• 20 Haziran Dünya Mülteci Günü

    Tarihimiz boyunca kendisine sığınan tüm mazlumlara sahip çıkıp misafir eden bir milletin ferdi olarak; tüm dünya toplumlarının aynı anlayış ve dayanışma içinde mültecilerin yaşam koşullarını iyileştirmesi dileğiyle...

    “Herkes, zulümden kurtulmak için başka ülkelere iltica etme ve bundan yararlanma hakkına sahiptir."

    (İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi / Madde 14)

    BM verilerine göre evlerini terk etmek zorunda kalan insanların sayısı 82.4 milyonu aştı

    En çok mülteci veren ülkeler:

    1. Suriye: 6.7 milyon
    2. Filistin: 5.5 milyon
    3. Afganistan: 2.7 milyon
    4. Güney Sudan: 2.3 milyon

    BM verilerine göre dünyada en çok mülteci ağırlayan ülkeler:

    1. Türkiye: 3.7 milyon
    2. Pakistan: 1.4 milyon
    3. Uganda: 1.2 milyon
    4. Sudan: 1.1 milyon
    5. Almanya: 1.1 milyon

    #DünyaMülteciGünü
    #DünyaMültecilerGünü #WorldRefugeeDay #refugeeday
    #Mülteci #Refugee #Muhacir #Sığınma
    #AB #Avrupa #Europa #world
    20 Haziran Dünya Mülteci Günü Tarihimiz boyunca kendisine sığınan tüm mazlumlara sahip çıkıp misafir eden bir milletin ferdi olarak; tüm dünya toplumlarının aynı anlayış ve dayanışma içinde mültecilerin yaşam koşullarını iyileştirmesi dileğiyle... “Herkes, zulümden kurtulmak için başka ülkelere iltica etme ve bundan yararlanma hakkına sahiptir." (İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi / Madde 14) BM verilerine göre evlerini terk etmek zorunda kalan insanların sayısı 82.4 milyonu aştı En çok mülteci veren ülkeler: 1. 🇸🇾Suriye: 6.7 milyon 2. 🇵🇸Filistin: 5.5 milyon 3. 🇦🇫Afganistan: 2.7 milyon 4. 🇸🇸Güney Sudan: 2.3 milyon BM verilerine göre dünyada en çok mülteci ağırlayan ülkeler: 1. 🇹🇷Türkiye: 3.7 milyon 2. 🇵🇰Pakistan: 1.4 milyon 3. 🇺🇬Uganda: 1.2 milyon 4. 🇸🇩Sudan: 1.1 milyon 5. 🇩🇪Almanya: 1.1 milyon #DünyaMülteciGünü🌍 #DünyaMültecilerGünü #WorldRefugeeDay #refugeeday #Mülteci #Refugee #Muhacir #Sığınma #AB #Avrupa #Europa #world
    0 Comments 0 Shares
  • BM verilerine göre evlerini terk etmek zorunda kalan insanların sayısı 70 milyonu aştı

    En çok mülteci veren ülkeler:

    1. Suriye: 6.7 milyon
    2. Filistin: 5.5 milyon
    3. Afganistan: 2.7 milyon
    4. Güney Sudan: 2.3 milyon

    BM verilerine göre dünyada en çok mülteci ağırlayan ülkeler:

    1. Türkiye: 3.7 milyon
    2. Pakistan: 1.4 milyon
    3. Uganda: 1.2 milyon
    4. Sudan: 1.1 milyon
    5. Almanya: 1.1 milyon

    #Mülteci #Muhacir #Sığınma
    #refugee
    #AB #Avrupa #Europa #world
    BM verilerine göre evlerini terk etmek zorunda kalan insanların sayısı 70 milyonu aştı En çok mülteci veren ülkeler: 1. 🇸🇾Suriye: 6.7 milyon 2. 🇵🇸Filistin: 5.5 milyon 3. 🇦🇫Afganistan: 2.7 milyon 4. 🇸🇸Güney Sudan: 2.3 milyon BM verilerine göre dünyada en çok mülteci ağırlayan ülkeler: 1. 🇹🇷Türkiye: 3.7 milyon 2. 🇵🇰Pakistan: 1.4 milyon 3. 🇺🇬Uganda: 1.2 milyon 4. 🇸🇩Sudan: 1.1 milyon 5. 🇩🇪Almanya: 1.1 milyon #Mülteci #Muhacir #Sığınma #refugee #AB #Avrupa #Europa #world
    0 Comments 0 Shares
  • Bir gönüle ne Ensar olabildik
    Ne de Muhacir...
    Arâf’ta kaldık...
    Sefâ ile Merve arasında çırpınarak....!!!
    Bir gönüle ne Ensar olabildik Ne de Muhacir... Arâf’ta kaldık... Sefâ ile Merve arasında çırpınarak....!!!
    0 Comments 0 Shares
  • Cuma Hutbesi “Hicret: İdealler Uğruna Çıkılan Kutlu Bir Sefer”

    Muhterem Müslümanlar!

    Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “İman edip hicret edenler, Allah yolunda cihad edenler; onlara kucak açıp yardım edenler var ya! İşte onlar gerçek müminlerdir. Onlar için bağışlanma ve büyük bir lütuf vardır.”[i]

    Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Müslüman, elinden ve dilinden diğer Müslümanların zarar görmediği kişidir. Muhacir ise Allah’ın yasaklarını terk eden kimsedir.”[ii]

    Değerli Müminler!

    Yüce Allah’ın lütuf ve keremiyle geçtiğimiz Çarşamba günü hicri 1445. yıla girdik. Bizleri yeni bir hicri yıla daha kavuşturan Rabbimize sonsuz hamdü senalar olsun. Hicri yeni yılımız hayırlı ve mübarek olsun.

    Hicri takvimin ilk yılı, Peygamber Efendimiz (s.a.s) ile ashabının Mekke’den Medine’ye hicret ettiği 622 yılıdır. Bu yıl, Allah Resûlü (s.a.s)’in öncülüğünde Müslümanlar, Mekke’deki çileli günlerin ardından İslam’ı daha rahat yaşayabilmek için Medine’ye hicret etmişti. Hz. Ömer, bu hadisenin yaşandığı yılı, halifeliği döneminde hicri takvimin başlangıcı kabul etmişti.

    Kıymetli Müslümanlar!

    Hicret, insanlık tarihinin en önemli dönüm noktalarından biridir. Hicret, sıradan bir göç değildir. Hicret, geçici menfaatler uğruna bir diyardan başka bir diyara gidiş de değildir. Hicret, can ve mal korkusuyla bir şehirden kaçış hiç değildir. Bilakis hicret, Allah rızası uğruna her türlü dünyevi beklenti ve gayeyi bir kenara bırakarak çıkılan kutlu bir yolculuktur. Hicret, ideallerle yücelen bir hayatı mümkün kılmak için başlanan mübarek bir seferdir. Hicret, insanı yaratılış amacından uzaklaştıran her şeyi geride bırakmaktır. Kötülükten iyiliğe, zulüm ve haksızlıktan adalet ve hakikate kararlı bir yöneliştir. Hicret, insanı Allah’a kulluktan alıkoyan her türlü nefsani arzu ve istekten yüz çevirmektir. Haram ve günahlardan kaçınmaktır. Tövbe ve dua ile Rabbimizin engin rahmetine sığınmaktır.

    Kıymetli Müminler!

    Hicretin gayesi, sorumluluk sahibi, bilinçli, faydalı bireyler yetiştirebilmek için gayret etmektir. Erdemli, huzurlu, güvenli ve barış içerisinde yaşayan bir toplum inşa etmek için çaba göstermektir. Hicretin gayesi, sevgi, merhamet ve yardımlaşma gibi değerleri tüm insanlıkla buluşturmak için mücadele etmektir.

