• 1918 yılında Kastamonu'da bir kız ilkokulu. Osmanlı imparatorluğu döneminde kız çocukları

    ABD'de okul mecburiyeti 1918 yılında başlamış, Almanya da 1919 yılında.

    O zamanda dünyanın gelişimi bu yönde. Okul mecburiyeti bir çok başka devletlerde de o dönemlerde başlıyor.

    Ek bilgi: Resimdeki yazıda 'Kastamonu merkez altı sınıflı inas iptidaisi' yazıyor.
    1918 yılında Kastamonu'da bir kız ilkokulu. Osmanlı imparatorluğu döneminde kız çocukları 🔹ABD'de okul mecburiyeti 1918 yılında başlamış, Almanya da 1919 yılında. O zamanda dünyanın gelişimi bu yönde. Okul mecburiyeti bir çok başka devletlerde de o dönemlerde başlıyor. Ek bilgi: Resimdeki yazıda 'Kastamonu merkez altı sınıflı inas iptidaisi' yazıyor. 🇹🇷
    0 Comments 0 Shares
  • Osmanlı dönemi. 1918 yılında Kastamonu'da bir kız ilkokulu.

    Resimdeki yazıda "Kastamonu merkez. Altı sınıflı inas iptidaisi (kız ilkokulu)" yazıyor.
    Osmanlı dönemi. 1918 yılında Kastamonu'da bir kız ilkokulu. Resimdeki yazıda "Kastamonu merkez. Altı sınıflı inas iptidaisi (kız ilkokulu)" yazıyor.
    0 Comments 0 Shares
  • URFA’DA DÜNYANIN EN BÜYÜK NEKROPOL ALANINDAKİ BİNLERCE KAYA MEZARINI, MOZAİKLERİ, FRESKLERİ, HEYKEL VE RÖLYEFLERİ NASIL TAHRİP ETTİK..?

    SONRA MİLYARLAR HARCAYARAK SADECE %1’İNİ NASIL AÇIĞA ÇIKARDIK?

    1 nolu Fotoğrafta ön planda görülen Köşk 1796-1876 tarihleri arasında yaşamış, aslen Birecikli Şair ve Mutasavvuf Sakıp Efendi tarafından yaptırılmıştır.

    Geri planda görülen yapı Müslümanlar tarafından Hıdır İlyas Manastırı olarak bilinmektedir. 1644 yılında Urfa’yı ziyaret eden Fransız gezgin Jean-Babtist Tavernier bu yapının M.S 9 Haziran 373 tarihinde [Edessa](https://www.google.com/search?sca_esv=245afc22ddb75264&sxsrf=ACQVn08fa3D_RIxc937GoAIo-2wIJfcPmA%3A1709373253303&q=Edessa&si=AKbGX_oBDfquzodaRrfbb9img4kPQ4fCBZjeqAiaW1svvC8uXle1G5piYHFChBC--c4c5aEeZwg8hovACnLNBna148XdG3ZP6379qU5N-B5oT9m4h80aUGva8BNytoJ5PcVvJmc10kuKqNF_zTqmpEL3OnfMnlW36sKarJ-DjgcIkiL1q0p48vbNLKDJTBy4AublEZG2tmV_&sa=X&ved=2ahUKEwiIwbTMp9WEAxVRQ_EDHZOXC3sQmxMoAHoECEMQAg)’da vefat eden Süryani Aziz Efraim Syrus tarafından yaptırıldığını, Efraim’in mezarının manastır dahilindeki bir mağarada (Kaya Mezarı) olduğunu belirtmiştir. Buradan inşası bilinmeyen yapının 1644 yılında mevcut olduğunu anlıyoruz.

    1844 yılında Urfa’yı ziyaret eden George Percy Badger ise, burada sekiz mağara mezar olduğunu ve bunların iki bölümlü en büyüğünde Aziz Efraim’in yattığını ve Aziz Theodoros’un küllerinin bulunduğunu belirtmiş ve bu mezarın planını yayımlamıştır. (Bakınız: Selahattin Güler., Yabancı Gezginlerin Gözüyle Urfa Bölgesi, ŞURKAV yayını, 2010).

    Bazı kaynaklarda ise manastırın miladi 362/3 yılında vefat eden ve Ermeni Kilisesi'nce aziz sayılan Roma ordusu generallerinden Sarkis Zoravar’a (Surp Sarkis) adandığı belirtilmiştir.

    Bu nedenlerden ötürüdür ki; manastıra Aziz Efraim’den dolayı Süryaniler, Aziz Sarkis’ten dolayı Ermeniler sahip çıkmışlardır.

    Hıdır İlyas Manastırı’nın hangi tarihte yıkıldığı henüz tespit edilmiş değildir. Ancak bugün 80 yaşındakiler bu manastırı görmediklerini söylemektedirler. Buna dayanarak yıkımın 1930’lu yılların başlarında yapıldığı düşünülmektedir. Yıkılan manastırın yerine 1963 yılında Yakup Kalfa İlkokulu yapılmıştır.

    Okul bahçesinin kuzeybatı kesiminde yer alan Aziz Efraim’in kaya mezarı ise 1980’li yıllarda okul bahçesinin genişletilmesi amacıyla yıktırılmıştır.

