• IRAN’DA CÜCELERİN YAŞADIĞI MAKHUNİK KÖYÜ
    Makhunik Köyü İran’ın güney Horasan eyaletinde, dağlarla kaplı bir bölgede yer almaktadır. Yerel halk tarafından ‘’cüceler köyü’’ olarak anılan köyde bir zamanlar cücelerin yaşadığı anlatılmaktadır. Masallardan çıkmışa benzeyen köydeki evler, tavanı çok alçak olan küçük evlerden oluşmaktadır. Kapılarının boy ortalaması 50 ile 75 santimetre arasında değişen evler, tamamıyla çamur ve topraktan inşa edilmiştir.
    Yaklaşık 1500 yıl önce kurulan köy İran’da, Afgan sınırından 75 kilometre uzaklıkta bulunmaktadır. Günümüzde köydeki insanların boy ortalaması normal insanlara yakın olmasına rağmen, eski zamanlarda boy ortalaması 50 cm olan 1 metrenin altında insanlar yaşamıştır. Köyde bulunan evlerin çoğunluğunu oluşturan 10 – 14 metrekare genişliğindeki küçük evler, tahıl ambarı, mutfak ve yatacak yer olarak kullanılmaktadır.
    2005 yılında bölgede 25 santim uzunluğunda mumyalanmış, bir insan cesedi bulunmuştur. Bulunan ceset ile beraber bölgede bulunan 13 köyün, bir zamanlar cüceler şehri olduğu söylentileri güçlenmiştir. Uzmanlar, bulunan mumyanın 400 yıl önce ölmüş olan bir prematüre bebeğe ait olduğunu açıklamıştır.
    Boylarının Çok Kısa Olmasının Sebebi:
    Köyde yaşayan insanların boylarının normalden kısa olmasının sebebi, beslenme alışkanlıklarıyla ilgilidir. Son derece kurak bir yerde bulunan bu köyde, tarım ürünleri ve hayvancılık kısıtlı yapılmaktadır.
    Bu olumsuz şartlar, beslenme alışkanlıklarını da kısıtlamaktadır. Bölgede kuraklık sebebiyle sadece turp, erik, arpa ve hurma gibi ürünler yetiştirilmektedir. Kısıtlı ürünlerle yapılan tek tip bir beslenmeden dolayı, vücut gerekli mineralleri alamadığı için gelişimini tamamlayamamaktadır.
    Köyde bulunan küçük evler, genellikle boyları kısa olan cüce görünümlü insanların kullandığı evlerdir. Evlerin küçük olmasının diğer sebeplerinden biri de yapım malzemelerini taşıyacak yol ve hayvanların olmamasıdır. Aynı zamanda bu evler kolay ısınmakta ve kolay serinlemektedir...sk
    Alıntı
    IRAN’DA CÜCELERİN YAŞADIĞI MAKHUNİK KÖYÜ Makhunik Köyü İran’ın güney Horasan eyaletinde, dağlarla kaplı bir bölgede yer almaktadır. Yerel halk tarafından ‘’cüceler köyü’’ olarak anılan köyde bir zamanlar cücelerin yaşadığı anlatılmaktadır. Masallardan çıkmışa benzeyen köydeki evler, tavanı çok alçak olan küçük evlerden oluşmaktadır. Kapılarının boy ortalaması 50 ile 75 santimetre arasında değişen evler, tamamıyla çamur ve topraktan inşa edilmiştir. Yaklaşık 1500 yıl önce kurulan köy İran’da, Afgan sınırından 75 kilometre uzaklıkta bulunmaktadır. Günümüzde köydeki insanların boy ortalaması normal insanlara yakın olmasına rağmen, eski zamanlarda boy ortalaması 50 cm olan 1 metrenin altında insanlar yaşamıştır. Köyde bulunan evlerin çoğunluğunu oluşturan 10 – 14 metrekare genişliğindeki küçük evler, tahıl ambarı, mutfak ve yatacak yer olarak kullanılmaktadır. 2005 yılında bölgede 25 santim uzunluğunda mumyalanmış, bir insan cesedi bulunmuştur. Bulunan ceset ile beraber bölgede bulunan 13 köyün, bir zamanlar cüceler şehri olduğu söylentileri güçlenmiştir. Uzmanlar, bulunan mumyanın 400 yıl önce ölmüş olan bir prematüre bebeğe ait olduğunu açıklamıştır. Boylarının Çok Kısa Olmasının Sebebi: Köyde yaşayan insanların boylarının normalden kısa olmasının sebebi, beslenme alışkanlıklarıyla ilgilidir. Son derece kurak bir yerde bulunan bu köyde, tarım ürünleri ve hayvancılık kısıtlı yapılmaktadır. Bu olumsuz şartlar, beslenme alışkanlıklarını da kısıtlamaktadır. Bölgede kuraklık sebebiyle sadece turp, erik, arpa ve hurma gibi ürünler yetiştirilmektedir. Kısıtlı ürünlerle yapılan tek tip bir beslenmeden dolayı, vücut gerekli mineralleri alamadığı için gelişimini tamamlayamamaktadır. Köyde bulunan küçük evler, genellikle boyları kısa olan cüce görünümlü insanların kullandığı evlerdir. Evlerin küçük olmasının diğer sebeplerinden biri de yapım malzemelerini taşıyacak yol ve hayvanların olmamasıdır. Aynı zamanda bu evler kolay ısınmakta ve kolay serinlemektedir...sk Alıntı
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
  • Pakistan'ı Çin'e ait Karakoram Otoyolu
    Çinliler tarafından "Dostluk Yolu" olarak bilinen bu otoyol, Karaçorum sırtı üzerinden Pakistan'ı Çin'e bağlıyor. 4.964 metre yükseklikteki Khunjerab Geçidi'ni geçin (dünyanın ikinci en yüksek noktası).
    Yapımı 1959 yılında başlamış ve 27 yıllık inşaatın ardından tamamlanmıştır. Karakoram, Himalayalar ve Hindukuş'taki üç dağ boyunca 1300 kilometre boyunca uzanan inanılmaz bir mühendislik harikasıdır.
    Pakistan'ı Çin'e ait Karakoram Otoyolu Çinliler tarafından "Dostluk Yolu" olarak bilinen bu otoyol, Karaçorum sırtı üzerinden Pakistan'ı Çin'e bağlıyor. 4.964 metre yükseklikteki Khunjerab Geçidi'ni geçin (dünyanın ikinci en yüksek noktası). Yapımı 1959 yılında başlamış ve 27 yıllık inşaatın ardından tamamlanmıştır. Karakoram, Himalayalar ve Hindukuş'taki üç dağ boyunca 1300 kilometre boyunca uzanan inanılmaz bir mühendislik harikasıdır.
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
  • Pakistan'ı Çin'e ait Karakoram Otoyolu
    Çinliler tarafından "Dostluk Yolu" olarak bilinen bu otoyol, Karaçorum sırtı üzerinden Pakistan'ı Çin'e bağlıyor. 4.964 metre yükseklikteki Khunjerab Geçidi'ni geçin (dünyanın ikinci en yüksek noktası).

    Yapımı 1959 yılında başlamış ve 27 yıllık inşaatın ardından tamamlanmıştır. Karakoram, Himalayalar ve Hindukuş'taki üç dağ boyunca 1300 kilometre boyunca uzanan inanılmaz bir mühendislik harikasıdır.
    Pakistan'ı Çin'e ait Karakoram Otoyolu Çinliler tarafından "Dostluk Yolu" olarak bilinen bu otoyol, Karaçorum sırtı üzerinden Pakistan'ı Çin'e bağlıyor. 4.964 metre yükseklikteki Khunjerab Geçidi'ni geçin (dünyanın ikinci en yüksek noktası). Yapımı 1959 yılında başlamış ve 27 yıllık inşaatın ardından tamamlanmıştır. Karakoram, Himalayalar ve Hindukuş'taki üç dağ boyunca 1300 kilometre boyunca uzanan inanılmaz bir mühendislik harikasıdır.
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
  • Pakistan'ı Çin'e ait Karakoram Otoyolu
    Çinliler tarafından "Dostluk Yolu" olarak bilinen bu otoyol, Karaçorum sırtı üzerinden Pakistan'ı Çin'e bağlıyor. 4.964 metre yükseklikteki Khunjerab Geçidi'ni geçin (dünyanın ikinci en yüksek noktası).
    Yapımı 1959 yılında başlamış ve 27 yıllık inşaatın ardından tamamlanmıştır. Karakoram, Himalayalar ve Hindukuş'taki üç dağ boyunca 1300 kilometre boyunca uzanan inanılmaz bir mühendislik harikasıdır.
    Pakistan'ı Çin'e ait Karakoram Otoyolu Çinliler tarafından "Dostluk Yolu" olarak bilinen bu otoyol, Karaçorum sırtı üzerinden Pakistan'ı Çin'e bağlıyor. 4.964 metre yükseklikteki Khunjerab Geçidi'ni geçin (dünyanın ikinci en yüksek noktası). Yapımı 1959 yılında başlamış ve 27 yıllık inşaatın ardından tamamlanmıştır. Karakoram, Himalayalar ve Hindukuş'taki üç dağ boyunca 1300 kilometre boyunca uzanan inanılmaz bir mühendislik harikasıdır.
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
  • WORLD : For the first time in 400 years, Muslims crowded the courtyard of Jama Masjid, India after the secretary of the Arab League visited and gave a Friday sermon.
    .
    Sheikh Dr. Muhammad bin Abdulkarim al-Issa, Secretary-General of the Muslim World League and President of the Muslim Scholars Association Honored to deliver Friday sermon at Jama Masjid (Great Mosque) in New Delhi India by invitation of the Imam and the preacher of the mosque on July 14th
    .
    And it was the first time in 400 years that religious figures People from outside India traveled to preach in the Jama Masjid. which this time, there were Muslims joining in welcoming the crowded courtyard of the mosque
    .
    MWLOrg
    #Khun Khom Kham
    WORLD : For the first time in 400 years, Muslims crowded the courtyard of Jama Masjid, India after the secretary of the Arab League visited and gave a Friday sermon. . Sheikh Dr. Muhammad bin Abdulkarim al-Issa, Secretary-General of the Muslim World League and President of the Muslim Scholars Association Honored to deliver Friday sermon at Jama Masjid (Great Mosque) in New Delhi India by invitation of the Imam and the preacher of the mosque on July 14th . And it was the first time in 400 years that religious figures People from outside India traveled to preach in the Jama Masjid. which this time, there were Muslims joining in welcoming the crowded courtyard of the mosque . MWLOrg #Khun Khom Kham
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
  • HİNDİSTAN BABÜR SULTANI
    RAZİYE BEGÜM SULTAN’I
    BİLİYOR MUSUNUZ?
    DELHİ –HİNDİSTAN-TÜRK SULTANLIĞI
    Doç.Dr.Bahriye ÜÇOK / İslam Devletlerinde Türk Naibeler ve Türk Kadın Hükümdarlar
    ***Hindistan’ı, X. Asırdan XIX. asırdaki İngiliz işgaline gelinceye kadar asırlarca Türk asıllı hanedanlar idare etti. Bu Müslüman Türk devletlerinden birisi de Kutubşahlardır.***
    ''Sultan Raziye (1236-1240), Şemsed-din İltutmuş'un, karısı Türkan/Terken Hatun'dan] doğan kızıdır ve geleneklerin aksine evlendirilmeyerek, büyük bir titizlikle geleceğe hazırlanmıştır.''
