• Islam becomes the fastest growing Religion in Japan. Allah Hu Akbar ♥️

    Read full news here: https://tinyurl.com/5ffkjtjr
    Islam becomes the fastest growing Religion in Japan. Allah Hu Akbar ♥️🤲 Read full news here: https://tinyurl.com/5ffkjtjr
    0 التعليقات 0 نشر
  • Alllahu Akbarr

    C Ronaldo accepted Islam MashAllah
    Alllahu Akbarr C Ronaldo accepted Islam ☪️ MashAllah
    0 التعليقات 0 نشر
  • Allahu Akbar
    Allahu Akbar
    0 التعليقات 0 نشر
  • (1-Temmuz-1961-31-Ağustos-1997)

    PRENSES DİANA

    Aristokrat bir aileden gelen Diana, 1 Temmuz 1961’de İngiltere, Norfolk Sandringham Park House’de doğmuştur.

    AİLESİ... AUDREY HEPBURN'İN KUZENİ...

    Annesi Frances Ruth Shand Kydd (boşanmadan önce Frances Spencer), babası ise Edward John Spencer’dir. Hem anne hem de baba tarafından köklü bir ailenin mensubu olan Diana Spencer, anne tarafından İrlandalı ve İskoç, baba tarafındansa İngiliz ve Amerikan atalara sahiptir. Soyağacında 2. Charles, Anne ve Mary Boleyn, John Egerton gibi önemli isimler olan Diana’nın kuzenleri arasında da sevilen Hollywood yıldızı Audrey Hepburn bulunmaktadır.

    BAŞARISIZ EĞİTİM HAYATI...

    Boşanmış bir ailenin çocuğu olarak zor günler geçiren Lady Diana, eğitim hayatında pek başarılı olamamış, sınıfları genellikle düşük notlarla atlamıştır. Ancak arkadaş edinme konusunda iyi olan Diana’nın sosyal çevresi hep geniş olmuştur. 1977 yılında İsviçre’de yatılı bir okula gönderilen Diana burayı sevmemiş ve birkaç hafta sonra evine dönmüştür.

    PRENS CHARLES İLE EVLENMESİ...

    Kraliyet Ailesi’ne girebilmek içinse müstakbel prensesin Protestan ve soylu bir ailesinin olması şartları aranmaktaymış. Bu özelliklere sahip olan Diana, Prens Charles için mükemmel bir eş adayı görülmüş ve her iki aile de gençlerin evlenme fikrini onaylamıştır. Sonuçta; Prens Charles ve Lady Diana 24 Şubat 1981’deki nişanlarının ardından 19 Temmuz 1981’de evlenmişlerdir.

    İLK ÇOCUK VE CHARLES' IN ESKİ AŞKI...

    Galler Prensesi olan Diana Spencer evliliğinin ilk aylarında hamile kalmış ve bu haber herkesi sevindirmiştir. 21 Temmuz 1982’de doğan çocuğun erkek olması ile de sevinci Kraliyet Ailesi’yle birlikte katlanmıştır. Ancak mutluluğu kısa sürmüş çünkü eşinin eski sevgilisi Camilla Parker Bowles’a aşık olduğu gerçeğini göz ardı edememiştir.

    EVLİLİĞİNDEKİ SORUNLAR VE HASTALIĞI...

    Prenses kendisini sevdirmek için uğraşmış ama Charles hem evliliğinden önce hem de sonra Camilla’dan başka bir şey düşünmemiştir. Tüm bu sorunlar yüzünden bir tür yeme bozukluğu olan bulimia hastalığına yakalanmış ama her şeye rağmen evliliğini sürdürmek için uğraşmıştır. 1982 yılında Prens Harry’nin doğumuyla 2. kez anne olan Diana’nın evliliğindeki sorunlar devam etmiştir.

    BOŞANMASI...

    Evliliğinin son yıllarında birkaç sevgilisi olmuş, sansasyonel haberlerle manşetlerde boy göstermiştir. 1995 yılında gizlice bir röportaj veren Diana, yaşadıklarını anlatarak Kraliyet Ailesi’ne yakışmayacak bir şey daha yapmıştır. 20 Kasım’da BBC One’de yayınlanan ünlü itirafname, milyonlarca kişi tarafından izlenmiştir. Ve 1992 yılında fiilen ayrılan çift, bu olaydan 9 ay sonra 28 Ağustos 1996’da resmen boşanmıştır.

    DODİ EL FAYED İLE İLİŞKİSİ...