    Ne mutlu hicretin asıl gayesini idrak edebilenlere. Ne mutlu sözünde özünde dürüst olanlara. Allah’a hakiki kul olanlara. Ne mutlu İslam’ın hakikatlerini hayatına hâkim kılanlara.

    Aziz Müslümanlar!

    Önemli bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. Son zamanlarda sık sık orman yangını haberleri alıyoruz. Bu yangınlarla ciğerlerimiz dağlanıyor. Ormanlarla birlikte nice canlılar yok oluyor. Ormanlık alanlarda piknik amacıyla bile olsa ateş yakmayalım. Yangına sebebiyet verecek atıkları ormanlarda bırakmayalım. Ormanlarımıza kasteden kötü niyetli kişilere karşı uyanık olalım. Yangın ve afetler konusunda yetkililerin uyarılarını dikkate alalım. Onların işlerini kolaylaştıralım. Allah Resûlü (s.a.s)’in “Kıyamet kopuyor olsa dahi elinizdeki fidanı yere dikin.”[iii] emrine uyarak, yanan ormanlarımızın yerine yenilerini yetiştirelim. Unutmayalım ki ormanlarımız ve çevremiz bize emanettir. Emanete sahip çıkmak ise hepimizin ortak görevidir. Yüce Rabbim ülkemizi ve milletimizi her türlü afet ve felaketten muhafaza eylesin.

    [i] Enfâl, 8/74.
    [ii] Buhârî, Îmân, 4.
    [iii] İbn Hanbel, III, 184.
    Cuma Hutbesi “Hicret: İdealler Uğruna Çıkılan Kutlu Bir Sefer” Muhterem Müslümanlar! Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “İman edip hicret edenler, Allah yolunda cihad edenler; onlara kucak açıp yardım edenler var ya! İşte onlar gerçek müminlerdir. Onlar için bağışlanma ve büyük bir lütuf vardır.”[i] Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Müslüman, elinden ve dilinden diğer Müslümanların zarar görmediği kişidir. Muhacir ise Allah’ın yasaklarını terk eden kimsedir.”[ii] Değerli Müminler! Yüce Allah’ın lütuf ve keremiyle geçtiğimiz Çarşamba günü hicri 1445. yıla girdik. Bizleri yeni bir hicri yıla daha kavuşturan Rabbimize sonsuz hamdü senalar olsun. Hicri yeni yılımız hayırlı ve mübarek olsun. Hicri takvimin ilk yılı, Peygamber Efendimiz (s.a.s) ile ashabının Mekke’den Medine’ye hicret ettiği 622 yılıdır. Bu yıl, Allah Resûlü (s.a.s)’in öncülüğünde Müslümanlar, Mekke’deki çileli günlerin ardından İslam’ı daha rahat yaşayabilmek için Medine’ye hicret etmişti. Hz. Ömer, bu hadisenin yaşandığı yılı, halifeliği döneminde hicri takvimin başlangıcı kabul etmişti. Kıymetli Müslümanlar! Hicret, insanlık tarihinin en önemli dönüm noktalarından biridir. Hicret, sıradan bir göç değildir. Hicret, geçici menfaatler uğruna bir diyardan başka bir diyara gidiş de değildir. Hicret, can ve mal korkusuyla bir şehirden kaçış hiç değildir. Bilakis hicret, Allah rızası uğruna her türlü dünyevi beklenti ve gayeyi bir kenara bırakarak çıkılan kutlu bir yolculuktur. Hicret, ideallerle yücelen bir hayatı mümkün kılmak için başlanan mübarek bir seferdir. Hicret, insanı yaratılış amacından uzaklaştıran her şeyi geride bırakmaktır. Kötülükten iyiliğe, zulüm ve haksızlıktan adalet ve hakikate kararlı bir yöneliştir. Hicret, insanı Allah’a kulluktan alıkoyan her türlü nefsani arzu ve istekten yüz çevirmektir. Haram ve günahlardan kaçınmaktır. Tövbe ve dua ile Rabbimizin engin rahmetine sığınmaktır. Kıymetli Müminler! Hicretin gayesi, sorumluluk sahibi, bilinçli, faydalı bireyler yetiştirebilmek için gayret etmektir. Erdemli, huzurlu, güvenli ve barış içerisinde yaşayan bir toplum inşa etmek için çaba göstermektir. Hicretin gayesi, sevgi, merhamet ve yardımlaşma gibi değerleri tüm insanlıkla buluşturmak için mücadele etmektir. Ne mutlu hicretin asıl gayesini idrak edebilenlere. Ne mutlu sözünde özünde dürüst olanlara. Allah’a hakiki kul olanlara. Ne mutlu İslam’ın hakikatlerini hayatına hâkim kılanlara. Aziz Müslümanlar! Önemli bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. Son zamanlarda sık sık orman yangını haberleri alıyoruz. Bu yangınlarla ciğerlerimiz dağlanıyor. Ormanlarla birlikte nice canlılar yok oluyor. Ormanlık alanlarda piknik amacıyla bile olsa ateş yakmayalım. Yangına sebebiyet verecek atıkları ormanlarda bırakmayalım. Ormanlarımıza kasteden kötü niyetli kişilere karşı uyanık olalım. Yangın ve afetler konusunda yetkililerin uyarılarını dikkate alalım. Onların işlerini kolaylaştıralım. Allah Resûlü (s.a.s)’in “Kıyamet kopuyor olsa dahi elinizdeki fidanı yere dikin.”[iii] emrine uyarak, yanan ormanlarımızın yerine yenilerini yetiştirelim. Unutmayalım ki ormanlarımız ve çevremiz bize emanettir. Emanete sahip çıkmak ise hepimizin ortak görevidir. Yüce Rabbim ülkemizi ve milletimizi her türlü afet ve felaketten muhafaza eylesin. [i] Enfâl, 8/74. [ii] Buhârî, Îmân, 4. [iii] İbn Hanbel, III, 184.
    0 Comments 0 Shares
  • Süleymaniye Camii Avlusunda Yemek Bekleyen Rumeli Muhaciri Kızanlar
    10 Nisan 1919
    Süleymaniye Camii Avlusunda Yemek Bekleyen Rumeli Muhaciri Kızanlar 10 Nisan 1919🇹🇷
    0 Comments 0 Shares
  • 20 Haziran Dünya Mülteci Günü

    Tarihimiz boyunca kendisine sığınan tüm mazlumlara sahip çıkıp misafir eden bir milletin ferdi olarak; tüm dünya toplumlarının aynı anlayış ve dayanışma içinde mültecilerin yaşam koşullarını iyileştirmesi dileğiyle...

    “Herkes, zulümden kurtulmak için başka ülkelere iltica etme ve bundan yararlanma hakkına sahiptir."