    İngiltere Kraliçesi I.Mary’den[1] 318 yıl, en çok bilinen kadın hükümdar Kraliçe I.Elizabeth’den 322 yıl, Büyük Britanya İmparatorluğu döneminde Hindistan İmparatoru ilan edilen Kraliçe Victoria I.(1837-19019)’den de 600 yıl önce önce hükümdarlık yapmış, aktif ve güçlü bir siyaset uygulamaktan da geri kalmayarak 4 yıl tahtta oturmuş , dünya tarihinde benzerine rastlanmayan, onur duyulacak ve emsalsiz cesaret örnekleriyle dolu bir Türk kadını olan Dehli Türk Sultanlığı’nın hükümdarı olan Sultan Raziye, aynı zamanda tarihteki İlk Türk Kadın Hükümdardır..
    Hindistan Tarihinin önemli kaynaklarından biri olan Cüzcani, bu devletin adından “Selatin-i Hind” diye bahsetmiş ve sonraki kaynaklarda genelde bu şekilde tekrar edilmiş, ancak günümüz araştırmacılarının “Delhi Sultanlığı” diye belirttikleri bu adın “Dehli Türk Sultanlığı[2]/Devleti olması gerektiği değerli tarihçi Doç.Dr.Salim Çöhçe tarafından ifade edilmektedir. “Dehli” söylemi tüm İslam kaynaklarından kaydedilen şeklidir ve İngilizler tarafından kendi telaffuzlarına uygun olarak 19. yy da “Delhi” olarak değiştirilmiştir.
    Sultan Raziye (1236-1240), Şems ed-din İltutmuş'un çok sevip, saydığı ve hareminin başkadını olarak Köşk ü Firuzi'de oturmaya layık gördüğü karısı Türkan/Terken Hatun'dan [3] doğan kızıdır ve geleneklerin aksine evlendirilmeyerek, büyük bir titizlikle geleceğe hazırlanmıştır.
    PADİŞAHIN EMRİNİ UYGULAMADILAR
    Sultan Şems ed-din İltutmuş, 1233 yılı başlarında Mürif-i Memalik Tacü’l-Mülk Mahmud'a, Raziye'yi veliahd olarak tayin ettiğini belirten bir ferman yazmasını emretmiş, ancak bu davranışa, Sultan'a yakınlığı ile tanınan memluk asıllı Türk melikleri "saltanata layık, yetişmiş oğulları varken bir kızın İslam mülküne veliahd yapılmasının hikmeti nedir?” şeklinde itiraz etmişler ve söz konusu melikler “bu durumun kendilerince münasip görülmediğini” de açıkça bizzat Sultan Şems ed-din İltutmuş'a bildirmişlerdir. Bunun üzerine Sultan, "Benim oğullarım işret ve gençlik zevkleriyle meşguldürler. Hiçbirisinde memleket idare edecek kabiliyet yoktur. Dolayısıyla ülkedeki düzeni muhafaza edemezler. Biliniz ki, benim ölümümden sonra veliahdlığa hiçbirisi Raziye'den daha layık değildir”[4] “Zira, Raziye her yönden erkek kardeşlerinden üstündür. Gerçi şeklen kadındır ama, zeka ve basireti erkekten farksızdır“[5] sôzleriyle Devlet idaresinde alışılmışın dışında kararlar almış, askeri bir topluma kadın bir hükümdar adayı gösterecek kadar gerçekçi ve sağlıklı düşünmüştür..
    Sultan Şems ed-din İltutmuş'un vasiyeti ve kendisinden sonra yerine geçecek hükümdarı bizzat belirlemesine rağmen onun ölümünden sonra Türk emir ve melikler bunu uygulamadılar [6] ve Şems ed-din İltutmuş'un oğlu Firuz Şah’ı tahta geçirdiler..
    TARİHTE MÜSLÜMAN TÜRKLERİN İLK KADIN HÜKÜMDARI
    Babasının da belirttiği üzere Devleti yönetecek niteliğe sahip olmayan Firuz Şah eğlence ve sefaya dalarak babasının bin bir güçlükle topladığı hazineyi boşaltmış, tecrübeli yöneticilerinin sözlerine önem vermemesi yüzünden de devlet idaresi tam bir kargaşa içine sürüklenmiş.. Şems ed-din İltutmuş’un, Firuz Şah yerine Raziye’yi tahta geçirmek istemesindeki neden de bu idi..
    Oğlunun basiretsiz yönetiminden istifade ederek güç kazanan Sultan'ın annesi[7], daha önce kıskandığı pek çok cariyeyi çeşitli zulümlere maruz bıraktırdığı gibi, bunlardan bazılarını da öldürterek sarayda adaletsiz ve kanlı sahnelere neden olduğu gibi Başkent'te saltanata ortak olmaması için Raziye'yi ortadan kaldırmak amacıyla faaliyetlere girişir, başarılı olur ama Devlethane’nin damına sığınan Raziye'de boş durmaz ve buradan yaptığı heyecanlı konuşmayla galeyana gelen halk, bazı meliklerle birlikte Devlethane'yi kuşatarak Sultanın annesini tutuklamışlar ve Raziye'yi Dehli Türk Sultanlığı tahtına oturtmuşlardır [8]. Ve Raziye’nin''katiller katledilmelidir'' emri üzerine Firuz Şah 29 Kasım 1236'da öldürülmüştür[9].
    Sultan Raziye’nin başında olduğu devlet ‘Dehli Türk Sultanlığı’dır[10].Ve böylece tarihte ilk kez bir Türk kadını hükümdar olmuştur..
    Sultan Raziye, ilk iş olarak Sultan Rükn ed-din Firuz Şah zamanında ihmal edilen kanun ve gelenekleri tekrar canlandırdı [11]. Böylece kanun hakimiyetini sağlayarak yeni bir barış ve sükunet dönemi başlatmış oluyordu. Onun bu tavrı etkisini göstermiş ve Sultan Rükn ed-din Firuz Şah'a karşı isyan eden Lakhnauri Valisi Melik izzed-din Togan Han Tuğul, Raziye'nin yüksek hakimiyetini tanıdığını bildirerek yeniden merkeze bağlandı. Bu hareketinden dolayı da muhtariyet simgesi olan Çetr ve kırmızı bayrak gönderilerek gönlü hoş edilmiştir.[12]
    SAVAŞTA BAŞARILI BİR KOMUTAN
    Sultan Raziye'nin tahta geçişini izleyen en önemli olay Nur Türk[13] adlı alim bir kişinin Hindistan'ın değişik bölgelerinden başına topladığı Karmati ve Mülahidelerden[14] oluşan bir grup ile başlattığı isyandır..
    Sultan Şems ed-din İltutmuş zamanında vezirlik makamında olan Tacik zümresinden Nizamü'l-Mülk Muhammed Cüneydi, daha önce isyan ettikleri sırada Kilughari ‘de Sultan Rükn ed-din Firuz Şah'ı terk ederek yanlarına sığındığı Melik ‘Ala ed-din Canı, Melik Seyf ed-din Kuçı, Melik 'İzzed-din Muhammed Saları ve Melik 'İzzed-din Kebir Han Ayaz aralarında anlaşarak Raziye'nin hakimiyetini tanımamışlardır. Dehli önlerine kadar gelen bu melikler ile anlaşma sağlanamaması üzerine Oudh Valisi Melik Nusret ed-din Taisı aldığı emirle isyancılara karşı harekete geçmiş fakat Ganj nehrini geçerken aniden saldıran Melik Seyf ed-din Kuçı'ye esir düşen Taisi bunu onur meselesi yapmış ve bu duruma dayanamayarak kısa bir süre sonra vefat etmiştir[15]
    Raziye, aldığı tedbirler ve büyük bir ustalıkla uyguladığı politika [16] sayesinde çok geçmeden muhaliflerin bölünmelerini sağlamıştır. Nitekim Sultan'ın tarafına çekilen Melik İzzed-din Muhammed Salari vasıtasıyla Melik 'İzzed-din Kebir Han Ayaz da muhaliflerden ayrılmış ve bu ikisi ile yapılan gizli anlaşma, diğerlerinin dağılmalarına sebep olmuştur. Anlaşmaya göre bu iki melik, diğer isyancıları yakalayarak Sultan'a teslim etmeyi kabul etmekteydiler. Günümüz araştırmacılarından bazıları, bu meliklerin arkadaşlarına ihanet etmediklerini, ancak Sultan Raziye’nin yaydığı böyle bir dedikodunun melikler arasındaki birliği parçaladığını yazmakta [17] iseler de kaynakların açık ifadeleri bu savı kabul etmemektedir..
    Sultan Raziye'nin tedbirleri karşısında savaş meydanını bırakarak hızla kaçmaya başlayan isyancı melikler , kendilerini takip eden kuvvetlerin ellerinden kurtulamayarak ele geçirildikleri çeşitli bölgelerde öldürülmüştür. Bu sırada Sirmur tepelerine kaçan Nizamü'l-Mülk Muhammed Cüneydi de orada öldü. Bu olaydan sonra iyice güçlenen Raziye, devlet işlerini yeniden düzenlemek üzere harekete geçti ve önemli mevkilere kendisine taraftar olan kişileri getirdi [18].
    DEVLET OTORİTESİNİ YENİDEN SAĞLADI
    Dehli Sultanlığı yeniden huzura kavuşmuş, bu vesileyle de Lakhnauti- Dipal arasında hüküm süren bütün emir ve melikler de buyruk altına alınmışlar..
    Sultan Şems ed-din İltutmuş zamanında, 1226 yılında Dehli'ye bağlanan Retenbur , onun ölümünden kısa bir müddet sonra Hindular tarafından kuşatılmış ve iç çekişmeler yüzünden gerekli yardım gönderilememişti. Sultan Raziye, tahttaki yerini sağlamlaştırıp, düzeni tekrar oturttuktan sonra ilk iş olarak Retenbur kalesinde mahsur kalan müslümanların kurtarılması için çalışmalara başladı. Hazırladığı güçlü bir ordu, Kutluğ Han ünvanıyla “Ordu Naibliğine'' atanan melik Seyf ed-dın Aybeg'in aniden ölmesi yüzünden Melik Kutb ed-din Hüseyin komutasında çok az bir gecikmeyle harekete geçildi.
    Sultan Raziye, Devletin önemli mevkilerinden birine Habeş asıllı Melik Celaleddin’i atamış. Bu durum melikler arasında hoş karşılanmamış ve “ kadın elbiseleri ve örtüden çıktığı, cüppe giyip, külah örterek ve fil üzerinde açıkça halk arasında dolaştığı” için eleştirmeye yıpratmaya başlamışlar, bu bahane ile Galyur bölgesinde karışıklık başlatmışlardı.. Sultan Raziye Hükümdarlık ordusunu bölgeye sevk etmiş ve karışıklığı sona erdirmiştir. Bu defa yine bilinmeyen bir nedenle Pencap bölgesinde isyan başlamış ve Lahor valisi Kebir Han Ayaz’ın Galyur olayından başarısız çıkan merkezdeki muhalifler tarafından kışkırtıldığı sanılmakta.. Sultan Raziye hükümdarlık ordusunun başında ısrarla takip sonucu Kebir Han Ayaz geri çekilmiş ama Sultan Raziye işini bitirme yerine anlaşma yoluna gitmiş ve Ayaz yeniden merkeze bağlanırken, Raziye de Dehli’ye geri dönmüş. Dehli’ye döndükten 20 gün kadar sonra Taberhinde meliki İhtiyar ed-dın Altuniye, Habeş asıllı Cemaleddin Yakut’un üstün mevkiye getirilmesini bahane ederek isyan etmiş. Bu isyanı bastırmak üzere 3 Nisan 1240 günü büyük bir orduyla Başkent’ten ayrılıp Taberhindi’ye ulaştığında Türk emir ve melikler ayaklanarak Cemaleddin Yakut’u öldürmüş, Sultan Raziye’yi de Taberhinde kalesine göndermişlerdir.Raziye, Taberhinde kalesinde hapiste bulunduğu sırada Dehli'de önemli olaylar cereyan etmiş, Naibü'l-Mülk tayin edilerek iktidarı ele geçiren Melik İhtiyared-din Aytigin öldürülmüş ve Melik Bedred-din Sungur Rumi, Emir-i Hacib olarak tayin edilmişti. Bu sırada Taberhinde Meliki Melik İhtiyared-dın Altuniye ile Raziye de evlenmişti. Bu evlilik Melik Altuniye'nin çok yakın arkadaşının intikamını almak istemesi veya hırsı [19] kadar Raziye'nin de parlak vaadlerinin bir sonucudur aynı zamanda.[20].
