• Uluğ Bey Medresesi: Semerkand'ın Tarihi Eğitim Merkezi

    **Tarih ve Kültür Mirası:** Uluğ Bey Medresesi, Semerkand'ın tarihi ve kültürel mirasının önemli bir parçasıdır.

    **Eğitim Alanları:** 15. yüzyılda Uluğ Bey tarafından inşa edilmiş olup matematik, astronomi, felsefe ve edebiyat gibi alanlarda eğitim vermiştir.

    **Mimari Özellikler:** Medresenin mimarisi dikkat çekicidir ve Osmanlı medreselerine de etkisi olmuştur.

    #UluğBeyMedresesi #Semerkand #Tarih #Kültür #Özbekistan #Eğitim #Restorasyon #Turizm
    ✨Uluğ Bey Medresesi: Semerkand'ın Tarihi Eğitim Merkezi 🏛️ **Tarih ve Kültür Mirası:** Uluğ Bey Medresesi, Semerkand'ın tarihi ve kültürel mirasının önemli bir parçasıdır. 📚 **Eğitim Alanları:** 15. yüzyılda Uluğ Bey tarafından inşa edilmiş olup matematik, astronomi, felsefe ve edebiyat gibi alanlarda eğitim vermiştir. 🏰 **Mimari Özellikler:** Medresenin mimarisi dikkat çekicidir ve Osmanlı medreselerine de etkisi olmuştur. 🏷️ #UluğBeyMedresesi #Semerkand #Tarih #Kültür #Özbekistan #Eğitim #Restorasyon #Turizm
    0 Комментарии 0 Поделились
  • Semerkand Özbekistan
    Semerkand Özbekistan
    0 Комментарии 0 Поделились
  • Bibi-Hanım Camii - Semerkand

    @nadidefotograf
    🕌 Bibi-Hanım Camii - Semerkand 📸@nadidefotograf
    0 Комментарии 0 Поделились
  • Abbasiler zamanında Mısır'da Türkler devletin askeri gücünü oluşturuyordu. Merkezi otorite zayıflayınca Tolunoğlu Ahmed bağımsızlığını ilan ederek, Mısır'da ilk Türk devleti olan "Tolunoğulları Devletini" kurdu.

    Tolunoğulları zamanında sarayda Türkçe konuşulduğu tahmin edilse de bu döneme ait yazılan herhangi bir eser günümüze ulaşmadı.

    Eyyubi Devleti zamanında benzer bir hikaye ile Türkler hem askeri güç hem de devlet yönetiminde yüksek makamlara geldi. 1250 yılında Kıpçak kıtalarının komutanı Aybek Mısır'da bağımsızlığını kazanarak Memlük Devleti'ni kurdu.

    Pek çok Türkçe eser mevcut

    Ardahan Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Araştırma Görevlisi Fatih Kurtulmuş, Mısır'a gelen Türklerin genellikle Karadeniz'in kuzeyinden gelen Kıpçak boylarından olduğunu, Kıpçakların Karadeniz'in kuzeyinde yaşadığını, Bizans kaynaklarında "Kuman", Arap kaynaklarında "Deşt-i Kıpçak" veya "Kıfçak" olarak geçtiğini söyledi.

    Kurtulmuş, Memlük Devleti'nin kurulmasından 1517 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından yıkılmasına kadar olan dönemde pek çok Türkçe eserin meydana getirildiğini anlattı.

    "Bu dönemde meydana getirilen eserler literatürde Memlük Kıpçakçası olarak adlandırılır. Bu eserler; sözlük ve gramerler, dini kitaplar, askerlikle ilgili kitaplar ve edebi eserler olmak üzere dört ana grupta toplanır."

    Eserlerin genel özellikleri bakımından gramer ve sözlük ile ilgili kitaplar olduğunu belirten Kurtulmuş, kitapların Mısırlılara Türkçe öğretmek için yazıldığını onların devlet yönetiminde çeşitli makamlara gelmesini sağlamak amacını güttüğü değerlendirdi.

    Mısır'da yaklaşık iki yıl kalan ve bu alanda araştırmalar yapan Kurtulmuş, atçılık, okçuluk ve fıkıh ile ilgili eserlerin, dönemin sultanları tarafından Türkçe'ye tercümelerinin yaptırıldığını vurguladı.

    Osmanlı sonrası kültürel etkileşim

    Osmanlı'nın Mısır'ı fethetmesiyle birlikte pek çok aydın Kahire'den İstanbul'a gitti, İstanbul'dan pek çok devlet adamı ve aydın da Mısır'a geldi. Geldiklerinde çeşitli yazma eserleri de yanlarında getirdiler.

