• Türkiye Turizmde Rekor Kırdı!
    Türkiye, 2024 yılında 52,6 milyon uluslararası ziyaretçi ağırlayarak bir önceki yıla göre %7 büyüme kaydetti! Bu büyük artış, turizm gelirlerini %18,3 yükselterek 61,1 milyar dolara çıkardı ve tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştırdı.
    En Popüler Destinasyonlar:
    İstanbul – 18,6 milyon ziyaretçi
    Antalya – 15,9 milyon ziyaretçi
    Edirne – 4,8 milyon ziyaretçi
    Muğla – 3,7 milyon ziyaretçi
    En Çok Ziyaretçi Gönderen Ülkeler:
    Rusya – 6,7 milyon (+%6)
    Almanya – 6,6 milyon (+%6,9)
    Birleşik Krallık – 4,4 milyon (+%16,7)
    İran – 3,2 milyon (+%30,9)
    Bulgaristan – 2,9 milyon (+%0,9)
    Türkiye, benzersiz kültürü, büyüleyici doğası ve dünya standartlarında misafirperverliğiyle turizmde yeni rekorlar kırmaya devam ediyor!
    Sıradaki Türkiye seyahatinizi planlıyor musunuz? Haydi keşfetmeye!
    #TürkiyeTurizmi #TravelToTürkiye #TurizmBüyümesi #KeşfetTürkiye #VisitTürkiye #GoTürkiye
    🌍 Türkiye Turizmde Rekor Kırdı! 🇹🇷✈️ Türkiye, 2024 yılında 52,6 milyon uluslararası ziyaretçi ağırlayarak bir önceki yıla göre %7 büyüme kaydetti! 📈💼 Bu büyük artış, turizm gelirlerini %18,3 yükselterek 61,1 milyar dolara çıkardı ve tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştırdı. 💰🚀 🏙️ En Popüler Destinasyonlar: ✅ İstanbul – 18,6 milyon ziyaretçi ✅ Antalya – 15,9 milyon ziyaretçi ✅ Edirne – 4,8 milyon ziyaretçi ✅ Muğla – 3,7 milyon ziyaretçi 🌏 En Çok Ziyaretçi Gönderen Ülkeler: 🔹 Rusya – 6,7 milyon (+%6) 🔹 Almanya – 6,6 milyon (+%6,9) 🔹 Birleşik Krallık – 4,4 milyon (+%16,7) 🔹 İran – 3,2 milyon (+%30,9) 🔹 Bulgaristan – 2,9 milyon (+%0,9) Türkiye, benzersiz kültürü, büyüleyici doğası ve dünya standartlarında misafirperverliğiyle turizmde yeni rekorlar kırmaya devam ediyor! 🏛️🏖️✨ 📢 Sıradaki Türkiye seyahatinizi planlıyor musunuz? Haydi keşfetmeye! 🌍✈️ #TürkiyeTurizmi #TravelToTürkiye #TurizmBüyümesi #KeşfetTürkiye #VisitTürkiye #GoTürkiye
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
  • Osmanlı'dan sonra kurulan devletler...

    Avrupa'da

    1.Türkiye
    2.Bulgaristan (545 yıl)
    3.Yunanistan (400 yıl)
    4.Sirbistan (539 yıl)
    5.Karadag (539 yıl)
    6.Bosna-Hersek (539 yıl)
    7.Hirvatistan (539 yıl)
    8.Makedonya (539 yıl)
    9.Slovenya (250 yıl)
    10.Romanya (490 yıl)
    11.Slovakya (20 yıl) Osmanlı adı:Uyvar
    12.Macaristan (160 yıl)
    13. Moldova (490 yıl)
    14.Ukrayna (308 yıl)
    15.Azerbaycan (25 yıl)
    16.Gurcistan (400 yıl)
    17.Ermenistan (20 yıl)
    18.Guney Kıbrıs (293 yıl)
    19.Kuzey Kıbrıs (293 yıl)
    20.Rusya ‘nin güney toprakları (291 yıl)
    21.Polonya (25 yıl)-himaye- Osmanlı adı: Lehistan
    22.Italya ‘nin güneydoğu kiyıları (20 yıl)
    23.Arnavutluk (435 yıl)
    24.Belarus (25 yıl) -himaye-
    25.Litvanya (25 yıl)-himaye-
    26.Letonya (25 yıl) -himaye-
    27.Kosova (539 yıl)
    28.Voyvodina (166 yıl) Osmanlı adı: Banat Asya

    Asya

    29.Irak (402 yıl)
    30.Suriye (402 yıl)
    31.İs*ail (402 yıl)
    32.Filistin (402 yıl)
    33.Urdun (402 yıl)
    34.Suudi Arabistan (399 yıl)
    35.Yemen (401 yıl)
    36.Umman (400 yıl)
    37.Birleşik Arap Emirlikleri (400 yıl)
    38.Katar (400 yıl)
    39.Bahreyn (400 yıl)
    40.Kuveyt (381 yıl)
    41.Iranın bati toprakları (30 yıl)
    42.Lübnan (402 yıl)

    Afrika'da

    43.Mısır (397 yıl)
    44.Libya (394 yıl) Osmanlı adı:Trablusgarp
    45.Tunus (308 yıl)
    46.Cezayir (313 yıl)
    47.Sudan (397 yıl) Osmanlı adı: Nubye
    48.Eritre (350 yıl) Osmanlı adı: Habes
    49.Cibuti (350 yıl)
    50.Somali (350 yıl) Osmanlı adı: Zeyla
    51.Kenya sahilleri (350 yıl)
    52.Tanzanya sahilleri (250 yıl)
    53.Cad’in kuzey bölgeleri (313 yıl) Osmanlı adı: Resade
    54.Nijer’in bir kısmı (300 yıl) Osmanlı adı: Kavar
    55.Mozambik ‘ in kuzey toprakları (150 yıl)
    56.Fas (50 yıl) -himaye-
    57.Bati Sahra (50 yıl) -himaye-
    58.Moritanya (50 yıl) -himaye-
    59.Mali (300 yıl) Osmanlı adı: Gat kazası
    60.Senegal (300 yıl)
    61.Gambiya (300 yıl)
    62.Gine Bissau (300 yıl)
    63.Gine (300 yıl)
    64.Etiyopya’ nın bir kısmı (350 yıl) Osmanlı adı: Habeş

    #osmanlı Kara hudutları sınırları içinde resmen bulunmamakla birlikte fiilen Hilafete bağlı yerler:

    Hindistan Müslümanları -Pakistan-
    66. Doğu Hindistan Müslümanları -Bangladeş-
    67. Singapur
    68. Malezya
    69. Endonezya
    70. Türkistan Hanlıkları
    71. Nijerya
    72. Kamerun
    Denizlerde ise:

    Akdeniz’in tamamında 1 asır boyunca
    Akdeniz’in bir kısmında 3 asır kadar
    Karadeniz’in tamamına 4 asır kadar
    Ege’nin tamamına 4 küsur asır kadar….

