• The Muslim population of the world. Roughly 10% of France is Muslim, 1/10.
    The Muslim population of the world. Roughly 10% of France is Muslim, 1/10.
    0 Comments 0 Shares
  • Cuma Hutbesi: "Rahmet ve Mağfiret Mevsimine Girerken"

    Muhterem Müslümanlar!

    Müjdeler olsun hepimize, şükürler olsun Rabbimize. Ramazan-ı şerifin hilali bir kez daha doğacak üzerimize. Bu akşam kılacağımız ilk teravih namazıyla karşılayacağız inşallah rahmet ve mağfiret mevsimini. Teravih ki, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in kıldığı, kıldırdığı ve ümmetinin kılmasını istediği,[1] sahabe-i kiramdan beri günümüzdeki şekliyle kılınagelen[2] sünnet bir namazdır. Teravih; yorulan ruhlarımızı dinlendiren, daralan gönüllerimizi ferahlatan, günahlarımızın affına vesile olan müstesna bir ibadettir. Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmaktadır: “Kim, inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek teravih namazını kılarsa geçmiş günahları bağışlanır.”[3]

    Aziz Müminler!

    Bu gece, Ramazanın bereketi olan sahura kalkacağız inşallah. Sahur vakti, teheccüd namazının vaktidir. Dua ve niyaz, tövbe ve istiğfar vaktidir. Sahura kalkmak, mahlûkatın uyanışına şahitlik etmektir. Uykuyu terk edip, gafleti bir kenara bırakıp, Rabbimizin maddi ve manevi ikramlarıyla dirilmektir. Allah Resûlü (s.a.s), فَإِنَّ فِى السُّحُورِ بَرَكَةً “Sahurda bereket vardır.”[4] buyurmuş, bir yudum suyla bile olsa sahur yapmamızı istemiş, sahura kalkanlara Allah’ın merhamet edeceğini, meleklerin ise hayır duada bulunacağını müjdelemiştir.[5]

    Kıymetli Müslümanlar!

    Ramazan, oruç ayıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.s), “Mübarek Ramazan ayı geldi. Yüce Allah bu ayda oruç tutmayı farz kıldı. Bu ayda cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır…”[6] buyurmaktadır. Mukim, akıllı ve büluğ çağına ermiş, hastalık ve yolculuk gibi dinen geçerli bir mazereti bulunmayan her Müslümanın Ramazan ayında oruç tutması farzdır. Rükünlerine, şartlarına ve adaplarına riayet edilerek tutulan oruç, irademizi güçlendirir, gönlümüzü bencillik ve tamahkârlıktan kurtarır. Elimizi haramdan, dilimizi gıybet ve yalandan, ibadetlerimizi riyadan, kalbimizi günahlardan arındırır. Bizleri cehennemden uzaklaştırıp cennete yaklaştırır.

    Değerli Müminler!

    Ramazan, Kur’an ayıdır. Yüce Rabbimiz, “Ramazan; insanlar için bir hidayet rehberi, hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır...”[7] buyurmaktadır. O halde, Ramazanı on bir ayın sultanı kılan Kur’an-ı Kerim’i bol bol okuyalım, manası üzerinde düşünelim, onun hükümlerini hayatımıza aktarmanın daha çok gayretinde olalım. Çocuklarımıza Kur’an’ı, orucu, namazı, camiyi sevdirelim. Muhabbet ve merhamet mekânı camilerimize gelen çocuklarımızı incitmeyelim. Onları güler yüz ve tatlı dille cemaatimiz arasına alarak namazın sükûnetle kılınabilmesini sağlayalım. Ramazan ayının rahmet ve bereketinden, neşe ve coşkusundan onları mahrum bırakmayalım.

    Aziz Müslümanlar!

    Ramazan; Rabbimize, kendimize, ailemize, çevremize ve insanlara karşı sorumluluklarımızı bir kez daha gözden geçirme ayıdır. Öyleyse gönlümüzü, evimizi, işyerimizi, sokağımızı, köyümüzü, ilçemizi, şehrimizi Ramazan ayına hazırlayalım. Yemeden içmeye, giyimden kuşama, alışverişten tüketime, aileden komşuluk ilişkilerine kadar hayatımızın her anına ve alanına İslam’ın emir ve yasaklarını aktarmaya gayret edelim. Dinimizde ve medeniyetimizde yeri olmayan, Ramazanın ruhuna uygun düşmeyen eğlencelerle vaktimizi heba etmeyelim. İbadetlerimizi vaktinde eda etmeye özen gösterelim; zamanımızı ibadet vakitlerine göre ayarlayalım. Lüks ve israfın sergilendiği, ihtiyaç sahiplerinin unutulduğu iftar sofraları kurmayalım. Mazluma, yoksula, kimsesize, yetim ve öksüze kol kanat gerelim, iftar sofralarımızı muhtaçlarla paylaşalım. Orucu bahane ederek evde, işyerinde ve trafikte gönül kırmayalım, huzursuzluk çıkartmayalım. Fırsatçılık yaparak fahiş fiyatlarla insanları mağdur etmeyelim. Müslümanlara zulmedenlere destek verenlerin ürünleriyle sofralarımızı donatmayalım.

    Bu vesileyle idrak edeceğimiz Ramazan-ı şerifin; başta aziz milletimiz olmak üzere âlem-i İslam ve tüm insanlık için hayırlı olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.