    Bugün başta Mısır Milli Kütüphanesinde ve çeşitli kütüphanelerde çok sayıda Osmanlı Türkçesi yazma eser bulunuyor. Ayrıca geçtiğimiz yüzyılın başına kadar Ezher camisi içerisinde Revak-ı Türki kısmı bulunmaktaydı ve burada aktif olarak Türkçe eğitimi devam ediyordu.

    Mehmet Ali Paşa dönemi ve sonrasında Mısır'da Türk kültürü çok daha hızlı olarak dil, eğitim, kültürel ve askeri olmak üzere pek çok sahada hızlı gelişme gösterdi. Bulak matbaasında pek çok Osmanlı Türkçesi eser basıldı.

    "Etkileşimin nedeni asırlar süren beraberlik"

    Mısır Ayn eş-Şems Üniversitesi Doğu Dilleri Bölümü Türkoloji Fakültesi öğretim görevlisi Dr. Ahmed Necm, Türkler ile Mısırlılar arasında Tolunoğulları devleti ve öncesinde başlayan ilişkiler nedeniyle askeri, ekonomik, siyasi ve kültürel etkileşimin yaşandığını anlattı.

    Mısır'a gelen Türklerin ilk başlarda Arapça bilmediğini ve sonraki süreçte öğrendiğini belirten Necm, Türkçe'nin Arapçadan etkilendiği gibi Arapçanın da Türkçeden etkilendiği, özellikle de Mısır halk diline (ammicesine) çok sayıda Türkçe kelimenin girdiğini söyledi.

    Bu konuda bir araştırma yaptığını ve hala Mısır halk dilinde kullanılan Türkçe kelimeleri yayınladığını da hatırlatan Necm, bu etkileşimin asırlarca süren beraberliğin bir sonucu olduğunu belirtti.

    Türk-Mısır etkileşiminden doğan eserler

    Türklerin Mısır'da var oldukları dönemlerde önemli sözlükler ve gramer kitapları yazıldı. Kitâbü'l-İdrâk li Lisâni'l-Etrâk, Kitâb-ı Mecmû-ı Tercümân-ı Türkî, Acemi ve Muğalî, Et-Tuhfetü'z-Zekiyye fı'l-Lûğati't-Türkiyye, El-Kavânînü'l-Külliyye Li-Zabti'l-Lûgati't-Türkiyye, Ed-Dürretü'l Mudiyye fi'l-Lügati't-Türkiyye söz konusu dönemde yabancılara Türkçe öğretmek için yazılan en önemli eserler olarak biliniyor.

    İslami ilimlerde ve özellikle de fıkıh alanında da kitaplar yazıldı. İrşâdü'l-Mülûk ve's-Selâtîn Kitâb-ı, Mukaddime-i Ebû'l-Leysi's-Semerkandî, Kitâb fi'l-fıkh, Kitâb fi'l-Fıkh bi-Lisâni't-Türkî, Mukaddemetü'l-Gaznevi fi'i-ʿİbâdât (Ziyâ'u'l-Ma'nevî) ve Tercüme Şerhü'l-Menâr bu alanda öne çıkan eserler.

    Okçuluk ve atçılık alanında ise Baytaratü'l-Vâzıh, Münyetü'l-Guzât, Kitâbü'l-Hayl, Kitâb fi-ilmi'n-Nüşşâb bilinen en yaygın eserlerin başında geliyor.

    Mısır'da Türkçeye büyük ilgi

    Mısır ve Türkiye arasındaki siyasi gerginliğe rağmen Ortadoğu'da Türkçe'ye en fazla bu ülkede ilgi duyuluyor. Kahire Yunus Emre Enstitüsü ihtiyaca cevap veremediği için her yıl kursiyer kontenjan sayısını artırmak zorunda kalıyor.

    İnternet üzerinden alınan "uzaktan Türkçe" programında ise Mısır dünyada birinci sırada yer alıyor.