    States established after the Ottoman Empire

    in #europe

    1.Turkey
    2.Bulgaria (545 years)
    3.Greece (400 years)
    4.Serbia (539 years)
    5. Montenegro (539 years)
    6.Bosnia-Herzegovina (539 years)
    7.Croatia (539 years)
    8.Macedonia (539 years)
    9.Slovenia (250 years)
    10.Romania (490 years)
    11.Slovakia (20 years) Ottoman name: Uyvar
    12.Hungary (160 years)
    13. Moldova (490 years)
    14.Ukraine (308 years)
    15.Azerbaijan (25 years)
    16.Georgia (400 years)
    17.Armenia (20 years)
    18.South Cyprus (293 years)
    19.Northern Cyprus (293 years)
    20.Southern lands of Russia (291 years)
    21.Poland (25 years) - protectorate - Ottoman name: Poland
    22.Southeastern coast of Italy (20 years)
    23.Albania (435 years)
    24.Belarus (25 years) -protection-
    25.Lithuania (25 years)-protectorate-
    26.Latvia (25 years) -protection-
    27.Kosovo (539 years)
    28.Vojvodina (166 years) Ottoman name: Banat Asya

    #asia

    29.Iraq (402 years)
    30.Syria (402 years)
    31.Israel (402 years)
    32.Palestine (402 years)
    33.Urdun (402 years)
    34.Saudi Arabia (399 years)
    35.Yemen (401 years)
    36.Oman (400 years)
    37.United Arab Emirates (400 years)
    38.Qatar (400 years)
    39.Bahrain (400 years)
    40.Kuwait (381 years)
    41.Western lands of Iran (30 years)
    42.Lebanon (402 years)

    in #africa

    43.Egypt (397 years)
    44.Libya (394 years) Ottoman name: Tripoli
    45.Tunisia (308 years)
    46.Algeria (313 years)
    47.Sudan (397 years) Ottoman name: Nubye
    48.Eritrea (350 years) Ottoman name: Habes
    49.Djibouti (350 years)
    50.Somalia (350 years) Ottoman name: Zeyla
    51.Kenyan coast (350 years)
    52.Tanzania coasts (250 years)
    Northern regions of 53rd Street (313 years) Ottoman name: Resade
    54.Part of Niger (300 years) Ottoman name: Kavar
    55. Northern lands of Mozambique (150 years)
    56.Morocco (50 years) -protection-
    57.Western Sahara (50 years) -protection-
    58.Mauritania (50 years) -protection-
    59.Mali (300 years) Ottoman name: Gat district
    60.Senegal (300 years)
    61.Gambia (300 years)
    62.Guinea Bissau (300 years)
    63.Guinea (300 years)
    64.Part of Ethiopia (350 years) Ottoman name: Abyssinia

    Places that are de facto affiliated with the Caliphate, although they are not officially within the #ottoman Land borders:

    #muslims of India -Pakistan-
    66. Muslims of East India -Bangladesh-
    67. Singapore
    68. Malaysia
    69. Indonesia
    70. Turkestan Khanates
    71. Nigeria
    72. Cameroon

    In the #seas:

    throughout the Mediterranean for a century.
    For about 3 centuries in a part of the Mediterranean
    The entire Black Sea region for about 4 centuries.
    The entire Aegean for about 4 or so centuries…
    Osmanlı'dan sonra kurulan devletler... Avrupa'da 1.Türkiye 2.Bulgaristan (545 yıl) 3.Yunanistan (400 yıl) 4.Sirbistan (539 yıl) 5.Karadag (539 yıl) 6.Bosna-Hersek (539 yıl) 7.Hirvatistan (539 yıl) 8.Makedonya (539 yıl) 9.Slovenya (250 yıl) 10.Romanya (490 yıl) 11.Slovakya (20 yıl) Osmanlı adı:Uyvar 12.Macaristan (160 yıl) 13. Moldova (490 yıl) 14.Ukrayna (308 yıl) 15.Azerbaycan (25 yıl) 16.Gurcistan (400 yıl) 17.Ermenistan (20 yıl) 18.Guney Kıbrıs (293 yıl) 19.Kuzey Kıbrıs (293 yıl) 20.Rusya ‘nin güney toprakları (291 yıl) 21.Polonya (25 yıl)-himaye- Osmanlı adı: Lehistan 22.Italya ‘nin güneydoğu kiyıları (20 yıl) 23.Arnavutluk (435 yıl) 24.Belarus (25 yıl) -himaye- 25.Litvanya (25 yıl)-himaye- 26.Letonya (25 yıl) -himaye- 27.Kosova (539 yıl) 28.Voyvodina (166 yıl) Osmanlı adı: Banat Asya Asya 29.Irak (402 yıl) 30.Suriye (402 yıl) 31.İs*ail (402 yıl) 32.Filistin (402 yıl) 33.Urdun (402 yıl) 34.Suudi Arabistan (399 yıl) 35.Yemen (401 yıl) 36.Umman (400 yıl) 37.Birleşik Arap Emirlikleri (400 yıl) 38.Katar (400 yıl) 39.Bahreyn (400 yıl) 40.Kuveyt (381 yıl) 41.Iranın bati toprakları (30 yıl) 42.Lübnan (402 yıl) Afrika'da 43.Mısır (397 yıl) 44.Libya (394 yıl) Osmanlı adı:Trablusgarp 45.Tunus (308 yıl) 46.Cezayir (313 yıl) 47.Sudan (397 yıl) Osmanlı adı: Nubye 48.Eritre (350 yıl) Osmanlı adı: Habes 49.Cibuti (350 yıl) 50.Somali (350 yıl) Osmanlı adı: Zeyla 51.Kenya sahilleri (350 yıl) 52.Tanzanya sahilleri (250 yıl) 53.Cad’in kuzey bölgeleri (313 yıl) Osmanlı adı: Resade 54.Nijer’in bir kısmı (300 yıl) Osmanlı adı: Kavar 55.Mozambik ‘ in kuzey toprakları (150 yıl) 56.Fas (50 yıl) -himaye- 57.Bati Sahra (50 yıl) -himaye- 58.Moritanya (50 yıl) -himaye- 59.Mali (300 yıl) Osmanlı adı: Gat kazası 60.Senegal (300 yıl) 61.Gambiya (300 yıl) 62.Gine Bissau (300 yıl) 63.Gine (300 yıl) 64.Etiyopya’ nın bir kısmı (350 yıl) Osmanlı adı: Habeş #osmanlı Kara hudutları sınırları içinde resmen bulunmamakla birlikte fiilen Hilafete bağlı yerler: Hindistan Müslümanları -Pakistan- 66. Doğu Hindistan Müslümanları -Bangladeş- 67. Singapur 68. Malezya 69. Endonezya 70. Türkistan Hanlıkları 71. Nijerya 72. Kamerun Denizlerde ise: Akdeniz’in tamamında 1 asır boyunca Akdeniz’in bir kısmında 3 asır kadar Karadeniz’in tamamına 4 asır kadar Ege’nin tamamına 4 küsur asır kadar…. States established after the Ottoman Empire in #europe 1.Turkey 2.Bulgaria (545 years) 3.Greece (400 years) 4.Serbia (539 years) 5. Montenegro (539 years) 6.Bosnia-Herzegovina (539 years) 7.Croatia (539 years) 8.Macedonia (539 years) 9.Slovenia (250 years) 10.Romania (490 years) 11.Slovakia (20 years) Ottoman name: Uyvar 12.Hungary (160 years) 13. Moldova (490 years) 14.Ukraine (308 years) 15.Azerbaijan (25 years) 16.Georgia (400 years) 17.Armenia (20 years) 18.South Cyprus (293 years) 19.Northern Cyprus (293 years) 20.Southern lands of Russia (291 years) 21.Poland (25 years) - protectorate - Ottoman name: Poland 22.Southeastern coast of Italy (20 years) 23.Albania (435 years) 24.Belarus (25 years) -protection- 25.Lithuania (25 years)-protectorate- 26.Latvia (25 years) -protection- 27.Kosovo (539 years) 28.Vojvodina (166 years) Ottoman name: Banat Asya #asia 29.Iraq (402 years) 30.Syria (402 years) 31.Israel (402 years) 32.Palestine (402 years) 33.Urdun (402 years) 34.Saudi Arabia (399 years) 35.Yemen (401 years) 36.Oman (400 years) 37.United Arab Emirates (400 years) 38.Qatar (400 years) 39.Bahrain (400 years) 40.Kuwait (381 years) 41.Western lands of Iran (30 years) 42.Lebanon (402 years) in #africa 43.Egypt (397 years) 44.Libya (394 years) Ottoman name: Tripoli 45.Tunisia (308 years) 46.Algeria (313 years) 47.Sudan (397 years) Ottoman name: Nubye 48.Eritrea (350 years) Ottoman name: Habes 49.Djibouti (350 years) 50.Somalia (350 years) Ottoman name: Zeyla 51.Kenyan coast (350 years) 52.Tanzania coasts (250 years) Northern regions of 53rd Street (313 years) Ottoman name: Resade 54.Part of Niger (300 years) Ottoman name: Kavar 55. Northern lands of Mozambique (150 years) 56.Morocco (50 years) -protection- 57.Western Sahara (50 years) -protection- 58.Mauritania (50 years) -protection- 59.Mali (300 years) Ottoman name: Gat district 60.Senegal (300 years) 61.Gambia (300 years) 62.Guinea Bissau (300 years) 63.Guinea (300 years) 64.Part of Ethiopia (350 years) Ottoman name: Abyssinia Places that are de facto affiliated with the Caliphate, although they are not officially within the #ottoman Land borders: #muslims of India -Pakistan- 66. Muslims of East India -Bangladesh- 67. Singapore 68. Malaysia 69. Indonesia 70. Turkestan Khanates 71. Nigeria 72. Cameroon In the #seas: throughout the Mediterranean for a century. For about 3 centuries in a part of the Mediterranean The entire Black Sea region for about 4 centuries. The entire Aegean for about 4 or so centuries…
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
  • Osmanlı döneminde Bulgaristan Rusçuk-1824 camileri
    Osmanlı döneminde Bulgaristan Rusçuk-1824 🇹🇷 camileri
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
  • Romence: Sold Turci Necunos Cuti
    Türkçe : Meçhul Türk Askeri