    Ayrılıktan sonra epey üzülen Lady Diana Dodi Al Fayed’le görüşmeye başlamıştır.
    Tıpkı kendisi gibi boşanmış bir ailenin çocuğu olan Dodi Al Fayed ile haftalarca sürecek bir tatile çıkmıştır. Tabii bu sırada paparazziler çiftin peşinden hiç ayrılmamıştır. Sürekli manşetlerde olan Lady Diana’nın Arap Dodi Al Fayed’le birliktelik yaşaması bütün dünyanın dikkatini çekmiştir. Diana’nın bebek beklediği ve çiftin evlilik hazırlığı içerisinde olduğu haberi ise resmen skandal yaratmıştır. Zaten Lady Diana’nın sözüm ona ölüm emrinin verilmesinin altında yatan en büyük nedenlerden bir tanesi çoğu kişiye göre bu durumdur.

    ÖLÜMÜ...

    31 Ağustos günü Dodi Al Fayed’in babasına ait olan Ritz Otel’den öğlen 12.30’da çıkan çiftin arabası, sözüm ona şoförün yolu şaşırması üzerine bir tünelin girişinde kaza yapmış. Şoför VE Dodi Al Fayed olay yerinde hayatını kaybederken, Lady Diana’nın ölümü ise kaldırıldığı hastanede 2 saat sonra gerçekleşmiştir. Kazadan sağ olarak kurulan tek kişi ise Prenses Diana’nın koruma görevlisi Trevor Rees-Jones olmuştur.

    “Karşılık beklemeden, bir gün birinin de sizin için aynı şeyi yapabileceğini düşünmeden, rastgele bir iyilik yapın.”

    PRENSES DİANA
    (1-Temmuz-1961-31-Ağustos-1997) PRENSES DİANA Aristokrat bir aileden gelen Diana, 1 Temmuz 1961’de İngiltere, Norfolk Sandringham Park House’de doğmuştur. AİLESİ... AUDREY HEPBURN'İN KUZENİ... Annesi Frances Ruth Shand Kydd (boşanmadan önce Frances Spencer), babası ise Edward John Spencer’dir. Hem anne hem de baba tarafından köklü bir ailenin mensubu olan Diana Spencer, anne tarafından İrlandalı ve İskoç, baba tarafındansa İngiliz ve Amerikan atalara sahiptir. Soyağacında 2. Charles, Anne ve Mary Boleyn, John Egerton gibi önemli isimler olan Diana’nın kuzenleri arasında da sevilen Hollywood yıldızı Audrey Hepburn bulunmaktadır. BAŞARISIZ EĞİTİM HAYATI... Boşanmış bir ailenin çocuğu olarak zor günler geçiren Lady Diana, eğitim hayatında pek başarılı olamamış, sınıfları genellikle düşük notlarla atlamıştır. Ancak arkadaş edinme konusunda iyi olan Diana’nın sosyal çevresi hep geniş olmuştur. 1977 yılında İsviçre’de yatılı bir okula gönderilen Diana burayı sevmemiş ve birkaç hafta sonra evine dönmüştür. PRENS CHARLES İLE EVLENMESİ... Kraliyet Ailesi’ne girebilmek içinse müstakbel prensesin Protestan ve soylu bir ailesinin olması şartları aranmaktaymış. Bu özelliklere sahip olan Diana, Prens Charles için mükemmel bir eş adayı görülmüş ve her iki aile de gençlerin evlenme fikrini onaylamıştır. Sonuçta; Prens Charles ve Lady Diana 24 Şubat 1981’deki nişanlarının ardından 19 Temmuz 1981’de evlenmişlerdir. İLK ÇOCUK VE CHARLES' IN ESKİ AŞKI... Galler Prensesi olan Diana Spencer evliliğinin ilk aylarında hamile kalmış ve bu haber herkesi sevindirmiştir. 21 Temmuz 1982’de doğan çocuğun erkek olması ile de sevinci Kraliyet Ailesi’yle birlikte katlanmıştır. Ancak mutluluğu kısa sürmüş çünkü eşinin eski sevgilisi Camilla Parker Bowles’a aşık olduğu gerçeğini göz ardı edememiştir. EVLİLİĞİNDEKİ SORUNLAR VE HASTALIĞI... Prenses kendisini sevdirmek için uğraşmış ama Charles hem evliliğinden önce hem de sonra Camilla’dan başka bir şey düşünmemiştir. Tüm bu sorunlar yüzünden bir tür yeme bozukluğu olan bulimia hastalığına yakalanmış ama her şeye rağmen evliliğini sürdürmek için uğraşmıştır. 1982 yılında Prens Harry’nin doğumuyla 2. kez anne olan Diana’nın evliliğindeki sorunlar devam etmiştir. BOŞANMASI... Evliliğinin son yıllarında birkaç sevgilisi olmuş, sansasyonel haberlerle manşetlerde boy göstermiştir. 1995 yılında gizlice bir röportaj veren Diana, yaşadıklarını anlatarak Kraliyet Ailesi’ne yakışmayacak bir şey daha yapmıştır. 20 Kasım’da BBC One’de yayınlanan ünlü itirafname, milyonlarca kişi tarafından izlenmiştir. Ve 1992 yılında fiilen ayrılan çift, bu olaydan 9 ay sonra 28 Ağustos 1996’da resmen boşanmıştır. DODİ EL FAYED İLE İLİŞKİSİ... Ayrılıktan sonra epey üzülen Lady Diana Dodi Al Fayed’le görüşmeye başlamıştır. Tıpkı kendisi gibi boşanmış bir ailenin çocuğu olan Dodi Al Fayed ile haftalarca sürecek bir tatile çıkmıştır. Tabii bu sırada paparazziler çiftin peşinden hiç ayrılmamıştır. Sürekli manşetlerde olan Lady Diana’nın Arap Dodi Al Fayed’le birliktelik yaşaması bütün dünyanın dikkatini çekmiştir. Diana’nın bebek beklediği ve çiftin evlilik hazırlığı içerisinde olduğu haberi ise resmen skandal yaratmıştır. Zaten Lady Diana’nın sözüm ona ölüm emrinin verilmesinin altında yatan en büyük nedenlerden bir tanesi çoğu kişiye göre bu durumdur. ÖLÜMÜ... 31 Ağustos günü Dodi Al Fayed’in babasına ait olan Ritz Otel’den öğlen 12.30’da çıkan çiftin arabası, sözüm ona şoförün yolu şaşırması üzerine bir tünelin girişinde kaza yapmış. Şoför VE Dodi Al Fayed olay yerinde hayatını kaybederken, Lady Diana’nın ölümü ise kaldırıldığı hastanede 2 saat sonra gerçekleşmiştir. Kazadan sağ olarak kurulan tek kişi ise Prenses Diana’nın koruma görevlisi Trevor Rees-Jones olmuştur. “Karşılık beklemeden, bir gün birinin de sizin için aynı şeyi yapabileceğini düşünmeden, rastgele bir iyilik yapın.” PRENSES DİANA
    0 التعليقات 0 نشر
  • 100 bin kişilik Haçlı ordusuna karşı
    9 bin Osmanlı yiğidi.
    Unutulmaz zafer Kanije...

