• Sıfırdan Kendi Kurduğu "Büyük Timur İmparatorluğu" İle 3 Kıtayı Titretmiş
    27 Sultana diz çöktürmüş
    20 büyük seferin tamamını kazanmış
    Yaptığı yüzlerce savaşın hiçbirini kaybetmeyerek tarihe adını "Yenilmez Hakan" olarak yazdıran, Sahipkıran Emir Timur. Sibirya'da eksi 40 derecede, Hindistan'da 60 derecede savaşmış,
    Katıldığı hiçbir savaşı kaybetmemiş
    Yüzölçümü 40 milyon km olan Asyanın neredeyse tamamına hükmetmiş,
    Avrupanın tüm krallarından biat mektubu almış
    Osmanlı'nın 3 kez kuşatıp alamadığı İzmir'i 7 günde düşürmüş,
    Cengiz Han'ın zorlu şartlar yüzünden geri döndüğü, İskender'in 6 yılda ele geçiremediği Hindistan'ı 12 ayda fethetmiştir.
    Ancak batı hayranı tarih İskender'e büyük, Timur'a barbar demiştir.
    Fakat unutmamalıdır ki, tarihte hiçbir yerde "Timur yenildi" yazmaz!
    Ruhu Şad Otağı Uçmağ olsun...
    Sıfırdan Kendi Kurduğu "Büyük Timur İmparatorluğu" İle 3 Kıtayı Titretmiş 27 Sultana diz çöktürmüş 20 büyük seferin tamamını kazanmış Yaptığı yüzlerce savaşın hiçbirini kaybetmeyerek tarihe adını "Yenilmez Hakan" olarak yazdıran, Sahipkıran Emir Timur. Sibirya'da eksi 40 derecede, Hindistan'da 60 derecede savaşmış, Katıldığı hiçbir savaşı kaybetmemiş Yüzölçümü 40 milyon km olan Asyanın neredeyse tamamına hükmetmiş, Avrupanın tüm krallarından biat mektubu almış Osmanlı'nın 3 kez kuşatıp alamadığı İzmir'i 7 günde düşürmüş, Cengiz Han'ın zorlu şartlar yüzünden geri döndüğü, İskender'in 6 yılda ele geçiremediği Hindistan'ı 12 ayda fethetmiştir. Ancak batı hayranı tarih İskender'e büyük, Timur'a barbar demiştir. Fakat unutmamalıdır ki, tarihte hiçbir yerde "Timur yenildi" yazmaz! Ruhu Şad Otağı Uçmağ olsun...
    0 Commenti 0 condivisioni
  • Edirne is a city in the northwest Turkey close to Turkey’s borders with Greece and Bulgaria.
    The city was founded as Hadrianopolis, named after the Roman emperor Hadrian, which is still used in the modern Greek language.
    The city of Edirne was the official Ottoman capital city for at least half a century after the defeat of Sultan Bayezid II by Timur and before the conquest of Constantinople.

    Stay tuned to discover the next destination of #BrillioAroundTheWorld!
    Edirne is a city in the northwest Turkey close to Turkey’s borders with Greece and Bulgaria. The city was founded as Hadrianopolis, named after the Roman emperor Hadrian, which is still used in the modern Greek language. The city of Edirne was the official Ottoman capital city for at least half a century after the defeat of Sultan Bayezid II by Timur and before the conquest of Constantinople. 🌍 Stay tuned to discover the next destination of #BrillioAroundTheWorld!
    0 Commenti 0 condivisioni
  • Akkoyunlu Devletinin Kurucu: Kara Yülük Osman Bey..

    Anadolu seferlerindeki katkılarından dolayı Emir Timur tarafından, Osman Bey’e1403 yılında emirlik payesi verildi ve Diyarbakır’in hakimi oldu. Böylece Osman Bey, Akkoyunlu devletinin temellerini atmaya başladi. Timurlular'ın desteği ile bölgede etkin rol oynadı. Güneydoğu ve Doğu Anadolu topraklarının önemli bölümünü denetimi altına aldi. Karayülük Osman Bey 32 yıl kadar hüküm sürdü. Osman Bey’in hükümdarlığında devlet Erzincan, Harput, Kemah, Çemişkezek, Mardin, Erzurum, Bayburt çevresinde hakimiyet sürmüştür.