    MANASTIR ÇEVRESİNDEKİ ARKEOLOJİK SİT ALANI OLMASINA RAĞMEN TAHRİP EDİLİYOR…

    Manastır çevresinİ ve Deyr Yakup Manasırı’na kadar uzayan dağlık alanı kapsayan oldukça geniş bir alanda 2.yüzyıl ve 5.yüzyıl arasındaki dönemi kapsayan, bazıları mozaikli, freskli, rölyefli binlerce kaya mezarı, antik taş ocakları, sarnıçlar, karlıklar, kaya kiliseleri, kaya yerleşimleri bulunmaktaydı.

    Tüm bu alan 1979 yılında korunması gerekli “Arkeolojik Sit Alanı” olarak ilan edilmiştir. Buna rağmen bölgede 1950’li yıllarda başlayan gecekondulaşmanın bir türlü önüne geçilememiştir. Böylece alandaki binlerce kaya mezarı ile içlerinde yer alan mozaik, fresk, heykel ve rölyefler ve diğer kültür varlıkları sit alanında olmalarına rağmen tümüyle tahrip edilmiştir.

    ÖNCE TAHRİP EDİYORUZ, SONRA PARA VERİP AÇIĞA ÇIKARIYORUZ…

    Bu önemli sit alanına yapılmasına göz yumulan kaçak gecekondulara sonraları imar affı çıkarılmıştır. Son yıllarda iş işten geçtikten sonra aklımız başımıza gelmiş, bu sefer Kızılkoyun ve kalenin kuzey, batı ve güney eteklerindeki kaçak gecekondular milyonlarca lira ödenerek yıkılmış, buralardaki kaya mezarları açığa çıkarılarak turizmin hizmetine sunulmuştur.
    URFA’DA DÜNYANIN EN BÜYÜK NEKROPOL ALANINDAKİ BİNLERCE KAYA MEZARINI, MOZAİKLERİ, FRESKLERİ, HEYKEL VE RÖLYEFLERİ NASIL TAHRİP ETTİK..? SONRA MİLYARLAR HARCAYARAK SADECE %1’İNİ NASIL AÇIĞA ÇIKARDIK? 1 nolu Fotoğrafta ön planda görülen Köşk 1796-1876 tarihleri arasında yaşamış, aslen Birecikli Şair ve Mutasavvuf Sakıp Efendi tarafından yaptırılmıştır. Geri planda görülen yapı Müslümanlar tarafından Hıdır İlyas Manastırı olarak bilinmektedir. 1644 yılında Urfa’yı ziyaret eden Fransız gezgin Jean-Babtist Tavernier bu yapının M.S 9 Haziran 373 tarihinde [Edessa](https://www.google.com/search?sca_esv=245afc22ddb75264&sxsrf=ACQVn08fa3D_RIxc937GoAIo-2wIJfcPmA%3A1709373253303&q=Edessa&si=AKbGX_oBDfquzodaRrfbb9img4kPQ4fCBZjeqAiaW1svvC8uXle1G5piYHFChBC--c4c5aEeZwg8hovACnLNBna148XdG3ZP6379qU5N-B5oT9m4h80aUGva8BNytoJ5PcVvJmc10kuKqNF_zTqmpEL3OnfMnlW36sKarJ-DjgcIkiL1q0p48vbNLKDJTBy4AublEZG2tmV_&sa=X&ved=2ahUKEwiIwbTMp9WEAxVRQ_EDHZOXC3sQmxMoAHoECEMQAg)’da vefat eden Süryani Aziz Efraim Syrus tarafından yaptırıldığını, Efraim’in mezarının manastır dahilindeki bir mağarada (Kaya Mezarı) olduğunu belirtmiştir. Buradan inşası bilinmeyen yapının 1644 yılında mevcut olduğunu anlıyoruz. 1844 yılında Urfa’yı ziyaret eden George Percy Badger ise, burada sekiz mağara mezar olduğunu ve bunların iki bölümlü en büyüğünde Aziz Efraim’in yattığını ve Aziz Theodoros’un küllerinin bulunduğunu belirtmiş ve bu mezarın planını yayımlamıştır. (Bakınız: Selahattin Güler., Yabancı Gezginlerin Gözüyle Urfa Bölgesi, ŞURKAV yayını, 2010). Bazı kaynaklarda ise manastırın miladi 362/3 yılında vefat eden ve Ermeni Kilisesi'nce aziz sayılan Roma ordusu generallerinden Sarkis Zoravar’a (Surp Sarkis) adandığı belirtilmiştir. Bu nedenlerden ötürüdür ki; manastıra Aziz Efraim’den dolayı Süryaniler, Aziz Sarkis’ten dolayı Ermeniler sahip çıkmışlardır. Hıdır İlyas Manastırı’nın hangi tarihte yıkıldığı henüz tespit edilmiş değildir. Ancak bugün 80 yaşındakiler bu manastırı görmediklerini söylemektedirler. Buna dayanarak yıkımın 1930’lu yılların başlarında yapıldığı düşünülmektedir. Yıkılan manastırın yerine 1963 yılında Yakup Kalfa İlkokulu yapılmıştır. Okul bahçesinin kuzeybatı kesiminde yer alan Aziz Efraim’in kaya mezarı ise 1980’li yıllarda okul bahçesinin genişletilmesi amacıyla yıktırılmıştır. MANASTIR ÇEVRESİNDEKİ ARKEOLOJİK SİT ALANI OLMASINA RAĞMEN TAHRİP EDİLİYOR… Manastır çevresinİ ve Deyr Yakup Manasırı’na kadar uzayan dağlık alanı kapsayan oldukça geniş bir alanda 2.yüzyıl ve 5.yüzyıl arasındaki dönemi kapsayan, bazıları mozaikli, freskli, rölyefli binlerce kaya mezarı, antik taş ocakları, sarnıçlar, karlıklar, kaya kiliseleri, kaya yerleşimleri bulunmaktaydı. Tüm bu alan 1979 yılında korunması gerekli “Arkeolojik Sit Alanı” olarak ilan edilmiştir. Buna rağmen bölgede 1950’li yıllarda başlayan gecekondulaşmanın bir türlü önüne geçilememiştir. Böylece alandaki binlerce kaya mezarı ile içlerinde yer alan mozaik, fresk, heykel ve rölyefler ve diğer kültür varlıkları sit alanında olmalarına rağmen tümüyle tahrip edilmiştir. ÖNCE TAHRİP EDİYORUZ, SONRA PARA VERİP AÇIĞA ÇIKARIYORUZ… Bu önemli sit alanına yapılmasına göz yumulan kaçak gecekondulara sonraları imar affı çıkarılmıştır. Son yıllarda iş işten geçtikten sonra aklımız başımıza gelmiş, bu sefer Kızılkoyun ve kalenin kuzey, batı ve güney eteklerindeki kaçak gecekondular milyonlarca lira ödenerek yıkılmış, buralardaki kaya mezarları açığa çıkarılarak turizmin hizmetine sunulmuştur.
    0 Comments 0 Shares
  • Yıl1930...Bir öğrencinin günlük programını gösteren çalışma ve aktivite çizelgesi.
    O dönem bütün ilkokulların duvarlarında asılıymış..
    Yıl1930...Bir öğrencinin günlük programını gösteren çalışma ve aktivite çizelgesi. O dönem bütün ilkokulların duvarlarında asılıymış..
    0 Comments 0 Shares
  • from Germiyan Village in Cesme / Izmir
    Nuran Erden, 59, was famous for his paintings of the Germiyan village in Cesme district of Izmir, drawing on walls and electric poles. Erden's love of painting, a graduate of the Department of carpet design, moved all the way to the walls of the village. Erden, who drew pictures of books and books since primary school, then opened flowers in his home chairs, began painting the walls of the village when she could not fit the chairs. As soon as she was asked to draw his own houses by his neighbors in the village, the drawings of Erden, Germiyan Village became indispensable. Erden, who broke the record for sharing in social media, continues to touch the walls without knowing that she is famous with his brushes. Although it takes a short break, erden, who deals with the shepherd, is also doing farming and doing housework. Nuran Erden emphasizes that the painting is a great love for him and says, "when she is bored, when she is overwhelmed, she is on the right walls."..........//........

