• D-8 11’inci Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi’ni Mısır’ın başkenti Kahire’de gerçekleştirdik.

    Yaklaşık çeyrek asırlık geçmişe sahip Teşkilatımızın kuruluş felsefesinde yer alan barış, diyalog, iş birliği, adalet ve eşitlik kavramlarının önemi bugün daha iyi anlaşılıyor.

    Artan çatışmalar, krizler ve savaşlar karşısında maalesef küresel güvenlik ve istikrarı teminle görevli kurumlar sorumluluklarını yerine getirmiyor.

    Küresel iktisadi kurumlar cari gerçeklere ya uyum sağlayamıyor ya da ihtiyaç duyulan desteği vermekte zorlanıyor.

    Böylesine hassas bir dönemde gerçekleştirdiğimiz zirvemizde alacağımız kararların, sorunların çözümünde bize rehberlik etmesini ümit ediyorum.

    Toplantımızın temasını teşkil eden Gençler ve KOBİ’ler, ülkemizin son 22 yıldır ekonomi alanında kaydettiği ilerlemenin de lokomotifi oldu.

    Üye ülkeler olarak 1 milyarı aşan toplam nüfusumuzun çok büyük kısmı gençlerden oluşuyor.

    Türkiye olarak sürdürülebilir kalkınmanın ancak gençlerin ekonomiye azami iştirakiyle mümkün olabileceğini biliyoruz.

    Gençlerimizin teknolojik ve dijital becerileri ile girişimci ruhlarını geliştiren proje ve programlar yürütüyoruz.

    Keza KOBİ’lerin desteklenmesinde D-8’in mevcut imkânlarını daha etkin şekilde kullanmamız gerektiğini düşünüyorum.

    Son yıllarda önemli atılımlar gerçekleştiren Azerbaycan’ın Teşkilatımıza üye olmasıyla birlikte bugün hamdolsun dünden daha güçlüyüz.

    Kardeş Azerbaycan’a D-8 ailemize hoş geldiniz diyorum.

    Bölgemizde ve dünyada önemli hadiseler cereyan ediyor.

    Suriye halkının birliğe, dayanışmaya, uzlaşıya ve savaş yorgunu ülkesini süratle ayağa kaldırmaya ihtiyacı var.

    Biz de komşuları ve kardeşleri olarak bu zorlu süreçte Suriye’de istikrarın sağlanmasına katkı sunmaya çalışıyoruz.

    Tüm dinî, mezhebî ve etnik grupların yan yana, sulh içinde yaşadığı terörden arındırılmış bir Suriye’nin inşası, en samimi beklentimizdir.

    D-8 üyeleri olarak bu zorlu mücadelelerinde Suriyeli kardeşlerimizin yanında olmamız gerektiğine inanıyorum.
    D-8 11’inci Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi’ni Mısır’ın başkenti Kahire’de gerçekleştirdik. Yaklaşık çeyrek asırlık geçmişe sahip Teşkilatımızın kuruluş felsefesinde yer alan barış, diyalog, iş birliği, adalet ve eşitlik kavramlarının önemi bugün daha iyi anlaşılıyor. Artan çatışmalar, krizler ve savaşlar karşısında maalesef küresel güvenlik ve istikrarı teminle görevli kurumlar sorumluluklarını yerine getirmiyor. Küresel iktisadi kurumlar cari gerçeklere ya uyum sağlayamıyor ya da ihtiyaç duyulan desteği vermekte zorlanıyor. Böylesine hassas bir dönemde gerçekleştirdiğimiz zirvemizde alacağımız kararların, sorunların çözümünde bize rehberlik etmesini ümit ediyorum. Toplantımızın temasını teşkil eden Gençler ve KOBİ’ler, ülkemizin son 22 yıldır ekonomi alanında kaydettiği ilerlemenin de lokomotifi oldu. Üye ülkeler olarak 1 milyarı aşan toplam nüfusumuzun çok büyük kısmı gençlerden oluşuyor. Türkiye olarak sürdürülebilir kalkınmanın ancak gençlerin ekonomiye azami iştirakiyle mümkün olabileceğini biliyoruz. Gençlerimizin teknolojik ve dijital becerileri ile girişimci ruhlarını geliştiren proje ve programlar yürütüyoruz. Keza KOBİ’lerin desteklenmesinde D-8’in mevcut imkânlarını daha etkin şekilde kullanmamız gerektiğini düşünüyorum. Son yıllarda önemli atılımlar gerçekleştiren Azerbaycan’ın Teşkilatımıza üye olmasıyla birlikte bugün hamdolsun dünden daha güçlüyüz. Kardeş Azerbaycan’a D-8 ailemize hoş geldiniz diyorum. Bölgemizde ve dünyada önemli hadiseler cereyan ediyor. Suriye halkının birliğe, dayanışmaya, uzlaşıya ve savaş yorgunu ülkesini süratle ayağa kaldırmaya ihtiyacı var. Biz de komşuları ve kardeşleri olarak bu zorlu süreçte Suriye’de istikrarın sağlanmasına katkı sunmaya çalışıyoruz. Tüm dinî, mezhebî ve etnik grupların yan yana, sulh içinde yaşadığı terörden arındırılmış bir Suriye’nin inşası, en samimi beklentimizdir. D-8 üyeleri olarak bu zorlu mücadelelerinde Suriyeli kardeşlerimizin yanında olmamız gerektiğine inanıyorum.
    0 التعليقات 0 نشر
  • Yıl 1942, Huna al Quds Gazetesi'nden bir haber:
    Suriyeli bir kadın Yunan mültecilere yiyecek ve giyecek dağıtıyor.