    Osman Bey'in Türkmenistan'in Başkenti Aşkabat'ta bulunan heykeli
    Akkoyunlu Devletinin Kurucu: Kara Yülük Osman Bey.. Anadolu seferlerindeki katkılarından dolayı Emir Timur tarafından, Osman Bey’e1403 yılında emirlik payesi verildi ve Diyarbakır’in hakimi oldu. Böylece Osman Bey, Akkoyunlu devletinin temellerini atmaya başladi. Timurlular'ın desteği ile bölgede etkin rol oynadı. Güneydoğu ve Doğu Anadolu topraklarının önemli bölümünü denetimi altına aldi. Karayülük Osman Bey 32 yıl kadar hüküm sürdü. Osman Bey’in hükümdarlığında devlet Erzincan, Harput, Kemah, Çemişkezek, Mardin, Erzurum, Bayburt çevresinde hakimiyet sürmüştür. Osman Bey'in Türkmenistan'in Başkenti Aşkabat'ta bulunan heykeli
    0 Commenti 0 condivisioni
  • Registan and bazar and the old scientist of the 15th-century Timurid Empire.
    #uzbekistan #samarkand #weloveuzb #mawarannahr #history #bukhara #registansquare #bazar #centralasia #travel #tourist #share #ShareThisPost #tourism
    Registan and bazar and the old scientist of the 15th-century Timurid Empire. #uzbekistan #samarkand #weloveuzb #mawarannahr #history #bukhara #registansquare #bazar #centralasia #travel #tourist #share #ShareThisPost #tourism
    0 Commenti 0 condivisioni
  • HİNDISTAN'IN TÜRK HÜKÜMDARI BABÜR ŞAH

    Babür İmparatorluğu'nun kurucusu ve ilk hükümdarı. Soyu, baba tarafından Timur anne tarafından Cengiz Han'a dayanan Babür Şah, 1519'dan itibaren Hindistan'a düzenlediği seferler sonunda bütün Kuzey Hindistan’ı kontrol altına alıp 1526’da Delhi Sultanlığı'na son vererek günümüzdeki Afganistan, Pakistan ve Hindistan'ın kuzeyini kapsayan topraklar üzerinde Babür İmparatorluğu'nu kurdu.

    Babür Şah'ın Çağatay dönemi edebiyatına önemli katkıları olmuştur. Çağatay Türkçesi ile kaleme aldığı ve yaptıklarını kronolojik olarak anlattığı Babürnâme Türk edebiyat tarihinin nesir türündeki başyapıtlarından biri olarak kabul edilir. Babür Şah, 26 Aralık 1530'da Agra'da 48 yaşında hayatını kaybetmiştir. Vefatının 493. yılında rahmet ve minnetle anıyoruz. Yüce ruhu şad olsun.
    HİNDISTAN'IN TÜRK HÜKÜMDARI BABÜR ŞAH Babür İmparatorluğu'nun kurucusu ve ilk hükümdarı. Soyu, baba tarafından Timur anne tarafından Cengiz Han'a dayanan Babür Şah, 1519'dan itibaren Hindistan'a düzenlediği seferler sonunda bütün Kuzey Hindistan’ı kontrol altına alıp 1526’da Delhi Sultanlığı'na son vererek günümüzdeki Afganistan, Pakistan ve Hindistan'ın kuzeyini kapsayan topraklar üzerinde Babür İmparatorluğu'nu kurdu. Babür Şah'ın Çağatay dönemi edebiyatına önemli katkıları olmuştur. Çağatay Türkçesi ile kaleme aldığı ve yaptıklarını kronolojik olarak anlattığı Babürnâme Türk edebiyat tarihinin nesir türündeki başyapıtlarından biri olarak kabul edilir. Babür Şah, 26 Aralık 1530'da Agra'da 48 yaşında hayatını kaybetmiştir. Vefatının 493. yılında rahmet ve minnetle anıyoruz. Yüce ruhu şad olsun.
    0 Commenti 0 condivisioni
  • Uzun Hasan Bey (1423-1428)

