüz ve akıbetimiz hayrolsun inşallah...
    0 التعليقات 0 نشر
  • Cuma Hutbesi: "Berat Gecesi: Günahlardan Arınma Vesilesi"

    Muhterem Müslümanlar!

    Yarın akşam Ramazan’ın habercisi olan mübarek Berat Gecesini idrak edeceğiz inşallah. Bizleri bu mübarek geceye ulaştıran Yüce Rabbimize sonsuz hamdü senalar olsun. Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya salat ve selam olsun. Berat Gecemiz şimdiden mübarek olsun.

    Aziz Müminler!

    Berat Gecesi, akıp giden ömrümüzün muhasebesini yapmayı; yaratılış gayemize uygun olmayan her türlü söz ve davranıştan uzak kalmayı bizlere hatırlatır. Kardeşliğimize, birlik ve beraberliğimize zarar veren her türlü öfke, kin, haset ve nefretten uzak durmamızı öğretir. İnsanların hata ve kusurlarını örtenlerin Rabbimizin sonsuz ikramlarına nail olacaklarını haber verir. Nitekim ayet-i kerimede, فَمَنْ عَفَا وَاَصْلَحَ فَاَجْرُهُ عَلَى اللّٰهِۜ “Kim affeder ve insanlarla arayı düzeltirse, onun mükâfatı Allah’a aittir.”[1] buyrulur.

    Değerli Müslümanlar!

    Berat Gecesi, tövbe ve istiğfar gecesidir. Tövbe, günahta ısrar etmemektir. Hata ve kusurlarımıza nedâmet duyup, “Tevvâb” olan Rabbimizin sonsuz mağfiretine sığınmaktır. Yüce Rabbimiz, “Ey iman edenler! İçtenlikle ve kararlılık içinde Allah’a tövbe edin. Umulur ki Rabbiniz kötülüklerinizi örter ve sizi altından ırmaklar akan cennetlerine koyar…”[2] buyurmaktadır. Öyleyse bu mübarek geceyi hayatımızda tertemiz sayfalar açmak için fırsat bilelim. Rabbimizle aramızdaki en büyük engel olan haramlardan, kul ve kamu hakkından uzak duralım. Günahımızın ölçüsü ne olursa olsun, Allah’ın rahmetinden asla ümidimizi kesmeyelim. Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in, “Rabbimiz, kulunun tövbe etmesine, önemli bir eşyasını kaybedip sonradan o eşyayı bulan birisinin sevindiğinden daha fazla sevinir.”[3] hadisini aklımızdan çıkarmayalım.

    Kıymetli Müminler!

    Berat Gecesi, aynı zamanda dua gecesidir. Dua, kulluğun ve ibadetin özüdür. Dua, hayatın zorlukları karşısında bizlere direnme gücü veren eşsiz bir nimettir. Dua, kulun halini Rabbine arz etmesi, acziyetini kabul etmesi, O’nun lütuf ve inayetine sığınmasıdır. Kur’an-ı Kerim’de اُدْعُون۪ٓي اَسْتَجِبْ لَكُمْۜ “Bana dua edin, ben de duanızı kabul edeyim.”[4] diye buyrulmaktadır. Peygamber Efendimiz (s.a.s) ise Berat Gecesinde Cenâb-ı Hakk’ın kullarına şöyle nida ettiğini haber vermektedir: “Benden bağışlanma dileyen yok mu, onu bağışlayayım! Benden rızık isteyen yok mu, onu rızıklandırayım! Belaya düçar olan yok mu, ona afiyet vereyim!”[5] Öyleyse bu kutlu gecede karşılığını yalnızca Allah’tan bekleyerek, Rabbimize içtenlikle dua edelim. Anne ve babamızın, eş ve çocuklarımızın; akraba, komşu ve dostlarımızın sıhhat ve selameti için Rabbimize niyazda bulunalım. Devletimizin bekası, milletimizin huzuru, ümmet-i Muhammed’in birlik ve beraberliği için Allah’a yalvaralım. Başta Gazze ve Doğu Türkistan olmak üzere dünya üzerinde zalimlerin zulmü altında inleyen kardeşlerimizden kavli ve fiili dualarımızı eksik etmeyelim.

    Aziz Müslümanlar!

