• Onurlu bir duruş İtalya Parlamentosu

    İtalyan parlamentosunda şu sözleriyle tarihe geçtiler:
    “Bugün bu bayrağı açmıyoruz, çünkü açarsak onu bizden koparırsınız. Bugün bu bayrağı tenimize giyiyoruz.
    Çünkü bu artık yalnızca Filistin’in bayrağı değil.
    Bu, insanlık için mücadele eden herkesin evrensel bayrağıdır.”

    #cinsdergi #filistin #italya #direniş
    Onurlu bir duruş 🇵🇸 İtalya Parlamentosu İtalyan parlamentosunda şu sözleriyle tarihe geçtiler: “Bugün bu bayrağı açmıyoruz, çünkü açarsak onu bizden koparırsınız. Bugün bu bayrağı tenimize giyiyoruz. Çünkü bu artık yalnızca Filistin’in bayrağı değil. Bu, insanlık için mücadele eden herkesin evrensel bayrağıdır.” #cinsdergi #filistin #italya #direniş
    1
    0 Commentarii 0 Distribuiri
  • Cuma Hutbesi: "15 Temmuz: Milletimizin Destansı Zaferi"

    Muhterem Müslümanlar!

    Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Onlara, ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın’ denildiğinde, ‘Biz ancak ıslah edicileriz’ derler. Hâlbuki onlar fesatçıların ta kendileridir. Lâkin onlar anlamak istemezler.”[1]

    Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Dini dünyaya alet ederek istismar eden insan ne kötüdür!... Arzu ve isteklerinin kendisini saptırdığı insan ne kötüdür!”[2]

    Aziz Müminler!

    Önümüzdeki Pazartesi günü Yüce Rabbimizin yardımı, devletimizin dirayeti, milletimizin cesaretiyle küresel şer odaklarına ve onların taşeronluğunu yapan FETÖ’ye karşı elde ettiğimiz destansı zaferimizin sekizinci yıl dönümü. Bizler, tarihin her döneminde olduğu gibi 15 Temmuz gecesinde de kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla bir kez daha omuz omuza verdik. Minarelerden yankılanan salâlar eşliğinde; birlik, beraberlik ve dayanışma ruhuyla hep birlikte meydanlara akın ettik. İstiklâl Şairimizin, “Âsım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:/İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek” mısralarında ifade ettiği gibi vatanımız ve milletimiz üzerinde oynanmak istenen kirli oyunları hep birlikte boşa çıkardık. 15 Temmuz, aziz milletimizin hiç kimsenin boyunduruğu altına girmeyeceğinin, zalimin karşısında asla eğilmeyeceğinin son örneğidir. 15 Temmuz, azmin ve cesaretin zillete ve korkaklığa galebe çaldığı şanlı bir direniştir.

    Değerli Müslümanlar!

    15 Temmuz ihanetini gerçekleştiren FETÖ, inancımızı, ibadetlerimizi, milli ve manevi değerlerimizi istismar etmiş, istiklâlimizi ve istikbalimizi hedef almıştır. Sûret-i haktan görünerek vatanımızın bölünmez bütünlüğüne, devletimizin bekasına, milletimizin canına kastetmiştir. Yüce dinimiz İslam’ın en temel kavramlarını kendi çıkarları için kullanmıştır. Gençlerimizi ailelerinden koparmak; kalplerinden vatan sevgisini, millet olma şuurunu, ümmet olma bilincini söküp atmak için her türlü hile ve tuzağa başvurmuştur.

    Kıymetli Müminler!

    Önümüzdeki Salı ise 10 Muharrem Âşûrâ günü. Peygamber Efendimiz (s.a.s), Âşûrâ gününü içine alacak şekilde bir gün öncesi veya bir gün sonrasıyla iki gün oruç tutmayı bizlere tavsiye etmiştir.[3] Âşûrâ, aynı zamanda Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in dünyadaki çiçeğim, reyhanım[4] diyerek sevdiği, cennet gençlerinin efendisi[5] olarak övdüğü torunu Hz. Hüseyin Efendimizin ve çoğu ehl-i beyt-i Mustafa’dan olan yetmişten fazla Müslümanın Kerbelâ’da şehit edildiği gündür. Üzerinden asırlar geçse de bu elim hadisenin acısı hâlâ taptazedir ve hâlâ yüreğimizdedir. Hz. Ali ve Hz. Fâtıma’nın ciğerparesine bu zulmü reva görenler ise ümmet-i Muhammed’in mâşerî vicdanında mahkûm olmuştur ve olmaya da devam edecektir.

    Aziz Müslümanlar!

    Cennet vatanımızda gözü olanlar, aramıza nifak tohumu ekerek muhabbetimizi ve kardeşliğimizi bozmak isteyenler dün olduğu gibi bugün de hain emellerinden vazgeçmiş değildir. O halde, bu hain tuzaklara bir daha düşmemek için sahih dini bilgiyi, ehil ve güvenilir kişilerden öğrenmeye gayret gösterelim. Göz nuru çocuklarımızı ve geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi Kur’an ve sünnet ışığında sağlıklı, dengeli ve şeffaf bir din eğitimiyle buluşturalım. Fitne ve fesadı körüklemek isteyenlere, ümmet coğrafyamızda yeni Kerbelâlar yaşanmasını arzulayanlara karşı uyanık olalım. Birlik ve beraberliğimizden asla ödün vermeyelim. Milletimizin mayası olan ve dini hayatımızı ayakta tutan Anadolu irfanına sahip çıkalım.

    Bu vesileyle başta Hz. Hüseyin Efendimiz ve ehl-i beyt-i Mustafa olmak üzere, Bedir’den Malazgirt’e, Çanakkale’den Milli Mücadele’ye, 15 Temmuz’dan günümüze din, vatan ve mukaddesat uğruna şehadet şerbetini içen aziz şehitlerimizi, ahirete irtihal eden kahraman gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum. Hayatta olan bütün gazilerimize ise sağlık, sıhhat ve afiyet diliyorum. Yüce Rabbim her daim devletimizi payidar, aziz milletimizi bahtiyar eylesin. Birlik ve beraberliğimize, huzur ve güvenimize kastedenlere fırsat vermesin. Güvenlik güçlerimizi hak ve hakikat mücadelesinde her zaman muzaffer eylesin.