    Akkoyunlu Devleti Hükümdarları Hasan Bey, Karakoyunlular ve Timur’un torununu yenerek devletinin sınırları güneye doğru genişletmiş, 1466 yılında Tebriz’i başkent yapmıştır. Uzun Hasan Bey, bugünkü İran, Irak, Azerbaycan, Ermenistan ve Türkiye'nin de bir bölümünü kapsayan bir coğrafyada 1453-1478 yılları arasında hüküm sürmüştür.

    Uzun Hasan Bey, Oğuzların Bayındır boyundan, Timur'un Diyarbakır, Mardin, Sivas, Şanlıurfa ve Erzincan'a yönetici olarak atadığı Kara Yülük Osman Bey'in torunu olup, babası Celâleddîn Ali Beydir. 1423'te Diyarbakır'da doğmuştur. 1453'te Diyarbakır’da devletin başına geçmiş, Karakoyunluların hükümdarı Cihan Şahı yenmiş (1467), Trabzon İmparatoru IV. İoannis'in kızı Despina Hatun (Theodora Megali Komnini) ile evlenerek bu devleti himayesi altına almaya çalışmıştır.

    Uzun Hasan Bey, Akkoyunlu tahtını ele geçirip “ulu bey” olduktan sonra, özellikle malî ve adlî düzenlemelerle Akkoyunlular tarihinde önemli bir yere sahiptir. Kendisi, Amasya’da oturan Şehzade Bayezid’e gönderdiği bir mektupta eskiden Mangışlak, Hârizm ve Türkistan’a dağılan Bayındır ve Bayat ulusları ile Oğuz iline mensup olanların katına geldiklerini yazmıştır. Oğuz Han’ın ve onun torunu Bayındır Han’ın şerefli soyundan geldiğini ifade eden Uzun Hasan Bey, Akkoyunlu oymağının bağlandığı Bayındır boyunun damgasını devletinin sembolü yapmıştır. Bu sebeple Bayındır damgası sadece paralarda değil resmî evrak üzerinde, kitâbelerde, hatta bayraklarda da görülür.

    Uzun Hasan Bey, “Hasan Padişah Kanunları” adıyla anılan kanunnâmeler yazdırmıştır. Bu kanunnâmeler vergi, idarî ve içtimaî hayatla ilgilidir. Göçebe ve köylülerden, şehirlerde yaşayan halktan, türlü zanaat ve meslek erbabından alınan vergilerin miktarları kanunnâmelerin en önemli konusunu teşkil eder. Hasan Padişah Kanunları, doğu ve güneydoğu vilâyetlerinde fetihten itibaren bir müddet kullanıldıktan sonra yerini Osmanlı kanunnâmelerine bırakmıştır. Ancak İran’da bu kanunlar uzun süre geçerli olmuştur.

    Uzun Hasan Bey, ilmî, dînî, sosyal ve devlet teşkilatıyla alakalı mîmarî eserler yaptırmıştır. Tebriz'de Nasriyye Medresesini yaptırıp, bakımı için vakıflar kurdurmuş, Nasriyye Medresesinin yanında cami, bir de hastane yaptırmıştır. Hastane çok geniş olup, binden fazla hastaya hizmet vermiş, ayrıca hastanenin bitişiğindeki mutfakta, fakir ve kimsesizlere de yemekler verilmiştir. Tebriz'de meşhur Heşt-Behişt Sarayının inşasını başlatmış, Fırat'ın kolu üzerinde de Taşköprü'yü yaptırmıştır.