    Beratımızı alanlardan olabilmek için Kur’an ve sünnetin tarif ettiği bir mümin olmaya gayret edelim. Rabbimizin emirlerine hakkıyla tabi olalım, yasaklarından var gücümüzle sakınalım. Her türlü kötülükten, haksızlıktan ve adaletsizlikten uzak duralım. Kırılan kalpleri onaralım, küskünlük ve dargınlıkları sonlandıralım. Üzerimizde hakkı bulunanlarla helalleşelim. Mazlum ve kimsesizlere el uzatmaya, haklı davalarında onların yanlarında olmaya, zalimlere ve destekçilerine karşı boykotu sürdürmeye devam edelim.

    Bu vesileyle, Cenâb-ı Hak’tan Berat Gecemizin; aziz milletimiz, ümmet-i Muhammed ve tüm insanlık için hayırlı olmasını diliyorum. Başta Gazze ve Doğu Türkistan olmak üzere bütün mazlumların felaha ulaşmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.

    [1] Şûrâ, 42/40.
    [2] Tahrîm, 66/8.
    [3] Müslim, Tevbe, 2.
    [4] Mü’min, 40/60.
    [5] İbn Mâce, İkâmet, 191.
    Cuma Hutbesi: "Berat Gecesi: Günahlardan Arınma Vesilesi" Muhterem Müslümanlar! Yarın akşam Ramazan’ın habercisi olan mübarek Berat Gecesini idrak edeceğiz inşallah. Bizleri bu mübarek geceye ulaştıran Yüce Rabbimize sonsuz hamdü senalar olsun. Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya salat ve selam olsun. Berat Gecemiz şimdiden mübarek olsun. Aziz Müminler! Berat Gecesi, akıp giden ömrümüzün muhasebesini yapmayı; yaratılış gayemize uygun olmayan her türlü söz ve davranıştan uzak kalmayı bizlere hatırlatır. Kardeşliğimize, birlik ve beraberliğimize zarar veren her türlü öfke, kin, haset ve nefretten uzak durmamızı öğretir. İnsanların hata ve kusurlarını örtenlerin Rabbimizin sonsuz ikramlarına nail olacaklarını haber verir. Nitekim ayet-i kerimede, فَمَنْ عَفَا وَاَصْلَحَ فَاَجْرُهُ عَلَى اللّٰهِۜ “Kim affeder ve insanlarla arayı düzeltirse, onun mükâfatı Allah’a aittir.”[1] buyrulur. Değerli Müslümanlar! Berat Gecesi, tövbe ve istiğfar gecesidir. Tövbe, günahta ısrar etmemektir. Hata ve kusurlarımıza nedâmet duyup, “Tevvâb” olan Rabbimizin sonsuz mağfiretine sığınmaktır. Yüce Rabbimiz, “Ey iman edenler! İçtenlikle ve kararlılık içinde Allah’a tövbe edin. Umulur ki Rabbiniz kötülüklerinizi örter ve sizi altından ırmaklar akan cennetlerine koyar…”[2] buyurmaktadır. Öyleyse bu mübarek geceyi hayatımızda tertemiz sayfalar açmak için fırsat bilelim. Rabbimizle aramızdaki en büyük engel olan haramlardan, kul ve kamu hakkından uzak duralım. Günahımızın ölçüsü ne olursa olsun, Allah’ın rahmetinden asla ümidimizi kesmeyelim. Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in, “Rabbimiz, kulunun tövbe etmesine, önemli bir eşyasını kaybedip sonradan o eşyayı bulan birisinin sevindiğinden daha fazla sevinir.”[3] hadisini aklımızdan çıkarmayalım. Kıymetli Müminler! Berat Gecesi, aynı zamanda dua gecesidir. Dua, kulluğun ve ibadetin özüdür. Dua, hayatın zorlukları karşısında bizlere direnme gücü veren eşsiz bir nimettir. Dua, kulun halini Rabbine arz etmesi, acziyetini kabul etmesi, O’nun lütuf ve inayetine sığınmasıdır. Kur’an-ı Kerim’de اُدْعُون۪ٓي اَسْتَجِبْ لَكُمْۜ “Bana dua edin, ben de duanızı kabul edeyim.”[4] diye buyrulmaktadır. Peygamber Efendimiz (s.a.s) ise Berat Gecesinde Cenâb-ı Hakk’ın kullarına şöyle nida ettiğini haber vermektedir: “Benden bağışlanma dileyen yok mu, onu bağışlayayım! Benden rızık isteyen yok mu, onu rızıklandırayım! Belaya düçar olan yok mu, ona afiyet vereyim!”[5] Öyleyse bu kutlu gecede karşılığını yalnızca Allah’tan bekleyerek, Rabbimize içtenlikle dua edelim. Anne ve babamızın, eş ve çocuklarımızın; akraba, komşu ve dostlarımızın sıhhat ve selameti için Rabbimize niyazda bulunalım. Devletimizin bekası, milletimizin huzuru, ümmet-i Muhammed’in birlik ve beraberliği için Allah’a yalvaralım. Başta Gazze ve Doğu Türkistan olmak üzere dünya üzerinde zalimlerin zulmü altında inleyen kardeşlerimizden kavli ve fiili dualarımızı eksik etmeyelim. Aziz Müslümanlar! Beratımızı alanlardan olabilmek için Kur’an ve sünnetin tarif ettiği bir mümin olmaya gayret edelim. Rabbimizin emirlerine hakkıyla tabi olalım, yasaklarından var gücümüzle sakınalım. Her türlü kötülükten, haksızlıktan ve adaletsizlikten uzak duralım. Kırılan kalpleri onaralım, küskünlük ve dargınlıkları sonlandıralım. Üzerimizde hakkı bulunanlarla helalleşelim. Mazlum ve kimsesizlere el uzatmaya, haklı davalarında onların yanlarında olmaya, zalimlere ve destekçilerine karşı boykotu sürdürmeye devam edelim. Bu vesileyle, Cenâb-ı Hak’tan Berat Gecemizin; aziz milletimiz, ümmet-i Muhammed ve tüm insanlık için hayırlı olmasını diliyorum. Başta Gazze ve Doğu Türkistan olmak üzere bütün mazlumların felaha ulaşmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum. [1] Şûrâ, 42/40. [2] Tahrîm, 66/8. [3] Müslim, Tevbe, 2. [4] Mü’min, 40/60. [5] İbn Mâce, İkâmet, 191.
    1
    0 التعليقات 0 نشر
  • " Ey Batı ! Size sesleniyorum."