    (İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi / Madde 14)

    BM verilerine göre evlerini terk etmek zorunda kalan insanların sayısı 82.4 milyonu aştı

    En çok mülteci veren ülkeler:

    1. Suriye: 6.7 milyon
    2. Filistin: 5.5 milyon
    3. Afganistan: 2.7 milyon
    4. Güney Sudan: 2.3 milyon

    BM verilerine göre dünyada en çok mülteci ağırlayan ülkeler:

    1. Türkiye: 3.7 milyon
    2. Pakistan: 1.4 milyon
    3. Uganda: 1.2 milyon
    4. Sudan: 1.1 milyon
    5. Almanya: 1.1 milyon

    #DünyaMülteciGünü
    #DünyaMültecilerGünü #WorldRefugeeDay #refugeeday
    #Mülteci #Refugee #Muhacir #Sığınma
    #AB #Avrupa #Europa #world
    20 Haziran Dünya Mülteci Günü Tarihimiz boyunca kendisine sığınan tüm mazlumlara sahip çıkıp misafir eden bir milletin ferdi olarak; tüm dünya toplumlarının aynı anlayış ve dayanışma içinde mültecilerin yaşam koşullarını iyileştirmesi dileğiyle... “Herkes, zulümden kurtulmak için başka ülkelere iltica etme ve bundan yararlanma hakkına sahiptir." (İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi / Madde 14) BM verilerine göre evlerini terk etmek zorunda kalan insanların sayısı 82.4 milyonu aştı En çok mülteci veren ülkeler: 1. 🇸🇾Suriye: 6.7 milyon 2. 🇵🇸Filistin: 5.5 milyon 3. 🇦🇫Afganistan: 2.7 milyon 4. 🇸🇸Güney Sudan: 2.3 milyon BM verilerine göre dünyada en çok mülteci ağırlayan ülkeler: 1. 🇹🇷Türkiye: 3.7 milyon 2. 🇵🇰Pakistan: 1.4 milyon 3. 🇺🇬Uganda: 1.2 milyon 4. 🇸🇩Sudan: 1.1 milyon 5. 🇩🇪Almanya: 1.1 milyon #DünyaMülteciGünü🌍 #DünyaMültecilerGünü #WorldRefugeeDay #refugeeday #Mülteci #Refugee #Muhacir #Sığınma #AB #Avrupa #Europa #world
    0 Comments 0 Shares
  • 20 Haziran Dünya Mülteci Günü

    Tarihimiz boyunca kendisine sığınan tüm mazlumlara sahip çıkıp misafir eden bir milletin ferdi olarak; tüm dünya toplumlarının aynı anlayış ve dayanışma içinde mültecilerin yaşam koşullarını iyileştirmesi dileğiyle...

    “Herkes, zulümden kurtulmak için başka ülkelere iltica etme ve bundan yararlanma hakkına sahiptir."

    (İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi / Madde 14)

    BM verilerine göre evlerini terk etmek zorunda kalan insanların sayısı 70 milyonu aştı

    En çok mülteci veren ülkeler:

    1. Suriye: 6.7 milyon
    2. Filistin: 5.5 milyon
    3. Afganistan: 2.7 milyon
    4. Güney Sudan: 2.3 milyon

    BM verilerine göre dünyada en çok mülteci ağırlayan ülkeler:

    1. Türkiye: 3.7 milyon
    2. Pakistan: 1.4 milyon
    3. Uganda: 1.2 milyon
    4. Sudan: 1.1 milyon
    5. Almanya: 1.1 milyon

    #DünyaMülteciGünü
    #DünyaMültecilerGünü #WorldRefugeeDay #refugeeday
    #Mülteci #Refugee #Muhacir #Sığınma
    #AB #Avrupa #Europa #world
    20 Haziran Dünya Mülteci Günü Tarihimiz boyunca kendisine sığınan tüm mazlumlara sahip çıkıp misafir eden bir milletin ferdi olarak; tüm dünya toplumlarının aynı anlayış ve dayanışma içinde mültecilerin yaşam koşullarını iyileştirmesi dileğiyle... “Herkes, zulümden kurtulmak için başka ülkelere iltica etme ve bundan yararlanma hakkına sahiptir." (İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi / Madde 14) BM verilerine göre evlerini terk etmek zorunda kalan insanların sayısı 70 milyonu aştı En çok mülteci veren ülkeler: 1. 🇸🇾Suriye: 6.7 milyon 2. 🇵🇸Filistin: 5.5 milyon 3. 🇦🇫Afganistan: 2.7 milyon 4. 🇸🇸Güney Sudan: 2.3 milyon BM verilerine göre dünyada en çok mülteci ağırlayan ülkeler: 1. 🇹🇷Türkiye: 3.7 milyon 2. 🇵🇰Pakistan: 1.4 milyon 3. 🇺🇬Uganda: 1.2 milyon 4. 🇸🇩Sudan: 1.1 milyon 5. 🇩🇪Almanya: 1.1 milyon #DünyaMülteciGünü🌍 #DünyaMültecilerGünü #WorldRefugeeDay #refugeeday #Mülteci #Refugee #Muhacir #Sığınma #AB #Avrupa #Europa #world
    1
    0 Comments 0 Shares
  • YEMEN'İN BİYOGRAFİK TARİHÇESİ
    M Ö. 3000 ― Yemen’de Bronz Çağı aletleri ve heykeller ortaya çıktı.

    M Ö. 2000­― Marib’deki Vadi Adhana’da ilk sulama yapıldı.

    M Ö. 1400―Deve ilk kez evcilleştirildi. Ve Arabistan ticaret devletleri ortaya çıktı.

    M Ö.1200― Çöl etrafında oluşturulan Demir Çağı kentsel yapılanmayla birlikte Saba (veya Seba) Krallığı’nın ilk adımları atılmaya başlandı.

    M Ö.750― Marib Barajı kuruldu. Birbirinden bağımsız ve rakip olan Hadramut (Şabva), Avsan (Aden), Kataban (Timna) ve Main Krallıkları kuruldu.

    M Ö. 500― Saba Krallığı yüksek bir ferah yapılanma seviyesine ulaştı.

    M Ö.230-220― Saba Krallığı Şabva’yı feth etti. Krallığın Main’i de ele geçirmesiyle üstünlük savaşları devam etti.

    M Ö.105-109― Himyar limanlarından yapılan ticaretin artmasıyla Saba Krallığı’na rakip olarak Himyar federasyonu ortaya çıktı.

    M Ö. 24― Roma İmparatoru Avgustus, Aelivs, Gallus komutasındaki ordusunu Yemen ve Aden’i ele geçirmek üzere bu bölgeye sevk etti. Ancak bu deneme başarısızlıkla sonuçlandı.

    100-200― San’a Saba Fedarasyonu’nun ortak başkenti ilan edildi.

    160-210― Kataban Hadramut’a devredildi.

    217-218― Hadramut’un başkenti Şabva, Saba Krallığı tarafından yok edildi.

    210-250― San’a da Gundam Sarayı inşa edildi.

    270-280― Himyarlar Saba Krallığı’nı ağır bir yenilgiye uğrattı.

    280-295― Himyarlar Hadramut Krallığı’nı yıktı.

    300― Zafar Himyar Krallığı’nın başkenti ilan edildi.

    340― Psikopos Teolfilus, Roma İmparatoru II. Kostantin tarafından Sokotra Adası’ndan Himyarların topraklarına gönderildi ve kiliseler inşa edildi. Roma İmparatorluğu ve Etiyopyalı müttefikleri bölgedeki deniz yollarının kontrolünü ele geçirdi.

    383― Zafar’da Himyar Krallığı adına saray inşa edildi.

    518― Himyar Kralı Du Nuvas din değiştirerek Musevî oldu.

    523― Du Nuvas, Habeşliler ve müttefiklerine karşı savaş ilan etti. Necran Hiristiyanları katledildi.

    5235-575― Du NuvasHabeşliler karşısında yenilgiye uğradı. Himyar Krallığı Aksum İmparatorluğu’nunn bir parçası haline geldi.

    537― Habeşli Ebrahe Yemen Valisi ilan edildi.

    570― Ebrehe Mekke’ye filleri kullanarak düzenlediği saldırıda yenilgiye uğradı.

    575― Himyarlılar Frslılardan Yemen’i fethedip Habeşlileri bu topraklardan atmalarını talep ettiler.

    575― Aksun yönetimi sona erdi. Farslıların fethiyle Yemen yarım yüzyıllık bir süre için Sasani İmparatorluğu’nun eline geçti.

    600― Marib Barajı patladı ve terk edildi.