    59 yaşındaki Nuran Erden, İzmir'in Çeşme ilçesinde bağlı Germiyan köyünü, duvarlara ve elektrik direklerine çizdiği resimlerle meşhur etti. Halı Desitinatörlüğü bölümü mezunu Erden'in resim aşkı, köyün duvarlarına kadar taştı. İlkokuldan bu yana defter ve kitaplarına resimler çizen, daha sonra evindeki sandalyelerde çiçek açtıran Erden, sandalyelere sığamayınca köyün duvarlarını boyamaya başladı. Kısa sürede köydeki komşuları tarafından, kendi evlerine de çizim yapması istenince, Germiyan köyü Erden'in çizimlerinden geçilmez oldu. Sosyal medyada paylaşım rekorları kıran Erden, meşhur olduğundan habersiz duvarlara fırçalarıyla dokunmaya devam ediyor. Kısa bir ara verse de çobanlıkla da uğraşan Erden, bir yandan çiftçilik bir yandan da ev işlerini yapıyor. Resmin kendisi için büyük bir aşk olduğunu vurgulayan Nuran Erden, "Sıkılınca, bunalınca, doğru duvarlara" diyor.
    from Germiyan Village in Cesme / Izmir Nuran Erden, 59, was famous for his paintings of the Germiyan village in Cesme district of Izmir, drawing on walls and electric poles. Erden's love of painting, a graduate of the Department of carpet design, moved all the way to the walls of the village. Erden, who drew pictures of books and books since primary school, then opened flowers in his home chairs, began painting the walls of the village when she could not fit the chairs. As soon as she was asked to draw his own houses by his neighbors in the village, the drawings of Erden, Germiyan Village became indispensable. Erden, who broke the record for sharing in social media, continues to touch the walls without knowing that she is famous with his brushes. Although it takes a short break, erden, who deals with the shepherd, is also doing farming and doing housework. Nuran Erden emphasizes that the painting is a great love for him and says, "when she is bored, when she is overwhelmed, she is on the right walls."..........//........ 59 yaşındaki Nuran Erden, İzmir'in Çeşme ilçesinde bağlı Germiyan köyünü, duvarlara ve elektrik direklerine çizdiği resimlerle meşhur etti. Halı Desitinatörlüğü bölümü mezunu Erden'in resim aşkı, köyün duvarlarına kadar taştı. İlkokuldan bu yana defter ve kitaplarına resimler çizen, daha sonra evindeki sandalyelerde çiçek açtıran Erden, sandalyelere sığamayınca köyün duvarlarını boyamaya başladı. Kısa sürede köydeki komşuları tarafından, kendi evlerine de çizim yapması istenince, Germiyan köyü Erden'in çizimlerinden geçilmez oldu. Sosyal medyada paylaşım rekorları kıran Erden, meşhur olduğundan habersiz duvarlara fırçalarıyla dokunmaya devam ediyor. Kısa bir ara verse de çobanlıkla da uğraşan Erden, bir yandan çiftçilik bir yandan da ev işlerini yapıyor. Resmin kendisi için büyük bir aşk olduğunu vurgulayan Nuran Erden, "Sıkılınca, bunalınca, doğru duvarlara" diyor.
    0 Comments 0 Shares
  • TUNUS