    Siz yeniden bir Hilal-Haçlı mücadelesi mi estirmek istiyorsunuz ? Eğer böyle bir gayretin içerisindeyseniz biliniz ki bu millet ölmedi.

    Bu millet dimdik ayakta. Ve yine aynı şekilde, kararlılıkla Libya'da neysek, Karabağ'da neysek, bilesiniz ki Orta Doğu'da da oyuz.

    - Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
    Recep Tayyip Erdoğan

    #FreePalestine
    #IsrealTerrorıst
    " Ey Batı ! Size sesleniyorum." Siz yeniden bir Hilal-Haçlı mücadelesi mi estirmek istiyorsunuz ? Eğer böyle bir gayretin içerisindeyseniz biliniz ki bu millet ölmedi. Bu millet dimdik ayakta. Ve yine aynı şekilde, kararlılıkla Libya'da neysek, Karabağ'da neysek, bilesiniz ki Orta Doğu'da da oyuz. - Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan #FreePalestine #IsrealTerrorıst
    0 التعليقات 0 نشر
  • Cuma Hutbesi: "Vatan Millet Sevdasıyla Nice Yüzyıllara"

    Muhterem Müslümanlar!

    Milli Mücadelemizin zaferle taçlanışının, bağımsızlık güneşinin ülkemiz üzerine yeniden doğuşunun, Cumhuriyetimizin ilan edilişinin yüzüncü yılındayız. Cenâb-ı Hak, aziz milletimizi nice asırlar rızasına uygun işler yapmaya muvaffak eylesin. İlelebet devletimizi payidar, milletimizi bahtiyar eylesin.

    Değerli Müminler!

    Yüz yıldır, bütün zorlukları Rabbimizin lütuf ve inayeti, milletimizin feraset ve basiretiyle aştık. Güçlü bir devlet olma yolunda büyük mesafeler kat ettik. وَلَا تَهِنُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَاَنْتُمُ الْاَعْلَوْنَ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ “Gevşeklik göstermeyin, üzülmeyin; iman etmişseniz üstün olan sizsiniz.”[1] ayeti mucibince imanımızdan aldığımız güçle yılmadık, yıkılmadık. Rabbimizden ümidimizi hiçbir zaman kesmedik. وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعاً وَلَا تَفَرَّقُواۖ “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, bölünüp parçalanmayın.”[2] ayetine tabi olduk. Birlik ve beraberliğimizden ödün vermedik. Kardeşlik bilinciyle birbirimize yurt olduk. Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in “Birbirinize haset etmeyin ve kin beslemeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları kardeş olun!”[3] hadisi gereğince birbirimize güvendik, birbirimize dayandık. El ele, gönül gönüle vererek bu günlere ulaştık.