    [1] Bakara, 2/11,12.
    [2] Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 17.
    [3] İbn Hanbel, I, 240.
    [4] Tirmizi, Birr, 11.
    [5] Tirmizî, Menâkıb, 30.
    Cuma Hutbesi: "15 Temmuz: Milletimizin Destansı Zaferi" Muhterem Müslümanlar! Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Onlara, ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın’ denildiğinde, ‘Biz ancak ıslah edicileriz’ derler. Hâlbuki onlar fesatçıların ta kendileridir. Lâkin onlar anlamak istemezler.”[1] Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Dini dünyaya alet ederek istismar eden insan ne kötüdür!... Arzu ve isteklerinin kendisini saptırdığı insan ne kötüdür!”[2] Aziz Müminler! Önümüzdeki Pazartesi günü Yüce Rabbimizin yardımı, devletimizin dirayeti, milletimizin cesaretiyle küresel şer odaklarına ve onların taşeronluğunu yapan FETÖ’ye karşı elde ettiğimiz destansı zaferimizin sekizinci yıl dönümü. Bizler, tarihin her döneminde olduğu gibi 15 Temmuz gecesinde de kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla bir kez daha omuz omuza verdik. Minarelerden yankılanan salâlar eşliğinde; birlik, beraberlik ve dayanışma ruhuyla hep birlikte meydanlara akın ettik. İstiklâl Şairimizin, “Âsım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:/İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek” mısralarında ifade ettiği gibi vatanımız ve milletimiz üzerinde oynanmak istenen kirli oyunları hep birlikte boşa çıkardık. 15 Temmuz, aziz milletimizin hiç kimsenin boyunduruğu altına girmeyeceğinin, zalimin karşısında asla eğilmeyeceğinin son örneğidir. 15 Temmuz, azmin ve cesaretin zillete ve korkaklığa galebe çaldığı şanlı bir direniştir. Değerli Müslümanlar! 15 Temmuz ihanetini gerçekleştiren FETÖ, inancımızı, ibadetlerimizi, milli ve manevi değerlerimizi istismar etmiş, istiklâlimizi ve istikbalimizi hedef almıştır. Sûret-i haktan görünerek vatanımızın bölünmez bütünlüğüne, devletimizin bekasına, milletimizin canına kastetmiştir. Yüce dinimiz İslam’ın en temel kavramlarını kendi çıkarları için kullanmıştır. Gençlerimizi ailelerinden koparmak; kalplerinden vatan sevgisini, millet olma şuurunu, ümmet olma bilincini söküp atmak için her türlü hile ve tuzağa başvurmuştur. Kıymetli Müminler! Önümüzdeki Salı ise 10 Muharrem Âşûrâ günü. Peygamber Efendimiz (s.a.s), Âşûrâ gününü içine alacak şekilde bir gün öncesi veya bir gün sonrasıyla iki gün oruç tutmayı bizlere tavsiye etmiştir.[3] Âşûrâ, aynı zamanda Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in dünyadaki çiçeğim, reyhanım[4] diyerek sevdiği, cennet gençlerinin efendisi[5] olarak övdüğü torunu Hz. Hüseyin Efendimizin ve çoğu ehl-i beyt-i Mustafa’dan olan yetmişten fazla Müslümanın Kerbelâ’da şehit edildiği gündür. Üzerinden asırlar geçse de bu elim hadisenin acısı hâlâ taptazedir ve hâlâ yüreğimizdedir. Hz. Ali ve Hz. Fâtıma’nın ciğerparesine bu zulmü reva görenler ise ümmet-i Muhammed’in mâşerî vicdanında mahkûm olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Aziz Müslümanlar! Cennet vatanımızda gözü olanlar, aramıza nifak tohumu ekerek muhabbetimizi ve kardeşliğimizi bozmak isteyenler dün olduğu gibi bugün de hain emellerinden vazgeçmiş değildir. O halde, bu hain tuzaklara bir daha düşmemek için sahih dini bilgiyi, ehil ve güvenilir kişilerden öğrenmeye gayret gösterelim. Göz nuru çocuklarımızı ve geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi Kur’an ve sünnet ışığında sağlıklı, dengeli ve şeffaf bir din eğitimiyle buluşturalım. Fitne ve fesadı körüklemek isteyenlere, ümmet coğrafyamızda yeni Kerbelâlar yaşanmasını arzulayanlara karşı uyanık olalım. Birlik ve beraberliğimizden asla ödün vermeyelim. Milletimizin mayası olan ve dini hayatımızı ayakta tutan Anadolu irfanına sahip çıkalım. Bu vesileyle başta Hz. Hüseyin Efendimiz ve ehl-i beyt-i Mustafa olmak üzere, Bedir’den Malazgirt’e, Çanakkale’den Milli Mücadele’ye, 15 Temmuz’dan günümüze din, vatan ve mukaddesat uğruna şehadet şerbetini içen aziz şehitlerimizi, ahirete irtihal eden kahraman gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum. Hayatta olan bütün gazilerimize ise sağlık, sıhhat ve afiyet diliyorum. Yüce Rabbim her daim devletimizi payidar, aziz milletimizi bahtiyar eylesin. Birlik ve beraberliğimize, huzur ve güvenimize kastedenlere fırsat vermesin. Güvenlik güçlerimizi hak ve hakikat mücadelesinde her zaman muzaffer eylesin. [1] Bakara, 2/11,12. [2] Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 17. [3] İbn Hanbel, I, 240. [4] Tirmizi, Birr, 11. [5] Tirmizî, Menâkıb, 30.
    0 Commentarii 0 Distribuiri
  • Kimek-Kıpçak Konfederasyonu Kimek ve Kıpçakların oluşturduğu bir Orta Çağ Türk devletidir. 9. yüzyılın sonlarından 13. yüzyılın başlarındaki Moğol istilasına dek hüküm sürmüştür...Orta Asya boyları Uygur Kağanlığı'nın 840'ta dağılmasının ardından kendilerini bağımsız buldular. Türki Eymür, Bayındır ve Şivey Tatar boylarının bazı bölümleri büyük Kimek boylarına katıldı.

    Tatar boylarıda Kimek Konfederasyonu'nun üyeleriydi - bazıları zaten Kimek Hanlığı'nın ilk oluşumuna katılmıştı. Kıpçaklar kendi hanlıklarına sahip olmakla birlikte politik olarak Kimeklere bağlıydılar. Yönetici Kimek boyları çoğunlukla İrtiş kıyılarında yaşıyordu.

    Kuman-Kıpçak ülkesi Deşt-i Kıpçak olarak adlandırılmaya başlandı. El-Biruni, Oğuzların Kimek ülkesindeki otlaklıkları oldukça sık kullandığını belirtti.

    Kimek boylarının bazı klanları Hazar Denizi kıyıları boyunca oldukça sık hayvan yetiştiriciliği yapmaktaydı :"Şehnâme" bile bu Denizi "Kimek Denizi" olarak adlandırıyor.

    10. yüzyılda Kimek-Kıpçakların esas batı komşuları, o zamanlar en batıdaki Kıpçak klanlarının çok yakın temaslarda bulunduğu Başkurtlardı.

    Asya'nın kalbine hükmettiler, İpek Yolu'nun önemli bir merkezi bölümünü kontrol ettiler ve Çin'den İran'a ve Avrupa'ya kadar İskitler ve Moğollar gibi dünyayı etkilediler.

    Kimek - kıpçak yönetimi tüm zamanların en büyük göçebe imparatorluklarından biri olarak görülebilir..

    10. yüzyılda Kıpçaklar Kağanlık içinde bağımsız hale geldiler (eğer ilk etapta bağımlı iseler) ve batıya doğru göç etmeye başladılar. Kimek Kağanlığı'nın iktidarının zirvesi, 12. yüzyılın sonlarına doğru Ilburi hükümdarlarının yönetimi altına girdi. 1183'te Kimekler Volga Bulgarları'na saldırdı ve 1152 ve 1197'de Harezm'i iki kez yağmaladılar.

    Kağanlığın Yıkılışı

    Kimek Kağanlığı, Tobol ve İrtiş nehirlerinden Hazar Denizi ve Seyhun'a kadar geniş bir bölgeyi hakimiyeti altına aldı.

    Kimek Kağanlığı'nın kuzey sınırı Sibirya taygası, doğu sınırı Altay Dağları, güney sınırı ise cansız bozkır Bet Pak'tı. Doğal olarak onları düşmanlarından koruyan bu sınırlar sayesinde Kimekler çatışmasız hüküm sürdüler.

    Komşuları Karluklar, Oğuzlar ve Kırgızlardı.

    Kimekler, Kıpçaklar, Oğuzlar, Peçenekler, Ugorlar ve çok etnikli Kimek Kağanlığı'nın diğer halkları ve etnik grupları barış ve refah içinde yaşadılar.

    Kimekler, Kıpçaklar, Peçenekler ve Oğuzlar batıya, Ural, Volga, Don ve Dinyepr'in ötesine göç ederek Doğu Avrupa'nın etnik haritasını değiştirdiler. Güney Karluklar, Karahanlı devletine katıldı.

