• Cuma Hutbesi: "Rahmet ve Mağfiret Mevsimine Girerken"

    Muhterem Müslümanlar!

    Müjdeler olsun hepimize, şükürler olsun Rabbimize. Ramazan-ı şerifin hilali bir kez daha doğacak üzerimize. Bu akşam kılacağımız ilk teravih namazıyla karşılayacağız inşallah rahmet ve mağfiret mevsimini. Teravih ki, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in kıldığı, kıldırdığı ve ümmetinin kılmasını istediği,[1] sahabe-i kiramdan beri günümüzdeki şekliyle kılınagelen[2] sünnet bir namazdır. Teravih; yorulan ruhlarımızı dinlendiren, daralan gönüllerimizi ferahlatan, günahlarımızın affına vesile olan müstesna bir ibadettir. Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmaktadır: “Kim, inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek teravih namazını kılarsa geçmiş günahları bağışlanır.”[3]

    Aziz Müminler!

    Bu gece, Ramazanın bereketi olan sahura kalkacağız inşallah. Sahur vakti, teheccüd namazının vaktidir. Dua ve niyaz, tövbe ve istiğfar vaktidir. Sahura kalkmak, mahlûkatın uyanışına şahitlik etmektir. Uykuyu terk edip, gafleti bir kenara bırakıp, Rabbimizin maddi ve manevi ikramlarıyla dirilmektir. Allah Resûlü (s.a.s), فَإِنَّ فِى السُّحُورِ بَرَكَةً “Sahurda bereket vardır.”[4] buyurmuş, bir yudum suyla bile olsa sahur yapmamızı istemiş, sahura kalkanlara Allah’ın merhamet edeceğini, meleklerin ise hayır duada bulunacağını müjdelemiştir.[5]

    Kıymetli Müslümanlar!

    Ramazan, oruç ayıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.s), “Mübarek Ramazan ayı geldi. Yüce Allah bu ayda oruç tutmayı farz kıldı. Bu ayda cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır…”[6] buyurmaktadır. Mukim, akıllı ve büluğ çağına ermiş, hastalık ve yolculuk gibi dinen geçerli bir mazereti bulunmayan her Müslümanın Ramazan ayında oruç tutması farzdır. Rükünlerine, şartlarına ve adaplarına riayet edilerek tutulan oruç, irademizi güçlendirir, gönlümüzü bencillik ve tamahkârlıktan kurtarır. Elimizi haramdan, dilimizi gıybet ve yalandan, ibadetlerimizi riyadan, kalbimizi günahlardan arındırır. Bizleri cehennemden uzaklaştırıp cennete yaklaştırır.

    Değerli Müminler!

    Ramazan, Kur’an ayıdır. Yüce Rabbimiz, “Ramazan; insanlar için bir hidayet rehberi, hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır...”[7] buyurmaktadır. O halde, Ramazanı on bir ayın sultanı kılan Kur’an-ı Kerim’i bol bol okuyalım, manası üzerinde düşünelim, onun hükümlerini hayatımıza aktarmanın daha çok gayretinde olalım. Çocuklarımıza Kur’an’ı, orucu, namazı, camiyi sevdirelim. Muhabbet ve merhamet mekânı camilerimize gelen çocuklarımızı incitmeyelim. Onları güler yüz ve tatlı dille cemaatimiz arasına alarak namazın sükûnetle kılınabilmesini sağlayalım. Ramazan ayının rahmet ve bereketinden, neşe ve coşkusundan onları mahrum bırakmayalım.

    Aziz Müslümanlar!

    Ramazan; Rabbimize, kendimize, ailemize, çevremize ve insanlara karşı sorumluluklarımızı bir kez daha gözden geçirme ayıdır. Öyleyse gönlümüzü, evimizi, işyerimizi, sokağımızı, köyümüzü, ilçemizi, şehrimizi Ramazan ayına hazırlayalım. Yemeden içmeye, giyimden kuşama, alışverişten tüketime, aileden komşuluk ilişkilerine kadar hayatımızın her anına ve alanına İslam’ın emir ve yasaklarını aktarmaya gayret edelim. Dinimizde ve medeniyetimizde yeri olmayan, Ramazanın ruhuna uygun düşmeyen eğlencelerle vaktimizi heba etmeyelim. İbadetlerimizi vaktinde eda etmeye özen gösterelim; zamanımızı ibadet vakitlerine göre ayarlayalım. Lüks ve israfın sergilendiği, ihtiyaç sahiplerinin unutulduğu iftar sofraları kurmayalım. Mazluma, yoksula, kimsesize, yetim ve öksüze kol kanat gerelim, iftar sofralarımızı muhtaçlarla paylaşalım. Orucu bahane ederek evde, işyerinde ve trafikte gönül kırmayalım, huzursuzluk çıkartmayalım. Fırsatçılık yaparak fahiş fiyatlarla insanları mağdur etmeyelim. Müslümanlara zulmedenlere destek verenlerin ürünleriyle sofralarımızı donatmayalım.

    Bu vesileyle idrak edeceğimiz Ramazan-ı şerifin; başta aziz milletimiz olmak üzere âlem-i İslam ve tüm insanlık için hayırlı olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.