    1- Halkı % 100 müslümandır.

    2- Cumhurbaşkanını halk, başbakanı parlemento seçiyor.

    3- Nüfusu 9 milyon. Ülkede 35 üniversite, 80 kolej var. Her branşta eğitim veriyorlar. İlkokul birinci sınıftan, master veya doktoraya kadar tüm eğitim ücretsiz.

    4- Aile planlaması yasası, 1956 yılında hazırlanmış. Bu yasa gereğince her aile 3'ten fazla çocuk yapamıyor.

    5- Resmi nikah, tek geçerli aile sistemi. İmam nikahlı ikinci eş yasalarla yasaklanmış.

    6- Ülke, çevre değerlerini kabul ettiğinden her yer tertemiz. Çünkü çevreyi kirletenler hapis cezası ile cezalandırılıyor.

    7- 800 gr ekmeğin fiyatı 30 kuruş, Bir kg dana bifteği 13 TL.

    8- Bu ziraat ülkesinin ihracat malları zeytinyağı, tahıllar, portakal, limon, ton balığı.

    9- İthalat çok yüksek vergilere tabi.

    10- Türban, resmi daireler ve eğitim kurumlarında yasak, ancak sosyal yaşamda serbest.

    11- Yılda bir kez ağaç festivali düzenleniyor. Festival sırasında herkes bir ağaç dikiyor.

    12- Yılda bir kez dağa tırmanma festivali düzenleniyor. Her ülkeden bu ülkedeki boynuz dağına tırmanmak için turistler akın ediyor.

    13- Ülkede 60 milyon zeytin, 3.5 milyon portakal ve 800 bin adet limon ağacı var.

    14- Din ve devlet işleri tamamen birbirinden ayrı.

    15- Başkentin ana caddesinde, kocaman bir posterde, bir kadın polisin, 3 çocuklu bir hanımı trafikte yönlendirişi resmedilmiş.

    16- Bu posterin altında şöyle yazıyor: ''Ülkemizdeki iş kadınları, sokak düzenimizi sağlamakta baş etkendir."

    17- Her öğrencinin birinci lisanı Arapça, ikinci lisanı Fransızca. Bunun haricinde, isteyenlere 5 yıl İngilizce eğitimi veriliyor.

    18- Ülkenin dış borç gibi bir derdi yok.

    19- Her taraf çiçek, çimen ve ağaçlarla süslenmiş. Bunları koparan, yolan, sertifikasız ağaç kesen herkese hapis cezası veriliyor.

    20- Sokaklarda gezen bir tek başıboş kedi veya köpek yok.

    21- Bir şoförün aylığı 400 dolar. Bunun dörtte ya da beşte birini kiraya veriyor. Kalanı ile kimseye muhtaç olmadan yaşayabiliyor ve para biriktirebiliyor.

    22- Emeklilik yaşı 60 olarak belirlenmiş. Her vatandaş vergisini vermekle gurur duyuyor.

    23- Elli - altmış bin kişilik üstü kapalı futbol stadyumları var.

    24- Devlette hortumculuk şimdiye kadar hiç duyulmamış ve görülmemiş.

    25- İthalattan çok, yerli üretime önem veriliyor.

    26- Kentlerdeki duvarlarda, sanatçıların yaptığı, bizde bazı çevrelerin ''müstehcen'' bulma ihtimali olan kadın resimleri yer alıyor.

    27- Art deko tarzı süslü mimariyi yansıtan eski binalar çok iyi korunmuş durumda.

    28- Siyasette 4 parti var. Bu yıl yapılacak başkanlık seçimine 2 aday katılacak. Hükümette 24 bakan var.

    29- Halk sürekli çalışıyor ve üretiyor. Lüks ve ihtiras peşinde olan yok. Kazanç ''eşitlikçi'' bir biçimde paylaşılıyor. Bu, yaşamlarından belli oluyor.