    [1] İbn Hanbel, VI, 267; Buhârî, İ’tisâm, 3.
    [2] Muvatta’, Ramazân, 2; Tirmizî, Savm, 81.
    [3] Buhârî, Salâtü’t-terâvîh, 1.
    [4] Buhârî, Savm, 20.
    [5] İbn Hanbel, III, 44.
    [6] Nesâî, Sıyâm, 5.
    [7] Bakara, 2/185.
    Cuma Hutbesi: "Rahmet ve Mağfiret Mevsimine Girerken" Muhterem Müslümanlar! Müjdeler olsun hepimize, şükürler olsun Rabbimize. Ramazan-ı şerifin hilali bir kez daha doğacak üzerimize. Bu akşam kılacağımız ilk teravih namazıyla karşılayacağız inşallah rahmet ve mağfiret mevsimini. Teravih ki, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in kıldığı, kıldırdığı ve ümmetinin kılmasını istediği,[1] sahabe-i kiramdan beri günümüzdeki şekliyle kılınagelen[2] sünnet bir namazdır. Teravih; yorulan ruhlarımızı dinlendiren, daralan gönüllerimizi ferahlatan, günahlarımızın affına vesile olan müstesna bir ibadettir. Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmaktadır: “Kim, inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek teravih namazını kılarsa geçmiş günahları bağışlanır.”[3] Aziz Müminler! Bu gece, Ramazanın bereketi olan sahura kalkacağız inşallah. Sahur vakti, teheccüd namazının vaktidir. Dua ve niyaz, tövbe ve istiğfar vaktidir. Sahura kalkmak, mahlûkatın uyanışına şahitlik etmektir. Uykuyu terk edip, gafleti bir kenara bırakıp, Rabbimizin maddi ve manevi ikramlarıyla dirilmektir. Allah Resûlü (s.a.s), فَإِنَّ فِى السُّحُورِ بَرَكَةً “Sahurda bereket vardır.”[4] buyurmuş, bir yudum suyla bile olsa sahur yapmamızı istemiş, sahura kalkanlara Allah’ın merhamet edeceğini, meleklerin ise hayır duada bulunacağını müjdelemiştir.[5] Kıymetli Müslümanlar! Ramazan, oruç ayıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.s), “Mübarek Ramazan ayı geldi. Yüce Allah bu ayda oruç tutmayı farz kıldı. Bu ayda cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır…”[6] buyurmaktadır. Mukim, akıllı ve büluğ çağına ermiş, hastalık ve yolculuk gibi dinen geçerli bir mazereti bulunmayan her Müslümanın Ramazan ayında oruç tutması farzdır. Rükünlerine, şartlarına ve adaplarına riayet edilerek tutulan oruç, irademizi güçlendirir, gönlümüzü bencillik ve tamahkârlıktan kurtarır. Elimizi haramdan, dilimizi gıybet ve yalandan, ibadetlerimizi riyadan, kalbimizi günahlardan arındırır. Bizleri cehennemden uzaklaştırıp cennete yaklaştırır. Değerli Müminler! Ramazan, Kur’an ayıdır. Yüce Rabbimiz, “Ramazan; insanlar için bir hidayet rehberi, hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır...”[7] buyurmaktadır. O halde, Ramazanı on bir ayın sultanı kılan Kur’an-ı Kerim’i bol bol okuyalım, manası üzerinde düşünelim, onun hükümlerini hayatımıza aktarmanın daha çok gayretinde olalım. Çocuklarımıza Kur’an’ı, orucu, namazı, camiyi sevdirelim. Muhabbet ve merhamet mekânı camilerimize gelen çocuklarımızı incitmeyelim. Onları güler yüz ve tatlı dille cemaatimiz arasına alarak namazın sükûnetle kılınabilmesini sağlayalım. Ramazan ayının rahmet ve bereketinden, neşe ve coşkusundan onları mahrum bırakmayalım. Aziz Müslümanlar! Ramazan; Rabbimize, kendimize, ailemize, çevremize ve insanlara karşı sorumluluklarımızı bir kez daha gözden geçirme ayıdır. Öyleyse gönlümüzü, evimizi, işyerimizi, sokağımızı, köyümüzü, ilçemizi, şehrimizi Ramazan ayına hazırlayalım. Yemeden içmeye, giyimden kuşama, alışverişten tüketime, aileden komşuluk ilişkilerine kadar hayatımızın her anına ve alanına İslam’ın emir ve yasaklarını aktarmaya gayret edelim. Dinimizde ve medeniyetimizde yeri olmayan, Ramazanın ruhuna uygun düşmeyen eğlencelerle vaktimizi heba etmeyelim. İbadetlerimizi vaktinde eda etmeye özen gösterelim; zamanımızı ibadet vakitlerine göre ayarlayalım. Lüks ve israfın sergilendiği, ihtiyaç sahiplerinin unutulduğu iftar sofraları kurmayalım. Mazluma, yoksula, kimsesize, yetim ve öksüze kol kanat gerelim, iftar sofralarımızı muhtaçlarla paylaşalım. Orucu bahane ederek evde, işyerinde ve trafikte gönül kırmayalım, huzursuzluk çıkartmayalım. Fırsatçılık yaparak fahiş fiyatlarla insanları mağdur etmeyelim. Müslümanlara zulmedenlere destek verenlerin ürünleriyle sofralarımızı donatmayalım. Bu vesileyle idrak edeceğimiz Ramazan-ı şerifin; başta aziz milletimiz olmak üzere âlem-i İslam ve tüm insanlık için hayırlı olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum. [1] İbn Hanbel, VI, 267; Buhârî, İ’tisâm, 3. [2] Muvatta’, Ramazân, 2; Tirmizî, Savm, 81. [3] Buhârî, Salâtü’t-terâvîh, 1. [4] Buhârî, Savm, 20. [5] İbn Hanbel, III, 44. [6] Nesâî, Sıyâm, 5. [7] Bakara, 2/185.
    0 Comments 0 Shares
  • Tuval üzerine yağlıboya
    Boyutlar:
    yükseklik: 86 cm; Genişlik: 68,7 cm

    Osman Hamdi Bey’in hocası, ünlü Fransız oryantalist ressam Jean-Léon Gérôme’un “Halı Tüccarı” adlı eseri, 1887 yılında çizilmiştir. Bu tablo, Gérôme’un 1856’daki Kahire seyahatinden esinlenerek oluşturulmuştur. Gérôme, Osmanlı sosyal hayatından ve özellikle Arap kültüründen etkilenmiş bir sanatçı olarak, bu eseri Kahire’de gördüğü sahnelerden yola çıkarak resmetmiştir. Ancak, tablonun fiziksel olarak nerede çizildiği konusunda kesin bir bilgi yoktur; Gérôme’un Paris’teki atölyesinde tamamlanmış olması muhtemeldir, zira o dönemde Avrupa’ya dönmüş ve çalışmalarını genellikle orada sürdürmüştür.
    Eser şu anda ABD’nin Minnesota eyaletinde, Minneapolis Sanat Enstitüsü’nde (Minneapolis Institute of Art) sergilenmektedir.
    🎨🖌️ Tuval üzerine yağlıboya Boyutlar: yükseklik: 86 cm; Genişlik: 68,7 cm 👉 Osman Hamdi Bey’in hocası, ünlü Fransız oryantalist ressam Jean-Léon Gérôme’un “Halı Tüccarı” adlı eseri, 1887 yılında çizilmiştir. Bu tablo, Gérôme’un 1856’daki Kahire seyahatinden esinlenerek oluşturulmuştur. Gérôme, Osmanlı sosyal hayatından ve özellikle Arap kültüründen etkilenmiş bir sanatçı olarak, bu eseri Kahire’de gördüğü sahnelerden yola çıkarak resmetmiştir. Ancak, tablonun fiziksel olarak nerede çizildiği konusunda kesin bir bilgi yoktur; Gérôme’un Paris’teki atölyesinde tamamlanmış olması muhtemeldir, zira o dönemde Avrupa’ya dönmüş ve çalışmalarını genellikle orada sürdürmüştür. Eser şu anda ABD’nin Minnesota eyaletinde, Minneapolis Sanat Enstitüsü’nde (Minneapolis Institute of Art) sergilenmektedir.
    0 Comments 0 Shares
  • 1700 yılında dünyanın en kalabalık kentleri (Nüfus))