    [1] İbn Hanbel, VI, 267; Buhârî, İ’tisâm, 3.
    [2] Muvatta’, Ramazân, 2; Tirmizî, Savm, 81.
    [3] Buhârî, Salâtü’t-terâvîh, 1.
    [4] Buhârî, Savm, 20.
    [5] İbn Hanbel, III, 44.
    [6] Nesâî, Sıyâm, 5.
    [7] Bakara, 2/185.
    Cuma Hutbesi: "Rahmet ve Mağfiret Mevsimine Girerken" Muhterem Müslümanlar! Müjdeler olsun hepimize, şükürler olsun Rabbimize. Ramazan-ı şerifin hilali bir kez daha doğacak üzerimize. Bu akşam kılacağımız ilk teravih namazıyla karşılayacağız inşallah rahmet ve mağfiret mevsimini. Teravih ki, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in kıldığı, kıldırdığı ve ümmetinin kılmasını istediği,[1] sahabe-i kiramdan beri günümüzdeki şekliyle kılınagelen[2] sünnet bir namazdır. Teravih; yorulan ruhlarımızı dinlendiren, daralan gönüllerimizi ferahlatan, günahlarımızın affına vesile olan müstesna bir ibadettir. Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmaktadır: “Kim, inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek teravih namazını kılarsa geçmiş günahları bağışlanır.”[3] Aziz Müminler! Bu gece, Ramazanın bereketi olan sahura kalkacağız inşallah. Sahur vakti, teheccüd namazının vaktidir. Dua ve niyaz, tövbe ve istiğfar vaktidir. Sahura kalkmak, mahlûkatın uyanışına şahitlik etmektir. Uykuyu terk edip, gafleti bir kenara bırakıp, Rabbimizin maddi ve manevi ikramlarıyla dirilmektir. Allah Resûlü (s.a.s), فَإِنَّ فِى السُّحُورِ بَرَكَةً “Sahurda bereket vardır.”[4] buyurmuş, bir yudum suyla bile olsa sahur yapmamızı istemiş, sahura kalkanlara Allah’ın merhamet edeceğini, meleklerin ise hayır duada bulunacağını müjdelemiştir.[5] Kıymetli Müslümanlar! Ramazan, oruç ayıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.s), “Mübarek Ramazan ayı geldi. Yüce Allah bu ayda oruç tutmayı farz kıldı. Bu ayda cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır…”[6] buyurmaktadır. Mukim, akıllı ve büluğ çağına ermiş, hastalık ve yolculuk gibi dinen geçerli bir mazereti bulunmayan her Müslümanın Ramazan ayında oruç tutması farzdır. Rükünlerine, şartlarına ve adaplarına riayet edilerek tutulan oruç, irademizi güçlendirir, gönlümüzü bencillik ve tamahkârlıktan kurtarır. Elimizi haramdan, dilimizi gıybet ve yalandan, ibadetlerimizi riyadan, kalbimizi günahlardan arındırır. Bizleri cehennemden uzaklaştırıp cennete yaklaştırır. Değerli Müminler! Ramazan, Kur’an ayıdır. Yüce Rabbimiz, “Ramazan; insanlar için bir hidayet rehberi, hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır...”[7] buyurmaktadır. O halde, Ramazanı on bir ayın sultanı kılan Kur’an-ı Kerim’i bol bol okuyalım, manası üzerinde düşünelim, onun hükümlerini hayatımıza aktarmanın daha çok gayretinde olalım. Çocuklarımıza Kur’an’ı, orucu, namazı, camiyi sevdirelim. Muhabbet ve merhamet mekânı camilerimize gelen çocuklarımızı incitmeyelim. Onları güler yüz ve tatlı dille cemaatimiz arasına alarak namazın sükûnetle kılınabilmesini sağlayalım. Ramazan ayının rahmet ve bereketinden, neşe ve coşkusundan onları mahrum bırakmayalım. Aziz Müslümanlar! Ramazan; Rabbimize, kendimize, ailemize, çevremize ve insanlara karşı sorumluluklarımızı bir kez daha gözden geçirme ayıdır. Öyleyse gönlümüzü, evimizi, işyerimizi, sokağımızı, köyümüzü, ilçemizi, şehrimizi Ramazan ayına hazırlayalım. Yemeden içmeye, giyimden kuşama, alışverişten tüketime, aileden komşuluk ilişkilerine kadar hayatımızın her anına ve alanına İslam’ın emir ve yasaklarını aktarmaya gayret edelim. Dinimizde ve medeniyetimizde yeri olmayan, Ramazanın ruhuna uygun düşmeyen eğlencelerle vaktimizi heba etmeyelim. İbadetlerimizi vaktinde eda etmeye özen gösterelim; zamanımızı ibadet vakitlerine göre ayarlayalım. Lüks ve israfın sergilendiği, ihtiyaç sahiplerinin unutulduğu iftar sofraları kurmayalım. Mazluma, yoksula, kimsesize, yetim ve öksüze kol kanat gerelim, iftar sofralarımızı muhtaçlarla paylaşalım. Orucu bahane ederek evde, işyerinde ve trafikte gönül kırmayalım, huzursuzluk çıkartmayalım. Fırsatçılık yaparak fahiş fiyatlarla insanları mağdur etmeyelim. Müslümanlara zulmedenlere destek verenlerin ürünleriyle sofralarımızı donatmayalım. Bu vesileyle idrak edeceğimiz Ramazan-ı şerifin; başta aziz milletimiz olmak üzere âlem-i İslam ve tüm insanlık için hayırlı olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum. [1] İbn Hanbel, VI, 267; Buhârî, İ’tisâm, 3. [2] Muvatta’, Ramazân, 2; Tirmizî, Savm, 81. [3] Buhârî, Salâtü’t-terâvîh, 1. [4] Buhârî, Savm, 20. [5] İbn Hanbel, III, 44. [6] Nesâî, Sıyâm, 5. [7] Bakara, 2/185.
    0 Comments 0 Shares
  • Tuval üzerine yağlıboya
    Boyutlar:
    yükseklik: 86 cm; Genişlik: 68,7 cm