    Mısırlı ve Türk uzmanlar, Mısır'da hala kullanılan Türkçe kelimelerin yanı sıra Mısır halkının Türkçe'ye duyduğu ilginin esrarının bin 150 yıllık birliktelikte saklı olduğunu açıklıyor.
    Abbasiler zamanında Mısır'da Türkler devletin askeri gücünü oluşturuyordu. Merkezi otorite zayıflayınca Tolunoğlu Ahmed bağımsızlığını ilan ederek, Mısır'da ilk Türk devleti olan "Tolunoğulları Devletini" kurdu. Tolunoğulları zamanında sarayda Türkçe konuşulduğu tahmin edilse de bu döneme ait yazılan herhangi bir eser günümüze ulaşmadı. Eyyubi Devleti zamanında benzer bir hikaye ile Türkler hem askeri güç hem de devlet yönetiminde yüksek makamlara geldi. 1250 yılında Kıpçak kıtalarının komutanı Aybek Mısır'da bağımsızlığını kazanarak Memlük Devleti'ni kurdu. Pek çok Türkçe eser mevcut Ardahan Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Araştırma Görevlisi Fatih Kurtulmuş, Mısır'a gelen Türklerin genellikle Karadeniz'in kuzeyinden gelen Kıpçak boylarından olduğunu, Kıpçakların Karadeniz'in kuzeyinde yaşadığını, Bizans kaynaklarında "Kuman", Arap kaynaklarında "Deşt-i Kıpçak" veya "Kıfçak" olarak geçtiğini söyledi. Kurtulmuş, Memlük Devleti'nin kurulmasından 1517 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından yıkılmasına kadar olan dönemde pek çok Türkçe eserin meydana getirildiğini anlattı. "Bu dönemde meydana getirilen eserler literatürde Memlük Kıpçakçası olarak adlandırılır. Bu eserler; sözlük ve gramerler, dini kitaplar, askerlikle ilgili kitaplar ve edebi eserler olmak üzere dört ana grupta toplanır." Eserlerin genel özellikleri bakımından gramer ve sözlük ile ilgili kitaplar olduğunu belirten Kurtulmuş, kitapların Mısırlılara Türkçe öğretmek için yazıldığını onların devlet yönetiminde çeşitli makamlara gelmesini sağlamak amacını güttüğü değerlendirdi. Mısır'da yaklaşık iki yıl kalan ve bu alanda araştırmalar yapan Kurtulmuş, atçılık, okçuluk ve fıkıh ile ilgili eserlerin, dönemin sultanları tarafından Türkçe'ye tercümelerinin yaptırıldığını vurguladı. Osmanlı sonrası kültürel etkileşim Osmanlı'nın Mısır'ı fethetmesiyle birlikte pek çok aydın Kahire'den İstanbul'a gitti, İstanbul'dan pek çok devlet adamı ve aydın da Mısır'a geldi. Geldiklerinde çeşitli yazma eserleri de yanlarında getirdiler. Bugün başta Mısır Milli Kütüphanesinde ve çeşitli kütüphanelerde çok sayıda Osmanlı Türkçesi yazma eser bulunuyor. Ayrıca geçtiğimiz yüzyılın başına kadar Ezher camisi içerisinde Revak-ı Türki kısmı bulunmaktaydı ve burada aktif olarak Türkçe eğitimi devam ediyordu. Mehmet Ali Paşa dönemi ve sonrasında Mısır'da Türk kültürü çok daha hızlı olarak dil, eğitim, kültürel ve askeri olmak üzere pek çok sahada hızlı gelişme gösterdi. Bulak matbaasında pek çok Osmanlı Türkçesi eser basıldı. "Etkileşimin nedeni asırlar süren beraberlik" Mısır Ayn eş-Şems Üniversitesi Doğu Dilleri Bölümü Türkoloji Fakültesi öğretim görevlisi Dr. Ahmed Necm, Türkler ile Mısırlılar arasında Tolunoğulları devleti ve öncesinde başlayan ilişkiler nedeniyle askeri, ekonomik, siyasi ve kültürel etkileşimin yaşandığını anlattı. Mısır'a gelen Türklerin ilk başlarda Arapça bilmediğini ve sonraki süreçte öğrendiğini belirten Necm, Türkçe'nin Arapçadan etkilendiği gibi Arapçanın da Türkçeden etkilendiği, özellikle de Mısır halk diline (ammicesine) çok sayıda