    1. İstanbul (Konstantiniyye), Türkiye: 700.000
    2. Yedo, Japonya: 688.000
    3. Pekin, Çin: 650.000
    4. Londra, İngiltere: 550.000
    5. Paris, Fransa: 530.000
    6. Ahmedabad, Hindistan: 380.000
    7. Osaka, Japonya: 380.000
    8. İsfahan, İran: 350.000
    9. Kyoto, Japonya: 350.000
    10. Hangchow, Çin: 303.000

    Kaynak: 4000 Years of Urban Growth: An Historical Census

    #paris #istanbul #growth
    1700 yılında dünyanın en kalabalık kentleri (Nüfus)) 1. 🇹🇷 İstanbul (Konstantiniyye), Türkiye: 700.000 2. 🇯🇵 Yedo, Japonya: 688.000 3. 🇨🇳 Pekin, Çin: 650.000 4. 🇬🇧 Londra, İngiltere: 550.000 5. 🇫🇷 Paris, Fransa: 530.000 6. 🇮🇳 Ahmedabad, Hindistan: 380.000 7. 🇯🇵 Osaka, Japonya: 380.000 8. 🇮🇷 İsfahan, İran: 350.000 9. 🇯🇵 Kyoto, Japonya: 350.000 10. 🇨🇳 Hangchow, Çin: 303.000 Kaynak: 4000 Years of Urban Growth: An Historical Census #paris #istanbul #growth
    0 Comments 0 Shares
  • Otomotiv İhracatında Rekor: %83’ü Avrupa’ya!
    Türkiye’nin otomotiv sektörü, 2024 yılının Ocak-Ekim döneminde ihracat başarısıyla dikkat çekiyor. Bu dönemde yapılan toplam 30,5 milyar dolarlık otomotiv ihracatının %83’ü Avrupa ülkelerine gerçekleştirildi.

    Öne Çıkan Veriler:
    Toplam Otomotiv İhracatı:

    30,5 milyar dolar ile tüm zamanların en yüksek Ocak-Ekim dönemi dış satımı.
    Geçen yıl aynı döneme göre %6,5 artış.
    Ekim Ayı Performansı:

    3,58 milyar dolar ihracat, %16,4 artış.
    Avrupa’ya İhracat:

    10 ayda 25,3 milyar dolar ile toplamın %83’ü.
    En fazla ihracat yapılan ülkeler:
    Almanya: 4 milyar dolar
    Birleşik Krallık: 3,5 milyar dolar
    Fransa: 3,4 milyar dolar
    İtalya: 2,7 milyar dolar
    İspanya: 2 milyar dolar
    İhracat Artış Liderleri:
    Değer Bazında Artış:

    Birleşik Krallık: 863 milyon dolar artış.
    Slovenya: 292,7 milyon dolar artış.
    Romanya: 261,4 milyon dolar artış.
    Oransal Artış:

    Sırbistan: %97,9 artış ile zirvede.
    İzlanda: %43 artış.
    Norveç: %39 artış.
    Avrupa Dışındaki Pazarlar:
    Avrupa dışında en fazla otomotiv ihracatı:

    ABD: 979 milyon dolar.
    Fas: 498,8 milyon dolar.
    Irak: 248,1 milyon dolar.
    Sektörün Güçlü Yükselişi:
    Otomotiv endüstrisi, Avrupa merkezli ihracat başarılarına ek olarak:

    ABD, Fas ve Irak gibi önemli pazarlarda büyümesini sürdürüyor.
    Türkiye, otomotiv ihracatında katma değeri yüksek ürünlerle küresel rekabette gücünü artırıyor.
    Avrupa yollarında Türk otomotiv sektörünün gücü hissediliyor!
    🚗 Otomotiv İhracatında Rekor: %83’ü Avrupa’ya! 🌍📈 Türkiye’nin otomotiv sektörü, 2024 yılının Ocak-Ekim döneminde ihracat başarısıyla dikkat çekiyor. Bu dönemde yapılan toplam 30,5 milyar dolarlık otomotiv ihracatının %83’ü Avrupa ülkelerine gerçekleştirildi. 📊 Öne Çıkan Veriler: Toplam Otomotiv İhracatı: 30,5 milyar dolar ile tüm zamanların en yüksek Ocak-Ekim dönemi dış satımı. Geçen yıl aynı döneme göre %6,5 artış. Ekim Ayı Performansı: 3,58 milyar dolar ihracat, %16,4 artış. Avrupa’ya İhracat: 10 ayda 25,3 milyar dolar ile toplamın %83’ü. En fazla ihracat yapılan ülkeler: 🇩🇪 Almanya: 4 milyar dolar 🇬🇧 Birleşik Krallık: 3,5 milyar dolar 🇫🇷 Fransa: 3,4 milyar dolar 🇮🇹 İtalya: 2,7 milyar dolar 🇪🇸 İspanya: 2 milyar dolar 📈 İhracat Artış Liderleri: Değer Bazında Artış: 🇬🇧 Birleşik Krallık: 863 milyon dolar artış. 🇸🇮 Slovenya: 292,7 milyon dolar artış. 🇷🇴 Romanya: 261,4 milyon dolar artış. Oransal Artış: 🇷🇸 Sırbistan: %97,9 artış ile zirvede. 🇮🇸 İzlanda: %43 artış. 🇳🇴 Norveç: %39 artış. 🌎 Avrupa Dışındaki Pazarlar: Avrupa dışında en fazla otomotiv ihracatı: 🇺🇸 ABD: 979 milyon dolar. 🇲🇦 Fas: 498,8 milyon dolar. 🇮🇶 Irak: 248,1 milyon dolar. 🎯 Sektörün Güçlü Yükselişi: Otomotiv endüstrisi, Avrupa merkezli ihracat başarılarına ek olarak: ABD, Fas ve Irak gibi önemli pazarlarda büyümesini sürdürüyor. Türkiye, otomotiv ihracatında katma değeri yüksek ürünlerle küresel rekabette gücünü artırıyor. ➡️ Avrupa yollarında Türk otomotiv sektörünün gücü hissediliyor! 🚙🌟
    0 Comments 0 Shares
  • MANŞ DENİZİNDE 50 KM UZUNLUKTA VE 45 METRE DERİNLİKTE TÜNNEL

    Fransa ile İngiltere yi birbirine bağlayan Manş tüneli ..
    Manş denizi Büyük Britanya'yı Fransa'dan ayıran bir deniz olarak bilinir. Ek olarak Manş denizi Atlas Okyanusu ve Kuzey Denizini de birleştiren bir denizdir. Dover ile Calais'yi birbirine bağlayan tünel 147 km uzunlukta olup, 1991'de tünel açma işlemi tamamlandı.
    MANŞ DENİZİNDE 50 KM UZUNLUKTA VE 45 METRE DERİNLİKTE TÜNNEL Fransa ile İngiltere yi birbirine bağlayan Manş tüneli .. Manş denizi Büyük Britanya'yı Fransa'dan ayıran bir deniz olarak bilinir. Ek olarak Manş denizi Atlas Okyanusu ve Kuzey Denizini de birleştiren bir denizdir. Dover ile Calais'yi birbirine bağlayan tünel 147 km uzunlukta olup, 1991'de tünel açma işlemi tamamlandı.
    0 Comments 0 Shares
  • Fatih Sultan Mehmed'in Napoli'de vefat eden talihsiz Şehzadesi.
    Cem Sultan'ın dramı...