    Osman Hamdi Bey’in hocası, ünlü Fransız oryantalist ressam Jean-Léon Gérôme’un “Halı Tüccarı” adlı eseri, 1887 yılında çizilmiştir. Bu tablo, Gérôme’un 1856’daki Kahire seyahatinden esinlenerek oluşturulmuştur. Gérôme, Osmanlı sosyal hayatından ve özellikle Arap kültüründen etkilenmiş bir sanatçı olarak, bu eseri Kahire’de gördüğü sahnelerden yola çıkarak resmetmiştir. Ancak, tablonun fiziksel olarak nerede çizildiği konusunda kesin bir bilgi yoktur; Gérôme’un Paris’teki atölyesinde tamamlanmış olması muhtemeldir, zira o dönemde Avrupa’ya dönmüş ve çalışmalarını genellikle orada sürdürmüştür.
    Eser şu anda ABD’nin Minnesota eyaletinde, Minneapolis Sanat Enstitüsü’nde (Minneapolis Institute of Art) sergilenmektedir.
    🎨🖌️ Tuval üzerine yağlıboya Boyutlar: yükseklik: 86 cm; Genişlik: 68,7 cm 👉 Osman Hamdi Bey’in hocası, ünlü Fransız oryantalist ressam Jean-Léon Gérôme’un “Halı Tüccarı” adlı eseri, 1887 yılında çizilmiştir. Bu tablo, Gérôme’un 1856’daki Kahire seyahatinden esinlenerek oluşturulmuştur. Gérôme, Osmanlı sosyal hayatından ve özellikle Arap kültüründen etkilenmiş bir sanatçı olarak, bu eseri Kahire’de gördüğü sahnelerden yola çıkarak resmetmiştir. Ancak, tablonun fiziksel olarak nerede çizildiği konusunda kesin bir bilgi yoktur; Gérôme’un Paris’teki atölyesinde tamamlanmış olması muhtemeldir, zira o dönemde Avrupa’ya dönmüş ve çalışmalarını genellikle orada sürdürmüştür. Eser şu anda ABD’nin Minnesota eyaletinde, Minneapolis Sanat Enstitüsü’nde (Minneapolis Institute of Art) sergilenmektedir.
    0 Comments 0 Shares
  • 04:17
    6 ŞUBAT
    UNUTMADIK, UNUTMAYACAĞIZ..

    6 Şubat 2023’te yaşadığımız büyük felaketin ikinci yıl dönümünde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı saygı ve rahmetle anıyorum..

    Rabbim ülkemize milletimize bir daha böyle acılar yaşatmasın…

    Bu acı günde kaybettiğimiz her bir canı saygıyla anıyor, geride kalanlara güç ve sabır diliyoruz.

    #Deprem
    04:17 6 ŞUBAT UNUTMADIK, UNUTMAYACAĞIZ.. 6 Şubat 2023’te yaşadığımız büyük felaketin ikinci yıl dönümünde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı saygı ve rahmetle anıyorum.. Rabbim ülkemize milletimize bir daha böyle acılar yaşatmasın… Bu acı günde kaybettiğimiz her bir canı saygıyla anıyor, geride kalanlara güç ve sabır diliyoruz. #Deprem
    0 Comments 0 Shares
  • BAŞIMIZ SAĞOLSUN TÜRKİYE

    Bolu Kartalkaya’da yaşanan yangın sebebiyle hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum.

    Yaralılarımıza acil şifalar temennisiyle ; rabbim sabırlar versin, ülkemizi, insanımızı tahammülü zor felaket ve musibetlerden koruyup kollasın.

    #Bolu
    #Yangınfelaketi
    BAŞIMIZ SAĞOLSUN TÜRKİYE Bolu Kartalkaya’da yaşanan yangın sebebiyle hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum. Yaralılarımıza acil şifalar temennisiyle ; rabbim sabırlar versin, ülkemizi, insanımızı tahammülü zor felaket ve musibetlerden koruyup kollasın. #Bolu #Yangınfelaketi
    0 Comments 0 Shares
  • Cuma Hutbesi: "İslam, Varlık Sebebimizdir"

    Muhterem Müslümanlar!

    Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “…Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı seçtim…”[1]

    Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “İslam dini kendisine düşmanlık besleyenlere üstün olmaya devam edecektir. İslam’a karşı olanlar ve onu terk edenler ise ona asla zarar veremeyecektir.”[2]

    Aziz Müminler!

    Yüce Rabbimizin bizlere bahşettiği en büyük nimet İslam’dır. İslam, Hz. Âdem’le başlayan, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s) ile kemale eren, Allah’ın razı olduğu tek dindir. İslam; insanlığın hidayet ve iyiliği, yeryüzünün imar ve ıslahı için gönderilen rahmet ve merhamet dinidir. Akıllara rehberlik eden, ruhlara huzur veren, kalpleri sükûnete erdiren ilim, hikmet ve irfan dinidir. Yaratılışımızın gayesini öğreten, dünya ve ahiret dengesini nasıl kuracağımızı bildiren hayat dinidir.

    Kıymetli Müslümanlar!

    Cahiliye döneminin bütün karanlıklarını aydınlığa çeviren İslam’dır. Diri diri toprağa gömülen kız çocukları İslam’la hayat bulmuştur. Kadınlar, hak ettikleri gerçek saygınlığa İslam’la kavuşmuştur. Ezilen, hor görülen, hak ve hukuku çiğnenen mazlumlar İslam’la özgürlüklerine kavuşmuştur. اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْۜ “Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı sorumluluklarını hakkıyla yerine getireninizdir.”[3] ayetinde de ifade edildiği üzere, üstünlüğün; ırk ve cinsiyette, makam ve servette, şan ve şöhrette değil, takvada olduğunu bütün dünyaya İslam ilan etmiştir. Yalana, aldatmaya ve hileye bulaşmadan; fırsatçılık, stokçuluk ve karaborsacılık yapmadan; kul ve kamu hakkına girmeden helal kazanç elde etmenin yollarını insanlığa İslam haber vermiştir. Anne ve babaya hürmet etmeyi, ailemize gereken ilgi ve alakayı göstermeyi, akraba ve komşularımızın haklarını gözetmeyi, iyilik ve hayırda yarışmayı bizlere İslam öğretmiştir.

    Değerli Müminler!

    Ne hazindir ki, insanî değerlerin ve ahlakî erdemlerin örselendiği, küresel kötülüklerin her geçen gün dünyayı yaşanmaz hale getirdiği dönemlerden geçiyoruz. Maalesef, Müslümanlar da yaşanan bu olumsuzluklara çare üretmek yerine popüler kültürün etkisiyle kimliklerine yabancılaşıyorlar. Bütün bu sıkıntılar bizi asla umutsuzluğa düşürmemeli, aksine İslam’ın hayat veren ilkelerini bütün insanlıkla buluşturmak için maddi ve manevi alanda daha fazla çalışmaya teşvik etmelidir. Allah’ın vaadi odur ki, insana ancak çalıştığının karşılığı vardır, çalışmasının karşılığı da kendisine gösterilecektir.[4]

    Aziz Müslümanlar!