    Giriştiği ilk harekette başarılı olamayarak Taberhinde'ye geri dönen Raziye, dağılan birliklerini toparlayıp, yeniden düzenledi. Bu sırada isyan ederek Başkent'ten ayrılan Melik İzzed-din Muhammed Saları ve Melik İhtiyared-din Karakaş Han Aytigin'in kuvvetleriyle kendilerine katılmalarıyla iyice güçlenen Raziye ile Altuniye'nin birleşik kuvvetleri, ikinci kez Dehli üzerine yürüdü. Ancak 13 Ekim 1240'da [21] Dehli kuvvetleri tekrar galip geldi. Bunun üzerine kaçmaya çalışan Raziye'yi, Kayhtal sınırları yakınlarında etrafındakilerin hepsi kendisini terk etti.
    Düz bir arazide tek başına, yorgun olduğu halde aç ve susuz kalan Raziye, bir Hindu çiftçiden istediği ekmeği yedikten sonra yorgunluğun tesiriyle uyuduğu bir sırada üzerindeki değerli elbiselere tamah eden söz konusu Hindu çiftçi tarafından, 14 Ekim 1240 günü öldürülerek[22], bir tarlaya gömülmüştür. Kısa süre sonra bu durum anlaşılmış ve Raziye'nin teşhis edilen cesedi, dini törenle aynı yere tekrar defnedilmiştir . Sonraları üzerine bir kubbe de yapılan Cemne nehri kenarındaki bu kabrin bir ziyaretgah haline geldiğini İbn Battuta haber vermektedir[23].
    NEDEN TAHTTAN İNDİRİLDİ
    Sultan Raziye, Dehli Türk Devletinin en büyük hükümdarı olduğu gibi Hind-Türk tarihinin en önemli şahsiyetlerinden biri olarak kabul edilmekte..Ferasetli ve olgun olmasının yanı sıra, hükümdarlık için gerekli pek çok özelliği, babası tarafından da takdir edildiği gibi, şahsında toplamış bulunuyordu.
    Firişte’nin kayıtlarına göre Sultan Raziye'nin aynı zamanda çok güzel Kur'an okuduğu ve iyi bir eğitim aldığı [24] anlaşılmış; İbn Battuta Raziye için "Yay kuşanmış olduğu ve maiyeti etrafında bulunduğu halde erkek gibi ata biner ve yüzünü örtmezdi." demektedir[25]. Cüzcani,onun file bindiğini açıkça belirtmesine rağmen ata bindiğinden hiç bahsetmemektedir. Dolayısıyla İsemı ve Nizam ed-dın Ahmed'in kaydettikleri şekilde, Raziye'nin ata binerken Habeş asıllı memluk Emır-ı Ahur Cemal ed-dın Yakut tarafından koltuk altından tutularak yardım edilmesi [26] gibi onun terbiyesi aleyhine yöneltilen ve daha sonraki eserlerde de sıkça tekrar edilen[27] bir takım iddiaların en ufak bir ima yoluyla da olsa Cüzcani'nin kayıtlarında yer almamıştır.
    Sultan Raziye, Sultanlığı’nın son dönemlerinde tam bir erkek kimliğine bürünmüş, elbiselerini atmış ve file binerek halk arasına çıkmıştı [28]. Yukarıda da belirtildiği gibi bu tavrıyla birlikte toplantılara ve halkın arasına yüzü açık olduğu halde katılması [29] eleştirilere sebep olmuştur. Sultan Raziye, adeta çelikten bir elle hakimiyetini bir müddet daha sürdürdüğü halde, bu konu onun tahttan indirilmesi için önemli bir neden sayılmıştır. Kirman Selçuklularında görülen[30] ve daha sonra Balaban'ın da ifade ettiği gibi, o dönemin genel eğilimine göre hükümdarın askere ve halka yüzünü fazla göstermesi pek hoş karşılanmamaktaydı [31].
    İsemı de “Akıllı kadınların başına külah yaramadı ki, erkeklerin başına huzurdan hususi va'zedildi.(Alah tarafından verildi)... (Öyleyse biz) Memleket gelirini bir erkeğe verelim, onun başına efendilik külahını koyalım”[32] diyerek, Türk emir ve melikleri harekete geçiren esas gerekçeyi böyle açıklamıştır. .
    DÜNYANIN İLK KADIN ŞAİRİ
    Sultan Raizye askeri ve siyasi dehasının yanı sıra hiç te azımsanmayacak şekilde şiir yazmaya da yeteneği vardır..
    Yalnız Türk tarihinde değil, dünya tarihinde bile bir benzerine rastlanmayan iftihar edilecek bir Türk kadını tipini temsil etmektedir. Yaşadığı felaketlere rağmen, yılmayan emsalsiz cesaret ve yiğitliği yanında Sultan Raziye'nin bir özelliği daha vardı, ŞİİR. Şiire karşı büyük bir yetenek olduğu kayıtlara geçmiş ve ''Şirin-i-Dihlevı'' veya ''Şirin-i Gun'' mahlaslarıyla yazdığı beyitleri kendi zamanındaki Türk-Fars edebiyatının en güzel örnekleri olduğu kabul edilmektedir.[33]
    inHint’liler
    Duygu dünyasının zenginliği yanında iyi bir yönetici özelliklerini de sergileyen güçlü iradeli bu kadın şairimizi dünyanın ilk kadın şairidir diye isimlendirmek abartı olmamalıdır.
    Farsça yazdığı şiirlerinden bazı satırlar Mage-i Rehmeni’nin Perdeneşinan-i Suhenguy’dan şöyledir[34]:.
    Bizim başımıza hep ne gelirse hep bizdendir,
    Biçare gönlün ne suçu var?
    O zavallı da bizim sebepsiz gamımızdan ölmüştür.
    ***
    Ben ayağımın bereketi ile feleği saltanat tahtı yapar,
    Hüma’nın kanadını da sinekleri kovmak hizmetinde kullanırım.
    ***
    Ey şirin gel, muhabbet yoluna adım atma, bundan sakın.
    Sen yoksa bu yolda Ferhad’ın başına gelenleri işitmedin mi?
    ****
    Onun yüzünü görmediğim halde, göz bebeği gibi,
    Ona gözümün içinde yer verdim.
    ****
    Ben senin adını işitmediğim ve yüzünü görmediğim halde,
    Gözüm gibi severim seni
    ****
    Güneşin ışınlarının titremesi,
    Bizim kılıç gibi olan gazaplı bakışlarımızdan
    Korktuğu için değil de nedendir?
    Sultan Raziye , saltanatı esnasında, kendisinden çok sonra Hindistan İmparatoru ilan edilen İngiltere Kraliçesi Elizabeth II gibi kadınsı davranışlar göstermemiştir. M. Aziz Ahmad'in de belirttiği üzere, her yönden erkek gibi kuvvetli, hatta erkek bile olduğu rivayet edilen bir Türk kadını olup; hükümdarlığı sırasında harem entrikaları yerine halkın arasına girerek onlara ve Türk emir ve meliklere karşılarındakinin güzel bir kadın olduğunu unutturmuştur[35].
    Sultan Raziye için Cüzcanı her ne kadar “büyük, akıllı, adaletli, kerim, alimleri hoş tutan, adil, adalet yayan, ahalisini besleyen ve ordu-çeken bir padişahtı. Padişahlara gereken bütün vasıflarla donanmıştı. Fakat, yaratılışta erkeklerin hesabından nasibini almamıştı. Bütün bu seçkin sıfatlar ona ne fayda verir” [36] demekte ise de, erkekler arasında bir kadının gösterebileceği davranışları asla yapmayan ve böylelikle ayrı cinsten olmanın ortaya çıkaracağı olumsuzlukları büyük ölçüde gidermeyi başaran Raziye, aynı zamanda aktif ve güçlü bir siyaset uygulamaktan da geri kalmamıştır.
    Sultan Raziye, meliklerce tahttan indirilmek istendiğinde bunu kabul etmemiş, kurmak istediği düzeni sonuna kadar götürmek hususundaki azmini, saltanatı ele geçirmek için üst üste yaptığı ve hayatına mal olan hamlelerle göstermiştir.
    Bunun yanında Aligarh Muslim Universitesi Profesörlerinden Dr. Ekmel Eyyubi’nin Ord. Prof. Dr. AZ. Velidı Togan'a atfen verdiği bilgiye [37] göre,Sultan Raziye'nin Türkçe şiirlerinin toplandığı bir divanı da bulunmaktadır. Eğer bu bilgi doğrulanırsa, Sultan Raziye, Türk ve Dünya Edebiyatı tarihinin, bilinen ilk Türk Kadın Şairliğinin yanı sıra ilk Türkçe divan sahibi olma vasfını da kazanacaktır. Bu divan Hindistan’da bulunmakta ve Hintliler Sultan Raziye’nin bir Türk değil, Hintli olduğunu iddia etmektedirler. Türkçe Divan’ın yakışacağı yer de Türkiye’de bir şiir müzesi olmalı ve orası olmalıdır.
    Sultan Raziye, o dönem geleneklerinin aksine “kadın elbiseleri ve örtüden çıktığı, cüppe giyip, külah örterek halkın arasında dolaştığı” için eleştiriler almıştır[38]..
    Kıyafette devrim yapmış ve o dönemdeki geleneklerin aksine yüzünü örtmeyen, çok iyi kuran okuyan, yöneticilik yeteneği mükemmel, cesur, akıllı, zeki ve şair olan Raziye’nin tüm dünyaya duyurulması gerekmektedir. Aynı zamanda Türkçe Divan’ı da bizim kıymetli eserlerimizin arasına katılmalıdır.
    KAYNAKÇA:
    [1] Mary I (1516-1558), Mary Tudor olarak da bilinir. VIII. Henry ile Aragonlu Catherine' nin kızı ve İngiltere'nin ilk kadın hükümdarıy¬dı. Greenwich'te doğdu. İyi bir öğrenim gördü. Erken yaşlarda İspanyolca, İtalyanca ve Fransızca öğrendi.
    [2] Dehli Türk Sultanlığı, 1206 yılında Kuzey Hindistan’da Mucızzi meliklerinden olan Kutb eddin Aybeg (1206-1210) tarafından kurulmuştur. Sultan Kutb eddin’in damadı, oğulluğu ve aynı zamanda en güvendiği kumandanlarından birisi olan İltutmuş ta bu sülalenin ilk kurucularından ve ilk Sultanıdır(1211-1236)..