    Year 1942, A new from Huna al Quds newspaper :
    A Syrian lady hands out food and clothing to Greek refugees.
    📆 Yıl 1942, Huna al Quds Gazetesi'nden bir haber: Suriyeli bir kadın Yunan mültecilere yiyecek ve giyecek dağıtıyor. 📆 Year 1942, A new from Huna al Quds newspaper : A Syrian lady hands out food and clothing to Greek refugees.
    0 التعليقات 0 نشر
  • Çarpıcı bir kare...
    Çağrı ve Ömer Muhtar filmleri ile sinema tarihinde unutulmaz bir iz bırakan Suriyeli yönetmen Mustafa Akkad, "Çağrı"nın çekimleri sırasında Hz. Hamza rolünü oynayan aktörlerle. Sene1976.
    Aynı anda hem Arapça hem de İngilizce olarak çekilen filmin Arapça versiyonunda Hz. Hamza'yı Abdullah Ğays, İngilizce versiyonunda ise ünlü oyuncu Anthony Quinn canlandırmıştı.
    Bu filmin ilginç hikâyeleri vardır.
    Mesela Çağrı filminin unutulmaz besteleri şöyle ortaya çıktı.
    Çağrı filminin yönetmeni Mustafa Akkad, ünlü Fransız müzisyen Maurice Jarre’a filmin müziklerini bestelemesi teklifini götürür. Ünlü müzisyen Jarre bazı şartlar öne sürer.
    Başta çalışabilmesi için uygun ortamın oluşturulması şartıyla Jarre, teklifi kabul eder.Jarre'ın şartları şunlardır.
    Jarre, birkaç ay boyunca çölde çadırda yaşaması gerektiğini çölün atmosferini ruhunun derinliklerinde hissetmeden film için tek nota dahi üretemeyeceğini söyler.
    Çalışma ortamı, çekim mekânına yakın sessiz bir yer olmalıdır.Ayrıca İslam tarihini anlatan kitapları da ister.
    Sonuç olarak Maurice Jarre, Libya’da bir çölde çadırda tek başına iki ay yaşayarak ve İslâm tarihi kitapları okuyarak bu unutulmaz besteleri üretir.
    Müslüman olmayan ama, İslâm'ı hissetmeye çalışan bir Fransız müzisyen tarafından Asr-ı Saadet ve Efendimizi [SAV] hatırlatacak, insan ruhunun derinliklerine işleyecek şekilde bestelenen müzikler...
    Bu filmin de, müziklerin de üstüne şu ana kadar çıkacak bir ikinci bir yönetmen ve müzisyen isim de henüz çıkmamıştır.
    Çıkması da çok zordur.
    Mustafa Akkad, iki büyük projesi " Selahaddin Eyyubi ve İstanbul'un Fethi " filmlerine başlayamadan 2005'de bombalı bir saldırıda vefat etti.Acaba bu iki büyük projeye bir gün sahip çıkan olur mu ?
    Çağrı ve Ömer Muhtar'ın unutulmaz yönetmeni Mustafa Akkad'ı rahmetle anıyorum. Bu filmin unutulmaz bestelerini yapan Maurice Jarre'ye de teşekkür ederken toprağı bol olsun diyorum...
    Çarpıcı bir kare... Çağrı ve Ömer Muhtar filmleri ile sinema tarihinde unutulmaz bir iz bırakan Suriyeli yönetmen Mustafa Akkad, "Çağrı"nın çekimleri sırasında Hz. Hamza rolünü oynayan aktörlerle. Sene1976. Aynı anda hem Arapça hem de İngilizce olarak çekilen filmin Arapça versiyonunda Hz. Hamza'yı Abdullah Ğays, İngilizce versiyonunda ise ünlü oyuncu Anthony Quinn canlandırmıştı. Bu filmin ilginç hikâyeleri vardır. Mesela Çağrı filminin unutulmaz besteleri şöyle ortaya çıktı. Çağrı filminin yönetmeni Mustafa Akkad, ünlü Fransız müzisyen Maurice Jarre’a filmin müziklerini bestelemesi teklifini götürür. Ünlü müzisyen Jarre bazı şartlar öne sürer. Başta çalışabilmesi için uygun ortamın oluşturulması şartıyla Jarre, teklifi kabul eder.Jarre'ın şartları şunlardır. Jarre, birkaç ay boyunca çölde çadırda yaşaması gerektiğini çölün atmosferini ruhunun derinliklerinde hissetmeden film için tek nota dahi üretemeyeceğini söyler. Çalışma ortamı, çekim mekânına yakın sessiz bir yer olmalıdır.Ayrıca İslam tarihini anlatan kitapları da ister. Sonuç olarak Maurice Jarre, Libya’da bir çölde çadırda tek başına iki ay yaşayarak ve İslâm tarihi kitapları okuyarak bu unutulmaz besteleri üretir. Müslüman olmayan ama, İslâm'ı hissetmeye çalışan bir Fransız müzisyen tarafından Asr-ı Saadet ve Efendimizi [SAV] hatırlatacak, insan ruhunun derinliklerine işleyecek şekilde bestelenen müzikler... Bu filmin de, müziklerin de üstüne şu ana kadar çıkacak bir ikinci bir yönetmen ve müzisyen isim de henüz çıkmamıştır. Çıkması da çok zordur. Mustafa Akkad, iki büyük projesi " Selahaddin Eyyubi ve İstanbul'un Fethi " filmlerine başlayamadan 2005'de bombalı bir saldırıda vefat etti.Acaba bu iki büyük projeye bir gün sahip çıkan olur mu ? Çağrı ve Ömer Muhtar'ın unutulmaz yönetmeni Mustafa Akkad'ı rahmetle anıyorum. Bu filmin unutulmaz bestelerini yapan Maurice Jarre'ye de teşekkür ederken toprağı bol olsun diyorum...
    0 التعليقات 0 نشر
  • Ateşin ortasındaki ülke...