    İslam, bizim dünümüz, bugünümüz ve yarınımızdır. İslam, bizim varlık sebebimizdir. Biz, onunla şeref bulur, onunla yüceliriz. O halde, İslam’ı istediğimiz gibi değil Yüce Rabbimizin emrettiği, Allah Resûlü (s.a.s)’in öğrettiği gibi yaşamaya gayret gösterelim. Giyimden kuşama, yemeden içmeye, alışverişten ticarete, aile hayatından akraba ve komşuluk ilişkilerine, hâsılı hayatın her anına ve her alanına İslamî değerleri aktaralım. İmanımız, ibadetlerimiz ve güzel ahlakımızla insanların örnek alabileceği iyi ve hayırlı bir Müslüman olmaya gayret edelim. Bize bakan, İslam’ın güzelliklerini bizde görsün ve İslam’ı sevsin. İslam’ı öyle güzel ve öyle doğru yaşayalım, olduğumuz gibi görünüp göründüğümüz gibi olalım ki, bizi öldürmeye gelen bizde dirilsin. Unutmayalım ki, bizim vesilemizle bir insanın İslam’a muhabbet beslemesi, hidayete erip onu en güzel bir şekilde yaşamaya başlaması dünya ve içindeki her şeyden daha hayırlıdır.

    Hutbemi Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in Veda Hutbesinde bize bıraktığı şu vasiyeti ile tamamlıyorum: “Size iki şey bıraktım. Bunlara sarıldığınız sürece yolunuzu şaşırmazsınız. Bunlar, Allah’ın Kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.”[5]

    [1] Mâide, 5/3.
    [2] İbn Hanbel, V, 100.
    [3] Hucurât, 49/13.
    [4] Necm, 53/39,40.
    [5] Muvatta’, Kader, 3.
    Cuma Hutbesi: "İslam, Varlık Sebebimizdir" Muhterem Müslümanlar! Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “…Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı seçtim…”[1] Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “İslam dini kendisine düşmanlık besleyenlere üstün olmaya devam edecektir. İslam’a karşı olanlar ve onu terk edenler ise ona asla zarar veremeyecektir.”[2] Aziz Müminler! Yüce Rabbimizin bizlere bahşettiği en büyük nimet İslam’dır. İslam, Hz. Âdem’le başlayan, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s) ile kemale eren, Allah’ın razı olduğu tek dindir. İslam; insanlığın hidayet ve iyiliği, yeryüzünün imar ve ıslahı için gönderilen rahmet ve merhamet dinidir. Akıllara rehberlik eden, ruhlara huzur veren, kalpleri sükûnete erdiren ilim, hikmet ve irfan dinidir. Yaratılışımızın gayesini öğreten, dünya ve ahiret dengesini nasıl kuracağımızı bildiren hayat dinidir. Kıymetli Müslümanlar! Cahiliye döneminin bütün karanlıklarını aydınlığa çeviren İslam’dır. Diri diri toprağa gömülen kız çocukları İslam’la hayat bulmuştur. Kadınlar, hak ettikleri gerçek saygınlığa İslam’la kavuşmuştur. Ezilen, hor görülen, hak ve hukuku çiğnenen mazlumlar İslam’la özgürlüklerine kavuşmuştur. اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْۜ “Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı sorumluluklarını hakkıyla yerine getireninizdir.”[3] ayetinde de ifade edildiği üzere, üstünlüğün; ırk ve cinsiyette, makam ve servette, şan ve şöhrette değil, takvada olduğunu bütün dünyaya İslam ilan etmiştir. Yalana, aldatmaya ve hileye bulaşmadan; fırsatçılık, stokçuluk ve karaborsacılık yapmadan; kul ve kamu hakkına girmeden helal kazanç elde etmenin yollarını insanlığa İslam haber vermiştir. Anne ve babaya hürmet etmeyi, ailemize gereken ilgi ve alakayı göstermeyi, akraba ve komşularımızın haklarını gözetmeyi, iyilik ve hayırda yarışmayı bizlere İslam öğretmiştir. Değerli Müminler! Ne hazindir ki, insanî değerlerin ve ahlakî erdemlerin örselendiği, küresel kötülüklerin her geçen gün dünyayı yaşanmaz hale getirdiği dönemlerden geçiyoruz. Maalesef, Müslümanlar da yaşanan bu olumsuzluklara çare üretmek yerine popüler kültürün etkisiyle kimliklerine yabancılaşıyorlar. Bütün bu sıkıntılar bizi asla umutsuzluğa düşürmemeli, aksine İslam’ın hayat veren ilkelerini bütün insanlıkla buluşturmak için maddi ve manevi alanda daha fazla çalışmaya teşvik etmelidir. Allah’ın vaadi odur ki, insana ancak çalıştığının karşılığı vardır, çalışmasının karşılığı da kendisine gösterilecektir.[4] Aziz Müslümanlar! İslam, bizim dünümüz, bugünümüz ve yarınımızdır. İslam, bizim varlık sebebimizdir. Biz, onunla şeref bulur, onunla yüceliriz. O halde, İslam’ı istediğimiz gibi değil Yüce Rabbimizin emrettiği, Allah Resûlü (s.a.s)’in öğrettiği gibi yaşamaya gayret gösterelim. Giyimden kuşama, yemeden içmeye, alışverişten ticarete, aile hayatından akraba ve komşuluk ilişkilerine, hâsılı hayatın her anına ve her alanına İslamî değerleri aktaralım. İmanımız, ibadetlerimiz ve güzel ahlakımızla insanların örnek alabileceği iyi ve hayırlı bir Müslüman olmaya gayret edelim. Bize bakan, İslam’ın güzelliklerini bizde görsün ve İslam’ı sevsin. İslam’ı öyle güzel ve öyle doğru yaşayalım, olduğumuz gibi görünüp göründüğümüz gibi olalım ki, bizi öldürmeye gelen bizde dirilsin. Unutmayalım ki, bizim vesilemizle bir insanın İslam’a muhabbet beslemesi, hidayete erip onu en güzel bir şekilde yaşamaya başlaması dünya ve içindeki her şeyden daha hayırlıdır. Hutbemi Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in Veda Hutbesinde bize bıraktığı şu vasiyeti ile tamamlıyorum: “Size iki şey bıraktım. Bunlara sarıldığınız sürece yolunuzu şaşırmazsınız. Bunlar, Allah’ın Kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.”[5] [1] Mâide, 5/3. [2] İbn Hanbel, V, 100. [3] Hucurât, 49/13. [4] Necm, 53/39,40. [5] Muvatta’, Kader, 3.
    0 Comments 0 Shares
  • Allah’ım.!
    Dinimi güzelce yaşat ki;
    O benim güvencemdir.