    30- Bu ülkede ezan okunurken mutlaka durup dinlersiniz. Zira, hiçbir minarede sonuna kadar açılmış, yarısı da patlak hoparlörler yoktur. Müezzin şerefeye kadar zahmet edip çıkar ve oradan okur. Ve gerçekten çok güzel okur, herkes de onu dinler.

    31-Kadınlar yasalar önünde gerçekten birinci sınıf vatandaştır. Mirasta kız çocukları daha önde tutulur. Kadın istemediği sürece boşanmak çok zordur. Veee en çarpıcı fark da şudur:
    Bir kadına arabınızla çarpıp yaralarsanız, alacağınız ceza, erkeği yaraladığınız zaman alacağınız cezadan yaklaşık
    %50 daha fazladır.

    32-Çöldeki bedevi bile ana dili gibi bir yabancı dil konuşur.

    33-Kanun ve kurallara uyulur. Çölde LandRover'la turistleri safariye götüren şoför, dümdüz ve kaymak gibi bir asfalt yolda günlerce, saatte 60 km. hızın üstüne çıkmayarak beni deli etmişti.

    34- Ne tarihi dokuları, ne de cennet gibi bir doğaları var. Aslında, yılan, akrep ve çölden başka hiçbir şeyleri yok. Ama Şubat'ta da Mayıs'ta da, Eylül'de de, Kasım'da da, her taraf turistle doludur.

    35-Etrafta bir tane bile maganda göremezsiniz.

    36-Zeytin ağacı ve zeytin üretimi neredeyse bizim kadardır.

    37-Ülke büyüklüğü bizimkinin BEŞTE BİRİ. Nüfus da yaklaşık SEKİZDE BİRİ kadardır!!!

    Bu ülkenin adı TUNUS!
    Tunus'un efsanevi kurucu lideri Habib Burgiba
    TUNUS 1- Halkı % 100 müslümandır. 2- Cumhurbaşkanını halk, başbakanı parlemento seçiyor. 3- Nüfusu 9 milyon. Ülkede 35 üniversite, 80 kolej var. Her branşta eğitim veriyorlar. İlkokul birinci sınıftan, master veya doktoraya kadar tüm eğitim ücretsiz. 4- Aile planlaması yasası, 1956 yılında hazırlanmış. Bu yasa gereğince her aile 3'ten fazla çocuk yapamıyor. 5- Resmi nikah, tek geçerli aile sistemi. İmam nikahlı ikinci eş yasalarla yasaklanmış. 6- Ülke, çevre değerlerini kabul ettiğinden her yer tertemiz. Çünkü çevreyi kirletenler hapis cezası ile cezalandırılıyor. 7- 800 gr ekmeğin fiyatı 30 kuruş, Bir kg dana bifteği 13 TL. 8- Bu ziraat ülkesinin ihracat malları zeytinyağı, tahıllar, portakal, limon, ton balığı. 9- İthalat çok yüksek vergilere tabi. 10- Türban, resmi daireler ve eğitim kurumlarında yasak, ancak sosyal yaşamda serbest. 11- Yılda bir kez ağaç festivali düzenleniyor. Festival sırasında herkes bir ağaç dikiyor. 12- Yılda bir kez dağa tırmanma festivali düzenleniyor. Her ülkeden bu ülkedeki boynuz dağına tırmanmak için turistler akın ediyor. 13- Ülkede 60 milyon zeytin, 3.5 milyon portakal ve 800 bin adet limon ağacı var. 14- Din ve devlet işleri tamamen birbirinden ayrı. 15- Başkentin ana caddesinde, kocaman bir posterde, bir kadın polisin, 3 çocuklu bir hanımı trafikte yönlendirişi resmedilmiş. 16- Bu posterin altında şöyle yazıyor: ''Ülkemizdeki iş kadınları, sokak düzenimizi sağlamakta baş etkendir." 17- Her öğrencinin birinci lisanı Arapça, ikinci lisanı Fransızca. Bunun haricinde, isteyenlere 5 yıl İngilizce eğitimi veriliyor. 18- Ülkenin dış borç gibi bir derdi yok. 19- Her taraf çiçek, çimen ve ağaçlarla süslenmiş. Bunları koparan, yolan, sertifikasız ağaç kesen herkese hapis cezası veriliyor. 20- Sokaklarda gezen bir tek başıboş kedi veya köpek yok. 21- Bir şoförün aylığı 400 dolar. Bunun dörtte ya da beşte birini kiraya veriyor. Kalanı ile kimseye muhtaç olmadan yaşayabiliyor ve para biriktirebiliyor. 22- Emeklilik yaşı 60 olarak belirlenmiş. Her vatandaş vergisini vermekle gurur duyuyor. 23- Elli - altmış bin kişilik üstü kapalı futbol stadyumları var. 24- Devlette hortumculuk şimdiye kadar hiç duyulmamış ve görülmemiş. 25- İthalattan çok, yerli üretime önem veriliyor. 26- Kentlerdeki duvarlarda, sanatçıların yaptığı, bizde bazı çevrelerin ''müstehcen'' bulma ihtimali olan kadın resimleri yer alıyor. 27- Art deko tarzı süslü mimariyi yansıtan eski binalar çok iyi korunmuş durumda. 28- Siyasette 4 parti var. Bu yıl yapılacak başkanlık seçimine 2 aday katılacak. Hükümette 24 bakan var. 29- Halk sürekli çalışıyor ve üretiyor. Lüks ve ihtiras peşinde olan yok. Kazanç ''eşitlikçi'' bir biçimde paylaşılıyor. Bu, yaşamlarından belli oluyor. 30- Bu ülkede ezan okunurken mutlaka durup dinlersiniz. Zira, hiçbir minarede sonuna kadar açılmış, yarısı da patlak hoparlörler yoktur. Müezzin şerefeye kadar zahmet edip çıkar ve oradan okur. Ve gerçekten çok güzel okur, herkes de onu dinler. 31-Kadınlar yasalar önünde gerçekten birinci sınıf vatandaştır. Mirasta kız çocukları daha önde tutulur. Kadın istemediği sürece boşanmak çok zordur. Veee en çarpıcı fark da şudur: Bir kadına arabınızla çarpıp yaralarsanız, alacağınız ceza, erkeği yaraladığınız zaman alacağınız cezadan yaklaşık %50 daha fazladır. 32-Çöldeki bedevi bile ana dili gibi bir yabancı dil konuşur. 33-Kanun ve kurallara uyulur. Çölde LandRover'la turistleri safariye götüren şoför, dümdüz ve kaymak gibi bir asfalt yolda günlerce, saatte 60 km. hızın üstüne çıkmayarak beni deli etmişti. 34- Ne tarihi dokuları, ne de cennet gibi bir doğaları var. Aslında, yılan, akrep ve çölden başka hiçbir şeyleri yok. Ama Şubat'ta da Mayıs'ta da, Eylül'de de, Kasım'da da, her taraf turistle doludur. 35-Etrafta bir tane bile maganda göremezsiniz. 36-Zeytin ağacı ve zeytin üretimi neredeyse bizim kadardır. 37-Ülke büyüklüğü bizimkinin BEŞTE BİRİ. Nüfus da yaklaşık SEKİZDE BİRİ kadardır!!! Bu ülkenin adı TUNUS! Tunus'un efsanevi kurucu lideri Habib Burgiba
    0 Comments 0 Shares
  • Türkiye'de bir ilkokulun duvarları;