    90’lardan bu yana Türkiye’nin çevresinde ateş hiç durmadı. Balkanlar’dan tutun da Körfez ülkelerine kadar her yerde savaş baş gösterdi. Sekiz komşuya sahip olan #Türkiye’nin 5 komşusu, ağırlıklı olarak son 20 yılda savaş halindeydi. Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı komşusu Irak, 2003’te ABD’nin işgaline maruz kalırken, hemen ardından IŞİD ile savaştı. Suriye’de yaşananları biliyorsunuz. Gürcistan’da 2008’de Rus işgali yaşanırken, 2020 yılında Azerbaycan ile Ermenistan arasında savaş vardı.

    Aslında haritaya baktığımızda bile Türkiye’nin çevresindeki savaşların hiç ara vermeden devam ettiği, tüm savaşları ele aldığımızda, doğrudan Türkiye’yi etkileyen olaylar olduğunu görebiliyoruz. Tabii ki bu süreçte biz de terörle mücadele ettik, birçok acıyı yaşadık. Ama Arap Baharı sonrası yaşananlar çok başkaydı. Belki topraklarımız savaşa sahne olmadı ama hudutlarımızın güvenliği kalmadı, demografi değişti, savaş bölgelerinden kaçan milyonlarca mülteci yanı başımızdaki komşumuz oldu. Resmi rakamlara göre #Suriye’deki İç Savaş sonrası ilk iki yıl Türkiye’ye 250 bin civarında #Suriyeli gelirken, 2016 yılında bu sayı 3 milyonu aştı. UNHCR raporlarına göre Türkiye’deki kayıtlı Suriyeli 3 milyon 700 bin. Gerçek rakamların 6 milyonu aştığı iddia ediliyor. Iraklıları ve son dönemde artan Afgan göçünü saymıyorum bile.

    Son 8 yılda dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke…

    Batı’nın övgülere doyamadığı, Türkiye’ye yakıştırdığı en güzel unvan bu. Nereye kadar bu unvanı taşıyacağız bilmiyorum. Suriyeliler doğum olarak ortalama 5.3 artarken Türkler’de bu sayının 1.9 olduğu belirtiliyor. Vatandaşlık verilmesi halinde, 20 yıl sonra Suriyelilerin nüfusunun 20 milyona yaklaşacağı iddia ediliyor. Sonuçlarını düşünebiliyor musunuz?

    Neyse, “ensar” olmaktan vazgeçtik gibi ama mültecilere yönelik bir çözüm arayışı da görünmüyor. “Bu iş böyle gitmez” dedikçe farklı ülkelerden topraklarımıza gelenler oluyor. “Hudut namustur” dedikçe, Afganların haberlerini görüyoruz. “#Hudut namustur” dedikçe, gruplaşan mültecilerin kendi aralarındaki kavgalarına şahit oluyoruz. Çevremiz ateş içerisinde, çok şükür ayaktayız ama ya içerideki demografik işgal?
    Ateşin ortasındaki ülke... 90’lardan bu yana Türkiye’nin çevresinde ateş hiç durmadı. Balkanlar’dan tutun da Körfez ülkelerine kadar her yerde savaş baş gösterdi. Sekiz komşuya sahip olan #Türkiye’nin 5 komşusu, ağırlıklı olarak son 20 yılda savaş halindeydi. Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı komşusu Irak, 2003’te ABD’nin işgaline maruz kalırken, hemen ardından IŞİD ile savaştı. Suriye’de yaşananları biliyorsunuz. Gürcistan’da 2008’de Rus işgali yaşanırken, 2020 yılında Azerbaycan ile Ermenistan arasında savaş vardı. Aslında haritaya baktığımızda bile Türkiye’nin çevresindeki savaşların hiç ara vermeden devam ettiği, tüm savaşları ele aldığımızda, doğrudan Türkiye’yi etkileyen olaylar olduğunu görebiliyoruz. Tabii ki bu süreçte biz de terörle mücadele ettik, birçok acıyı yaşadık. Ama Arap Baharı sonrası yaşananlar çok başkaydı. Belki topraklarımız savaşa sahne olmadı ama hudutlarımızın güvenliği kalmadı, demografi değişti, savaş bölgelerinden kaçan milyonlarca mülteci yanı başımızdaki komşumuz oldu. Resmi rakamlara göre #Suriye’deki İç Savaş sonrası ilk iki yıl Türkiye’ye 250 bin civarında #Suriyeli gelirken, 2016 yılında bu sayı 3 milyonu aştı. UNHCR raporlarına göre Türkiye’deki kayıtlı Suriyeli 3 milyon 700 bin. Gerçek rakamların 6 milyonu aştığı iddia ediliyor. Iraklıları ve son dönemde artan Afgan göçünü saymıyorum bile. Son 8 yılda dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke… Batı’nın övgülere doyamadığı, Türkiye’ye yakıştırdığı en güzel unvan bu. Nereye kadar bu unvanı taşıyacağız bilmiyorum. Suriyeliler doğum olarak ortalama 5.3 artarken Türkler’de bu sayının 1.9 olduğu belirtiliyor. Vatandaşlık verilmesi halinde, 20 yıl sonra Suriyelilerin nüfusunun 20 milyona yaklaşacağı iddia ediliyor. Sonuçlarını düşünebiliyor musunuz? Neyse, “ensar” olmaktan vazgeçtik gibi ama mültecilere yönelik bir çözüm arayışı da görünmüyor. “Bu iş böyle gitmez” dedikçe farklı ülkelerden topraklarımıza gelenler oluyor. “Hudut namustur” dedikçe, Afganların haberlerini görüyoruz. “#Hudut namustur” dedikçe, gruplaşan mültecilerin kendi aralarındaki kavgalarına şahit oluyoruz. Çevremiz ateş içerisinde, çok şükür ayaktayız ama ya içerideki demografik işgal?
    0 التعليقات 0 نشر
  • İki yüzlü Batı'nın özeti!..
    Savaşlar olmasın Mahsum ve Mazlum İnsanlar ölmesin..