    Fatih Sultan Mehmed 1481'de vefat edince tahta büyük oğlu 2. Bayezid geçti. Küçük oğlu Şehzade Cem, ağabeyinin saltanatını kabul etmedi. Tahta geçmek için ağabeyi 2. Bayezid ile savaştı ama başarısız oldu ve tahta oturamayacağını anladı.

    Şehzade Cem, önce Memlüklülere sığındı. Daha sonra Rodos'a gitti. Maalesef Rodos'a gitmesiyle artık esaret hayatıda başlamış oldu. Fatih'in oğluna Rodos Şövalyeleri bir nevi esir muamelesi yaptılar.

    Rodos Şövalyeleri Papa'dan istedikleri parayı alınca ile zavallı Şehzade'yi İtalya'ya naklettiler.

    Cem Sultan 1489'da Roma'ya vardı. Şehrin dışında Papa'nın oğlu, kardinaller ve büyük bir kalabalık tarafından karşılandı. Halk, Fatih'in oğlunu görmek için yollara yığılmıştı. Büyük hükümdarlara yapılan bir törenle Şehzade Cem, Vatikan Sarayı'na girdi.

    O andan itibaren Roma, Avrupa siyasetinin merkezi haline geldi. Macaristan Kralı ve Memlük Sultanı, Şehzade'nin kendilerine verilmesi için Papa'ya baskı yapmaya başlamışlardı.

    Şehzade'yi Osmanlı'ya karşı koz olarak kullanmak düşüncesi herkeste vardı.

    Roma'ya varışının ertesi günü Şehzade Cem, Papa tarafından kabul edildi. Papa, Kardinaller, Roma'da bulunan bütün elçiler, Şehzade'yi ayakta karşıladı. Papa, büyük tacını ve tören elbisesini giymişti.

    Protokol görevlileri Şehzade'ye, imparatorların bile Papa'nın ayaklarını öptüğünü söyleyip, hiç olmazsa Papanın karşısında eğilmesini rica ettiler. Şehzade Cem, babasından başka kimsenin önünde eğilmemiş olduğunu, bundan sonra da eğilmeyeceğini söyledi.

    Israrlar karşısında ölümü tercih edeceğini söyleyince vazgeçmek zorunda kaldılar. Papa İnnocent, kendisini başıyla selamlayan Şehzade'yi kucaklayıp öptü. Bu, bir Papa'nın en büyük hükümdara karşı göstereceği en son iltifat derecesiydi.

    3 gün, 3 gece Şehzade'nin şerefine şenlik ve ziyafet düzenlendi. Şehzade Cem sonuçta Vatikan Sarayı'nda esirdi ve huzursuzdu. Papa tarafından birçok defa davet edildi. Papa, Osmanlı'ya karşı yeni bir Haçlı seferi için Şehzade'yi elde etmek istiyordu.

    Bu düşüncesini Şehzade'ye açınca, Şehzade karşısına dikildi. İslâm'a asla ihanet etmeyeceğini, başına dünya tacını bile koysalar istemediğini, tek isteğinin Kahire’ye gidip ailesinin yanında ömrünü tamamlamak olduğunu söyledi.

    1490'da Roma'ya gelen Sultan 2.Bayezid'in elçisi, Şehzade Cem'in 3 yıllık ödeneğini Papa'ya teslim etti. Elçi Şehzade tarafından da karşılandı.

    Şehzade'nin ayağını öpen elçi, Sultan Bayezid'in mektubunu ve hediyelerini verdi. Şehzade iyi kalpliliğinden Roma'da gezintiye çıktığı zaman, yollarda gördüğü fakirlere büyük sadakalar dağıtıyordu.

    Roma halkı arasında, Şehzade'nin Hristiyan olduğuna dair dedikodular çıktı. Papa bu dedikodulara inandı. Bir gün Şehzade Cem'i açıkça Hristiyan olmaya davet etti. Şehzade bunu bir hakaret saydı ve ayağa kalkıp konuşmaya son verdi.

    Papa, Şehzade'nin son derece kızdığını görünce, geri adım atıp Şehzade Cem'i sakinleştirici sözler söyledi. Bu arada Fransa Kralı Charles, Şehzade Cem'i alabilmek için Papa'ya büyük baskı yapıyordu.

    En sonunda yeni Papa Alessandro Borgia, Fransa Kralı'nın baskılarına dayanamadı ve Şehzade'yi teslim etti. Şehzade Cem, artık Fransa Kralı'nın esiriydi.

    Fransa Kralı, Şehzade Cem'i yanına alıp Napoli'ye doğru yola çıktı.

    Fakat yolda Şehzade Cem rahatsızlandı ve öleceğini anladı. 25 Şubat 1495'te, Fatih Sultan Mehmed Han'ın küçük oğlu Şehzade Cem, Napoli'de vefat etti. Papa tarafından yavaş etkileyen bir terkiple zehirlendikten sonra Fransa Kralı'na teslim edildiği ve bu sebeple öldüğü muhakkaktır.

    Şehzade Cem'in Avrupa'daki esareti, Osmanlı'nın rahat hareket etmesini engelledi. Avrupa devletleri tarafından Osmanlı'ya bir koz olarak düşünüldü. 2. Bayezid'in eli kolu bir nevi bağlandı kardeşinin esareti sebebiyle.

    Şehzade Cem, ağabeyi 2. Bayezid'e duygu yüklü mektuplar yazmış ve tahtta hakkı olduğunu söylemişti. Buna karşın 2. Bayezid'de tahtın kendisine kısmet olduğunu ve artık buna rıza göstermesi gerektiğini ifade eden karşı mektuplar yazdı.

    Vefat ettiğinde henüz 35 yaşındaydı.
    Son 12 senesini Avrupa'da geçirmiş, ordan oraya savrulmuş, vatanına ve ezan seslerine hasret kalmıştı. Naaşı bir müddet sonra Bursa'ya getirildi ve atalarının yanına defnedildi.