    628― Farslı Suudi Arabistan Valisi’nin Müslüman olmasıyla Yemen’de İslâm yayılmaya başladı.

    660― Şam’daki Emeviler Yemen’in kontrolünü ele geçirdi.

    819-1018― Timaha’da Zeydî Hanedanlığı kuruldu.

    847― İlk bağımsız yerel Müslüman Hanedanlığı Bani Yufir, San’a’da yönetimi ele geçirdi.

    879― İlk Zeydî İmam El-Hâdi Yahya, Sa’ada’ya girdi ve burada hanedanlığını kurdu.

    915― Sünniliğin Şâfilik kolunu yaymak için Seyyid Ahmed bin. İsa El-Muhacir Irak’tan Yemen’e geldi.

    1047― Sulaihid Hanedanlığı, Ali bin Muhammed El-Sulaihi tarafından kuruldu.

    1069― Süleymaniler Kuzey Tihama’yı işgal etti.

    1086-1138― Süleymaniler başkenti Cibla’ya taşıdı.

    1159-1173― Mahdîiler Zabid ve Harad’ı ele geçirdi.

    1173― Yemen Mısırlı Salahaddin’in kardeşleri tarafından işgal edildi. Hadramut’ta Tarim ve Şibam vilayetleri hariç olmak üzere Eyyubi Hanedanlığı kuruldu.

    1219― İbn Mahdi, Tarim ve Şibam vilayetlerini ele geçirdi.

    1229― Son Eyyubi Hükümdarı Taiz’den Mısıra geçti.

    1274― Hbudiler Hadramut’u ele geçirdi.

    1298― Marco Polo Yemen’in limanları ve Sokotra Adası hakkında yazı yazdı.

    1323-1324― Zeydi İmamlar San’a’nın yönetimini ele geçirdi

    1484―Tahiriler Yemen’in güneyinin yönetimini ele geçirdi.

    1484― Katiri Sultanı HadramutA ulaştı. Kuzeydoğu Aden’den Yafailerin yönetimde yardımcı olmaları istendi. Ancak bir süre sonra Yafailer yönetimi ele geçirdi.

    1513― Portekizli Albuguergve Sokotra Adası’nı ele geçirdi.

    1515―Türklere bağlı Mısır kuvvetleri Yemen’e geldi.

    1517― Osmanlı Devleti, Yavuz Sultan döneminde Yemen’in Aden ve Lahic bölgelerini topraklarına kattı.

    1538― Kanuni Sultan Süleyman’ın donanma komutanı Paşa El-Hadim, Aden’i ele geçirdi.

    1547― Osmanlı San’a’yı ele geçirdi.

    1597-1620― Himyar Kraığı dönemindeki imamlar soyundan gelen El-Kasım’ın hükümdarlığı başladı. El-Kasım’ın Osmanlı’ya karşı direnişi bağımsızlık savaşını başlattı.

    1600― Şaharah Köprüsü inşa edildi.

    1618 ― Moka’da İngiliz ve Hollandalılar sürekli fabrikalar kurdu.

    1635― Zeydi İmamlar Osmanlı’yı topraklarından çıkardılar, San’a yönetimi başladı.

    1720-1740― Avrupa’ya Moka kahvesi ticareti en üst seviyesine ulaştı.

    1728-1731― Lacih Sultan’ı bağımsızlık ilan edip Aden’i ele geçirdi.

    1763― Alman Kâşif Carsten Niebuhr Hollanda’nın Yemen’deki keşiflerine önderlik etti.

    1798― İngiltere Perim Adası’nı ele geçirdi.

    1809― Vahhabiler Hadramut’u işgal etti, türbe ve mezarlıkları yerle bir edip geri çekildi.

    1839― İngiltere Aden’i ele geçirdi.

    1849― Şerif Hüseyin ile İm arasında çatışma çıktı, Osmanlı yenildi.

    1853― Adem bağımsız bir liman olduğunu ilan etti.

    1869― Süveyş kanalı açıldı.

    1870― Aden’de ilk telgraf istasyonu açıldı.

    1872― San’a Osmanlı tarafından tekrar ele geçirildi.

    17 Şubat 1892― Yemen’de Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanma başlatıldı.

    27 Nisan 1892― Yemen’de Araplar Osmanlı’ya karşı ayaklanma çıkardı. Ayaklanmanın büyümesi üzerine bölgeye takviye kuvvetler gönderildi.

    25 Eylül 1895― Hudey’de yaşanan toprak kayması sonucu 100 kişi hayatını kaybetti.

    18 Kasım 1895― 45.000 Arapla liderlik eden San’a imamı, Osmanlı birliklerine karşı peş peşe üç çatışmada galip geldi.

    23 Kasım 1895― Bab-ı Ali, Sana İmamı öncüllüğünde bir ayaklanma çıktığı haberlerini yalanladı.

    2 Aralık 1898― Aden’de bir ayaklanma çıktı.

    12 Ocak 1899― Osmanlı birlikleri Yemen’de bir ayaklanmayı bastırdı. Çatışmalarda 4000 isyancı ve 2000 Türk öldü.

    11 Mayıs 1899― Yemen’de Osmanlı ile isyancılar arasında çıkan çatışmada 160 Türk, 300 Arap öldü.

    11 Mayıs 1899― Abdullah Paşa komutasındaki Osmanlı birlikleri gece hücumları, çölün etkisi ve açlık nedeniyle isyancılar karşısında güç kaybetmeye başladı.

    23 Nisan 1901― Yemen’de Osmanlı kuvvetleri, isyancılar karşısında yenildi.

    13 Eylül 1901― Bab-ı Ali alınan yenilgiye rağmen Osmanlı’nın bölgede genişleme çabalarına devam edeceğini açıkladı.

    15 Kasım 1901― Osmanlı ve Büyük Britanya, Yemen ve Aden’deki etki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin olarak bir anlaşmaya vardıklarını açıkladılar.

    24 Temmuz 1923― Türkiye Cumhuriyeti, hem Kuzey Yemen’in bağımsızlığını hem de Güney Yemen’in İngiliz sömürgesi olduğunu Lozan antlaşması ile resmen kabul edildi.