    Kıymetli Müslümanlar!

    Cennet vatanımız, bizim için sadece bir toprak parçasından ibaret değildir. Bu topraklar, kıyamete kadar huzur ve güven içinde yaşamaya azmettiğimiz yurdumuzdur. Aziz şehitlerimizin canlarıyla, kahraman gazilerimizin kanlarıyla, Milli Mücadelemize önderlik eden devlet büyüklerimizin azim, gayret ve kararlılıklarıyla bize bıraktıkları yüce bir emanettir. Bu emanet her birimizin canından daha azizdir. Gerektiğinde can vereceğiz, canandan geçeceğiz, bütün varımızı feda edeceğiz; ancak ecdat yadigârı vatanımızdan İstiklâl Marşı’mızda da ifade edildiği gibi asla vazgeçmeyeceğiz:

    Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı!

    Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

    Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır atanı;

    Verme, dünyâları alsan da, bu cennet vatanı.

    Aziz Kardeşlerim!

    Ne acıdır ki, yüz yıl önce Milli Mücadelemizde millet olarak topyekûn bertaraf ettiğimiz acıların benzerini, yıllardır Filistinli kardeşlerimiz de yaşamaktadır. İnsaf ve vicdanını kaybetmiş, kin ve nefretin esiri olmuş İsrail, bütün dünyanın gözü önünde en vahşi saldırılarla her türlü caniliği işlemektedir. Filistin toprakları, yaklaşık bir asırdır barış ve huzura hasret kalmıştır. Minik yavruların çığlıkları, yaralı annelerin feryatları arş-ı âlâyı titretmektedir. Babalar, koklamaya kıyamadıkları evlatlarını kendi elleriyle toprağa vermektedir. İnsanlık, bombalanan binaların enkazında yitirilen canları seyrederken aslında kendi vicdanını yitirmektedir. Bu şartlar altında milletimize ve tüm Müslümanlara düşen sorumluluklar, her zamankinden daha fazladır. Bizler de bu sorumluluklarımızı yerine getirebilmek için bugün Cuma namazından sonra yardımlarımızla Filistinli kardeşlerimizin yaralarını bir nebze de olsa sarmaya çalışacağız.

    Muhterem Müslümanlar!

    Asırlardır mazlumun yanında, zalimin karşısında durduğumuz gibi bundan sonra da durmaya devam edelim. وَلَا تَرْكَـنُٓوا اِلَى الَّذ۪ينَ ظَلَمُو “Zalimlere asla meyletmeyin.”[4] ayeti mucibince söz ve davranışlarımızla; yiyip içtiklerimizle, giyip kullandıklarımızla zalime destek olmayalım, zulme rıza göstermeyelim. Böyle zulümlerin bir daha yaşanmaması için her alanda var gücümüzle çalışalım. İşimizi ve mesleğimizi en iyi şekilde yapmaya gayret edelim. Gelecek nesillerimizi milli ve manevi değerlerle donanmış, devletine ve milletine bağlı, topluma ve insanlığa faydalı kişiler olarak yetiştirelim. Rabbimizin, اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ “Müminler ancak kardeştirler.”[5] ilahi fermanı gereği kardeş ve ümmet olma bilincimize sahip çıkalım. İşte o zaman, barış ve huzur içinde yaşadığımız bu topraklar, yüzyıllar boyunca vatanımız olmaya devam edecektir.

    Aziz Müminler!

    Bu vesileyle, üzerinde yaşadığımız bu toprakları bize vatan kılan, yüz yıl önceki destansı mücadeleleriyle bağımsızlığımızı perçinleyen aziz şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyoruz. Rabbimiz, onların bıraktığı emanetlere sahip çıkabilmeyi bizlere ve nesillerimize nasip eylesin.