    Gökbayrak ve albayrak yan yana!
    Türkiye'de bir ilkokulun duvarları; Gökbayrak ve albayrak yan yana!
    0 Comments 0 Shares
  • ŞAKA GİBİ GELİYOR AMA İNANIN BUNLARIN HEPSİ GERÇEK

    DÜŞÜNÜN;

    Hava buz gibi.
    Camiye gittiniz.

    Şadırvan da abdest alacaksınız ama buz gibi su içinizi titretiyor.

    Tam o anda elinde ibrik yanınızda bir genç bitiyor.

    “Buyurun Beyefendi” diyor.

    “Abdestinizi sıcak suyla alın”

    Şaşırıyorsunuz.

    Sonra gencin yakasındaki karta ilişiyor gözünüz:

    “Kışın Abdest Alanlara Sıcak Su Temin Etme Vakfı Görevlisi!” yazıyor.

    Ya da tam tersi.

    Ağustos sıcağı, dilinizi damağınıza yapıştırmış.

    “Şöyle buz gibi bir su olsaydı” diye içinizden geçirirken, bir bardak uzanıyor elinize.

    Suyu kana kana içiyorsunuz, içiniz ferahlıyor.

    Teşekkür etmek ve eline üç-beş kuruş tutuşturmak için bardağı uzatan gence dönüyorsunuz.

    Ama o parayı kabul etmiyor.

    Daha da şaşırıyor ve “Sen de kimsin?” diyorsunuz.

    “Ben, Yaz Günleri Soğuk Su Dağıtma Vakfı Görevlisiyim” diyor genç.

    Bitmedi, çok fakirsiniz.

    Evlilik çağına gelmiş bir kızınız var.

    Ama çeyizi bile yok.

    Bir gün akşam karanlığı çökmek üzereyken, kapınız çalıyor.

    Kapıda iki bayan; ellerinde paket paket danteller, el işlemeleri, çeyizlik havlular, saten örtüler.

    Gözünüz yaşlı, sesiniz titrek soruyorsunuz; “Siz de kimsiniz?”

    “Biz” diyorlar. “Fakir Kızlara Çeyiz Hazırlama Vakfı‘ndan geliyoruz”

    Şaka gibi geliyor ama inanın bunların hepsi gerçek.

    Hem de bundan 500 yıl önce bu topraklarda yaşanıyordu.

    Nereden mi biliyorum?

    Vakıflar Genel Müdürlüğü, harika bir çalışma yapmış.

    Osmanlı‘da kurulan vakıfların listesini çıkarmış.

    İnsan okudukça çarpılıyor, tüyleri diken diken oluyor.

    “Yarabbi bu nasıl büyük bir medeniyettir, nasıl üstün bir meziyettir” demekten kendini alamıyor insan.