    Hazırlayan: Yavuz Selim Kaplan
    YEMEN'İN BİYOGRAFİK TARİHÇESİ M Ö. 3000 ― Yemen’de Bronz Çağı aletleri ve heykeller ortaya çıktı. M Ö. 2000­― Marib’deki Vadi Adhana’da ilk sulama yapıldı. M Ö. 1400―Deve ilk kez evcilleştirildi. Ve Arabistan ticaret devletleri ortaya çıktı. M Ö.1200― Çöl etrafında oluşturulan Demir Çağı kentsel yapılanmayla birlikte Saba (veya Seba) Krallığı’nın ilk adımları atılmaya başlandı. M Ö.750― Marib Barajı kuruldu. Birbirinden bağımsız ve rakip olan Hadramut (Şabva), Avsan (Aden), Kataban (Timna) ve Main Krallıkları kuruldu. M Ö. 500― Saba Krallığı yüksek bir ferah yapılanma seviyesine ulaştı. M Ö.230-220― Saba Krallığı Şabva’yı feth etti. Krallığın Main’i de ele geçirmesiyle üstünlük savaşları devam etti. M Ö.105-109― Himyar limanlarından yapılan ticaretin artmasıyla Saba Krallığı’na rakip olarak Himyar federasyonu ortaya çıktı. M Ö. 24― Roma İmparatoru Avgustus, Aelivs, Gallus komutasındaki ordusunu Yemen ve Aden’i ele geçirmek üzere bu bölgeye sevk etti. Ancak bu deneme başarısızlıkla sonuçlandı. 100-200― San’a Saba Fedarasyonu’nun ortak başkenti ilan edildi. 160-210― Kataban Hadramut’a devredildi. 217-218― Hadramut’un başkenti Şabva, Saba Krallığı tarafından yok edildi. 210-250― San’a da Gundam Sarayı inşa edildi. 270-280― Himyarlar Saba Krallığı’nı ağır bir yenilgiye uğrattı. 280-295― Himyarlar Hadramut Krallığı’nı yıktı. 300― Zafar Himyar Krallığı’nın başkenti ilan edildi. 340― Psikopos Teolfilus, Roma İmparatoru II. Kostantin tarafından Sokotra Adası’ndan Himyarların topraklarına gönderildi ve kiliseler inşa edildi. Roma İmparatorluğu ve Etiyopyalı müttefikleri bölgedeki deniz yollarının kontrolünü ele geçirdi. 383― Zafar’da Himyar Krallığı adına saray inşa edildi. 518― Himyar Kralı Du Nuvas din değiştirerek Musevî oldu. 523― Du Nuvas, Habeşliler ve müttefiklerine karşı savaş ilan etti. Necran Hiristiyanları katledildi. 5235-575― Du NuvasHabeşliler karşısında yenilgiye uğradı. Himyar Krallığı Aksum İmparatorluğu’nunn bir parçası haline geldi. 537― Habeşli Ebrahe Yemen Valisi ilan edildi. 570― Ebrehe Mekke’ye filleri kullanarak düzenlediği saldırıda yenilgiye uğradı. 575― Himyarlılar Frslılardan Yemen’i fethedip Habeşlileri bu topraklardan atmalarını talep ettiler. 575― Aksun yönetimi sona erdi. Farslıların fethiyle Yemen yarım yüzyıllık bir süre için Sasani İmparatorluğu’nun eline geçti. 600― Marib Barajı patladı ve terk edildi. 628― Farslı Suudi Arabistan Valisi’nin Müslüman olmasıyla Yemen’de İslâm yayılmaya başladı. 660― Şam’daki Emeviler Yemen’in kontrolünü ele geçirdi. 819-1018― Timaha’da Zeydî Hanedanlığı kuruldu. 847― İlk bağımsız yerel Müslüman Hanedanlığı Bani Yufir, San’a’da yönetimi ele geçirdi. 879― İlk Zeydî İmam El-Hâdi Yahya, Sa’ada’ya girdi ve burada hanedanlığını kurdu. 915― Sünniliğin Şâfilik kolunu yaymak için Seyyid Ahmed bin. İsa El-Muhacir Irak’tan Yemen’e geldi. 1047― Sulaihid Hanedanlığı, Ali bin Muhammed El-Sulaihi tarafından kuruldu. 1069― Süleymaniler Kuzey Tihama’yı işgal etti. 1086-1138― Süleymaniler başkenti Cibla’ya taşıdı. 1159-1173― Mahdîiler Zabid ve Harad’ı ele geçirdi. 1173― Yemen Mısırlı Salahaddin’in kardeşleri tarafından işgal edildi. Hadramut’ta Tarim ve Şibam vilayetleri hariç olmak üzere Eyyubi Hanedanlığı kuruldu. 1219― İbn Mahdi, Tarim ve Şibam vilayetlerini ele geçirdi. 1229― Son Eyyubi Hükümdarı Taiz’den Mısıra geçti. 1274― Hbudiler Hadramut’u ele geçirdi. 1298― Marco Polo Yemen’in limanları ve Sokotra Adası hakkında yazı yazdı. 1323-1324― Zeydi İmamlar San’a’nın yönetimini ele geçirdi 1484―Tahiriler Yemen’in güneyinin yönetimini ele geçirdi. 1484― Katiri Sultanı HadramutA ulaştı. Kuzeydoğu Aden’den Yafailerin yönetimde yardımcı olmaları istendi. Ancak bir süre sonra Yafailer yönetimi ele geçirdi. 1513― Portekizli Albuguergve Sokotra Adası’nı ele geçirdi. 1515―Türklere bağlı Mısır kuvvetleri Yemen’e geldi. 1517― Osmanlı Devleti, Yavuz Sultan döneminde Yemen’in Aden ve Lahic bölgelerini topraklarına kattı. 1538― Kanuni Sultan Süleyman’ın donanma komutanı Paşa El-Hadim, Aden’i ele geçirdi. 1547― Osmanlı San’a’yı ele geçirdi. 1597-1620― Himyar Kraığı dönemindeki imamlar soyundan gelen El-Kasım’ın hükümdarlığı başladı. El-Kasım’ın Osmanlı’ya karşı direnişi bağımsızlık savaşını başlattı. 1600― Şaharah Köprüsü inşa edildi. 1618 ― Moka’da İngiliz ve Hollandalılar sürekli fabrikalar kurdu. 1635― Zeydi İmamlar Osmanlı’yı topraklarından çıkardılar, San’a yönetimi başladı. 1720-1740― Avrupa’ya Moka kahvesi ticareti en üst seviyesine ulaştı. 1728-1731― Lacih Sultan’ı bağımsızlık ilan edip Aden’i ele geçirdi. 1763― Alman Kâşif Carsten Niebuhr Hollanda’nın Yemen’deki keşiflerine önderlik etti. 1798― İngiltere Perim Adası’nı ele geçirdi. 1809― Vahhabiler Hadramut’u işgal etti, türbe ve mezarlıkları yerle bir edip geri çekildi. 1839― İngiltere Aden’i ele geçirdi. 1849― Şerif Hüseyin ile İm arasında çatışma çıktı, Osmanlı yenildi. 1853― Adem bağımsız bir liman olduğunu ilan etti. 1869― Süveyş kanalı açıldı. 1870― Aden’de ilk telgraf istasyonu açıldı. 1872― San’a Osmanlı tarafından tekrar ele geçirildi. 17 Şubat 1892― Yemen’de Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanma başlatıldı. 27 Nisan 1892― Yemen’de Araplar Osmanlı’ya karşı ayaklanma çıkardı. Ayaklanmanın büyümesi üzerine bölgeye takviye kuvvetler gönderildi. 25 Eylül 1895― Hudey’de yaşanan toprak kayması sonucu 100 kişi hayatını kaybetti. 18 Kasım 1895― 45.000 Arapla liderlik eden San’a imamı, Osmanlı birliklerine karşı peş peşe üç çatışmada galip geldi. 23 Kasım 1895― Bab-ı Ali, Sana İmamı öncüllüğünde bir ayaklanma çıktığı haberlerini yalanladı. 2 Aralık 1898― Aden’de bir ayaklanma çıktı. 12 Ocak 1899― Osmanlı birlikleri Yemen’de bir ayaklanmayı bastırdı. Çatışmalarda 4000 isyancı ve 2000 Türk öldü. 11 Mayıs 1899― Yemen’de Osmanlı ile isyancılar arasında çıkan çatışmada 160 Türk, 300 Arap öldü. 11 Mayıs 1899― Abdullah Paşa komutasındaki Osmanlı birlikleri gece hücumları, çölün etkisi ve açlık nedeniyle isyancılar karşısında güç kaybetmeye başladı. 23 Nisan 1901― Yemen’de Osmanlı kuvvetleri, isyancılar karşısında yenildi. 13 Eylül 1901― Bab-ı Ali alınan yenilgiye rağmen Osmanlı’nın bölgede genişleme çabalarına devam edeceğini açıkladı. 15 Kasım 1901― Osmanlı ve Büyük Britanya, Yemen ve Aden’deki etki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin olarak bir anlaşmaya vardıklarını açıkladılar. 24 Temmuz 1923― Türkiye Cumhuriyeti, hem Kuzey Yemen’in bağımsızlığını hem de Güney Yemen’in İngiliz sömürgesi olduğunu Lozan antlaşması ile resmen kabul edildi. Hazırlayan: Yavuz Selim Kaplan
    0 Comments 0 Shares
  • Dünya Mülteciler

    Tarihimiz boyunca kendisine sığınan tüm mazlumlara sahip çıkıp misafir eden bir milletin ferdi olarak; tüm dünya toplumlarının aynı anlayış ve dayanışma içinde mültecilerin yaşam koşullarını iyileştirmesi dileğiyle...