    [3] Terken “Melike” manasına gelmektedir. Bkz.O.Turan, “Terken Ünvanı”, THT dergisi, s.1(Ankara 1944), s.67-73
    [4] Cüzcani I, s.454
    [5] Cüzcani I, s.458
    [6] Cuzcani 1, s.455'de yer alan Şehzade Nasır ed-din Mahmud'un 1229 yılında Lakhnauti'de ölmesinden sonra Sultan'ın hayatta kalan en büyük oğlu olması sebebiyle Firuz Şah'ın, halkın ve meliklerin ümidi haline geldiği hususunda kayıt daha çok meliklerin isteğini yansıtır. '
    [7] Firuz şah’ın annesinin isminin verilmediği, ''Terken Hatun" diye anıldığı görülmektedir. Kaynaklardan bu Hatun'un Raziye'nin annesinden başka birisi olduğunu anlaşılmaktadır.
    [8] İsemi, s.l26 vd. da Raziye'nin isyancı meliklere babasının vasiyetini hatırlatarak, içerisine düştükleri durumdan ancak kendisini tahta geçirmek suretiyle kurtu1abileceklerine inandırmış ve ''kutsuz oğuldan, kız iyidir...'' diyen meliklerini birkaç seneliğine denenmek üzere buna rıza gösterdikleri belirtilir .
    [9] İbn Battuta ll, s.37
    [10] 16 Türk Devletinden biri olan “Akhunlar”; Afganistan, Kuzey Hindistan, Harezm, Doğu İran ve Doğu Türkistan bölgelerini bir yüzyıldan fazla egemenliğinde bulunduran devleti kuran Hun kolu[10]
    [11] Cüzcani 1, s. 458 : Nizam ed-din Ahmed. s.66 : Fırişte 1, s.ll8 (25) Cüzcanj ll, s. 13 vd.
    [12] (25) Cüzcani ll, s. 13 vd
    [13] Cüzcani, Tabakat-ı Nasırı, A General History of Muhammedan Dynasties of Asia 1, (nşr. H.G. Raverty), Calcutta 1864, (s.646'da Nur ud-din olarak kaydedilen bu kişi Türk olarak gösterilir).
    [14] Kuran ayetlerinin açık anlamları dışında, gizli anlamları olduğuna inananların oluşturduğu tarikatın kolları.Kurucusu Hasan Sabbah’tır
    [15]Cuzcani I,s. 458 : Es-Sibrindi, s.25 : Firişte 1, s.119 (27) Cuzcani ll, s. 3
    [16] R.C.Mııjumdar-H.C. Raychaudhuri-K. Datta, An Advanced History of India, London .1%1 , s.286'da bu politika günümüzdeki ifadcsiyle "süper diplomasi" olarak niıelcndirilİr
    [17] Bkz. Y .H. Bayur, Hindistan Tarihi 1,llkça~lardan Gurkanlı Devletinin Kuruluşuna ~ Kadar, Ankara 1949, s.283
    [18] Cüzcani 1, s.459 : Es-Sihrindi, s.25 vd.
    [19] M. Aziz Ahmad, Polilicial History and Inslilions of the Early Turkish Empire of Delhi (l290). Lahor 1948. s.203
    [20] Bkz.lsemi, s.t33
    [21] Firişte 1, LI2(bu tarih “23 Eylül 1240" olarak verilmekte.
    [22] 1semi; s.l36'da Raziye'nin Melik Altuniye ile birlikte Hindular tarafından yanarak öldürüldüğü kaydedilmiş.
    [23] Bh. İbn Batnıta n. s.38
    [24] Firişte 1, s.l18
    [25] İbn Batnıta n. s.37
    [26] Bkz.1semi1 s.l29 : Nizam ed-din Ahmed, s.67
    [27] Örnek olarak Bkz. Fırişte 1, s.i 19 : Bedauni, Muntakhabut Tevarikh 1, (nşr. A.A.Kebir ed-dİD Ahmed-W .Nassau LeeS)1 Calcutta 1868, s.84
    [28] Cüzcani 1, s.460:İsemi , s.l28 : Es-Sihrindi, s.26 : Nizam ed-din Ahmed, s.67: Bedauni. s.84
    [29] İsemi, s.l28 bu toplantının tasviri yapılır. Ayrıca Raziye'nin böyle bir toplantıda tahtta oturuken, tacı üzerinden omuzlarına ve sırtına inen başörtülü, ama yüzü açık şekliyle gösteren bir minyatürü için Bkz. B. Üçok:. İslam Devletleri’nde Türk Naibeler ve Kadın Hükümdarlar. Ankara 1965. s.49
    [30] Bkz. E. Merçil. Kirman Seyçukluları Tarihi. tstanbull980, s.251
    [31] Bkz. Nizam ed-din Ahmed. s. 79 vd
    [32] lsemi, s.l29 vd.
    [33] Bkz. B. Üçok, a.g.e. .s.Sl vd
    [34] Üçok, Bahriye.İslam Devletleri’nde Türk Naibeler ve Türk Kadın Hükümdarlar. Kültür Bakanlığı Yayınları 1475
    [35] M Aziz Ahmad, a.g.c. s.195
    [36] Cüzcani I, s.457
    [37] Bu bilgi 6. Milletlerarası Türkoloji Kongresi'nin 21 Eylül 1988 tarihli Oturumunda sunduğu tebliğinden sonra yapılan açık1ama ile ortaya konulmuştur.
    [38] Es-sihrindi, s.26"

    ***

    Bu bilgi 6. Milletlerarası Türkoloji Kongresi'nin 21 Eylül 1988 tarihli Oturumunda sunduğu tebliğinden sonra yapılan açık1ama ile ortaya konulmuştur.
    HİNDİSTAN BABÜR SULTANI RAZİYE BEGÜM SULTAN’I BİLİYOR MUSUNUZ? DELHİ –HİNDİSTAN-TÜRK SULTANLIĞI Doç.Dr.Bahriye ÜÇOK / İslam Devletlerinde Türk Naibeler ve Türk Kadın Hükümdarlar ***Hindistan’ı, X. Asırdan XIX. asırdaki İngiliz işgaline gelinceye kadar asırlarca Türk asıllı hanedanlar idare etti. Bu Müslüman Türk devletlerinden birisi de Kutubşahlardır.*** ''Sultan Raziye (1236-1240), Şemsed-din İltutmuş'un, karısı Türkan/Terken Hatun'dan] doğan kızıdır ve geleneklerin aksine evlendirilmeyerek, büyük bir titizlikle geleceğe hazırlanmıştır.'' İngiltere Kraliçesi I.Mary’den[1] 318 yıl, en çok bilinen kadın hükümdar Kraliçe I.Elizabeth’den 322 yıl, Büyük Britanya İmparatorluğu döneminde Hindistan İmparatoru ilan edilen Kraliçe Victoria I.(1837-19019)’den de 600 yıl önce önce hükümdarlık yapmış, aktif ve güçlü bir siyaset uygulamaktan da geri kalmayarak 4 yıl tahtta oturmuş , dünya tarihinde benzerine rastlanmayan, onur duyulacak ve emsalsiz cesaret örnekleriyle dolu bir Türk kadını olan Dehli Türk Sultanlığı’nın hükümdarı olan Sultan Raziye, aynı zamanda tarihteki İlk Türk Kadın Hükümdardır.. Hindistan Tarihinin önemli kaynaklarından biri olan Cüzcani, bu devletin adından “Selatin-i Hind” diye bahsetmiş ve sonraki kaynaklarda genelde bu şekilde tekrar edilmiş, ancak günümüz araştırmacılarının “Delhi Sultanlığı” diye belirttikleri bu adın “Dehli Türk Sultanlığı[2]/Devleti olması gerektiği değerli tarihçi Doç.Dr.Salim Çöhçe tarafından ifade edilmektedir. “Dehli” söylemi tüm İslam kaynaklarından kaydedilen şeklidir ve İngilizler tarafından kendi telaffuzlarına uygun olarak 19. yy da “Delhi” olarak değiştirilmiştir. Sultan Raziye (1236-1240), Şems ed-din İltutmuş'un çok sevip, saydığı ve hareminin başkadını olarak Köşk ü Firuzi'de oturmaya layık gördüğü karısı Türkan/Terken Hatun'dan [3] doğan kızıdır ve geleneklerin aksine evlendirilmeyerek, büyük bir titizlikle geleceğe hazırlanmıştır. PADİŞAHIN EMRİNİ UYGULAMADILAR Sultan Şems ed-din İltutmuş, 1233 yılı başlarında Mürif-i Memalik Tacü’l-Mülk Mahmud'a, Raziye'yi veliahd olarak tayin ettiğini belirten bir ferman yazmasını emretmiş, ancak bu davranışa, Sultan'a yakınlığı ile tanınan memluk asıllı Türk melikleri "saltanata layık, yetişmiş oğulları varken bir kızın İslam mülküne veliahd yapılmasının hikmeti nedir?” şeklinde itiraz etmişler ve söz konusu melikler “bu durumun kendilerince münasip görülmediğini” de açıkça bizzat Sultan Şems ed-din İltutmuş'a bildirmişlerdir. Bunun üzerine Sultan, "Benim oğullarım işret ve gençlik zevkleriyle meşguldürler. Hiçbirisinde memleket idare edecek kabiliyet yoktur. Dolayısıyla ülkedeki düzeni muhafaza edemezler. Biliniz ki, benim ölümümden sonra veliahdlığa hiçbirisi Raziye'den daha layık değildir”[4] “Zira, Raziye her yönden erkek kardeşlerinden üstündür. Gerçi şeklen kadındır ama, zeka ve basireti erkekten farksızdır“[5] sôzleriyle Devlet idaresinde alışılmışın dışında kararlar almış, askeri bir topluma kadın bir hükümdar adayı gösterecek kadar gerçekçi ve sağlıklı düşünmüştür.. Sultan Şems ed-din İltutmuş'un vasiyeti ve kendisinden sonra yerine geçecek hükümdarı bizzat belirlemesine rağmen onun ölümünden sonra Türk emir ve melikler bunu uygulamadılar [6] ve Şems ed-din İltutmuş'un oğlu Firuz Şah’ı tahta geçirdiler.. TARİHTE MÜSLÜMAN TÜRKLERİN İLK KADIN HÜKÜMDARI Babasının da belirttiği üzere Devleti yönetecek niteliğe sahip olmayan Firuz Şah eğlence ve sefaya dalarak babasının bin bir güçlükle topladığı hazineyi boşaltmış, tecrübeli yöneticilerinin sözlerine önem vermemesi yüzünden de devlet idaresi tam bir kargaşa içine sürüklenmiş.. Şems ed-din İltutmuş’un, Firuz Şah yerine Raziye’yi tahta geçirmek istemesindeki neden de bu idi.. Oğlunun basiretsiz yönetiminden istifade ederek güç kazanan Sultan'ın annesi[7], daha önce kıskandığı pek çok cariyeyi çeşitli zulümlere maruz bıraktırdığı gibi, bunlardan bazılarını da öldürterek sarayda adaletsiz ve kanlı sahnelere neden olduğu gibi Başkent'te saltanata ortak olmaması için Raziye'yi ortadan kaldırmak amacıyla faaliyetlere girişir, başarılı olur ama Devlethane’nin damına sığınan Raziye'de boş durmaz ve buradan yaptığı heyecanlı konuşmayla galeyana gelen halk, bazı meliklerle birlikte Devlethane'yi kuşatarak Sultanın annesini tutuklamışlar ve Raziye'yi Dehli Türk Sultanlığı tahtına oturtmuşlardır [8]. Ve Raziye’nin''katiller katledilmelidir'' emri üzerine Firuz Şah 29 Kasım 1236'da öldürülmüştür[9]. Sultan Raziye’nin başında olduğu devlet ‘Dehli Türk Sultanlığı’dır[10].Ve böylece tarihte ilk kez bir Türk kadını hükümdar olmuştur.. Sultan Raziye, ilk iş olarak Sultan Rükn ed-din Firuz Şah zamanında ihmal edilen kanun ve gelenekleri tekrar canlandırdı [11]. Böylece kanun hakimiyetini sağlayarak yeni bir barış ve sükunet dönemi başlatmış oluyordu. Onun bu tavrı etkisini göstermiş ve Sultan Rükn ed-din Firuz Şah'a karşı isyan eden Lakhnauri Valisi Melik izzed-din Togan Han Tuğul, Raziye'nin yüksek hakimiyetini tanıdığını bildirerek yeniden merkeze bağlandı. Bu hareketinden dolayı da muhtariyet simgesi olan Çetr ve kırmızı bayrak gönderilerek gönlü hoş edilmiştir.