    Uzun Hasan Bey, dönemin ilim ve alimlerine koruyucusu olmuştur. Hasan Bey, ilim ve alimleri sevdiğinden, Akkoyunlu ülkesinde pek çok meşhur alim bulunurdu. Meşhur astronom Ali Kuşçu, Hasan Bey’in sarayında olup, büyük itibar görürdü. Sarayında Ali Kuşçu’dan başka, Mevlana Mahmud Şarihi, Şirazi Mehmed Münşi ve fıkıh alimi İmam Ali de bulunurdu. Hasan Beyin hükümdarlığı zamanında, büyük İslam alimi, edib ve Kadı Celaleddin-i Muhammed Devani, çok kitap yazıp, bunlardan Ahlak-ı Celali pek meşhurdur. Hasan Bey’in Kur’ân-ı Kerîm’i Türkçe’ye çevirtip huzurunda okuttuğuna dair bilgiler de vardır. Kaynaklarda onun cami, medrese, kervansaray ve zâviye gibi birçok eser yaptırdığı kaydedilir; ancak çoğu günümüze ulaşmamıştır.

    Uzun Hasan Bey’i gören Venedik elçisi Kontarino Zeno onu lakabı gibi uzun boylu, yakışıklı ve hoşsohbet bir hükümdar olarak tasvir eder. Yine Venedikli bir tâcir İran’da benzerinin gelmediğini yazar. İslâm müelliflerinin hepsi meziyetlerini sayarak “sâhib-kırân” Hasan Bey’i överler. Onun en büyük hatası Osmanlılar’la çatışması olmuştur. Sınırlarını genişletmesi ve bu denli güçlenmesi Uzun Hasan Bey’i Osmanlılarla karşı karşıya getirdi. Akkoyunlular ile Osmanlılar arasındaki çatışmalar, Fatih Sultan Mehmed'in Trabzon İmparatorluğu üzerine yaptığı sefer sırasında başladı. Uzun Hasan Bey, 1473'teki Malatya Savaşı'nı kazanmasına rağmen Otlukbeli Savaşı'nda Fatih karşısında ağır bir yenilgiye uğramış ve bu yenilgiden sonra topraklarındaki siyasal ve askeri gücünü büyük ölçüde yitirmiş.

    Uzun Hasan Bey'in kızı Alemşah Halime Begüm ileriki yıllarda Safevi Devleti Hükümdarı Şah İsmail'in annesi olacaktır.

    “Ebü’n-nasr”, “Sâhib-kırân”, “Ulu bey” ve "Uzun" gibi unvanlarla anılan Hasan Bey, 882 yılının Ramazan bayramı gecesi (6 Ocak 1478) vefat etmiştir. Mezarı Tebriz Nasıriyye Mezarlığında bulunmaktadır.