    Batı Sibirya'nın eski Volga Finleri ile birlikte İrtiş topraklarında önemli bir Kıpçak ve Kimek nüfusu kaldı.

    Daha sonra Sibirya Tatarlarını ve diğer Türk halklarını oluşturdular. Batıda Kıpçaklar, daha önce Oğuzların baskısı altındaki Peçeneklerin ve daha sonra da Oğuzların Kimek ve Kıpçakların baskısı altında izledikleri yolu izlediler.

    Volga, Don, Dinyester ve Dinyeper'i geçerek Tuna'ya ulaştılar.

    Kıpçaklar, Peçenekler ve Oğuzların geride kalan nüfusu birleşti.

    1054 yılı Rus vakayinameleri, Orta İrtiş ve Ob Kimekleri'in bir kolu olan Kıpçaklar tarafından itilen Oğuzların Kiev yakınlarında görüldüğünü kaydeder.

    Hitay göçebeleri, İrtiş'in batısındaki Kimek ve Kıpçak topraklarını işgal etti. Kağanlık bundan sonra geriledi ve Kimekler muhtemelen zaman zaman Kırgız ve Kara-Hitay baskısına maruz kaldı.

    11. – 12. yüzyıllarda Moğolca konuşan Nayman kabilesi, batıya doğru hareketinde Kimek-Kıpçakları Moğol Altayı ve Yukarı İrtiş'ten çıkardı.

    13. yüzyılda Kimek Kağanlığı'nın geriye kalan toprakları Moğollar tarafından fethedildi ve toprakları Cuci Ulus'a verildi.

    Moğolların kurduğu Kıpçak Hanlığı devletinde nüfusun önemli bir kısmı Kimek Kağanlığı topraklarındandı. Kimek lideri Baçman Han, Moğolların bölgeyi fethetmesinden sonra birkaç yıl boyunca direnişi sürdürdü.

    Kıpçakların Oğuz topraklarını ele geçirmesi, onları eski Kimek-Kıpçak bölgesindeki en güçlü duruma getirmişti. Bu olaylar sırasında Kimekler sadece siyasi hakimiyetlerini kaybetmedi aynı zamanda Kıpçaklara tabi olmuşlardır.

    Kimeklerin bir kısmı İrtiş’te kaldı, ikinci kısmı Orta Asya’da Türkistan bölgesine yerleşti. Üçüncü kısmı ise, Kıpçaklarla beraber batıya Güney Rus bozkırlarına doğru göç etti.

    Kıpçaklar Kimek devletinin mirasçısı olmuştur.

    Bilinen liderleri
    Alip Kara Uran
    Alip Derek
    İnalçuk
    Abarhan

    YAZI NETTEN ALINTIDIR

    Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler (trc. Ragıp Hulûsi), İstanbul 1927,

    Faruk Sümer, “Kimek”, İA, VI,

    Kumekov B. E. Gosudarstvo kimakov IKH-XIvv. po arabskim istoçnikam. Alma-Ata, 1972;

    Golden P.B. Introduction to the History the Turkic Peoples. Wiesbaden, 1992;
    Kimek-Kıpçak Konfederasyonu Kimek ve Kıpçakların oluşturduğu bir Orta Çağ Türk devletidir. 9. yüzyılın sonlarından 13. yüzyılın başlarındaki Moğol istilasına dek hüküm sürmüştür...Orta Asya boyları Uygur Kağanlığı'nın 840'ta dağılmasının ardından kendilerini bağımsız buldular. Türki Eymür, Bayındır ve Şivey Tatar boylarının bazı bölümleri büyük Kimek boylarına katıldı. Tatar boylarıda Kimek Konfederasyonu'nun üyeleriydi - bazıları zaten Kimek Hanlığı'nın ilk oluşumuna katılmıştı. Kıpçaklar kendi hanlıklarına sahip olmakla birlikte politik olarak Kimeklere bağlıydılar. Yönetici Kimek boyları çoğunlukla İrtiş kıyılarında yaşıyordu. Kuman-Kıpçak ülkesi Deşt-i Kıpçak olarak adlandırılmaya başlandı. El-Biruni, Oğuzların Kimek ülkesindeki otlaklıkları oldukça sık kullandığını belirtti. Kimek boylarının bazı klanları Hazar Denizi kıyıları boyunca oldukça sık hayvan yetiştiriciliği yapmaktaydı :"Şehnâme" bile bu Denizi "Kimek Denizi" olarak adlandırıyor. 10. yüzyılda Kimek-Kıpçakların esas batı komşuları, o zamanlar en batıdaki Kıpçak klanlarının çok yakın temaslarda bulunduğu Başkurtlardı. Asya'nın kalbine hükmettiler, İpek Yolu'nun önemli bir merkezi bölümünü kontrol ettiler ve Çin'den İran'a ve Avrupa'ya kadar İskitler ve Moğollar gibi dünyayı etkilediler. Kimek - kıpçak yönetimi tüm zamanların en büyük göçebe imparatorluklarından biri olarak görülebilir.. 10. yüzyılda Kıpçaklar Kağanlık içinde bağımsız hale geldiler (eğer ilk etapta bağımlı iseler) ve batıya doğru göç etmeye başladılar. Kimek Kağanlığı'nın iktidarının zirvesi, 12. yüzyılın sonlarına doğru Ilburi hükümdarlarının yönetimi altına girdi. 1183'te Kimekler Volga Bulgarları'na saldırdı ve 1152 ve 1197'de Harezm'i iki kez yağmaladılar. Kağanlığın Yıkılışı Kimek Kağanlığı, Tobol ve İrtiş nehirlerinden Hazar Denizi ve Seyhun'a kadar geniş bir bölgeyi hakimiyeti altına aldı. Kimek Kağanlığı'nın kuzey sınırı Sibirya taygası, doğu sınırı Altay Dağları, güney sınırı ise cansız bozkır Bet Pak'tı. Doğal olarak onları düşmanlarından koruyan bu sınırlar sayesinde Kimekler çatışmasız hüküm sürdüler. Komşuları Karluklar, Oğuzlar ve Kırgızlardı. Kimekler, Kıpçaklar, Oğuzlar, Peçenekler, Ugorlar ve çok etnikli Kimek Kağanlığı'nın diğer halkları ve etnik grupları barış ve refah içinde yaşadılar. Kimekler, Kıpçaklar, Peçenekler ve Oğuzlar batıya, Ural, Volga, Don ve Dinyepr'in ötesine göç ederek Doğu Avrupa'nın etnik haritasını değiştirdiler. Güney Karluklar, Karahanlı devletine katıldı. Batı Sibirya'nın eski Volga Finleri ile birlikte İrtiş topraklarında önemli bir Kıpçak ve Kimek nüfusu kaldı. Daha sonra Sibirya Tatarlarını ve diğer Türk halklarını oluşturdular. Batıda Kıpçaklar, daha önce Oğuzların baskısı altındaki Peçeneklerin ve daha sonra da Oğuzların Kimek ve Kıpçakların baskısı altında izledikleri yolu izlediler. Volga, Don, Dinyester ve Dinyeper'i geçerek Tuna'ya ulaştılar. Kıpçaklar, Peçenekler ve Oğuzların geride kalan nüfusu birleşti. 1054 yılı Rus vakayinameleri, Orta İrtiş ve Ob Kimekleri'in bir kolu olan Kıpçaklar tarafından itilen Oğuzların Kiev yakınlarında görüldüğünü kaydeder. Hitay göçebeleri, İrtiş'in batısındaki Kimek ve Kıpçak topraklarını işgal etti. Kağanlık bundan sonra geriledi ve Kimekler muhtemelen zaman zaman Kırgız ve Kara-Hitay baskısına maruz kaldı. 11. – 12. yüzyıllarda Moğolca konuşan Nayman kabilesi, batıya doğru hareketinde Kimek-Kıpçakları Moğol Altayı ve Yukarı İrtiş'ten çıkardı. 13. yüzyılda Kimek Kağanlığı'nın geriye kalan toprakları Moğollar tarafından fethedildi ve toprakları Cuci Ulus'a verildi. Moğolların kurduğu Kıpçak Hanlığı devletinde nüfusun önemli bir kısmı Kimek Kağanlığı topraklarındandı. Kimek lideri Baçman Han, Moğolların bölgeyi fethetmesinden sonra birkaç yıl boyunca direnişi sürdürdü. Kıpçakların Oğuz topraklarını ele geçirmesi, onları eski Kimek-Kıpçak bölgesindeki en güçlü duruma getirmişti. Bu olaylar sırasında Kimekler sadece siyasi hakimiyetlerini kaybetmedi aynı zamanda Kıpçaklara tabi olmuşlardır. Kimeklerin bir kısmı İrtiş’te kaldı, ikinci kısmı Orta Asya’da Türkistan bölgesine yerleşti. Üçüncü kısmı ise, Kıpçaklarla beraber batıya Güney Rus bozkırlarına doğru göç etti. Kıpçaklar Kimek devletinin mirasçısı olmuştur. Bilinen liderleri Alip Kara Uran Alip Derek İnalçuk Abarhan YAZI NETTEN ALINTIDIR Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler (trc. Ragıp Hulûsi), İstanbul 1927, Faruk Sümer, “Kimek”, İA, VI, Kumekov B. E. Gosudarstvo kimakov IKH-XIvv. po arabskim istoçnikam. Alma-Ata, 1972; Golden P.B. Introduction to the History the Turkic Peoples. Wiesbaden, 1992;
    0 Commentarii 0 Distribuiri
  • Turkeye, Hollanda'nın Zeeland vilayetindeki bir köydür. Köyün bu ismi Osmanlı Devleti dönemine kadar uzanır.