[12] SAVAŞTA BAŞARILI BİR KOMUTAN Sultan Raziye'nin tahta geçişini izleyen en önemli olay Nur Türk[13] adlı alim bir kişinin Hindistan'ın değişik bölgelerinden başına topladığı Karmati ve Mülahidelerden[14] oluşan bir grup ile başlattığı isyandır.. Sultan Şems ed-din İltutmuş zamanında vezirlik makamında olan Tacik zümresinden Nizamü'l-Mülk Muhammed Cüneydi, daha önce isyan ettikleri sırada Kilughari ‘de Sultan Rükn ed-din Firuz Şah'ı terk ederek yanlarına sığındığı Melik ‘Ala ed-din Canı, Melik Seyf ed-din Kuçı, Melik 'İzzed-din Muhammed Saları ve Melik 'İzzed-din Kebir Han Ayaz aralarında anlaşarak Raziye'nin hakimiyetini tanımamışlardır. Dehli önlerine kadar gelen bu melikler ile anlaşma sağlanamaması üzerine Oudh Valisi Melik Nusret ed-din Taisı aldığı emirle isyancılara karşı harekete geçmiş fakat Ganj nehrini geçerken aniden saldıran Melik Seyf ed-din Kuçı'ye esir düşen Taisi bunu onur meselesi yapmış ve bu duruma dayanamayarak kısa bir süre sonra vefat etmiştir[15] Raziye, aldığı tedbirler ve büyük bir ustalıkla uyguladığı politika [16] sayesinde çok geçmeden muhaliflerin bölünmelerini sağlamıştır. Nitekim Sultan'ın tarafına çekilen Melik İzzed-din Muhammed Salari vasıtasıyla Melik 'İzzed-din Kebir Han Ayaz da muhaliflerden ayrılmış ve bu ikisi ile yapılan gizli anlaşma, diğerlerinin dağılmalarına sebep olmuştur. Anlaşmaya göre bu iki melik, diğer isyancıları yakalayarak Sultan'a teslim etmeyi kabul etmekteydiler. Günümüz araştırmacılarından bazıları, bu meliklerin arkadaşlarına ihanet etmediklerini, ancak Sultan Raziye’nin yaydığı böyle bir dedikodunun melikler arasındaki birliği parçaladığını yazmakta [17] iseler de kaynakların açık ifadeleri bu savı kabul etmemektedir.. Sultan Raziye'nin tedbirleri karşısında savaş meydanını bırakarak hızla kaçmaya başlayan isyancı melikler , kendilerini takip eden kuvvetlerin ellerinden kurtulamayarak ele geçirildikleri çeşitli bölgelerde öldürülmüştür. Bu sırada Sirmur tepelerine kaçan Nizamü'l-Mülk Muhammed Cüneydi de orada öldü. Bu olaydan sonra iyice güçlenen Raziye, devlet işlerini yeniden düzenlemek üzere harekete geçti ve önemli mevkilere kendisine taraftar olan kişileri getirdi [18]. DEVLET OTORİTESİNİ YENİDEN SAĞLADI Dehli Sultanlığı yeniden huzura kavuşmuş, bu vesileyle de Lakhnauti- Dipal arasında hüküm süren bütün emir ve melikler de buyruk altına alınmışlar.. Sultan Şems ed-din İltutmuş zamanında, 1226 yılında Dehli'ye bağlanan Retenbur , onun ölümünden kısa bir müddet sonra Hindular tarafından kuşatılmış ve iç çekişmeler yüzünden gerekli yardım gönderilememişti. Sultan Raziye, tahttaki yerini sağlamlaştırıp, düzeni tekrar oturttuktan sonra ilk iş olarak Retenbur kalesinde mahsur kalan müslümanların kurtarılması için çalışmalara başladı. Hazırladığı güçlü bir ordu, Kutluğ Han ünvanıyla “Ordu Naibliğine'' atanan melik Seyf ed-dın Aybeg'in aniden ölmesi yüzünden Melik Kutb ed-din Hüseyin komutasında çok az bir gecikmeyle harekete geçildi. Sultan Raziye, Devletin önemli mevkilerinden birine Habeş asıllı Melik Celaleddin’i atamış. Bu durum melikler arasında hoş karşılanmamış ve “ kadın elbiseleri ve örtüden çıktığı, cüppe giyip, külah örterek ve fil üzerinde açıkça halk arasında dolaştığı” için eleştirmeye yıpratmaya başlamışlar, bu bahane ile Galyur bölgesinde karışıklık başlatmışlardı.. Sultan Raziye Hükümdarlık ordusunu bölgeye sevk etmiş ve karışıklığı sona erdirmiştir. Bu defa yine bilinmeyen bir nedenle Pencap bölgesinde isyan başlamış ve Lahor valisi Kebir Han Ayaz’ın Galyur olayından başarısız çıkan merkezdeki muhalifler tarafından kışkırtıldığı sanılmakta.. Sultan Raziye hükümdarlık ordusunun başında ısrarla takip sonucu Kebir Han Ayaz geri çekilmiş ama Sultan Raziye işini bitirme yerine anlaşma yoluna gitmiş ve Ayaz yeniden merkeze bağlanırken, Raziye de Dehli’ye geri dönmüş. Dehli’ye döndükten 20 gün kadar sonra Taberhinde meliki İhtiyar ed-dın Altuniye, Habeş asıllı Cemaleddin Yakut’un üstün mevkiye getirilmesini bahane ederek isyan etmiş. Bu isyanı bastırmak üzere 3 Nisan 1240 günü büyük bir orduyla Başkent’ten ayrılıp Taberhindi’ye ulaştığında Türk emir ve melikler ayaklanarak Cemaleddin Yakut’u öldürmüş, Sultan Raziye’yi de Taberhinde kalesine göndermişlerdir.Raziye, Taberhinde kalesinde hapiste bulunduğu sırada Dehli'de önemli olaylar cereyan etmiş, Naibü'l-Mülk tayin edilerek iktidarı ele geçiren Melik İhtiyared-din Aytigin öldürülmüş ve Melik Bedred-din Sungur Rumi, Emir-i Hacib olarak tayin edilmişti. Bu sırada Taberhinde Meliki Melik İhtiyared-dın Altuniye ile Raziye de evlenmişti. Bu evlilik Melik Altuniye'nin çok yakın arkadaşının intikamını almak istemesi veya hırsı [19] kadar Raziye'nin de parlak vaadlerinin bir sonucudur aynı zamanda.[20]. Giriştiği ilk harekette başarılı olamayarak Taberhinde'ye geri dönen Raziye, dağılan birliklerini toparlayıp, yeniden düzenledi. Bu sırada isyan ederek Başkent'ten ayrılan Melik İzzed-din Muhammed Saları ve Melik İhtiyared-din Karakaş Han Aytigin'in kuvvetleriyle kendilerine katılmalarıyla iyice güçlenen Raziye ile Altuniye'nin birleşik kuvvetleri, ikinci kez Dehli üzerine yürüdü. Ancak 13 Ekim 1240'da [21] Dehli kuvvetleri tekrar galip geldi. Bunun üzerine kaçmaya çalışan Raziye'yi, Kayhtal sınırları yakınlarında etrafındakilerin hepsi kendisini terk etti. Düz bir arazide tek başına, yorgun olduğu halde aç ve susuz kalan Raziye, bir Hindu çiftçiden istediği ekmeği yedikten sonra yorgunluğun tesiriyle uyuduğu bir sırada üzerindeki değerli elbiselere tamah eden söz konusu Hindu çiftçi tarafından, 14 Ekim 1240 günü öldürülerek[22], bir tarlaya gömülmüştür. Kısa süre sonra bu durum anlaşılmış ve Raziye'nin teşhis edilen cesedi, dini törenle aynı yere tekrar defnedilmiştir . Sonraları üzerine bir kubbe de yapılan Cemne nehri kenarındaki bu kabrin bir ziyaretgah haline geldiğini İbn Battuta haber vermektedir[23]. NEDEN TAHTTAN İNDİRİLDİ Sultan Raziye, Dehli Türk Devletinin en büyük hükümdarı olduğu gibi Hind-Türk tarihinin en önemli şahsiyetlerinden biri olarak kabul edilmekte..Ferasetli ve olgun olmasının yanı sıra, hükümdarlık için gerekli pek çok özelliği, babası tarafından da takdir edildiği gibi, şahsında toplamış bulunuyordu. Firişte’nin kayıtlarına göre Sultan Raziye'nin aynı zamanda çok güzel Kur'an okuduğu ve iyi bir eğitim aldığı [24] anlaşılmış; İbn Battuta Raziye için "Yay kuşanmış olduğu ve maiyeti etrafında bulunduğu halde erkek gibi ata biner ve yüzünü örtmezdi." demektedir[25]. Cüzcani,onun file bindiğini açıkça belirtmesine rağmen ata bindiğinden hiç bahsetmemektedir. Dolayısıyla İsemı ve Nizam ed-dın Ahmed'in kaydettikleri şekilde, Raziye'nin ata binerken Habeş asıllı memluk Emır-ı Ahur Cemal ed-dın Yakut tarafından koltuk altından tutularak yardım edilmesi [26] gibi onun terbiyesi aleyhine yöneltilen ve daha sonraki eserlerde de sıkça tekrar edilen[27] bir takım iddiaların en ufak bir ima yoluyla da olsa Cüzcani'nin kayıtlarında yer almamıştır. Sultan Raziye, Sultanlığı’nın son dönemlerinde tam bir erkek kimliğine bürünmüş, elbiselerini atmış ve file binerek halk arasına çıkmıştı [28]. Yukarıda da belirtildiği gibi bu tavrıyla birlikte toplantılara ve halkın arasına yüzü açık olduğu halde katılması [29] eleştirilere sebep olmuştur. Sultan Raziye, adeta çelikten bir elle hakimiyetini bir müddet daha sürdürdüğü halde, bu konu onun tahttan indirilmesi için önemli bir neden sayılmıştır. Kirman Selçuklularında görülen[30] ve daha sonra Balaban'ın da ifade ettiği gibi, o dönemin genel eğilimine göre hükümdarın askere ve halka yüzünü fazla göstermesi pek hoş karşılanmamaktaydı [31]. İsemı de “Akıllı kadınların başına külah yaramadı ki, erkeklerin başına huzurdan hususi va'zedildi.