    Bulgaristan'in Dobruca Bölgesi'nin, Hacioglu Pazarcik şehrinde, I. Dünya Savaşı'nda bu bölgede sehit düşen askerlerimizin medfun bulunduğu Osmanlı-Türk sehitliginde bir mezar taşı

    Fotoğraf ve yazı 🏻 @n.fotograflar
    Romence: Sold Turci Necunos Cuti Türkçe : Meçhul Türk Askeri Bulgaristan'in Dobruca Bölgesi'nin, Hacioglu Pazarcik şehrinde, I. Dünya Savaşı'nda bu bölgede sehit düşen askerlerimizin medfun bulunduğu Osmanlı-Türk sehitliginde bir mezar taşı Fotoğraf ve yazı 👉🏻 @n.fotograflar
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
  • Günaydın.
    Buda Türkiye ve Bulgaristan'ı Beğendik köyü sahilinde ayıran nehir.
    Günaydın. Buda Türkiye ve Bulgaristan'ı Beğendik köyü sahilinde ayıran nehir.
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
  • Bulgaristan Sınırı Rezve deresi Mutludere

    Iğneada Beğendik köyü Bulgaristan sınır rezve deresi
    Bulgaristan Sınırı Rezve deresi Mutludere Iğneada Beğendik köyü Bulgaristan sınır rezve deresi
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
  • Mimar sinanın muhteşem eseri Bulgaristan sofyada kliseye çevrilmiş kara cami. Neden kiliseye çevrilmiş anlamak mümkün değil.
    Mimar sinanın muhteşem eseri Bulgaristan sofyada kliseye çevrilmiş kara cami. Neden kiliseye çevrilmiş anlamak mümkün değil.
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
  • LOZAN ANDLAŞMASININ İMZALANMASI; DÖNEN DOLAPLAR VE BEDİÜZ-ZAMAN’IN TEPKİLERİ: 24 TEMMUZ 1923

    1 Lozan Andlaşmasının Kısa Tarihçesi

    Lozan Barış Antlaşması (veya yapıldığı dönem Türkçesi ile Lozan Sulh Muahedename-si), 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika ve Yugoslavya temsilcileri tarafından, Leman gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace'ta imzalanmış barış antlaşmasıdır.

    1920 yazına gelindiğinde I. Dünya Savaşı'nın galipleri mağluplar ile hesaplaşmalarını bitirmiş, savaşı kaybeden ülkelere barış antlaşmalarının kabul ettirilmesi süreci tamam-lanmıştı. Osmanlı Devletine bunu kabul ettirmeleri, 10 Ağustos 1920'de Sevr'de gerçekleşti. Üç Türk murahhası Paris'in meşhur banliyösü Sevres'de anlaşmayı imzaladılar. Ankara'da TBMM'nin Sevr Anlaşmasına tepkisi çok sert oldu. Ankara, İstiklal mahkemesi 1 numaralı kararı ile anlaşmaya imza koyan üç kişiyi ve Sadrazam Damat Ferid Paşa'yı idama mahkum etti ve vatan haini ilan etti. Yunanistan dışında Sevr'i hiç bir ülkenin meclislerinde onayla-maması nedeni ile Sevr bir anlaşma taslağı olarak kaldı.

    Onaylanmamış olmasının yanı sıra Anadolu'daki mücadelenin de başarıya ulaşması ve zaferle sonuçlanması neticesinde Sevr hiç bir zaman uygulanamadı.