    Sonuçta o bir Osmanlı Şehzadesiydi ve her Şehzade gibi Padişah olmak üzere yetiştirilmişti. Fatih'in talihsiz Şehzadesi Sultan Cem'i rahmetle anıyorum..
    Fatih Sultan Mehmed'in Napoli'de vefat eden talihsiz Şehzadesi. Cem Sultan'ın dramı... Fatih Sultan Mehmed 1481'de vefat edince tahta büyük oğlu 2. Bayezid geçti. Küçük oğlu Şehzade Cem, ağabeyinin saltanatını kabul etmedi. Tahta geçmek için ağabeyi 2. Bayezid ile savaştı ama başarısız oldu ve tahta oturamayacağını anladı. Şehzade Cem, önce Memlüklülere sığındı. Daha sonra Rodos'a gitti. Maalesef Rodos'a gitmesiyle artık esaret hayatıda başlamış oldu. Fatih'in oğluna Rodos Şövalyeleri bir nevi esir muamelesi yaptılar. Rodos Şövalyeleri Papa'dan istedikleri parayı alınca ile zavallı Şehzade'yi İtalya'ya naklettiler. Cem Sultan 1489'da Roma'ya vardı. Şehrin dışında Papa'nın oğlu, kardinaller ve büyük bir kalabalık tarafından karşılandı. Halk, Fatih'in oğlunu görmek için yollara yığılmıştı. Büyük hükümdarlara yapılan bir törenle Şehzade Cem, Vatikan Sarayı'na girdi. O andan itibaren Roma, Avrupa siyasetinin merkezi haline geldi. Macaristan Kralı ve Memlük Sultanı, Şehzade'nin kendilerine verilmesi için Papa'ya baskı yapmaya başlamışlardı. Şehzade'yi Osmanlı'ya karşı koz olarak kullanmak düşüncesi herkeste vardı. Roma'ya varışının ertesi günü Şehzade Cem, Papa tarafından kabul edildi. Papa, Kardinaller, Roma'da bulunan bütün elçiler, Şehzade'yi ayakta karşıladı. Papa, büyük tacını ve tören elbisesini giymişti. Protokol görevlileri Şehzade'ye, imparatorların bile Papa'nın ayaklarını öptüğünü söyleyip, hiç olmazsa Papanın karşısında eğilmesini rica ettiler. Şehzade Cem, babasından başka kimsenin önünde eğilmemiş olduğunu, bundan sonra da eğilmeyeceğini söyledi. Israrlar karşısında ölümü tercih edeceğini söyleyince vazgeçmek zorunda kaldılar. Papa İnnocent, kendisini başıyla selamlayan Şehzade'yi kucaklayıp öptü. Bu, bir Papa'nın en büyük hükümdara karşı göstereceği en son iltifat derecesiydi. 3 gün, 3 gece Şehzade'nin şerefine şenlik ve ziyafet düzenlendi. Şehzade Cem sonuçta Vatikan Sarayı'nda esirdi ve huzursuzdu. Papa tarafından birçok defa davet edildi. Papa, Osmanlı'ya karşı yeni bir Haçlı seferi için Şehzade'yi elde etmek istiyordu. Bu düşüncesini Şehzade'ye açınca, Şehzade karşısına dikildi. İslâm'a asla ihanet etmeyeceğini, başına dünya tacını bile koysalar istemediğini, tek isteğinin Kahire’ye gidip ailesinin yanında ömrünü tamamlamak olduğunu söyledi. 1490'da Roma'ya gelen Sultan 2.Bayezid'in elçisi, Şehzade Cem'in 3 yıllık ödeneğini Papa'ya teslim etti. Elçi Şehzade tarafından da karşılandı. Şehzade'nin ayağını öpen elçi, Sultan Bayezid'in mektubunu ve hediyelerini verdi. Şehzade iyi kalpliliğinden Roma'da gezintiye çıktığı zaman, yollarda gördüğü fakirlere büyük sadakalar dağıtıyordu. Roma halkı arasında, Şehzade'nin Hristiyan olduğuna dair dedikodular çıktı. Papa bu dedikodulara inandı. Bir gün Şehzade Cem'i açıkça Hristiyan olmaya davet etti. Şehzade bunu bir hakaret saydı ve ayağa kalkıp konuşmaya son verdi. Papa, Şehzade'nin son derece kızdığını görünce, geri adım atıp Şehzade Cem'i sakinleştirici sözler söyledi. Bu arada Fransa Kralı Charles, Şehzade Cem'i alabilmek için Papa'ya büyük baskı yapıyordu. En sonunda yeni Papa Alessandro Borgia, Fransa Kralı'nın baskılarına dayanamadı ve Şehzade'yi teslim etti. Şehzade Cem, artık Fransa Kralı'nın esiriydi. Fransa Kralı, Şehzade Cem'i yanına alıp Napoli'ye doğru yola çıktı. Fakat yolda Şehzade Cem rahatsızlandı ve öleceğini anladı. 25 Şubat 1495'te, Fatih Sultan Mehmed Han'ın küçük oğlu Şehzade Cem, Napoli'de vefat etti. Papa tarafından yavaş etkileyen bir terkiple zehirlendikten sonra Fransa Kralı'na teslim edildiği ve bu sebeple öldüğü muhakkaktır. Şehzade Cem'in Avrupa'daki esareti, Osmanlı'nın rahat hareket etmesini engelledi. Avrupa devletleri tarafından Osmanlı'ya bir koz olarak düşünüldü. 2. Bayezid'in eli kolu bir nevi bağlandı kardeşinin esareti sebebiyle. Şehzade Cem, ağabeyi 2. Bayezid'e duygu yüklü mektuplar yazmış ve tahtta hakkı olduğunu söylemişti. Buna karşın 2. Bayezid'de tahtın kendisine kısmet olduğunu ve artık buna rıza göstermesi gerektiğini ifade eden karşı mektuplar yazdı. Vefat ettiğinde henüz 35 yaşındaydı. Son 12 senesini Avrupa'da geçirmiş, ordan oraya savrulmuş, vatanına ve ezan seslerine hasret kalmıştı. Naaşı bir müddet sonra Bursa'ya getirildi ve atalarının yanına defnedildi. Sonuçta o bir Osmanlı Şehzadesiydi ve her Şehzade gibi Padişah olmak üzere yetiştirilmişti. Fatih'in talihsiz Şehzadesi Sultan Cem'i rahmetle anıyorum..
    0 Comments 0 Shares
  • Dünyanın En Çok Otomobil Markasına Sahip Ülkeleri

    Otomotiv dünyasında rekabet her geçen gün artarken, ülkelerin otomobil markalarındaki çeşitlilik ve üretim sayıları dikkat çekiyor. İşte dünyanın en çok otomobil markasına sahip ülkeleri ve Türkiye'nin bu sıralamadaki yeri:

    Amerika Birleşik Devletleri (ABD) - 231 Marka
    Üretim: Yaklaşık 11 milyon
    Öne çıkan markalar: Ford, Tesla, Cadillac, Chevrolet

    İngiltere - 157 Marka
    Öne çıkan markalar: Aston Martin, Bentley, Jaguar, Land Rover, Rolls Royce

    Çin - 124 Marka
    Öne çıkan markalar: FAW Grubu, Geely, Chery, Farizon

    Almanya - 114 Marka
    Öne çıkan markalar: Audi, BMW, Mercedes-Benz, Porsche, Volkswagen

    Fransa - 72 Marka
    Öne çıkan markalar: Bugatti, Citroën, Peugeot, Renault
    Üretim: 1,5 milyon (2023 verilerine göre 12. sırada)

    İtalya - 61 Marka
    Üretim: 880 bin

    İsveç - 30 Marka
    Üretim: 276 bin

    Rusya - 24 Marka
    Üretim: 730 bin

    Japonya - 23 Marka
    Üretim: Yaklaşık 9 milyon

    Güney Kore - 10 Marka
    Üretim: Yaklaşık 4,5 milyon

    Hindistan - 7 Marka
    Üretim: Yaklaşık 6 milyon

    Meksika - 3 Marka
    Üretim: 4 milyon

    Türkiye - 1 Marka
    Marka: Togg
    Üretim: 2023'te 800'ün üzerinde araç üretildiği açıklanmıştı.