(Alah tarafından verildi)... (Öyleyse biz) Memleket gelirini bir erkeğe verelim, onun başına efendilik külahını koyalım”[32] diyerek, Türk emir ve melikleri harekete geçiren esas gerekçeyi böyle açıklamıştır. . DÜNYANIN İLK KADIN ŞAİRİ Sultan Raizye askeri ve siyasi dehasının yanı sıra hiç te azımsanmayacak şekilde şiir yazmaya da yeteneği vardır.. Yalnız Türk tarihinde değil, dünya tarihinde bile bir benzerine rastlanmayan iftihar edilecek bir Türk kadını tipini temsil etmektedir. Yaşadığı felaketlere rağmen, yılmayan emsalsiz cesaret ve yiğitliği yanında Sultan Raziye'nin bir özelliği daha vardı, ŞİİR. Şiire karşı büyük bir yetenek olduğu kayıtlara geçmiş ve ''Şirin-i-Dihlevı'' veya ''Şirin-i Gun'' mahlaslarıyla yazdığı beyitleri kendi zamanındaki Türk-Fars edebiyatının en güzel örnekleri olduğu kabul edilmektedir.[33] inHint’liler Duygu dünyasının zenginliği yanında iyi bir yönetici özelliklerini de sergileyen güçlü iradeli bu kadın şairimizi dünyanın ilk kadın şairidir diye isimlendirmek abartı olmamalıdır. Farsça yazdığı şiirlerinden bazı satırlar Mage-i Rehmeni’nin Perdeneşinan-i Suhenguy’dan şöyledir[34]:. Bizim başımıza hep ne gelirse hep bizdendir, Biçare gönlün ne suçu var? O zavallı da bizim sebepsiz gamımızdan ölmüştür. *** Ben ayağımın bereketi ile feleği saltanat tahtı yapar, Hüma’nın kanadını da sinekleri kovmak hizmetinde kullanırım. *** Ey şirin gel, muhabbet yoluna adım atma, bundan sakın. Sen yoksa bu yolda Ferhad’ın başına gelenleri işitmedin mi? **** Onun yüzünü görmediğim halde, göz bebeği gibi, Ona gözümün içinde yer verdim. **** Ben senin adını işitmediğim ve yüzünü görmediğim halde, Gözüm gibi severim seni **** Güneşin ışınlarının titremesi, Bizim kılıç gibi olan gazaplı bakışlarımızdan Korktuğu için değil de nedendir? Sultan Raziye , saltanatı esnasında, kendisinden çok sonra Hindistan İmparatoru ilan edilen İngiltere Kraliçesi Elizabeth II gibi kadınsı davranışlar göstermemiştir. M. Aziz Ahmad'in de belirttiği üzere, her yönden erkek gibi kuvvetli, hatta erkek bile olduğu rivayet edilen bir Türk kadını olup; hükümdarlığı sırasında harem entrikaları yerine halkın arasına girerek onlara ve Türk emir ve meliklere karşılarındakinin güzel bir kadın olduğunu unutturmuştur[35]. Sultan Raziye için Cüzcanı her ne kadar “büyük, akıllı, adaletli, kerim, alimleri hoş tutan, adil, adalet yayan, ahalisini besleyen ve ordu-çeken bir padişahtı. Padişahlara gereken bütün vasıflarla donanmıştı. Fakat, yaratılışta erkeklerin hesabından nasibini almamıştı. Bütün bu seçkin sıfatlar ona ne fayda verir” [36] demekte ise de, erkekler arasında bir kadının gösterebileceği davranışları asla yapmayan ve böylelikle ayrı cinsten olmanın ortaya çıkaracağı olumsuzlukları büyük ölçüde gidermeyi başaran Raziye, aynı zamanda aktif ve güçlü bir siyaset uygulamaktan da geri kalmamıştır. Sultan Raziye, meliklerce tahttan indirilmek istendiğinde bunu kabul etmemiş, kurmak istediği düzeni sonuna kadar götürmek hususundaki azmini, saltanatı ele geçirmek için üst üste yaptığı ve hayatına mal olan hamlelerle göstermiştir. Bunun yanında Aligarh Muslim Universitesi Profesörlerinden Dr. Ekmel Eyyubi’nin Ord. Prof. Dr. AZ. Velidı Togan'a atfen verdiği bilgiye [37] göre,Sultan Raziye'nin Türkçe şiirlerinin toplandığı bir divanı da bulunmaktadır. Eğer bu bilgi doğrulanırsa, Sultan Raziye, Türk ve Dünya Edebiyatı tarihinin, bilinen ilk Türk Kadın Şairliğinin yanı sıra ilk Türkçe divan sahibi olma vasfını da kazanacaktır. Bu divan Hindistan’da bulunmakta ve Hintliler Sultan Raziye’nin bir Türk değil, Hintli olduğunu iddia etmektedirler. Türkçe Divan’ın yakışacağı yer de Türkiye’de bir şiir müzesi olmalı ve orası olmalıdır. Sultan Raziye, o dönem geleneklerinin aksine “kadın elbiseleri ve örtüden çıktığı, cüppe giyip, külah örterek halkın arasında dolaştığı” için eleştiriler almıştır[38].. Kıyafette devrim yapmış ve o dönemdeki geleneklerin aksine yüzünü örtmeyen, çok iyi kuran okuyan, yöneticilik yeteneği mükemmel, cesur, akıllı, zeki ve şair olan Raziye’nin tüm dünyaya duyurulması gerekmektedir. Aynı zamanda Türkçe Divan’ı da bizim kıymetli eserlerimizin arasına katılmalıdır. KAYNAKÇA: [1] Mary I (1516-1558), Mary Tudor olarak da bilinir. VIII. Henry ile Aragonlu Catherine' nin kızı ve İngiltere'nin ilk kadın hükümdarıy¬dı. Greenwich'te doğdu. İyi bir öğrenim gördü. Erken yaşlarda İspanyolca, İtalyanca ve Fransızca öğrendi. [2] Dehli Türk Sultanlığı, 1206 yılında Kuzey Hindistan’da Mucızzi meliklerinden olan Kutb eddin Aybeg (1206-1210) tarafından kurulmuştur. Sultan Kutb eddin’in damadı, oğulluğu ve aynı zamanda en güvendiği kumandanlarından birisi olan İltutmuş ta bu sülalenin ilk kurucularından ve ilk Sultanıdır(1211-1236).. [3] Terken “Melike” manasına gelmektedir. Bkz.O.Turan, “Terken Ünvanı”, THT dergisi, s.1(Ankara 1944), s.67-73 [4] Cüzcani I, s.454 [5] Cüzcani I, s.458 [6] Cuzcani 1, s.455'de yer alan Şehzade Nasır ed-din Mahmud'un 1229 yılında Lakhnauti'de ölmesinden sonra Sultan'ın hayatta kalan en büyük oğlu olması sebebiyle Firuz Şah'ın, halkın ve meliklerin ümidi haline geldiği hususunda kayıt daha çok meliklerin isteğini yansıtır. ' [7] Firuz şah’ın annesinin isminin verilmediği, ''Terken Hatun" diye anıldığı görülmektedir. Kaynaklardan bu Hatun'un Raziye'nin annesinden başka birisi olduğunu anlaşılmaktadır. [8] İsemi, s.l26 vd. da Raziye'nin isyancı meliklere babasının vasiyetini hatırlatarak, içerisine düştükleri durumdan ancak kendisini tahta geçirmek suretiyle kurtu1abileceklerine inandırmış ve ''kutsuz oğuldan, kız iyidir...'' diyen meliklerini birkaç seneliğine denenmek üzere buna rıza gösterdikleri belirtilir . [9] İbn Battuta ll, s.37 [10] 16 Türk Devletinden biri olan “Akhunlar”; Afganistan, Kuzey Hindistan, Harezm, Doğu İran ve Doğu Türkistan bölgelerini bir yüzyıldan fazla egemenliğinde bulunduran devleti kuran Hun kolu[10] [11] Cüzcani 1, s. 458 : Nizam ed-din Ahmed. s.66 : Fırişte 1, s.ll8 (25) Cüzcanj ll, s. 13 vd. [12] (25) Cüzcani ll, s. 13 vd [13] Cüzcani, Tabakat-ı Nasırı, A General History of Muhammedan Dynasties of Asia 1, (nşr. H.G. Raverty), Calcutta 1864, (s.646'da Nur ud-din olarak kaydedilen bu kişi Türk olarak gösterilir). [14] Kuran ayetlerinin açık anlamları dışında, gizli anlamları olduğuna inananların oluşturduğu tarikatın kolları.Kurucusu Hasan Sabbah’tır [15]Cuzcani I,s. 458 : Es-Sibrindi, s.25 : Firişte 1, s.119 (27) Cuzcani ll, s. 3 [16] R.C.Mııjumdar-H.C. Raychaudhuri-K. Datta, An Advanced History of India, London .1%1 , s.286'da bu politika günümüzdeki ifadcsiyle "süper diplomasi" olarak niıelcndirilİr [17] Bkz. Y .H. Bayur, Hindistan Tarihi 1,llkça~lardan Gurkanlı Devletinin Kuruluşuna ~ Kadar, Ankara 1949, s.283 [18] Cüzcani 1, s.459 : Es-Sihrindi, s.25 vd. [19] M. Aziz Ahmad, Polilicial History and Inslilions of the Early Turkish Empire of Delhi (l290). Lahor 1948. s.203 [20] Bkz.lsemi, s.t33 [21] Firişte 1, LI2(bu tarih “23 Eylül 1240" olarak verilmekte. [22] 1semi; s.l36'da Raziye'nin Melik Altuniye ile birlikte Hindular tarafından yanarak öldürüldüğü kaydedilmiş. [23] Bh. İbn Batnıta n. s.38 [24] Firişte 1, s.l18 [25] İbn Batnıta n. s.37 [26] Bkz.1semi1 s.l29 : Nizam ed-din Ahmed, s.67 [27] Örnek olarak Bkz. Fırişte 1, s.i 19 : Bedauni, Muntakhabut Tevarikh 1, (nşr. A.A.Kebir ed-dİD Ahmed-W .Nassau LeeS)1 Calcutta 1868, s.84 [28] Cüzcani 1, s.460:İsemi , s.l28 : Es-Sihrindi, s.26 : Nizam ed-din Ahmed, s.67: Bedauni. s.84 [29] İsemi, s.l28 bu toplantının tasviri yapılır. Ayrıca Raziye'nin böyle bir toplantıda tahtta oturuken, tacı üzerinden omuzlarına ve sırtına inen başörtülü, ama yüzü açık şekliyle gösteren bir minyatürü için Bkz. B. Üçok:. İslam Devletleri’nde Türk Naibeler ve Kadın Hükümdarlar. Ankara 1965. s.49 [30] Bkz. E. Merçil. Kirman Seyçukluları Tarihi. tstanbull980, s.251 [31] Bkz. Nizam ed-din Ahmed. s. 79 vd [32] lsemi, s.l29 vd. [33] Bkz. B. Üçok, a.g.e. .s.Sl vd [34] Üçok, Bahriye.İslam Devletleri’nde Türk Naibeler ve Türk Kadın Hükümdarlar. Kültür Bakanlığı Yayınları 1475 [35] M Aziz Ahmad, a.g.c. s.195 [36] Cüzcani I, s.457 [37] Bu bilgi 6. Milletlerarası Türkoloji Kongresi'nin 21 Eylül 1988 tarihli Oturumunda sunduğu tebliğinden sonra yapılan açık1ama ile ortaya konulmuştur. [38] Es-sihrindi, s.26" *** Bu bilgi 6. Milletlerarası Türkoloji Kongresi'nin 21 Eylül 1988 tarihli Oturumunda sunduğu tebliğinden sonra yapılan açık1ama ile ortaya konulmuştur.