    Derleyen: Sinan Acartürk
    Kaynak: vikipedi, biyografiinfo, turkcebilgi. islamansiklopedisi
    Görsel: Uzun Hasan Bey döneminde Akkoyunlu Devleti (1453-1478). vikipedi
    Uzun Hasan Bey (1423-1428) Akkoyunlu Devleti Hükümdarları Hasan Bey, Karakoyunlular ve Timur’un torununu yenerek devletinin sınırları güneye doğru genişletmiş, 1466 yılında Tebriz’i başkent yapmıştır. Uzun Hasan Bey, bugünkü İran, Irak, Azerbaycan, Ermenistan ve Türkiye'nin de bir bölümünü kapsayan bir coğrafyada 1453-1478 yılları arasında hüküm sürmüştür. Uzun Hasan Bey, Oğuzların Bayındır boyundan, Timur'un Diyarbakır, Mardin, Sivas, Şanlıurfa ve Erzincan'a yönetici olarak atadığı Kara Yülük Osman Bey'in torunu olup, babası Celâleddîn Ali Beydir. 1423'te Diyarbakır'da doğmuştur. 1453'te Diyarbakır’da devletin başına geçmiş, Karakoyunluların hükümdarı Cihan Şahı yenmiş (1467), Trabzon İmparatoru IV. İoannis'in kızı Despina Hatun (Theodora Megali Komnini) ile evlenerek bu devleti himayesi altına almaya çalışmıştır. Uzun Hasan Bey, Akkoyunlu tahtını ele geçirip “ulu bey” olduktan sonra, özellikle malî ve adlî düzenlemelerle Akkoyunlular tarihinde önemli bir yere sahiptir. Kendisi, Amasya’da oturan Şehzade Bayezid’e gönderdiği bir mektupta eskiden Mangışlak, Hârizm ve Türkistan’a dağılan Bayındır ve Bayat ulusları ile Oğuz iline mensup olanların katına geldiklerini yazmıştır. Oğuz Han’ın ve onun torunu Bayındır Han’ın şerefli soyundan geldiğini ifade eden Uzun Hasan Bey, Akkoyunlu oymağının bağlandığı Bayındır boyunun damgasını devletinin sembolü yapmıştır. Bu sebeple Bayındır damgası sadece paralarda değil resmî evrak üzerinde, kitâbelerde, hatta bayraklarda da görülür. Uzun Hasan Bey, “Hasan Padişah Kanunları” adıyla anılan kanunnâmeler yazdırmıştır. Bu kanunnâmeler vergi, idarî ve içtimaî hayatla ilgilidir. Göçebe ve köylülerden, şehirlerde yaşayan halktan, türlü zanaat ve meslek erbabından alınan vergilerin miktarları kanunnâmelerin en önemli konusunu teşkil eder. Hasan Padişah Kanunları, doğu ve güneydoğu vilâyetlerinde fetihten itibaren bir müddet kullanıldıktan sonra yerini Osmanlı kanunnâmelerine bırakmıştır. Ancak İran’da bu kanunlar uzun süre geçerli olmuştur. Uzun Hasan Bey, ilmî, dînî, sosyal ve devlet teşkilatıyla alakalı mîmarî eserler yaptırmıştır. Tebriz'de Nasriyye Medresesini yaptırıp, bakımı için vakıflar kurdurmuş, Nasriyye Medresesinin yanında cami, bir de hastane yaptırmıştır. Hastane çok geniş olup, binden fazla hastaya hizmet vermiş, ayrıca hastanenin bitişiğindeki mutfakta, fakir ve kimsesizlere de yemekler verilmiştir. Tebriz'de meşhur Heşt-Behişt Sarayının inşasını başlatmış, Fırat'ın kolu üzerinde de Taşköprü'yü yaptırmıştır. Uzun Hasan Bey, dönemin ilim ve alimlerine koruyucusu olmuştur. Hasan Bey, ilim ve alimleri sevdiğinden, Akkoyunlu ülkesinde pek çok meşhur alim bulunurdu. Meşhur astronom Ali Kuşçu, Hasan Bey’in sarayında olup, büyük itibar görürdü. Sarayında Ali Kuşçu’dan başka, Mevlana Mahmud Şarihi, Şirazi Mehmed Münşi ve fıkıh alimi İmam Ali de bulunurdu. Hasan Beyin hükümdarlığı zamanında, büyük İslam alimi, edib ve Kadı Celaleddin-i Muhammed Devani, çok kitap yazıp, bunlardan Ahlak-ı Celali pek meşhurdur. Hasan Bey’in Kur’ân-ı Kerîm’i Türkçe’ye çevirtip huzurunda okuttuğuna dair bilgiler de vardır. Kaynaklarda onun cami, medrese, kervansaray ve zâviye gibi birçok eser yaptırdığı kaydedilir; ancak çoğu günümüze ulaşmamıştır. Uzun Hasan Bey’i gören Venedik elçisi Kontarino Zeno onu lakabı gibi uzun boylu, yakışıklı ve hoşsohbet bir hükümdar olarak tasvir eder. Yine Venedikli bir tâcir İran’da benzerinin gelmediğini yazar. İslâm müelliflerinin hepsi meziyetlerini sayarak “sâhib-kırân” Hasan Bey’i överler. Onun en büyük hatası Osmanlılar’la çatışması olmuştur. Sınırlarını genişletmesi ve bu denli güçlenmesi Uzun Hasan Bey’i Osmanlılarla karşı karşıya getirdi. Akkoyunlular ile Osmanlılar arasındaki