    FAKAT ŞUNU UNUTMAYIN!
    Irak'ta 1,2 milyon; Suriye'de 1,7 milyon; Afganistan'da 2,5 milyon; Libya, Sudan, Yemen, Bosna'da yüzbinlerce insan katledilirken AB ve BATI kime YAPTIRIM uyguladı?
    Çok yönlü ve kirli bir savaş!

    Seninki esmer Müslüman mülteci, benimki sarı saçlı, mavi gözlü ve medeni mülteci, daha anlamadın mı?

    İlk fotoğrafta Suriye'de bir bomba ile sağ bacağını kaybetmiş bir baba ile kolları ve ayakları olmayan oğlu var.

    Baba Münzir, Suriye'de çarşıda alış veriş yaparken düşen bir bombanın etkisiyle sağ bacağını kaybediyor. O sıralarda hamile olan hanımı atılan sarin (sinir) gazını soluyor. Oğulları Mustafa sarin gazının etkisiyle ayakları ve kolları olmadan dünyaya gözlerini açıyor.

    Diğer fotoğrafta bir bombalama sırasında kız çocuğunu kollarına alarak koşan başka bir Müslüman babayı gösteriyor.

    Mazlum ülkelerde milyonlarca Müslümanın senelerdir çektiği acılar ve gözyaşları, 12 günde başka ülkelere göç eden mülteciler kadar dünyada gündem olmadı. Açıkça söylediler, çünkü onlar "sarı saçlı, mavi gözlü, medeni" insanlarmış.

    Suriyeli sığınmacıları kabul etmeyen, onları soğukta bırakarak ve hatta silahla öldüren, Akdeniz’in soğuk sularında ölüme terk eden batılılar, Ukraynalılara “sarı saçlı, mavi gözlü, medeni” sığınmacılar diyerek kucak açıyor.

    Batıdaki insanın vicdanı, merhameti ve şefkati hiç olmadı. Sözde medeni bu 21. yüzyıl batı zihniyetin, Avrupa’nın orta çağındaki insanların zihniyetinden ne farkı var?

    Halbuki hem batı ülkelerinde hem de Müslüman ülkelerdeki mazlumların ve mültecilerin çektikleri acılar, annelerin, babaların ve çocuklarının gözyaşlarının rengi bile aynı değil midir?

    ----------

    "6 Mart 2022 tarihi itibarıyla Ukraynalı göçmen sayısının 1.735.068 olduğu açıklandı. Göçmenlerin %59,2'si Polonya'ya sığındı.

    Dünyadaki kayıtlı Suriyeli göçmen sayısı ise 5.696.790. Suriyeli göçmenlerin %65,8'i Türkiye'de bulunuyor.,"
    İki yüzlü Batı'nın özeti!.. Savaşlar olmasın Mahsum ve Mazlum İnsanlar ölmesin.. FAKAT ŞUNU UNUTMAYIN! Irak'ta 1,2 milyon; Suriye'de 1,7 milyon; Afganistan'da 2,5 milyon; Libya, Sudan, Yemen, Bosna'da yüzbinlerce insan katledilirken AB ve BATI kime YAPTIRIM uyguladı? Çok yönlü ve kirli bir savaş! Seninki esmer Müslüman mülteci, benimki sarı saçlı, mavi gözlü ve medeni mülteci, daha anlamadın mı? İlk fotoğrafta Suriye'de bir bomba ile sağ bacağını kaybetmiş bir baba ile kolları ve ayakları olmayan oğlu var. Baba Münzir, Suriye'de çarşıda alış veriş yaparken düşen bir bombanın etkisiyle sağ bacağını kaybediyor. O sıralarda hamile olan hanımı atılan sarin (sinir) gazını soluyor. Oğulları Mustafa sarin gazının etkisiyle ayakları ve kolları olmadan dünyaya gözlerini açıyor. Diğer fotoğrafta bir bombalama sırasında kız çocuğunu kollarına alarak koşan başka bir Müslüman babayı gösteriyor. Mazlum ülkelerde milyonlarca Müslümanın senelerdir çektiği acılar ve gözyaşları, 12 günde başka ülkelere göç eden mülteciler kadar dünyada gündem olmadı. Açıkça söylediler, çünkü onlar "sarı saçlı, mavi gözlü, medeni" insanlarmış. Suriyeli sığınmacıları kabul etmeyen, onları soğukta bırakarak ve hatta silahla öldüren, Akdeniz’in soğuk sularında ölüme terk eden batılılar, Ukraynalılara “sarı saçlı, mavi gözlü, medeni” sığınmacılar diyerek kucak açıyor. Batıdaki insanın vicdanı, merhameti ve şefkati hiç olmadı. Sözde medeni bu 21. yüzyıl batı zihniyetin, Avrupa’nın orta çağındaki insanların zihniyetinden ne farkı var? Halbuki hem batı ülkelerinde hem de Müslüman ülkelerdeki mazlumların ve mültecilerin çektikleri acılar, annelerin, babaların ve çocuklarının gözyaşlarının rengi bile aynı değil midir? ---------- "6 Mart 2022 tarihi itibarıyla Ukraynalı göçmen sayısının 1.735.068 olduğu açıklandı. Göçmenlerin %59,2'si Polonya'ya sığındı. Dünyadaki kayıtlı Suriyeli göçmen sayısı ise 5.696.790. Suriyeli göçmenlerin %65,8'i Türkiye'de bulunuyor.,"
    0 التعليقات 0 نشر
  • منقول من صفحة تركمان سوريا
    تركمان بي ديلي