    Özet:
    Türkiye, Togg ile 1 otomobil markasına sahip ve bu alanda başlangıç aşamasında. Ancak üretim açısından hızla yükselerek otomotiv dünyasında adını duyurmaya başladı.

    Girişim Port
    🚗 Dünyanın En Çok Otomobil Markasına Sahip Ülkeleri Otomotiv dünyasında rekabet her geçen gün artarken, ülkelerin otomobil markalarındaki çeşitlilik ve üretim sayıları dikkat çekiyor. İşte dünyanın en çok otomobil markasına sahip ülkeleri ve Türkiye'nin bu sıralamadaki yeri: 🇺🇸 Amerika Birleşik Devletleri (ABD) - 231 Marka Üretim: Yaklaşık 11 milyon Öne çıkan markalar: Ford, Tesla, Cadillac, Chevrolet 🇬🇧 İngiltere - 157 Marka Öne çıkan markalar: Aston Martin, Bentley, Jaguar, Land Rover, Rolls Royce 🇨🇳 Çin - 124 Marka Öne çıkan markalar: FAW Grubu, Geely, Chery, Farizon 🇩🇪 Almanya - 114 Marka Öne çıkan markalar: Audi, BMW, Mercedes-Benz, Porsche, Volkswagen 🇫🇷 Fransa - 72 Marka Öne çıkan markalar: Bugatti, Citroën, Peugeot, Renault Üretim: 1,5 milyon (2023 verilerine göre 12. sırada) 🇮🇹 İtalya - 61 Marka Üretim: 880 bin 🇸🇪 İsveç - 30 Marka Üretim: 276 bin 🇷🇺 Rusya - 24 Marka Üretim: 730 bin 🇯🇵 Japonya - 23 Marka Üretim: Yaklaşık 9 milyon 🇰🇷 Güney Kore - 10 Marka Üretim: Yaklaşık 4,5 milyon 🇮🇳 Hindistan - 7 Marka Üretim: Yaklaşık 6 milyon 🇲🇽 Meksika - 3 Marka Üretim: 4 milyon 🇹🇷 Türkiye - 1 Marka Marka: Togg Üretim: 2023'te 800'ün üzerinde araç üretildiği açıklanmıştı. 🌟 Özet: Türkiye, Togg ile 1 otomobil markasına sahip ve bu alanda başlangıç aşamasında. Ancak üretim açısından hızla yükselerek otomotiv dünyasında adını duyurmaya başladı. Girişim Port
    0 Comments 0 Shares
  • (1-Temmuz-1961-31-Ağustos-1997)

    PRENSES DİANA

    Aristokrat bir aileden gelen Diana, 1 Temmuz 1961’de İngiltere, Norfolk Sandringham Park House’de doğmuştur.

    AİLESİ... AUDREY HEPBURN'İN KUZENİ...

    Annesi Frances Ruth Shand Kydd (boşanmadan önce Frances Spencer), babası ise Edward John Spencer’dir. Hem anne hem de baba tarafından köklü bir ailenin mensubu olan Diana Spencer, anne tarafından İrlandalı ve İskoç, baba tarafındansa İngiliz ve Amerikan atalara sahiptir. Soyağacında 2. Charles, Anne ve Mary Boleyn, John Egerton gibi önemli isimler olan Diana’nın kuzenleri arasında da sevilen Hollywood yıldızı Audrey Hepburn bulunmaktadır.

    BAŞARISIZ EĞİTİM HAYATI...

    Boşanmış bir ailenin çocuğu olarak zor günler geçiren Lady Diana, eğitim hayatında pek başarılı olamamış, sınıfları genellikle düşük notlarla atlamıştır. Ancak arkadaş edinme konusunda iyi olan Diana’nın sosyal çevresi hep geniş olmuştur. 1977 yılında İsviçre’de yatılı bir okula gönderilen Diana burayı sevmemiş ve birkaç hafta sonra evine dönmüştür.

    PRENS CHARLES İLE EVLENMESİ...

    Kraliyet Ailesi’ne girebilmek içinse müstakbel prensesin Protestan ve soylu bir ailesinin olması şartları aranmaktaymış. Bu özelliklere sahip olan Diana, Prens Charles için mükemmel bir eş adayı görülmüş ve her iki aile de gençlerin evlenme fikrini onaylamıştır. Sonuçta; Prens Charles ve Lady Diana 24 Şubat 1981’deki nişanlarının ardından 19 Temmuz 1981’de evlenmişlerdir.

    İLK ÇOCUK VE CHARLES' IN ESKİ AŞKI...

    Galler Prensesi olan Diana Spencer evliliğinin ilk aylarında hamile kalmış ve bu haber herkesi sevindirmiştir. 21 Temmuz 1982’de doğan çocuğun erkek olması ile de sevinci Kraliyet Ailesi’yle birlikte katlanmıştır. Ancak mutluluğu kısa sürmüş çünkü eşinin eski sevgilisi Camilla Parker Bowles’a aşık olduğu gerçeğini göz ardı edememiştir.

    EVLİLİĞİNDEKİ SORUNLAR VE HASTALIĞI...

    Prenses kendisini sevdirmek için uğraşmış ama Charles hem evliliğinden önce hem de sonra Camilla’dan başka bir şey düşünmemiştir. Tüm bu sorunlar yüzünden bir tür yeme bozukluğu olan bulimia hastalığına yakalanmış ama her şeye rağmen evliliğini sürdürmek için uğraşmıştır. 1982 yılında Prens Harry’nin doğumuyla 2. kez anne olan Diana’nın evliliğindeki sorunlar devam etmiştir.

    BOŞANMASI...

    Evliliğinin son yıllarında birkaç sevgilisi olmuş, sansasyonel haberlerle manşetlerde boy göstermiştir. 1995 yılında gizlice bir röportaj veren Diana, yaşadıklarını anlatarak Kraliyet Ailesi’ne yakışmayacak bir şey daha yapmıştır. 20 Kasım’da BBC One’de yayınlanan ünlü itirafname, milyonlarca kişi tarafından izlenmiştir. Ve 1992 yılında fiilen ayrılan çift, bu olaydan 9 ay sonra 28 Ağustos 1996’da resmen boşanmıştır.