    Dünyamı düzelt ki;
    O benim geçim kaynağımdır.

    Âhiretimi hazırla ki;
    O benim son durağımdır.

    Hayatımda her türlü hayrı,
    Ziyâdesiyle ihsân eyle.

    Ölümümü de her türlü şerlerden
    Muhâfaza eyle.

    ▪︎ Hadis-i Şerif | Müslim, "Zikir", 71

    Cumamız Mübârek Olsun
    Allah’ım.! Dinimi güzelce yaşat ki; O benim güvencemdir. Dünyamı düzelt ki; O benim geçim kaynağımdır. Âhiretimi hazırla ki; O benim son durağımdır. Hayatımda her türlü hayrı, Ziyâdesiyle ihsân eyle. Ölümümü de her türlü şerlerden Muhâfaza eyle. ▪︎ Hadis-i Şerif | Müslim, "Zikir", 71 🌺 Cumamız Mübârek Olsun 🌺
    0 Comments 0 Shares
  • Cuma Hutbesi: "Müminin Hayatında Umutsuzluğa Yer Yoktur"

    Muhterem Müslümanlar!

    Yüce Rabbimizin fıtratımıza yerleştirdiği duygulardan biri de umuttur. Umut; tam bir teslimiyetle Cenâb-ı Hakk’a sığınmak, O’nun yardımına ve desteğine sonsuz güvenmektir. Tedbiri tevekkülle, sabrı çabayla birleştirerek, geçmişin muhasebesini yapıp geleceğe kararlılıkla yol almaktır. Umut, kişinin hayata tutunmasını sağlayan, azim ve gayretini arttıran ilahi bir rahmettir. Beden ve ruh sağlığını koruyan manevi bir güçtür.

    Umutsuzluk ise, insanın yaşama sevincini yok eder. Geleceğe dair hayallerini karartır. Kişiyi tembelliğe düşürüp sorumluluktan uzaklaştırır. Yüce Rabbimiz bu hususta bizleri şöyle uyarmaktadır: “De ki: Ey haddi aşarak kendilerine yazık eden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”[1]

    Aziz Müminler!

    Cenâb-ı Hakk’ın insanlığa gönderdiği bütün peygamberler, en ağır imtihanlar karşısında dahi ümitlerini asla yitirmemişlerdir. Nitekim Hz. Âdem Allah’tan umutla bağışlanma dilemiştir. Hz. Nûh, güzel söz ve tatlı dille evladına nasihat etmiş, “Yavrucuğum! Bizimle beraber sen de gemiye bin, inkârcılarla birlikte olma.”[2] diyerek onun hidayete ermesini ümitle beklemiştir. Hz. Eyyûb, ağır hastalığına rağmen iyileşeceğine dair inancını asla kaybetmemiş, şifa bulmak için bütün tedavi yollarına başvurmuştur. Allah Resûlü (s.a.s) ise, meşakkatler karşısında asla umutsuzluğa düşmemiş, حَسْبِيَ اللّٰهُۘ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ “...Allah bana yeter. O’ndan başka ilah yoktur. Ben yalnız O’na güvenip dayanırım. O, yüce arşın sahibidir.”[3] diyerek Rabbine sığınmıştır.

    Kıymetli Müslümanlar!

    Bizler de zaman zaman zorluklarla karşılaşabiliriz. Aile, iş ve ticaret hayatımızda, komşuluk ve akrabalık ilişkilerimizde sıkıntılar yaşayabiliriz. Oysaki derdimiz ve sıkıntımız ne kadar büyük olursa olsun, Rabbimizin rahmet ve merhameti her şeyi kuşatmıştır. Yeter ki bizler; Rabbimize, kendimize, ailemize, çevremize ve bütün insanlara karşı sorumluluklarımızı yerine getirelim. Salih ameller ve güzel ahlakla hayatımızı tezyin edelim.

    Değerli Müminler!

    Bugün, dünyayı savaş alanına çevirmek isteyen zalimler, insanlığın umudunu yok etmek için her türlü kötülüğe başvurmaktadırlararndedir. . Başta Filistin ve Gazze olmak üzere dünyanın pek çok yerinde kadın erkek, büyük küçük demeden insanları katletmektedirler. Sağlık ve gıda ihtiyaçlarını dahi engelleyerek onları dünyanın gözü önünde ölüme terk etmektedirler. Diğer taraftan, aklı, fıtratı, ahlakı ve iffeti yok eden sapkın ideolojileri yaygınlaştırarak ailenin ve insanlığın geleceğini tehdit etmektedirler. Alkol, kumar, fuhuş, uyuşturucu maddeler ve zararlı medya içerikleriyle gençliğin hayallerini karartmak, umutlarını çalmak istemektedirler. Ancak bütün planların üzerinde ilahi bir takdir vardır. Ayette de buyrulduğu üzere, وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ خَيْرُ الْمَاكِر۪ينَ۟ “Onlar tuzak kurdular. Allah da onların tuzaklarını başlarına geçirdi. Zira Allah, tuzakları bozanların en hayırlısıdır.”[4]

    Aziz Müslümanlar!