    قبائل تركمان بي ديلي أو بيغديلي التابعة لفرع يلدزخان أوغلاري أحد أحفاد أوغوزخان ، الذراع اليمنى لأوغوز.
    استقر تركمان بي ديلي ، الذي جاء إلى الأناضول تحت قيادة فيروز باي في القرن الحادي عشر ، في منطقة يوزغات ، لكن تم نفيهم وإسكانه في منطقة عنتاب عندما عارضوا قرارات الدولة في تلك الفترة. استقروا على هضبة تل باشار (التي سميت فيما بعد سهل تركمان براق ) الهضبة تقع في جنوب غازي عنتاب الان.

    تمتد هذه المنطقة جغرافيا إلى نهر الفرات (مياه جولاب) في الشرق ، وجبال النور في الغرب ، وحلب وسهل أميك في الجنوب والجنوب الغربي.

    حوالي ثلاثة أرباع من تركمان بي ديلي او تركمان براق الذين كانوا في عنتاب في فترة السلطان سليمان الثاني ، تم نفيهم إلى صحراء الرقة منطقة جولاب على أساس أنهم كانوا يتصدرون باستمرار عمليات السلب والنهب مع العناصر في المنطقة . يمكن القول أن حدث الترحيل هذا حدث في نهاية عقد 1690.[بحاجة لمصدر طبعا] يمكن القول أن حدث المنفى هذا حدث في نهاية تسعينيات القرن السادس عشر [بحاجة لمصدر] يعيش قسم من تركمان بي ديلي اليوم في مدينة خراسان في إيران منها هاجرت 84000 أسرة ، 80.000 منهم تركمان بي ديلي و 4000 من عبدال. في منطقة يوزغات ، انفصل 4000 أسرة عن بقية بي ديلي.
    استقر تركمان بي ديلي عند هجرتهم من خراسان الى الاناضول في المناطق التالية : منطقة صلاحي ، قرقميش ، نيزيب ، وأوغوزيلي (هناك مئات القرى) في مقاطعة غازي عنتاب ، ومنطقة البيلي ، وبلدة يافوزلو في مقاطعة كيليس ، وقرية هوباب ، ومركز منطقة هالفيتلي في منطقة بيرجيك في مقاطعة شانلي أورفا ، وكيفربيك ، وبيلاسور ، وعيني ، وآرام ، وأريه ، وجيبين القرى المتصلة بالمنطقة ببلدة أرمل.
    بالإضافة إلى ذلك ، في منطقة اديامان في بيسني كيزيلين وفي منطقة قيرق قلعة قرى براق - دجلة قرى براق -كاسكين وفي منطقة يوزغات ونيغدا ونيف شيهر وفي طرابزون وافيون واماسيا وفي حلب وريفها جرابلس أعزاز والباب عين العرب وجوبان بي وعفرين ومنبج والسفيرة حيث هناك اكثر من 145 قرية وبلدة يعيش فيها تركمان بي ديلي وكذلك هناك تركمان بي ديلي يعيشون في منطقة الرقة وتل ابيض وقراها الحدودي وقسم من تركمان بي ديلي يعيشون في ادلب وقراها قسم منهم استعربوا ولكنهم لم ينسوا انتسابهم للتركمان ويفتخرون بذلك .
    صفحة تركمان سوريا
    https://www.facebook.com/SuriyeliTurkmenler?mibextid=ZbWKwL
    منقول من صفحة تركمان سوريا تركمان بي ديلي قبائل تركمان بي ديلي أو بيغديلي التابعة لفرع يلدزخان أوغلاري أحد أحفاد أوغوزخان ، الذراع اليمنى لأوغوز. استقر تركمان بي ديلي ، الذي جاء إلى الأناضول تحت قيادة فيروز باي في القرن الحادي عشر ، في منطقة يوزغات ، لكن تم نفيهم وإسكانه في منطقة عنتاب عندما عارضوا قرارات الدولة في تلك الفترة. استقروا على هضبة تل باشار (التي سميت فيما بعد سهل تركمان براق ) الهضبة تقع في جنوب غازي عنتاب الان. تمتد هذه المنطقة جغرافيا إلى نهر الفرات (مياه جولاب) في الشرق ، وجبال النور في الغرب ، وحلب وسهل أميك في الجنوب والجنوب الغربي. حوالي ثلاثة أرباع من تركمان بي ديلي او تركمان براق الذين كانوا في عنتاب في فترة السلطان سليمان الثاني ، تم نفيهم إلى صحراء الرقة منطقة جولاب على أساس أنهم كانوا يتصدرون باستمرار عمليات السلب والنهب مع العناصر في المنطقة . يمكن القول أن حدث الترحيل هذا حدث في نهاية عقد 1690.[بحاجة لمصدر طبعا] يمكن القول أن حدث المنفى هذا حدث في نهاية تسعينيات القرن السادس عشر [بحاجة لمصدر] يعيش قسم من تركمان بي ديلي اليوم في مدينة خراسان في إيران منها هاجرت 84000 أسرة ، 80.000 منهم تركمان بي ديلي و 4000 من عبدال. في منطقة يوزغات ، انفصل 4000 أسرة عن بقية بي ديلي. استقر تركمان بي ديلي عند هجرتهم من خراسان الى الاناضول في المناطق التالية : منطقة صلاحي ، قرقميش ، نيزيب ، وأوغوزيلي (هناك مئات القرى) في مقاطعة غازي عنتاب ، ومنطقة البيلي ، وبلدة يافوزلو في مقاطعة كيليس ، وقرية هوباب ، ومركز منطقة هالفيتلي في منطقة بيرجيك في مقاطعة شانلي أورفا ، وكيفربيك ، وبيلاسور ، وعيني ، وآرام ، وأريه ، وجيبين القرى المتصلة بالمنطقة ببلدة أرمل. بالإضافة إلى ذلك ، في منطقة اديامان في بيسني كيزيلين وفي منطقة قيرق قلعة قرى براق - دجلة قرى براق -كاسكين وفي منطقة يوزغات ونيغدا ونيف شيهر وفي طرابزون وافيون واماسيا وفي حلب وريفها جرابلس أعزاز والباب عين العرب وجوبان بي وعفرين ومنبج والسفيرة حيث هناك اكثر من 145 قرية وبلدة يعيش فيها تركمان بي ديلي وكذلك هناك تركمان بي ديلي يعيشون في منطقة الرقة وتل ابيض وقراها الحدودي وقسم من تركمان بي ديلي يعيشون في ادلب وقراها قسم منهم استعربوا ولكنهم لم ينسوا انتسابهم للتركمان ويفتخرون بذلك . صفحة تركمان سوريا https://www.facebook.com/SuriyeliTurkmenler?mibextid=ZbWKwL
    0 التعليقات 0 نشر
  • ZEKÂT MALÎ BİR İBADETTİR.