    Kimisi 15. yüzyılda kurulmuş, kimisi 16. yüzyılda

    İşte Osmanlı’da kurulan vakıflar:

    1. Güzel Yazı Öğretme Vakfı,
    2. Sokak Hayvanlarına Ekmek Verme Vakfı,
    3. Hastalara Evinde Bakma Vakfı,
    4. Kızlara Çeyiz Hazırlama Vakfı,
    5. Duvar Yazılarını Silme Vakfı,
    6. Kadın Sığınma Evi Vakfı,
    7. Sıcak Pide Dağıtma Vakfı,
    8. Yaz Günlerinde Soğuk Su Dağıtma Vakfı,
    9. Kışın Abdest Alanlara Sıcak Su Temin Etme Vakfı,
    10.Sıcakta Sebillere Kar Koyma Vakfı,
    11.Yol Güvenliğini Sağlama Vakfı,
    12.Helalleşme Vakfı,
    13.Hristiyan Esirleri Kurtarma Vakfı,
    14.İlkokul Hocalarına Tütünü Yasaklama Vakfı,
    15.Yoksul Mahkumlara Harçlık Verme Vakfı,
    16.Güvercin hane Yaptırma Vakfı,
    17.Leylekleri Koruma Vakfı,
    18.Dara Düşenlerin Vergisini Ödeme Vakfı,
    19.İflas Eden Tüccarlara Yardım Vakfı,
    20.İlmi Kitapları Bağışlama Vakfı,
    21.Şehit ve Sahabe Türbelerini Tamir Etme Vakfı,
    22.Şehir Estetiğini Koruma Vakfı,
    23.Hayvanlara Mera Açma Vakfı.

    Daha onlarcası var.

    Ama hepsini yazmaya imkan yok..

    Umudumuz ve temennimiz bu tür vakıfların ülkemizde çoğalmasıdır. O zaman bu vatan maddi ve manevi saadetler içinde gül ve güli stana dönecektir, inşallah.
    Prof. Dr. Sıtkı Göksu
    Kaynak: İlginç Vakıflar / Vakıflar Gen. Müdürlüğü Yayını
    ŞAKA GİBİ GELİYOR AMA İNANIN BUNLARIN HEPSİ GERÇEK DÜŞÜNÜN; Hava buz gibi. Camiye gittiniz. Şadırvan da abdest alacaksınız ama buz gibi su içinizi titretiyor. Tam o anda elinde ibrik yanınızda bir genç bitiyor. “Buyurun Beyefendi” diyor. “Abdestinizi sıcak suyla alın” Şaşırıyorsunuz. Sonra gencin yakasındaki karta ilişiyor gözünüz: “Kışın Abdest Alanlara Sıcak Su Temin Etme Vakfı Görevlisi!” yazıyor. Ya da tam tersi. Ağustos sıcağı, dilinizi damağınıza yapıştırmış. “Şöyle buz gibi bir su olsaydı” diye içinizden geçirirken, bir bardak uzanıyor elinize. Suyu kana kana içiyorsunuz, içiniz ferahlıyor. Teşekkür etmek ve eline üç-beş kuruş tutuşturmak için bardağı uzatan gence dönüyorsunuz. Ama o parayı kabul etmiyor. Daha da şaşırıyor ve “Sen de kimsin?” diyorsunuz. “Ben, Yaz Günleri Soğuk Su Dağıtma Vakfı Görevlisiyim” diyor genç. Bitmedi, çok fakirsiniz. Evlilik çağına gelmiş bir kızınız var. Ama çeyizi bile yok. Bir gün akşam karanlığı çökmek üzereyken, kapınız çalıyor. Kapıda iki bayan; ellerinde paket paket danteller, el işlemeleri, çeyizlik havlular, saten örtüler. Gözünüz yaşlı, sesiniz titrek soruyorsunuz; “Siz de kimsiniz?” “Biz” diyorlar. “Fakir Kızlara Çeyiz Hazırlama Vakfı‘ndan geliyoruz” Şaka gibi geliyor ama inanın bunların hepsi gerçek. Hem de bundan 500 yıl önce bu topraklarda yaşanıyordu. Nereden mi biliyorum? Vakıflar Genel Müdürlüğü, harika bir çalışma yapmış. Osmanlı‘da kurulan vakıfların listesini çıkarmış. İnsan okudukça çarpılıyor, tüyleri diken diken oluyor. “Yarabbi bu nasıl büyük bir medeniyettir, nasıl üstün bir meziyettir” demekten kendini alamıyor insan. Kimisi 15. yüzyılda kurulmuş, kimisi 16. yüzyılda İşte Osmanlı’da kurulan vakıflar: 1. Güzel Yazı Öğretme Vakfı, 2. Sokak Hayvanlarına Ekmek Verme Vakfı, 3. Hastalara Evinde Bakma Vakfı, 4. Kızlara Çeyiz Hazırlama Vakfı, 5. Duvar Yazılarını Silme Vakfı, 6. Kadın Sığınma Evi Vakfı, 7. Sıcak Pide Dağıtma Vakfı, 8. Yaz Günlerinde Soğuk Su Dağıtma Vakfı, 9. Kışın Abdest Alanlara Sıcak Su Temin Etme Vakfı, 10.Sıcakta Sebillere Kar Koyma Vakfı, 11.Yol Güvenliğini Sağlama Vakfı, 12.Helalleşme Vakfı, 13.Hristiyan Esirleri Kurtarma Vakfı, 14.İlkokul Hocalarına Tütünü Yasaklama Vakfı, 15.Yoksul Mahkumlara Harçlık Verme Vakfı, 16.Güvercin hane Yaptırma Vakfı, 17.Leylekleri Koruma Vakfı, 18.Dara Düşenlerin Vergisini Ödeme Vakfı, 19.İflas Eden Tüccarlara Yardım Vakfı, 20.İlmi Kitapları Bağışlama Vakfı, 21.Şehit ve Sahabe Türbelerini Tamir Etme Vakfı, 22.Şehir Estetiğini Koruma Vakfı, 23.Hayvanlara Mera Açma Vakfı. Daha onlarcası var. Ama hepsini yazmaya imkan yok.. Umudumuz ve temennimiz bu tür vakıfların ülkemizde çoğalmasıdır. O zaman bu vatan maddi ve manevi saadetler içinde gül ve güli stana dönecektir, inşallah. Prof. Dr. Sıtkı Göksu Kaynak: İlginç Vakıflar / Vakıflar Gen. Müdürlüğü Yayını
    0 Comments 0 Shares
  • Bosna Hersekli öğrenciler, depremzede akranları için Türkçe moral mektupları yazdı

