• TÜRK Kültüründe "SARI - KIRMIZI - YEŞİL"

    İnsanları bir araya getiren, onların ortak değerlerde birleşip
    bir ulus olmalarına etki eden değerlerin başında renkler gelir.

    Sarı, kırmızı, yeşil, beyaz ve mavi...
    bu renkleri Türkler tarihleri boyunca kültürlerinde,
    günlük hayatlarında kullanmış, kimi zaman halı desenlerinde,
    kimi zaman giyim kuşamlarında hep bu renklerle bezenmişlerdir.

    Günümüzde, Türkmen-Yörüklerin kullandığı cepken, entari, potur, dizlik, çorap, çarık ve başlarına bağladıkları poçu’ları bu renklerle boyanmaktadır. Bu renkler ayrıca tarihte kurulmuş.

    Türk devletlerinin bayraklarında da kullanılmıştır.

    Bayrağımızdaki kırmızı ve beyaz
    Türk halkını bir bayrak altında toplayan renklerdir.

    Renklerin değişik anlamlar ifade etmesi ise
    mitolojiden de kaynaklanmakla birlikte uygarlıkla ilgilidir

    Bugün suni bir şekilde etnik hale getirilmeye çalışılan
    Sarı , kırmızı ve yeşil de
    tamamen Türk kültüründe önem verilen renkleridir zaten.

    Türklerden, renklerin yön belirten sembolik anlamları konusuna
    ilk defa dikkatimizi çeken Ziya Gökalp’tir.

    Renkler Türk kültüründe yön bildiren kavramlardır.

    Bunların ötesinde Türk gelenek, görenek ve kültüründe
    gücü, kuvveti, hakimiyeti işaret etmek için sarı rengin ön plana çıktığı görülmektedir.

    3 RENGİN ANLAMI

    YEŞİL : DİRİLİK,TAZELİK,GENÇLİK

    SARI : MERKEZ,HÜKÜMRANLIK

    KIRMIZI : TANRI, KORUYUCU RUH, OCAK(EV),

    DİRLİK, BAĞIMSIZLIK, HÜRRİYET



    Türk tarihinin muhtelif devrelerinde renklerin yönleri ifade etmek için kullanıldığını biliyoruz. Dört yönün her birisi ayrı renk ile şekillenmiştir

    Kara Kuzey
    Kızıl (Al) Güney
    Gök (Yeşil) Doğu
    Ak Batı

    Bu konuda Alföldi’nin II. Tarih Kongresinde sunduğu bildiride:

    “Moğol kavimlerinin bayrak direklerinde sallanan beş renkli hamailler
    (yeşil, beyaz,kırmızı, kara ve sarı)
    şüphesiz Çinlilerde olduğu gibi onlarda da dört kutbun
    ve dünyanın merkezinin renklerine tekabül eder.

    ____________Sarı

    Temel olarak neşe ve keyif verici bir renk olan sarı,
    Türk kültüründe yön bildirme açısından dünyanın merkezinin sembolüdür.

    Aynı zamanda bilgeliği, anlayışı
    ve yüksek düzeyde sezgisel kavrayışı da açığa çıkarır.

    Bu renk Türk mitolojisindeki Ülgen’le doğrudan doğruya ilintilidir.

    Ülgen’in öyle bir sarayı vardır ki bu sarayın kapıları altından olup Ülgen
    de altın bir taht üzerinde oturmaktadır.

    Bugün kullanılan sarı da, Osmanlı dörneminde sırma sarısı olarak ifade edilen sarı da hep altın sarısı olmuştur.

    Altın tonlarındaki sarı,
    ruhsal kusursuzluğu, huzur ve dinlenmeyi temsil eder.

    Ögel:
    “Kanaatimizce, Ülgen’in altın tahtının sembolü olarak dünyanın merkezinin işareti diye kabul edilmiş olan sarı renk, bu sembol anlamını Türklerin çizmelerinin (edik) rengi olarak da uzun yıllar sürdürmüştür.

    Zira, bilindiği gibi Türkmenler yüzyıllarca, sarı edik ile
    kızıl keçeden külah giymişlerdir.

    Halkımız arasında bugün de çok yaygın olarak kullanılan
    ‘Sarı Çizmeli Mehmet Ağa’ deyiminin de kaynağı
    bu tarih ve kültür geleneğimizdir...

    Türklerde sarı rengin hükümranlık rengi olarak
    kullanılmasıyla ilgili tarihi bilgilere baktığımız zaman ise:

    Meselâ Uygur Türk yazılı belgelerinde ‘sarıg urunggu’ yani sarı bayrak,
    bir burcun adı olarak geçmektedir.”13 demektedir.

    Sarı renk, Memlük ve ve Altın Ordusu devletlerinde çok kullanılmış, bayraklarının ana rengi olmuştur.

    Sarı renk aynı zamanda güneşin rengi ve simgesidir.

    Sarı tonlu meyve ve sebzelerin, bağırsaklar için
    iyileştirici etki yapan ve sinirleri sakinleştiren bir eğilim gösterir.

    Sarı renk ile de tedavi edilebildiği söylenen bazı hastalıklar bulunmaktadır. Bunlar arasında böbrek rahatsızlıkları, hazımsızlık, felç, bitkinlik,
    egzama ile sindirim sistemiyle ilgili bazı hastalıklar sayılabilir.

    Türk destanlarında ise
    sarı renk kötülük ve felaket sembolü olarak görülmüştür.

    Sarı ejderha Türk masallarında kuşku ve kötü duygular veren bir motiftir.

    Sarı renk Anadolu kültüründe hastalık sembolü olarak bilinir.

    ____________Kırmızı (Al, Kızıl)

    Halk arasında al ve kızıl adları ile de bilinen kırmızı renk
    genel kültürümüzde heyecan, kudret ve akıncılığın sembolüdür.

    Cesaret, hayatta kalma ve hayat verme unsuru olarak bilinen kırmızı
    kan rengi olup yüzyıllar boyu Tehlikenin ve tahribatın simgesi olmuştur.
    Trafik ışıklarında dur sinyali olarak kullanılmasının nedeni de budur.

    Tarihimizin başlangıcından beri manevi ve milli renk olarak algılanmakta, Türk duygusunu yansıtan milli bir sembol olarak görülmektedir.

    Rengini kandan alan kırmızı eski çağlarda yaşamın yenilenmesi olarak düşünülmüş, yontma taş ve cilalı taş dönemlerinde gömütlerde bulunan kemiklerin kırmızı renge boyanmış olmasının nedeni buna bağlanmaktadır.

    Anadolu’nun ana tanrıçası Kibele’nin olduğu gibi
    İbrahim Peygamber ve Meryem’in de simgesi kırmızıdır.