çatışmalar, Fatih Sultan Mehmed'in Trabzon İmparatorluğu üzerine yaptığı sefer sırasında başladı. Uzun Hasan Bey, 1473'teki Malatya Savaşı'nı kazanmasına rağmen Otlukbeli Savaşı'nda Fatih karşısında ağır bir yenilgiye uğramış ve bu yenilgiden sonra topraklarındaki siyasal ve askeri gücünü büyük ölçüde yitirmiş. Uzun Hasan Bey'in kızı Alemşah Halime Begüm ileriki yıllarda Safevi Devleti Hükümdarı Şah İsmail'in annesi olacaktır. “Ebü’n-nasr”, “Sâhib-kırân”, “Ulu bey” ve "Uzun" gibi unvanlarla anılan Hasan Bey, 882 yılının Ramazan bayramı gecesi (6 Ocak 1478) vefat etmiştir. Mezarı Tebriz Nasıriyye Mezarlığında bulunmaktadır. Derleyen: Sinan Acartürk Kaynak: vikipedi, biyografiinfo, turkcebilgi. islamansiklopedisi Görsel: Uzun Hasan Bey döneminde Akkoyunlu Devleti (1453-1478). vikipedi
    0 Commenti 0 condivisioni
  • The Amir Temur Mausoleum is a historic site located in Samarkand, Uzbekistan. It is the final resting place of Amir Timur, also known as Tamerlane, a prominent Central Asian conqueror and the founder of the Timurid Empire. The mausoleum and its surrounding complex are known for their stunning architecture and intricate tilework.
    The mausoleum was built in the 15th century and has a distinctive blue dome that is a notable feature of its design. It is considered one of the finest examples of Timurid architecture in Central Asia. In addition to Amir Timur, other members of his family and notable figures are also buried in the complex.
    The Amir Temur Mausoleum is a historic site located in Samarkand, Uzbekistan. It is the final resting place of Amir Timur, also known as Tamerlane, a prominent Central Asian conqueror and the founder of the Timurid Empire. The mausoleum and its surrounding complex are known for their stunning architecture and intricate tilework. The mausoleum was built in the 15th century and has a distinctive blue dome that is a notable feature of its design. It is considered one of the finest examples of Timurid architecture in Central Asia. In addition to Amir Timur, other members of his family and notable figures are also buried in the complex.
    0 Commenti 0 condivisioni
  • Bibi Hanım Camii
    Kitabesine göre, cami 1399-1405 yılında Timur'un emriyle inşa edilmiştir. Birçok Müslüman orta çağ yapısı gibi, özellikle de eyvanlı avlu kompozisyonu ile bilinir.
    Bibi Hanım Camii, Semerkant'ın en önemli anıtlarından biridir. 15. yüzyılda İslam dünyasındaki en büyük ve görkemli camilerden biriydi. 20. yüzyılın ortalarında sadece görkemli bir harabe ayakta durmaktaydı, ancak caminin büyük bir bölümü Sovyet döneminde restore edildi.
    Bibi Hanım Camii Kitabesine göre, cami 1399-1405 yılında Timur'un emriyle inşa edilmiştir. Birçok Müslüman orta çağ yapısı gibi, özellikle de eyvanlı avlu kompozisyonu ile bilinir. Bibi Hanım Camii, Semerkant'ın en önemli anıtlarından biridir. 15. yüzyılda İslam dünyasındaki en büyük ve görkemli camilerden biriydi. 20. yüzyılın ortalarında sadece görkemli bir harabe ayakta durmaktaydı, ancak caminin büyük bir bölümü Sovyet döneminde restore edildi.
    0 Commenti 0 condivisioni
  • Bir köprü var tam 872 sene önce yapılmış ve köprünün içinde bir otel var. Gelip geçen kervanların konaklayabilecekleri odalar var, hatta odaların içinde tuvaletleri bile var.
    Malabadi Köprüsü - Diyarbakır
    1147 yılında, Artuk Bey’in torunu, İlgazi’nin oğlu Timurtaş Bey tarafından yaptırılan muhteşem bir eser.
    Bir köprü var tam 872 sene önce yapılmış ve köprünün içinde bir otel var. Gelip geçen kervanların konaklayabilecekleri odalar var, hatta odaların içinde tuvaletleri bile var. Malabadi Köprüsü - Diyarbakır 1147 yılında, Artuk Bey’in torunu, İlgazi’nin oğlu Timurtaş Bey tarafından yaptırılan muhteşem bir eser.
    0 Commenti 0 condivisioni
  • "At sırtında dünyayı fethetmek kolaydır.
    Zor olan, attan inip onu yönetmektir."
    (Cengiz Han, 1162-1227)