    Bosna Hersek'te ilkokul
    seviyesinde seçmeli Türkçe eğitimi alan öğrenciler, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen çocuklar için mektup kaleme aldı
    Saraybosna YEE tarafından Türkiye'de depremzede çocuklara gönderilecek mektuplarda Bosnalı öğrenciler, "Başınız sağ olsun, dualarımız sizinle", "Geçmiş olsun Türkiye'm", "Kardeşlerimiz yanınızdayız" gibi ifadelere yer verdi.

    Bir Bosnalı öğrenci mektubuna "Kardeş Türkiye, deprem sizin topraklarınızda yaşansa da burada bizleri derinden sarstı. Fay kırıkları, can kırıklarımız gibi oldu. Tüm yaraların tez zamanda sarılması dileğiyle geçmiş olsun." mesajını yazarak duygularını ifade etti.

    #DiyanetHaber #Deprem #Kahramanmaras #BosnaHersek #Çocuk
    Bosna Hersekli öğrenciler, depremzede akranları için Türkçe moral mektupları yazdı Bosna Hersek'te ilkokul seviyesinde seçmeli Türkçe eğitimi alan öğrenciler, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen çocuklar için mektup kaleme aldı Saraybosna YEE tarafından Türkiye'de depremzede çocuklara gönderilecek mektuplarda Bosnalı öğrenciler, "Başınız sağ olsun, dualarımız sizinle", "Geçmiş olsun Türkiye'm", "Kardeşlerimiz yanınızdayız" gibi ifadelere yer verdi. Bir Bosnalı öğrenci mektubuna "Kardeş Türkiye, deprem sizin topraklarınızda yaşansa da burada bizleri derinden sarstı. Fay kırıkları, can kırıklarımız gibi oldu. Tüm yaraların tez zamanda sarılması dileğiyle geçmiş olsun." mesajını yazarak duygularını ifade etti. #DiyanetHaber #Deprem #Kahramanmaras #BosnaHersek #Çocuk
    0 Comments 0 Shares
  • Kalyon Holding, Gaziantep Islahiye’de 500 Konteynerli ve Üç Bin Kişilik Konteyner Kenti 10 Günde Kurdu ve Hizmete Açtı. Helal Olsun...
    Öyle ki Konteyner kent içinde Anaokulu, İlkokul, Ortaokul, 450 metrekarelik çocuk oyun alanı, sosyal giyim market, sosyal gıda market, kuaför, berber, kütüphane, bilim ve teknoloji merkezi, çamaşırhane, yemekhane, Mescit, İdari ofisler, Bin adet Ekmek üretme kapasiteli fırın İle tüm ihtiyaçlara cevap verebilecek şekilde donatıldı...
    İşte Bizim İnsanımız Böylesi Güzeldir. Kalyon Holding’e Teşekkürler. Yüce Rabbimiz Razı Olsun ve Kazancınıza Bereket Versin...
    Kalyon Holding, Gaziantep Islahiye’de 500 Konteynerli ve Üç Bin Kişilik Konteyner Kenti 10 Günde Kurdu ve Hizmete Açtı. Helal Olsun... Öyle ki Konteyner kent içinde Anaokulu, İlkokul, Ortaokul, 450 metrekarelik çocuk oyun alanı, sosyal giyim market, sosyal gıda market, kuaför, berber, kütüphane, bilim ve teknoloji merkezi, çamaşırhane, yemekhane, Mescit, İdari ofisler, Bin adet Ekmek üretme kapasiteli fırın İle tüm ihtiyaçlara cevap verebilecek şekilde donatıldı... İşte Bizim İnsanımız Böylesi Güzeldir. Kalyon Holding’e Teşekkürler. Yüce Rabbimiz Razı Olsun ve Kazancınıza Bereket Versin...
    0 Comments 0 Shares
More Results