    Hakanların al kaftan giymeleri hakanlık sembolü idi.

    Yavuz Sultan Selim’in 1516’da Ridaniye savaşına giderken ve savaş alanında kırmızı kaftan giyip beline kırmızı kemer takıp ayağına da sarı çizme giydiği tarihî belgelerden anlaşılmaktadır.

    Bu sembol zamanla anlam değiştirip düğünlerde damada al kaftan giydirme ve gelinlere al duvak takma geleneğine dönüşmüş, zamanla bu gelenek de değişime uğrayarak damada siyah elbise giydirilmiş, geline de beyaz duvak ve gelinlik takılır olmuştur.

    Halen Başkurtlarda sürdürülen damada kızıl cepken giydirilme geleneği,
    eski kızıl kaftanın kalıntısı olarak görülmektedir.

    Kırmızı güneşin doğuşunda ve batışında büründüğü renk olduğu için Türkmenlerce kutsal sayılmıştır.

    Türklerin eski inançları arasında
    koruyucu ruh olarak “Al Ateş” denilen
    ateş tanrısına inanılmakta idi.

    Eski devirlerden beri Türk hakanlarının al bayrak kullanması
    ateş kültü ve koruyucu ruh inancına dayanmaktadır.

    Rusların İgor destanında Kıpçak Türklerinin kızıl bayrağından söz edilmesi Türkleri savaşlarda kırmızı bayrak kullanması konusunda ileri sürülen bilgileri
    doğrulamaktadır.

    Kırgızların bayrak yerine aslı alev olan yalav sözcüğünü kullanması da
    ateş kültünden kaynaklanmaktadır.

    Kaşgarlı Mahmud’un:
    Ağdı kızıl bayrak
    Toğdı kara toprak

    biçimindeki dizeleri Türklerde kızıl bayrağın savaş bayrağı olarak kullanılışını işaret eden belgelerdendir.

    Osmanlıların kırmızı bayrağı seçmesi olayı da Reşat Genç tarafından: “Osmangazi hazretleri ak sancağı (Anadolu Selçuklu Sultanı’ndan) almadan önce, harb bayrağı için kızıl rengi seçip kabul etmişlerdi.

    Aşiret mensuplarını kolayca harb bayrağı altına toplayabilmek için onların tab’an meclup oldukları (yani yaradılışlarından tutkun oldukları) al renkli bayrağın manevi tesiri bulunduğunu takdir eylemişlerdi.”8 diye açıklanmaktadır.

    Abdülkadır İnan: “Al kelimesinin ateş kültü ile bağlı olduğunu gösteren bir emmare de bütün Türk kavimlerinde yaygın olan Alaslama merasimidir.

    Alaslama orta ve doğu Türklerinde ateşle temizleme ve takdis merasimidir.

    Anadolu’da da alaslama bir tedavi usulüdür.
    Bunun için kırk bır tane al renkli keten bezinden, okuya okuya parmağa bir ip yumağı yapılır. Sonra bu yumak ateşte yakılarak külü tekrar bir al bez üzerine konur ve bununla alazlanır.

    Al ruhu eski Türk panteonunda kuvvetli, belki hami tanrılardan biri olmuştur.

    Al kelimesinin ateş kültüyle alakası olması bilhassa bu ruhun en eski devirlerde hami ruh, ateş ve ocak ilahesi olduğunu göstermektedir.9

    Türk sosyal yaşamında kırmızı renk o kadar geniş yer tutmuştur ki
    Türk halılarında da genç kızlar kırmızı rengi hakim renk olarak kullanmışlardır.

    Türkün gözü alda olur söylemi de
    sosyal yaşamda kırmızının etkinliğini vurgulamaktadır.

    Al renk ile ilgili geleneklerden günümüzde hamile kadınlarla ilgili Al bastı olgusu da aynı kültün devamı konumunda görülmektedir.

    Kırmızı renk ile tedavi edilebildiği söylenen bazı hastalıklar olduğu bilinmektedir.
    Bunlardan astım, felç, bronşit, zatürre, kabızlık ve tüberkülozdur.
    Kırmızı titreşimlerin kan basıncını artırıp tansiyonu yükselttiği deneylerle
    kanıtlanmıştır. Solunum yollarına kırmızı ışık tutulduğunda solunumun hızlandığı ve kırmızı ışığa uzunca bakılınca göz kırpmaların sıklaştığı da kırmızı ışıkla ilgili saptanan bulgular arasındadır.

    Anneyi ve çocuğu korumak için lohusaya ve bebeğe kırmızı tül örtülür. Kırmızı altın takılır ve şeker yedirilir. Kırmızı ve beyazın kutsallığına inanıldığından loğusa kadının başına örtülen kırmızı örtü beyaz bir kurdale
    ile bağlanmaktadır.

    ____________Yeşil

    Sarı rengin sıcaklığı, mavi rengin sakinlik ve huzurunu bünyesinde barındıran bu renk doğa rengi olup doğada ağaçların, bitkilerin sembolüdür.

    İslâmiyetle kutsallık kazanan yeşil, Safevi türkmen devletinin bayrağının ana rengi olmuş, Osmanlı sancaklarında uzun süre kullanılmıştır.

    Eski Türkçe’de yaşıl olarak kullanılan
    ve yaş kökünden türeyen bu sözcük eski kullanımını dış Türklerde halen korumaktadır.

    Türklerin yeşille ilgili olarak manevi inanmalarının kökü
    en eski dini inanmalarından kaynaklanmaktadır.

    “Türk mitolojisine göre hayır ilahı Ülgen’in,
    koruyucu ruh olarak kabul edilen yedi oğlundan birinin adı Yaşıl (yeşil) Kaan idi ve umumiyetle bitkilerin yetişip-büyümesini düzenlediğine inanılırdı.

    Ayrıca, yeşilliklerin Ülgen inanışı ile bağını gösteren mitolojik inanmaya göre Ülgen, insan vücudunu yarattıktan sonra Kuday’ın huzuruna kuzgun denilen
    kuşu göndererek yarattığı insan için can ister.

    Kuzgun semaya uçar. Canı alıp dönerken yerde bir leş görür. Dayanamayarak leşi yemek için ağzını açar. Gagasındaki can çam
    ormanına düşerek dağılır.