    1593'ten beri büyük Osmanlı - Almanya savaşı devam ediyordu. Müstakbel Alman İmparatoru Arşidük Ferdinand, Kanije kalesini almak için 1601'de, 100 bin kişilik bir ordu ve 47 büyük muhasara topu ile harekete geçti.

    Almanlar'dan başka, İtalyan, İspanyol, Fransız, Papalık askerlerinin de olduğu devasa Haçlı ordusu Kanije önlerine geldi.
    Kanije nerde derseniz Avusturya 'ya 50 km uzaklıkta diye tarif edeyim. Yani Avrupa'nın göbeği.

    Kaleyi savunan Tiryaki Hasan Paşa, 9 bin asker ile bu orduyu karşıladı. Haçlı ordusu günde bin ile iki bin arası gülle atarak Kanije surlarını dövmeye başladı.

    Kuşatma altındaki kalede barut tükendi. Barut yapımını bilen bir Yeniçeri sayesinde bir süre daha kendilerine yetecek barutu üretmeyi başardı kaledeki Osmanlı askeri.

    Tiryaki Hasan Paşa gerçekten kurt bir askerdi.
    Tam bir psikolojik savaş ustasıydı.

    Mesela ele geçen bazı esirlere, kalede bol miktarda yiyecek ve cephane olduğu hakkında yanlış bilgi edinmelerini sağlıyor, sonra bunların kaçmalarına izin veriyordu.

    Bu esirler Haçlı ordugahında bu haberleri veriyor ve bu haberler düşmanın psikolojik olarak umutsuzluğa düşmesine sebep oluyordu.

    Sadrazamın Osmanlı ordusu ile yardıma gelmek üzere olduğu, kalenin durumunun mükemmel olduğu ile ilgili mektupları şehit askerlerin koynuna koyuyordu.