    Kötülüklerin yaygınlaştırılmak istendiği, iyiliğe dair umutların, ideallerin ve hayallerin yok edilmeye çalışıldığı bir dönemde bize düşen, hayatımızda umutsuzluğa asla yer vermemektir. Elimizden gelen bütün imkânları seferber ettikten sonra Yüce Rabbimizin lütuf ve inayetine sığınmaktır. Çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceğe dair hayallerine ve ideallerine ulaşmaları noktasında onlara her türlü desteği sağlamaktır. Günaha dalmış, harama bulaşmış; alkol, kumar, fuhuş ve madde bağımlılığı gibi kötü alışkanlıkların esiri olmuş kardeşlerimize şefkat ve merhamet elimizi uzatmak, onları bu durumdan kurtarmak için daha fazla gayret göstermektir.

    Hutbemi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu duasıyla bitiriyorum: “…Allah’ım! Sana yöneldim. İşimi sana havale ettim. Umut ve huşu içinde sana sığındım...”[5]

    [1] Zümer, 39/53.
    [2] Hûd, 11/42.
    [3] Tevbe, 9/129.
    [4] Âl-i İmrân, 3/54.
    [5] Buhârî, Vudû’, 75.
    Cuma Hutbesi: "Müminin Hayatında Umutsuzluğa Yer Yoktur" Muhterem Müslümanlar! Yüce Rabbimizin fıtratımıza yerleştirdiği duygulardan biri de umuttur. Umut; tam bir teslimiyetle Cenâb-ı Hakk’a sığınmak, O’nun yardımına ve desteğine sonsuz güvenmektir. Tedbiri tevekkülle, sabrı çabayla birleştirerek, geçmişin muhasebesini yapıp geleceğe kararlılıkla yol almaktır. Umut, kişinin hayata tutunmasını sağlayan, azim ve gayretini arttıran ilahi bir rahmettir. Beden ve ruh sağlığını koruyan manevi bir güçtür. Umutsuzluk ise, insanın yaşama sevincini yok eder. Geleceğe dair hayallerini karartır. Kişiyi tembelliğe düşürüp sorumluluktan uzaklaştırır. Yüce Rabbimiz bu hususta bizleri şöyle uyarmaktadır: “De ki: Ey haddi aşarak kendilerine yazık eden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”[1] Aziz Müminler! Cenâb-ı Hakk’ın insanlığa gönderdiği bütün peygamberler, en ağır imtihanlar karşısında dahi ümitlerini asla yitirmemişlerdir. Nitekim Hz. Âdem Allah’tan umutla bağışlanma dilemiştir. Hz. Nûh, güzel söz ve tatlı dille evladına nasihat etmiş, “Yavrucuğum! Bizimle beraber sen de gemiye bin, inkârcılarla birlikte olma.”[2] diyerek onun hidayete ermesini ümitle beklemiştir. Hz. Eyyûb, ağır hastalığına rağmen iyileşeceğine dair inancını asla kaybetmemiş, şifa bulmak için bütün tedavi yollarına başvurmuştur. Allah Resûlü (s.a.s) ise, meşakkatler karşısında asla umutsuzluğa düşmemiş, حَسْبِيَ اللّٰهُۘ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ “...Allah bana yeter. O’ndan başka ilah yoktur. Ben yalnız O’na güvenip dayanırım. O, yüce arşın sahibidir.”[3] diyerek Rabbine sığınmıştır. Kıymetli Müslümanlar! Bizler de zaman zaman zorluklarla karşılaşabiliriz. Aile, iş ve ticaret hayatımızda, komşuluk ve akrabalık ilişkilerimizde sıkıntılar yaşayabiliriz. Oysaki derdimiz ve sıkıntımız ne kadar büyük olursa olsun, Rabbimizin rahmet ve merhameti her şeyi kuşatmıştır. Yeter ki bizler; Rabbimize, kendimize, ailemize, çevremize ve bütün insanlara karşı sorumluluklarımızı yerine getirelim. Salih ameller ve güzel ahlakla hayatımızı tezyin edelim. Değerli Müminler! Bugün, dünyayı savaş alanına çevirmek isteyen zalimler, insanlığın umudunu yok etmek için her türlü kötülüğe başvurmaktadırlararndedir. . Başta Filistin ve Gazze olmak üzere dünyanın pek çok yerinde kadın erkek, büyük küçük demeden insanları katletmektedirler. Sağlık ve gıda ihtiyaçlarını dahi engelleyerek onları dünyanın gözü önünde ölüme terk etmektedirler. Diğer taraftan, aklı, fıtratı, ahlakı ve iffeti yok eden sapkın ideolojileri yaygınlaştırarak ailenin ve insanlığın geleceğini tehdit etmektedirler. Alkol, kumar, fuhuş, uyuşturucu maddeler ve zararlı medya içerikleriyle gençliğin hayallerini karartmak, umutlarını çalmak istemektedirler. Ancak bütün planların üzerinde ilahi bir takdir vardır. Ayette de buyrulduğu üzere, وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ خَيْرُ الْمَاكِر۪ينَ۟ “Onlar tuzak kurdular. Allah da onların tuzaklarını başlarına geçirdi. Zira Allah, tuzakları bozanların en hayırlısıdır.”[4] Aziz Müslümanlar! Kötülüklerin yaygınlaştırılmak istendiği, iyiliğe dair umutların, ideallerin ve hayallerin yok edilmeye çalışıldığı bir dönemde bize düşen, hayatımızda umutsuzluğa asla yer vermemektir. Elimizden gelen bütün imkânları seferber ettikten sonra Yüce Rabbimizin lütuf ve inayetine sığınmaktır. Çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceğe dair hayallerine ve ideallerine ulaşmaları noktasında onlara her türlü desteği sağlamaktır. Günaha dalmış, harama bulaşmış; alkol, kumar, fuhuş ve madde bağımlılığı gibi kötü alışkanlıkların esiri olmuş kardeşlerimize şefkat ve merhamet elimizi uzatmak, onları bu durumdan kurtarmak için daha fazla gayret göstermektir. Hutbemi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu duasıyla bitiriyorum: “…Allah’ım! Sana yöneldim. İşimi sana havale ettim. Umut ve huşu içinde sana sığındım...”[5] [1] Zümer, 39/53. [2] Hûd, 11/42. [3] Tevbe, 9/129. [4] Âl-i İmrân, 3/54. [5] Buhârî, Vudû’, 75.
    0 Comments 0 Shares
  • Demek ki neymiş;

    Küfürsüz, hayatı sorgulatan ve bir o kadar duygusal diziler de yapılabiliyormuş.