    Bundan dolayıdır ki çam, ardıç gibi ağaçlar yaz kış canlı kalıp
    yeşilliklerini muhafaza ederler.”12

    Orta Asya bozkırlarında hayvancılıkla geçinen ve konar göçer bir yaşam süren Türk halkı için doğa hayvanlarını beslemenin ve yaşamlarını sürdürmenin ana kaynağı oluşu nedeniyle doğa ve doğanın simgesi yeşilin önemi yadsınamaz. İlkbaharda çimenlerin açık yeşilinden ormanların koyu yeşiline kadar her tonu yatıştırıcı, iyileştirici, huzurlu ve sakinleştiricidir. Bahar yeşili, yeniden yaşamayı, yeniden canlanmayı ve neşeyi temsil etmektedir.

    Yeşil renkle de tedavi edildiği söylenen bazı hastalıklar bulunmaktadır. Bunlar, başta sinirsel rahatsızlıklar olmak üzere ülser, tifo, karın ağrısı, sıtma ve astımdır.

    Yaş sözü bütün Türk kavimlerinde insan ömrü için kullanılan bir sözcüktür.

    Eski Türkler yaşlarını söylerken örneğin “Ben kırk yaşarma (yeşerme) gördüm” Yani doğa yılda bir kez yeşerir, ben kırk kez doğanın yeşermesini görmüşüm. Yani kırk yaşındayım biçiminde yorumlandığı için yaş sözü ömür karşılığında kullanılmaktadır.

    Bağımsızlık mücadelesi veren esir Türk illerinin kurtuluş mücadelelerinde bu renkler bayraklara, kıyafetlere yansıtılmıştır. Doğu Türkistan dâvasının ulu savaşçısı, görklü lideri, büyük alpereni rahmetli İsa Yusuf ALPTEKİN’in, 94 yıllık ömrü boyunca uçmağa varıncaya kadar sırtından çıkarmadığı “Çapan”ının renkleri de sarı, kırmızı, yeşil’den mürekkepti. Doğu Türkistan Göçmenler Vakfı 2. Başkanı Arslan ALPTEKİN, “Bu renklerin Orta Asya steplerinde yaşayan Türk topluluklarının sosyo-kültürel ve günlük hayatlarında yoğun olarak kullanıldığını” ifade ederek: “Sarı, kırmızı, yeşil renkleri Türk kızlarımızın el işlerinde, kıyafetlerinde, bindallı’larında, düğün, toy, şölen yeri süslemelerinde görebiliriz. Kırmızı: şehit kanlarını, yeşil: tabiatı (doğayı), sarı: bereketi, beyaz: barışı, mavi ise gökyüzünü, Göktürklüğü ifade eder” demektedir.

    GÖKTÜRKLERDE YEŞİL-SARI-KIRMIZI RENKLER

    1935''de, Altay'larda; VII-XI. asırlarda yaşamış Türk beylerinin mezarlarında yapılan kazılarda; yeşil, sarı, kırmızı ipekli elbise giydirilmiş cesetlerin bulunması, bu üç rengin Türklerde milli olduğu kadar dini değeri de haiz bulunduğunu göstermektedir.(Belleten Sayı 43, 1947)

    SELÇUKLULARDA YEŞİL-SARI-KIRMIZI RENKLER

    Abdülcelil El Kazvini diyor ki: Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun bayrağı de yeşil-sarı-kırmızı idi. 1110-1189 yıllarında yaşayan İranlı büyük alim Abdülcelil el Kazvini (Hicri 556-560) (Miladi 1161-1165) yıllarında yazdığı Kitab'un Nakz adlı eserinin konu ile ilgili 608. sayfasında Türkçe tercümesiyle söyle diyor:

    "Selçukluların melikleri ve sultanları eğer yüzbin asker toplarlarsa, siyah Sancak askerlerde bulunmazdı; yeşil, sarı ve kırmızı Sancak bulundururlardı.

    OSMANLILARDA YEŞİL-SARI-KIRMIZI RENKLER

    Osmanlı İmparatorluğu ordularında da Sancaklar, Bayraklar ve Tuğlar Yeşil - Sarı - Kırmızı renkleri taşımışlardır.

    Osmanlıda hükümranlık bayrağı ve devlet başkanlığı forsu olarak kullanılan renkler de "sarı, kırmızı, yeşil" olarak görülmektedir.
    Türk kültür tarihinin başlangıcından bu yana milli birlik ve beraberliğimizin simgesi olarak kullanılan semboller ve renkler, bugün halen aynı işlevini sürdürmektedir.

    Türk Tarihi boyunca sarı kırmızı yeşil renkler hükümranlık renkleridir.

    Kaynaklar:

    -RENK DÜNYAMIZ VE TÜRK KÜLTÜRÜNDE RENKLER
    Yrd. Doç. Dr. Mehmet YARDIMCI
    -PROF. DR. REŞAT GENÇ " TÜRK İNANIŞLARI İLE MİLLİ GELENEKLERİNDE RENKLER VE SARI KIRMIZI YEŞİL - ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARI "
    -PROF. DR. Mustafa Kafalı "TÜRK KÜLTÜRÜNDE RENKLER- (YÖRTÜRK DERGİSİ SAYI : 42)"
    -PROF. DR. SADIK TURAL "ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ BAŞKANI"
    TÜRK Kültüründe "SARI - KIRMIZI - YEŞİL" İnsanları bir araya getiren, onların ortak değerlerde birleşip bir ulus olmalarına etki eden değerlerin başında renkler gelir. Sarı, kırmızı, yeşil, beyaz ve mavi... bu renkleri Türkler tarihleri boyunca kültürlerinde, günlük hayatlarında kullanmış, kimi zaman halı desenlerinde, kimi zaman giyim kuşamlarında hep bu renklerle bezenmişlerdir. Günümüzde, Türkmen-Yörüklerin kullandığı cepken, entari, potur, dizlik, çorap, çarık ve başlarına bağladıkları poçu’ları bu renklerle boyanmaktadır. Bu renkler ayrıca tarihte kurulmuş. Türk devletlerinin bayraklarında da kullanılmıştır. Bayrağımızdaki kırmızı ve beyaz Türk halkını bir bayrak altında toplayan renklerdir. Renklerin değişik anlamlar ifade etmesi ise mitolojiden de kaynaklanmakla birlikte uygarlıkla ilgilidir Bugün suni bir şekilde etnik hale getirilmeye çalışılan Sarı , kırmızı ve yeşil de tamamen Türk kültüründe önem verilen renkleridir zaten. Türklerden, renklerin yön belirten sembolik anlamları konusuna ilk defa dikkatimizi çeken Ziya Gökalp’tir. Renkler Türk kültüründe yön bildiren kavramlardır. Bunların ötesinde Türk gelenek, görenek ve kültüründe gücü, kuvveti, hakimiyeti işaret etmek için sarı rengin ön plana çıktığı görülmektedir. 3 RENGİN ANLAMI YEŞİL : DİRİLİK,TAZELİK,GENÇLİK SARI : MERKEZ,HÜKÜMRANLIK KIRMIZI : TANRI, KORUYUCU RUH, OCAK(EV), DİRLİK, BAĞIMSIZLIK, HÜRRİYET Türk tarihinin muhtelif devrelerinde renklerin yönleri ifade etmek için kullanıldığını biliyoruz. Dört yönün her birisi ayrı renk ile şekillenmiştir Kara Kuzey Kızıl (Al) Güney Gök (Yeşil) Doğu Ak Batı Bu konuda Alföldi’nin II. Tarih Kongresinde sunduğu bildiride: “Moğol kavimlerinin bayrak direklerinde sallanan beş renkli hamailler (yeşil, beyaz,kırmızı, kara ve sarı) şüphesiz Çinlilerde olduğu gibi onlarda da dört kutbun ve dünyanın merkezinin renklerine tekabül eder. ____________Sarı Temel olarak neşe ve keyif verici bir renk olan sarı, Türk kültüründe yön bildirme açısından dünyanın merkezinin sembolüdür. Aynı zamanda bilgeliği, anlayışı ve yüksek düzeyde sezgisel kavrayışı da açığa çıkarır. Bu renk Türk mitolojisindeki Ülgen’le doğrudan doğruya ilintilidir. Ülgen’in öyle bir sarayı vardır ki bu sarayın kapıları altından olup Ülgen de altın bir taht üzerinde oturmaktadır. Bugün kullanılan sarı da, Osmanlı dörneminde sırma sarısı olarak ifade edilen sarı da hep altın sarısı olmuştur. Altın tonlarındaki sarı, ruhsal kusursuzluğu, huzur ve dinlenmeyi temsil eder. Ögel: “Kanaatimizce, Ülgen’in altın tahtının sembolü olarak dünyanın merkezinin işareti diye kabul edilmiş olan sarı renk, bu sembol anlamını Türklerin çizmelerinin (edik) rengi olarak da uzun yıllar sürdürmüştür. Zira, bilindiği gibi Türkmenler yüzyıllarca, sarı edik ile kızıl keçeden külah giymişlerdir. Halkımız arasında bugün de çok yaygın olarak kullanılan ‘Sarı Çizmeli Mehmet Ağa’ deyiminin de kaynağı bu tarih ve kültür geleneğimizdir... Türklerde sarı rengin hükümranlık rengi olarak kullanılmasıyla ilgili tarihi bilgilere baktığımız zaman ise: Meselâ Uygur Türk yazılı belgelerinde ‘sarıg urunggu’ yani sarı bayrak, bir burcun adı olarak geçmektedir.”13 demektedir. Sarı renk, Memlük ve ve Altın Ordusu devletlerinde çok kullanılmış, bayraklarının ana rengi olmuştur. Sarı renk aynı zamanda güneşin rengi ve simgesidir. Sarı tonlu meyve ve sebzelerin, bağırsaklar için iyileştirici etki yapan ve sinirleri sakinleştiren bir eğilim gösterir. Sarı renk ile de tedavi edilebildiği söylenen bazı hastalıklar bulunmaktadır. Bunlar arasında böbrek rahatsızlıkları, hazımsızlık, felç, bitkinlik, egzama ile sindirim sistemiyle ilgili bazı hastalıklar sayılabilir. Türk destanlarında ise sarı renk kötülük ve felaket sembolü olarak görülmüştür. Sarı ejderha Türk masallarında kuşku ve kötü duygular veren bir motiftir. Sarı renk Anadolu kültüründe hastalık sembolü olarak bilinir. ____________Kırmızı (Al, Kızıl) Halk arasında al ve kızıl adları ile de bilinen kırmızı renk genel kültürümüzde heyecan, kudret ve akıncılığın sembolüdür. Cesaret, hayatta kalma ve hayat verme unsuru olarak bilinen kırmızı kan rengi olup yüzyıllar boyu Tehlikenin ve tahribatın simgesi olmuştur. Trafik ışıklarında dur sinyali olarak kullanılmasının nedeni de budur. Tarihimizin başlangıcından beri manevi ve milli renk olarak algılanmakta, Türk duygusunu yansıtan milli bir sembol olarak görülmektedir. Rengini kandan alan kırmızı eski çağlarda yaşamın yenilenmesi olarak düşünülmüş, yontma taş ve cilalı taş dönemlerinde gömütlerde bulunan kemiklerin kırmızı renge boyanmış olmasının nedeni buna bağlanmaktadır. Anadolu’nun ana tanrıçası Kibele’nin olduğu gibi İbrahim Peygamber ve Meryem’in de simgesi kırmızıdır. Hakanların al kaftan giymeleri hakanlık sembolü idi. Yavuz Sultan Selim’in 1516’da Ridaniye savaşına giderken ve savaş alanında kırmızı kaftan giyip beline kırmızı kemer takıp ayağına da sarı çizme giydiği tarihî belgelerden anlaşılmaktadır. Bu sembol zamanla anlam değiştirip düğünlerde damada al kaftan giydirme ve gelinlere al duvak takma geleneğine dönüşmüş, zamanla bu gelenek de değişime uğrayarak damada siyah elbise giydirilmiş, geline de beyaz duvak ve gelinlik takılır olmuştur. Halen Başkurtlarda sürdürülen damada kızıl cepken giydirilme geleneği, eski kızıl kaftanın kalıntısı olarak görülmektedir. Kırmızı güneşin doğuşunda ve batışında büründüğü renk olduğu için Türkmenlerce kutsal sayılmıştır. Türklerin eski inançları arasında koruyucu ruh olarak “Al Ateş” denilen ateş tanrısına inanılmakta idi. Eski devirlerden beri Türk hakanlarının al bayrak kullanması ateş kültü ve koruyucu ruh inancına dayanmaktadır. Rusların İgor destanında Kıpçak Türklerinin kızıl bayrağından söz edilmesi Türkleri savaşlarda kırmızı bayrak kullanması konusunda ileri sürülen bilgileri doğrulamaktadır. Kırgızların bayrak yerine aslı alev olan yalav sözcüğünü kullanması da ateş kültünden kaynaklanmaktadır. Kaşgarlı Mahmud’un: Ağdı kızıl bayrak Toğdı kara toprak biçimindeki dizeleri Türklerde kızıl bayrağın savaş bayrağı olarak kullanılışını işaret eden belgelerdendir. Osmanlıların kırmızı bayrağı seçmesi olayı da Reşat Genç tarafından: “Osmangazi hazretleri ak sancağı (Anadolu Selçuklu Sultanı’ndan) almadan önce, harb bayrağı için kızıl rengi seçip kabul etmişlerdi. Aşiret mensuplarını kolayca harb bayrağı altına