    Hutbemi bir ayet-i kerime mealiyle bitiriyorum: “Allah’a ve Resûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüzü kaybedersiniz. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.”[6]

    [1] Âl-i İmrân, 3/139.
    [2] Âl-i İmrân, 3/103.
    [3] Müslim, Birr, 28.
    [4] Hûd, 11/113.
    [5] Hucurât, 49/10.
    [6] Enfâl 8/46.
    Cuma Hutbesi: "Vatan Millet Sevdasıyla Nice Yüzyıllara" Muhterem Müslümanlar! Milli Mücadelemizin zaferle taçlanışının, bağımsızlık güneşinin ülkemiz üzerine yeniden doğuşunun, Cumhuriyetimizin ilan edilişinin yüzüncü yılındayız. Cenâb-ı Hak, aziz milletimizi nice asırlar rızasına uygun işler yapmaya muvaffak eylesin. İlelebet devletimizi payidar, milletimizi bahtiyar eylesin. Değerli Müminler! Yüz yıldır, bütün zorlukları Rabbimizin lütuf ve inayeti, milletimizin feraset ve basiretiyle aştık. Güçlü bir devlet olma yolunda büyük mesafeler kat ettik. وَلَا تَهِنُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَاَنْتُمُ الْاَعْلَوْنَ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ “Gevşeklik göstermeyin, üzülmeyin; iman etmişseniz üstün olan sizsiniz.”[1] ayeti mucibince imanımızdan aldığımız güçle yılmadık, yıkılmadık. Rabbimizden ümidimizi hiçbir zaman kesmedik. وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعاً وَلَا تَفَرَّقُواۖ “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, bölünüp parçalanmayın.”[2] ayetine tabi olduk. Birlik ve beraberliğimizden ödün vermedik. Kardeşlik bilinciyle birbirimize yurt olduk. Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in “Birbirinize haset etmeyin ve kin beslemeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları kardeş olun!”[3] hadisi gereğince birbirimize güvendik, birbirimize dayandık. El ele, gönül gönüle vererek bu günlere ulaştık. Kıymetli Müslümanlar! Cennet vatanımız, bizim için sadece bir toprak parçasından ibaret değildir. Bu topraklar, kıyamete kadar huzur ve güven içinde yaşamaya azmettiğimiz yurdumuzdur. Aziz şehitlerimizin canlarıyla, kahraman gazilerimizin kanlarıyla, Milli Mücadelemize önderlik eden devlet büyüklerimizin azim, gayret ve kararlılıklarıyla bize bıraktıkları yüce bir emanettir. Bu emanet her birimizin canından daha azizdir. Gerektiğinde can vereceğiz, canandan geçeceğiz, bütün varımızı feda edeceğiz; ancak ecdat yadigârı vatanımızdan İstiklâl Marşı’mızda da ifade edildiği gibi asla vazgeçmeyeceğiz: Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır atanı; Verme, dünyâları alsan da, bu cennet vatanı. Aziz Kardeşlerim! Ne acıdır ki, yüz yıl önce Milli Mücadelemizde millet olarak topyekûn bertaraf ettiğimiz acıların benzerini, yıllardır Filistinli kardeşlerimiz de yaşamaktadır. İnsaf ve vicdanını kaybetmiş, kin ve nefretin esiri olmuş İsrail, bütün dünyanın gözü önünde en vahşi saldırılarla her türlü caniliği işlemektedir. Filistin toprakları, yaklaşık bir asırdır barış ve huzura hasret kalmıştır. Minik yavruların çığlıkları, yaralı annelerin feryatları arş-ı âlâyı titretmektedir. Babalar, koklamaya kıyamadıkları evlatlarını kendi elleriyle toprağa vermektedir. İnsanlık, bombalanan binaların enkazında yitirilen canları seyrederken aslında kendi vicdanını yitirmektedir. Bu şartlar altında milletimize ve tüm Müslümanlara düşen sorumluluklar, her zamankinden daha fazladır. Bizler de bu sorumluluklarımızı yerine getirebilmek için bugün Cuma namazından sonra yardımlarımızla Filistinli kardeşlerimizin yaralarını bir nebze de olsa sarmaya çalışacağız. Muhterem Müslümanlar! Asırlardır mazlumun yanında, zalimin karşısında durduğumuz gibi bundan sonra da durmaya devam edelim. وَلَا تَرْكَـنُٓوا اِلَى الَّذ۪ينَ ظَلَمُو “Zalimlere asla meyletmeyin.”[4] ayeti mucibince söz ve davranışlarımızla; yiyip içtiklerimizle, giyip kullandıklarımızla zalime destek olmayalım, zulme rıza göstermeyelim. Böyle zulümlerin bir daha yaşanmaması için her alanda var gücümüzle çalışalım. İşimizi ve mesleğimizi en iyi şekilde yapmaya gayret edelim. Gelecek nesillerimizi milli ve manevi değerlerle donanmış, devletine ve milletine bağlı, topluma ve insanlığa faydalı kişiler olarak yetiştirelim. Rabbimizin, اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ “Müminler ancak kardeştirler.”[5] ilahi fermanı gereği kardeş ve ümmet olma bilincimize sahip çıkalım. İşte o zaman, barış ve huzur içinde yaşadığımız bu topraklar, yüzyıllar boyunca vatanımız olmaya devam edecektir. Aziz Müminler! Bu vesileyle, üzerinde yaşadığımız bu toprakları bize vatan kılan, yüz yıl önceki destansı mücadeleleriyle bağımsızlığımızı perçinleyen aziz şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyoruz. Rabbimiz, onların bıraktığı emanetlere sahip çıkabilmeyi bizlere ve nesillerimize nasip eylesin. Hutbemi bir ayet-i kerime mealiyle bitiriyorum: “Allah’a ve Resûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüzü kaybedersiniz. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.”[6] [1] Âl-i İmrân, 3/139. [2] Âl-i İmrân, 3/103. [3] Müslim, Birr, 28. [4] Hûd, 11/113. [5] Hucurât, 49/10. [6] Enfâl 8/46.
    0 التعليقات 0 نشر
  • Cuma Hutbesi: “Müslümanlar Birbirinin Umududur”