    Aldatmaları medeniyete, yatak sahnelerini edebe, yalanı normalliğe, kavgayı küfürü büyüklüğe saptırdıkları şu dönemde hâlâ temiz duygu ve düşüncelerle çekilen dizi olması gerçekten mutluluk verici. Emeği geçenlerden ALLAH c.c razı olsun.

    #GASSAL
    Demek ki neymiş; Küfürsüz, hayatı sorgulatan ve bir o kadar duygusal diziler de yapılabiliyormuş. Aldatmaları medeniyete, yatak sahnelerini edebe, yalanı normalliğe, kavgayı küfürü büyüklüğe saptırdıkları şu dönemde hâlâ temiz duygu ve düşüncelerle çekilen dizi olması gerçekten mutluluk verici. Emeği geçenlerden ALLAH c.c razı olsun. #GASSAL
    0 Comments 0 Shares
  • Beklentilerimiz yeni yıldan değil, yalnızca ve sadece Alemlerin Rabbi Allah’tan olmalı.

    Yılın bu son gününde, geçen koca bir yılın ve yılların muhasebesini yapıp, yapmamamız gerekirken yaptığımız hatalarımızdan dolayı derin bir pişmanlık bilinciyle tevbe ve istiğfarlarla;

    “Ve (yüzünü) yalnız Rabbine dön; artık hep (O’na) meylet!”94/8,

    öğüdü gereği aynı hataların tekrar etmemesi için bile bile günahta ısrar etmemeli, rağbetimiz sadece Rabbimize olmalı..

    Yapmamız gerekirken yapmadıklarımız/yapamadıklarımız için de Rahman’ın yardımını talep edip, azim ve kararlılıkla hesabı verilebilir temiz bir hayatı Kur’an’ın kılavuzluğunda, Rasülün örnekliği ile yaşama gayreti içinde olmalı inşaAllah..

    Hidayet rehberimiz Kur'an'a kulak verelim:

    “Haydi, Rabbinizden kusurlarınız için af dileyin ve bilincinizi yenileyerek O'na yönelin; O'da size, sonu yasayla belirlenmiş bir süre doluncaya kadar (akıbeti) güzel bir hayat bahşetsin ve erdem sahibi herkese erdeminin karşılığını versin. Ama eğer yüz çevirecek olursanız iyi bilin ki ben korkunç bir günün azabının üzerinize kopmasından korkuyorum!” (Hûd:3)

    “(Er veya geç) dönüşünüz Allah'adır; ve O her şeyi yapmaya kadirdir.” (Hûd:4)

    Anlarımız, Günlerimiz, yıllarımız, Ömrümüz ve akıbetimiz hayrolsun inşallah...
    Beklentilerimiz yeni yıldan değil, yalnızca ve sadece Alemlerin Rabbi Allah’tan olmalı. Yılın bu son gününde, geçen koca bir yılın ve yılların muhasebesini yapıp, yapmamamız gerekirken yaptığımız hatalarımızdan dolayı derin bir pişmanlık bilinciyle tevbe ve istiğfarlarla; “Ve (yüzünü) yalnız Rabbine dön; artık hep (O’na) meylet!”94/8, öğüdü gereği aynı hataların tekrar etmemesi için bile bile günahta ısrar etmemeli, rağbetimiz sadece Rabbimize olmalı.. Yapmamız gerekirken yapmadıklarımız/yapamadıklarımız için de Rahman’ın yardımını talep edip, azim ve kararlılıkla hesabı verilebilir temiz bir hayatı Kur’an’ın kılavuzluğunda, Rasülün örnekliği ile yaşama gayreti içinde olmalı inşaAllah.. Hidayet rehberimiz Kur'an'a kulak verelim: “Haydi, Rabbinizden kusurlarınız için af dileyin ve bilincinizi yenileyerek O'na yönelin; O'da size, sonu yasayla belirlenmiş bir süre doluncaya kadar (akıbeti) güzel bir hayat bahşetsin ve erdem sahibi herkese erdeminin karşılığını versin. Ama eğer yüz çevirecek olursanız iyi bilin ki ben korkunç bir günün azabının üzerinize kopmasından korkuyorum!” (Hûd:3) “(Er veya geç) dönüşünüz Allah'adır; ve O her şeyi yapmaya kadirdir.” (Hûd:4) Anlarımız, Günlerimiz, yıllarımız, Ömrümüz ve akıbetimiz hayrolsun inşallah...
    0 Comments 0 Shares
  • 2009’da Rüya Olan Boru Hattı Yeniden Gündemde: Katar-Türkiye Doğal Gaz Hattı Gerçekleşebilir mi?

    Suriye'deki Baas rejiminin devrilmesi ve enerji dinamiklerindeki değişim, yıllardır rafta kalan Katar-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı Projesini tekrar gündeme taşıdı. Ancak bu devasa projenin hayata geçebilmesi için aşılması gereken ciddi engeller var. İşte uzmanların bu konudaki yorumları:

    Hattın Potansiyeli ve Zorlukları
    Katar’ın Doğal Gaz Gücü:
    Katar, 25 trilyon metreküp doğal gaz rezerviyle dünyanın en büyük üçüncü doğal gaz üreticisi ve ikinci en büyük ihracatçısı. Ancak ihracat, çoğunlukla sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) formunda yapılıyor. Bölgedeki tek boru hattı olan Dolphin Gas projesi, sadece 370 km uzunluğunda.

    Bölgesel Kırılganlık:
    Daha önce 2009’da gündeme gelen bu hattın Suudi Arabistan, Ürdün ve Suriye’den geçmesi planlanmıştı. Ancak Esad rejiminin karşıtlığı ve Suriye’deki iç savaş, projeyi imkânsız hale getirdi. Bugün bile Suriye’nin istikrardan uzak olması, projenin en büyük risklerinden biri olarak görülüyor.