    Özellikle savaş ve devlet yönetimi tarihi denince, Cengiz Han’dan bahsedilmemesi imkânsızdır.

    "Cengiz Han" denilince bazı kişiler tarafından onun adı daima “dizginlenmeyen barbarlık”, “uygarlığın sona erdirilişi” ve “putperest orduların tehdidi” olarak algılamıştır. Hiçbir zaman, büyük imparatorluklar kuran İskender, Timur ya da Napolyon gibi kişilerle eşdeğerde tutulmamıştır.

    Oysa ulaştığı başarıların derecesi daha yakından tanıdığımız bu isimlerin tümünden daha büyüktü. Türk-Moğol hükümdarı Cengiz Han, tarihteki en büyük fetihin 2 katından daha fazla yeri fethetti. Üzerinde egemenlik kurduğu toprakların genişliği göz önünde tutulduğunda, özellikle hayatının son 25 yılında kazandığı başarıların mukayese edilebileceği başka bir örnek yoktur.

    Cengiz Han, bu büyük başarıları gerçekleştirir-ken, kendisine miras olarak intikal etmiş ne devlet, ne ordu, ne halk ve ne de bir hazineye sahip değildi. O, bu unsurların tamamını yoktan bir araya getirdi. Askerlerinin atları, Pasifik Okyanusu'ndan Akdeniz'e kadar tüm nehirlerin ve göllerin suyuna girerek; topraklarında da toz kaldırdı. Yenilmez bir ordu kurdu. Moğollarla savaşmak üzere gönderilen devasa ordu içerisinde "her 10 kişiden sadece bir tanesi evine dönebildi".

    Cengiz Han, imparatorluğunu o kadar sağlam bir temelde bıraktı ki, ölümünden sonra bile bıraktığı imparatorluk 150 yıl boyunca hızla büyümeye devam etti. Torunları Rusya, Türkiye ve Hindistan'dan, Çin ve İran'a kadar birçok küçük imparatorluğu ve büyük ülkeyi yönetmeye devam etti. Cengiz Han'ın varisleri: Han, İmparator, Sultan, Kral, Şah, Emir ve Dalai Lama gibi farklı unvanlar aldılar.

    İmparatorluğunun izleri, 7 yüzyıl boyunca torunlarının hâkimiyeti altında kaldı. Bazıları, 1857 yılında İngilizler İmparator II. Bahadır Şah'ı sürerek 2 oğlunun ve torunlarının başlarını kesene kadar Hindistan'da hüküm sürdü. Hüküm süren son torunu Buhara emiri Âlim Han, Sovyet Devrimi'nin etkisiyle 1920'de tahttan indirilene kadar Özbekistan'da iktidarda kaldı.

    Cengiz Han'ın hâkimiyeti Sibirya'nın karlı tundralarından Hindistan'ın sıcak ovalarına Kore'den Balkanlar'a kadar uzanıyordu. Kudreti hâlâ çözülememiş bir askeri teşkilât ile benzeri görülmemiş bir posta ağı kuracak kadar ilim ve teknik bilgiye sahip bir imparator olarak tarihe geçti.

    Bugün, insanların büyük bir çoğunluğu Cengiz Han'ın fethettiği topraklarda yaşamakta ve dahası da onun soyuna dayanmaktadır.