    “Herkes, zulümden kurtulmak için başka ülkelere iltica etme ve bundan yararlanma hakkına sahiptir."

    (İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi / Madde 14)

    BM verilerine göre evlerini terk etmek zorunda kalan insanların sayısı 70 milyonu aştı

    En çok mülteci veren ülkeler:

    1. Suriye: 6.7 milyon
    2. Filistin: 5.5 milyon
    3. Afganistan: 2.7 milyon
    4. Güney Sudan: 2.3 milyon

    BM verilerine göre dünyada en çok mülteci ağırlayan ülkeler:

    1. Türkiye: 3.7 milyon
    2. Pakistan: 1.4 milyon
    3. Uganda: 1.2 milyon
    4. Sudan: 1.1 milyon
    5. Almanya: 1.1 milyon

    #DünyaMülteciGünü
    #DünyaMültecilerGünü #WorldRefugeeDay #refugeeday
    #Mülteci #Refugee #Muhacir #Sığınma
    #AB #Avrupa #Europa #world

    World Refugees

    As a member of a nation that has embraced and hosted all the oppressed throughout our history; I wish all world societies to improve the living conditions of refugees with the same understanding and solidarity...

    “Everyone has the right to seek and benefit from asylum in other countries to escape persecution.”

    (Universal Declaration of Human Rights / Article 14)

    According to UN data, the number of people forced to leave their homes has exceeded 70 million.

    Countries with the most refugees:

    1. Syria: 6.7 million
    2. Palestine: 5.5 million
    3. Afghanistan: 2.7 million
    4. South Sudan: 2.3 million

    According to UN data, the countries hosting the most refugees in the world are:

    1. Turkey: 3.7 million
    2. Pakistan: 1.4 million
    3. Uganda: 1.2 million
    4. Sudan: 1.1 million
    5. Germany: 1.1 million

    #WorldRefugeeDay
    #WorldRefugeesDay #WorldRefugeeDay #refugeeday
    #Refugee #Refugee #Immigrant #Asylum
    #EU #Europe #Europa #world
    Dünya Mülteciler Tarihimiz boyunca kendisine sığınan tüm mazlumlara sahip çıkıp misafir eden bir milletin ferdi olarak; tüm dünya toplumlarının aynı anlayış ve dayanışma içinde mültecilerin yaşam koşullarını iyileştirmesi dileğiyle... “Herkes, zulümden kurtulmak için başka ülkelere iltica etme ve bundan yararlanma hakkına sahiptir." (İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi / Madde 14) BM verilerine göre evlerini terk etmek zorunda kalan insanların sayısı 70 milyonu aştı En çok mülteci veren ülkeler: 1. 🇸🇾Suriye: 6.7 milyon 2. 🇵🇸Filistin: 5.5 milyon 3. 🇦🇫Afganistan: 2.7 milyon 4. 🇸🇸Güney Sudan: 2.3 milyon BM verilerine göre dünyada en çok mülteci ağırlayan ülkeler: 1. 🇹🇷Türkiye: 3.7 milyon 2. 🇵🇰Pakistan: 1.4 milyon 3. 🇺🇬Uganda: 1.2 milyon 4. 🇸🇩Sudan: 1.1 milyon 5. 🇩🇪Almanya: 1.1 milyon #DünyaMülteciGünü🌍 #DünyaMültecilerGünü #WorldRefugeeDay #refugeeday #Mülteci #Refugee #Muhacir #Sığınma #AB #Avrupa #Europa #world World Refugees As a member of a nation that has embraced and hosted all the oppressed throughout our history; I wish all world societies to improve the living conditions of refugees with the same understanding and solidarity... “Everyone has the right to seek and benefit from asylum in other countries to escape persecution.” (Universal Declaration of Human Rights / Article 14) According to UN data, the number of people forced to leave their homes has exceeded 70 million. Countries with the most refugees: 1. 🇸🇾Syria: 6.7 million 2. 🇵🇸Palestine: 5.5 million 3. 🇦🇫Afghanistan: 2.7 million 4. 🇸🇸South Sudan: 2.3 million According to UN data, the countries hosting the most refugees in the world are: 1. 🇹🇷Turkey: 3.7 million 2. 🇵🇰Pakistan: 1.4 million 3. 🇺🇬Uganda: 1.2 million 4. 🇸🇩Sudan: 1.1 million 5. 🇩🇪Germany: 1.1 million #WorldRefugeeDay🌍 #WorldRefugeesDay #WorldRefugeeDay #refugeeday #Refugee #Refugee #Immigrant #Asylum #EU #Europe #Europa #world
    0 Comments 0 Shares
  • Mona Roza şiiri Türk edebiyatının en sevilen şiirleri arasında yer almakla birlikte büyük medeniyet şairi ve mütefekkir Sezai Karakoç'un ilk şiirleri arasında yer alır. Gizemli bir aşkın şiiri olan Mona Roza'nın hikayesi hep merak edilir..
    İşte Mona Roza şiiri hikayesi..

    Mona Rosa “Tek Gül” anlamına gelir.
    Mona Roza hikayesi şöyledir; Sezai Karakoç üniversitedeyken bir okul arkadaşına sevdalanır…
    Mona Roza ,Sezai Karakoç için Muazzez Akkaya’dır.
    Fakat kendisini yakışıklı bulmadığı için ona bir türlü açılmaya cesaret edemiyordur… Bir gün cesaretini toplar ve tüm heyecanıyla aşkını, kalbinden geçenleri Muazzez Hanım’ a döker… Fakat reddedilince bu aşkı içselleştirir ve bu reddediliş sonrası kalbine büyük bir hüzün çöker… Zaman geçer ve okullar
    tatil olur…
    Muazzez Hanım, Geyve’deki yazlığına taşınmıştır… Aşkının peşinden sürüklenen Sezai Karakoç da tam karşısındaki yazlığın bahçesinde bahçıvan olarak çalışmaya başlar… Her gün karşılıksız sevgi duyduğu, reddedildiği sevgilisini seyretmeye başlar… Kalbinin ateşini söndüremez ve ona şiirler yazmaya başlar. En önemli şiiri ise ismini Mona Rosa verdiği şiirdir. Yazdığı şiirde her kıtasının baş harfleri, “MUAZZEZ AKKAYAM” olacaktır…

    Gel zaman git zaman.. Okul biter ve mezuniyet töreni yapılır… Mezuniyet töreninde, tüm okulun karşısında Sezai Karakoç, Mona Roza şiirini okur. Muazzez Akkaya ise tam karşısındadır.

    Şiiri bittikten sonra bir alkış tufanı kopar. Herkes bir daha okuması için ısrar eder. Ve Sezai Karakoç şiiri ard arda okumaya başlar. Sahneden tam ineceği sırada Muazzez Hanım, koşarak yanına gelir ve ona halen teklifinin geçerli olup olmadığını sorar. Sezai Karakoç “Senin aşkın artık benimkine yetişemez.” der ve hayır cevabını verir

    Gururunu aşka tercih etmeyi seçmiştir Sezai Karakoç… Belki de sevdasına ulaştığında hislerinin yok olacağından korkmuştur… Mona Roza, sessiz bir sevdadır. Sessizlik ve acı, aşkın iki büyük arkadaşıdır… Zaten aşk denen şey bir nevi ulaşamamak değil midir?