    TBMM'nin Yunan kuvvetlerine karşı elde ettiği zaferin ardından Mudanya Ateşkes Ant-laşması'nın imzalanmasından sonra İtilaf Devletleri 28 Ekim 1922'de TBMM Hükümeti'ni Lozan'da toplanacak olan barış konferansına davet ettiler. Barış şartlarını görüşmek için Konferansa önce Başvekil Rauf Orbay katılmak istemiştir. Fakat Mustafa Kemal, İsmet Pa-şa'nın katılmasını uygun görmüştür. Mustafa Kemal Paşa Mudanya görüşmelerine de katı-lan İsmet Paşa'nın Lozan'a baştemsilci olarak gönderilmesini uygun buldu. İsmet Paşa Dı-şişleri Bakanlığına getirildi ve çalışmalar hızlandırıldı. İtilaf Devletleri Lozan'a İstanbul Hükûmeti'ni de davet ettiler.

    Lozan’da Türkiye’den istenen, İngiliz Murahhas Heyeti Reisi Lord Curzon’un ifadesiyle şudur:

    Türkiye İslâmî alakasını ve İslâm’ı temsil rolünü kendi eliyle çözer ve atarsa, bizimle hu-lus birliği etmiş olur. Biz de kendisine dilediğini veririz.

    Dikte edilen bu şartın yeni Ankara yönetimi tarafından kabulü üzerine anlaşmanın im-zalanmasını müteakip İngiltere Avam Kamarasında “Türklerin istiklalini niçin tanıdınız?” diye yükselen itirazlara Lord Curzon şu karşılığı verir:

    İşte asıl bundan sonraki Türkler bir daha eski satvet ve şevketlerine kavuşamayacaklar-dır. Zira biz onları ma’neviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz.

    Sonrasında Ankara merkezli olarak Türkiye yeni ve çok sıkıntılı bir sürece girer. Lo-zan’da verilen söz çerçevesinde birer birer tatbik sahasına konulan icraatın hedefi şöyle ifa-de edilir: "Otuz sene sonra gelecek neslin kendi eliyle Kur’an’ı imha etmesini intac edecek (ne-tice verecek) bir plan yapalım."

    TBMM Hükûmeti Lozan Konferansı'na katılarak Misak-ı Milliyi gerçekleştirmeyi, Türki-ye'de bir Ermeni Devleti’nin kurulmasını engellemeyi, kapitülasyonları kaldırmayı, Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunları (Batı Trakya, Ege adaları, nüfus değişimi, savaş tazmina-tı) çözmeyi ve Türkiye ile Avrupa devletleri arasındaki problemleri (ekonomik, siyasal, hu-kuksal) çözmeyi amaçlamış, Ermeni yurdu ve kapitülasyonlar hakkında anlaşma sağlana-mazsa görüşmeleri kesme kararı almıştır.

    20 Kasım 1922'de Lozan görüşmeleri başlamıştır. Osmanlı borçları, Türk - Yunan sınırı, boğazlar, Musul, azınlıklar ve kapitülasyonlar üzerinde uzun görüşmeler yapılmıştır. Ancak kapitülasyonların kaldırılması, İstanbul'un boşaltılması ve Musul konularında anlaşma sağ-lanamamıştır. Temel konularda tarafların tavize yanaşmaması ve önemli görüş ayrılıkları çıkması üzerine 4 Şubat 1923'te görüşmelerin kesilmesi savaş ihtimalini yeniden gündeme getirmiştir. Mustafa Kemal Paşa Türk Ordusu'na savaş hazırlıklarının başlamasını emret-miştir. Sovyetler Birliği eğer tekrar savaş çıkarsa bu sefer Türkiye'nin yanında savaşa gire-ceğini duyurmuştur. Bu ihtimali göze alamayan İtilaf Devletleri barış görüşmelerini tekrar başlatmak için Türkiye'yi tekrar Lozan'a çağırmıştır.

    Taraflar arasında karşılıklı verilen tavizler ile görüşmeler 23 Nisan 1923'te tekrar baş-lamış, 23 Nisan'da başlayan görüşmeler 24 Temmuz 1923'e kadar devam etmiş ve bu süreç Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanması ile sonuçlanmıştır. Taraf ülkelerin temsilcileri ara-sında imzalanan anlaşma, uluslararası anlaşmaların ülke meclislerince onaylanmasını ge-rektiren yasalar gereğince taraf ülkelerin meclislerinde görüşülmüş ve Türkiye tarafından 23 Ağustos 1923'te, Yunanistan tarafından 25 Ağustos 1923'te, İtalya tarafından 12 Mart 1924'te, Japonya tarafından 15 Mayıs 1924'te imzalanmıştır. İngiltere'nin anlaşmayı onay-laması ise 16 Temmuz 1924 tarihinde olmuştur. Anlaşma, tüm tarafların onayladıklarına dair belgeler resmî olarak Paris'e iletildikten sonra, 6 Ağustos 1924 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
    Unutmayalım ki, Lozan Antlaşması çerçevesinde Misak-ı Mili sınırları içindeki Musul, Kerkük ve Süleymaniye İngilizlere, Hatay ise Fransızlara bırakıldı. Bunun yanında 12 ada İtalyanlara, İmroz, Bozcaada ve Tavşanlı adaları dışındaki bütün Ege adaları Yunanistan'a, 1571'den beri Türklere ait olan Kıbrıs ise İngiltere'ye verildi. Halbuki Mustafa Kemal Paşa, ilk defa 1 Mayıs 1920'deki Meclis konuşmasında ve son defa 30 Ocak 1923 tarihli açıklama-sında olmak üzere, çeşitli beyanlarında Musul vilayetini dahil ederek Misak-ı Millî sınırlarını tanımladı: "Bu hudut İskenderun körfezinin güneyinden, Antakya'dan, Halep ile Katma istas-yonu arasında Carablus köprüsünün güneyinde Fırat nehrine ulaşır. Oradan Deyrizor'a iner, oradan doğuya uzatılarak Musul, Kerkük ve Süleymaniye'yi içine alır."