    Seksen Yıl Savaşları sırasında 1603'te Sluis'ta gerçekleşen deniz savaşlarında Hollandalılarla birlikte savaşan çoğunluğu Türklerden oluşan ve gemilerde çalıştırılan 1500 kadar kölenin anısına, Sluis'ün İspanyollardan kurtarılmasında sonra Prens Maurits tarafından bu köye Turkeye ismi verilmiştir. Kölelere 1604 yılında özgürlükleri verilmiş ve gemilerle o dönemde Osmanlı toprağı olan Cezayir'e gönderilmiştir. Şu andaki nüfusu 20-30 hane kadardır. Turistik bir merkezdir. Vikipedi bilgisidir.


    Er Ned Turkeye mezrası 1796'dan 1970'e kadar Waterlandkerkje belediyesinin bir parçasıydı. Bu belediye 1970 yılında Oostburg belediyesine, o da 2003 yılında Sluis belediyesine bağlandı.

    Flaman Türkleri

    Türkiye'nin tarihi, Sluis'in 1604 yılında Hollanda ordusunun fethiyle başlar. Yenilen İspanyol birlikleri, aralarında Osmanlı İmparatorluğu'ndan gelen ve kısaca Turcken olarak anılan çok sayıda Müslümanın da bulunduğu 1.500 kadırga kölesini geride bırakarak geri çekildi. Eyalet geneli bu köleleri serbest bırakmaya ve Türkleri anayurtlarına geri göndermeye karar verdi. Böylece İspanya'ya karşı mücadelede Osmanlı İmparatorluğu'nun desteğini kazanmayı umuyorlardı. Ancak sözde Flaman Türkleri Marsilya'da yeniden köleleştirildi ve Osmanlı İmparatorluğu'na ulaşamadılar.

    Seksen Yıl Savaşları'nda Osmanlı İmparatorluğu, İspanya kralına karşı mücadelede Yedi Birleşik Hollanda Cumhuriyeti'nin müttefikiydi. 1612 yılında Cumhuriyet ile ilk diplomatik ilişkiyi Türkler kurmuştur.
    Liver Turcks dan Paaps!
    Liver Turcks dan Paaps! Hollanda atasözü anlamı şu: Katolik (papaz) olmaktansa Turk olmayı tercih ederiz. İspanyollar koyu katolikdi. Hollandalı karında Katolik olmaları konusunda baskıcı oldular. 80 yıl boyunca İspanyol egemenliğinde kakan Hollanda'nın Brabant bölgesi halen katoliktir.
    Seksen Yıl Savaşları'nda (1568 - 1648) 'Kapist'ten ziyade Türk' sloganı vardı. İlk kez Hollanda'da, Beeldenstorm'un yaşandığı 1566 yılında Anvers'teki çit vaazları sırasında kullanıldı. Bu slogan aynı zamanda Direnişciler kıyafetlerine taktıkları Türk hilali şeklindeki gümüş İspanyol karşıtı direnişciler (Geuzen) madalyalarında da yer alıyor. Slogan, Geuzen ne kadar Katolik karşıtı olduğunu gösteriyordu: Müslüman Türk padişahını Roma'nın Katolik Papasına yerine İspanyol Katolik karşıtı Geuzenleri tercih ediyorlardı.

    Türkiye mezrasıyla Hollanda ve Türkiye'deki Türk toplumu arasında bir bağ oluştu. Hollanda-Türkiye Dostluk Bağ Vakfı'nın yanı sıra mezra sakinlerinden bazıları da bu işin içinde. Türk heyetleri ve diplomatlar gibi ileri gelenlerin düzenli ziyaretleri oluyor. Ayrıca Turkeye, gem yer tabelası çok sayıda Hollandalı turistin gittiğ Dalaman ve Trabzon kentlerine de bulunmakta.