    Yıllar geçtiğinde bir röpörtajında, şiiri ithaf ettiği kadının intihar edip etmediği konusunda şunları söylemiştir Sezai Karakoç: “Birisi benim yüzümden intihar etse ben yaşayabilir miydim?” Aslında bu cümlenin karşılığı “O yaşamasaydı ben yaşayabilir miydim” değil midir?… Röportajlarında asla aşkının ismini anmayacak ancak, “Şiiri herkes çok beğendi. Lakin, kimse 30 sene boyunca şiirde akrostiş olduğunu fark etmedi.” diyecektir.

    Muzzaz Akkaya,memur Hamid Akkaya ile Fitnat Hanım’ın kızıdır. 1930’da Geyve’de doğdu. Muazzez (Akkaya) Giray, Mülkiye’yi bitirdikten sonra Hazine avukatlığı yapmış, Maliye Bakanlığı’na çalışırken aynı kurumdan Orhan Giray’la aşk evliliği yaparak evlenmiş ve 3 çocuğu olmuştu. Nisan 1955’te Karayolları Genel Müdürlüğü, Ağustos 1955’te tekrar Maliye Bakanlığı, Mart 1957’de Devlet Su İşleri Gn.Müdürlüğünde çalıştı.
    Bu arada Ankara Hukuk Fakültesi’nde fark sınavı verip sertifika aldığından, Ocak 1960’da Maliye Bakanlığı Hazine Avukat stajyerliğine, sonra Avukatlığına getirildi. Eylül 1964’de Eşi Orhan Giray’ın Tel-Aviv Mali Müşavirliğine nakli üzerine memuriyetten ayrılıp Tel-Aviv’e gitti.1967’de yine eşiyle birlikte Yurda dönüp avukatlığa başladı. Adına Mona Rossa şiiri yazılan Muazzez Akkaya, 82 yaşında iken “Garanti Bankası”nın bir reklam filminde de rol almıştı.

    New York’ta doktorluk yapan Muazzez Akkaya’nın kızı Ayşe annesinden şöyle bahseder.
    "Annem Mülkiye’de okumuş. Öğrenciliğinde çok güzel bir kadınmış. Grace Kelly tipinde. Pingpong şampiyonu olmuş okulda. Bugün anneme Sezai Karakoç’un aşkını ve şiirini sordum. Annemin bu aşktan ve şiirden haberi olmamış.
    Ama şunu anımsıyor: Paltosunun cebinde şairi meçhul aşk şiirleri bulurmuş! Babamla evlenirken babama bu şiirlerden söz etmiş, babam da şiir yazmaya kalkışmış annem için ama tabii ki çocukça şiirler olmuş bunlar. Annem Hazine avukatlığından emekli oldu. Maliye Bakanlığı’nda çalışırken babamla tanışıp aşk evliliği yapmışlar. 48 sene harika bir evlilikleri oldu.”

    İşte Mona Roza şiiri…
    Ve şiirdeki akrostiş….

    Mona Rosa Şiiri

    Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
    Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak.
    Kanadı kırık kuş merhamet ister.
    Ah senin yüzünden kana batacak.
    Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
    Ulur aya karşı kirli çakallar,
    Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa.
    Mona Rosa bugün bende bir hal var.
    Yağmur iğri iğri düşer toprağa,
    Ulur aya karşı kirli çakallar.

    Açma pencereni perdeleri çek,
    Mona Rosa seni görmemeliyim.
    Bir bakışın ölmem için yetecek.
    Anla Mona Rosa ben öteliyim.
    Açma pencereni perdeleri çek.
    Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi,
    Bende çıkar güneş aydınlığına.
    Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi.
    Seni hatırlatır her zaman bana.
    Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi.

    Zambaklar en ıssız yerlerde açar
    Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
    Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
    Işıksız ruhumu sallar da durur.
    Zambaklar en ıssız yerlerde açar.
    Ellerin, ellerin ve parmakların
    Bir nar çiçeğini eziyor gibi.

    Ellerinden belli olur bir kadın,
    Denizin dibinde geziyor gibi.
    Ellerin, ellerin ve parmakların.
    Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
    Saat onikidir söndü lambalar
    Uyu da turnalar girsin rüyana,
    Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar.
    Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
    Akşamları gelir incir kuşları,
    Konarlar bahçemin incirlerine.

    Kiminin rengi ak kiminin sarı.
    Ah beni vursalar bir kuş yerine.
    Akşamları gelir incir kuşları.
    Ki ben Mona Rosa bulurum seni
    İncir kuşlarının bakışlarında.
    Hayatla doldurur bu boş yelkeni.
    O masum bakışların su kenarında.
    Ki ben Mona Rosa bulurum seni.
    Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
    Henüz dinlemedin benden türküler.
    Benim aşkım uymaz öyle her saza.
    En güzel şarkıyı bir kurşun söyler.

    Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.

    Artık inan bana muhacir kızı,
    Dinle ve kabul et itirafımı.
    Bir soğuk, bir mavi, bir garip sızı
    Alev alev sardı her tarafımı.
    Artık inan bana muhacir kızı.
    Yağmurlardan sonra büyürmüş başak,
    Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
    Bir gün gözlerimin ta içine bak
    Anlarsın ölüler niçin yaşarmış.
    Yağmurlardan sonra büyürmüş başak.

    Altın bilezikler o kokulu ten
    Cevap versin bu kuş tüyüne.
    Bir tüy ki can verir gülümsesen,
    Bir tüy ki kapalı geceye güne.
    Altın bilezikler o kokulu ten.
    Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
    Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak.
    Kanadı kırık kuş merhamet ister,
    Ah senin yüzünden kana batacak.
    Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.

    Derlemedir.

    Şiirlerde bulunan her mısranın ilk harfi yukarıdan aşağıya doğru okununca bir isim çıkıyor ise buna akrostiş şiir denir.

    88 yaşında yaşamını yitiren Türk edebiyatının önemli şairlerinden olan Sezai Karakoç'un "Mona Roza" şiirini yazdığı Muazzez Akkaya, ilk kez konuştu. Akkaya, "Hay Allah üzüldüm. Evlenmemiş olmasına üzüldüm açıkçası keşke o kadar bağlı olmasaydı. Yani ben sebep olmadım İnşallah. Kader, kısmet mi diyelim bilmiyorum, nur içinde yatsın. Ben onun mutlu olmasını isterdim" dedi.