    Misak-ı Millî Haritası
    LOZAN ANDLAŞMASININ İMZALANMASI; DÖNEN DOLAPLAR VE BEDİÜZ-ZAMAN’IN TEPKİLERİ: 24 TEMMUZ 1923 1 Lozan Andlaşmasının Kısa Tarihçesi Lozan Barış Antlaşması (veya yapıldığı dönem Türkçesi ile Lozan Sulh Muahedename-si), 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika ve Yugoslavya temsilcileri tarafından, Leman gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace'ta imzalanmış barış antlaşmasıdır. 1920 yazına gelindiğinde I. Dünya Savaşı'nın galipleri mağluplar ile hesaplaşmalarını bitirmiş, savaşı kaybeden ülkelere barış antlaşmalarının kabul ettirilmesi süreci tamam-lanmıştı. Osmanlı Devletine bunu kabul ettirmeleri, 10 Ağustos 1920'de Sevr'de gerçekleşti. Üç Türk murahhası Paris'in meşhur banliyösü Sevres'de anlaşmayı imzaladılar. Ankara'da TBMM'nin Sevr Anlaşmasına tepkisi çok sert oldu. Ankara, İstiklal mahkemesi 1 numaralı kararı ile anlaşmaya imza koyan üç kişiyi ve Sadrazam Damat Ferid Paşa'yı idama mahkum etti ve vatan haini ilan etti. Yunanistan dışında Sevr'i hiç bir ülkenin meclislerinde onayla-maması nedeni ile Sevr bir anlaşma taslağı olarak kaldı. Onaylanmamış olmasının yanı sıra Anadolu'daki mücadelenin de başarıya ulaşması ve zaferle sonuçlanması neticesinde Sevr hiç bir zaman uygulanamadı. TBMM'nin Yunan kuvvetlerine karşı elde ettiği zaferin ardından Mudanya Ateşkes Ant-laşması'nın imzalanmasından sonra İtilaf Devletleri 28 Ekim 1922'de TBMM Hükümeti'ni Lozan'da toplanacak olan barış konferansına davet ettiler. Barış şartlarını görüşmek için Konferansa önce Başvekil Rauf Orbay katılmak istemiştir. Fakat Mustafa Kemal, İsmet Pa-şa'nın katılmasını uygun görmüştür. Mustafa Kemal Paşa Mudanya görüşmelerine de katı-lan İsmet Paşa'nın Lozan'a baştemsilci olarak gönderilmesini uygun buldu. İsmet Paşa Dı-şişleri Bakanlığına getirildi ve çalışmalar hızlandırıldı. İtilaf Devletleri Lozan'a İstanbul Hükûmeti'ni de davet ettiler. Lozan’da Türkiye’den istenen, İngiliz Murahhas Heyeti Reisi Lord Curzon’un ifadesiyle şudur: Türkiye İslâmî alakasını ve İslâm’ı temsil rolünü kendi eliyle çözer ve atarsa, bizimle hu-lus birliği etmiş olur. Biz de kendisine dilediğini veririz. Dikte edilen bu şartın yeni Ankara yönetimi tarafından kabulü üzerine anlaşmanın im-zalanmasını müteakip İngiltere Avam Kamarasında “Türklerin istiklalini niçin tanıdınız?” diye yükselen itirazlara Lord Curzon şu karşılığı verir: İşte asıl bundan sonraki Türkler bir daha eski satvet ve şevketlerine kavuşamayacaklar-dır. Zira biz onları ma’neviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz. Sonrasında Ankara merkezli olarak Türkiye yeni ve çok sıkıntılı bir sürece girer. Lo-zan’da verilen söz çerçevesinde birer birer tatbik sahasına konulan icraatın hedefi şöyle ifa-de edilir: "Otuz sene sonra gelecek neslin kendi eliyle Kur’an’ı imha etmesini intac edecek (ne-tice verecek) bir plan yapalım." TBMM Hükûmeti Lozan Konferansı'na katılarak Misak-ı Milliyi gerçekleştirmeyi, Türki-ye'de bir Ermeni Devleti’nin kurulmasını engellemeyi, kapitülasyonları kaldırmayı, Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunları (Batı Trakya, Ege adaları, nüfus değişimi, savaş tazmina-tı) çözmeyi ve Türkiye ile Avrupa devletleri arasındaki problemleri (ekonomik, siyasal, hu-kuksal) çözmeyi amaçlamış, Ermeni yurdu ve kapitülasyonlar hakkında anlaşma sağlana-mazsa görüşmeleri kesme kararı almıştır. 20 Kasım 1922'de Lozan görüşmeleri başlamıştır. Osmanlı borçları, Türk - Yunan sınırı, boğazlar, Musul, azınlıklar ve kapitülasyonlar üzerinde uzun görüşmeler yapılmıştır. Ancak kapitülasyonların kaldırılması, İstanbul'un boşaltılması ve Musul konularında anlaşma sağ-lanamamıştır. Temel konularda tarafların tavize yanaşmaması ve önemli görüş ayrılıkları çıkması üzerine 4 Şubat 1923'te görüşmelerin kesilmesi savaş ihtimalini yeniden gündeme getirmiştir. Mustafa Kemal Paşa Türk Ordusu'na savaş hazırlıklarının başlamasını emret-miştir. Sovyetler Birliği eğer tekrar savaş çıkarsa bu sefer Türkiye'nin yanında savaşa gire-ceğini duyurmuştur. Bu ihtimali göze alamayan İtilaf Devletleri barış görüşmelerini tekrar başlatmak için Türkiye'yi tekrar Lozan'a çağırmıştır. Taraflar arasında karşılıklı verilen tavizler ile görüşmeler 23 Nisan 1923'te tekrar baş-lamış, 23 Nisan'da başlayan görüşmeler 24 Temmuz 1923'e kadar devam etmiş ve bu süreç Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanması ile sonuçlanmıştır. Taraf ülkelerin temsilcileri ara-sında imzalanan anlaşma, uluslararası anlaşmaların ülke meclislerince onaylanmasını ge-rektiren yasalar gereğince taraf ülkelerin meclislerinde görüşülmüş ve Türkiye tarafından 23 Ağustos 1923'te, Yunanistan tarafından 25 Ağustos 1923'te, İtalya tarafından 12 Mart 1924'te, Japonya tarafından 15 Mayıs 1924'te imzalanmıştır. İngiltere'nin anlaşmayı onay-laması ise 16 Temmuz 1924 tarihinde olmuştur. Anlaşma, tüm tarafların onayladıklarına dair belgeler resmî olarak Paris'e iletildikten sonra, 6 Ağustos 1924 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Unutmayalım ki, Lozan Antlaşması çerçevesinde Misak-ı Mili sınırları içindeki Musul, Kerkük ve Süleymaniye İngilizlere, Hatay ise Fransızlara bırakıldı. Bunun yanında 12 ada İtalyanlara, İmroz, Bozcaada ve Tavşanlı adaları dışındaki bütün Ege adaları Yunanistan'a, 1571'den beri Türklere ait olan Kıbrıs ise İngiltere'ye verildi. Halbuki Mustafa Kemal Paşa, ilk defa 1 Mayıs 1920'deki Meclis konuşmasında ve son defa 30 Ocak 1923 tarihli açıklama-sında olmak üzere, çeşitli beyanlarında Musul vilayetini dahil ederek Misak-ı Millî sınırlarını tanımladı: "Bu hudut İskenderun körfezinin güneyinden, Antakya'dan, Halep ile Katma istas-yonu arasında Carablus köprüsünün güneyinde Fırat nehrine ulaşır. Oradan Deyrizor'a iner, oradan doğuya uzatılarak Musul, Kerkük ve Süleymaniye'yi içine alır." Misak-ı Millî Haritası
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
  • PEÇENEK HANLIĞI ( 860 / 1091)
    Peçenekler veya Beçenekler, Göktürk Devleti'nin yıkılmasıyla birlikte ana yurtları olan Batı Sibirya'dan ayrılarak geldikleri Yayık Nehri ve İdil Nehri arasındaki bölgeyi merkez edip oradan da Kafkaslar'ın kuzeyi, Karadeniz, Doğu Avrupa ve Balkanlar'a akınlar düzenleyen göçebe Türk halkı.