    Aslında durum tam tersi idi. Sadrazam yardıma gelemiyordu. Kalede barut için ham madde kalmamıştı. Yiyecek sıkıntısı vardı. Kış gelmişti. Bir huruç harekâtı ile kuşatma yarılmazsa kale düşecekti. Kale yediği top gülleleri ile perişandı.

    68 gündür kuşatma devam ediyordu. O gün Kanije ovası kar ile kaplıydı. Haçlı ordusu soğuktan çadırlara ve tahta barakalarına sığınmıştı. Gece Tiryaki Hasan Paşa, Gazi Kara Ömer Ağa 'yı 800 askerle kaleden çıkarttı.

    Bu beklenmedik huruç harekâtıyla Haçlı ordugahı karıştı. Hasan Paşa, son barutunu harcadı ve güya kaleye varan Sadrazamın ordusunu selamladı. Bir yandan da mehter takımı yeri göğü inletiyordu.

    " Serdar Hazretleri yetmiştir" diye bağıran Osmanlı askerleri düşmanın psikolojisini gece karanlığında altüst etti.

    Haçlı ordusunun tüm ağırlıkları, yiyecek, cephane ve barutu, bütün toplar ilk hamlede ele geçirildi. Sadrazamın ordusunun baskınına uğradığını zanneden Haçlı ordusu, 18 bin ölü vererek kaçmaya başladı. Düşman ordugahı ele geçti.

    O gün öğleye kadar 30 bin Alman askeri daha düşmanı takibe çıkan Osmanlı birlikleri tarafından imha edildi. Alman imparatorluk ordusunun ancak küçük bir kısmı, Kanije 'nin 50 km ötesindeki Avusturya 'ya yani Alman topraklarına can alabildi.

    80 bin zaiyat veren Almanlar tek top ve tüfek götüremediler. Üzerlerinde imparatorluk armasının bulunduğu korkunç büyüklükte 47 muhasara topu,
    14 bin tüfek, 60 bin çadır, 14 bin kazma ve kürek ve binlerce araba dolusu yiyecek, ilaç, barut ve silah Osmanlıların eline geçti.

    En büyük ganimet Arşidük Ferdinand'ın otağındaydı. Bir altın ve bir gümüş taht, mücevherler, altınlar ve ordu hazinesi ele geçti. Alman Başkumandanı, gecelik kıyafetiyle kaçmıştı.

    Tiryaki Hasan Paşa, kısa bir hitabeden sonra Allah'a şükür olarak hemen oracıkta maiyetiyle beraber namaz kıldı.

    Tiryaki Hasan Paşa bu zaferle o yaşına kadar erişemediği vezirlik payesi ve Sultan 3. Mehmed Han'ın Hatt-ı Hümayun'u ile ödüllendirildi.

    Hasan Paşa sultanın Hatt-ı Hümayun'unu,
    'Bu kadarcık bir hizmet için Padişah bize vezirlik vermiş " diye okurken gözünden yaşlar akıyordu.