    Sezai Karakoç
    Anısına Saygıyla
    Mona Roza şiiri Türk edebiyatının en sevilen şiirleri arasında yer almakla birlikte büyük medeniyet şairi ve mütefekkir Sezai Karakoç'un ilk şiirleri arasında yer alır. Gizemli bir aşkın şiiri olan Mona Roza'nın hikayesi hep merak edilir.. İşte Mona Roza şiiri hikayesi.. Mona Rosa “Tek Gül” anlamına gelir. Mona Roza hikayesi şöyledir; Sezai Karakoç üniversitedeyken bir okul arkadaşına sevdalanır… Mona Roza ,Sezai Karakoç için Muazzez Akkaya’dır. Fakat kendisini yakışıklı bulmadığı için ona bir türlü açılmaya cesaret edemiyordur… Bir gün cesaretini toplar ve tüm heyecanıyla aşkını, kalbinden geçenleri Muazzez Hanım’ a döker… Fakat reddedilince bu aşkı içselleştirir ve bu reddediliş sonrası kalbine büyük bir hüzün çöker… Zaman geçer ve okullar tatil olur… Muazzez Hanım, Geyve’deki yazlığına taşınmıştır… Aşkının peşinden sürüklenen Sezai Karakoç da tam karşısındaki yazlığın bahçesinde bahçıvan olarak çalışmaya başlar… Her gün karşılıksız sevgi duyduğu, reddedildiği sevgilisini seyretmeye başlar… Kalbinin ateşini söndüremez ve ona şiirler yazmaya başlar. En önemli şiiri ise ismini Mona Rosa verdiği şiirdir. Yazdığı şiirde her kıtasının baş harfleri, “MUAZZEZ AKKAYAM” olacaktır… Gel zaman git zaman.. Okul biter ve mezuniyet töreni yapılır… Mezuniyet töreninde, tüm okulun karşısında Sezai Karakoç, Mona Roza şiirini okur. Muazzez Akkaya ise tam karşısındadır. Şiiri bittikten sonra bir alkış tufanı kopar. Herkes bir daha okuması için ısrar eder. Ve Sezai Karakoç şiiri ard arda okumaya başlar. Sahneden tam ineceği sırada Muazzez Hanım, koşarak yanına gelir ve ona halen teklifinin geçerli olup olmadığını sorar. Sezai Karakoç “Senin aşkın artık benimkine yetişemez.” der ve hayır cevabını verir Gururunu aşka tercih etmeyi seçmiştir Sezai Karakoç… Belki de sevdasına ulaştığında hislerinin yok olacağından korkmuştur… Mona Roza, sessiz bir sevdadır. Sessizlik ve acı, aşkın iki büyük arkadaşıdır… Zaten aşk denen şey bir nevi ulaşamamak değil midir? Yıllar geçtiğinde bir röpörtajında, şiiri ithaf ettiği kadının intihar edip etmediği konusunda şunları söylemiştir Sezai Karakoç: “Birisi benim yüzümden intihar etse ben yaşayabilir miydim?” Aslında bu cümlenin karşılığı “O yaşamasaydı ben yaşayabilir miydim” değil midir?… Röportajlarında asla aşkının ismini anmayacak ancak, “Şiiri herkes çok beğendi. Lakin, kimse 30 sene boyunca şiirde akrostiş olduğunu fark etmedi.” diyecektir. Muzzaz Akkaya,memur Hamid Akkaya ile Fitnat Hanım’ın kızıdır. 1930’da Geyve’de doğdu. Muazzez (Akkaya) Giray, Mülkiye’yi bitirdikten sonra Hazine avukatlığı yapmış, Maliye Bakanlığı’na çalışırken aynı kurumdan Orhan Giray’la aşk evliliği yaparak evlenmiş ve 3 çocuğu olmuştu. Nisan 1955’te Karayolları Genel Müdürlüğü, Ağustos 1955’te tekrar Maliye Bakanlığı, Mart 1957’de Devlet Su İşleri Gn.Müdürlüğünde çalıştı. Bu arada Ankara Hukuk Fakültesi’nde fark sınavı verip sertifika aldığından, Ocak 1960’da Maliye Bakanlığı Hazine Avukat stajyerliğine, sonra Avukatlığına getirildi. Eylül 1964’de Eşi Orhan Giray’ın Tel-Aviv Mali Müşavirliğine nakli üzerine memuriyetten ayrılıp Tel-Aviv’e gitti.1967’de yine eşiyle birlikte Yurda dönüp avukatlığa başladı. Adına Mona Rossa şiiri yazılan Muazzez Akkaya, 82 yaşında iken “Garanti Bankası”nın bir reklam filminde de rol almıştı. New York’ta doktorluk yapan Muazzez Akkaya’nın kızı Ayşe annesinden şöyle bahseder. "Annem Mülkiye’de okumuş. Öğrenciliğinde çok güzel bir kadınmış. Grace Kelly tipinde. Pingpong şampiyonu olmuş okulda. Bugün anneme Sezai Karakoç’un aşkını ve şiirini sordum. Annemin bu aşktan ve şiirden haberi olmamış. Ama şunu anımsıyor: Paltosunun cebinde şairi meçhul aşk şiirleri bulurmuş! Babamla evlenirken babama bu şiirlerden söz etmiş, babam da şiir yazmaya kalkışmış annem için ama tabii ki çocukça şiirler olmuş bunlar. Annem Hazine avukatlığından emekli oldu. Maliye Bakanlığı’nda çalışırken babamla tanışıp aşk evliliği yapmışlar. 48 sene harika bir evlilikleri oldu.” İşte Mona Roza şiiri… Ve şiirdeki akrostiş…. Mona Rosa Şiiri Mona Rosa. Siyah güller, ak güller. Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak. Kanadı kırık kuş merhamet ister. Ah senin yüzünden kana batacak. Mona Rosa. Siyah güller, ak güller. Ulur aya karşı kirli çakallar, Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa. Mona Rosa bugün bende bir hal var. Yağmur iğri iğri düşer toprağa, Ulur aya karşı kirli çakallar. Açma pencereni perdeleri çek, Mona Rosa seni görmemeliyim. Bir bakışın ölmem için yetecek. Anla Mona Rosa ben öteliyim. Açma pencereni perdeleri çek. Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi, Bende çıkar güneş aydınlığına. Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi. Seni hatırlatır her zaman bana. Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi. Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ve vardır her vahşi çiçekte gurur. Bir mumun ardında bekleyen rüzgar, Işıksız ruhumu sallar da durur. Zambaklar en ıssız yerlerde açar. Ellerin, ellerin ve parmakların Bir nar çiçeğini eziyor gibi. Ellerinden belli olur bir kadın, Denizin dibinde geziyor gibi. Ellerin, ellerin ve parmakların. Zaman ne de çabuk geçiyor Mona. Saat onikidir söndü lambalar Uyu da turnalar girsin rüyana, Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar. Zaman ne de çabuk geçiyor Mona. Akşamları gelir incir kuşları, Konarlar bahçemin incirlerine. Kiminin rengi ak kiminin sarı. Ah beni vursalar bir kuş yerine. Akşamları gelir incir kuşları. Ki ben Mona Rosa bulurum seni İncir kuşlarının bakışlarında. Hayatla doldurur bu boş yelkeni. O masum bakışların su kenarında. Ki ben Mona Rosa bulurum seni. Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa. Henüz dinlemedin benden türküler. Benim aşkım uymaz öyle her saza. En güzel şarkıyı bir kurşun söyler. Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa. Artık inan bana muhacir kızı, Dinle ve kabul et itirafımı. Bir soğuk, bir mavi, bir garip sızı Alev alev sardı her tarafımı. Artık inan bana muhacir kızı. Yağmurlardan sonra büyürmüş başak, Meyvalar sabırla olgunlaşırmış. Bir gün gözlerimin ta içine bak Anlarsın ölüler niçin yaşarmış. Yağmurlardan sonra büyürmüş başak. Altın bilezikler o kokulu ten Cevap versin bu kuş tüyüne. Bir tüy ki can verir gülümsesen, Bir tüy ki kapalı geceye güne. Altın bilezikler o kokulu ten. Mona Rosa. Siyah güller, ak güller. Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak. Kanadı kırık kuş merhamet ister, Ah senin yüzünden kana batacak. Mona Rosa. Siyah güller, ak güller. Derlemedir. Şiirlerde bulunan her mısranın ilk harfi yukarıdan aşağıya doğru okununca bir isim çıkıyor ise buna akrostiş şiir denir. 88 yaşında yaşamını yitiren Türk edebiyatının önemli şairlerinden olan Sezai Karakoç'un "Mona Roza" şiirini yazdığı Muazzez Akkaya, ilk kez konuştu. Akkaya, "Hay Allah üzüldüm. Evlenmemiş olmasına üzüldüm açıkçası keşke o kadar bağlı olmasaydı. Yani ben sebep olmadım İnşallah. Kader, kısmet mi diyelim bilmiyorum, nur içinde yatsın. Ben onun mutlu olmasını isterdim" dedi. Sezai Karakoç Anısına Saygıyla
    0 Comments 0 Shares
More Results