    Derleyen: Sinan Acartürk
    Kaynak: Jack Weatherford, Cengiz Han.
    Görsel: Dünyanın en büyük atlı heykeli: Cengiz Han heykeli, Ulan Batur- Moğolistan (begomottic)
    "At sırtında dünyayı fethetmek kolaydır. Zor olan, attan inip onu yönetmektir." (Cengiz Han, 1162-1227) Özellikle savaş ve devlet yönetimi tarihi denince, Cengiz Han’dan bahsedilmemesi imkânsızdır. "Cengiz Han" denilince bazı kişiler tarafından onun adı daima “dizginlenmeyen barbarlık”, “uygarlığın sona erdirilişi” ve “putperest orduların tehdidi” olarak algılamıştır. Hiçbir zaman, büyük imparatorluklar kuran İskender, Timur ya da Napolyon gibi kişilerle eşdeğerde tutulmamıştır. Oysa ulaştığı başarıların derecesi daha yakından tanıdığımız bu isimlerin tümünden daha büyüktü. Türk-Moğol hükümdarı Cengiz Han, tarihteki en büyük fetihin 2 katından daha fazla yeri fethetti. Üzerinde egemenlik kurduğu toprakların genişliği göz önünde tutulduğunda, özellikle hayatının son 25 yılında kazandığı başarıların mukayese edilebileceği başka bir örnek yoktur. Cengiz Han, bu büyük başarıları gerçekleştirir-ken, kendisine miras olarak intikal etmiş ne devlet, ne ordu, ne halk ve ne de bir hazineye sahip değildi. O, bu unsurların tamamını yoktan bir araya getirdi. Askerlerinin atları, Pasifik Okyanusu'ndan Akdeniz'e kadar tüm nehirlerin ve göllerin suyuna girerek; topraklarında da toz kaldırdı. Yenilmez bir ordu kurdu. Moğollarla savaşmak üzere gönderilen devasa ordu içerisinde "her 10 kişiden sadece bir tanesi evine dönebildi". Cengiz Han, imparatorluğunu o kadar sağlam bir temelde bıraktı ki, ölümünden sonra bile bıraktığı imparatorluk 150 yıl boyunca hızla büyümeye devam etti. Torunları Rusya, Türkiye ve Hindistan'dan, Çin ve İran'a kadar birçok küçük imparatorluğu ve büyük ülkeyi yönetmeye devam etti. Cengiz Han'ın varisleri: Han, İmparator, Sultan, Kral, Şah, Emir ve Dalai Lama gibi farklı unvanlar aldılar. İmparatorluğunun izleri, 7 yüzyıl boyunca torunlarının hâkimiyeti altında kaldı. Bazıları, 1857 yılında İngilizler İmparator II. Bahadır Şah'ı sürerek 2 oğlunun ve torunlarının başlarını kesene kadar Hindistan'da hüküm sürdü. Hüküm süren son torunu Buhara emiri Âlim Han, Sovyet Devrimi'nin etkisiyle 1920'de tahttan indirilene kadar Özbekistan'da iktidarda kaldı. Cengiz Han'ın hâkimiyeti Sibirya'nın karlı tundralarından Hindistan'ın sıcak ovalarına Kore'den Balkanlar'a kadar uzanıyordu. Kudreti hâlâ çözülememiş bir askeri teşkilât ile benzeri görülmemiş bir posta ağı kuracak kadar ilim ve teknik bilgiye sahip bir imparator olarak tarihe geçti. Bugün, insanların büyük bir çoğunluğu Cengiz Han'ın fethettiği topraklarda yaşamakta ve dahası da onun soyuna dayanmaktadır. Derleyen: Sinan Acartürk Kaynak: Jack Weatherford, Cengiz Han. Görsel: Dünyanın en büyük atlı heykeli: Cengiz Han heykeli, Ulan Batur- Moğolistan (begomottic)
    0 Commenti 0 condivisioni
Pagine in Evidenza