    2012'de Türkiye ile Hollanda arasındaki diplomatik ilişkilerin 400. yılı kutlandı: 1612'de Yedi Birleşik Hollanda Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu tarafından tanındı.
    Turkeye, Hollanda'nın Zeeland vilayetindeki bir köydür. Köyün bu ismi Osmanlı Devleti dönemine kadar uzanır. Seksen Yıl Savaşları sırasında 1603'te Sluis'ta gerçekleşen deniz savaşlarında Hollandalılarla birlikte savaşan çoğunluğu Türklerden oluşan ve gemilerde çalıştırılan 1500 kadar kölenin anısına, Sluis'ün İspanyollardan kurtarılmasında sonra Prens Maurits tarafından bu köye Turkeye ismi verilmiştir. Kölelere 1604 yılında özgürlükleri verilmiş ve gemilerle o dönemde Osmanlı toprağı olan Cezayir'e gönderilmiştir. Şu andaki nüfusu 20-30 hane kadardır. Turistik bir merkezdir. Vikipedi bilgisidir. Er Ned Turkeye mezrası 1796'dan 1970'e kadar Waterlandkerkje belediyesinin bir parçasıydı. Bu belediye 1970 yılında Oostburg belediyesine, o da 2003 yılında Sluis belediyesine bağlandı. Flaman Türkleri Türkiye'nin tarihi, Sluis'in 1604 yılında Hollanda ordusunun fethiyle başlar. Yenilen İspanyol birlikleri, aralarında Osmanlı İmparatorluğu'ndan gelen ve kısaca Turcken olarak anılan çok sayıda Müslümanın da bulunduğu 1.500 kadırga kölesini geride bırakarak geri çekildi. Eyalet geneli bu köleleri serbest bırakmaya ve Türkleri anayurtlarına geri göndermeye karar verdi. Böylece İspanya'ya karşı mücadelede Osmanlı İmparatorluğu'nun desteğini kazanmayı umuyorlardı. Ancak sözde Flaman Türkleri Marsilya'da yeniden köleleştirildi ve Osmanlı İmparatorluğu'na ulaşamadılar. Seksen Yıl Savaşları'nda Osmanlı İmparatorluğu, İspanya kralına karşı mücadelede Yedi Birleşik Hollanda Cumhuriyeti'nin müttefikiydi. 1612 yılında Cumhuriyet ile ilk diplomatik ilişkiyi Türkler kurmuştur. Liver Turcks dan Paaps! Liver Turcks dan Paaps! Hollanda atasözü anlamı şu: Katolik (papaz) olmaktansa Turk olmayı tercih ederiz. İspanyollar koyu katolikdi. Hollandalı karında Katolik olmaları konusunda baskıcı oldular. 80 yıl boyunca İspanyol egemenliğinde kakan Hollanda'nın Brabant bölgesi halen katoliktir. Seksen Yıl Savaşları'nda (1568 - 1648) 'Kapist'ten ziyade Türk' sloganı vardı. İlk kez Hollanda'da, Beeldenstorm'un yaşandığı 1566 yılında Anvers'teki çit vaazları sırasında kullanıldı. Bu slogan aynı zamanda Direnişciler kıyafetlerine taktıkları Türk hilali şeklindeki gümüş İspanyol karşıtı direnişciler (Geuzen) madalyalarında da yer alıyor. Slogan, Geuzen ne kadar Katolik karşıtı olduğunu gösteriyordu: Müslüman Türk padişahını Roma'nın Katolik Papasına yerine İspanyol Katolik karşıtı Geuzenleri tercih ediyorlardı. Türkiye mezrasıyla Hollanda ve Türkiye'deki Türk toplumu arasında bir bağ oluştu. Hollanda-Türkiye Dostluk Bağ Vakfı'nın yanı sıra mezra sakinlerinden bazıları da bu işin içinde. Türk heyetleri ve diplomatlar gibi ileri gelenlerin düzenli ziyaretleri oluyor. Ayrıca Turkeye, gem yer tabelası çok sayıda Hollandalı turistin gittiğ Dalaman ve Trabzon kentlerine de bulunmakta. 2012'de Türkiye ile Hollanda arasındaki diplomatik ilişkilerin 400. yılı kutlandı: 1612'de Yedi Birleşik Hollanda Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu tarafından tanındı.
    0 Commentarii 0 Distribuiri
  • Ramadan is a sad time in Gaza, Palestine..

    #GazaHolocaust #gaza #freepalestine #gazze #GazzeDirenişi #Refah #GazaMassacre #Palestine #ramadanmubarak #GazaStarving #RafahUnderAttack #Rafah #hunger #gazzedeaçlık #Ramazan #ramadan
    Ramadan is a sad time in Gaza, Palestine.. #GazaHolocaust #gaza #freepalestine #gazze #GazzeDirenişi #Refah #GazaMassacre #Palestine #ramadanmubarak #GazaStarving #RafahUnderAttack #Rafah #hunger #gazzedeaçlık #Ramazan #ramadan
    0 Commentarii 0 Distribuiri
  • Şanlıurfa…

    "Yürüyün Kardeşlerim / Ayaklarınıza Bir Kudüs Gücü Gelsin"

    Şanlıurfa'da Filistin'e destek için binlerin katılımıyla sesimizi bir kez daha yükselttik.

    Selam olsun Gazze'deki onurlu direnişe!
    Selam olsun meydanlara bir yumruk gibi inenlere!

    #FilistineÖzgürlükYürüyüşü #ŞanlıurfaKıyamda
    📍Şanlıurfa… "Yürüyün Kardeşlerim / Ayaklarınıza Bir Kudüs Gücü Gelsin" Şanlıurfa'da Filistin'e destek için binlerin katılımıyla sesimizi bir kez daha yükselttik. Selam olsun Gazze'deki onurlu direnişe! Selam olsun meydanlara bir yumruk gibi inenlere! #FilistineÖzgürlükYürüyüşü #ŞanlıurfaKıyamda
    0 Commentarii 0 Distribuiri
  • Selam News
    İsveçliler, kendi dillerinde böyle destek verdi.
    En baştaki bayrağa dikkat
    Şarkı 70'li yıllarda Filistin'e destek veren bir müzik grubu tarafından bestelenmiş ve Filistin direnişinin sembol şarkılarından biri olmuştur.
    #SelamNews #Selam #News #Filistin #Palestine
    ‪#FreeQuds #FreeKudüs #FreePalestine #Turkey ♥️♥️
    #Anatolia #Türkiye #Turkey #world
    ☪️ Selam News 🇹🇷 İsveçliler, kendi dillerinde böyle destek verdi. En baştaki bayrağa dikkat 🇹🇷 Şarkı 70'li yıllarda Filistin'e destek veren bir müzik grubu tarafından bestelenmiş ve Filistin direnişinin sembol şarkılarından biri olmuştur. #SelamNews #Selam #News #Filistin #Palestine ‪#FreeQuds #FreeKudüs #FreePalestine #Turkey ♥️🇹🇷🇵🇸♥️ #Anatolia #Türkiye #Turkey #world
    0 Commentarii 0 Distribuiri 37
  • İsveçliler, kendi dillerinde böyle destek verdi. Bana da üç altyazı ile dünyaya duyurmak düştü. En baştaki bayrağa dikkat

    Şarkı 70'li yıllarda Filistin'e destek veren bir müzik grubu tarafından bestelenmiş ve Filistin direnişinin sembol şarkılarından biri olmuştur.
    İsveçliler, kendi dillerinde böyle destek verdi. Bana da üç altyazı ile dünyaya duyurmak düştü. En baştaki bayrağa dikkat 🇹🇷 Şarkı 70'li yıllarda Filistin'e destek veren bir müzik grubu tarafından bestelenmiş ve Filistin direnişinin sembol şarkılarından biri olmuştur.
    0 Commentarii 0 Distribuiri 19
  • İzzettin Kassam Kimdir?
    1880 yılında Suriye Lazkiye Cebele köyünde dünyaya gelmiştir.
    Teşkilatı-mahsusa mensubu olan ve para,silah tedariği sağlayarak,
    mitingler düzenleyerek 1911'de trablusgarb cephesinde 250 kişilik gönüllü birliği ile Türk subaylarının yanında yer alır.

    Balkan harbinin patlaması ile Trablusgarb cephesinden çekilen Türk subayları(Gazi Mustafa Kemal,Enver Paşa,Nuri Conker,Fethi Okyer,Fuat Bulca vs...) İtalyanlara karşı direnişi yerli birliklere bıraktığında Ömer Muhtar liderliğinde direnişine devam eder.

    1.cihan harbinde İzzettin Kassam 1914'te memleketi Suriye ye geri dönerek Fransızlara karşı direnişe başlar.
    Bu süreçte bölgede ki uluscu ve işbirlikçi Arap örgütleri Kassam'ı Enver'ci ve Türkiye yanlısı olmakla suçlamaktadır.
    Bu durum Kassam in direniş cephesini genişletmesini zayıflatır.

    Hareket ve mücadele tarzı teşkilatı-mahsusa örgütlenme şeklinde ve gizlidir.

    Suriye'de kimliği Fransızlar tarafından açığa çıkması üzerine birliklerini Anadolu da milli mücadeleye göndererek 1921'de İngilizler'e karşı direniş için Filistin'e geçer.

    İzzettin Kassam ve birlikleri herhangi bir merkez veya karargah kurmadan belli bir hiyerarşiye bağlı kalmadan 10-15 kişilik birlikler ile gizli ve mobilize mücadelesi ile Suriye de olduğu gibi direnişin sembol ismi haline gelir.

    Gün geçtikçe büyüyen ve Filistin'li köylüleri birer asker ve istihbarat elemanı hüviyetine kavuşturan Kassam'ın birlikleri yakın çatışmalar ile İngilizlerin hareket alanını daraltır.