    Bildiğim bir şey varsa bu zaferi onlar kazanmış olsa filmlere, sinemalara konu edecekleri, kitaplar yazacakları, okullarda anlatacaklarıdır✓
    Ne Denirki✓
    Vatan Sevdalısı Kur'ân Sevdalısı Bütün Şehitlerimize Ve Vefat Edenlerimize Allah Rahmet Eylesin Mekânlarını Makâmlarını Cennet Eylesin Âmîn
    100 bin kişilik Haçlı ordusuna karşı 9 bin Osmanlı yiğidi. Unutulmaz zafer Kanije... 1593'ten beri büyük Osmanlı - Almanya savaşı devam ediyordu. Müstakbel Alman İmparatoru Arşidük Ferdinand, Kanije kalesini almak için 1601'de, 100 bin kişilik bir ordu ve 47 büyük muhasara topu ile harekete geçti. Almanlar'dan başka, İtalyan, İspanyol, Fransız, Papalık askerlerinin de olduğu devasa Haçlı ordusu Kanije önlerine geldi. Kanije nerde derseniz Avusturya 'ya 50 km uzaklıkta diye tarif edeyim. Yani Avrupa'nın göbeği. Kaleyi savunan Tiryaki Hasan Paşa, 9 bin asker ile bu orduyu karşıladı. Haçlı ordusu günde bin ile iki bin arası gülle atarak Kanije surlarını dövmeye başladı. Kuşatma altındaki kalede barut tükendi. Barut yapımını bilen bir Yeniçeri sayesinde bir süre daha kendilerine yetecek barutu üretmeyi başardı kaledeki Osmanlı askeri. Tiryaki Hasan Paşa gerçekten kurt bir askerdi. Tam bir psikolojik savaş ustasıydı. Mesela ele geçen bazı esirlere, kalede bol miktarda yiyecek ve cephane olduğu hakkında yanlış bilgi edinmelerini sağlıyor, sonra bunların kaçmalarına izin veriyordu. Bu esirler Haçlı ordugahında bu haberleri veriyor ve bu haberler düşmanın psikolojik olarak umutsuzluğa düşmesine sebep oluyordu. Sadrazamın Osmanlı ordusu ile yardıma gelmek üzere olduğu, kalenin durumunun mükemmel olduğu ile ilgili mektupları şehit askerlerin koynuna koyuyordu. Aslında durum tam tersi idi. Sadrazam yardıma gelemiyordu. Kalede barut için ham madde kalmamıştı. Yiyecek sıkıntısı vardı. Kış gelmişti. Bir huruç harekâtı ile kuşatma yarılmazsa kale düşecekti. Kale yediği top gülleleri ile perişandı. 68 gündür kuşatma devam ediyordu. O gün Kanije ovası kar ile kaplıydı. Haçlı ordusu soğuktan çadırlara ve tahta barakalarına sığınmıştı. Gece Tiryaki Hasan Paşa, Gazi Kara Ömer Ağa 'yı 800 askerle kaleden çıkarttı. Bu beklenmedik huruç harekâtıyla Haçlı ordugahı karıştı. Hasan Paşa, son barutunu harcadı ve güya kaleye varan Sadrazamın ordusunu selamladı. Bir yandan da mehter takımı yeri göğü inletiyordu. " Serdar Hazretleri yetmiştir" diye bağıran Osmanlı askerleri düşmanın psikolojisini gece karanlığında altüst etti. Haçlı ordusunun tüm ağırlıkları, yiyecek, cephane ve barutu, bütün toplar ilk hamlede ele geçirildi. Sadrazamın ordusunun baskınına uğradığını zanneden Haçlı ordusu, 18 bin ölü vererek kaçmaya başladı. Düşman ordugahı ele geçti. O gün öğleye kadar 30 bin Alman askeri daha düşmanı takibe çıkan Osmanlı birlikleri tarafından imha edildi. Alman imparatorluk ordusunun ancak küçük bir kısmı, Kanije 'nin 50 km ötesindeki Avusturya 'ya yani Alman topraklarına can alabildi. 80 bin zaiyat veren Almanlar tek top ve tüfek götüremediler. Üzerlerinde imparatorluk armasının bulunduğu korkunç büyüklükte 47 muhasara topu, 14 bin tüfek, 60 bin çadır, 14 bin kazma ve kürek ve binlerce araba dolusu yiyecek, ilaç, barut ve silah Osmanlıların eline geçti. En büyük ganimet Arşidük Ferdinand'ın otağındaydı. Bir altın ve bir gümüş taht, mücevherler, altınlar ve ordu hazinesi ele geçti. Alman Başkumandanı, gecelik kıyafetiyle kaçmıştı. Tiryaki Hasan Paşa, kısa bir hitabeden sonra Allah'a şükür olarak hemen oracıkta maiyetiyle beraber namaz kıldı. Tiryaki Hasan Paşa bu zaferle o yaşına kadar erişemediği vezirlik payesi ve Sultan 3. Mehmed Han'ın Hatt-ı Hümayun'u ile ödüllendirildi. Hasan Paşa sultanın Hatt-ı Hümayun'unu, 'Bu kadarcık bir hizmet için Padişah bize vezirlik vermiş " diye okurken gözünden yaşlar akıyordu. Bildiğim bir şey varsa bu zaferi onlar kazanmış olsa filmlere, sinemalara konu edecekleri, kitaplar yazacakları, okullarda anlatacaklarıdır✓ Ne Denirki✓ Vatan Sevdalısı Kur'ân Sevdalısı Bütün Şehitlerimize Ve Vefat Edenlerimize Allah Rahmet Eylesin Mekânlarını Makâmlarını Cennet Eylesin Âmîn
    0 التعليقات 0 نشر
  • Cuma Hutbesi: "İnsanı İhya, Toplumu İnşa Eden İbadet: Hac"

    Muhterem Müslümanlar!