toplayabilmek için onların tab’an meclup oldukları (yani yaradılışlarından tutkun oldukları) al renkli bayrağın manevi tesiri bulunduğunu takdir eylemişlerdi.”8 diye açıklanmaktadır. Abdülkadır İnan: “Al kelimesinin ateş kültü ile bağlı olduğunu gösteren bir emmare de bütün Türk kavimlerinde yaygın olan Alaslama merasimidir. Alaslama orta ve doğu Türklerinde ateşle temizleme ve takdis merasimidir. Anadolu’da da alaslama bir tedavi usulüdür. Bunun için kırk bır tane al renkli keten bezinden, okuya okuya parmağa bir ip yumağı yapılır. Sonra bu yumak ateşte yakılarak külü tekrar bir al bez üzerine konur ve bununla alazlanır. Al ruhu eski Türk panteonunda kuvvetli, belki hami tanrılardan biri olmuştur. Al kelimesinin ateş kültüyle alakası olması bilhassa bu ruhun en eski devirlerde hami ruh, ateş ve ocak ilahesi olduğunu göstermektedir.9 Türk sosyal yaşamında kırmızı renk o kadar geniş yer tutmuştur ki Türk halılarında da genç kızlar kırmızı rengi hakim renk olarak kullanmışlardır. Türkün gözü alda olur söylemi de sosyal yaşamda kırmızının etkinliğini vurgulamaktadır. Al renk ile ilgili geleneklerden günümüzde hamile kadınlarla ilgili Al bastı olgusu da aynı kültün devamı konumunda görülmektedir. Kırmızı renk ile tedavi edilebildiği söylenen bazı hastalıklar olduğu bilinmektedir. Bunlardan astım, felç, bronşit, zatürre, kabızlık ve tüberkülozdur. Kırmızı titreşimlerin kan basıncını artırıp tansiyonu yükselttiği deneylerle kanıtlanmıştır. Solunum yollarına kırmızı ışık tutulduğunda solunumun hızlandığı ve kırmızı ışığa uzunca bakılınca göz kırpmaların sıklaştığı da kırmızı ışıkla ilgili saptanan bulgular arasındadır. Anneyi ve çocuğu korumak için lohusaya ve bebeğe kırmızı tül örtülür. Kırmızı altın takılır ve şeker yedirilir. Kırmızı ve beyazın kutsallığına inanıldığından loğusa kadının başına örtülen kırmızı örtü beyaz bir kurdale ile bağlanmaktadır. ____________Yeşil Sarı rengin sıcaklığı, mavi rengin sakinlik ve huzurunu bünyesinde barındıran bu renk doğa rengi olup doğada ağaçların, bitkilerin sembolüdür. İslâmiyetle kutsallık kazanan yeşil, Safevi türkmen devletinin bayrağının ana rengi olmuş, Osmanlı sancaklarında uzun süre kullanılmıştır. Eski Türkçe’de yaşıl olarak kullanılan ve yaş kökünden türeyen bu sözcük eski kullanımını dış Türklerde halen korumaktadır. Türklerin yeşille ilgili olarak manevi inanmalarının kökü en eski dini inanmalarından kaynaklanmaktadır. “Türk mitolojisine göre hayır ilahı Ülgen’in, koruyucu ruh olarak kabul edilen yedi oğlundan birinin adı Yaşıl (yeşil) Kaan idi ve umumiyetle bitkilerin yetişip-büyümesini düzenlediğine inanılırdı. Ayrıca, yeşilliklerin Ülgen inanışı ile bağını gösteren mitolojik inanmaya göre Ülgen, insan vücudunu yarattıktan sonra Kuday’ın huzuruna kuzgun denilen kuşu göndererek yarattığı insan için can ister. Kuzgun semaya uçar. Canı alıp dönerken yerde bir leş görür. Dayanamayarak leşi yemek için ağzını açar. Gagasındaki can çam ormanına düşerek dağılır. Bundan dolayıdır ki çam, ardıç gibi ağaçlar yaz kış canlı kalıp yeşilliklerini muhafaza ederler.”12 Orta Asya bozkırlarında hayvancılıkla geçinen ve konar göçer bir yaşam süren Türk halkı için doğa hayvanlarını beslemenin ve yaşamlarını sürdürmenin ana kaynağı oluşu nedeniyle doğa ve doğanın simgesi yeşilin önemi yadsınamaz. İlkbaharda çimenlerin açık yeşilinden ormanların koyu yeşiline kadar her tonu yatıştırıcı, iyileştirici, huzurlu ve sakinleştiricidir. Bahar yeşili, yeniden yaşamayı, yeniden canlanmayı ve neşeyi temsil etmektedir. Yeşil renkle de tedavi edildiği söylenen bazı hastalıklar bulunmaktadır. Bunlar, başta sinirsel rahatsızlıklar olmak üzere ülser, tifo, karın ağrısı, sıtma ve astımdır. Yaş sözü bütün Türk kavimlerinde insan ömrü için kullanılan bir sözcüktür. Eski Türkler yaşlarını söylerken örneğin “Ben kırk yaşarma (yeşerme) gördüm” Yani doğa yılda bir kez yeşerir, ben kırk kez doğanın yeşermesini görmüşüm. Yani kırk yaşındayım biçiminde yorumlandığı için yaş sözü ömür karşılığında kullanılmaktadır. Bağımsızlık mücadelesi veren esir Türk illerinin kurtuluş mücadelelerinde bu renkler bayraklara, kıyafetlere yansıtılmıştır. Doğu Türkistan dâvasının ulu savaşçısı, görklü lideri, büyük alpereni rahmetli İsa Yusuf ALPTEKİN’in, 94 yıllık ömrü boyunca uçmağa varıncaya kadar sırtından çıkarmadığı “Çapan”ının renkleri de sarı, kırmızı, yeşil’den mürekkepti. Doğu Türkistan Göçmenler Vakfı 2. Başkanı Arslan ALPTEKİN, “Bu renklerin Orta Asya steplerinde yaşayan Türk topluluklarının sosyo-kültürel ve günlük hayatlarında yoğun olarak kullanıldığını” ifade ederek: “Sarı, kırmızı, yeşil renkleri Türk kızlarımızın el işlerinde, kıyafetlerinde, bindallı’larında, düğün, toy, şölen yeri süslemelerinde görebiliriz. Kırmızı: şehit kanlarını, yeşil: tabiatı (doğayı), sarı: bereketi, beyaz: barışı, mavi ise gökyüzünü, Göktürklüğü ifade eder” demektedir. GÖKTÜRKLERDE YEŞİL-SARI-KIRMIZI RENKLER 1935''de, Altay'larda; VII-XI. asırlarda yaşamış Türk beylerinin mezarlarında yapılan kazılarda; yeşil, sarı, kırmızı ipekli elbise giydirilmiş cesetlerin bulunması, bu üç rengin Türklerde milli olduğu kadar dini değeri de haiz bulunduğunu göstermektedir.(Belleten Sayı 43, 1947) SELÇUKLULARDA YEŞİL-SARI-KIRMIZI RENKLER Abdülcelil El Kazvini diyor ki: Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun bayrağı de yeşil-sarı-kırmızı idi. 1110-1189 yıllarında yaşayan İranlı büyük alim Abdülcelil el Kazvini (Hicri 556-560) (Miladi 1161-1165) yıllarında yazdığı Kitab'un Nakz adlı eserinin konu ile ilgili 608. sayfasında Türkçe tercümesiyle söyle diyor: "Selçukluların melikleri ve sultanları eğer yüzbin asker toplarlarsa, siyah Sancak askerlerde bulunmazdı; yeşil, sarı ve kırmızı Sancak bulundururlardı. OSMANLILARDA YEŞİL-SARI-KIRMIZI RENKLER Osmanlı İmparatorluğu ordularında da Sancaklar, Bayraklar ve Tuğlar Yeşil - Sarı - Kırmızı renkleri taşımışlardır. Osmanlıda hükümranlık bayrağı ve devlet başkanlığı forsu olarak kullanılan renkler de "sarı, kırmızı, yeşil" olarak görülmektedir. Türk kültür tarihinin başlangıcından bu yana milli birlik ve beraberliğimizin simgesi olarak kullanılan semboller ve renkler, bugün halen aynı işlevini sürdürmektedir. Türk Tarihi boyunca sarı kırmızı yeşil renkler hükümranlık renkleridir. Kaynaklar: -RENK DÜNYAMIZ VE TÜRK KÜLTÜRÜNDE RENKLER Yrd. Doç. Dr. Mehmet YARDIMCI -PROF. DR. REŞAT GENÇ " TÜRK İNANIŞLARI İLE MİLLİ GELENEKLERİNDE RENKLER VE SARI KIRMIZI YEŞİL - ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARI " -PROF. DR. Mustafa Kafalı "TÜRK KÜLTÜRÜNDE RENKLER- (YÖRTÜRK DERGİSİ SAYI : 42)" -PROF. DR. SADIK TURAL "ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ BAŞKANI"
    0 Comments 0 Shares
  • Hoşgeldin İlkbahar! Baharın müjdecisi #Nevruz Bayramı Kutlu Olsun!