    DODİ EL FAYED İLE İLİŞKİSİ...

    Ayrılıktan sonra epey üzülen Lady Diana Dodi Al Fayed’le görüşmeye başlamıştır.
    Tıpkı kendisi gibi boşanmış bir ailenin çocuğu olan Dodi Al Fayed ile haftalarca sürecek bir tatile çıkmıştır. Tabii bu sırada paparazziler çiftin peşinden hiç ayrılmamıştır. Sürekli manşetlerde olan Lady Diana’nın Arap Dodi Al Fayed’le birliktelik yaşaması bütün dünyanın dikkatini çekmiştir. Diana’nın bebek beklediği ve çiftin evlilik hazırlığı içerisinde olduğu haberi ise resmen skandal yaratmıştır. Zaten Lady Diana’nın sözüm ona ölüm emrinin verilmesinin altında yatan en büyük nedenlerden bir tanesi çoğu kişiye göre bu durumdur.

    ÖLÜMÜ...

    31 Ağustos günü Dodi Al Fayed’in babasına ait olan Ritz Otel’den öğlen 12.30’da çıkan çiftin arabası, sözüm ona şoförün yolu şaşırması üzerine bir tünelin girişinde kaza yapmış. Şoför VE Dodi Al Fayed olay yerinde hayatını kaybederken, Lady Diana’nın ölümü ise kaldırıldığı hastanede 2 saat sonra gerçekleşmiştir. Kazadan sağ olarak kurulan tek kişi ise Prenses Diana’nın koruma görevlisi Trevor Rees-Jones olmuştur.

    “Karşılık beklemeden, bir gün birinin de sizin için aynı şeyi yapabileceğini düşünmeden, rastgele bir iyilik yapın.”

    PRENSES DİANA
    (1-Temmuz-1961-31-Ağustos-1997) PRENSES DİANA Aristokrat bir aileden gelen Diana, 1 Temmuz 1961’de İngiltere, Norfolk Sandringham Park House’de doğmuştur. AİLESİ... AUDREY HEPBURN'İN KUZENİ... Annesi Frances Ruth Shand Kydd (boşanmadan önce Frances Spencer), babası ise Edward John Spencer’dir. Hem anne hem de baba tarafından köklü bir ailenin mensubu olan Diana Spencer, anne tarafından İrlandalı ve İskoç, baba tarafındansa İngiliz ve Amerikan atalara sahiptir. Soyağacında 2. Charles, Anne ve Mary Boleyn, John Egerton gibi önemli isimler olan Diana’nın kuzenleri arasında da sevilen Hollywood yıldızı Audrey Hepburn bulunmaktadır. BAŞARISIZ EĞİTİM HAYATI... Boşanmış bir ailenin çocuğu olarak zor günler geçiren Lady Diana, eğitim hayatında pek başarılı olamamış, sınıfları genellikle düşük notlarla atlamıştır. Ancak arkadaş edinme konusunda iyi olan Diana’nın sosyal çevresi hep geniş olmuştur. 1977 yılında İsviçre’de yatılı bir okula gönderilen Diana burayı sevmemiş ve birkaç hafta sonra evine dönmüştür. PRENS CHARLES İLE EVLENMESİ... Kraliyet Ailesi’ne girebilmek içinse müstakbel prensesin Protestan ve soylu bir ailesinin olması şartları aranmaktaymış. Bu özelliklere sahip olan Diana, Prens Charles için mükemmel bir eş adayı görülmüş ve her iki aile de gençlerin evlenme fikrini onaylamıştır. Sonuçta; Prens Charles ve Lady Diana 24 Şubat 1981’deki nişanlarının ardından 19 Temmuz 1981’de evlenmişlerdir. İLK ÇOCUK VE CHARLES' IN ESKİ AŞKI... Galler Prensesi olan Diana Spencer evliliğinin ilk aylarında hamile kalmış ve bu haber herkesi sevindirmiştir. 21 Temmuz 1982’de doğan çocuğun erkek olması ile de sevinci Kraliyet Ailesi’yle birlikte katlanmıştır. Ancak mutluluğu kısa sürmüş çünkü eşinin eski sevgilisi Camilla Parker Bowles’a aşık olduğu gerçeğini göz ardı edememiştir. EVLİLİĞİNDEKİ SORUNLAR VE HASTALIĞI... Prenses kendisini sevdirmek için uğraşmış ama Charles hem evliliğinden önce hem de sonra Camilla’dan başka bir şey düşünmemiştir. Tüm bu sorunlar yüzünden bir tür yeme bozukluğu olan bulimia hastalığına yakalanmış ama her şeye rağmen evliliğini sürdürmek için uğraşmıştır. 1982 yılında Prens Harry’nin doğumuyla 2. kez anne olan Diana’nın evliliğindeki sorunlar devam etmiştir. BOŞANMASI... Evliliğinin son yıllarında birkaç sevgilisi olmuş, sansasyonel haberlerle manşetlerde boy göstermiştir. 1995 yılında gizlice bir röportaj veren Diana, yaşadıklarını anlatarak Kraliyet Ailesi’ne yakışmayacak bir şey daha yapmıştır. 20 Kasım’da BBC One’de yayınlanan ünlü itirafname, milyonlarca kişi tarafından izlenmiştir. Ve 1992 yılında fiilen ayrılan çift, bu olaydan 9 ay sonra 28 Ağustos 1996’da resmen boşanmıştır. DODİ EL FAYED İLE İLİŞKİSİ... Ayrılıktan sonra epey üzülen Lady Diana Dodi Al Fayed’le görüşmeye başlamıştır. Tıpkı kendisi gibi boşanmış bir ailenin çocuğu olan Dodi Al Fayed ile haftalarca sürecek bir tatile çıkmıştır. Tabii bu sırada paparazziler çiftin peşinden hiç ayrılmamıştır. Sürekli manşetlerde olan Lady Diana’nın Arap Dodi Al Fayed’le birliktelik yaşaması bütün dünyanın dikkatini çekmiştir. Diana’nın bebek beklediği ve çiftin evlilik hazırlığı içerisinde olduğu haberi ise resmen skandal yaratmıştır. Zaten Lady Diana’nın sözüm ona ölüm emrinin verilmesinin altında yatan en büyük nedenlerden bir tanesi çoğu kişiye göre bu durumdur. ÖLÜMÜ... 31 Ağustos günü Dodi Al Fayed’in babasına ait olan Ritz Otel’den öğlen 12.30’da çıkan çiftin arabası, sözüm ona şoförün yolu şaşırması üzerine bir tünelin girişinde kaza yapmış. Şoför VE Dodi Al Fayed olay yerinde hayatını kaybederken, Lady Diana’nın ölümü ise kaldırıldığı hastanede 2 saat sonra gerçekleşmiştir. Kazadan sağ olarak kurulan tek kişi ise Prenses Diana’nın koruma görevlisi Trevor Rees-Jones olmuştur. “Karşılık beklemeden, bir gün birinin de sizin için aynı şeyi yapabileceğini düşünmeden, rastgele bir iyilik yapın.” PRENSES DİANA
    0 Comments 0 Shares
  • İSTANBUL YİNE ZİRVEDE..MAAŞALLAH
    Avrupa'nın en iyi havalimanlarını seçtiler: Zirveye Türkiye çıktı, Almanya ise listeye giremedi
    Güncel bir sıralama hangi Avrupa havalimanlarının iyi, hangilerinin kötü olduğunu ortaya koydu. Alman havalimanlarının durumu pek iyi değil. Zirvede ise İstanbul Havalimanı çıktı...