    Bugün, Zilhicce’nin sekizi, Terviye günü. Terviye, Rahman’ın misafirlerinin Arafat’a gitmek üzere Mekke’den yola çıktıkları gündür. Yarın ise arefe. Yarın, bütün hacılar Arafat’ta vakfeye duracaklar. Dualarını Allah’a arz edecekler. Yüce Rabbim, kardeşlerimizin haclarını mebrur, dualarını makbul eylesin.

    Aziz Müminler!

    Hac, içinde pek çok ilahi hikmet ve bereketi barındıran; insanı ihya, toplumu inşa eden bir ibadettir. Hac, İslam’ın beş esasından biridir. Dünya Müslümanlarının birbirleriyle kaynaştığı kardeşlik buluşmasıdır. Hac; kıyamdır, diriliştir. Nitekim Yüce Rabbimiz bu hakikati şöyle ifade etmektedir: “Allah, Kâbe’yi Beytü’l-harâm’ı insanlar için bir kıyam, bir diriliş vesilesi kıldı…”[i]

    Kıymetli Müslümanlar!

    Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in, “Allah katında kabul olunan haccın karşılığı ancak cennettir.”[ii] müjdesine nail olmak isteyen mümin, önce ihrama girer. İhram; günah ve haram olan her şeyi terk edip takva elbisesine bürünmektir. İhram; bizlere, dünyevi hırs ve arzulardan, makam ve mevkiden, şan ve şöhretten arınmamızı öğütler. Kin, nefret, öfke ve şiddet gibi manevi hastalıklardan sakınmamızı öğretir. Dili yalandan, kulağı gıybetten, gözü haramdan, kalbi hasetten uzak tutmamızı hatırlatır.

    İhrama bürünen mümin, haccın farzını eda etmek üzere Arafat’a çıkar. Arafat; insanı ve toplumu ifsat eden kötülüklerin ayaklar atına alındığı, huzur ve barışı sağlayan insani ve vicdani değerlerin dünyaya ilan edildiği yerdir. Arafat; ölümü, dirilişi ve mahşeri tefekkür etmeyi haber verir. Ümmet bilincini kuşanmamızı; birlik ve beraberlikten asla ödün vermememiz gerektiğini bildirir. Tevhidin yani Allah’ın birliğine inanmanın vazgeçilmez olduğunu vurguladığı gibi, vahdetin yani ümmetin birliğini muhafaza etmenin de vazgeçilemez olduğunu vurgular. Nitekim Yüce Rabbimiz, “Sizin ümmetiniz, tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyleyse bana ibadet edin.”[iii] ayetiyle bu hakikati bizlere haber verir.

    Değerli Müminler!

    Haccın bir diğer farzı ise Ziyaret Tavafı’dır. Tavaf; yeryüzünde kurulan ilk ev olan Kâbe’yi kalbimizin hizasına alarak onun etrafında yedi defa dönmektir. Tavaf, hayatımızı Rabbimizin koyduğu ölçülere göre tanzim etme bilincini gönüllerimize nakşeder. Renkleri, dilleri ve ırkları farklı, gaye ve idealleri bir olan müminlerin; bir binanın tuğlaları gibi birbirlerine omuz vermeleri gerektiğini söyler.

    Tavaftan sonra müminleri sa’y beklemektedir. Sa’y; bir arayıştır, bir çabadır. Sa’y, Hâcer validemizin biricik evladı İsmâil’in susuzluğunu gidermek için gösterdiği gayretten ilham alarak, çocuklarımız ve gençlerimizin huzur ve felahı için koşturmamız gerektiğini bize hatırlatır. Bugün, çocuklarımızı tehdit eden tehlikeler, küçüklüğünde Hz. İsmâil’i tehdit eden susuzluktan daha önemsiz ve daha basit değildir. Zira çocuklarımız ve gençlerimiz Allah’tan, ahiret bilincinden, peygamberden, kitaptan, imandan, ahlaktan mahrum kalırlarsa; Hz. İsmâil’in yaşayabileceği akıbetten daha büyük zorluklarla karşılaşacakları bir hakikattir.

    Aziz Müslümanlar!

    Hutbemin sonunda iki hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. İlki, bayram sebebiyle birçok kardeşimiz yola çıkacak. Bayram sevincini hüzne dönüştürmemek için yolculuk boyunca sabırlı, anlayışlı ve dikkatli olalım. Birbirimizin hak ve hukukuna saygı gösterelim. Kendimizi, ailemizi ve diğer insanları tehlikeye atacak yanlış davranışlardan kaçınalım. Bir diğer husus ise yarın sabah namazıyla başlayıp bayramın dördüncü günü ikindi namazıyla sona erecek olan teşrik tekbirlerini farz namazlarından sonra getirmeyi unutmayalım.