    Don-Kubat bölgesinde yaklaşık 150 yıl hanlık olarak örgütlenen Peçenekler, Ruslarla savaşarak onlara ağır darbeler verdiler. Hazar denizi kıyısında bulunan Macar Türkleri ile etkileşime girdiler. Peçeneklerin baskısı sonucunda Macarlar Orta Avrupaya göç etti. 915 yılında başlayan ve 1036 yılına kadar devam eden Rus-Peçenek savaşları, Ruslara ağır kayıplar verdirtti.

    Peçenekler’in Bizanslılar’la yakın temasları Bulgaristan’ın 1018 yılında Bizans idaresine girmesiyle başlar. Peçenekler ilk defa 1035’te Tuna’yı geçerek nehrin güney kıyılarını yağmaladılar ve 1036’da üç defa Bizans topraklarına girdiler. 1048’de yaptıkları akın dehşet verici oldu, Bulgaristan’ı yakıp yıktıktan sonra akınlarını sürdürerek Balkanlar’ın diğer bölgelerini de yağmaladılar.

    Ancak başlayan iç çekişmeler yüzünden bu akınlar zayıfladı, ayrıca iki Peçenek oymağı Bizans’a sığındı. Bizans Devleti bu oymaklara Tuna boyunda ve Silistre yakınında toprak vererek sınır bekçiliğiyle görevlendirdi. Fakat bu iki oymağın başbuğu Kegen ile Tuna’nın kuzeyindeki ana Peçenek kolunun başındaki Turak arasında mücadele sürdü ve Kegen, Bizanslılar’ın yardımı ile Turak’ı yenip onu ve 140 Peçenek reisini esir aldı.

    Fakat Turak ve arkadaşları kısa bir maceradan sonra Tuna boyundaki yurtlarına döndüler, yeniden mücadeleye başlayarak Bizans ordusunu yenip Edirne’ye kadar ulaştılar (1049). Kıpçaklar’ın baskıları ile Tuna boylarına gelen ve bu sırada (1064-1065) Tuna’yı geçerek Balkanlar’da geniş ölçüde bir yağma akınına girişen Uzlar’ı (Oğuzlar) dağıtan Peçenekler’in bir bölümü, geride kalan ve Makedonya ile Balkanlar’ın diğer bazı yörelerine yerleştirilen Uzlar ile İmparator Romanos Diogenes’in Malazgirt’e getirdiği orduda bulundu. Ancak bunlar savaş başlamadan önce Alparslan’ın ordusuna katıldı.

    Malazgirt zaferiyle (26 Ağustos 1071) Bizans ülkesinde dirlik ve düzenliğin bozulmasından faydalanan Peçenekler 1078 yılında Kıpçaklar’la birlikte Edirne’yi ikinci defa kuşattılar. 1086’da Bogomiller’in ayaklanmasını desteklediler. Ertesi yıl Macarlar’la birleşip Bizans topraklarına girdiler ve Lüleburgaz’a kadar ilerlediler.

    Bizanslılar her ne kadar Peçenekler’i geri çekilmeye mecbur bıraktıysa da Silistre yakınlarında onlar tarafından ağır bir yenilgiye uğratıldılar. Peçenekler’in gücünü bilen İzmir hâkimi Çaka Bey onlarla bir dostluk antlaşması imzaladı. Buna göre müttefikler birlikte hareket ederek Bizans hâkimiyetine son vereceklerdi. Bu maksatla Peçenek kuvvetleri aşağı Meriç kıyısında toplandı (Mart-Nisan 1081), fakat Çaka Bey hareket etmekte gecikti.

    Bizanslılar bundan faydalanarak müttefiki Kıpçaklar ile birlikte Peçenekler’i ağır bir yenilgiye uğrattılar (29 Nisan 1091). Anna Comnena’ya göre ancak küçük bir Peçenek topluluğu bu savaştan sağ kurtulabildi. Daha önemlisi bu yenilgiden sonra Peçenekler’in siyasî ve askerî bir güç olarak önemleri kayboldu. Bununla beraber Peçenekler, Tuna boylarında zayıf bir durumda da olsa varlıklarını sürdürdüler ve Bizans topraklarına zaman zaman akınlarda bulundular.

    Bu akınların sonuncusu 1197’de yapılmıştı. Ardından Peçenekler’den bir kısmı Macaristan’a giderek X. yüzyılda oraya göç etmiş olan diğer Peçenekler’e katıldılar. Macar araştırmacılarına göre bu ülkede yurt tutmuş olan Peçenekler’den epeyce yer adı bugüne ulaşmıştır. Bir kısım Peçenek zümresi Avrupa kaynaklarında Kuman denilen Kıpçaklar’a bağlanmış, birçok Peçenek grubu da eski yurdunda yaşayarak Bizans Devleti’nin hizmetine girmiştir.

    KAYNAKÇA
    Dîvânü lugāti’t-Türk Tercümesi, I, 28, 30, 57, 488; II, 48, 67;

    Orhun Âbideleri (nşr. Muharrem Ergin), İstanbul 1984, s. 27, 73;