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
  • WORLD : Parade to admire The largest hand-written Koran in Thailand, Yala
    .
    23-04-2023 Teacher Muhammad Fauci Yana posted a message on a personal Facebook page. Traveling to visit the largest hand-written Koran memorial in Thailand, located at Ban Pha Pu Ngo, Village No. 4, Keror Sub-district, Raman District, Yala Province, has received attention from foreign brothers and sisters. come and visit without interruption make this community lively The village is not lonely. It is the latest outstanding work in the three southern border provinces.
    .
    Created by an Arabic writer #Abe Munirul Haq It took 20 days to write during the past Ramadan (Ramadan) with meticulousness and beautifully written. To promote reading and learning the Qur'an in the month of Ramadan That is in conjunction with the practice of worship of Muslims around the world. Appreciate this meritorious work. may Allah bless
    .
    thank you
    Abu Haiyarn Risalah Ummah
    #Khun Khom Kham
    WORLD : Parade to admire The largest hand-written Koran in Thailand, Yala . 23-04-2023 Teacher Muhammad Fauci Yana posted a message on a personal Facebook page. Traveling to visit the largest hand-written Koran memorial in Thailand, located at Ban Pha Pu Ngo, Village No. 4, Keror Sub-district, Raman District, Yala Province, has received attention from foreign brothers and sisters. come and visit without interruption make this community lively The village is not lonely. It is the latest outstanding work in the three southern border provinces. . Created by an Arabic writer #Abe Munirul Haq It took 20 days to write during the past Ramadan (Ramadan) with meticulousness and beautifully written. To promote reading and learning the Qur'an in the month of Ramadan That is in conjunction with the practice of worship of Muslims around the world. Appreciate this meritorious work. may Allah bless . thank you Abu Haiyarn Risalah Ummah #Khun Khom Kham
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
  • Afganistan Devlet Başkanı Mevlevi Hibetullah Akhundzadeh'in Kandahar'da kıldırdığı bayram namazından görüntü

    Maşallah
    Afganistan Devlet Başkanı Mevlevi Hibetullah Akhundzadeh'in Kandahar'da kıldırdığı bayram namazından görüntü Maşallah 🤲
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
  • İRAN'DAKİ CÜCELER ŞEHRİ MAKHUNİK

    Makhunik, İran'ın kuzeydoğusunda 1500 yıl önce kurulmuş bir köy. Afgan sınırından 75 km uzakta. Yüz yıl önce burada yaşayan insanların boyu yaklaşık 1 metreydi, ortalama boydan 50 cm daha kısa.
    İran’ın Horasan eyaletinin güneyinde yer alan Makhunik, 6.000 yıllık cüce şehri olarak biliniyor. Arkeologların göre, Makhunik antik kentinin Sümer mitolojisinde geçen iki mistik krallıktan biri olan Aratta medeniyetine ait bir şehri olduğu ve cüce insanların burada M.Ö. 6000 yılından beri yaşadığı düşünülüyor. Şehirde keşfedilen küçük boyutlu yapılar da bu inanca kanıt olarak gösteriliyor.

    Köydeki evlerin küçüklüğü, J.R. Tolkien’in Yüzüklerin Efendisi serisindeki Hobbit Köyü’ne benziyor. Bu arada bölgeye gelen yerli veya yabancı sıradan insanların, kendilerini burada ‘dev’ gibi hissettiği belirtiliyor.....
    Makhunik, İran'ın kuzeydoğusunda 1500 yıl önce kurulmuş bir köy.
    Makhunik köyünde yaşayan 700 kişinin çoğu bugün ortalama boya sahip olsa da, atalarının ne kadar kısa boylu olduğunu hatırlatacak birçok şey var.

    Eski köydeki 200 taş evin 70-80 kadarının tavanı çok alçak.bu evlerden birine eğilip girince10-14 metrekare büyüklüğündeki bu odanın bir köşesi tahıl ambarı (kandik), bir köşesi ocak (karşak), bir kısmı da yatacak yer olarak kullanılıyor.
    İRAN'DAKİ CÜCELER ŞEHRİ MAKHUNİK Makhunik, İran'ın kuzeydoğusunda 1500 yıl önce kurulmuş bir köy. Afgan sınırından 75 km uzakta. Yüz yıl önce burada yaşayan insanların boyu yaklaşık 1 metreydi, ortalama boydan 50 cm daha kısa. İran’ın Horasan eyaletinin güneyinde yer alan Makhunik, 6.000 yıllık cüce şehri olarak biliniyor. Arkeologların göre, Makhunik antik kentinin Sümer mitolojisinde geçen iki mistik krallıktan biri olan Aratta medeniyetine ait bir şehri olduğu ve cüce insanların burada M.Ö. 6000 yılından beri yaşadığı düşünülüyor. Şehirde keşfedilen küçük boyutlu yapılar da bu inanca kanıt olarak gösteriliyor. Köydeki evlerin küçüklüğü, J.R. Tolkien’in Yüzüklerin Efendisi serisindeki Hobbit Köyü’ne benziyor. Bu arada bölgeye gelen yerli veya yabancı sıradan insanların, kendilerini burada ‘dev’ gibi hissettiği belirtiliyor..... Makhunik, İran'ın kuzeydoğusunda 1500 yıl önce kurulmuş bir köy. Makhunik köyünde yaşayan 700 kişinin çoğu bugün ortalama boya sahip olsa da, atalarının ne kadar kısa boylu olduğunu hatırlatacak birçok şey var. Eski köydeki 200 taş evin 70-80 kadarının tavanı çok alçak.bu evlerden birine eğilip girince10-14 metrekare büyüklüğündeki bu odanın bir köşesi tahıl ambarı (kandik), bir köşesi ocak (karşak), bir kısmı da yatacak yer olarak kullanılıyor. 💖💖
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
  • TÜRK DEVLETİ SAYISI 113 İLE 180 ARASINDA

    Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesinden kıymetli hocamız Prof. Dr. Ramazan Özey'in okuduğum makalesine göre çeşitli tarihi kaynaklara göre bugüne kadar dünya üzerinde kurulan Türk devleti sayısı 113 ile 180 arasında değişiyor. Tarihte yaşadıkları dönemler ve kuruldukları alanlar tespit edilen devletler şu sekilde:

    Kurulduğu bölgede hakimiyet sağlayan 16 büyük Türk devleti var.
    1- Hun Devleti : M.Ö. 250 - M.S. 216 Japon Denizi ile Hazar Denizi arası
    2- Batı Hun İmparatorluğu: Batı Türkistan
    3- Avrupa Hunları: 434 - 469 Avrupa
    4- Akhunlar: 350-557 Horasan, Afganistan, İran
    5- Göktürk Devleti: 552-744 Orta Asya
    6- Uygur Hakanlığı: 744-840 Selenga, Orhun ve Tola ırmakları havzalarından Baykal gölünün güneyindeki bozkırlara kadar
    7- Avar Devleti: 562-823 Avrupa
    8- Hazar Devleti: 7-11. Yy Doğu Avrupa
    9- Karahanlılar: 840-1212 Orta Asya
    10- Gazneliler: 969-1187 Afganistan-Hindistan
    11- Büyük Selçuklu Devleti: 1040-1157 Ön Asya
    12- Harezmşahlar: 1097-1231 Orta Asya
    13- Timurlar Devleti: 1370-1507 Ege kıyılarından Orta Asya ve Hindistana uzanan alan
    14- Babür Devleti: 1526-1858 Hindistan
    15- Altınordu Devleti: 1227-1502 Karadeniz ile Hazar Denizi arası
    16-Osmanlı Devleti: 1299-1922 Asya, Avrupa ve Afrika
    TARİHTEKI DİĞER TÜRK DEVLETLERİ

    1. Han ya da Ön Chao Kuzey Çin Hun Devleti: Kuzey Çin
    2. Arka Chao Kuzey Çin Hun Devleti : Kuzeydoğu Çin
    3. Kuzey Liang Hun Devleti: 5.yy Kansu ve çevresi
    4. Hsia Gün Devleti: Kuzey Çin
    5. Tabgaç Devleti: Orta Asya
    6. Doğu Göktürk Hakanlığı: 585-630 Aral gölü çevresi, Ötüken, Kuzeybatı Moğolistan
    7. Batı Göktürk Hakanlığı: Aral Gölü ile Kafkaslar arası
    8. Türgiş Devleti: 630-750 Kafkaslar
    9. Turfan Uygur Devleti: 840-856 Turfan havzası ve çevresi
    10. Sarı Uygur Devleti: 840-911 Orta Asya
    11. Karluklar: Çungarya havzası
    12. Kimek Hakanlığı: İrtiş boyları
    13. Kırgızlar: 840-1207 Ötüken
    14. Peçenekler: 10-11. yy
    15. Uzlar: Karadeniz Kuzeyi
    16. Kumanlar: 11-12. yy Balkaş gölü ile Batı Karadeniz kıyıları
    17. İdil Bulgar Devleti: İdil nehrinin akaçlama alanı
    18. Tuna Bulgar Türk Devleti:670 civari Tuna boyları
    19. Toharistan Türk Devleti: 6.yy Afganistan-Türkistan
    20. Türk-şahi ya da Tigin-şah Devleti: Afganistan
    21. Şul (Çöl) Türkleri Devleti: 8.yy Hazar Denizinin güneydoğusu
    22.Tolunoğulları:875-905 Mısır-Irak arası
    23. İhşidiler: 935-969 Mısır İrak
    24. Şemsiler: 1211-1266 Hindistan
    25. Balabanlılar: 1266-1290 Hindistan
    26. Kalaçlar:1290-1320 Hindistan
    27. Tuğluklar: 1320-1414 Hindistan
    28. Hısn-ı Keyfa Artuklulari: 1101-1231 Hasankeyf
    29. Mardin Artukluları: 1108-1408 Mardin
    30. Harput Artukluları: 1185-1233 Elâzığ
    31. Saltuklular: 1092-1202 Erzurum
    32. Mengücekler: 1118-1228 Erzincan
    33. Danişmendliler: 1092-1178 Sivas ve Divriği