    Duaların makbul olduğu bu mübarek günlerde Kurban bayramının aziz milletimize, İslam âlemine ve bütün insanlığa hayırlı olmasını, Gazzeli kardeşlerimiz başta olmak üzere dünyanın bütün mazlum ve mağdurlarının huzur ve kurtuluşa ermesini Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.

    [i] Mâide, 5/97.
    [ii] Buhârî, Umre, 1.
    [iii] Enbiyâ, 21/92.
    Cuma Hutbesi: "İnsanı İhya, Toplumu İnşa Eden İbadet: Hac" Muhterem Müslümanlar! Bugün, Zilhicce’nin sekizi, Terviye günü. Terviye, Rahman’ın misafirlerinin Arafat’a gitmek üzere Mekke’den yola çıktıkları gündür. Yarın ise arefe. Yarın, bütün hacılar Arafat’ta vakfeye duracaklar. Dualarını Allah’a arz edecekler. Yüce Rabbim, kardeşlerimizin haclarını mebrur, dualarını makbul eylesin. Aziz Müminler! Hac, içinde pek çok ilahi hikmet ve bereketi barındıran; insanı ihya, toplumu inşa eden bir ibadettir. Hac, İslam’ın beş esasından biridir. Dünya Müslümanlarının birbirleriyle kaynaştığı kardeşlik buluşmasıdır. Hac; kıyamdır, diriliştir. Nitekim Yüce Rabbimiz bu hakikati şöyle ifade etmektedir: “Allah, Kâbe’yi Beytü’l-harâm’ı insanlar için bir kıyam, bir diriliş vesilesi kıldı…”[i] Kıymetli Müslümanlar! Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in, “Allah katında kabul olunan haccın karşılığı ancak cennettir.”[ii] müjdesine nail olmak isteyen mümin, önce ihrama girer. İhram; günah ve haram olan her şeyi terk edip takva elbisesine bürünmektir. İhram; bizlere, dünyevi hırs ve arzulardan, makam ve mevkiden, şan ve şöhretten arınmamızı öğütler. Kin, nefret, öfke ve şiddet gibi manevi hastalıklardan sakınmamızı öğretir. Dili yalandan, kulağı gıybetten, gözü haramdan, kalbi hasetten uzak tutmamızı hatırlatır. İhrama bürünen mümin, haccın farzını eda etmek üzere Arafat’a çıkar. Arafat; insanı ve toplumu ifsat eden kötülüklerin ayaklar atına alındığı, huzur ve barışı sağlayan insani ve vicdani değerlerin dünyaya ilan edildiği yerdir. Arafat; ölümü, dirilişi ve mahşeri tefekkür etmeyi haber verir. Ümmet bilincini kuşanmamızı; birlik ve beraberlikten asla ödün vermememiz gerektiğini bildirir. Tevhidin yani Allah’ın birliğine inanmanın vazgeçilmez olduğunu vurguladığı gibi, vahdetin yani ümmetin birliğini muhafaza etmenin de vazgeçilemez olduğunu vurgular. Nitekim Yüce Rabbimiz, “Sizin ümmetiniz, tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyleyse bana ibadet edin.”[iii] ayetiyle bu hakikati bizlere haber verir. Değerli Müminler! Haccın bir diğer farzı ise Ziyaret Tavafı’dır. Tavaf; yeryüzünde kurulan ilk ev olan Kâbe’yi kalbimizin hizasına alarak onun etrafında yedi defa dönmektir. Tavaf, hayatımızı Rabbimizin koyduğu ölçülere göre tanzim etme bilincini gönüllerimize nakşeder. Renkleri, dilleri ve ırkları farklı, gaye ve idealleri bir olan müminlerin; bir binanın tuğlaları gibi birbirlerine omuz vermeleri gerektiğini söyler. Tavaftan sonra müminleri sa’y beklemektedir. Sa’y; bir arayıştır, bir çabadır. Sa’y, Hâcer validemizin biricik evladı İsmâil’in susuzluğunu gidermek için gösterdiği gayretten ilham alarak, çocuklarımız ve gençlerimizin huzur ve felahı için koşturmamız gerektiğini bize hatırlatır. Bugün, çocuklarımızı tehdit eden tehlikeler, küçüklüğünde Hz. İsmâil’i tehdit eden susuzluktan daha önemsiz ve daha basit değildir. Zira çocuklarımız ve gençlerimiz Allah’tan, ahiret bilincinden, peygamberden, kitaptan, imandan, ahlaktan mahrum kalırlarsa; Hz. İsmâil’in yaşayabileceği akıbetten daha büyük zorluklarla karşılaşacakları bir hakikattir. Aziz Müslümanlar! Hutbemin sonunda iki hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. İlki, bayram sebebiyle birçok kardeşimiz yola çıkacak. Bayram sevincini hüzne dönüştürmemek için yolculuk boyunca sabırlı, anlayışlı ve dikkatli olalım. Birbirimizin hak ve hukukuna saygı gösterelim. Kendimizi, ailemizi ve diğer insanları tehlikeye atacak yanlış davranışlardan kaçınalım. Bir diğer husus ise yarın sabah namazıyla başlayıp bayramın dördüncü günü ikindi namazıyla sona erecek olan teşrik tekbirlerini farz namazlarından sonra getirmeyi unutmayalım. Duaların makbul olduğu bu mübarek günlerde Kurban bayramının aziz milletimize, İslam âlemine ve bütün insanlığa hayırlı olmasını, Gazzeli kardeşlerimiz başta olmak üzere dünyanın bütün mazlum ve mağdurlarının huzur ve kurtuluşa ermesini Yüce Rabbimden niyaz ediyorum. [i] Mâide, 5/97. [ii] Buhârî, Umre, 1. [iii] Enbiyâ, 21/92.
    0 التعليقات 0 نشر
  • Palestinians are marking the 57th anniversary of the Naksa, or the day of the setback — an annual observance of the 1967 Six-Day War between Israel and Arab armies.