    Ekonomik Koşullar ve Piyasa Dinamikleri
    Maliyet ve Talep:
    Columbia Üniversitesi’nden Anne-Sophie Corbeau, boru hattının uzunluğu nedeniyle maliyetlerin çok yüksek olacağına işaret ediyor. Türkiye’nin mevcut doğal gaz talebinin, hattın ekonomik fizibilitesini sağlayacak kadar yüksek olmadığı da belirtiliyor.

    Alım Garantisi:
    Uzmanlar, hattın finansmanı için uzun vadeli alım taahhütlerinin şart olduğunu vurguluyor. Türkiye’nin mevcut doğal gaz anlaşmaları (Rusya, İran, Azerbaycan) nedeniyle ek talep oluşturması zor görünüyor.

    Uluslararası Rekabet ve AB Faktörü
    LNG Rekabeti:
    ABD’li LNG ihracatçıları, Avrupa pazarına hâlihazırda güçlü bir şekilde girmiş durumda. LNG’nin esnek taşınabilirliği, boru hatlarının sabit yapısı karşısında bir avantaj oluşturuyor.

    Avrupa’nın 2050 Hedefleri:
    AB’nin karbon nötr hedefleri ve kömürden çıkış politikası, doğal gaz talebini bir miktar artırabilir. Ancak uzun vadede Avrupa’nın fosil yakıt bağımlılığını azaltmayı hedeflediği unutulmamalı.

    Hattın Gerçekleşmesi İçin Gerekenler
    Bölgesel İstikrar:
    Özellikle Suriye’de istikrarlı bir rejim ve güvenli bir yatırım ortamı olmazsa projenin gerçekleşmesi mümkün değil.

    Maliyet ve Finansman:
    Yüksek inşaat maliyetleri nedeniyle uluslararası doğal gaz fiyatlarının projeyi destekleyecek düzeyde olması gerekiyor.

    Uluslararası İş Birliği:
    Hattın Suudi Arabistan gibi ülkelerden geçmesi, siyasi uzlaşı ve iş birliğini şart kılıyor.

    Olası Senaryo ve Beklentiler
    2030’a kadar hattın tamamlanması mümkün olsa da bunun için hem ekonomik hem siyasi koşulların olumlu yönde ilerlemesi gerekiyor.
    Türkiye’nin gaz çeşitliliğini artırma isteği ve AB’nin enerji arz güvenliği, projeye destek sağlayabilir.
    📢 2009’da Rüya Olan Boru Hattı Yeniden Gündemde: Katar-Türkiye Doğal Gaz Hattı Gerçekleşebilir mi? Suriye'deki Baas rejiminin devrilmesi ve enerji dinamiklerindeki değişim, yıllardır rafta kalan Katar-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı Projesini tekrar gündeme taşıdı. Ancak bu devasa projenin hayata geçebilmesi için aşılması gereken ciddi engeller var. İşte uzmanların bu konudaki yorumları: 🔍 Hattın Potansiyeli ve Zorlukları Katar’ın Doğal Gaz Gücü: Katar, 25 trilyon metreküp doğal gaz rezerviyle dünyanın en büyük üçüncü doğal gaz üreticisi ve ikinci en büyük ihracatçısı. Ancak ihracat, çoğunlukla sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) formunda yapılıyor. Bölgedeki tek boru hattı olan Dolphin Gas projesi, sadece 370 km uzunluğunda. Bölgesel Kırılganlık: Daha önce 2009’da gündeme gelen bu hattın Suudi Arabistan, Ürdün ve Suriye’den geçmesi planlanmıştı. Ancak Esad rejiminin karşıtlığı ve Suriye’deki iç savaş, projeyi imkânsız hale getirdi. Bugün bile Suriye’nin istikrardan uzak olması, projenin en büyük risklerinden biri olarak görülüyor. 💰 Ekonomik Koşullar ve Piyasa Dinamikleri Maliyet ve Talep: Columbia Üniversitesi’nden Anne-Sophie Corbeau, boru hattının uzunluğu nedeniyle maliyetlerin çok yüksek olacağına işaret ediyor. Türkiye’nin mevcut doğal gaz talebinin, hattın ekonomik fizibilitesini sağlayacak kadar yüksek olmadığı da belirtiliyor. Alım Garantisi: Uzmanlar, hattın finansmanı için uzun vadeli alım taahhütlerinin şart olduğunu vurguluyor. Türkiye’nin mevcut doğal gaz anlaşmaları (Rusya, İran, Azerbaycan) nedeniyle ek talep oluşturması zor görünüyor. 🌍 Uluslararası Rekabet ve AB Faktörü LNG Rekabeti: ABD’li LNG ihracatçıları, Avrupa pazarına hâlihazırda güçlü bir şekilde girmiş durumda. LNG’nin esnek taşınabilirliği, boru hatlarının sabit yapısı karşısında bir avantaj oluşturuyor. Avrupa’nın 2050 Hedefleri: AB’nin karbon nötr hedefleri ve kömürden çıkış politikası, doğal gaz talebini bir miktar artırabilir. Ancak uzun vadede Avrupa’nın fosil yakıt bağımlılığını azaltmayı hedeflediği unutulmamalı. 🛠️ Hattın Gerçekleşmesi İçin Gerekenler Bölgesel İstikrar: Özellikle Suriye’de istikrarlı bir rejim ve güvenli bir yatırım ortamı olmazsa projenin gerçekleşmesi mümkün değil. Maliyet ve Finansman: Yüksek inşaat maliyetleri nedeniyle uluslararası doğal gaz fiyatlarının projeyi destekleyecek düzeyde olması gerekiyor. Uluslararası İş Birliği: Hattın Suudi Arabistan gibi ülkelerden geçmesi, siyasi uzlaşı ve iş birliğini şart kılıyor. 📅 Olası Senaryo ve Beklentiler 2030’a kadar hattın tamamlanması mümkün olsa da bunun için hem ekonomik hem siyasi koşulların olumlu yönde ilerlemesi gerekiyor. Türkiye’nin gaz çeşitliliğini artırma isteği ve AB’nin enerji arz güvenliği, projeye destek sağlayabilir.
    0 Comments 0 Shares
More Results