    Hüseyin Namık Orkun, Peçenekler, İstanbul 1933; a.mlf., Eski Türk Yazıtları, İstanbul 1936, I, 46, 47;
    PEÇENEK HANLIĞI ( 860 / 1091) Peçenekler veya Beçenekler, Göktürk Devleti'nin yıkılmasıyla birlikte ana yurtları olan Batı Sibirya'dan ayrılarak geldikleri Yayık Nehri ve İdil Nehri arasındaki bölgeyi merkez edip oradan da Kafkaslar'ın kuzeyi, Karadeniz, Doğu Avrupa ve Balkanlar'a akınlar düzenleyen göçebe Türk halkı. Don-Kubat bölgesinde yaklaşık 150 yıl hanlık olarak örgütlenen Peçenekler, Ruslarla savaşarak onlara ağır darbeler verdiler. Hazar denizi kıyısında bulunan Macar Türkleri ile etkileşime girdiler. Peçeneklerin baskısı sonucunda Macarlar Orta Avrupaya göç etti. 915 yılında başlayan ve 1036 yılına kadar devam eden Rus-Peçenek savaşları, Ruslara ağır kayıplar verdirtti. Peçenekler’in Bizanslılar’la yakın temasları Bulgaristan’ın 1018 yılında Bizans idaresine girmesiyle başlar. Peçenekler ilk defa 1035’te Tuna’yı geçerek nehrin güney kıyılarını yağmaladılar ve 1036’da üç defa Bizans topraklarına girdiler. 1048’de yaptıkları akın dehşet verici oldu, Bulgaristan’ı yakıp yıktıktan sonra akınlarını sürdürerek Balkanlar’ın diğer bölgelerini de yağmaladılar. Ancak başlayan iç çekişmeler yüzünden bu akınlar zayıfladı, ayrıca iki Peçenek oymağı Bizans’a sığındı. Bizans Devleti bu oymaklara Tuna boyunda ve Silistre yakınında toprak vererek sınır bekçiliğiyle görevlendirdi. Fakat bu iki oymağın başbuğu Kegen ile Tuna’nın kuzeyindeki ana Peçenek kolunun başındaki Turak arasında mücadele sürdü ve Kegen, Bizanslılar’ın yardımı ile Turak’ı yenip onu ve 140 Peçenek reisini esir aldı. Fakat Turak ve arkadaşları kısa bir maceradan sonra Tuna boyundaki yurtlarına döndüler, yeniden mücadeleye başlayarak Bizans ordusunu yenip Edirne’ye kadar ulaştılar (1049). Kıpçaklar’ın baskıları ile Tuna boylarına gelen ve bu sırada (1064-1065) Tuna’yı geçerek Balkanlar’da geniş ölçüde bir yağma akınına girişen Uzlar’ı (Oğuzlar) dağıtan Peçenekler’in bir bölümü, geride kalan ve Makedonya ile Balkanlar’ın diğer bazı yörelerine yerleştirilen Uzlar ile İmparator Romanos Diogenes’in Malazgirt’e getirdiği orduda bulundu. Ancak bunlar savaş başlamadan önce Alparslan’ın ordusuna katıldı. Malazgirt zaferiyle (26 Ağustos 1071) Bizans ülkesinde dirlik ve düzenliğin bozulmasından faydalanan Peçenekler 1078 yılında Kıpçaklar’la birlikte Edirne’yi ikinci defa kuşattılar. 1086’da Bogomiller’in ayaklanmasını desteklediler. Ertesi yıl Macarlar’la birleşip Bizans topraklarına girdiler ve Lüleburgaz’a kadar ilerlediler. Bizanslılar her ne kadar Peçenekler’i geri çekilmeye mecbur bıraktıysa da Silistre yakınlarında onlar tarafından ağır bir yenilgiye uğratıldılar. Peçenekler’in gücünü bilen İzmir hâkimi Çaka Bey onlarla bir dostluk antlaşması imzaladı. Buna göre müttefikler birlikte hareket ederek Bizans hâkimiyetine son vereceklerdi. Bu maksatla Peçenek kuvvetleri aşağı Meriç kıyısında toplandı (Mart-Nisan 1081), fakat Çaka Bey hareket etmekte gecikti. Bizanslılar bundan faydalanarak müttefiki Kıpçaklar ile birlikte Peçenekler’i ağır bir yenilgiye uğrattılar (29 Nisan 1091). Anna Comnena’ya göre ancak küçük bir Peçenek topluluğu bu savaştan sağ kurtulabildi. Daha önemlisi bu yenilgiden sonra Peçenekler’in siyasî ve askerî bir güç olarak önemleri kayboldu. Bununla beraber Peçenekler, Tuna boylarında zayıf bir durumda da olsa varlıklarını sürdürdüler ve Bizans topraklarına zaman zaman akınlarda bulundular. Bu akınların sonuncusu 1197’de yapılmıştı. Ardından Peçenekler’den bir kısmı Macaristan’a giderek X. yüzyılda oraya göç etmiş olan diğer Peçenekler’e katıldılar. Macar araştırmacılarına göre bu ülkede yurt tutmuş olan Peçenekler’den epeyce yer adı bugüne ulaşmıştır. Bir kısım Peçenek zümresi Avrupa kaynaklarında Kuman denilen Kıpçaklar’a bağlanmış, birçok Peçenek grubu da eski yurdunda yaşayarak Bizans Devleti’nin hizmetine girmiştir. KAYNAKÇA Dîvânü lugāti’t-Türk Tercümesi, I, 28, 30, 57, 488; II, 48, 67; Orhun Âbideleri (nşr. Muharrem Ergin), İstanbul 1984, s. 27, 73; Hüseyin Namık Orkun, Peçenekler, İstanbul 1933; a.mlf., Eski Türk Yazıtları, İstanbul 1936, I, 46, 47;
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
  • ŞAKİR ZÜMRE

    “Vatana ihanetin Belgesidir”

    Kurtuluş Savaşı kazanılmıştır, Cumhuriyet ilan edilir ve tarihler 1925'e geldiğinde Mustafa Kemal, Bulgaristan'daki arkadaşı Şakir Bey'i Türkiye'ye davet eder ve "Gel burada silah fabrikası kur" der...
    Kabul eder Şakir Bey ve atlar Türkiye'ye gelir... Kendisine Haliç'in kıyısında bir yer gösterilir...

    Neresi orası biliyor musunuz?
    Şu anda Sütlüce'deki Miniatürk'ün bulunduğu alan...

    Cumhuriyet tarihinin ilk özel sektör silah fabrikasını Haliç'te kurar Şakir Bey...

    Artık ordumuzun cephanesi millidir.
    2 bin kişinin çalıştığı fabrikada kısa sürede
    Türk Hava Kuvvetleri'nin 100, 300, 500 ve bin kg'lık bombalarını üretmeye başlar.

    Bir yandan hava kuvvetlerinin bombalarını üretirken,diğer yandan Türk Deniz Kuvvetleri'nin ihtiyacı olan cephanelerini de üretmeye başlar.
    Hatta ilk denizaltı bombaları da burada üretilir.
    Yine kara kuvvetleri için cephane, el bombası, işaret ve aydınlatma fişekleri, kara mayınları gibi bir çok mühimmat Türk mühendis ve teknisyenleri tarafından bu fabrikada üretilerek ordumuzun ihtiyacı karşılanır.

    Hatta fabrika Yunanistan, Bulgaristan, Polonya ve Mısır gibi ülkelere ihracat da yapmaya başlar.

    1922'de İzmir'de denize döktüğümüz
    Yunanistan'a 1.5 milyon liralık bomba ihracatı yapmamız dünyada büyük yankı uyandırır...

    "Atatürk'le Bulgaristan'da geçen günler, hayatımın en unutulmaz müstesna günleri olarak hatıralarım arasında yaşayacaktır. Anadolu'yu ikinci bir Ergenekon yapan,bu şanlı Bozkurt'la bazen sabahlara kadar vatanımızın mesut ve ışıklı günlere kavuşması için hazırladığı plânlar üzerinde görüşür, tartışırdık" diyen Şakir Bey,fabrikasında mazotla çalışan beş beygirlik ilk Türk motorunu da yapmayı başarır...

    Ancak en yakın dostu Atatürk'ün vefatı ve İkinci Dünya Savaşı sonrası Amerika ile yapılan silah anlaşmaları,

    Şakir Zümre için sonun başlangıcı olur...

    Artık Amerika,İkinci Dünya Savaşı'nın elde kalan külüstür silahlarını yükleyip götürmek yerine Marshall Planı doğrultusunda dağıtmaktadır...

    Kendi silahını üreten Türkiye'ye,
    "Biz size silah veririz, siz bunlarla uğraşmayın" denilerek silah sanayimize ve geleceğimize ilk darbeyi vururlar...
    Yunanistan, Polonya, Mısır gibi ülkeler de Amerika korkusundan artık Türkiye'den silah almazlar...