    İslam Dünyasının yıllık toplam Zekat verebilme potansiyeli 10 trilyon dolar.

    Yanlış okumadınız.

    Bu rakam Türkiye için neredeyse 55 milyar dolara ulaşıyor.

    Tabii ki verilen Zekat miktarı devede kulak bile değil. Zekat verebilmemiz için, sadaka verebilmemiz için, Allah'ın emretmiş olması bize yetmiyor.

    Bu yıl Türkiye'de yaşanan Deprem ve sel felaketin dolayı Zekât ve Fitrelerimizi Devletimize ve Milletimize yaparsak mübarek Ramazan ayında paylaşma dayanışma birlik ve beraberliğimizi sunarak insanlarımıza katkıda bulunabilirsiniz.

    Zekat verme potansiyeli bütün İslam coğrafyasını refaha kavuşturabilecek seviyede aslında. Ama bizim için 2-3 bin lira toplayıp Afrika'da bir su kuyusu açmış olmak bile büyük iş...

    - "Yetim çocuklar var, anneleri var ve çok muhtaçlar" diyoruz. "Suriyeli mi ?" diye soruluyor. Uzaylı olsalar ne farkeder, muhtaçlar işte.

    - Yardım için koşturanlar, masum yavruların fotoğraflarını videolarını çekmekten bıkıyorlar artık, yetimler de bıkıyor poz vermekten.

    İlle perişan vaziyetlerini görmemiz gerekiyor. İlle o verdiğimiz 100 lira canlı yayında adımız söylenerek verilecek, ille de verdiğimiz o paranın seri numarasına kamera zum yapacak.

    İçimiz cız ede ede, canımızdan bir parçayı istemeye istemeye veriyor olmanın psikolojisidir bu belki de.

    "İyilik yap denize at" değil de, "iyilik yap, takip cihazı tak, takip et" gibi oluyor.

    İnsan elbet verdiği yerine ulaşsın ister, kastettiğim şey abartılması. Güvensizlik, içimizi kemirip tüketmiş kemirgen bir mahluk artık.

    - Çocukların üzerinde biraz temiz kıyafet ayakkabı falan görsek, 1 lirayı vermekten vazgeçiyoruz. "Cık, bunun ihtiyacı yok" deyip geçiyoruz. İnsaf be kardeşim, o üzerindekiler de başkasının verdiği kullanılmış kıyafetler.

    "10 trilyon dolar"

    "Ben müslümanım" diyen milyonlarca insanın Allah'ın tek emrini yerine getirmesi dünyanın bütün ekonomik hatta siyasi dengelerini değiştirebilecekken, Fitre miktarı olan 70 lirayı 100'a yuvarlama fedakarlığıyla(!) avunuyoruz.

    Gelsin bayramlar, vur patlasın, çal oynasınlar.

    Allah tutacağımız oruçları, yapacağımız hayırları şimdiden kabul etsin.