Türkçe kelimenin girdiğini söyledi. Bu konuda bir araştırma yaptığını ve hala Mısır halk dilinde kullanılan Türkçe kelimeleri yayınladığını da hatırlatan Necm, bu etkileşimin asırlarca süren beraberliğin bir sonucu olduğunu belirtti. Türk-Mısır etkileşiminden doğan eserler Türklerin Mısır'da var oldukları dönemlerde önemli sözlükler ve gramer kitapları yazıldı. Kitâbü'l-İdrâk li Lisâni'l-Etrâk, Kitâb-ı Mecmû-ı Tercümân-ı Türkî, Acemi ve Muğalî, Et-Tuhfetü'z-Zekiyye fı'l-Lûğati't-Türkiyye, El-Kavânînü'l-Külliyye Li-Zabti'l-Lûgati't-Türkiyye, Ed-Dürretü'l Mudiyye fi'l-Lügati't-Türkiyye söz konusu dönemde yabancılara Türkçe öğretmek için yazılan en önemli eserler olarak biliniyor. İslami ilimlerde ve özellikle de fıkıh alanında da kitaplar yazıldı. İrşâdü'l-Mülûk ve's-Selâtîn Kitâb-ı, Mukaddime-i Ebû'l-Leysi's-Semerkandî, Kitâb fi'l-fıkh, Kitâb fi'l-Fıkh bi-Lisâni't-Türkî, Mukaddemetü'l-Gaznevi fi'i-ʿİbâdât (Ziyâ'u'l-Ma'nevî) ve Tercüme Şerhü'l-Menâr bu alanda öne çıkan eserler. Okçuluk ve atçılık alanında ise Baytaratü'l-Vâzıh, Münyetü'l-Guzât, Kitâbü'l-Hayl, Kitâb fi-ilmi'n-Nüşşâb bilinen en yaygın eserlerin başında geliyor. Mısır'da Türkçeye büyük ilgi Mısır ve Türkiye arasındaki siyasi gerginliğe rağmen Ortadoğu'da Türkçe'ye en fazla bu ülkede ilgi duyuluyor. Kahire Yunus Emre Enstitüsü ihtiyaca cevap veremediği için her yıl kursiyer kontenjan sayısını artırmak zorunda kalıyor. İnternet üzerinden alınan "uzaktan Türkçe" programında ise Mısır dünyada birinci sırada yer alıyor. Mısırlı ve Türk uzmanlar, Mısır'da hala kullanılan Türkçe kelimelerin yanı sıra Mısır halkının Türkçe'ye duyduğu ilginin esrarının bin 150 yıllık birliktelikte saklı olduğunu açıklıyor.
    0 Комментарии 0 Поделились
  • Türk İslam Tarihinde Medreseler:
    İlk Türk devletleri döneminde düzensiz ve sistemsiz olan eğitim öğretim çalışmaları, Türk-İslam devletlerinde medreselerde yapılmaya başlandı. Medreselerin kuruluşunda Uygurlar Döneminde tapınaklarda yapılan eğitimin etkisi vardır. Ayrıca Türklerin İslam dinini kabul etmeleri ve diğer İslam devletlerindeki “Darül Hikme, Beytül Hikme ve Darül İlim” adlı eğitim-öğretim kurumlarının da etkisi oldu.
    Sözlükte “okumak, anlamak, bir metni öğrenmek ve ezberlemek için tekrarlamak” anlamına gelen ders (dirâse) kökünden bir mekân ismidir.
    Medrese, Müslüman ülkelerde orta ve yüksek öğretimin yapıldığı eğitim kurumlarının genel adı. Medrese kelimesi Arapça ders (درس) kökünden gelir. Medreselerde ders verenlere müderris, onların yardımcılarına muid, okuyanlara danışmend, sohta veya talebe adlandırılır.
    Hz. Peygamber döneminde Medine’de Kur’an öğretiminin yapıldığı bir eve dârülkurrâ adı veriliyordu.
    islâmiyet’in ilk medresesi olmakla şereflenen Dâr-ül-Erkâm (Erkâm’ın evi), şimdi o günleri hatırlatmak üzere aynen muhafaza edilmektedir.
    İnşa edildiği ilk günden itibaren bir eğitim ve öğretim kurumu olarak da görev yapan Mescid-i Nebevî’yi ve orada bulunan Suffe’yi medresenin ilk modeli kabul etmek daha doğrudur.
    Emevîler devrinde ise. çocuklar için müstakil ve mükellef mektebler açılmıştı. Sekizinci asırda uç bin talebeyi barındıran Belhli Ebü’l-Kâsım Dehhâk’ın mektebi, ilköğretimde önemli bir merhale kabul edilebilir. Bu nevi mekteblere; kültâb veya mekteb, öğretmenlerine de muallim denirdi.