    Durumun ciddi hal alması karşısında 1935 yılında 500 kişilik birlikle Kassam in yerini tesbit eden İngiliz güçleri İzzettin Kassam ı şehit eder.

    Bu saldırı direnişi zayıflatması bir tarafa daha da alevlendirerek 1936 da büyük isyanı başlatır.
    1936-1939 yılları arası Filistin halkının %10 nüfusu katledilir.

    Kassam ortadoğu'nun cihan harbinde ki cehaletine,ihanetine rağmen bölgede ki direniş vesikasının mührü olmuştur.

    Kassam gibi Lübnan'da Durzi Canbolat kabilesi,Basra'da 1803 yılında Şii araplara karşı katliam yapan Vehabilerin tarafımızdan kılıçtan geçirilmesi üzere 1.cihan harbinde Hz.Hüseyin sancağı ile tarafımızda yer alan Şii arapları,Ömer Muhtarlar,Sunusiler,(Milli mücadele de birlikleri ile Anadolu da mücadeleye katılmışlardır.),Zenci Musaları rahmetle anıyorum.
    İzzettin Kassam Kimdir? 1880 yılında Suriye Lazkiye Cebele köyünde dünyaya gelmiştir. Teşkilatı-mahsusa mensubu olan ve para,silah tedariği sağlayarak, mitingler düzenleyerek 1911'de trablusgarb cephesinde 250 kişilik gönüllü birliği ile Türk subaylarının yanında yer alır. Balkan harbinin patlaması ile Trablusgarb cephesinden çekilen Türk subayları(Gazi Mustafa Kemal,Enver Paşa,Nuri Conker,Fethi Okyer,Fuat Bulca vs...) İtalyanlara karşı direnişi yerli birliklere bıraktığında Ömer Muhtar liderliğinde direnişine devam eder. 1.cihan harbinde İzzettin Kassam 1914'te memleketi Suriye ye geri dönerek Fransızlara karşı direnişe başlar. Bu süreçte bölgede ki uluscu ve işbirlikçi Arap örgütleri Kassam'ı Enver'ci ve Türkiye yanlısı olmakla suçlamaktadır. Bu durum Kassam in direniş cephesini genişletmesini zayıflatır. Hareket ve mücadele tarzı teşkilatı-mahsusa örgütlenme şeklinde ve gizlidir. Suriye'de kimliği Fransızlar tarafından açığa çıkması üzerine birliklerini Anadolu da milli mücadeleye göndererek 1921'de İngilizler'e karşı direniş için Filistin'e geçer. İzzettin Kassam ve birlikleri herhangi bir merkez veya karargah kurmadan belli bir hiyerarşiye bağlı kalmadan 10-15 kişilik birlikler ile gizli ve mobilize mücadelesi ile Suriye de olduğu gibi direnişin sembol ismi haline gelir. Gün geçtikçe büyüyen ve Filistin'li köylüleri birer asker ve istihbarat elemanı hüviyetine kavuşturan Kassam'ın birlikleri yakın çatışmalar ile İngilizlerin hareket alanını daraltır. Durumun ciddi hal alması karşısında 1935 yılında 500 kişilik birlikle Kassam in yerini tesbit eden İngiliz güçleri İzzettin Kassam ı şehit eder. Bu saldırı direnişi zayıflatması bir tarafa daha da alevlendirerek 1936 da büyük isyanı başlatır. 1936-1939 yılları arası Filistin halkının %10 nüfusu katledilir. Kassam ortadoğu'nun cihan harbinde ki cehaletine,ihanetine rağmen bölgede ki direniş vesikasının mührü olmuştur. Kassam gibi Lübnan'da Durzi Canbolat kabilesi,Basra'da 1803 yılında Şii araplara karşı katliam yapan Vehabilerin tarafımızdan kılıçtan geçirilmesi üzere 1.cihan harbinde Hz.Hüseyin sancağı ile tarafımızda yer alan Şii arapları,Ömer Muhtarlar,Sunusiler,(Milli mücadele de birlikleri ile Anadolu da mücadeleye katılmışlardır.),Zenci Musaları rahmetle anıyorum.
    0 Commentarii 0 Distribuiri
  • YEMEN'İN BİYOGRAFİK TARİHÇESİ
    M Ö. 3000 ― Yemen’de Bronz Çağı aletleri ve heykeller ortaya çıktı.

    M Ö. 2000­― Marib’deki Vadi Adhana’da ilk sulama yapıldı.

    M Ö. 1400―Deve ilk kez evcilleştirildi. Ve Arabistan ticaret devletleri ortaya çıktı.

    M Ö.1200― Çöl etrafında oluşturulan Demir Çağı kentsel yapılanmayla birlikte Saba (veya Seba) Krallığı’nın ilk adımları atılmaya başlandı.

    M Ö.750― Marib Barajı kuruldu. Birbirinden bağımsız ve rakip olan Hadramut (Şabva), Avsan (Aden), Kataban (Timna) ve Main Krallıkları kuruldu.

    M Ö. 500― Saba Krallığı yüksek bir ferah yapılanma seviyesine ulaştı.

    M Ö.230-220― Saba Krallığı Şabva’yı feth etti. Krallığın Main’i de ele geçirmesiyle üstünlük savaşları devam etti.

    M Ö.105-109― Himyar limanlarından yapılan ticaretin artmasıyla Saba Krallığı’na rakip olarak Himyar federasyonu ortaya çıktı.

    M Ö. 24― Roma İmparatoru Avgustus, Aelivs, Gallus komutasındaki ordusunu Yemen ve Aden’i ele geçirmek üzere bu bölgeye sevk etti. Ancak bu deneme başarısızlıkla sonuçlandı.

    100-200― San’a Saba Fedarasyonu’nun ortak başkenti ilan edildi.

    160-210― Kataban Hadramut’a devredildi.

    217-218― Hadramut’un başkenti Şabva, Saba Krallığı tarafından yok edildi.

    210-250― San’a da Gundam Sarayı inşa edildi.

    270-280― Himyarlar Saba Krallığı’nı ağır bir yenilgiye uğrattı.

    280-295― Himyarlar Hadramut Krallığı’nı yıktı.

    300― Zafar Himyar Krallığı’nın başkenti ilan edildi.

    340― Psikopos Teolfilus, Roma İmparatoru II. Kostantin tarafından Sokotra Adası’ndan Himyarların topraklarına gönderildi ve kiliseler inşa edildi. Roma İmparatorluğu ve Etiyopyalı müttefikleri bölgedeki deniz yollarının kontrolünü ele geçirdi.

    383― Zafar’da Himyar Krallığı adına saray inşa edildi.

    518― Himyar Kralı Du Nuvas din değiştirerek Musevî oldu.

    523― Du Nuvas, Habeşliler ve müttefiklerine karşı savaş ilan etti. Necran Hiristiyanları katledildi.

    5235-575― Du NuvasHabeşliler karşısında yenilgiye uğradı. Himyar Krallığı Aksum İmparatorluğu’nunn bir parçası haline geldi.

    537― Habeşli Ebrahe Yemen Valisi ilan edildi.

    570― Ebrehe Mekke’ye filleri kullanarak düzenlediği saldırıda yenilgiye uğradı.

    575― Himyarlılar Frslılardan Yemen’i fethedip Habeşlileri bu topraklardan atmalarını talep ettiler.

    575― Aksun yönetimi sona erdi. Farslıların fethiyle Yemen yarım yüzyıllık bir süre için Sasani İmparatorluğu’nun eline geçti.

    600― Marib Barajı patladı ve terk edildi.

    628― Farslı Suudi Arabistan Valisi’nin Müslüman olmasıyla Yemen’de İslâm yayılmaya başladı.