    #Ramazan #Ramadan #İftar #Sahur #Zekat #Sadaka
    ZEKÂT MALÎ BİR İBADETTİR. İslam Dünyasının yıllık toplam Zekat verebilme potansiyeli 10 trilyon dolar. Yanlış okumadınız. Bu rakam Türkiye için neredeyse 55 milyar dolara ulaşıyor. Tabii ki verilen Zekat miktarı devede kulak bile değil. Zekat verebilmemiz için, sadaka verebilmemiz için, Allah'ın emretmiş olması bize yetmiyor. Bu yıl Türkiye'de yaşanan Deprem ve sel felaketin dolayı Zekât ve Fitrelerimizi Devletimize ve Milletimize yaparsak mübarek Ramazan 🌙🌒 ayında paylaşma dayanışma birlik ve beraberliğimizi sunarak insanlarımıza katkıda bulunabilirsiniz. Zekat verme potansiyeli bütün İslam coğrafyasını refaha kavuşturabilecek seviyede aslında. Ama bizim için 2-3 bin lira toplayıp Afrika'da bir su kuyusu açmış olmak bile büyük iş... - "Yetim çocuklar var, anneleri var ve çok muhtaçlar" diyoruz. "Suriyeli mi ?" diye soruluyor. Uzaylı olsalar ne farkeder, muhtaçlar işte. - Yardım için koşturanlar, masum yavruların fotoğraflarını videolarını çekmekten bıkıyorlar artık, yetimler de bıkıyor poz vermekten. İlle perişan vaziyetlerini görmemiz gerekiyor. İlle o verdiğimiz 100 lira canlı yayında adımız söylenerek verilecek, ille de verdiğimiz o paranın seri numarasına kamera zum yapacak. İçimiz cız ede ede, canımızdan bir parçayı istemeye istemeye veriyor olmanın psikolojisidir bu belki de. "İyilik yap denize at" değil de, "iyilik yap, takip cihazı tak, takip et" gibi oluyor. İnsan elbet verdiği yerine ulaşsın ister, kastettiğim şey abartılması. Güvensizlik, içimizi kemirip tüketmiş kemirgen bir mahluk artık. - Çocukların üzerinde biraz temiz kıyafet ayakkabı falan görsek, 1 lirayı vermekten vazgeçiyoruz. "Cık, bunun ihtiyacı yok" deyip geçiyoruz. İnsaf be kardeşim, o üzerindekiler de başkasının verdiği kullanılmış kıyafetler. "10 trilyon dolar" "Ben müslümanım" diyen milyonlarca insanın Allah'ın tek emrini yerine getirmesi dünyanın bütün ekonomik hatta siyasi dengelerini değiştirebilecekken, Fitre miktarı olan 70 lirayı 100'a yuvarlama fedakarlığıyla(!) avunuyoruz. Gelsin bayramlar, vur patlasın, çal oynasınlar. Allah tutacağımız oruçları, yapacağımız hayırları şimdiden kabul etsin. #Ramazan 🌒🌙 #Ramadan #İftar #Sahur #Zekat #Sadaka
    1
    0 التعليقات 0 نشر
  • Suriyeli 7 "erkek", 1 kadın, 3 çocuk
    Erkeklerde ayakkabı, kadın çıplak ayak...
    Çocuklardan biri kucağında, biri sırtında, birinin elinden tutmuş...
    Kadına yardım eden yok....
    Ve savaştan kaçan, Türkiye'ye sığınan, elleri cebinde yürüyen kahraman Suriyeli "erkekler"
    Allah o kadın ve çocukların yüzü hürmetine yardım etmiştir 7 Kalas odun erkek için değil..
    Suriyeli 7 "erkek", 1 kadın, 3 çocuk Erkeklerde ayakkabı, kadın çıplak ayak... Çocuklardan biri kucağında, biri sırtında, birinin elinden tutmuş... Kadına yardım eden yok.... Ve savaştan kaçan, Türkiye'ye sığınan, elleri cebinde yürüyen kahraman Suriyeli "erkekler" Allah o kadın ve çocukların yüzü hürmetine yardım etmiştir 7 Kalas odun erkek için değil..
    0 التعليقات 0 نشر
  • Hollanda Kralı Willem-Alexander, Salı günü öğleden sonra Lahey'de, Türkiye ve Suriye'deki depremzedelerin aile üyeleri ve dostlarıyla bir araya geldi. Şehrin Laakkwartier bölgesindeki VaderCentrum Adam'ı ziyareti sırasında onlarla her iki ülkedeki durum hakkında konuştu. Lahey Belediye Başkanı Jan van Zanen de Kral'a eşlik etti.

    Bir kadın, ailesinden on bir kişinin enkaz altından çıkarıldığını söyledi. Felaketle ilgili olarak "Gördüm ve inanmak istemedim" dedi.
    Oradaki bir başka adam da etkilenen bölgelerde mücadele eden insanlarla konuştuğunu söyledi. Kral bunu "çok zor bir durum" olarak nitelendirdi ve adama güç diledi. Kral orada bulunanlara, tüm Hollanda'nın onların acısını paylaştığını yürekten bildiğini söyledi.

    Lahey'de Türk ve Suriyeli çok sayıda insan yaşıyor. Kralın gönüllüler için düzenlenen günlük yemeğe katıldığı VaderCentrum gibi yerlerde bir araya geliyorlar. Bu topluluklardan temsilcilerle, mağdur aileleri ve arkadaşları için neler yapabilecekleri hakkında konuştu.