    Muhterem Müslümanlar!

    Bizler için ayrı bir kıymeti olan üç ayları idrak ediyoruz. Önümüzdeki Pazartesi gününü Salı’ya bağlayan gece, nice hikmet ve bereketle dolu Berat gecesine erişeceğiz inşallah. Ruhumuzu inciten her türlü hatadan, yaratılış gayemize ve Rabbimizin rızasına yakışmayan her türlü kötülükten berat etmek için büyük bir fırsat olan Berat gecemiz mübarek olsun. Yüce Rabbimiz her hikmetli işin kendisi tarafından taksim edildiği bu mübarek geceyi, deprem sebebiyle mahzun olan gönüllerimize, acıyla kavrulan yüreklerimize bir teselli ve inşirah, geleceğimize yönelik bir umut vesilesi kılsın.

    Aziz Müminler!

    Hayat rehberimiz Kur’an-ı Kerim’de Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: وَلَا تَايْـَٔسُوا مِنْ رَوْحِ اللّٰهِۜ “Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin.”[1] Evet, Allah’a inanan ve O’na sığınan bir müminin gönlünde umutsuzluğa yer yoktur. Zira umuttur insanı yaşatan. İyi ve güzel olanı ummaktır hayata bağlayan. Umut, asla gerçeklerden kaçış değildir. Bilakis umut, tam bir teslimiyetle Allah’a dayanmak, sımsıkı bir şekilde azme sarılmak, hikmete râm olmaktır. Geçmişin acılarını unutmadan kararlılıkla ayağa kalkmak, istikbali bugüne çağırmaktır. Dertlerimiz ne kadar büyük, sıkıntılarımız ne kadar fazla olursa olsun kâinatın yegâne yaratıcısı olan Rabbimizin rahmet ve mağfiretine sığınmaktır umut. Varlık âleminde hiçbir şeyi başıboş bırakmayan hikmet ve kudret sahibi Yüce Mevla’mızın inayet ve keremiyle nefes almak, huzur ve güven bulmaktır umut.

    Aziz Kardeşlerim!

    Aynı Allah’a, aynı peygambere, aynı kitaba inanan, aynı kıbleye yönelen Müslümanlar, birbirinin umududur. Her bir Müslüman, kardeşinin acısını kendi acısı bilir. Kardeşinin kederini kendi kederi görür. Bu bilinçle darda kalan kardeşinin yanında olur. Sıkıntıyla örselenen ruhuna dokunur, garipleşen yüreğine derman olur. Kardeşinin emaneti olan öksüz ve yetim yavrusuna uzanan bir şefkat eli, ona kol kanat geren bir koruyucu olur.

    Muhterem Müminler!