    Birliğin, bolluğun ve bereketin müjdecisi Nevruz Bayramı'mız kutlu olsun. Nevruz'un, başta ülkemiz olmak üzere tüm dünyaya sağlık ve huzur getirmesini diliyorum.

    🌤
    Hello Spring and Happy #Nowruz

    #spring #ilkbahar #equinox #ekinoks #21mart #march21 #firstdayofspring #baharınilkgünü #umut #hope
    Hoşgeldin İlkbahar!🌼 Baharın müjdecisi #Nevruz Bayramı Kutlu Olsun!🌸🌻🌺 Birliğin, bolluğun ve bereketin müjdecisi Nevruz Bayramı'mız kutlu olsun. Nevruz'un, başta ülkemiz olmak üzere tüm dünyaya sağlık ve huzur getirmesini diliyorum.🌸🌸 🌸🌿🌤💐🥀🦋🐞🐝🌈 Hello Spring and Happy #Nowruz🍀 #spring #ilkbahar #equinox #ekinoks #21mart #march21 #firstdayofspring #baharınilkgünü #umut #hope
    0 Comments 0 Shares 2
  • Hoşgeldin İlkbahar! Baharın müjdecisi #Nevruz Bayramı Kutlu Olsun!

    Birliğin, bolluğun ve bereketin müjdecisi Nevruz Bayramı'mız kutlu olsun. Nevruz'un, başta ülkemiz olmak üzere tüm dünyaya sağlık ve huzur getirmesini diliyorum.

    🌤
    Hello Spring and Happy #Nowruz

    #spring #ilkbahar #equinox #ekinoks #21mart #march21 #firstdayofspring #baharınilkgünü #umut #hope
    Hoşgeldin İlkbahar!🌼 Baharın müjdecisi #Nevruz Bayramı Kutlu Olsun!🌸🌻🌺 Birliğin, bolluğun ve bereketin müjdecisi Nevruz Bayramı'mız kutlu olsun. Nevruz'un, başta ülkemiz olmak üzere tüm dünyaya sağlık ve huzur getirmesini diliyorum.🌸🌸 🌸🌿🌤💐🥀🦋🐞🐝🌈 Hello Spring and Happy #Nowruz🍀 #spring #ilkbahar #equinox #ekinoks #21mart #march21 #firstdayofspring #baharınilkgünü #umut #hope
    0 Comments 0 Shares
  • Tıpkı “Dört mevsim”gibidir insan…
    Gülerken “Yaza”
    Sevinirken “İlkbahara”
    Yaşlanırken “Kışa”
    Üzülürken“Sonbahara” benzer.
    Tıpkı “Dört mevsim”gibidir insan…❤️ Gülerken “Yaza” ☺️ Sevinirken “İlkbahara” 🤗 Yaşlanırken “Kışa” ❄️ Üzülürken🥀“Sonbahara” benzer.🍂
    0 Comments 0 Shares
  • Ben hep en çok sonbaharı sevdim. Renklerin, tatların ve kokuların zirve yaptığı sonbaharı...

    Bana göre 40lı yaşların sonu gibidir sonbahar.
    Çılgın olmaya çılgındır , tutkuludur hala, ama daha dingin, daha huzurludur, gizem doludur.

    Olduğundan daha fazla görünmeye çalışmanın değil, eksiklerinle barışmanın mevsimidir.
    Asildir; ilkbahar gibi insanla açıkça cenk etmez, usulca kanına girer, nazikçe teslim alır. Yaz gibi üstüne üstüne gelip bunaltmaz. Şefkatlidir;
    kış gibi itip kakmaz, acıtmaz canını, seni kendi deviniminle başbaşa bırakır.

    Kendini bırakmaktır sonbahar, yaşamın içinden geçip, seni de yağmurlarla yıkaması için kendini teslim etmek tir. Dokunmaktır, ellerinle değil gözlerinle, tüm ruhunla dokunmaktır, hissetmektir...