    VaderCentrum, bugün Giro555 ulusal bağış toplama günü sırasında depremden etkilenenler için bir yardım kampanyası düzenleyecek.
    Kampanya kapsamında bir dayanışma toplantısı, bir yemek ve kültürel bir program düzenlenecek.

    #deprem #earthquake #aardbeving #Kahramanmaraş #Malatya #Gaziantep #Hatay #Diyarbakır #Şanlıurfa #Türkiye #HollandaMedya #hollanda #thenetherlands #avrupa
    Hollanda Kralı Willem-Alexander, Salı günü öğleden sonra Lahey'de, Türkiye ve Suriye'deki depremzedelerin aile üyeleri ve dostlarıyla bir araya geldi. Şehrin Laakkwartier bölgesindeki VaderCentrum Adam'ı ziyareti sırasında onlarla her iki ülkedeki durum hakkında konuştu. Lahey Belediye Başkanı Jan van Zanen de Kral'a eşlik etti. Bir kadın, ailesinden on bir kişinin enkaz altından çıkarıldığını söyledi. Felaketle ilgili olarak "Gördüm ve inanmak istemedim" dedi. Oradaki bir başka adam da etkilenen bölgelerde mücadele eden insanlarla konuştuğunu söyledi. Kral bunu "çok zor bir durum" olarak nitelendirdi ve adama güç diledi. Kral orada bulunanlara, tüm Hollanda'nın onların acısını paylaştığını yürekten bildiğini söyledi. Lahey'de Türk ve Suriyeli çok sayıda insan yaşıyor. Kralın gönüllüler için düzenlenen günlük yemeğe katıldığı VaderCentrum gibi yerlerde bir araya geliyorlar. Bu topluluklardan temsilcilerle, mağdur aileleri ve arkadaşları için neler yapabilecekleri hakkında konuştu. VaderCentrum, bugün Giro555 ulusal bağış toplama günü sırasında depremden etkilenenler için bir yardım kampanyası düzenleyecek. Kampanya kapsamında bir dayanışma toplantısı, bir yemek ve kültürel bir program düzenlenecek. #deprem #earthquake #aardbeving #Kahramanmaraş #Malatya #Gaziantep #Hatay #Diyarbakır #Şanlıurfa #Türkiye #HollandaMedya #hollanda #thenetherlands #avrupa
    0 التعليقات 0 نشر
  • ÖZGÜRLÜK HEYKELİ; İŞTAR MI?

    Hazırlayan: Bilhan Akkaya

    Halep- Suriye kökenli Amerikalı arkeolog Rasheed Maded bir iddiada bulundu. ''Halep; UNESCO kayıtlarına göre 12.500 yaşında olması ile tarihin en eski kentlerinden biridir. Tüm dini kültlerin menbaıdır.

    Suriyeliler; Arami vb. pagan inançlarını terkedip Hıristiyanlığı kabul ettikten sonra da, MÖ. 4000'den itibaren tapınılan tanrılar unutulmadı. Akkad Tanrıçası İştar; Halep şehrinin koruyucu tanrıçasıydı.

    Amerika Birleşik Devletleri'nde Özgürlük Heykeli'ni tasarlayan Fransız sanatçı, heykelde bazı değişiklikler yaptıktan sonra Halep'i tanımlayan, Halep şehrinin koruyucu İştar'dan alıntı yapmıştır. İki heykeli kıyaslayalım, Amerika 'daki Özgürlük Heykeli'nin başına bakalım, güneşin dekore ettiği İştar' ın başına bakalım. Ellerinde taşıdıkları asalara ve duruşlarına bakalım.

    Mesela; Halep kalesinde yıldırım, gök gürültüsü, yağmur, iyilik ve özgürlük tanrısı için yaptırılmış olan tapınak, dünyanın en eski tapınaklarından biridir. Antik metinlerde kurban bayramı olarak bilinen ve yılın en büyük bayramı olarak kutlanan bayram baharın başında kutlanırdı.''
    ÖZGÜRLÜK HEYKELİ; İŞTAR MI? Hazırlayan: Bilhan Akkaya Halep- Suriye kökenli Amerikalı arkeolog Rasheed Maded bir iddiada bulundu. ''Halep; UNESCO kayıtlarına göre 12.500 yaşında olması ile tarihin en eski kentlerinden biridir. Tüm dini kültlerin menbaıdır. Suriyeliler; Arami vb. pagan inançlarını terkedip Hıristiyanlığı kabul ettikten sonra da, MÖ. 4000'den itibaren tapınılan tanrılar unutulmadı. Akkad Tanrıçası İştar; Halep şehrinin koruyucu tanrıçasıydı. Amerika Birleşik Devletleri'nde Özgürlük Heykeli'ni tasarlayan Fransız sanatçı, heykelde bazı değişiklikler yaptıktan sonra Halep'i tanımlayan, Halep şehrinin koruyucu İştar'dan alıntı yapmıştır. İki heykeli kıyaslayalım, Amerika 'daki Özgürlük Heykeli'nin başına bakalım, güneşin dekore ettiği İştar' ın başına bakalım. Ellerinde taşıdıkları asalara ve duruşlarına bakalım. Mesela; Halep kalesinde yıldırım, gök gürültüsü, yağmur, iyilik ve özgürlük tanrısı için yaptırılmış olan tapınak, dünyanın en eski tapınaklarından biridir. Antik metinlerde kurban bayramı olarak bilinen ve yılın en büyük bayramı olarak kutlanan bayram baharın başında kutlanırdı.''
    0 التعليقات 0 نشر
الصفحات المعززة