    İslâm dünyâsında mekteb kelimesi yerme, muhtelif devirlerde, muhtelif isimler kullanılmıştır. Emevîler devrinde; mekteb, Abbasîler devrinde; Beyt-ül-hikme, beyt-ül-ilim, dâr-ül-ilim; Türkler’de ise; Karahanlılar, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde “medrese” tâbirlerine yer verilmiştir.
    Türkler İslam Tarihinde;
    İlk medrese Karahanlılar Dönemi’nde Tabgaç Buğra Han Dönemi’nde açılan Semerkand medresesidir.
    Büyük Selçuklu’da açılan ilk medrese Tuğrul Bey zamanında açılan Nişabur Medresesidir.
    Büyük Selçuklu Dönemi’nde açılan ilk yüksek medrese Sultan Alparslan Dönemi’nde Bağdat’ta açılan Nizamiye Medresesidir.
    Anadolu’da açılan ilk medrese Danişmentliler Dönemi’nde Tokat Niksar’da açılan Yağıbasan(Çukur) medresesidir.
    Anadolu Selçuklu Dönemi’nde açılan ilk medrese I. Gıyaseddin Keyhüsrev Dönemi’nde Kayseride açılan Koca Hasan Medresesidir.
    Osmanlı Döneminde açılan ilk medrese Orhan Gazi Dönemi’nde İznik’te açılan Orhan Gazi (İznik Orhaniyesi) medresesidir.
    ✔️ Türk İslam Tarihinde Medreseler: 📌 İlk Türk devletleri döneminde düzensiz ve sistemsiz olan eğitim öğretim çalışmaları, Türk-İslam devletlerinde medreselerde yapılmaya başlandı. Medreselerin kuruluşunda Uygurlar Döneminde tapınaklarda yapılan eğitimin etkisi vardır. Ayrıca Türklerin İslam dinini kabul etmeleri ve diğer İslam devletlerindeki “Darül Hikme, Beytül Hikme ve Darül İlim” adlı eğitim-öğretim kurumlarının da etkisi oldu. 📌 Sözlükte “okumak, anlamak, bir metni öğrenmek ve ezberlemek için tekrarlamak” anlamına gelen ders (dirâse) kökünden bir mekân ismidir. 📌 Medrese, Müslüman ülkelerde orta ve yüksek öğretimin yapıldığı eğitim kurumlarının genel adı. Medrese kelimesi Arapça ders (درس) kökünden gelir. Medreselerde ders verenlere müderris, onların yardımcılarına muid, okuyanlara danışmend, sohta veya talebe adlandırılır. 👉 Hz. Peygamber döneminde Medine’de Kur’an öğretiminin yapıldığı bir eve dârülkurrâ adı veriliyordu. 👉 islâmiyet’in ilk medresesi olmakla şereflenen Dâr-ül-Erkâm (Erkâm’ın evi), şimdi o günleri hatırlatmak üzere aynen muhafaza edilmektedir. 👉 İnşa edildiği ilk günden itibaren bir eğitim ve öğretim kurumu olarak da görev yapan Mescid-i Nebevî’yi ve orada bulunan Suffe’yi medresenin ilk modeli kabul etmek daha doğrudur. 📌 Emevîler devrinde ise. çocuklar için müstakil ve mükellef mektebler açılmıştı. Sekizinci asırda uç bin talebeyi barındıran Belhli Ebü’l-Kâsım Dehhâk’ın mektebi, ilköğretimde önemli bir merhale kabul edilebilir. Bu nevi mekteblere; kültâb veya mekteb, öğretmenlerine de muallim denirdi. 📌 İslâm dünyâsında mekteb kelimesi yerme, muhtelif devirlerde, muhtelif isimler kullanılmıştır. Emevîler devrinde; mekteb, Abbasîler devrinde; Beyt-ül-hikme, beyt-ül-ilim, dâr-ül-ilim; Türkler’de ise; Karahanlılar, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde “medrese” tâbirlerine yer verilmiştir. 🚩 Türkler İslam Tarihinde; 👉 İlk medrese Karahanlılar Dönemi’nde Tabgaç Buğra Han Dönemi’nde açılan Semerkand medresesidir. 👉 Büyük Selçuklu’da açılan ilk medrese Tuğrul Bey zamanında açılan Nişabur Medresesidir. 👉 Büyük Selçuklu Dönemi’nde açılan ilk yüksek medrese Sultan Alparslan Dönemi’nde Bağdat’ta açılan Nizamiye Medresesidir. 👉 Anadolu’da açılan ilk medrese Danişmentliler Dönemi’nde Tokat Niksar’da açılan Yağıbasan(Çukur) medresesidir. 👉 Anadolu Selçuklu Dönemi’nde açılan ilk medrese I. Gıyaseddin Keyhüsrev Dönemi’nde Kayseride açılan Koca Hasan Medresesidir. 👉 Osmanlı Döneminde açılan ilk medrese Orhan Gazi Dönemi’nde İznik’te açılan Orhan Gazi (İznik Orhaniyesi) medresesidir.
    0 Комментарии 0 Поделились