    Zihin açıklığı zamanıdır sonbahar. Yenilenme, kabuk değiştirme zamanıdır. Ruhunun kanatlandığı zamandır.
    Kabuklarını inceltip, yaşamla bütünleşmek, kendini sevmek, sarmak, öğrendiklerinle yeniden yola düşmek zamanıdır.🏵

    MUTLU SONBAHARLAR
    Ben hep en çok sonbaharı sevdim. Renklerin, tatların ve kokuların zirve yaptığı sonbaharı... 🍁🍂🌻 Bana göre 40lı yaşların sonu gibidir sonbahar. Çılgın olmaya çılgındır , tutkuludur hala, ama daha dingin, daha huzurludur, gizem doludur. 🍂🍁🌻 Olduğundan daha fazla görünmeye çalışmanın değil, eksiklerinle barışmanın mevsimidir. Asildir; ilkbahar gibi insanla açıkça cenk etmez, usulca kanına girer, nazikçe teslim alır. Yaz gibi üstüne üstüne gelip bunaltmaz. Şefkatlidir; kış gibi itip kakmaz, acıtmaz canını, seni kendi deviniminle başbaşa bırakır. 🍁🍂 Kendini bırakmaktır sonbahar, yaşamın içinden geçip, seni de yağmurlarla yıkaması için kendini teslim etmek tir. Dokunmaktır, ellerinle değil gözlerinle, tüm ruhunla dokunmaktır, hissetmektir... 🍂🍁 Zihin açıklığı zamanıdır sonbahar. Yenilenme, kabuk değiştirme zamanıdır. Ruhunun kanatlandığı zamandır. Kabuklarını inceltip, yaşamla bütünleşmek, kendini sevmek, sarmak, öğrendiklerinle yeniden yola düşmek zamanıdır.🏵🌻😊 🍁MUTLU SONBAHARLAR🍁
    0 Comments 0 Shares
  • Bitlis'in tarihi taş evleri görenleri hayran bırakıyor

    Bitlis'in Hizan ilçesine bağlı Koçlu köyünde yıllara meydan okuyan taş evler, ilkbaharda doğaseverlerin en çok tercih ettiği rotalardan biri haline geldi.

    İlçe kırsalındaki derin vadilerin yamaçlarında kurulu köydeki tarihi taş evler, bugünlerde fotoğraf sanatçıları, gezginler ve turistlerden ilgi görüyor.

    Köye gelenler, bölgedeki yeşil örtüyle bütünleşen tarihi taş evleri, dar sokaklardaki doğal yaşamı görüntülüyor.

    #DiyanetHaber #TaşEv
    Bitlis'in tarihi taş evleri görenleri hayran bırakıyor Bitlis'in Hizan ilçesine bağlı Koçlu köyünde yıllara meydan okuyan taş evler, ilkbaharda doğaseverlerin en çok tercih ettiği rotalardan biri haline geldi. İlçe kırsalındaki derin vadilerin yamaçlarında kurulu köydeki tarihi taş evler, bugünlerde fotoğraf sanatçıları, gezginler ve turistlerden ilgi görüyor. Köye gelenler, bölgedeki yeşil örtüyle bütünleşen tarihi taş evleri, dar sokaklardaki doğal yaşamı görüntülüyor. #DiyanetHaber #TaşEv
    0 Comments 0 Shares
  • Hoşgeldin İlkbahar! Baharın müjdecisi #Nevruz Bayramı Kutlu Olsun!
    Hello Spring and Happy


    Birliğin, bolluğun ve baharın müjdecisi Nevruz'un, başta ülkemiz olmak üzere tüm dünyaya sağlık, barış ve huzur getirmesini diliyorum. Nevruz Bayramı kutlu olsun...

    #Nowruz

    #spring #ilkbahar #equinox #ekinoks #21mart #march21 #firstdayofspring #hope

    #Novruz #Nowrouz #Nauryz #Nooruz #Nowruz #NevruzBayramı
    Hoşgeldin İlkbahar!🌼 Baharın müjdecisi #Nevruz Bayramı Kutlu Olsun!🌸🌻🌺 Hello Spring and Happy Birliğin, bolluğun ve baharın müjdecisi Nevruz'un, başta ülkemiz olmak üzere tüm dünyaya sağlık, barış ve huzur getirmesini diliyorum. Nevruz Bayramı kutlu olsun... 🌼 🌸🌻🌺 #Nowruz🍀 #spring #ilkbahar #equinox #ekinoks #21mart #march21 #firstdayofspring #hope #Novruz #Nowrouz #Nauryz #Nooruz #Nowruz #NevruzBayramı
    0 Comments 0 Shares
  • Şanlıurfa'ya bağlı Harran şehrimizin sadece biz Türklerce değil Batıda Hristiyanlar ve Yahudiler arasında da tanındığını biliyor muydunuz?

    Sebebi bu kadim şehrin Hıristiyanların Kitab-ı Mukaddes’inde anılıyor olmasıdır. Eski Ahit'in Tekvin bölümünde Harran adı defalarca geçmektedir:

    Hz. İbrahim Filistin'e Harran'dan gitmiştir.

    Hz. Yakup, kardeşi Esavdan kaçarken Harran'daki dayısı Lavan'ın yanına gelmiş ve evlenip çoluk çocuğa sahip olmuştur. Yedi yıl hizmeti karşılığında önce Lavan'ın kızları Lea (ablası) ile sonra çok sevdiği Rahel ile evlenmiştir. Hz. Yakup'un Bünyamin hariç 11 oğlu ve bir kızı Harran'da doğmuştur.

    Hz. İbrahim’in babası Terah (Azer) Yanına çocukları Avram (Ibrahim) ve kardeşi Haran'ı alıp Harran'a geldi. Burada ölene kadar yaşadı. (araştırmacılar Haran ve Harran ilişkisi üzerine de kafa yormaktadırlar)

    Hz. İbrahim karısı Sarayı ve kardesi Haran'ın oğlu Lut'u alıp kenan diyarına gittiğinde tüm malı ve mülkü Harran'dan kazandıklarıdır.

    Şanlıurfa Harran kubbeli evleri
    Medeniyetlerin beşiği Urfa tarihi dokusu Harran evlerini görmek istermisiniz.

    Harran, 4000 yıldır adı hiç değişmeyen bir kent. Asur ve Emevi İmparatorluklarının son başkenti. Tarih boyunca hep bir inanç, ticaret ve tarım merkezi olagelmiş kadim bir şehir. Hala eski, hala geleneksel. Türbeleri, kuyuları, şehir surları, camileri, kümbet evleri, özgün Arap kültürü ve yöresel kıyafetleri ile adeta bir açık hava müzesi. Harran’dan başlayıp Tek Tek Dağları Milli Parkı’na devam ettiğinizde ise arkeoloji, mitoloji ve dinler tarihine dair sayısız tarihi ve inanç merkezi eski İpek Yolu boyunca sizleri bekler. İlkbahar ve sonbahar ayları boyunca görebileceğiniz birçok değişik ender kuş ve bitki türü de seyahatiniz boyunca size eşlik eder.

