■ OSMANLI DÖNEMİNDE İSTANBUL'UN NEVRUZİYE TATLISI, 1900

[Ahmed Ragıp Bey 1900'lerde eski İstanbul'da Nevruz günü yapılan Nevruziye Tatlısı'nı anlatıyor]:

"Eski Türkler Nevruz'u yılbaşı sayarlarmış.. Kozmoğrafya ilmine göre güneş, bu ayın yirmi ikisinde Hamel burcuna girer ve gece ile gündüz bir olur.

Benim çocukluğumda Nevruz günü "Nevruziye" diye bir tatlı yapılırdı. Ama bu tatlıyı yapmak her kişinin kârı değildi. Bu marifet İstanbul eczacılarına vergi idi. Her eczacı, bulunduğu semtin kibar takımına -bilâ teşbih, velâ temsil- (benzetmek gibi olmasın) şimdiki sosyeteden olanlara, rütbe ve makam sahibi muteber kimselere, kırk bir türlü baharatı, karıştırmak sureti ile imal ederler ve gideceği yere ve adamına göre cam, billûr, porselen, fağfur, saksonya gibi kapaklı kâselere itina ile korlar, renk renk tüllere sarıp sarmalayıp kurdelelerle bağladıktan sonra hangi eşref saatte ve ne miktar yenileceğini gösterir yaldızlı bir de tarifname iliştirilip büyüklere takdim edilirdi.

Bir kısmı da eczacıbaşının marifetini ve zarafetini göstermek için vitrinlerde bir kaç gün teşhir edilir, seyredenlerin ağızlarının suyu akardı. O mübarekden bir tatlı kaşığı ağzınıza aldınız mı, karanfil, kakule, tarçın, amber, kişmiş, vanilya kokusundan odada durulmazdı. Daha eskiler bu tatlıyı ilk harfi "S" ile başlıyan yedi türlü maddeden yaparlarmış. İşte "Nevruziye Tatlısı" diye eski İstanbul'un pek beğendiği tatlı bu idi. Şimdi kendi gitti ismi kaldı yadigâr.."
■ OSMANLI DÖNEMİNDE İSTANBUL'UN NEVRUZİYE TATLISI, 1900 [Ahmed Ragıp Bey 1900'lerde eski İstanbul'da Nevruz günü yapılan Nevruziye Tatlısı'nı anlatıyor]: "Eski Türkler Nevruz'u yılbaşı sayarlarmış.. Kozmoğrafya ilmine göre güneş, bu ayın yirmi ikisinde Hamel burcuna girer ve gece ile gündüz bir olur. Benim çocukluğumda Nevruz günü "Nevruziye" diye bir tatlı yapılırdı. Ama bu tatlıyı yapmak her kişinin kârı değildi. Bu marifet İstanbul eczacılarına vergi idi. Her eczacı, bulunduğu semtin kibar takımına -bilâ teşbih, velâ temsil- (benzetmek gibi olmasın) şimdiki sosyeteden olanlara, rütbe ve makam sahibi muteber kimselere, kırk bir türlü baharatı, karıştırmak sureti ile imal ederler ve gideceği yere ve adamına göre cam, billûr, porselen, fağfur, saksonya gibi kapaklı kâselere itina ile korlar, renk renk tüllere sarıp sarmalayıp kurdelelerle bağladıktan sonra hangi eşref saatte ve ne miktar yenileceğini gösterir yaldızlı bir de tarifname iliştirilip büyüklere takdim edilirdi. Bir kısmı da eczacıbaşının marifetini ve zarafetini göstermek için vitrinlerde bir kaç gün teşhir edilir, seyredenlerin ağızlarının suyu akardı. O mübarekden bir tatlı kaşığı ağzınıza aldınız mı, karanfil, kakule, tarçın, amber, kişmiş, vanilya kokusundan odada durulmazdı. Daha eskiler bu tatlıyı ilk harfi "S" ile başlıyan yedi türlü maddeden yaparlarmış. İşte "Nevruziye Tatlısı" diye eski İstanbul'un pek beğendiği tatlı bu idi. Şimdi kendi gitti ismi kaldı yadigâr.."
0 Commenti 0 condivisioni