    660― Şam’daki Emeviler Yemen’in kontrolünü ele geçirdi.

    819-1018― Timaha’da Zeydî Hanedanlığı kuruldu.

    847― İlk bağımsız yerel Müslüman Hanedanlığı Bani Yufir, San’a’da yönetimi ele geçirdi.

    879― İlk Zeydî İmam El-Hâdi Yahya, Sa’ada’ya girdi ve burada hanedanlığını kurdu.

    915― Sünniliğin Şâfilik kolunu yaymak için Seyyid Ahmed bin. İsa El-Muhacir Irak’tan Yemen’e geldi.

    1047― Sulaihid Hanedanlığı, Ali bin Muhammed El-Sulaihi tarafından kuruldu.

    1069― Süleymaniler Kuzey Tihama’yı işgal etti.

    1086-1138― Süleymaniler başkenti Cibla’ya taşıdı.

    1159-1173― Mahdîiler Zabid ve Harad’ı ele geçirdi.

    1173― Yemen Mısırlı Salahaddin’in kardeşleri tarafından işgal edildi. Hadramut’ta Tarim ve Şibam vilayetleri hariç olmak üzere Eyyubi Hanedanlığı kuruldu.

    1219― İbn Mahdi, Tarim ve Şibam vilayetlerini ele geçirdi.

    1229― Son Eyyubi Hükümdarı Taiz’den Mısıra geçti.

    1274― Hbudiler Hadramut’u ele geçirdi.

    1298― Marco Polo Yemen’in limanları ve Sokotra Adası hakkında yazı yazdı.

    1323-1324― Zeydi İmamlar San’a’nın yönetimini ele geçirdi

    1484―Tahiriler Yemen’in güneyinin yönetimini ele geçirdi.

    1484― Katiri Sultanı HadramutA ulaştı. Kuzeydoğu Aden’den Yafailerin yönetimde yardımcı olmaları istendi. Ancak bir süre sonra Yafailer yönetimi ele geçirdi.

    1513― Portekizli Albuguergve Sokotra Adası’nı ele geçirdi.

    1515―Türklere bağlı Mısır kuvvetleri Yemen’e geldi.

    1517― Osmanlı Devleti, Yavuz Sultan döneminde Yemen’in Aden ve Lahic bölgelerini topraklarına kattı.

    1538― Kanuni Sultan Süleyman’ın donanma komutanı Paşa El-Hadim, Aden’i ele geçirdi.

    1547― Osmanlı San’a’yı ele geçirdi.

    1597-1620― Himyar Kraığı dönemindeki imamlar soyundan gelen El-Kasım’ın hükümdarlığı başladı. El-Kasım’ın Osmanlı’ya karşı direnişi bağımsızlık savaşını başlattı.

    1600― Şaharah Köprüsü inşa edildi.

    1618 ― Moka’da İngiliz ve Hollandalılar sürekli fabrikalar kurdu.

    1635― Zeydi İmamlar Osmanlı’yı topraklarından çıkardılar, San’a yönetimi başladı.

    1720-1740― Avrupa’ya Moka kahvesi ticareti en üst seviyesine ulaştı.

    1728-1731― Lacih Sultan’ı bağımsızlık ilan edip Aden’i ele geçirdi.

    1763― Alman Kâşif Carsten Niebuhr Hollanda’nın Yemen’deki keşiflerine önderlik etti.

    1798― İngiltere Perim Adası’nı ele geçirdi.

    1809― Vahhabiler Hadramut’u işgal etti, türbe ve mezarlıkları yerle bir edip geri çekildi.

    1839― İngiltere Aden’i ele geçirdi.

    1849― Şerif Hüseyin ile İm arasında çatışma çıktı, Osmanlı yenildi.

    1853― Adem bağımsız bir liman olduğunu ilan etti.

    1869― Süveyş kanalı açıldı.

    1870― Aden’de ilk telgraf istasyonu açıldı.

    1872― San’a Osmanlı tarafından tekrar ele geçirildi.

    17 Şubat 1892― Yemen’de Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanma başlatıldı.

    27 Nisan 1892― Yemen’de Araplar Osmanlı’ya karşı ayaklanma çıkardı. Ayaklanmanın büyümesi üzerine bölgeye takviye kuvvetler gönderildi.

    25 Eylül 1895― Hudey’de yaşanan toprak kayması sonucu 100 kişi hayatını kaybetti.

    18 Kasım 1895― 45.000 Arapla liderlik eden San’a imamı, Osmanlı birliklerine karşı peş peşe üç çatışmada galip geldi.

    23 Kasım 1895― Bab-ı Ali, Sana İmamı öncüllüğünde bir ayaklanma çıktığı haberlerini yalanladı.

    2 Aralık 1898― Aden’de bir ayaklanma çıktı.

    12 Ocak 1899― Osmanlı birlikleri Yemen’de bir ayaklanmayı bastırdı. Çatışmalarda 4000 isyancı ve 2000 Türk öldü.

    11 Mayıs 1899― Yemen’de Osmanlı ile isyancılar arasında çıkan çatışmada 160 Türk, 300 Arap öldü.

    11 Mayıs 1899― Abdullah Paşa komutasındaki Osmanlı birlikleri gece hücumları, çölün etkisi ve açlık nedeniyle isyancılar karşısında güç kaybetmeye başladı.

    23 Nisan 1901― Yemen’de Osmanlı kuvvetleri, isyancılar karşısında yenildi.

    13 Eylül 1901― Bab-ı Ali alınan yenilgiye rağmen Osmanlı’nın bölgede genişleme çabalarına devam edeceğini açıkladı.

    15 Kasım 1901― Osmanlı ve Büyük Britanya, Yemen ve Aden’deki etki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin olarak bir anlaşmaya vardıklarını açıkladılar.

    24 Temmuz 1923― Türkiye Cumhuriyeti, hem Kuzey Yemen’in bağımsızlığını hem de Güney Yemen’in İngiliz sömürgesi olduğunu Lozan antlaşması ile resmen kabul edildi.