    İnanıyoruz ki her karanlık gecenin nurlu bir sabahı vardır. Yaşadığımız sıkıntılar da son bulacaktır Allah’ın izniyle. Zorluklara نِعْمَ الْمَوْلٰى وَنِعْمَ النَّص۪يرُ ، حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir. O ne güzel mevlâdır, O ne güzel yardımcıdır!”[2] diyerek göğüs geren, Allah’a olan sevgisinden ve güveninden güç alarak daima dimdik duran aziz milletimiz, bu günleri de aşacaktır inşallah. Yeter ki bizler, imanımızın gereği umut ve güveni, birlik ve beraberliği, muhabbet ve samimiyeti kuşanalım. Rabbimize dayanarak, kendimize güvenerek, kardeşlerimizle yardımlaşarak bu zor günlerin üstesinden gelmek için çaba gösterelim.

    Hutbemi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in bize öğrettiği şu duayla bitiriyorum: “Allah’ım! Sana yöneldik. İşimizi sana havale ettik. Umut ve huşu içinde sana sığındık.”[3]

    [1] Yûsuf, 12/87.
    [2] Âl-i İmrân, 3/173; Enfâl, 8/40.
    [3] Buhârî, Vudû’, 75.
    Cuma Hutbesi: “Müslümanlar Birbirinin Umududur” Muhterem Müslümanlar! Bizler için ayrı bir kıymeti olan üç ayları idrak ediyoruz. Önümüzdeki Pazartesi gününü Salı’ya bağlayan gece, nice hikmet ve bereketle dolu Berat gecesine erişeceğiz inşallah. Ruhumuzu inciten her türlü hatadan, yaratılış gayemize ve Rabbimizin rızasına yakışmayan her türlü kötülükten berat etmek için büyük bir fırsat olan Berat gecemiz mübarek olsun. Yüce Rabbimiz her hikmetli işin kendisi tarafından taksim edildiği bu mübarek geceyi, deprem sebebiyle mahzun olan gönüllerimize, acıyla kavrulan yüreklerimize bir teselli ve inşirah, geleceğimize yönelik bir umut vesilesi kılsın. Aziz Müminler! Hayat rehberimiz Kur’an-ı Kerim’de Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: وَلَا تَايْـَٔسُوا مِنْ رَوْحِ اللّٰهِۜ “Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin.”[1] Evet, Allah’a inanan ve O’na sığınan bir müminin gönlünde umutsuzluğa yer yoktur. Zira umuttur insanı yaşatan. İyi ve güzel olanı ummaktır hayata bağlayan. Umut, asla gerçeklerden kaçış değildir. Bilakis umut, tam bir teslimiyetle Allah’a dayanmak, sımsıkı bir şekilde azme sarılmak, hikmete râm olmaktır. Geçmişin acılarını unutmadan kararlılıkla ayağa kalkmak, istikbali bugüne çağırmaktır. Dertlerimiz ne kadar büyük, sıkıntılarımız ne kadar fazla olursa olsun kâinatın yegâne yaratıcısı olan Rabbimizin rahmet ve mağfiretine sığınmaktır umut. Varlık âleminde hiçbir şeyi başıboş bırakmayan hikmet ve kudret sahibi Yüce Mevla’mızın inayet ve keremiyle nefes almak, huzur ve güven bulmaktır umut. Aziz Kardeşlerim! Aynı Allah’a, aynı peygambere, aynı kitaba inanan, aynı kıbleye yönelen Müslümanlar, birbirinin umududur. Her bir Müslüman, kardeşinin acısını kendi acısı bilir. Kardeşinin kederini kendi kederi görür. Bu bilinçle darda kalan kardeşinin yanında olur. Sıkıntıyla örselenen ruhuna dokunur, garipleşen yüreğine derman olur. Kardeşinin emaneti olan öksüz ve yetim yavrusuna uzanan bir şefkat eli, ona kol kanat geren bir koruyucu olur. Muhterem Müminler! İnanıyoruz ki her karanlık gecenin nurlu bir sabahı vardır. Yaşadığımız sıkıntılar da son bulacaktır Allah’ın izniyle. Zorluklara نِعْمَ الْمَوْلٰى وَنِعْمَ النَّص۪يرُ ، حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir. O ne güzel mevlâdır, O ne güzel yardımcıdır!”[2] diyerek göğüs geren, Allah’a olan sevgisinden ve güveninden güç alarak daima dimdik duran aziz milletimiz, bu günleri de aşacaktır inşallah. Yeter ki bizler, imanımızın gereği umut ve güveni, birlik ve beraberliği, muhabbet ve samimiyeti kuşanalım. Rabbimize dayanarak, kendimize güvenerek, kardeşlerimizle yardımlaşarak bu zor günlerin üstesinden gelmek için çaba gösterelim. Hutbemi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in bize öğrettiği şu duayla bitiriyorum: “Allah’ım! Sana yöneldik. İşimizi sana havale ettik. Umut ve huşu içinde sana sığındık.”[3] [1] Yûsuf, 12/87. [2] Âl-i İmrân, 3/173; Enfâl, 8/40. [3] Buhârî, Vudû’, 75.
    0 التعليقات 0 نشر
  • BİR CAMİDEN ÇOK DAHA FAZLASI..
    Taksim Camii... ♥️ İstanbul Türkiye