    Also known as the June War, it ended with Israel defeating the Arab armies and occupying the Palestine’s West Bank and Gaza, plus Egypt’s Sinai Peninsula and Syria’s Golan Heights.

    The war ended with another massive displacement of Palestinians from their homeland following the Nakba, meaning “the Catastrophe,” in 1948, with an estimated 250,000 to 400,000 forcibly displaced.

    Many UN resolutions demanding Israel’s withdrawal from the territories have failed as Israel maintains the occupation of all territories, except the Sinai Peninsula which it withdrew from in 1982 following a peace treaty with Egypt.

    Israel’s current war on Gaza extends its decades-long objective of uprooting and exterminating Palestinians from their land. At least 36,550 Palestinians have been killed in the besieged enclave over nearly eight months and nearly all of the 2.2 million population has been displaced.
    Palestinians are marking the 57th anniversary of the Naksa, or the day of the setback — an annual observance of the 1967 Six-Day War between Israel and Arab armies. Also known as the June War, it ended with Israel defeating the Arab armies and occupying the Palestine’s West Bank and Gaza, plus Egypt’s Sinai Peninsula and Syria’s Golan Heights. The war ended with another massive displacement of Palestinians from their homeland following the Nakba, meaning “the Catastrophe,” in 1948, with an estimated 250,000 to 400,000 forcibly displaced. Many UN resolutions demanding Israel’s withdrawal from the territories have failed as Israel maintains the occupation of all territories, except the Sinai Peninsula which it withdrew from in 1982 following a peace treaty with Egypt. Israel’s current war on Gaza extends its decades-long objective of uprooting and exterminating Palestinians from their land. At least 36,550 Palestinians have been killed in the besieged enclave over nearly eight months and nearly all of the 2.2 million population has been displaced.
    0 التعليقات 0 نشر
  • Eid prayer in Moscow Russia
    Allah Akbar
    Eid prayer in Moscow Russia Allah Akbar ☝️
    0 التعليقات 0 نشر
  • 27th of Ramadan 1445
    Allahu Akbar
    27th of Ramadan 1445 🙏🙏🙏 Allahu Akbar
    0 التعليقات 0 نشر
  • From Sweden, America, and Australia
    New Muslims, they pronounced the two testimonies and entered Islam
    We ask Allah to grant them steadfastness.
    Aameen
    Alhamdulillah
    Allahu Akbar☝

    علي عبدالرازق
    From Sweden, America, and Australia New Muslims, they pronounced the two testimonies and entered Islam We ask Allah to grant them steadfastness. Aameen🤲 Alhamdulillah🤲 Allahu Akbar☝ علي عبدالرازق
    0 التعليقات 0 نشر
الصفحات المعززة