    34. Sökmenler (Ahlatşahlar) Devleti: 1110-1207 Van Gölü havzası
    35. Dilmaçoğulları Beyliği: 1084-1394 Bitlis
    36. Yınaloğullari: 1098-1183 Diyarbakır
    37. Çaka Beyliği: 1081-1097 İzmir
    38. Anadolu Selçukluları Devleti: 1078-1308 Konya çevresi
    39. Suriye Selçukluları Devleti: 1078-1117 Suriye, Ürdün, Lübnan,İsrail
    40. Dımaşk Atabeyliği: 1104-1154 Güney Suriye
    41. Irak Selçukluları Devleti: 1092-1194 Irak-İran
    42. Zengiler: 1127-1259 Suriye
    43. Kirman Selçukluları: 1043-1187 Kirman çevresi
    44. İldenizler: Azerbaycan
    45. Salgurlar: 1148-1286 İran
    46. Eyyubiler: 1171-1252 Ön Asya
    47. Memlükler: 1250-1517 Mısır, Suriye
    48. Şeybaniler: Orta Asya
    49. Kazan Hanlığı: 1437-1556 Doğu Avrupa, Karadeniz, Moskova arası
    50. Kasım Hanlığı: 1445-1552 Kafkaslar
    51. Astrahan Hanlığı: 1466-1552 Idil nehri havzası
    52. Kırım Hanlığı: 1441-1783 Kırım
    53. Sibir Hanlığı: 1556-1600 Moğolistan
    54. Buhara Hanlığı: 1599-1785 Orta Asya
    55. Hive Hanlığı: 1512-1920 Orta Asya
    56. Hokand Hanlığı: 1710-1876 Fergana havzası
    57. Safeviler: 1501-1732 Ön Asya
    58. Afşarlar: 1736-1795 Ön Asya
    59. Kaçarlar: 1779-1925 Hazar Denizi güneyi
    60. Akkoyunlular: 1469-1508 Diyarbakır
    61. Karakoyunlular: 1390-1468 Azebaycan, Irak, Doğu Anadolu
    62. Karamanoğulları: 1256-1473 Konya
    63. Alaiye: 1300-1463 Alanya
    64. Eşrefoğulları: 1280-1326 Beyşehir, Eğridir
    65. Germoyanoğullari: 1303-1429 Kütahya
    66. Hamitoğulları: 1300-1391 Uluborlu
    67. Tekeoğulları: Antalya
    68. Menteşeoğulları: 1282-1389 Menteşe tarafı
    69. Inançoğulları: 1276-1400 Denizli
    70. Sahip Ataoğulları: 13.yy Afyon
    71. Aydınoğulları: 1310-1426 Aydın, İzmir
    72. Karesioğullari: 1297-1360 Balıkesir
    73. Candaroğulları: 1292-1461 Kastamonu, Sinop
    74. Eretnaoğulları: 1344-1381 Sivas, Kayseri
    75. Kadı Burhaneddin Beyliği: 1381-1400 Sivas, Amasya
    76. Saruhanogullari: 1310-1410 Manisa
    77. Tacettinoğullari: 1378-1428 Ordu ,Bafra
    78. Pervaneoğullari: 1276-1322 Sinop
    79. Ramazanoğullari: 1378-1608 Çukurova
    80. Dulkadiroğulları: 1337-1521 Maraş
    81. Türkiye Cumhuriyeti: 1923-~
    82. Hatay Türk Cumhuriyeti: 1938-1939 Hatay
    83. KKTC : 1983
    84. Aras Türk Cumhuriyeti: 1918 Iğdır, Nahçıvan
    85. Cenubi Garbi Kafkas Türk Cumhuriyeti: 1919 Batum-nahçıvan
    86. Türkmen Devleti : 1855-1885 Türkmenistan
    87. Garbi Trakya Devleti: 1920-1923 Gümülcine
    88. Doğu Türkistan: 1864-1877 Doğu Türkistan
    89. Doğu Türkistan Türk Cumhuriyeti: 1933-1937 Doğu Türkistan
    90. Azerbaycan : 1991
    91. Özbekistan : 1991
    92. Türkmenistan: 1991
    93. Kazakistan: 1991
    94. Kırgızistan
    TÜRK DEVLETİ SAYISI 113 İLE 180 ARASINDA Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesinden kıymetli hocamız Prof. Dr. Ramazan Özey'in okuduğum makalesine göre çeşitli tarihi kaynaklara göre bugüne kadar dünya üzerinde kurulan Türk devleti sayısı 113 ile 180 arasında değişiyor. Tarihte yaşadıkları dönemler ve kuruldukları alanlar tespit edilen devletler şu sekilde: Kurulduğu bölgede hakimiyet sağlayan 16 büyük Türk devleti var. 1- Hun Devleti : M.Ö. 250 - M.S. 216 Japon Denizi ile Hazar Denizi arası 2- Batı Hun İmparatorluğu: Batı Türkistan 3- Avrupa Hunları: 434 - 469 Avrupa 4- Akhunlar: 350-557 Horasan, Afganistan, İran 5- Göktürk Devleti: 552-744 Orta Asya 6- Uygur Hakanlığı: 744-840 Selenga, Orhun ve Tola ırmakları havzalarından Baykal gölünün güneyindeki bozkırlara kadar 7- Avar Devleti: 562-823 Avrupa 8- Hazar Devleti: 7-11. Yy Doğu Avrupa 9- Karahanlılar: 840-1212 Orta Asya 10- Gazneliler: 969-1187 Afganistan-Hindistan 11- Büyük Selçuklu Devleti: 1040-1157 Ön Asya 12- Harezmşahlar: 1097-1231 Orta Asya 13- Timurlar Devleti: 1370-1507 Ege kıyılarından Orta Asya ve Hindistana uzanan alan 14- Babür Devleti: 1526-1858 Hindistan 15- Altınordu Devleti: 1227-1502 Karadeniz ile Hazar Denizi arası 16-Osmanlı Devleti: 1299-1922 Asya, Avrupa ve Afrika TARİHTEKI DİĞER TÜRK DEVLETLERİ 1. Han ya da Ön Chao Kuzey Çin Hun Devleti: Kuzey Çin 2. Arka Chao Kuzey Çin Hun Devleti : Kuzeydoğu Çin 3. Kuzey Liang Hun Devleti: 5.yy Kansu ve çevresi 4. Hsia Gün Devleti: Kuzey Çin 5. Tabgaç Devleti: Orta Asya 6. Doğu Göktürk Hakanlığı: 585-630 Aral gölü çevresi, Ötüken, Kuzeybatı Moğolistan 7. Batı Göktürk Hakanlığı: Aral Gölü ile Kafkaslar arası 8. Türgiş Devleti: 630-750 Kafkaslar 9. Turfan Uygur Devleti: 840-856 Turfan havzası ve çevresi 10. Sarı Uygur Devleti: 840-911 Orta Asya 11. Karluklar: Çungarya havzası 12. Kimek Hakanlığı: İrtiş boyları 13. Kırgızlar: 840-1207 Ötüken 14. Peçenekler: 10-11. yy 15. Uzlar: Karadeniz Kuzeyi 16. Kumanlar: 11-12. yy Balkaş gölü ile Batı Karadeniz kıyıları 17. İdil Bulgar Devleti: İdil nehrinin akaçlama alanı 18. Tuna Bulgar Türk Devleti:670 civari Tuna boyları 19. Toharistan Türk Devleti: 6.yy Afganistan-Türkistan 20. Türk-şahi ya da Tigin-şah Devleti: Afganistan 21. Şul (Çöl) Türkleri Devleti: 8.yy Hazar Denizinin güneydoğusu 22.Tolunoğulları:875-905 Mısır-Irak arası 23. İhşidiler: 935-969 Mısır İrak 24. Şemsiler: 1211-1266 Hindistan 25. Balabanlılar: 1266-1290 Hindistan 26. Kalaçlar:1290-1320 Hindistan 27. Tuğluklar: 1320-1414 Hindistan 28. Hısn-ı Keyfa Artuklulari: 1101-1231 Hasankeyf 29. Mardin Artukluları: 1108-1408 Mardin 30. Harput Artukluları: 1185-1233 Elâzığ 31. Saltuklular: 1092-1202 Erzurum 32. Mengücekler: 1118-1228 Erzincan 33. Danişmendliler: 1092-1178 Sivas ve Divriği 34. Sökmenler (Ahlatşahlar) Devleti: 1110-1207 Van Gölü havzası 35. Dilmaçoğulları Beyliği: 1084-1394 Bitlis 36. Yınaloğullari: 1098-1183 Diyarbakır 37. Çaka Beyliği: 1081-1097 İzmir 38. Anadolu Selçukluları Devleti: 1078-1308 Konya çevresi 39. Suriye Selçukluları Devleti: 1078-1117 Suriye, Ürdün, Lübnan,İsrail 40. Dımaşk Atabeyliği: 1104-1154 Güney Suriye 41. Irak Selçukluları Devleti: 1092-1194 Irak-İran 42. Zengiler: 1127-1259 Suriye 43. Kirman Selçukluları: 1043-1187 Kirman çevresi 44. İldenizler: Azerbaycan 45. Salgurlar: 1148-1286 İran 46. Eyyubiler: 1171-1252 Ön Asya 47. Memlükler: 1250-1517 Mısır, Suriye 48. Şeybaniler: Orta Asya 49. Kazan Hanlığı: 1437-1556 Doğu Avrupa, Karadeniz, Moskova arası 50. Kasım Hanlığı: 1445-1552 Kafkaslar 51. Astrahan Hanlığı: 1466-1552 Idil nehri havzası 52. Kırım Hanlığı: 1441-1783 Kırım 53. Sibir Hanlığı: 1556-1600 Moğolistan 54. Buhara Hanlığı: 1599-1785 Orta Asya 55. Hive Hanlığı: 1512-1920 Orta Asya 56. Hokand Hanlığı: 1710-1876 Fergana havzası 57. Safeviler: 1501-1732 Ön Asya 58. Afşarlar: 1736-1795 Ön Asya 59. Kaçarlar: 1779-1925 Hazar Denizi güneyi 60. Akkoyunlular: 1469-1508 Diyarbakır 61. Karakoyunlular: 1390-1468 Azebaycan, Irak, Doğu Anadolu 62. Karamanoğulları: 1256-1473 Konya 63. Alaiye: 1300-1463 Alanya 64. Eşrefoğulları: 1280-1326 Beyşehir, Eğridir 65. Germoyanoğullari: 1303-1429 Kütahya 66. Hamitoğulları: 1300-1391 Uluborlu 67. Tekeoğulları: Antalya 68. Menteşeoğulları: 1282-1389 Menteşe tarafı 69. Inançoğulları: 1276-1400 Denizli 70. Sahip Ataoğulları: 13.yy Afyon 71. Aydınoğulları: 1310-1426 Aydın, İzmir 72. Karesioğullari: 1297-1360 Balıkesir 73. Candaroğulları: 1292-1461 Kastamonu, Sinop 74. Eretnaoğulları: 1344-1381 Sivas, Kayseri 75. Kadı Burhaneddin Beyliği: 1381-1400 Sivas, Amasya 76. Saruhanogullari: 1310-1410 Manisa 77. Tacettinoğullari: 1378-1428 Ordu ,Bafra 78. Pervaneoğullari: 1276-1322 Sinop 79. Ramazanoğullari: 1378-1608 Çukurova 80. Dulkadiroğulları: 1337-1521 Maraş 81. Türkiye Cumhuriyeti: 1923-~ 82. Hatay Türk Cumhuriyeti: 1938-1939 Hatay 83. KKTC : 1983 84. Aras Türk Cumhuriyeti: 1918 Iğdır, Nahçıvan 85. Cenubi Garbi Kafkas Türk Cumhuriyeti: 1919 Batum-nahçıvan 86. Türkmen Devleti : 1855-1885 Türkmenistan 87. Garbi Trakya Devleti: 1920-1923 Gümülcine 88. Doğu Türkistan: 1864-1877 Doğu Türkistan 89. Doğu Türkistan Türk Cumhuriyeti: 1933-1937 Doğu Türkistan 90. Azerbaycan : 1991 91. Özbekistan : 1991 92. Türkmenistan: 1991 93. Kazakistan: 1991 94. Kırgızistan
    0 Yorumlar 0 hisse senetleri
Arama Sonuçları