    Artık dışa bağımlı hale gelinmiştir ve Şakir Zümre'den silah alımını durdurmuştur...

    Hal böyle olunca Şakir Zümre'nin büyük emekle Türkiye'ye kazandırdığı silah fabrikası yavaş yavaş paslanmaya başlamıştır...

    Zaman içinde Şakir Zümre bitmiş;ülke savunma sanayii yavaş yavaş Amerika'nın güdümüne girmiştir...

    Şakir Zümre için zor günler başlamıştır artık...

    İşçinin maaşını ödeyemez duruma gelmiştir...

    Silah, cephane üretimi tamamen durmuştur...

    Çaresizlik içinde çırpınan Şakir Zümre, içi kan ağlayarak da olsa koca silah, cephane fabrikasını soba fabrikasına çevirir...

    Bugün 50'li yaşların hatırladığı meşhur Şakir Zümre sobalarını üretmeye başlar...

    Vatan Caddesi'nde her 30 Ağustos'ta düzenlenen resmi geçitlerde Şakir Zümre'nin ürettiği bombalar, silahlar boy gösterirken,1950'deki törenlerde içimizi burkan bir olay gerçekleşir...

    Şakir Zümre, sobaları yükler bir kamyonete ve Vatan Caddesi'nde gösteriyi izleyen devlet erkânına adeta bir tokat atar;

    "Bizi Amerika'ya muhtaç ettiniz...

    Türk ordusunun yerli ve milli silahını elinden alıp Amerika'nın kucağına oturdunuz" diye haykırarak...

    Silahı Amerika'dan alan hükümet, güya Şakir Zümre'nin gönlünü almak ister..

    Hani İş Bankası'nın meşhur bir kumbarası Şakir Zümre'nin cephane fabrikasında yaptırılır...

    Şakir Zümre 1966'da bu fani hayata veda ederken Türkiye'nin ilk kara, hava ve deniz bombaları üreten fabrikası da 1970'de kapısına kilit vurur...
    ŞAKİR ZÜMRE “Vatana ihanetin Belgesidir” Kurtuluş Savaşı kazanılmıştır, Cumhuriyet ilan edilir ve tarihler 1925'e geldiğinde Mustafa Kemal, Bulgaristan'daki arkadaşı Şakir Bey'i Türkiye'ye davet eder ve "Gel burada silah fabrikası kur" der... Kabul eder Şakir Bey ve atlar Türkiye'ye gelir... Kendisine Haliç'in kıyısında bir yer gösterilir... Neresi orası biliyor musunuz? Şu anda Sütlüce'deki Miniatürk'ün bulunduğu alan... Cumhuriyet tarihinin ilk özel sektör silah fabrikasını Haliç'te kurar Şakir Bey... Artık ordumuzun cephanesi millidir. 2 bin kişinin çalıştığı fabrikada kısa sürede Türk Hava Kuvvetleri'nin 100, 300, 500 ve bin kg'lık bombalarını üretmeye başlar. Bir yandan hava kuvvetlerinin bombalarını üretirken,diğer yandan Türk Deniz Kuvvetleri'nin ihtiyacı olan cephanelerini de üretmeye başlar. Hatta ilk denizaltı bombaları da burada üretilir. Yine kara kuvvetleri için cephane, el bombası, işaret ve aydınlatma fişekleri, kara mayınları gibi bir çok mühimmat Türk mühendis ve teknisyenleri tarafından bu fabrikada üretilerek ordumuzun ihtiyacı karşılanır. Hatta fabrika Yunanistan, Bulgaristan, Polonya ve Mısır gibi ülkelere ihracat da yapmaya başlar. 1922'de İzmir'de denize döktüğümüz Yunanistan'a 1.5 milyon liralık bomba ihracatı yapmamız dünyada büyük yankı uyandırır... "Atatürk'le Bulgaristan'da geçen günler, hayatımın en unutulmaz müstesna günleri olarak hatıralarım arasında yaşayacaktır. Anadolu'yu ikinci bir Ergenekon yapan,bu şanlı Bozkurt'la bazen sabahlara kadar vatanımızın mesut ve ışıklı günlere kavuşması için hazırladığı plânlar üzerinde görüşür, tartışırdık" diyen Şakir Bey,fabrikasında mazotla çalışan beş beygirlik ilk Türk motorunu da yapmayı başarır... Ancak en yakın dostu Atatürk'ün vefatı ve İkinci Dünya Savaşı sonrası Amerika ile yapılan silah anlaşmaları, Şakir Zümre için sonun başlangıcı olur... Artık Amerika,İkinci Dünya Savaşı'nın elde kalan külüstür silahlarını yükleyip götürmek yerine Marshall Planı doğrultusunda dağıtmaktadır... Kendi silahını üreten Türkiye'ye, "Biz size silah veririz, siz bunlarla uğraşmayın" denilerek silah sanayimize ve geleceğimize ilk darbeyi vururlar... Yunanistan, Polonya, Mısır gibi ülkeler de Amerika korkusundan artık Türkiye'den silah almazlar... Artık dışa bağımlı hale gelinmiştir ve Şakir Zümre'den silah alımını durdurmuştur... Hal böyle olunca Şakir Zümre'nin büyük emekle Türkiye'ye kazandırdığı silah fabrikası yavaş yavaş paslanmaya başlamıştır... Zaman içinde Şakir Zümre bitmiş;ülke savunma sanayii yavaş yavaş Amerika'nın güdümüne girmiştir... Şakir Zümre için zor günler başlamıştır artık... İşçinin maaşını ödeyemez duruma gelmiştir... Silah, cephane üretimi tamamen durmuştur... Çaresizlik içinde çırpınan Şakir Zümre, içi kan ağlayarak da olsa koca silah, cephane fabrikasını soba fabrikasına çevirir... Bugün 50'li yaşların hatırladığı meşhur Şakir Zümre sobalarını üretmeye başlar... Vatan Caddesi'nde her 30 Ağustos'ta düzenlenen resmi geçitlerde Şakir Zümre'nin ürettiği bombalar, silahlar boy gösterirken,1950'deki törenlerde içimizi burkan bir olay gerçekleşir... Şakir Zümre, sobaları yükler bir kamyonete ve Vatan Caddesi'nde gösteriyi izleyen devlet erkânına adeta bir tokat atar; "Bizi Amerika'ya muhtaç ettiniz... Türk ordusunun yerli ve milli silahını elinden alıp Amerika'nın kucağına oturdunuz" diye haykırarak... Silahı Amerika'dan alan hükümet, güya Şakir Zümre'nin gönlünü almak ister.. Hani İş Bankası'nın meşhur bir kumbarası Şakir Zümre'nin cephane fabrikasında yaptırılır... Şakir Zümre 1966'da bu fani hayata veda ederken Türkiye'nin ilk kara, hava ve deniz bombaları üreten fabrikası da 1970'de kapısına kilit vurur...
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
Arama Sonuçları