    Hazırlayan: Yavuz Selim Kaplan
    YEMEN'İN BİYOGRAFİK TARİHÇESİ M Ö. 3000 ― Yemen’de Bronz Çağı aletleri ve heykeller ortaya çıktı. M Ö. 2000­― Marib’deki Vadi Adhana’da ilk sulama yapıldı. M Ö. 1400―Deve ilk kez evcilleştirildi. Ve Arabistan ticaret devletleri ortaya çıktı. M Ö.1200― Çöl etrafında oluşturulan Demir Çağı kentsel yapılanmayla birlikte Saba (veya Seba) Krallığı’nın ilk adımları atılmaya başlandı. M Ö.750― Marib Barajı kuruldu. Birbirinden bağımsız ve rakip olan Hadramut (Şabva), Avsan (Aden), Kataban (Timna) ve Main Krallıkları kuruldu. M Ö. 500― Saba Krallığı yüksek bir ferah yapılanma seviyesine ulaştı. M Ö.230-220― Saba Krallığı Şabva’yı feth etti. Krallığın Main’i de ele geçirmesiyle üstünlük savaşları devam etti. M Ö.105-109― Himyar limanlarından yapılan ticaretin artmasıyla Saba Krallığı’na rakip olarak Himyar federasyonu ortaya çıktı. M Ö. 24― Roma İmparatoru Avgustus, Aelivs, Gallus komutasındaki ordusunu Yemen ve Aden’i ele geçirmek üzere bu bölgeye sevk etti. Ancak bu deneme başarısızlıkla sonuçlandı. 100-200― San’a Saba Fedarasyonu’nun ortak başkenti ilan edildi. 160-210― Kataban Hadramut’a devredildi. 217-218― Hadramut’un başkenti Şabva, Saba Krallığı tarafından yok edildi. 210-250― San’a da Gundam Sarayı inşa edildi. 270-280― Himyarlar Saba Krallığı’nı ağır bir yenilgiye uğrattı. 280-295― Himyarlar Hadramut Krallığı’nı yıktı. 300― Zafar Himyar Krallığı’nın başkenti ilan edildi. 340― Psikopos Teolfilus, Roma İmparatoru II. Kostantin tarafından Sokotra Adası’ndan Himyarların topraklarına gönderildi ve kiliseler inşa edildi. Roma İmparatorluğu ve Etiyopyalı müttefikleri bölgedeki deniz yollarının kontrolünü ele geçirdi. 383― Zafar’da Himyar Krallığı adına saray inşa edildi. 518― Himyar Kralı Du Nuvas din değiştirerek Musevî oldu. 523― Du Nuvas, Habeşliler ve müttefiklerine karşı savaş ilan etti. Necran Hiristiyanları katledildi. 5235-575― Du NuvasHabeşliler karşısında yenilgiye uğradı. Himyar Krallığı Aksum İmparatorluğu’nunn bir parçası haline geldi. 537― Habeşli Ebrahe Yemen Valisi ilan edildi. 570― Ebrehe Mekke’ye filleri kullanarak düzenlediği saldırıda yenilgiye uğradı. 575― Himyarlılar Frslılardan Yemen’i fethedip Habeşlileri bu topraklardan atmalarını talep ettiler. 575― Aksun yönetimi sona erdi. Farslıların fethiyle Yemen yarım yüzyıllık bir süre için Sasani İmparatorluğu’nun eline geçti. 600― Marib Barajı patladı ve terk edildi. 628― Farslı Suudi Arabistan Valisi’nin Müslüman olmasıyla Yemen’de İslâm yayılmaya başladı. 660― Şam’daki Emeviler Yemen’in kontrolünü ele geçirdi. 819-1018― Timaha’da Zeydî Hanedanlığı kuruldu. 847― İlk bağımsız yerel Müslüman Hanedanlığı Bani Yufir, San’a’da yönetimi ele geçirdi. 879― İlk Zeydî İmam El-Hâdi Yahya, Sa’ada’ya girdi ve burada hanedanlığını kurdu. 915― Sünniliğin Şâfilik kolunu yaymak için Seyyid Ahmed bin. İsa El-Muhacir Irak’tan Yemen’e geldi. 1047― Sulaihid Hanedanlığı, Ali bin Muhammed El-Sulaihi tarafından kuruldu. 1069― Süleymaniler Kuzey Tihama’yı işgal etti. 1086-1138― Süleymaniler başkenti Cibla’ya taşıdı. 1159-1173― Mahdîiler Zabid ve Harad’ı ele geçirdi. 1173― Yemen Mısırlı Salahaddin’in kardeşleri tarafından işgal edildi. Hadramut’ta Tarim ve Şibam vilayetleri hariç olmak üzere Eyyubi Hanedanlığı kuruldu. 1219― İbn Mahdi, Tarim ve Şibam vilayetlerini ele geçirdi. 1229― Son Eyyubi Hükümdarı Taiz’den Mısıra geçti. 1274― Hbudiler Hadramut’u ele geçirdi. 1298― Marco Polo Yemen’in limanları ve Sokotra Adası hakkında yazı yazdı. 1323-1324― Zeydi İmamlar San’a’nın yönetimini ele geçirdi 1484―Tahiriler Yemen’in güneyinin yönetimini ele geçirdi. 1484― Katiri Sultanı HadramutA ulaştı. Kuzeydoğu Aden’den Yafailerin yönetimde yardımcı olmaları istendi. Ancak bir süre sonra Yafailer yönetimi ele geçirdi. 1513― Portekizli Albuguergve Sokotra Adası’nı ele geçirdi. 1515―Türklere bağlı Mısır kuvvetleri Yemen’e geldi. 1517― Osmanlı Devleti, Yavuz Sultan döneminde Yemen’in Aden ve Lahic bölgelerini topraklarına kattı. 1538― Kanuni Sultan Süleyman’ın donanma komutanı Paşa El-Hadim, Aden’i ele geçirdi. 1547― Osmanlı San’a’yı ele geçirdi. 1597-1620― Himyar Kraığı dönemindeki imamlar soyundan gelen El-Kasım’ın hükümdarlığı başladı. El-Kasım’ın Osmanlı’ya karşı direnişi bağımsızlık savaşını başlattı. 1600― Şaharah Köprüsü inşa edildi. 1618 ― Moka’da İngiliz ve Hollandalılar sürekli fabrikalar kurdu. 1635― Zeydi İmamlar Osmanlı’yı topraklarından çıkardılar, San’a yönetimi başladı. 1720-1740― Avrupa’ya Moka kahvesi ticareti en üst seviyesine ulaştı. 1728-1731― Lacih Sultan’ı bağımsızlık ilan edip Aden’i ele geçirdi. 1763― Alman Kâşif Carsten Niebuhr Hollanda’nın Yemen’deki keşiflerine önderlik etti. 1798― İngiltere Perim Adası’nı ele geçirdi. 1809― Vahhabiler Hadramut’u işgal etti, türbe ve mezarlıkları yerle bir edip geri çekildi. 1839― İngiltere Aden’i ele geçirdi. 1849― Şerif Hüseyin ile İm arasında çatışma çıktı, Osmanlı yenildi. 1853― Adem bağımsız bir liman olduğunu ilan etti. 1869― Süveyş kanalı açıldı. 1870― Aden’de ilk telgraf istasyonu açıldı. 1872― San’a Osmanlı tarafından tekrar ele geçirildi. 17 Şubat 1892― Yemen’de Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanma başlatıldı. 27 Nisan 1892― Yemen’de Araplar Osmanlı’ya karşı ayaklanma çıkardı. Ayaklanmanın büyümesi üzerine bölgeye takviye kuvvetler gönderildi. 25 Eylül 1895― Hudey’de yaşanan toprak kayması sonucu 100 kişi hayatını kaybetti. 18 Kasım 1895― 45.000 Arapla liderlik eden San’a imamı, Osmanlı birliklerine karşı peş peşe üç çatışmada galip geldi. 23 Kasım 1895― Bab-ı Ali, Sana İmamı öncüllüğünde bir ayaklanma çıktığı haberlerini yalanladı. 2 Aralık 1898― Aden’de bir ayaklanma çıktı. 12 Ocak 1899― Osmanlı birlikleri Yemen’de bir ayaklanmayı bastırdı. Çatışmalarda 4000 isyancı ve 2000 Türk öldü. 11 Mayıs 1899― Yemen’de Osmanlı ile isyancılar arasında çıkan çatışmada 160 Türk, 300 Arap öldü. 11 Mayıs 1899― Abdullah Paşa komutasındaki Osmanlı birlikleri gece hücumları, çölün etkisi ve açlık nedeniyle isyancılar karşısında güç kaybetmeye başladı. 23 Nisan 1901― Yemen’de Osmanlı kuvvetleri, isyancılar karşısında yenildi. 13 Eylül 1901― Bab-ı Ali alınan yenilgiye rağmen Osmanlı’nın bölgede genişleme çabalarına devam edeceğini açıkladı. 15 Kasım 1901― Osmanlı ve Büyük Britanya, Yemen ve Aden’deki etki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin olarak bir anlaşmaya vardıklarını açıkladılar. 24 Temmuz 1923― Türkiye Cumhuriyeti, hem Kuzey Yemen’in bağımsızlığını hem de Güney Yemen’in İngiliz sömürgesi olduğunu Lozan antlaşması ile resmen kabul edildi. Hazırlayan: Yavuz Selim Kaplan
    0 Commentarii 0 Distribuiri
Sponsorizeaza Paginile