    Uzak bir yere tatile gitmeden önce ilk durak genellikle havalimanı oluyor. Ve buradaki deneyim, rahat bir konaklamadan kaosa kadar büyük farklılıklar gösterebiliyor.

    Tatil evi portalı Holidu şimdi Avrupa'da hangi havalimanlarının uçak yolcuları tarafından iyi karşılandığını ve hangilerinin karşılanmadığını analiz etti. Google Maps'ten alınan verileri kullanarak ortalama Google puanını ve yorum sayısını karşılaştırdı.

    İlk 5'te hangi ülkeler var?
    İstanbul Havalimanı'nın zirvede çıkması dikkat çekti. Modern tasarımı, kısa bekleme süreleri, verimli kullanımı, temiz çevresi ve çeşitli alışveriş ve yiyecek içecek seçenekleriyle yüksek puan aldı. İkinci sırada Portekiz'in Porto kentindeki Francisco de Sá Carneiro Havalimanı yer aldı. Burada da kısa bekleme süreleri, personelin güler yüzlülüğü ve şehir merkezine iyi bağlantılar övgüyle karşılandı.

    İşte Avrupa'nın en iyi 5 havalimanı

    1- İstanbul Havalimanı, Türkiye (Google İncelemesi 4,4) ( 101.956 yorum)

    2- Francisco de Sa Carneiro Havaalanı, Porto, Portekiz (Google İncelemesi 4,4) (26.608 yorum)

    3- Atina Uluslararası Havaalanı, Yunanistan (Google İncelemesi 4,3) (42.920 yorum)

    4- Václav Havel Havaalanı Prag, Çek Cumhuriyeti (Google İncelemesi 4,3) (26.441 yorum)

    5- Zürih Havaalanı, İsviçre (Google İncelemesi 4,3) (26.317 yorum)

    Alman havalimanları ilk 30'da yok
    Alman havalimanları ilk 5 havalimanı arasında yer almıyor. Sadece 30. sırada bir Alman havalimanı yer alıyor. Münih Havalimanı 4.0 Google derecelendirmesi (35,469 yorum) ile. Frankfurt Havalimanı ortalama 3,9 puan ve 65.798 yorumla 40. sırada yer alırken, Stuttgart Havalimanı da 3,9 puan (13.324 yorum) alarak 42. sırada yer alıyor.

    Google yorumlarına göre Almanya'nın en kötü havalimanı Berlin Willy-Brandt Uluslararası Havalimanı (BER). Sadece 3,1 ortalama puanla (34.766 yorum) 82. sırada yer alıyor. Sadece Manchester Havalimanı, Bordeaux-Mérignac Havalimanı (Fransa) ve 2,6 puanla son sırada yer alan Girit'teki Heraklion Uluslararası Havalimanı daha kötü olarak değerlendirildi.Haber:Arti49
    İSTANBUL YİNE ZİRVEDE..MAAŞALLAH Avrupa'nın en iyi havalimanlarını seçtiler: Zirveye Türkiye çıktı, Almanya ise listeye giremedi Güncel bir sıralama hangi Avrupa havalimanlarının iyi, hangilerinin kötü olduğunu ortaya koydu. Alman havalimanlarının durumu pek iyi değil. Zirvede ise İstanbul Havalimanı çıktı... Uzak bir yere tatile gitmeden önce ilk durak genellikle havalimanı oluyor. Ve buradaki deneyim, rahat bir konaklamadan kaosa kadar büyük farklılıklar gösterebiliyor. Tatil evi portalı Holidu şimdi Avrupa'da hangi havalimanlarının uçak yolcuları tarafından iyi karşılandığını ve hangilerinin karşılanmadığını analiz etti. Google Maps'ten alınan verileri kullanarak ortalama Google puanını ve yorum sayısını karşılaştırdı. İlk 5'te hangi ülkeler var? İstanbul Havalimanı'nın zirvede çıkması dikkat çekti. Modern tasarımı, kısa bekleme süreleri, verimli kullanımı, temiz çevresi ve çeşitli alışveriş ve yiyecek içecek seçenekleriyle yüksek puan aldı. İkinci sırada Portekiz'in Porto kentindeki Francisco de Sá Carneiro Havalimanı yer aldı. Burada da kısa bekleme süreleri, personelin güler yüzlülüğü ve şehir merkezine iyi bağlantılar övgüyle karşılandı. İşte Avrupa'nın en iyi 5 havalimanı 1- İstanbul Havalimanı, Türkiye (Google İncelemesi 4,4) ( 101.956 yorum) 2- Francisco de Sa Carneiro Havaalanı, Porto, Portekiz (Google İncelemesi 4,4) (26.608 yorum) 3- Atina Uluslararası Havaalanı, Yunanistan (Google İncelemesi 4,3) (42.920 yorum) 4- Václav Havel Havaalanı Prag, Çek Cumhuriyeti (Google İncelemesi 4,3) (26.441 yorum) 5- Zürih Havaalanı, İsviçre (Google İncelemesi 4,3) (26.317 yorum) Alman havalimanları ilk 30'da yok Alman havalimanları ilk 5 havalimanı arasında yer almıyor. Sadece 30. sırada bir Alman havalimanı yer alıyor. Münih Havalimanı 4.0 Google derecelendirmesi (35,469 yorum) ile. Frankfurt Havalimanı ortalama 3,9 puan ve 65.798 yorumla 40. sırada yer alırken, Stuttgart Havalimanı da 3,9 puan (13.324 yorum) alarak 42. sırada yer alıyor. Google yorumlarına göre Almanya'nın en kötü havalimanı Berlin Willy-Brandt Uluslararası Havalimanı (BER). Sadece 3,1 ortalama puanla (34.766 yorum) 82. sırada yer alıyor. Sadece Manchester Havalimanı, Bordeaux-Mérignac Havalimanı (Fransa) ve 2,6 puanla son sırada yer alan Girit'teki Heraklion Uluslararası Havalimanı daha kötü olarak değerlendirildi.Haber:Arti49
    0 Comments 0 Shares
More Results