    Harran is a city who’s name have remained unchanged for the last 4000 years. It is the last capital of the Assyrian and Umayyad Dynasties. Throughout the history, this ancient city has been a centre of faiths, trade and agriculture. Still old, still traditional: Harran is like an open-air museum with its mausoleums, castle and city walls, mosques, beehive houses, original Arabic culture and local clothing. On your journey from Harran to the Tek Tek Mountains National Park, following the route of the ancient Silk Road, manyhistorical andreligious centres associated with the history, archaeology, mythology, and religions await you. A variety of rare birds and plant species can be seen, particularlyduring spring and autumn.

    ➡ Harran Urfa Şanlıurfa Türkiye
    #Harran #Urfa #şanlıurfa #Türkiye #Turkey #Anatolia #Anadolu

    #kaptanşanlıurfa #harran #kaptanharran #Tarih #kitabımukaddes #eskiahit #hzibrahim #Şanlıurfa
    Şanlıurfa'ya bağlı Harran şehrimizin sadece biz Türklerce değil Batıda Hristiyanlar ve Yahudiler arasında da tanındığını biliyor muydunuz? Sebebi bu kadim şehrin Hıristiyanların Kitab-ı Mukaddes’inde anılıyor olmasıdır. Eski Ahit'in Tekvin bölümünde Harran adı defalarca geçmektedir: Hz. İbrahim Filistin'e Harran'dan gitmiştir. Hz. Yakup, kardeşi Esavdan kaçarken Harran'daki dayısı Lavan'ın yanına gelmiş ve evlenip çoluk çocuğa sahip olmuştur. Yedi yıl hizmeti karşılığında önce Lavan'ın kızları Lea (ablası) ile sonra çok sevdiği Rahel ile evlenmiştir. Hz. Yakup'un Bünyamin hariç 11 oğlu ve bir kızı Harran'da doğmuştur. Hz. İbrahim’in babası Terah (Azer) Yanına çocukları Avram (Ibrahim) ve kardeşi Haran'ı alıp Harran'a geldi. Burada ölene kadar yaşadı. (araştırmacılar Haran ve Harran ilişkisi üzerine de kafa yormaktadırlar) Hz. İbrahim karısı Sarayı ve kardesi Haran'ın oğlu Lut'u alıp kenan diyarına gittiğinde tüm malı ve mülkü Harran'dan kazandıklarıdır. Şanlıurfa Harran kubbeli evleri Medeniyetlerin beşiği Urfa tarihi dokusu Harran evlerini görmek istermisiniz. Harran, 4000 yıldır adı hiç değişmeyen bir kent. Asur ve Emevi İmparatorluklarının son başkenti. Tarih boyunca hep bir inanç, ticaret ve tarım merkezi olagelmiş kadim bir şehir. Hala eski, hala geleneksel. Türbeleri, kuyuları, şehir surları, camileri, kümbet evleri, özgün Arap kültürü ve yöresel kıyafetleri ile adeta bir açık hava müzesi. Harran’dan başlayıp Tek Tek Dağları Milli Parkı’na devam ettiğinizde ise arkeoloji, mitoloji ve dinler tarihine dair sayısız tarihi ve inanç merkezi eski İpek Yolu boyunca sizleri bekler. İlkbahar ve sonbahar ayları boyunca görebileceğiniz birçok değişik ender kuş ve bitki türü de seyahatiniz boyunca size eşlik eder. Harran is a city who’s name have remained unchanged for the last 4000 years. It is the last capital of the Assyrian and Umayyad Dynasties. Throughout the history, this ancient city has been a centre of faiths, trade and agriculture. Still old, still traditional: Harran is like an open-air museum with its mausoleums, castle and city walls, mosques, beehive houses, original Arabic culture and local clothing. On your journey from Harran to the Tek Tek Mountains National Park, following the route of the ancient Silk Road, manyhistorical andreligious centres associated with the history, archaeology, mythology, and religions await you. A variety of rare birds and plant species can be seen, particularlyduring spring and autumn. ➡ Harran Urfa Şanlıurfa Türkiye #Harran #Urfa #şanlıurfa #Türkiye #Turkey #Anatolia #Anadolu #kaptanşanlıurfa #harran #kaptanharran #Tarih #kitabımukaddes #eskiahit #hzibrahim #Şanlıurfa
    0 Comments 0 Shares
  • Bugün 23 Eylül EKİNOKS:
    Gece ile gündüz eşitlendiği gün.
    Bugün 12 saat gündüz,
    12 saatte geçedir.
    Gün eşitliği ilkbaharda,21 Mart,
    Sonbaharda 23 Eylül de olmak üzere yılda iki defa yaşanır.
    Bu günden itibaren günler kısalır, geceler uzamaya başlar.
    Bugün 23 Eylül EKİNOKS: Gece ile gündüz eşitlendiği gün. Bugün 12 saat gündüz, 12 saatte geçedir. Gün eşitliği ilkbaharda,21 Mart, Sonbaharda 23 Eylül de olmak üzere yılda iki defa yaşanır. Bu günden itibaren günler kısalır, geceler uzamaya başlar.
    0 Comments 0 Shares
  • "İsotun acısıyla birlikte sıcaklığı 50 derece hissediyoruz"

    İlkbaharda ekiliyor, bakım ve sulamanın ardından ağustosta hasat ediliyor. İşçiler, kavurucu sıcağa ve biberin acısına rağmen gün boyu mesai yapıyor.

    Şanlıurfa'da uzun ve zahmetli bir sürecin ardından elde edilen coğrafi işaretli isot, tezgahlarda yerini almaya başladı.

    https://www.trthaber.com/foto-galeri/sicak-havada-aci-mesai/49625/sayfa-1.html
    "İsotun acısıyla birlikte sıcaklığı 50 derece hissediyoruz" İlkbaharda ekiliyor, bakım ve sulamanın ardından ağustosta hasat ediliyor. İşçiler, kavurucu sıcağa ve biberin acısına rağmen gün boyu mesai yapıyor. Şanlıurfa'da uzun ve zahmetli bir sürecin ardından elde edilen coğrafi işaretli isot, tezgahlarda yerini almaya başladı. https://www.trthaber.com/foto-galeri/sicak-havada-aci-mesai/49625/sayfa-1.html
    0 Comments 0 Shares
More Results