    İnanç, emek ve kararlılıkla İslam aleminin bir hayalini daha gerçekleştiren herkesten Allah razı olsun. Milletimize ve tüm İslam alemine hayırlara vesile olsun. #taksimcamii
    #RecepTayyipErdogan

    Çünkü bu Taksim Cami Osmanlı Devletinin son dönemlerinde gayri müslim çoğunluğu olan Pera adlı bölgede dış güçlerin 150 yıl boyunca engellediği, egemenliğin görünmez tesisi olan Sultan Abdülhamid Hanın, Adnan Menderes'in, Turgut Özal'ın, Necmettin Erbakan'ın ve Alpaslan Türkeş'in Müslüman Türk nesline miras bıraktığı AHDİ’dir..
    Liderim Erdoğan a nasip olan bu eser,mottomuz olan #TürkiyeYüzyılı nın özgürlük meşalelerindendir..

    İdrakinde olanlara selam olsun..
    BİR CAMİDEN ÇOK DAHA FAZLASI.. Taksim Camii... ♥️🕌 İstanbul Türkiye İnanç, emek ve kararlılıkla İslam aleminin bir hayalini daha gerçekleştiren herkesten Allah razı olsun. Milletimize ve tüm İslam alemine hayırlara vesile olsun. #taksimcamii #RecepTayyipErdogan Çünkü bu Taksim Cami Osmanlı Devletinin son dönemlerinde gayri müslim çoğunluğu olan Pera adlı bölgede dış güçlerin 150 yıl boyunca engellediği, egemenliğin görünmez tesisi olan Sultan Abdülhamid Hanın, Adnan Menderes'in, Turgut Özal'ın, Necmettin Erbakan'ın ve Alpaslan Türkeş'in Müslüman Türk nesline miras bıraktığı AHDİ’dir.. Liderim Erdoğan a nasip olan bu eser,mottomuz olan #TürkiyeYüzyılı nın özgürlük meşalelerindendir.. İdrakinde olanlara selam olsun..
    0 التعليقات 0 نشر
  • Yeni Bir Şeye Başlarken Girişimcilik Harun Baydilli

    “Düşünmek kolaydır, yapmak zordur ve insanın düşüncelerini hayata geçirmesi dünyanın en zor şeyidir.” Goethe

    Bazen en zor olan şey harekete geçmektir. Bazen de pes etmeden devam edebilmek…

    Yeni bir şeylere başlamanın aşamaları kişilere, görevlere, imkanlara bağlı olarak değişse de genel olarak herkes için benzer durakları vardır.

    #girişimci #girişimcilik #entrepreneur #entrepreneurship #marka #güven #işhayatı #business #businesslife #başarı #motivasyon #vizyon #startup #founder #director #evdam #SelamNews
    #Resistance #başarı #kararlılık
    🚨Yeni Bir Şeye Başlarken Girişimcilik ✅ Harun Baydilli 🚀 “Düşünmek kolaydır, yapmak zordur ve insanın düşüncelerini hayata geçirmesi dünyanın en zor şeyidir.” Goethe Bazen en zor olan şey harekete geçmektir. Bazen de pes etmeden devam edebilmek… Yeni bir şeylere başlamanın aşamaları kişilere, görevlere, imkanlara bağlı olarak değişse de genel olarak herkes için benzer durakları vardır. #girişimci #girişimcilik #entrepreneur #entrepreneurship #marka #güven #işhayatı #business #businesslife #başarı #motivasyon #vizyon #startup #founder #director #evdam #SelamNews #Resistance #başarı #kararlılık
    0 التعليقات 0 نشر